-
1.
+9 -1Gerçek Hikayedir.
Beyler öncelikle bu daha önce okuduğunuz hikayelerden çok daha farklı bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne zamandır incide takılıyorum bu tarz bi hikaye görmedim. Okulda bölüm derslerinin haricinde gibtiritaktan bi seçmeli bi dersimiz vardı. Düşün ki derse bi tane okutmanı gönderiyolar bizi oyalıyo. Derste bizden bi röportaj yapmamızı, yaptığımız röportajı kamerayla kaydetmemizi fotoğraflar çekmemizi metin halinde ve cd ile kendisine teslim etmemizi söyledi. bu vize yerine geçecekti. Final içinde başka bişey bulacaktı kadın. Bende kimle röportaj yapsam diye aradım taradım. En sonunda istanbul'da bizim evvelden beridir mahallemizde bulunan bi amcamız var. çok sevilir. çok değişik bi adamdır. onunla yapmak istedim. zaten haftasonuda ailemin yanına gidecektim. zamanında canti kemal olarak tanınan istanbulda çokta sağlam pabuç olmayan bi adammış. tabi şimdilerde öyle cantilik bi durumu yok. adamın bi gözü toprağa bakıyo. ama saolsun kırmadı başından geçenleri anlattı. o anlattıkça ben kaydettim. öyle güzel anlatıyodu ki. normalde bi kere gidip röportaj yapıp bitirecektim işi. ilk günde ödevim tamamdı. ama sonra hikayesi çok ilginç geldi. bende neden bunu hikayeye dönüştürmeyelim diye düşündüm ve sizle paylaşmaya karar verdim. takip etmenizi öneririm çok sürükleyici ve güzel anıları var canti kemal amcamızın. rez alın. başlıycam birazdan.
-
2.
+2Gercektirden sonrasini okumadim
-
-
1.
0oku lan pişman olmazsın.
-
1.
-
3.
0Çabuk atmazsan giberiz bak
-
-
1.
0çayı ısıtıyom panpa ısınsın başlıycam.
-
1.
-
4.
0Enter tuşun yok mu oç
-
5.
0REZalet
-
6.
0Devami ne zmn gelir ?
-
-
1.
0başlıyorum.
-
1.
-
7.
+1Zamanında dolapderenin arka mahallesinde bizde bu dünyaya düştük anamızın karnından. Lakin anamız bizi midesinden mi çıkarıp attı nedir milletin afilli hayatının yanında bizim hayatımız ta başından beri pek bi cilveli geçti. Okulu mokulu şöyle bi palazlanıp bırakınca bizde mahallenin içinde var olmaya başladık. Mahallemiz küçük bi mahalleydi. Öyle çok bi afilli yanı yoktu. Her yerinde fakir fukara. Zaten koca istanbul o zamanlar fakir fukara. Şimdiki gibi lay lay lom değil kimse. Herkes ekmeğinin peşinde. Bizde ekmeği olanın peşinde. Bizim evin biraz aşağısından mahallenin girişine doğru şükrü ağabeyimizin bir kahvehanesi vardı. Bileği sert mangal gibi yürekli şükrü abimiz. Bıyıkları ensesinden görünürdü. Öyle bi palaydı işte. Pala şükrü derlerdi buna mahallede. Zamanında armutun birisi kahvede çay içerken çaya karbonat atıyor diye dedikodu çıkarmış. Tabi kimsenin ağzı torba değil büzesin. Bu zamanla bizim şükrü abinin kulağına damlamış. Şükrü abi duyarda durur mu yerinde. Adamın kafasıyla kahvenin masasını kırıp parçalamış. Sonra kazanın ağzına dayamış ağzını. açmış musluğu. adam haşamat olmuş anlıycan. o gün bugündür şükrü abimizin çayı tavşan kanıdır. ve kimse ona çayına karbonat atıyo diyemez. bu abimizin çay ocağı mahallenin mihenk taşıydı resmen. mahallenin bütün ağabeyleri, babaları gelip bu kahveden çay içerler, tavla atarlar şakalaşır muhabbet ederlerdi. Bütün mahalle tabiri caizse bu kahvehaneden yönetilirdi. bizde mahallenin veletleriydik o zaman tabi. kısa pantolonla maç oynar, birisi başımızı sıkıştırıp yukarı mahallenin bebelerinden dayak yiyince koşa koşa gelir burdaki ağabeylerimizi çağırırdık. içlerinden bi tane sinek çıkar gelir biriki tane çekerdi bu veletlerin kulağının tozuna. benide severlerdi hani o zamanlar. tabi biraz daha palazlanıp bıyıklarımız terlemeye başlayınca bizde dooooğru şükrü abinin kahvesinin yolunu tuttuk. elimiz ekmek tutsun diye şükrü abi beni yanına çırak aldı. o kahvenin içine namı yürümemiş armutları almazlardı. içerde öyle bi taşaklı adamlar vardı ki ne ben anlatırım ne sen anlarsın.
