1. 51.
    0
    sivasspor üzerine yazı:

    sivassporun büyük düşüşü süpriz sayılmalı mı? hem evet hem hayır. geçen sezonu 2.sırada bitiren bir takımın 1 sene sonra ligde can çekişiyor olması her ne olursa olsun tabii ki süpriz, lakin böyle bir yönetim anlayışını göz önünde bulndurdugumuzda çok da süpriz sayılmamalı.
    peki sivasspor nerde hata yaptı?
    1- bir çok kulübün yaptığı en büyük hata; gelecek sezon planlamasının yapılmaması ya da yanlış yapılması
    2- kalitesi sınırlı olan oyunculardan oluşan takımdan çok sayıda oyuncu gönderilmesi, yerlerine gelen oyuncuların oyuncuların uyum sorunu yaşamaları.
    3-geçen sezonun getirdiği özgüven ve büyük takım mı oluyoruz ne dürtüsü ile, sivassporu sivasspor yapan oyun felesefesinden vazgeçmeleri.
    4-sezon başında en iyi oyuncularını, zirve yarışındaki muhtemel rakiplerinden birine satmaları (pgibolojik olarak negatif etkiler)
    5-sezon ortasında yaşanan teknik direktör değişikliği.

    bu maddeleri arttırmak mümkün,ben bunları sıraladım. tabii şimdi birilerine sormak lazım; sivas'ta laila açıldı da bizim haberimiz mi yok???
    ···
  2. 52.
    0
    hayatımda gittiğim ilk maç:

    sene 1989 yada 1990..
    futbolun tüm saflığıyla, tüm güzelliğiyle yaşandığı yıllar.trt-1 de hafta sonu verilen bir maç için 1 hafta beklenen, kulakların radyoya yapıştığı güzel futbol yılları.
    babamın futbola duyduğu ilgisizliğe inat genlerimdeki futbol aşkı beni o dönem inönü stadı yerine zeytinburnu stadı'na zütürdü bir akrabamızın daveti üzerine. hiç düşünmeden evet dedim,10 dk lık araba yolculuğu sonrasında kendimi stadyumda buldum..ve tribündeki yerimi aldığımda, önümde duran saha, ftbolcular,tezahuratlar.. yaşanan inanılmaz heyecan.
    rakip a.demirspor.. doğal olarak z.burnusporu destekliyorum. maçın henüz ilk dakikasında gelen ve benim göremediğim gol.. tekrarını verecekler mi diye sorduğumu hatırlarım. heyecan artmış, mahalleye dönünce arkadaşlarıma atacagım havanın düşünü kuruyorum. derken 2. gol... 3 ve 4. goller... maç 4-1 bitmişti ve ne mutlu bana gittiiğim ilk maç müthiş keyifli ve bol gollü geçmişti.
    bu maç beni stadyumla, yeşil sahayla, tribünle kısacası hayatla tanıştıran maç oldu.o yüzden z.burnuspor'un yeri apayrıdır içimde (kim derdi ki yıllar sonra aynı sahada onlara karşı oynayıp rakip olacagımı)stadyuma attığım bu ilk adım, yaşadığım bu ilk heyecan, aradan geçen 20 senede izlediğim yüzlerce maçın temeli oldu desem yalan olmaz.o yüzden diyorum ki,futbol hiç bitmesin..
    ···
  3. 53.
    0
    feyyaz uçar üzerine yazı :

    feyyaz uçar ( bir futbolcudan daha ötesi..)

