-
201.
0teriyi gib at ferdinandı koy tamamdır bi de kaleciyi buffon casillas j.cesar üçlüsünden biri yap cech ne amk
-
202.
0pepe daha ii olur 2 3 seneye pique yi de es geçmemek lazm tabi
-
203.
0ordi, senegal niye bu kadar düştü lan?
-
204.
0@1 kapışalımmı yegen güveniyosun kendine belli
-
205.
0uruguay uruguay
-
206.
0izmir susuzdede de süzenlenmiş gözetepe kazanmıştır
-
207.
0avrupa ligleri tahminler:
italya: inter
almanya: b.münih
ingiltere: çelsi
fransa : marsilya
hollanda: tivente -
208.
0galatasaray
stauçe
mapeza-kuzman-sarr-bruno
lutu-buzid-barusso-marş-horvat
lukunku -
209.
0beşiktaşın en kötü yabancı 11 i
p.kayer
maldaraşanu-diatta-şildenfeld-seriç
fırançesko-veit-mc danıld-baya
tomas yun-stavrum
itirazlar:
nartayyo- fenere attığı goller yeter
huan fıran- kaliteliydi tutmadı
hengen - keza öyle
ohen- gündüz feneri derlerdi,ama geldiği zaman affetmezdi
aklıma gelenler bunlar, sırada galatasaray var,ama 11 i kurmak çok zor olacak o kadar çok boş beleş herif geldi ki aq -
210.
0afrika futbolu üzerine not:
afrika futbolu çelişkilerle doludur.k.afrika ülkeleri dışındaki afrika ülkelerinin milli takımlarında oynayan oyuncuların üyük çogunluğunun avrupada oynuyor olması ve bir kaç istisna dışında bu oyuncuların tamdıbına yakınının avrupadaki para ve şöhretin büyüsüne kapılmaları, özellikle 2000 li yıllardan sonra afrika futboluna büyük bir istikrarsızlık getirmiştir. avrupanın iyi takımlarında oyuncular kendilerini milli takımdan üstün görmekte, eleme maçlarını ve afrika kupasını (klüplerinin baskısıyla da) mecburiyet olarak görmektedir.bu da özellikle kendini afrika uluslar kupasında göstermekte, güçlü afrika ülkelerinin yerine (kamerun, nijerya,fildişi.sah. senegal..) oyuncularının büyük bir kısmı ülkesinde top koşturan takımlar (mısır, cezayir,tunus..) öne çıkmakta.
lakin konu dünya kpası ve onun elemeleri oldugunda, oyuncuların tavrı, dünya kupasının popüleritesi ve onun getireceği şöhretle birlikte değişmekte. kağıt üstünde güçlü gibi görünen fakat özellikle afrika uluslar kupasında çuvallayan orta ve güney afrika ülkelerinden en az birinin,son 5 dünya kupasından en az birine damga vurmuş olmaları bunun bir sonucu.
bu veriler altında özetlemek gerekirse mısır-fildişi sahilleri dünya kupasında karşılaşırsa maçı fildişi alır, afrika uls. kupasında karşılaşırlarsa mısır kazanır.bu oyuncuların turnuvalara ve onun getirilerine verdiği önemle alakalı.( ayrıca kulüplerin afrikalı oyuncular üzerindeki baskısına bir kez daha değinmekte fayda var)
son olarak şu anki güç dengesine baktığımızda kağıt üstünde fildişi sah.'in afrika kıtasında rakibi yok gibi, bana 90 lı yılların 2.yarısındaki nijeryayı hatırlatıyor.. onların arkasına herşeye rağmen kamerunu koyuyorum. fakat 5 yıl içinde gana'nın afrika futbolunda patronluk koltuguna oturması pek uzun sürmez.. hatta 2014 dünya kupasında şimdiden süpriz adayım. -
211.
0@1 bi dakka lan, italya liginin şu hali premier ligi giber, salak mısın ordi?
-
212.
0kale akınfeev
-
213.
0o kim amk
-
214.
0@17 uruguay yazan elini gibeyim
-
215.
