1. 26.
    +1 -1
    ankaragücü-galatasaray (0-8) maçı :

    tam bir hafta önce ali sami yen'de şampiyonluk maçı 1-1 bitmişti.o maçı izlerken sanki,her iki takım da son hafta alacagı skorlara güvenir gibi oynuyordu. fakat g.saray daha bir sakin, beraberliği ister bir şekilde oynyordu. anlam verememiştim.
    son haftaya girildiğinde 2 gol farkla g.saray liderdi. misafirlikten dönüyorduk,ben önden koştura koştura eve gidiyordum.20 dk olmuştu maç başlayalı henüz. bizim bakkalın yanındaki tesisat ustası arkadasına müjdeli haberi veriyordu: 3 oldu 3..!! büyük heyecanla sordum kim attı 3 golü diye, hüzünlü cevap çoktan gelmişti..
    eve gelip radyoyu açtıgımda g.saray 3-0 önce, beşiktaş 1-0 mağluptu. üstüne recepin kırmızı kart görmesi, galatasaryın 4 ve 5 i bulması,ilk yarı sonunda zaten her şeyi anlatır gibiydi. ikinci yarıları dinlemekten alıkoyamadım kendimi yine de..galatasarayın 6 7 ve 8 i bulması, diğer yandan beşiktaşın onur mücadelesi verip,10 kişiyle maçı 3-1 kazanması. maç sonunda babamın ve eniştemin ağzından dökülen lafları hala hatırlarım:'maçı satmışlar!'
    maç satmak, şike,teşvik nedir ki o yaşlarda bir çocuk için. fakat akşam spor stüdyosun da maçı izlediğimde, ankaragücünün yediği golleri gördüğümde, ertesi gün 3 futbolcunun apar topar takımdan kovulması ve 32.gün de maçın mercek altına alınmasıyla 10 yaşındaki o çocuk şikenin ne anlama geldiğini öğreniyordu. yıllar sonra o takımda oynayan sinan ve fikret'in yaptığı açıklamalar da artık soru işareti bırakmıyordu kafalarda.
    makyavelist futbol anlayışı o günden sonra hiç değişmedi türkiye'de.biz beşiktaş'lılara düşen ise şerefli ikinciliklerle övünmek oldu.o dönemin 'büyük' yöneticilerinden bazıları başkanlık bile yaptı zamanında, hala da yapıyorlar.. bunlar türk futbolundan elini çekmediği sürece türk futbolunun gidebilecegi çok uzun mesafe yoktur ne yazık ki.
    ···
  2. 27.
    0
    1988 avrupa kupası finali hollanda-sscb :

    hayatımda hatırlayabildiğim en eski futbol organizasyonu ve onun dev finali..van basten-rikard-gullit üçlüsü avrupayı sallamaya başlamış, hollanda milli takımı ünlü futbolcuları ve keyif veren futbollarının yanında turuncu formalarıyla da hemen herkesin gönlünde taht kurmuştu. diğer yanda ise dinamo kiev'in iskeletini oluşturduğu sscb. final maçından önce bir maçını izlemiştim onların ve sanki hiç yenilmezler gibi gelmişti bana o takım.ve miçaliçenko... o yıllarda pançev ile birlikte iki kahramanımda bir tanesiydi..
    final maçının oldugu gün, babamın patronunun yazlığına gitmiştik, kendisi çalışanları için yemek veriyordu. tabii denize de girilmeden olmazdı o yaz sıcagında. yemekler yenildi, akşamüstüne doğru denize gitmek için herkes hazırlığını yaptı. fakat ortada bir sorun vardı: hollanda-sscb finali..
    5 yaşındaki bir çocuk,bir maç için denizi, kumu,güneşi nasıl reddeder, gitmemek için ayak diretir, ağlar..bunun cevabı ben de saklı.. artık bi ara o kadar bastırdılar ki evde kimsenin olmayacagımı,az sonra hırsızların geleceğini bile söyleyen annem bana slip mayomu giydirirken ben bir yandan hüngür hüngür ağlamaya devam ediyordum ki,sekreter ablamızın evde kalacagını söylemesi benim için umut ışığı oldu aniden.ve sonunda kazanan ben olmuştum,o maçı seyredecektim.
    maçın başlamsına yarım saat vrdı, sekreter ablamız verdiği şekerlemeler biraz olsun beni kendime getirmişti..ve bana sorduğu o soru,kim kazanır? hayatımda ilk kez birisi bana maç ile ilgili soru soruyordu. cevabım hazırdı :sscb, peki neden: miçaliçenko
    o da hollanda diyerek beraberce izlemeye başladık maçı. çok net hatırlayamıyorum maçı sadece ana hatlarıyla, kaçan bir penaltı ve gullitin attığı gol ve gullitin kupayı kaldırması kaldı o günden aklımda.. yıllar sonra bir gün trt-3 te denk geldim o maça, gözlerim doldu.. maçı sanki ilk kez izliyormuşum gibi izledim, yine sscb'yi tuttum..van bastın'ın attığı nefis golü, kaçan penaltıyı, gullit'i,kuman'ı yad ettim.ve bir kez daha yaşasın futbol dedim.
    ···
  3. 28.
    0
    ümit aktan ile yaşadığım diyalog :