-
8.
+1o zamanın istanbulunda herkesin bir ekmeği vardı. bir ekibi vardı. bir tosbağası. şimdi ki gibi üç beş çürüğü yanına alan kabadayı gibi gezmezdi. bağrı yanık bıçkın delikanlılardı anlattıklarım. mesela bir gün gene kahvede oturuyoruz. şükrü abim temizinden bi dürüm söylemiş adanalı haydar abimizden. geçmişim kahvenin bi köşesine inceden zütürüyorum. hava soğuk. daha kar kış geçti geçecek. ama öyle bi ayaz var ki gözün donar gözün. sobaya yakın ince ince yiyorum. birden kapıdan bizim mahallenin gençlerinden samet geldi. samet bizim şükrü abinin yakınıydı. sametin babasıyla şükrü abimizin babası zamanında ortak işler yapmışlar. ama oralar karanlık bize tabi. ucundan çıtlattırsakta şükrü abi evveliyatını anlatmaz kimseye. kan ter içinde kahveye girince bu andaval, şükrü abi tası tarağı bırakıp koştu bunun yanına silkeledi bi. bende bıraktım dürümü falan gittim yanlarına. sordu buna ne oldu oğlum neyin var anlat diye. bu andavalla üç tane arkadaşı dün gece latife hanımın meyhanesine gitmiş. üç beş kadeh bişey içinde bunların kafalar almış yürümüş. zaten samet çürük bi erkek. benim diyen delikanlının çakır keyif bile olmayacağı kadar içkinin kokusu bile kafaasını zütürür bunun. üç beş tane zibidi buna tebelleş olmuşlar. buda arkadaşlarının yanında erkeklik göstereyim derken mekanı birbirine katmışlar. bu zibidilerin gözü kara tabi. bizim çocukları bir güzel pataklayıp paralarını almışlar. tabi mekanın masrafıda cabası. saolsun latife hanımın adamları gene bunları alıp evlerine kadar zütürmüşler. ertesi gün gelip borcunuzu ödeyin diye de tembihlemişler. bu samet denen armutta babasını alıp meyhaneye gitmiş. tabi babası önden bir güzel abdestini vermiş buna. latife hanımla anlaşıp parayı aydan aya ödemeye ikna etmiş. sametide bir güzel pataklayıp evden afaroz etmiş. gelmiş şimdi şükrü abinin elini ayağını öpüyo ki babası geri eve alsın andavalı diye. şükrü abimde güzel tokatladı bunu milletin ortasında. gönderdi evine düdüğü. akşam gelip konuşacağım deyip kandırdı zibidiyi. mahallemizin adamlarının arasında en işe yaramazlardan birisi bu sametle, onun arkasındaki düdükler.
-
9.