0@8 afrika futboluyla ilgili küçük bir yazı yazmayı düşünüyorum, senegalin durumunu da açıklar.
-
216.
0teriyi değiştir bitti artık terinin dönemi
-
217.
0hankey futbol blogu okuyon mu lan
-
218.
0efsane takımlar incelemesi,7.bölüm: ssc napoli (1986-1987)
http://imgim.com/30jiv81.jpg
oyuncu kadrosu
kaleciler:
claudio garella, giuseppe taglialatela
defans:
tebaldo bigliardi, antonio carannante, ciro ferrara, alessandro renica, francesco romano, giuseppe volpecina,
ortasaha:
salvatore bagni, fernando de napoli, davide lampugnani, diego maradona, ciro muro, alessandro romano
forvet:
andrea carnevale, bruno giordano
başarıları :
lig : 1986-1987
kupa : 1986-1987 -
219.
0utanç dolu geçmişle yüzleşme ; galatasaray-ibretlik bir yazı..(3.bölüm)Tümünü Göster
yalnız traji-komik bir mapeza hadisesi var, hatırlatmadan geçemiyecegim. galatasaray-beşi̇ktaş lig maçı asy’de... kubilay türkyılmaz profesyonelce rıza`yı çekiştirerek kendini yere bırakıyor, hakem bülent yavuz pozisyonu yutuyor(!!!)... penaltıyı kullanan mapeza, golü attıktan sonra, kapalı tribündeki beşiktaş seyircisine koşuyor ve yeni aldığı “kol saatini” gösteriyor... kapalı tribün o maçta ilk defa bir demir kafes ile 2’ye ayrılmış..3000 civarı bilet satılmış beşiktaş seyircisine, ancak kasıtlı olarak 1000 kişilik yer ayrılmış, “tuvalet yok o kısımda, su ve yiyecek yok”... bir de bunun uzerine mapeza’nin ağır tahriki... seyirci çıldırıyor... koltukları söküp sahaya atıyor..
sonuç:beşiktaş’a para ve 1 maç saha kapatma cezası... mapeza hakkında galatasaray kulübünün, “oyuncumuz türkiye’nin yabancısıdır. renkleri karıştırmıştır.o tribünü galatasaray tribünü zannetmiştir” konulu savunması kabul ediliyor... ve mapeza’ya ceza verilmiyor... (!!!)bu arada merkez hakem komitesi başkanları, tff başkanları birbiri peşin sıra, “galatasaray’lı” olduklarını ilan ediyorlar, açıkça... ”başari i̇çi̇n her yol mübah”.artık galatasaray’ın vazgeçilmez yönetim politikası olmuştur... köşe başlarını ele geçirme politikalarının yanı sıra, kendilerine rakip olacak, yollarına taş koyacak kişiler ve kurumlar üzerinde de, bilinçli bir yıpratma politikası izlenmiştir son senelerde... ertuğrul, alpay, sergen, oktay ve diğerleri... hatırlayın bakalım, transferlerine hangi kulüp girdi sürekli? hangi kulüp surekli zarara uğrattı kulübümüzü?..hangi kulüp yükseltti fiyatları durmaksızın? sadece bizim transferlerimizi mi?tabii ki hayır... fenerbahçe’nin alacağı veya sözleşme yenileyeceği futbolcuların da fiyatlarını arttırmadılar mı sürekli?..menfaatlerine aykırı gördükleri rakip kulüp başkanlarına, rakip kulüp başkan adaylarına medyasıyla, güdümlü yazarlarıyla, satılık kalemşörleriyle saldırmadılar mı sürekli? rakip kulüplerin seçim kongrelerine burunlarını sokacak kadar ipin ucunu kaçırmadılar mı? doping kullanan oyuncularını, cocukların bile eczanelerden alabildikleri “a-ferin” ilacı kullandı şeklinde komik şekilde savunanlar ve buna inanan safdiller... i̇nanabiliyor musunuz sadece “a-ferin” denilen basit bir ilacı, hüsn-i niyetiyle bir kullanacak, oyuncuları 6 ay ceza alacak ve galatasaray kulübü bu cezayı olgunlukla kabul edecek... cenaze marşı çal, klagib müzik çaldık diye kendini savun... doping yap, grip