+5
-4
HAZIRMIYIZ!!!
Adım Arif, 1995 Mayıs doğumluyum. Adımı rahmetli babam koymuş. 1994 senesi Kasım ayında Şampiyonlar Ligi'nde ilk 4 maçta kazanamamışız ve 5. maç evimizde Barcelona ile oynuyormuşuz, annemde o dönem hamileymiş bana. Babam Bu maçı kazanalım galibiyet golünü kim atarsa onun adını vericem oğluma demiş. Tahmin ettiğiniz gibi golü 88. dakikada Arif atmış ve 2-1 yenmişiz, hep şükrederim golü Arif attı diye sonuçta Mapeza'da atabilirdi
Babam hep Manchester'ı elememizden bahsederdi ve o meşhur Arif'in golünden tabiki, bence babamın Arif sevgisi de oradan geliyordu.
Ailemize ve Galatasaray'a şans getirdiğimi söylerdi hep babam, benim doğumumdan itibaren 4 yıl üst üste şampiyon olmuştuk ve Uefa Kupasını kazanmıştık zira.
Babamın samimi arkadaşı var Ahmet amca. Koyu Fenerbahçe'li, oğlu Rıdvan ile de yaşıtız, beraber büyüdük ve hala görüşürüz. Mahallede maçlarda hep rakip takımlarda oynar maçı kazanmak için elimizden geleni yapardık, arkadaştık ama aramızda hep bir rekabet vardı Rıdvan ile.
2002 yılında 6-0 yenildiğimizde başını Rıdvan'ın çektiği grup çok dalga geçmişti benimle, okula da gitmemiştim birkaç gün ve o yıldan sonrada Fenerbahçe şampiyon olmuştu ve bize karşı üstündüler genelde maçlarda.
Aksilikler hep üst üste geliyordu o dönemler, 2003 yılının yaz aylarında da babamı kaybetmiştik, henüz 9 yaşında ailemizin direği bizi bırakıp gitmişti aniden. Artık annem, ablam ve Galatasaray kalmıştı sığınacağım tek liman olarak. Yaşam zorlaşmıştı bizim için ama hayat devam ediyordu pes etmek olmazdı.
Tarih 11 Mayıs 2005'idi doğum günümdü benim ve akşam Galatasaray'ımın Fenerbahçe ile kupa final maçı vardı ve ben çok heyecanlıydım her maçımızda olduğu gibi, okulda zaman geçmek bilmedi o gün. Akşam üstü 5 gibi telefon çaldı annem birisiyle konuşuyordu Bu akşam mı_? Bilemedim ne desem. Karşı taraf ısrar ediyordu anladığım kadarıyla ve annem Haklısın aslında çok sevinir bunadedi ve bana dönerek ''Necla teyzen arıyor, Ahmet amcanın akşam ki maça 3 bileti varmış Rıdvan'la gideceklermiş seni de çağırıyor'' dediği an havalara uçmuştum, ilk kez Galatasaray'ımı stadyumda izleyecektim hem de Fenerbahçe maçında.
6 gibi mahalleden çıktık, maça bir saat kala stadyum çevresindeydik. Ortalık karnaval yeri gibiydi, bir tarafta Galatasaray bir tarafta Fenerbahçe taraftarları vardı. Ben Ahmet amca ve Rıdvan ile Fenerbahçe tribününden izleyecektim maçı. Varsın olsun, ben Galatasaray'ı mı izleyecektim ya tribün önemli değildi benim için.
Rıdvan maç öncesi galibiyetten emindi ve mutluydu. Benim maçı onlarla izlemem hem de Fenerbahçe tribününde izlemem onun için büyük keyifti, attıkları gollerde bana nispet yapacak galipte gelirlerse uzun bir süre benimle alay edecekti. Ben ise hala rüyada gibiydim stada girdiğimizde ömrüm boyunca böyle kalabalık görmemiştim binlerce insan vardı, iki takımın taraftarlarına da hemen hemen eşit ayrılmıştı stadyumda yerler.
Saat 9'a geliyordu maç birazdan başlayacaktı. Fenerli taraftarlar kendi oyuncularını olduğumuz tribüne çağırırken benim gözüm hep bizim oyunculardaydı, efsanelerimdi onlar çünkü. Arif, Hakan, Bülent, Hasan, Ergün, Song, yeni yıldızımız Ribery ve diğerleri ısınıyorlardı Karpatların Maradonası Hagi önderliğinde ve bana sadece metrelerce uzaklıktaydılar. Yanımda Rıdvan kendi oyuncularını izlemeyi bırakmış alay ediyordu benimle Ribery'yi göstererek Bu ufacık, tıfıl adamla mı bizi yeneceksiniz_?.
Maç başlamıştı ve fırtına gibi esiyorduk adeta, Ribery rüzgar gibiydi ve 15. dakikada atmıştı golünü Rüştü'nün koruduğu kaleye. Olduğumuz tribündeki sessizliği gururlu bir şekilde goooolll diyerek bozmuştum, bir an kendime geldim ve etrafa baktım Rıdvan'dan başka kimse duymamıştı o an sesimi, zaten kimsenin beni fark edecek hali yoktu, çökmüştü hepsi. Rıdvan kızarmıştı ve hafif ağlamaklıydı. Necati'nin golünde kızarıklığı daha da arttı, o an kendimi zor tuttum gülmemek için.
ikinci yarıda da fırtına gibi estik ve Ribery önderliğinde adeta ezmiştik Fenerbahçe'yi 5-1 gibi net bir skorla ve kupayı kazanmıştık. Maç biter bitmez ellerimi açıp babama dua etmiştim beni iyi ki Galatasaray'lı yaptığı için. Babadan kalan tek krallıktı bana Galatasaray'lılık.
Daha önce ağlamışlığım olmuştu çok kez ama bir defa mutluluktan ağladım sadece, o gün.
O maç benim ilk ve tek maçım oldu, gerek maddi imkansızlıklar gerek diğer nedenlerden ötürü başka maça gitmedim. Belki de bu yüzden benim için takıma her gelen kaleci Mondragon, her gelen kanat Ribery, her gelen forvet Hakan Şükür oldu.
Ve günümüz; Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 1. sınıfındayım okulda lakabım Maykıl Arif, malum Şımaykıl ile münasebetimiz var
Bugün yani 8 Kasım Cuma, büyük maça 2 gün kaldı ve evde ders çalışırken birden telefon çaldı, arayan Rıdvan'dı. ''Arif hazır ol Pazar akşdıbına Kadıköy'de ki maça 2 biletim var beraber izleyelimdedi, rövanşı alma umuduyla.
Tamam'' dedim ve kapattım telefonu yüzümdeki istemsiz gülümseme ile. Yıllardır orada kazanamıyoruz ve ben Rıdvan'la rakip tribünde izleyeceğim maçı. Telefonu tam elimden masaya bırakacakken bir şey dikkatimi çekti, saat tam 19.05'i gösteriyordu.
Maçı kazanacağımızdan emindim birkaç gündür ama şimdi daha eminim; iŞTE O SENE, BU SENE ...
Ben hazırım ikinci kez mutlululuktan ağlamaya. Ya siz ?
Tümünü Göster