+1bizde tabi o zamanlar çırağız ya her dükkana girer çıkar olduk. yavaş yavaş mahallede bizide tanıyan, şükrü abinin çırağı diye laf söz edemeyenler oldu. illaki yavaştan yanaşan dümbüklerde oldu. şükrü abi bana fazla karışmaz güvenirdi. bir kere sadece uyardı beni. bak oğlum dedi. senin kimle oturup kimle kalktığına karışmam. ona sen dikkat edeceksin. yarın öbür gün sana bi laf gelecek olursa bana da bir laf gelir unutma. sana olan güvenimi boşa çıkarma. benim adıma laf getirme. ama olaki başın dara düşer. o zamanda ilk bana gel. diyerek destek oldu. bende yaşım kaç oldu hala şükrü abimin adına laf getirecek tek bişey yapmadım allaha şükür. o zamanlar bizim mahallede yan kesicilik falan yoktu. kimse kimsenin karısına kızına bakmaz, kapkaç yapmaz, kimse kimsenin yolunu sebepsiz yere kesmezdi. tamam herkes biraz namussuz herkes biraz hayduttu ama, öyle milletin ırzına namusuna el uzatıp cepcilik yapmazdık anlıycan. bizde hafiften genç olup kanımız deli akmaya başlayınca mahallede duramaz olduk. yerimizde duramıyoruz hani kanımız deli. kafamız deli. yüreğimiz mangal gibi. bu yeni yeni peydah olan cepcilere kapkaççılara namussuzlara bir ali cengiz oyunu yapalım dedik. bunları bulup mahalleden silecektik. tabi benimde ufak ufak kendi çevrem dostlarım arkadaşlarım olmaya başladı.
-
10.
0Entera bas kör oldum amk
-
11.
+2adamın adı santoslu mantoslu bişey. ama civarda herkes yunan diye biliyor bu pekekenti. ufaktan istanbulun ne kadar işe yaramaz zibidisi çakalı varsa toplamış etrafına. sağda solda çolu çocuğu dilendirmekten tut, sabi sübyanları ona buna satmasına kadar bir çok pis işin içinde bulunmuş. tabi bizim elimiz kolumuz yunana kadar uzanmaz. ancak çerini çöpünü temizlerdik mahalleden evelallah. bizim mahalleyede bunun adamlarından üç beş çakal dadanmış. sağda solda karıya kıza laf atıp rahatsız etmişler. üç beş sakinin yolunu kesip haraç istemişler. milletin çantasını torbasını alıp kaçırmışlar cepcilik yapmışlar. anlıycan mahallenin huzurunu kaçırmaya başlamışlar. bizde benim tayfayla bi göz atalım şunlara bi haddini bildirelim dedik. tabi bizimde artık namımız yürüsün ki iş yapalımdı. artık inceden elimiz iş, cebimiz para görmeliydi. etrafımızda bu kadar ağabey bu kadar baba varken bizimde boş adam olmadığımızı göstermemiz icap ediyodu anlıycan. akşam mesai bittikten sonra benim çocukları kahveye toparladım. beş kişiydik o zamanlar biz. ben, ismail, cevdet, suphi, ve cemal. içlerinden en yakın arkadaşım ismaildi. benim çocukluktan beri en samimi en yakın arkadaşımdı yani. çok severdik birbirimizi. kafalarımız hep aynıydı. arada canımız sıkılınca biraz dalga geçer kızdırırdım. hemen öfkelenir birden bire parlar sayar söverdi ismail. bende gülerdim hallerine neşemizi bulurduk. bunları kahvede toplayıp durumu araştırdım. suphiyle cemal ikiz kardeştiler. birebir aynı gibiydiler. biz çok zaman geçirdik ikisiylede. o yüzden ikisini de birbirinden ayırt ederdikte dışardan görenler hangisi suphi hangisi cemal karıştırırdı namussuzları. içlerimizden en sakini de cevdetti. cevdet tam bir memur çocuğuydu. babasından dolayı hep tekdüze yaşamış hayatı. henüz ordan oraya sürüklenmeselerde kıt kanaat geçinip sakin bi hayat sürmüşler. o yüzden çok fazla alengirli işleri olmamış cevdetin. ama kafası zehir gibiydi çoccuğun. bizim aklımızın yetmediği yerde cevdet konuşsun diye onuda çağırmıştık. ismaille ben zaten yırtıktık. bize artık bu dakkadan sonra bişey olmazdı.