ilacı aldım diye kamuoyunu yanılt... geçin bunları... geçin... komik oluyorsunuz!!! taktik hep aynı... 15 senedir değişmedi... kendine rakip olabilecekleri, menfaatine engel olanları, utanç verici geçmişinle yüzleştireni, kötüle, saldir, hiç bir şey yapamazsan i̇fti̇ra at... nasıl olsa hala yaptıklarına seyirci kalabilecek safdiller bulunur bir yerlerden!!! sarılırsın hemen, “spor kardeşliktir... ” “nedir bu anlamsız düşmanlık... ?” “hepimiz kardeşiz, bizler türk milletini temsil ediyoruz!..” teranelerine…yaptiklarin ve yapacaklarin yanina kar kalir... şampiyonluğunu haftalar önce garantilemiş olmasalar, görürdünüz dönen dolapları, hakem oyunlarını, teşvik primlerini... centilmenlik anlaşması yaptılar bu sene diğer büyüklerle... nedense kadrolarındaki futbolcularının tamdıbına yakınının sözleşmesinin bittiği ve transfer bütçelerinin olmadığı bir zamana rastladı centilmenleşmeleri... bir yöneticimize sormuştum 1-2 hafta evvel, “bu centilmenlik anlaşmasına güveniyor musunuz?”.yöneticimiz:“siz olsaydınız güvenir miydiniz?” şeklinde soruya soruyla cevap vermişti... aslında bu soru içinde anldıbını da gizliyordu... asyde rakip takımlara kurdukları kumpas tekme tükürük çift dalma dirsek atma ısırma ve geçici körlük yaşayan hakemlerin talihsizlikleri istemeden pozisyonları kaçırışları i̇ste fatihin aslanları... ”efendim, fatih hocanın verdiği aşırı motivasyonla bazen aşırı hareketler yapıyormuş aslancıklar!..”bu aşırı moti̇vasyon ne menem bir şeydir? ağızdan hap olarak mı alınmaktadır, yoksa damardan şırıngayla mı?“başari i̇çi̇n her yol mübah... amaç=para, daha çok para... ”
spor, eşit şartlarda, spor ahlakına bağlı kalınarak yapıldığında spordur... mücadelemiz, kişilerle veya kurumlarla değil, 15 senedir sporumuzda utanç tablolarını bir biri ardına sergileyen yönetim anlayişi iledir... “seni de, seni seveni de sevmiyorum!” diye şehrin en işlek caddesine pankart astıracak kadar, rakip camialarda nefret uyandıran yöneti̇m anlayışı iledir... bunu anlamak istemeyenler çıkacaktır bu rakip camiadan, kafalarını devekuşu gibi kuma gömüp, olanı biteni basit bir kiskançlik olarak algılamaya calışanlar da çıkacaktır. özeleştiri yapmamakta ısrarcı olanlar olacaktır elbet... hatta işin içine son parasını maç biletine yatıran gariban taraftarı karıştırıp, ucuz duygu sömürüsü yapmaya kalkışanlar da olacaktır...
düşünmeyeceklerdir utanç dolu geçmişlerinde defalarca, o gariban taraftarın coşkusunu, sevi̇nci̇ni̇ çaldıklarını, o gariban taraftarın akittiği göz yaşlarini geri veremeyeceklerini... düşünemeyeceklerdi̇r... !
bu arada geçen hafta galatasaray yöneticileri ve futbolcuları ankara’da gitmedik kapı bırakmamışlardır. milletvekilleri, bakanlar, parti başkanları ve niceleri... amaç uefa şampiyonu galatasaray kulübünün ödüllendirilmesi ve detaylarıydı. hani millete mal olmuştu bu kupa, hani ülkemizin reklamı yapılmıştı…eğer gerçekten inansalardı bu söylediklerine önce anıtkabir’e gider atatürk’ü ziyaret ederlerdi. ama oraya gidecek yüzleride yok unutmayalım ki atatürk’ün bize miras bıraktığı bu topraklarda yetişecek sporculara soylediği bir söz var;
\'ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim\'
alıntıdır (tuğrul yenidoğan) -
220.
