1. 51.
    +1
    31ci peçete terk liseli doktora gitmiş.

    liseli: doktor amca, bir elle tadelle yiyordum bir elle 31 çekiyordum. nasıl çektiysem dalga koptu elimde kaldı ya.

    doktor: ama o elinizdeki tadelle
    ···
  2. 52.
    0
    @24 hay ben snın *
    ···
  3. 53.
    0
    @6 şukuletayı fazlasıyla haketmiş
    ···
  4. 54.
    0
    upupupup
    ···
  5. 55.
    +15
    temelle fadime yeni evlidirler. yataktayken fadime utana sıkıla sorar.
    - temel lambayı kapatta ağzıma alayım.
    - saçmalama fadime ağzın yanar...
    ···
  6. 56.
    +1
    hoca durur mu yapıştırmış cevabı ya tutarsa
    fıkra böyle olur bin
    ···
  7. 57.
    +8 -1
    ülkenin birinde kraliçe evlenmek için bir yarisma düzenlemeye karar verir. dünyanin çesitli ülkelerinden yarismacilar katilmaktadir tabi türkiyeden nam-i kemal. yarisma günü teker teker yarismacilar elenip veda ederler yarismaya.en son sira bizimkindedir o da girer kraliçenin yanina. kraliçe der ki sana üç soru soracagim bilirsen evlenecegiz. kraliçe üzerindekini cikarir ve gögüslerini isaret ederek sorar "bunlar nedir"...
    bizimki piskin piskin cevap verir,"meme"...
    hayir der kraliçe malesef bilemedin bunlar everest tepeleri..
    ve göbegini isaret edip sorar bu nedir???..bizimki yine gevser soru basittir ve düsünmeden göbek der.
    ama yine sasirtici bir yanit kraliçeden. maalesef bilemedin "kudüs'ün merkezi" der.
    ve klotunu cikarip orasini isaret ederek sorar bu nedir diye. bizimki yapistirir cevabi hemen "am" diye. "maalesef bilemedin "nil nehri"sende elendin" der.
    bizimki bozuk bir halde odadan cikmak üzereyken zaten huylanmistir gördüklerinden ve döner kraliçeye söyle der."kraliçem ben bir sey sorabilirmiyim" "tabi" der kraliçe.
    bizimki tüm ihtisamiyla cikarir seyini ve sorar "bu ne"
    kraliçeden cevap gelir hemen gib diye.
    maalesef der bizimki bilemediniz.
    kraliçe sorar nedir peki..ve bizimki verir cevabi "isanin asa'si" der söze söyle devam eder.
    alsam isa'nin asasini elime,
    salsam nil nehrinin en derin yerine,
    çalarken çanlar kudüs'ün merkezinde,
    uzansam everst tepelerine..
    ···
  8. 58.
    +10
    Bir zamanlar 3 rahibe varmıs. Peder bunlara vaaz veriyormus. bu kutsal su. günah işleyenler neresinle işlediyse orasını yıkasın

    -1. rahibe der: Papaz efendi ben daha önce birinin gibine ellemiştim

    - tamam kızım der içeri gir elini yıka ve günahlarından arın.