-
12.
+1iyice konuşup aramızda tartıştık konuyu. bu serserileri bulup mahalleden afaroz etmemiz lazımdı. ama nerden bulacaktık ? nerelerde takılır nerelerde otlanırdı bu inekler ? bunları araştırmamız lazımdı. ben kahvede gelen gidenden soruşturuyordum zaten. önceki gün halime ablaların evinin önünde, bizim şimdiki bakkalın olduğu yerden yukarıya doğru çıktığında halime ablaların evi vardı. oranın önü boştu. mahallenin o tarafından geçerdi çoğu zaman işten çıkan, pazara giden gelen ordan gelir giderdi. bu zibidilerde oraya tebelleş olmuşlar. bir günden bir gün mutlaka gelir oraya çöreklenip birisini gözlerine kestirince etrafına çullanıp ne koparırlarsa alıyorlarmış. sonra da kah yunana zütürüyor kah meyhanelerde sağda solda yiyorlarmış. bizde çakıyı sopayı toplayıp halime ablaların evinin oraya pusu kurduk. vakit geçipte bunlar yavaştan tebelleş olmaya başlayınca cevdeti önden gönderdik. cevdet biraz sakin durduğundan bunlara yem oluyodu. önden serserilerden birisi bunun önünü kesti. yavaştan hırpalayıp parasını cüzdanını ne koparacaksa istemeye başladı. cevdet direnipte sağa sola bağırmaya başlayınca ağzını kapatıp arkaya çektiler. ismail kolumu sıkıp ne zaman gidiyoruz kemal dedi. dedim dur. bekle biraz daha. ulan çocuğu öldürecekler gebeş. çıkıp durduralım şu muallakyi artık diye ısrar etti. ismail dur dedim diye çıkıştım. sinirlendi biraz ama sözümü tuttu inek. aralarında ufak itiş kakış olduktan sonra zibidi bi ıslık çaldı. saklandıkları yerden 4 kişi daha çıkıp geldiler. bizim cevdetin etrafını sardılar. onlar cevdete bir fiske bile vurmadan biz yerimizden çıkıp çoktan bunların üstüne atlamıştık bile. sopanın nerden geldiğini anlayamadan hepsi yerle yeksan oldular. bunları iyi alabanda etmiştik. yerdekileri tekmelerken bi yandan da söyleniyorduk. bi daha bu mahallede görürsek sizi öldürürüz. asarız keseriz diye gözlerini korkuttuk. bu armutlar zokayı yuttular. topukları kıçlarına vura vura topukladılar. cevdeti yerden kaldırıp kahveye getirdik. bu bizim ilk icraatimizdi. ama biz işlerin bu kadar büyüyeceğini bilmiyorduk. biz o zaman mahallenin bıçkın delikanlılarıydık. ama zaman neler gösterirdi hiç bilinmiyor işte. zaman geldi o bıçkın delikanlılar isstanbulun ağabeyleri haline geldiler. olaylara karıştılar. hapis yattılar. başımızdan geçmeyen kalmadı. ama sorsan pişman mıyım ? gene olsa gene yaparım. insan dediğin bir kere ölüyor işte. en güzel yanı da bu.Tümünü Göster
-
13.
+1Rez alayım güzelse okurum
-
14.