0utanç dolu geçmişle yüzleşme ; galatasaray-ibretlik bir yazı..(2.bölüm)Tümünü Göster
ve 1986-87 futbol sezonu, bir utanç yılı, teşvik, doping gibi kavramların ayyuka çıktığı, resmen satın alınmış bir şampiyonluk... bir kaç yıldır sürdürülen aralıksız çalismalar artık meyvesini vermeye başlamış, köşe başlarına adamlar yerleştirilmiş, ne yapılacak ne edilecek 14 yıldır şampiyonluk yüzü görmeyen galatasaray şampiyon yapılacak...
federasyon başkanı, boş zamanlarında gidip de galatasaray antremanı seyreden bir başkan: eski galatasaray başkanı ali uras, federasyon başkanı olmuş... merkez hakem komitesi kararlarında söz geçirilir olmuş... başında malum sarı-kırmızılı kaşkollu yazar ve yandaşları kamuoyu oluşturmaya, olayları kendi gözlükleriyle empoze etme uğraşı içindeler... buna rağmen, 2 puanlık sistemde oyanan ligde, son 3 haftaya girilirken beşiktaş 2 puan önde, büyük bir avantaj yakalamış durumda... malatyaspor`la oynuyor beşiktaş o hafta...
ve türk futbol li̇teratürüne i̇lk kez duyacağimiz bi̇r kavram daha gi̇ri̇yor: “teşvi̇k pri̇mi̇ “
haftanın başı, 19-05-1987 tarihli “hürriyet” spor sayfasının manşeti:
galatasarayin bütün umudu malatyasporda.hala matematiksel olarak şampiyonluk şansı taşıyan sarı-kırmızılıların, beşiktaş’ı yenmesi durumunda malatyasporlu futbolculara toplam 32 milyon lira teşvik primi vereceği iddia edildi buna göre maçı kazandıkları taktirde oynayan ve yedek kulübesinde oturan malatyasporlu futbolcular 2şer milyon lira alacaklar maç günü 24 05 1997 tarihli “cumhuriyet” gazetesinde hilmi turkay imzalı yazı “kent bi̇r günlüğüne galatasaray’li kent bir günlüğüne galatasaray’lı oldu kaldığımız iki gün boyunca hep “para” konuşuldu kentte simitçisinden kasabına kadar herkes ağzında aynı şeyleri mırıldanıyordu galatasaray’ın adam başı 3er milyon ve bu teşvik pirimine gecenin geç saatlerine doğru birer tane de doğan marka otomobil eklendi. arabaları verecek kişinin ergün gürsoy olduğu soyleniyor... (olayların daha iyi kavranabilmesi için bir açıklama getireyim. malatyaspor yönetiminin o maç için bütün takıma vaadettiği galibiyet pirimi toplam 600 bin liraydı... galatasaray kulübü ise oyuncu başına, bütün takıma önerilen pirimin 5 mislini veriyordu..“doğan” marka otomobil, o yıllarda otomobil ithalinin kısıtlı olduğu ülkemizde son derece kıymetliydi... böyle bir araba sahibi olabilmek için tofaş`a parasını yatırıyor, 4 ile 6 ay bekledikten sonra otonuzu teslim alabiliyordunuz... )