    Bu arada diğer 2 rahibeyi konusurken görmüş ve cok kızmıs

    papaz: - siz niye kendi aranızda konusuyorsunuz, saygısızlar

    2.rahibe - Papaz efendi ben diyordum ki, arkadas zütünü yıkamadan ben bi ağzımı durlayıp cıksam
    ···
  9. 59.
    +31 -17
    yaşlı ve zengin bir adamın hepsi birbirinden zeki 3 tane oğlu varmış. bir gün amansız bir hastalık yüzünden yatağa düşen yaşlı adam vasiyetini açıklamak için oğullarını yanına çağırmış:
    - oğullarım; benim vaktim doldu artık, ecel kapıda. hepiniz çok zekisiniz; ama yine de mallarımı bölüşürken birbirinize düşmemeniz için kadıya gitmenizi istiyorum. kadıya benim selamımı söyleyin, o gerisini halledecektir.
    ve adam ölür. oğullar, babalarının isteği üzerine kadıya gitmek için yola düşerler; çalı-çırpı, yağmur-çamur, göl-nehir dinlemeden yollarına devam ederler.
    derken önlerine bir adam çıkar ve bizim 3 biradere sorar:
    - efendiler, ben devemi kaybettim bu civarlarda. üç kişisiniz, biriniz görmüştür kesin; ha?
    büyük kardeş sorar:
    - devenin tek gözü kör müydü?
    - evet.
    ortanca kardeş sorar:
    - kuyruğu kegib miydi?
    - evet.
    küçük kardeş sorar:
    - peki, bir ayağı topal mıydı?
    adam ona da "evet" der.
    bu sorulardan sonra 3 birader devesini kaybeden adama "biz senin deveni görmedik" derler. adamın haliyle tepesi atar:
    - neredeyse hayvanın kaç tane tüyü var, onu da söyleyecektiniz; kalkmış görmedik diyorsunuz. yediniz mi deveyi, ne yaptınız bilmem; ama sizi şikayet etmek için kadının yanına ben de geleceğim.
    biraderler "olur, gel" derler.
    uzun süren bir yolculuğun sonunda kadının yanına varırlar, huzuruna çıkarlar. 3 birader der ki:
    - efendim, bizim babamız vefat etmeden evvel mirası bölüşmemiz için size gelmemizi söylemişti. biz de bu vesileyle geldik.
    kadı efendi, devesini kaybeden adama döner:
    - peki sen niye geldin be adam?
    - efendim, ben devemi kaybettim. onu ararken yolda bunları gördüm. devemi görüp görmediklerini sordum; büyükçeleri hayvanımın tek gözünün kör olduğunu, ortancaları kuyruğunun kegib olduğunu, ufakları ayağının topal olduğunu bildi; ama nasılsa hayvanın nerede olduğunu sorunca da "yok, biz görmedik" dediler. ya kesip yediler; ya sattılar devemi ona doyamadan. şikayetçiyim hepsinden.
    kadı, biraderlere döner ve sorar:
    - sen, söyle bakalım nasıl bildin tek gözünün kör olduğunu devenin?
    - efendim, yolda gelirken yeşillik yerden geçtik. baktım ki yeşilliklerin hep bir tarafından yenilmiş, diğer tarafına dokunulmamış bile. anladım ki bunu yiyen hayvanın tek gözü kördür.
    - pekiii, sen nereden bildin kuyruğunun kegib olduğunu?
    - efendim, yolda ilerlerken deve pisliği gördüm. pisliklerin hepsi pelte gibi yayılmıştı. kuyruğu olsaydı eğer, derli-toplu olurdu.
    - söyle bakalım, ya sen nereden bildin bir ayağının topal olduğunu?
    - efendim, gelirken gölden geçtik. yerde bir devenin ayak izleri vardı. üç ayağının izi tam, bir ayağının izi yarım çıkmıştı. anladım ki bu devenin bir ayağı topaldır.
    kadı, devesini kaybeden adama döner:
    - kardeş, bunlar senin deveni görmemişler işte.
    kadı o adamı gönderir ve düşünür kendi kendine.
    - ulan, bunların alayı benden zeki. ben bunlara nasıl miras bölüştüreceğim? neyse, ben bunlara kralından bir ziyafet çekeyim; onlar tıkınırken de kapı arkasından dinleyeyim. bakalım neler konuşuyorlar.
    hanımına haber eder, zekeriya sofrasını hazırlattırır ve ertesi gün bizim biraderleri evine davet eder. kısa bir sohbetten sonra kadı:
    - siz yemeğinizi yiyedurun, ben ufak bir işimi halledip katılacağım size, der ve kapının
    arkasına geçer.
    büyük kardeş der ki:
    - ya, kuzu çok iyiymiş de, keşke köpeğe emzirtmeselermiş.
    kadı şaşırır.
    ortanca kardeş der ki:
    - ya, şarap iyiymiş de, keşke asmaları mezar toprağında yetiştirmeselermiş.
    kadı iyice şaşırır.
    küçük kardeş de der ki:
    - ya, kadı da iyiymiş de, keşke muallak olmasaydı.
    kadı bu lafları duyar duymaz, gelenlerin zekasından yola çıkarak söylediklerinin gerçek olduğuna güvenir; ama emin olmak için derhal araştırmaya gider.
    kasabın yanına varır, sorar:
    - bu kuzu ne emdi?
    - kuzunun annesi öldüydü, ben de kapının önünde yatan köpeğe emzirttim.
    daha sonra bağcıya gider:
    - senin bağın toprağı nereden gelmişti?
    - valla hocam, bizim burada en güzel toprak mezarlıkta var, ben de mezar toprağı getirtmiştim.
    kadı, "ulan, bunlar ikisini de bildi; demek üçüncü de doğru" diye hayıflanarak annesinin yamacına varır:
    - anne, ben muallak miyim?
    anne gözyaşları içerisinde oğluna sarılır:
    - kısmet bugüneymiş demek oğul. bunca sene saklamıştım; ama artık öğrenmenin vakti gelmiş demek. sen hatırlamazsın; daha 5 yaşında sübyanken ormanda kaybolmuştun. çırılçıplak ağlarken bulduk seni ormanda. dedin ki, sakallı bir adam "gel, sana şeker vereceğim küçüğüm" diyerek seni yanına çağırmış, ellerini kalçalarına zütürmüş, pantolonunda daha önce hiç görmediğin bir kabarıklık peyda olmuş. derken...
    kadı hikayenin sonunu dinlemeye dayanamaz, şaşkınlıklar ve hüzün içerisinde bizim 3 biraderin yanına geri döner:
    - itiraf ediyorum, siz yemek yerken ben de kapı arkasına geçmiş sizleri dinliyordum. duyduklarımın hakikatliğini tespit etmek maksadıyla kasaba, bağcıya ve anama gittim, geri geldim. şimdi soruyorum; sen, kuzuyu köpeğin emzirdiğini nasıl bildin be adam?
    - nereden olacak. bak, kuzunun budunun bu kenarında yağ olmaz. ama köpeği emdiği için burası yağlanmış.
    - ya sen, bağcının bağa mezar toprağı getirttiğini nasıl anladın?
    - nasıl olacak. içiyorum, içiyorum; zevk-ü sefaya ermek yerine kederlere gark oluyorum.
    - sen söyle bakalım bre deyyus, bre dürzü; sen benim muallak olduğumu nasıl anladın?
    - nereden olacak kadı efendi, muallak olmasan girişe fener bayrağı asar mıydın hiç?
    Tümünü Göster
    ···
  10. 60.
    +1
    @17 guldum lan :D
    ···
  11. 61.
    +8 -2
    bir adam ormanda yürürken karşısına bir ayı çıkar, bunu kovalamaya başlar. koştur koştur giderken adamın ayağı bir ağacın köküne takılır, adam yuvarlanır. ayı pençeleri çıkarmış, tam adamın üstüne atlayacakken adam "tanrım!" diye feryat eder ve o anda her yer polisan'la boyanmışçasına zaman durur; gökten bir ışık hüzmesi iner ve davudi bir ses konuşmaya başlar:
    - bugüne kadar bir kere namaz kılmadın, oruç tutmadın, zekat vermedin. hepsini geçtim, bir kere dua etmedin; adımı ağzına ancak küfür ederken aldın. canın tehlikeye düşünce mi anarsın ancak adımı ey kul?
    - tanrım, ne söylesen haklısın; ama herkes ikinci bir şansı hak etmez mi? hani sen rahman'dın, rahim'din?
    - haklısın ey kul. seni de, ayıyı da imana getiriyorum.
    ışık hüzmesi kaybolur, davudi ses susar; her şey normale döner ve ayının ağzından şu sözler dökülür:
    - allah'ım; senin rızan için oruç tuttum. sana inandım, sana güvendim; şimdi senin rızkınla orucumu açıyorum.
    ···
  12. 62.
    +10