+2biz mahalleye dadanan ufak tefek haydutları afaroz ederek ünleneceğimizi düşünmüyoduk tabiki. lakin bu ufak tefek haydut işleri bizim şükrü abinin kulağına sızmış. zaten bizimde yetişeceğimizi biliyor abimiz. zamanını bekliyormuş. biz böyle ufak tefek haydutları pataklayınca, bize başka işler yaptırmak istemiş. bir gün şükrü abim beni yanına çağırdı. sen dedi kimlerle takılırsın kim senin arkadaşın tayfan. dedim ağabey hepsini tanırsın zaten. ismail var bizim. cevdet falan diye bütün ekibi saydım. oturttu beni karşısına. bak dedi oğlum kemal. seni severim. oğlum gibi görürüm bilirsin. sende illaki bu saydıklarına güvenirsin. size bir iş emanet etmenin vakti geldi. artık genç oldun. yavaş yavaş elin ekmek tutsun. sağa sola biraz para at ki evleneceksin. yakışıklısın. üstüne başına canti bişeyler alacaksın. şöyle kendine aile kuracaksın değil mi ? size bir ekmek vermek lazım. sonsuza kadar burda yanımda çay taşımayacaksın. abi dedim ben mutluyum burda senin yanında. iyiyim. allaha şükür üç beş neyse kazanıyoruz. evimize ekmek giriyor diye söyledimse de şükrü abim dinlemedi. kes tatavayı kemal dedi. sana adam işi vereceğim. yapabilir misin dedi. dedim abi sen söyle biz yaparız. sen ne söyledinde yapmadık bu zamana kadar. aslanım benim dedi.Tümünü Göster
o zamanlar dışardan mal getirmek ölüm. hükümet dışardan bişey getirince getirdiğine getireceğine pişman ediyor seni. zaten herşey serbest değil. belli şeyler alabiliyorsun. aldığınında yarısı vergiye algıya rüşvete gidiyor. bizim şükrü abimizde latife hanımın meyhanesine üç beş masa ayarlamış dışardan. tabi bu masa bildiğiniz mobilyalardan değil. latife hanımın meyhanesi normal bir meyhane aslında. ama birde bunun kabadayıları var. oraya gelipte kumar oynayan, barbut atan, zar sallayan, kağıt bekleyen babaları var. o zamanlar tabi gene şimdiki gibi serbest değil amma parayı verdimmiydi polise yaptıramayacağın iş yok. latife hanıma da göz yumar sorun çıkmadıkça kumarhanesini basmazlardı. latife hanımda sevdiğimiz mekan tabi şükrü abimde gider gelir hafta bir kafa dağıtır orda. kendisinden rica etmiş. şükrü abimin eli kolu uzun tabi. zamanında iş yaptıkları bir hristiyandan bir kaç masa sipariş etmiş. malları adalardan bizim oraya kadar taşıyacaklar. sahile kadar gemiyle gelecek. gemiden indirecekler. biz o esnada malları kontrol edeceğiz. güverteden kamyona yükleteceğiz. sonrada kamyonla latife hanıma teslim edeceğiz. sağ salim gelsinler diye de şükrü abim bizi seçmiş saolsun. dedim abi yaparız. bak dedi oğlum. latife hanıma polisler dokunmaz tamam. ama limanda her yerde zabıtlar var. bu şerefsizlerin dini imanı para. bunlara güven olmaz. dikkat et dedi. dedim abi sen gönlünü ferah tut. latife hanım yeni masalarını nereye koyacaksa onları arasın diyerek kahveden çıkıp bizim çocuklara haber verdim. -
15.