    sene: 2007,yer: ingiltere vize başvuru merkezi

    -merhaba ümit bey, nasılsınız?
    -teşekkür ederim,siz nasılsınız?
    -ben de teşekkür ederim, maç için geldiniz sanırım..(chelsea-fenerbahçe)
    -evet
    -anladım, radyodan mı anlatacaksınız.
    -evet
    -gönül isterdi ki böyle bir maçı sizin gibi bir duayen anlatsın televizyonda, mençıstır-galatasaray maçını anlatımınız hala unutulmadı..
    -e yani şey ühüm ühüm..
    -bence siz veya sizin gibi bir duayene yakışırdı böyle bir maç
    -e tabi ben de anlatmak isterdim böyle bi maçı ama sağlık olsun napalım
    -valla artık ben maç izlerken tv nin sesini kısıp izliyorum, dayanamıyorum izlerken. kalmadı artık bir ümit aktanlar,bir ilker yasinler...
    -yok aslında yetenekli genç arkadaşlar var.
    -yapmayın ümit bey, mütevazi olmayın bu konuda.. mesela muhtemelen fenerin maçını ersin düzen anlatacak,ben yine kafayı yicem.. internetten bilgi toplayıp maç mı anlatılır allah aşkına.. yeteneğin olmadığı gibi eğitimi de yok herhalde.
    -ersin iyidir aslında ya benim öğrencimdir.
    -(hönk!)ehm şey benim sıram geliyor,ben şöyle geceyim.iyi günler
    -iyi günler..
    ···
  4. 29.
    -1
    guus hiddink üzerine :

    soru 1: g.hiddink doğru bir tercih mi?
    cevap : evet. fatih terim'in ardından gelecek bir türk teknik direktörün şu ortamda, medya baskısı altında başarılı olması mümkün değildi. yabancı olarak, milli takım kariyeri en iyi olan tartışmasız g.hiddink'ti..dolayısıyla doğru tercih.

    soru 2 : g.hiddink'in en büyük özelliği nedir?
    cevap : en büyük avantajı elindeki malzemeye en uygun sistemde takımı oynatması ve elindeki her oyuncudan maksimumu alabilmesi.ve bir şekilde hedefe ulaşabilmesi. lucescuyla benzerlik taşıdıgını söyleyebiliriz.

    soru 3 : g.hiddink türkiye'de başarılı olabilecek mi?
    cevap : ben başarılı olabilecegini düşünüyorum. özellikle hiç bir futbolcuya önyargılı olmayacak olması ve buna bağlı olarak f.tekke, gökdeniz,i.toraman gibi tecrübeli oyuncların tekrar devreye girebilecek olmaları, ayrıca yurtiçi ve yurt dışında top koşturan genç oyuncuların daha hızlı bir şekilde adapte olacak olmaları, miilli takımın kavga ve polemiklerden uzak olacak olmaları vs pozitif etkenlerin yanında, hddinkin yeteneği ve türk milli takımın potansiyelini düşündüğümüzde başarılı olacagını düşünüyorum.
    ···
  5. 30.
    -1
    türkiye'de yılın futbolcusu kim olur?

    emre belözoğlu
    kader keita
    alanzinho
    ozan ipek
    makakula
    julia sezar
    olcan adın
    ömer erdoğan
    ferrari
    ···
  6. 31.
    -1
    @52 aslında sezon sonu belli olur gibime geliyo..ama hakkını vermek gerekirse, emre,ozan, makakula bir adım önde..
    en iyi çıkış yapan ise ozan ipek ve olcan kesinlikle
    ···
  7. 32.
    -1
    zaten kaliteyi değil, performansı değerlendiriyoruz. makakula kayseri gibi kısır bi takımda 18 gol attı az değil. emre çirkef de olsa, harbiden iyi oynuyor bu sene.
    ···
  8. 33.
    -1
    @56 pierre esser türk asıllı olduğu için koymadım listeye.
    ···
  9. 34.
    -1
    futbolumuzdaki ergenekon :