    birgün çobanın birisi, dağda turist bir kadın görür. etrafta kimse yok diyerek karıya saldırır, çatır çatır 5 posta giber sonra da uyur kalır. kadın bu şekilde elinden kurtulur ve jandarmaya gider. olanları anlatır. jandarma komutanı, 2-3 asker gönderip çobanı karakola getirtir. "lan hayvan ne yaptın bu karıya? şikayetçi bak senden. en az 5 sene yersin tecavüzden" der komutan. bunu duyan çoban "aman paşam etme eyleme, ben hapse düşersem sürüye kim bakar? çoluk çocuk daha ufak. anlamazlar ki bu işlerden. etme, geri alsın şikayetini" der. komutan kadınla konuşur. "kadın seni hapse attırmayacak. ama kendisiyle ülkesine gitmeni istiyor." der komutan. çoban "paşam ben ha hapse girmişim, ha bir yere gitmişim. aynı şey. sürü telef olur. elini ayağını öpem bir yolunu bul."diye yalvarır. komutan yine kadınla birşeyler konuşur ve çobana döner "bak diyor ki, seni affedermiş ama o'na birisini bulmalıymışsın. var mı kimin kimsen?" çoban"vallaha bi gardaşım vardır." kadın birşeyler söyler. komutan "peki diyor kardeşi de kendisi gibi 3-5 posta gidebilen birisi mi? kuvvetli mi yani?" der. çoban şöyle bir bakar kadına, sonra komutana döner "valla kuvvetli midir bilmem ama, geçen dağda bi ayı gibti, 2 aydır bala para vermiyoruz"
    ···
  13. 63.
    +3 -2
    kızın Motorolası varmış, olmuş
    ···
  14. 64.
    +2 -1
    lokantanın birinde sürekli aynı masada oturan bir adam varmış ve geçimini iddiacılıkla kazanıyormuş
    yemek yiyen birisini gözüne kestirip
    -senin taşak benim taşak eder 5 taşak dermiş
    adam şaşırıp
    -olurmu öyle şey canım dermiş
    bizimki
    -istersen yemeğine iddiaya girelim gel tuvalette bakalım der.
    adamla içeri geçerler adam indirir 2 taşak ,bizimki indirir 3 taşak.
    tabi kazanırmış bizimki.
    bu böööyle sürüp giderken birgün lokantaya hayvani bir zenci girer ve
    adam yanaşır zenciye
    -heyyy dostum senin taşak benim taşak eder 5 taşak
    zenci, adama sırıtarak bakar ve
    -ne yaniiii sende hiç yok mu...
    ···
  15. 65.
    +16 -36
    bigün bi adam varmış karar vermiş ağrı dağının tepesine hiçbi araç kullanmadan tek başınaa çıkmaya. ilk gün denemiş tam 50 metre tırmanmış tıkanmış inmeye karar vermiş geri inmiş. sonra bi daha denemeye karar vermiş. vay dıbına koim hala buraya kadar okuyan varsa ya maldır yada maldır. burdan sonrasını merak edipte okuyan varsa o dahada maldır. bu kelimeyi okuyan varsa zaten yazıklar olsun. inadına okuyosun galiba buralarıda. dıbına koduumun şukuyaa hasret binleri. kopi pest şan zütün torunları. bakın burda gülünmesi gerekiyodu amın oglu estebanlar sizi. buraya kadar okuyupta şukulamazsan binsin lan. hadi bakalım oo yeee sana puanım dohuuz
    ···
  16. 66.
    0
    up up up
    ···
  17. 67.
    0
    Nick entry uyumu
    ···
  18. 68.
    0
    6-14-22-25 şuku
    ···
  19. 69.
    +5
    bildiğiniz kazan hikayesinin gerçeği şu şekildedir, işte komşu kazanı getirir, hoca senin kazan doğurdu der

    hoca kazanı alır, şöyle evirir çevirir, sağına soluna bakar ve şu ibretlik cevabı verir

    --doğurur tabi, kazanın dıbına koymuşsun
    ···
  20. 70.
    +9
    adam bara girer cebinden timsahı cıkarır..
    ağzını açar timsahın.. yarağını sokar ve timsahın kafasına hızla vurur.. timsah tam ağzını kapatırken kıvrak bi bel hareketiyle gibini çeker.. cesaretinden dem vurur bi yerde(ekşici gibi anlattıkm gibeyim dur toparlıcam)
    sonra bi iki kere daha yapar bunu sonra bara döner:
    "var mı lan bunu yapıcak delikanlı"
    bizim temel durur mu hemen kalkar ayağa:
    "ben yaparım ama kafama vurmucaksın"
    ···