+4çocukları örgütleyip kahveye geldik. şükrü abi hepimize birer birer mevzuyu tekrar anlattı. biz konuşurken kamyonet kapının önüne yanaştı. çocuklara dedim gidin arkaya doluşun haydi diye yuvarladım bunları dükkandan dışarıya. bende helallik alıp dükkandan çıkacaktım ki şükrü abi kolumdan tuttu. cebinden çıkarıp bi tabanca verdi. aman ağabey ne yapıyorsun sen biz eşkiya mıyız dedim. kaşlarını çattı. al dedi. yanında bulunsun. soktum altı patları gömleeğimin arkasına. geçtim şöforün yanına. akşam üzeri çıktık yola. hava kararınca da sahilin az ilerisinde beklemeye başladık. iyice el ayak çekildikten sonra da buluşma yerine geldik. herşey şükrü abinin tarif ettiği gibiydi. tam dakkası dakkasına yerindeydik. karşıdan bata çıka bi fener görünüyordu sadece. bizde aracın farlarını üç kere yakıp söndürdük. bu ikimizin arasında bir şifreydi. şifreyi anlayınca onlarda bütün ışıklarını söndürdüler geminin. kıyıya yanaştırıp masaları gösterdiler. hiç bir sorun yoktu. mallar çiziksiz tertemiz bi şekilde önümüzde duruyordu. çocuklara bi işaret çakıp güverteye çağırdım. birer ikişer masaların etrafından tutarak kamyonun arkasına taşıdık. herşey tamam olunca yolumuza koyulduk. şükrü abinin anlattığı gibi güzergahta devam ederken şöfor aracı ormana doğru sürmeye başladı. napıyorsun diye sorunca ilerde çevirme olabilir biraz sotede bekleyip öyle devam edeceğiz dedi. hallerinden işkillendim ama çocuklar arkada olduğundan ses etmedim. yanımda silah vardı nasılsa. terso bi durumda korkuturdum en olmadı. aracı ıssız bi yerde durdurup lambaları yaktı. sigara içeceğim diyerek arabadan indi. bende durmadım indim arabadan. hemen arkaya gelip çocuklara haber verecektim ki ben dolaşmadan kafama bir tane indirdi sopayla. neye uğradığımı anlamadan yere yapıştım. bayılmışım. benim yere düştüğümü ismail çekozlamış. hemen tenteyi aralayıp dışarıya fırlamış. meğerse bu şöfor üç beş tane arkadaşıyla anlaşıp malları araklayacakmış. sonra da başka bi meyhaneye satıp yolunu bulacakmış. ismail durumu çekozlayıp çocukları uyandırınca mevzu çıkmış. dışarıya atlayıp önce beni kaldırıp soteye çekmiş. nihayetinde bizde uyanıp kendimize geldik. çocuklar şöforu yakalayamamış. ormanın içine doğru kaçmış. bizde tabi hiçbişeyden habersiz kendimiz zütürelim dedik. ben biraz ayılıpta kafam yerine gelince ayaklandık. tam kamyona gidecektik ki ormanın içinden üç beş kkişi çıktılar. ellerinde sopalar demirler üstümüze yürümeye başladılar. kamyonun etrafını sarıp mallar bizim uzayın dediler. tabi biz bu serserilere kolay kolay pabuç bırakacak değildik. anladım ki mevzu çıkacaktı. ismaile kaş göz edip vaziyet almasını söyledim. ismail anlayıp yavaştan arkaya dolanmaya başladı. cevdet biraz tırsmış olacak ki yerinden kıpırdayamadı. bir anlık kargaşada cevdetin kafaya odunu indirip yere serdiler. bende şöforün üzerine atlayıp alaşağı ettim. suphiyle cemalde bir olup diğer zibidilerle kavgaya tutuştu. ismail arkadan dolaşıpta bunları bayıltana kadar oyalayacaktık. şöfor bizden iri çıktı. beni kaldırdığı gibi fırlattı kenara. tabancada savrulup kamyona doğru gitti. olay büyüdü. ismail beni öyle görünce cinlendi. saman alevi gibi parladı gene. yerden tabancayı kaptığı gibi şöforün alnına bir tane yapıştırdı. o altı patların sesi dağlardan kavuşup hepimizin kulağını patlattı. silah patlayınca diğerleride korktular. anında paçaları sıvayıp topuklamaya başladılar. bizde olayın böyle biteceğini bilmezdik tabi. ıssızda adamın birini öldürdük. adamlar gözden kaybolunca ormanın ortasında ıssızda bi cesetle baş başa kalmıştık. çok geçmez silahın sesine bekçiler zabıtlar üşüşürdü. cevdet suphiyle cemalin yanına geçti. üçüde şok olmuş öylece bakıyolardı. kimse olayın böyle biteceğini bilmezdi tabiki. hayatımızda ilk defa bir adam vurmuştuk.Tümünü Göster
-
16.