    bu konuyla alakalı sayfalarca yazı yazılabilir, acabaları beraberinde getiren onlarca soru sorulabilir. fakat ben burda çok kısa bir olaydan bahsedicem. ergenekon var mı yok mu? bana göre var. peki futbolda var mı? bence evet orda da var.en azından vardı. nasıl mı? kısaca anlatmaya çalışayım.
    bu konuda fikrimi belirtirkenisim vermicem, zaten anlayacaksınız. yaklaşık 2 senedir ülkenin bir numaralı gündemi olan ergenekon konusunda bir isim çok dikkat çekiyor.g.saray'lılıyla bilinen,bir dönem emniyet müdürlüğü ve iç işleri bakanlığı yapmış olan bu zat-ı muhterem ergenekon soruşturmasının kilit ismi drumunda. birçok olayda adı geçen bu kişinin,bir dönem g.saray teknik direktörlüğü yapmış bir antrönörün tabiri caizse kanka oldğunu bilmeyeniniz yoktur.
    96-97 sezonuna dönelim. beşiktaş alpay, sergen,oktay, şifo,ertuğrul, orhan gibi bir çok yerli yıldızın yanında getirdiği 3 kaliteli yabancı oyuncuyla (mrmiç, yankov,amokaçi) fenerbahçeyle birlikte şampiyonluğn en güçlü adayı konumunda.g.saray ise adeta harabeye dönmüş kadrosuna hagi takviyesi yaparak mücadeleye başlamış. haftalar geçtikçe zirvede 2 takım kalır: beşiktaş ve g.saray. işte bu saatten sonra kirli eller futbola karışır. beşiktaş aleyhine yapılan müthiş hatalar bir yana g.saray lehine yapılan hatalar dikkat çeker.ve sonunda g.saray kılpayı şampiyonluğa ulaşır.
    yukarıda belirttiğim kankalık olayları ne derece rol oynamıştır bilinmez.ama ergenekonun önemli bir ayagını askerlerin oluşturduğu iddia edilen şu günlerde,o dönemlerde de hakemlerin büyük kısmının emekli veya faal asker(astsubay)olması kirli düşünceleri iyice kafama sokuyor. daha da ilişkilendirmek gerekirse, malum hakem vahap beyaz da havacı astsubaydı.
    her ne oldu bilinmez, ispatımız yok teorilerimiz var. bize bu tarz kafa karışılıklığını bidaha yaşamamak için dua etmekten başka bir şey düşmüyor.
    ···
  10. 35.
    -1
    @58 iyi de güzel kardeşim bu herif ne bizden önce ne de bizden sonra hiçbi şey yapmadı. kaliteli olwsa bi yerlerde gösterirdi heralde kendini değil mi?
    ···
  11. 36.
    -1
    real oviedo :

    sensible world of soccer piyasaya çıktığında, beraberinde müthiş yenilikleri de getirmişti. bunlardan bir tanesi de oyunda menajer olabilme opsiyonu bulunmasıydı. dünyanın bütün ligleri,hem de gerçek adlarıyla oyunda yer bulur, menajer olup takım yönetmenin tadına doyum olmazdı. hatta championchip manager'in o dönemler sadece 1 ligten ibaret oldugunu düşünürsek (93-ingiltere,95-italya) sensible bir adım öndeydi.
    her oyunun başlangıcında olduğu gibi evvela beşiktaş alınır, daha sonra real, barca ve diğerlerinin tadına bakılırdı. nitekim belli bir süre sonra her menajerlik oyun sevdalısı gibi farklı arayışlara yönelinir, güçsüz takımlarla destan yazmak gibi.. ispanya ligindn takım almaya karar verdiğimde, joysticki aşağı doğru tutup, gözümü kapattım. gözümü açtığımda karşımda duran takım real oviedo'ydu.
    1 sezon,2 sezon,3 sezon derken13 sezon boyunca çalıştırdım oviedo'yu..şampiyonluklar, kupa başarıları ve niceleri. maçlar oynanırken yeri geldi spiker oldum, yeri geldi oyuncu menajer oldum. sonunda oviedo'yla özdeşleşmiştim. sade mavi-beyaz forması, takımdaki bolca siyahi oyuncusuyla artık benim takımım olmuştu.o günden sonra oviedoyu sürekli takip ettim. kendi sahasında yenilmez armada oldugunu, real ve barcaya nasıl kök söktürdüğünü büyük bir gururla izledim. dely valdes'li,estaban'lı kadrosuyla,iç sahadaki müthiş atmosferiyle, taraftarının tutkusuyla oviedo bambaşkaydı benim için
    günlerce her yerde formasını aradığımı bilirim.trt-3 te salı günleri verilen avrupa'dan futbol'u oviedo için beklerdim.p.tesi günleri avrupa liglerinden sonuçlara büyük heyecanla bakardım. lakin bu sevdalısı oldugum takım 2001 yılında 2.lige,2003 te ise 3.lige kadar düştü.o tarihten sonra bu iki lig arasında mekik döşeyen kulüp, uzun süre la liga'ya uzak kalacak gibi duruyor.ama bu, benim de aralarında bulunduğum vefakar taraftarından oviedo sevgisinin azalmasına hiçbir zaman yetmeyecek.
    ···
  12. 37.
    -1
    bunları topçu yapanın dıbına koyım 11'i :