ve türk futbolunda bir utanç senaryosu malatyada sahneye konuyordu malatyaspora derwall tarafından almanya`dan özel olarak getirilen “doping iğneleri\"nin teslim edildiği basında alenen yazılıyor, futbol kamuoyunda konuşuluyor, ama ali uras fedarasyonu olayları sadece izlemekle yetiniyordu(!..)yapılan duyurulara ve şikayetlere federasyon kulaklarını tıkıyordu…ne bir doping kontrolü ne de bir soruşturma yapılmıyordu... ağzından salyalar akıtacak kadar gücüne güç katmış malatyaspor’lu futbolcular, beşiktaş’a 1-0 galip geliyor ve puanlar eşitleniyordu... (ancak beşiktaş’ın averajla liderliği sürüyordu... )olaylar o kadar çirkin, o kadar utanç verici ki, başına kolay kolay demeç vermeyen başkan seba bile patlıyor:27-05-1987 tarihli “tercüman” gazetesi, bülent kığan imzalı haber: “lanet olsun böyle li̇ge!” sonunda seba patladı:türk futbolu bir takım çirkin olaylarla bir seviyeye gelecekse lanet olsun böyle lige! açıkça yapılan çirkef olaylar neden hala telakki edilemiyor? takım çıkarmakta bile güçlük çeken ekipler, bizimle karşılaştıklarında adeta aslan kesiliyorlar. genclerbirliği ile yaptığımız lig maçından önce gençlerbirliği antranörüne(metin türel) gelecek sezon galatasaray’ı çalıştırması için teklifte bulunulduğu oğreniliyor. şampiyonluk yarışında bizi çelmeyecek takımlara, “teşvi̇k” adı altında süper pirimler dağıtılıyor. beşiktaş’a karşı dönen entrikalara artık dur demenin zamanı geldi.\"”
yine 27-05-1987 tarihli “güneş” gazetesinde yazar faik gürses, “iğne, para, araba. sonra sampi̇yonluğa” başlıklı yazısında olayları bir bir yazıyordu... aynı gün(27 mayıs 1987) tarihli “hürriyet” gazetesinde ise metin keçeli`nin sözleri onur belge imzasıyla yayınlanıyordu:“bu ne futbol çirkinliğidir? yeter artık, gırtlağımıza kadar geldi.her şey alenen cereyan ediyor…gazetelerde yazılıyor. gerekli merciler neden bir şey yapmıyor?”gerçektende her şey spor kamuoyunun gözleri önünde ceryan ediyor, ali uras fedarasyonu ise kulaklarını tıkamış, gözlerini yummuş, kılını bile kıpırdatmıyordu... bir sonraki hafta denizlispor karşılaşmasında da, aynı utanç verici senaryonun ikinci perdesi sergileniyordu... aradaki tek fark, formül kısaltılmıştı, “i̇ğne+araba” olarak uygulanmıştı... bir hafta evvel “doğan”lar fazla göze batmış olmalıydı... maçın bitimine 5 dakika kala beraberlik golünü atan denizlisporlu oyuncuların, maç bitiminde bizlerin şaşkın bakışları arasında şampiyon olmuş gibi sevinmelerini, taklalar atmalarını, oradan oraya koşuşturarak birbrlerine sarılmalarını ve bütün bu hareketleri yaparken sanki hiç maç oynamamış kadar dirilikte(!!!) olmalarını unutamam...