+2kimse var mı lan okuyan ?
-
17.
0Rezervasyon
-
18.
0Kardes naptin gece gece kör oldum
-
-
1.
+1ahahsahdha gececi tayfaya bişey olmaz alışıksındır.
-
1.
-
19.
+3şükrü abi bişeylerden endişelenmiş olacak ki bana silahı verdi. yoksa adamlara güveniyo olsaydı bana tabanca vermezdi. beni buraya bile bile gönderdi. bu tehlikeyi göre göre bize bu adamı vurdurttu. sakinleşince ismailde ne yaptığının farkına vardı. silahı falan atıp şoka girip titremeye başladı. yanına gidip iki üç fiske salladım suratına. kendine getirdim. onları bu duruma ben soktum. benim çıkarmam lazımdı. fakat gece yarısı bu cesedi biz ne yapacaktık. oturup bi sigara yaktım. herkesi yanıma toplayıp sakin olmalarını söyledim. bu cesetten bizim bir şekilde kurtulmamız lazımdı. şans ki üzerimiz temizdi. arbedede benim biraz üstüm başım batmıştı o kadar. geriye kalanı her türlü açıklayabilirdik. sigarayı bitirince ismaille cesedi iki ucundan tutup ağaçların arasına sürükledik. üstünü sağdan soldan ağaçlarla dallarla ve otlarla kapatıp kamyona bindik. sonra hep birlikte kamyona atlayıp mahalleye geldik. mahalleye girer girmez diğer çocukları kamyondan indirdim. evlerine gittiler. ismaili de göndereyim dedim ama. anca beraber kanca beraber diyince dayanamadım aldım arabaya tekrar. meyhanenin arkasına kamyonu çekip malları latife hanımın adamlarıyla beraber indirdik. teslimatı yapıp parayı aldıktan sonra kamyonu mahallenin girişine çekip doğruca kahvenin önüne geldik. dükkandan kazma kürek birşeyler alıp kamyona yükledik. cesedi sakladığımız yere geri döndük. kısa bi sürede çabucak cesedi gömdük. üstümüz başımız hep çamur olduğundan artık eve gidemezdik. dükkana gelip elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra sabaha kadar oturup çay içtik. sabah namazından önce şükrü abim gelir kazanı yakar bir demlik çay koyar namaza giderdi. bir kaç saat oyalanıp onu beklemeye başladık. bundan sonra ne yapacağımızı konuşurken artık ikimizde hayatımızın eskisi gibi olmayacağının farkındaydık. tamamen değişik bir aleme yol açmıştık. bizde artık alemde bir söz sahibi tabanca sahibiydik. bu alemde tabanca sahibi olmanın belli bazı sorumlulukları vardı. şimdiki gibi herkes beline takım gezemezdi. sadece belası olan tekin olmayan adamlarda bu olurdu. kabadayılarda, ağabeylerde. sabaha karşı birbirimize ağabey diyerek eğleniyorduk. ismail ağabey, kemal ağabey. yakıştırıyodukta. iyiden iyiye havaya girmiştik. sabaha karşı dükkanın kapısı açıldı. şükrü abim içeriye girdi. bizi görünce şaşırdı. hayrola çocuklar dedi. gel ağabey diyerek karşımıza oturttuk. ismail birer çay doldurdu. anlatmaya başladık. adamlar bize nağmertlik yaptı diyince şükrü abim vay alçaklar diyerek masaya yumruk attı. bileği kuvvetliydi ikimizde yerimizden sıçradık. cesedi gömdük diye anlattık. ben kendimden emindim. ismaildende emindim. ama şükrü abi ismailin korktuğunu biliyordu. o yüzden biraz üstüne gidip havalanma ismail dedi. kendine gel bu çocuğun sözünden çıkma diyerek titretti ismaili. olayı anlatınca şükrü abim memnun oldu. sote bi zamanda gidip cesedin yerini görelim dedi. olur ağabey dedik. kamyonu