    metin aktaş
    erkan-kürşat-can-adem dursun
    ali bilgin-tayfur-hüseyin cimşir-deniz barış-osman
    mehmet aksu

    erkan:vandan beşiktaşa gelen
    osman:g.birliğinden g.saraya gelen
    ···
  13. 38.
    -1
    g.saray analizi; yapılan hatalar :

    geçtiğimiz sezona ve bu sezona yaptığı 'flaş' transferlerle şampiyonluğun en büyük adayı olarak giren, fakat büyük hayal kırıklığı yaşayan ve yaşatan g.saray'ın yaptığı hataları mercek altına alalım.

    1-kaleci sorunu: geçen sezona de sançis ile başlayan g.saray oyuncudan istediği verimi bir türlü alamamıştı. çareyi ise sezon sonu sözleşmesi sona erecek olan leo fıranko'ya sezon ortasında imza attırmakla buldu ve bir büyük hayal kırıklığı da onunla yaşadı. bahsi geçen 2 kaleci de kötü isimler değiller hatta de sançis bu sezon muhtemelen italya da yılın kalecisi seçilecek. fakat sorun şu, artık dünyada çok iyi denilebileceek kaleci sayısı çok azalmış durumda. özellikle de türkiyeye gelebilcek kalecinin yeteneğinin sınırlı olabilecegini düşünürsek, türk takımları için en ideal yol türk kalecilerle yola çıkmalarıdır.g.saray bu konuda verebilecegi 2 makul karar vardı; ya sançisle devam edilecekti ya da kaleyi türk kalecilerine emanet edecekti. fakat en yapılmayacak olan yapıldı; vasat, yeni bir kaleci transfer edildi. bonservisi elinde olan bir kalecinin verebileceğinden çok daha fazlasını vermiş olmasına rağmen f.bahçe maçıyla onun da bileti kesildi. olan,kulübe ve türk kalecilere olmuştu.
    2-defan sorunu: servet için marsiya ile anlaşılmıştı, ordan gelecek parayla yıldız bir futbolcu transfer edilecek, servetin boşluğu da 'milli' futbolcu gökhan zan'la doldurulacaktı. ayrıca bir de yabancı stoperle defans hattı takviye edilecekti. gökhan zanın ve keitanın transferleri plan doğrultusunda atılan adımlardı. fakat servetin gercekleşmeyen transferi hesapları bozdu. madem elimizde milli takım stoperleri var yabancı stopere gerek yok düşüncesi hatta milli takımın savunmasına sahibiz ( milli takım bu oyuncularla avr. şamp.nın en çok gol yiyen takımıydı) yanılgısı ve kaliteli bir stoper alınmayışı g.sarayın en büyük hatalarından birisiydi.
    3-defansif orta saha oyuncuları: müzmin sakat linderoth, istikrarsız m.topal, yaşlanmış ayhan ve sınırlı yeteneklere sahip barışın yanında son derece düz bir oyuncu olan m.sarp'ın transferiyle 5 oyuncuyla başladı g.saray sezona. toplasanız bir emre veya ernst etmeyecek olan bu 5 oyncuya güvenen g.saray yönetimi,bu bölgeyi transfer döneminde es gecerek çok büyük bir hataya imza attı
    4-hücum bölgesi : yapılan keita ve elano transferleri çok yerinde transferlerdi.her ne kadar istenilen verim alınmamış olsa da,bu iki ismin transferine söylenecek hiç bir söz yok. hatta bu oyuncularla birlikte, arda,kivıl, baroş,nonda yı bir arada düşündüğümüzde avrupada bile bir çok takımda olmayan kaliteli bir hücum hattı ortaya çıkıyordu.
    5-devre arası transferler : ve dananın kuyruğunun koptuğu an.bir aylık transfer dönemine ne kadar çok hata sıkıştırılabilir, ancak bu kadar.g.sarayın bir yabancı hakkı saklıydı, dogru bir kararla linderotun satılmasıyla sayı 2 ye çıktı.ilk önce doğru bir krarla savunmaya takviye yapıldı.ve sonrasında hatalar silsilesi...
    g.saray orta sahaya 1 yabancı oyncu alarak,iyi bir şekilde transfer dönemini kapatabilir, baroş ve kivılın sakatlıklarına rağmen şampiyon olabilirdi (bence %100 dü) lakin bu boşluk avr. kupalarında forma giyemeyecek bir forvet oyuncusundan yana kullanıldı. daha da acısı ise nonda gibi takım içinde sevilen, yedek kalsa da sorun yaratmayan, türkiyeye alışmış ve daha da önemlisi 'kaliteli' bir oyuncuyu bırakıp, onun yerine hakkında tanım yapamıcam dos santosun alınması oldu.bir de canerin transferiyle g.sarayın ileri ucu 'fazla' bol alternatifli oldu:

    caner-elano-keita-co
    kivıll-dos santos-arda-baroş

    peki bu oyuncuların arkasında oynayan oyuncular kim : m.sarp-m.topal... bu,bir çok şeyi özetliyor zaten.. gelen oyuncuların son yıllarda kaç maç oynadığını veya g.srayın sezon ortası hazırlık kampı bile göremediklerini saymıyorum bile.. nerde çoklu, orda takluk-dere gecerken at değiştirilmez, yürüyen tekere çomak sokmak gibi deyimlerin hepsi g.saray yönetimine uygun.
    sonuç: önce kupadan eleniş, daha sonra uefaya veda ve en sonunda lige atılan havlu. artık g.saray yönetiminin seneye ligi 2. sırada bitirme hakkı bile kalmamıştır.

    ne yapılmalı :
    1-reykard'la devam edilmeli
    2-kiralık yabancı oyuncularla birlikte,leo fıranko gönderilmeli.
    3-kale yerli kalecilere bırakılmalı
    4-orta sahaya 2 tane çok kaliteli ve çift yönlü oyuncu transfer edilmeli
    5-baroşa alternatif yabancı bir santrafor alınmalı

    temel hatlarıyla bunlar uygulanır ve transferlerde doğru seçim yapılırsa,g.saray önümüzdeki senenin şimdiden şampiyonluk adayım. fakat benim hiç ümidim yok.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    -1
    unutulmaz bir maç; beşiktaş-g.birliği :3-4

    futbolun sadece kazanmak üzerine kurulu olmadığının kanıtı, kaybettiğiniz bir maçtan sonra bile yüzde tebessüm, tezahuratlarla evinize gitmenize neden olacak, ilhan mansızı 90 dk da tanımlayacak süper maç.
    aşırı bir yağmur var, gidip gitmemekle tereddüt yaşıyoruz, nasıl olsa tv veriyo maçı. sonra bir anda kalk gidelim mınıskim nidasıyla yola koyuluyoruz. cepteki para açık tribüne yetiyor, eski açığı seçiyoruz. maçın başlamasına 1 saat var, kapalı tarafından eski açığa doğru elimizde köfte ayranla süzülüyoruz.o anda g.birliği otobüsü stada giriş yapmak üzere,bir anda karşımda kulağında kulaklığıyla müzik dinleyen thomas beliriyor. aklıma bir önceki maçta noumayla yaşadıkları geliyor ve o muallakmsi bakışlara dayanamayıp fuck you diyerek saldırmaya başlıyorum. derken yanımda thomasa küfretmeye niyetli 3-4 kiş daha beliriyor. küfürler fuck you dan öteye geçmezken, thomasın orta parmağını görüyoruz cama yapışan. köfteler ayranlar otobüsün cdıbına hışımla çarparken, polis amcaların gibtirin gidin lan demesiyle maça girmek için kapıya yöneliyoruz.
    ilk yarıda g.birliği oynuyor biz izliyoruz. takımda bir rehavet bir durağanlık.o soğuk ve yağmurlu havada bir yandan ıslanırken,bir yandan devre arasına 2-0 yenik giriyoruz. neden geldik anasını gibim derken,2.yarıda kara kartallar ilhan mansız önderliğinde kanat çırpmaya başlıyor. sağlı sollu gelen ilk ataklardan birinde gelen gol içimizi ısıtırken, soğuk havaya aldırmaksızın gırtlakları yırtma pahasına inönüyü sallıyoruz. kara kartallar sahada,biz tribünde rakibi bğuyoruz fakat gol bir türlü gelmiyor. nihayet maçın bitmsine 10 dk kala ilhan sahneye çıkıyor. golün sevincini yaşayamadan,g.birliği yeniden öne geçiyor. kaleci gökhan tokgöz önümüzde fütursuzca sevinirken, ettiğimiz küfürlerden nasbini alıyor.bir de üstüne a.yıldırımın kırmızı kart görmesi herşeye tuz biber ekiyor.5 dk sonra ise şerefsiz thomas saha dışında bize yaptığını saha içinde noumaya yapıyor, ikisine de kırmızı kart. noumanın da çıkması ümidimizi bir nebze kırıyor.90.dk da ilhan mansızın attığı golle hayata geri dönüyoruz, saha içine atlamaya çalıştığımı hqatırlıyorum bu golden sonra, ilhan mansız benim kaleci gökhana yapmak istediğim hareketi gözümün önünde bu terbiyesiz kaleciye yapıyor, golden fazla seviniyorum.
    ve uzatmalar.. takım yorgun ve bitkin.. sahada 9 kişi.. artık tek yol penaltılar gibi görünüyor..ilk uzatma devresi golsüz bitiyor,2.devrenin ise başlamasıyla bitmesi bir oluyor.. üzülüyoruz elbet ama avazımız çıktığı kadar BEŞiKTAŞ diye haykırıyoruz..ve bu klübün ferdi olmaktan bir kez daha gurur duyuyoruz..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    -1
    @64 101.yılda ne oldu :