galatasaray böylece 1 puan öne geçiyor, ondan sonraki hafta, utanç senaryosunun son perdesini sahneye koyuyor, eskişehirle asy’de yaptığı maçta prekazi serbest vuruş sırasında sırpça olarak eskişehir kalecisi zalad’a topu atacağı köşeyi bildiriyor bu olay tesadüfen sırpca bilen eskişehir’li göçmen futbolcu tarafından maçın hakemine iletiliyor ama hakem oralı bile olmuyordu zalad topun gittiği köşeye atlamıyor eskişehir’i yenen galatasaray 14 sene sonra şampiyon oluyordu 2 puanlık sistemde galatasaray 1 puan farkla bütün değerleri ve kuralları delik deşik ederek şampiyon oluyordu başkanları ali tanrıyar tv kameraları karşısında tam kendisine yakışan lafı ediyordu “seni sevmeyen ölsün ”…”başari i̇çi̇n her yol mübahdir” ilkesi galatasaray’ın sportif anlayışında zirveye yerleşiyordu bu arada meşhur hakem ahmet akçaydan bahsetmeden edemeyeceğim…akçay o sezon yönettiği ankaragücü-beşiktaş karşılasmasında, ne işi varsa kale direğine 4 metre mesafede duruyor, 85.dakikada ankaragüçlü oyuncunun çektiği şut tesadüfen(!!!) hakemin omuzuna çarparak yön değistiriyor ve beşiktaş ağlarıyla buluşuyordu. maçı “1-0” kaybeden beşiktaş 1 puanı ankarada bırakıyordu aynı hakem eskişehir galatasaray maçında yusufun kalecinin elindeki topu faulle alıp ağlara göndermesine gol kararı veriyor, televizyon görüntüleri üzerine, “gözüme kar suyu kaçtı, göremedim!” şeklinde kendini komikçe savunuyordu... bir puan ordan, bir puan burdan, şampiyonu belirleyen hakem olarak tarihe geçiyordu... artık türk futbolunda kanunlar kurallar terkedilmiş, minareyi çalan kılıfını hazırlamış, yapanın yanına kar kalır olmuştu... 1988 senesinde hile, hurda transfere bile karıştırılmış, beşiktaş-fenerbahçe kupa finali öncesi, fenerbahçe’li hasan, ergun gürsoy tarafından kaçırılmış, maçlar bitmeden transfer edilen bu oyuncuya, güdümlü federasyon ses çıkaramamıştı...
93 şampiyonluğunu ve utanç verici 8-0’lık maçı ise, genç arkadaşlar da hatırlıyordur herhalde... o yüzden kısaca geçiştireceğim…skor üzerinde anlaşarak yapılan şikelerde, en zor gerçekleştirilen gollerin yenileceği dakikaları tespit etmektir... evet liglerimizde birçok farklı skorla biten maç oynanmış, ama dikkat ederseniz bu maçlarda oyun genellikle 70.dakikadan sonra kopmuş, yenik durumda olan takımın direncinin tamamen kırılmasının ardından, fark artmıştır.bu yüz karası maçta ise, zalad denilen ahlaksız, golleri ne zaman yiyeceğini ayarlayamamış, 70.dakikada skor “8-0” oluvermiştir... sonrası al gülüm, ver gülüm... enteresan tarafı bu maçın ardından zalad apar topar turkiye`yi terketmiş, bonsevis sahibi ankaragücü takımı ise kendisinden hiç birşey talep etmemiştir!..satın aldığı şampiyonluğunun ardından galatasaray, şampiyonlar ligi elemelerine katılan ilk türk takımı olma ünvanını hakkıyla(!!!) eline geçirmiştir. sonraki yıllarda olan olayları, vahap beyaz’ları, ahmet çakar’ları hepimiz hatırlıyoruz umarım...
-
niyet ettim silik yemeye bu sen misin la
-
namık da benden yanaa
-
bir kızı gibişe ikna edebilene saygı duyarım
-
ananı niye zütürdün solaryuma olm
-
sadece tarihci agalar anlar
-
melek goz kafana tulum peyniri bidonuyla
-
rolexim var
-
zalinazurt tamam en gavat sensin
-
yol aga bişeyler ekgib sözlükte
-
zuhahhauweovaovdogapbdbpa
-
hüüüüp selam beyler
-
yarın iş başı var aga
-
solaryum bu muymuş aga
-
nasyonel sosyalizm savaştığın şeye dönüşürsün
-
3 milyon dolarlık sözlük hala gece 12 de çöküyor
-
mikropcan radiyallahu anh
-
pazar gecesi 50 üye ne olm
-
bu adam kim aga
-
şöyle allahsız kitapsız minyon ufak çeneli
-
umit ozdaga bir sey olursa
-
barış ataydan ses kaydı yorumu
-
bak fatih tüm içtenliğimle söylüyorum melek goz
-
aslında uykumuz düzene girsin diye
-
trabzonun gavatlari
-
bu ülkede yaşanmaz aga artık
-
cccrammsteinccc gel hele burayaaa
-
melek goz erkenden uyudun mu brom
-
cutecel
-
michael scofiel tamam anladik
-
life of saiki izleyip uyucm
- / 2