mahallenin girişine çekmiştik. anahtarı şükrü ağabeye verdik. o namazdan sonra kamyonu uzak bi yere bırakacak, sonra tekrar mahalleye dönecekti. böylelikle kimse ne kamyonu ne bizi hatırlamayacaktı. namaza gitmeden emanet sende mi diye sordu. parayı çıkarıp cebimden şükrü abiye uzattım. içinden bir miktar ayırıp ikimize pay etti. kalanını kendine aldı. ağabey bu çok para dediysekte uzatmayın diye üsteleyince ısrar etmedik. bir adam vurmuştuk evet. ama para kazanmıştık. ismaille ilk defa bir adam işi yapıp para kazanmıştık. bizler gerçekten ağabey olmuştuk. parayı alır almaz aklıma ilk o geldi. mahalleden sevdiğim kız. her gün kahveye giderken görürdüm. mahallemizin incisi. leyla. tabi benim dışımda kimsenin dikkatini çekmeyecek bir kız. diğer memur abimiz osman abinin kızı. sabah aynı saatlerde okuluna gitmek için dışarıya çıkardı. ben evlerinin önünden geçerken o ayakkabılarını giyiyor olurdu. çaktırmadan göz süzerdim. benim farkımda mı değil mi bilmem ama ben yüz kilometre öteden tanırdım. kahveye ilk başladığım zamanlarda farketmiştim onu o kapıda. ve bir gün o kapıdan gelin olarak çıkarmaktı hayalim. şimdi kendime canti kıyafetler alacaktım. ve yarın kahveye gelirken beni görecek belkide o da sevecekti. sabah namazından sonra kahvede esnaflar oturur çay içer kahvaltı ederlerdi. kahvaltıları bitenler dükkanlarına dağılır erkenden dükkanlarını açarlardı. nizam abi de namazdan gelince hemen yanına koştum. aman nizam ağabeyciğim diyerek sandalyesini çektim güzelce oturttum. çayını koşturup güzelce bir yağ çektim. hayrola ulan kemal bu ne ilgi alaka diye sordu. sandalyeyi çekip yanına geldim. gözünü seviyim nizam ağabey şu senin dükkandan bana uygun canti bişeyler ayarla da giyeyim dedim. şöyle bir baktı bana. hayrola ulan hergele, gönül meselesi mi dedi. başımı eğdim. müstehzi bir gülüş attı bıyıkaltından. tamam tamam. hele bir çayımızı içelim bakarız dedi. havalara uçacaktım. nizam ağabey çayını içtikten sonra koşarak dükkana zütürdüm. dur oğlum çekiştirme diye söylene söylene geldi dükkana. param var ağabey giydir beni dedim. öyle diyince nizam ağabey saolsun bize uygun bi takım çıkardı. lacileri çekip doğruca leylanın evinin önüne dikildim. işte tamda oradaydı. hayatımda ilk defa takım elbise giyiyordum. zaten bizim mahallede takım elbisseyi ya memurlar , yada kız istemeye giden damatlar giyerdi. aksi halde takım elbiseyi giyen olmazdı. bende de afedersin biraz at gibine kelebek konmuş gibi durdu. hayatımızda canti kıyafet görmediğimizden. öyle iki dirhem bir çekirden leylanın önünden geçtim. yılmaz güney gibi havalardayım o zamanlar. öyle bir bakış attı ki bana zülfünün altından. kaç yıl geçti hala unutamam. o gün bugündür ben böyle takım elbise giyerim. işte o gün kahvede adımız söylendi. canti kemal diye. o gün bugündür ben böyle canti kemal gezerim. hoş artık bi cantiliğimiz kalmasa da. zamanında bize de bu alemde canti kemal derlerdi. buda dostlarım canti kemalin hikayesidir.Tümünü Göster
-
20.
0gözüm kanıyo şerefsiz
-
-
1.
0ahsdhash :D sardı mı ?
-
-
1.
0ne yalan söyliyim okumadım ::D
-
2.
0:D sana helal olsun.
-
1.
-
1.