    100.yılında ezeli rakiplerini içerde dışarda gol yemeden 4 defa yenen, ligde sadece 1 mağlubiyet alarak şampiyon olan, avrupa kupalrında en başarılı sezonunu yaşayan,bir sonraki sezona da flaş transferlerle giren beşiktaşımız 11 puan farktan şampiyonluğu nasıl kaybetti? sinan enginin dediği gibi ilha manısızı sattığımız için mi,yoksa...
    devre arasına 11 puan farkla giriyoruz, fenerin bir maçı ekgib,g.saray babalara gelmiş can çekişiyor. hepimiz o sene uefa kupasını kazanmanın hatta 102. yılın hessabını yapıyoruz.. fakat ortada bi terslik var, türkiyenin en fazla izlenen yorumcusu fütursuzca beşiktaş durdurulsun derken f.bahçe başkanı kurul toplantısında kendini eleştiren eski bir başkana şampiyon biz olucaz diyor kendinden çok emin, bilseydik gerçekleri bu kadar dalga gecmez senin sözüne inanırdık be başkan...
    x klübün başkanı, yönetimdeki 2. adamıyla birlikte borsada muazzam para kaybediyor. klüp başkanlığı bir yana iş yaşamında çökmek üzere.. çareyi başı sıkıştığında gittiği tr nin en ünlü mafya babalarından birine gitmekte buluyor, sağolsun o abimiz bu dostuna sahip çıkıyor, hatırı sayılır bir meblağ borç veriyor.. aradan epey zaman geçiyor, parasını geri alamayan bu yardımsever iş adamı görünümlü mafya babası,x klübün başkanını sıkıştırmaya başlıyor. başkan çaresiz,e kolay değil tabi, karşısındaki adam parasını faiziyle istiyor haliyle.. köşeye sıkışan başkan, rezidansında purosundan nefes çekerken, bardağını viskiyle tazeliyor.. derken aklına, kendisine bu konuda yardım edebilecek biri geliyor,y kulübü başkanı.. derdini anlatıyor anlatmasına da karşı tarafın yardım karşılığındaki talebi onu zor durumda bırakıyor, fakat bu teklifi kabul ediyor.bu yardımın karşılığı şampiyonluğun satılmasıydı.
    ve öyle de oluyor, ligin ilk maçından itibaren bir şeyler ters gidiyor,ve 11 puan önde başladığımız 2.yarıda sezonu 13-14 puan geride kapatıyoruz. olan beşiktaş taraftarının saf duygularına oluyor haliyle.

    peki bu gerçek mi,ben çok düşündüm, tarttım ve bunun sadece söylentiden ibaret olmadığına çok eminim. neden mi?
    1-futbol tarihinde 5 kırmızı kartla hükmen mağlup olan takım sayısı çok azdır, hele bu tr gibi bir ülkede,bir de 3 büyüklerden biriyse, hele bir de kendi sahanda yaşadınsa bu işte terslik vardır..ama asıl terslik, maç sonrası beşiktaş yönetiminin tutumudur. ortalığın yangın yerine çevrilmesi gerekirken, anlamsız bir naiflik,bir soğukkanlılık almış başını gitmiştir.. neden?
    2-takımdaki 2 g.amerikalı oyuncu..bir tanesi samsun macında zorla kırmızı gördü, bilerek isteyerek. sonraki maçlarda ise 1,5 senede yapmadığı kadar hata yaptı. diğerini ise söylemeye gerek yok,her fener maçı olay.. şampiyonluğun kaybedildiği sene son şansımız dediğimiz fener maçında yediğimiz ilk gol yaklaşık 15 metre ötemdeydi ve o an maçın satıldığını yanımdakilere söyledim.
    3-yerli oyuncular.. özellikle 2 tanesi var ki bunlardan da hiç şüphem yok. hatta adları ergenekon davasında bile,o mafya babasıyla ilgili sorguda geçti..o sezonun 2.yarısında,bu iki yıldız futbolcu ne yazık ki hiç bir şey veremedi, hatta 'sakatlıklarından' dolayı top bile oynamadılar.
    4-ve tabii ki başkan.3-1 kaybedilen fener maçı sonrası küfür yüzünden başkanlığı bıraktı. çok guruludur ya kendisi, lakin o maçta stattan en son çıkan insanlardan birisiydim tek bir küfür bile duymadım. hatta bunu usta bir gazeteci abimiz programında polis kamerası kayıtlarıyla da belgeledi.bu istifa değil, kaçıştı..geçen 6 senede isminin, hatta sağ kolunun isminin de neredeyse hiç duyulmaması tesadüf müdür.

    bu bir çok beşiktaşlının bildiği, fakat kanıtlayamadığı gerçek bir olaydır. defalarca kez şampiyonluğu çalınan beşiktaşın şampiyonluğu bu kez içerden satılmıştır.bu insanlar maalesef beşiktaşın siyahıdır. sonuç,dağılan kadro, teknik direktör, yönetim..hepsi silbaştan... 5 yıl üst üste şampiyon olabilecek konumdan, istikrarsızlığa açılan yol.. yazık
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    -1
    1-arjantin futbolundaki ekonomik çöküş kulüplerinin arasındaki güç farkını ortadan kaldırdı, river-boca'nın artık arjantinde yıldızı her parlayan oyuncuyu alma gibi bir lüksü yok.
    2-pjanic ile doldurmayı düşünüyolar, şampiyonlar ligindeki başarısı doldurduğunun kanıtı.ama bence seneye hazard'ı transfer edip daha büyük bir sıçrama yapacaklar.
    3-gomis'den ziyade lisandro lopez transferi benzema'nın yerini bana göre fazlasıyla doldurdu.
    4-tamamıyle istikrar
    5-kiralık verdikleri sene böyle bir çıkış yapacagını bilselerdi,15 m euro yerine 40 milyon euro koyarlardı sözleşmeye satış hakkı için herhalde. bunu öngöremedikleri için iş işten geçmiş oldu,15 milyonu saydı bordo,ve adamı aldı. bence milanda olmuş olsaydı kakanın boşlugunu doldurabilirdi.
    ···
  17. 42.
    -1
    ···
  18. 43.
    -1
    @70 yok lan burda canım sıkılınca yazıyorum, spontane.
    ···
  19. 44.
    -1
    unutulmaz basketbol maçı : beşiktaş-hapoel tel aviv

    beşiktaş basketbol takımının güçlü oldugu her sezon, abdi ipekçi, akatlar ve ayhan şahenk arasında mekik dokumuşmdur (sadece 2 sezon)fakat hiç şüphesiz beşiktaş basketbol takımının en güçlü oldugu sezon 2007-2008 sezonuydu.. yerli oyunculardaki kalitenin yanında, nicevic,dalmau, shumpert,apodaca gibi oyuncularla çok iddalı bir takımdı. playofftaki şanssız telekom eşleşmesi olmasa, fenerbahçenin akatlar kabusunu da gözönüne alırsak, şampiyonluk kaçınılmazdı o sezon.
    neyse konumuz hapoel maçı,leb cup 8'li finaller öncesi son rakip..ilk maçı cehennem gibi deplasmanda 15 sayıyla kaybettmişiz, maçtan önce formalar kaşkollar bir yana filistin bayragı aramakla mesguluz, lakin bulamadık. beşiktaştan kaldırılan otobüte tezahuratlar yapıp salona yol alırken maçın havasına çoktan girmiştik. hafta içi olmasına ragmen salon dolu olmasını bekliyordum fakat dışarda da 2000 kişinin kalacagını tahmin etmemiştim.
    maç öncesi büyük coşku var..ses çıkartmak için dağıtılan zımbırtılar, flamalar eşliğinde gelen bir avuç israilliye küfür ediyoruz.
    maç başlıyor, salon her zamanki gibi yıkılıyor.bir anda vurup gecelim,ilk yarıda 20 sayı fark yapalım diyoruz fakat attığımız her baskete cevap geliyor. bütün ilk yarı bu şekilde kafa kafaya geçiyor, lakin o atmosferde bizim istediğimizin olmama gibi bir durumun olmayacagını da biliyoruz.
    ikinci yarı başlıyor, savunma sertleşiyor, rakibe sayı attırmıyoruz. fakat işin garibi biz de boş dönüyoruz.. fark 4-5 i bir türlü geçmezken süre akıp gidiyor. hadi artık tam saha baskı, post-up lar, üçlükler gelsin derken son periyoda giriyoruz.
    bir basketbol maçında yaşayabileceginiz en müthiş atmosfer var salonda. çaldığım ıslığı duyamıyorum. bütün salon takımla birlikte oynuyor..ve o dakikadan sonra ritim buluyor kara kartallar, shumpertin üçlükleri, apodaca nın top çalmları, dalmaunun penetreleri ve saldır beşiktaşıııımm ooooleeyyyy tezahuratına kendini kaptıran ben arkamdaki masumu yanlışlıkla yumrukluyorum..ilk molada kendisine sarılıp özür diledikten sonra, maça dönüyorum ve beşiktaşım müthiş bir başarı elde ederek 20 sayı farkla maçı kazanıyor,ben kendimi parkede buluyorum... eve dönene kadar yaptığımız tezahuratları, gece maçın tekrarını izlerken de yapıyorum..ve diyorum ki,hangi takım taraftarı olursanız olun akatlarda o atmosferi yaşamadan sakın ölmeyin...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    -1
    şehremini lisesi:

    aranızda vardır belki şehremini lisesi mezunu benim gibi, okulumla her zaman gurur duyarım.. sadece kalitesiyle değil, türk sporuna hizmetleriyle de..eski futbolcu, şimdilerin il milli eğitim müdürü (hala devam ediyor mu bilmiyorum),spor sevdalısı, azcık pgibopat ata özer sayesinde şehremini lisesi bir çok yönden türkiyenin en iyi 5 devlet lisesinden biri olmuştu.
    türk futboluna ne gibi hizmetlerde bulundu peki? g.sarayın unutulmaz altyapı hocası salih bulgurlu hoca uzunca bir dönem okul takım antrönrlüğü yapmıştı, emeği çok büyüktür.. kendisi vefat ettikten sonra da şehremini lisesi-gsalatasaray akrabalığı hiç bozulmadı. sistemin nasıl işlettiğini uzun uzadıya anlatmıcam, sadece okulun mezun ettiği ünlü futbolculardan bahsedicem.
    öncelikle emre belözoğlu.. kredili sistemin son mezunlarından,ben 1.sınıfta iken kendisi 3.sınıftaydı,ilk dönem sonunda mezun oluvermişti.o zamanlar okulun bahcesinde futbol veya voleybol oynarken izlediğimi söylersem birçogunz inanmaz belki de..o zamanlar paf takımın yıldızı konumunda bulunan, sık sık a takımla idmana çıkıp, gazetelerin küçük küpürlerinde boy gösteren emrenin büyük bir yıldız olacagını o günlerde düşünemezdik elbet. eski g.saraylı ilyas bir ablamızın sınıf arkadasıydı, mehmet aksu ise abimin. fatih akyel ve tamer tuna ise onlardan da önce bu okuldaydı. burak ve alpi de unutmamak lazım.
    tabi eskilerden biraz daha araştırma yaparak çok daha fazla isim çıkartmak mümkün ama biraz da yeni nesile bakalım.g.saray altyapısının altın nesli denilen bir nesil neredeyse şehremini mezunudur. başta arda turan olmak üzere, cafercan,mülayim, uğur uçar gibi o dönem altyapısını oluşturan bir çok oyuncu yanında onlardan biraz eski sabri.şu anda aklıma başka isim gelmiyor ne yazık ki,fakat 1.ligde top koşturmuş daha nice isimleri biraz araştırmayla bu listeye ekleyebiliriz.
    basketbolda dünya şampiyonluğu vardır lisemizin. basket takımını çok takip etmediğim için bir tek semih erdni biliyorum.ama 3 yada 4 yıl önce dünya şampiyonu olmuş okulun nice değerli oyuncuları türk basketboluna armağan ettiğini düşünmek yanlış olmaz.(dünya şampiyonu olan takımın koçu nihat iziç'ti)
    bunun yanında şebnem dönmez, gülşen,burak kut, vatan şaşmaz, uygur kardeşler, yetkin dikiciler... gibi bir çok ünlü çıkarmıştır bu okul.
    fındıkzade'de millet caddesi üzerinde olan bu okul şimdilerde anadolu lisesi olmuştur.
    Tümünü Göster
    ···