    efsanevi beşiktaş kadrosundan her bir futbolcunun ayrı yeri vardır beşiktaşlının kalbinde.. kimi metin olur mahalle maçlarında fırtına gibi kanatlardan giderdi, kimi rıza olur muz orta keserdi.. kimi gökhan olur defanstan topla ileri çıkar, kimi takoz recep olur adam geçirmezdi... ben ise hep feyyaz oldum, goller attım, sağ elim havada attığım gollerden sonra hayali taraftara koştum...
    neden feyyazın farklı yeri kalbimde? neydi bana günlerce 7 numaralı beşiktaş forması arattıran? fenerbahçeye imza attığı gün saatlerce ağlama sebep olan şey neydi? böyle bir sevginin elbette tek bir nedeni olamaz. benim için feyyaz demek, beşiktaş demekti, beşiktaşlı olmak demekti..o zamanlar garip gelen ismiydi belki de veya radyodan maç dinlediğimde merkezin inönüye bağlanıp feyyazın golüyle beşiktaşın öne geçmeleriydi.. fenerbahçeye attığı goller veya avusturyaya attığı muhteşem golüydü belki de..konuşma tarzı, efendiliği ve her attığı golden sonra sanki kariyerinin ilk golünü atmış gibi tribünlere koşması mıydı? beşiktaşın evladı olması, asker ocagından çıkıp g.saraya iki gol atmasıydı belki de kim bilir.. dediğim gibi belki biri elki hepsi..
    fenere imza attıktan sonra, beşiktaşın inönüde oynadığı ilk maç; kocaelispor maçı (7-1)... tribünlerde inanılmaz bir öfke var feyyaza, feyyazın fenerbahçe formasını giymesini yedirememin verdiği kızgınlık.. bütün stad 'feyyaz öldü, allah rahmet eylesin' diye bağırırken, daha doğrusu kalpleri ağlarken,ben koltuga oturup, nemli gözlerle bunun kötü bir rüya olmasını temenni ediyordum.
    belki feyyazın hatasıydı, belki kulüp yönetiminin belki de sekreter kızın.. feyyaz kendisinin de kabul ettiği üzere büyük hata yapıp fenerbhçe formasını giymişti.. fakat o her zaman beşiktaşlı feyyazdı..f.bahçe forması giydiği dönemde oynanan fenerbahçe-beşiktaş maçında (2-0) klübedeydi, fenerin attığı golden sonra seviniyor gibi yapması fakat becerememesi o günlerde bile beşiktaştan kopamadığının göstergesi gibiydi. yıllar sonra lucescunun yardımcısı olarak yuvasına geri döndüğünü görmek ise 100.yıl şampiyonluğu kadar mutlu etmişti beşiktaşlını kalbbini...
    dediğim gibi o feyyaz, beşiktaşlı feyyaz.. tribünlerin kibar feyzosu..bu kalpler, özellikle benim kalbim seni hiç unutmayacak kral feyyaz..
    ···
  4. 54.
    0
    bir beşiktaşlı gözüyle john leshiba moshoeu :

    ilhan cavcavın mükemmel üçlemesinden biriydi(kona, khuse,moşe)... beşiktaş gol makinesi olarak madidayı alırken, ilhan cavcav kendince g.afrikanın en büyük 3 yıldızını aldığını söyleyecekti. dediğinde kısmen haklılık payı vardı;kona ünü türkiye sınırlarının ötesine geçmese de,türkiye'ye gelen en iyi santraforlardan biri olarak adını türk futbol tarihine yazdırdı. khuse ise, kone ve moşe kadar olmasa da,çok iyi bir futbolcuydu,o da iz bırakıp gitti. peki ya moşe? bir beşiktaşlı için moşe ne anlam ifade ediyor biraz anlatmaya çalışayım..
    ankara'da bir g.birliği-beşiktaş maçı.. maçı yanılmıyorsam atv veriyordu.o sıralar metin diyadin'li,erkan'lı, engin'li ve 3 siyahili g.birliği 3 büyüklere her maç kök söktürüyordu, bahsettiğim maçta olduğu gibi.. çok fazla detaylarına inmicem, fakat moşenin gol attığını ve beşiktaşın puan kaybettiğini belirtmek isterim (sonucu net hatırlamıyorum)..beşiktaşa karşı oynadığı her maçta fırtına olup esen bu adamın,g.birliği formasıyla beşiktaş'a kaç gol atıp, asist yaptığını iyi bir araştırma yapmadan söylemek çok zor. lakin her maç öncesi eyvah g.birliği, eyvah moşe söylemleri beşiktaşlının diline pelesenk olmuştu o dönemlerde..
    daha sonraki durağı kocaelispor oldu bu oyuncunun.. olaylı türkiye kupası yarı final eşlemesi ilk maçında golünü atmayı yine ihmal etmemişti..ve tabii ki gol sonrası formayı kafaya geçirip,bir süre koşup sonra havaya zıplamayı ve tam havadayken el sallamayı da... kocaelisporda da çok canımızı yakmıştı bu karaoğlan anlayacagınız..
    bir sonraki durak ezeli rakip f.bahçe oldu moşe için.f.bahçe formasıyla pek başarılı olamamış, beklentileri karşılayamamıştı.1998-1999 sezonunda oynanan beşiktaş-f.bahçe maçı (3-2) öncesi, stad önünde beklerken ve akabinde stad içinde aklıma takılan adam herkesin takıldığı baliç değil, moşeydi..sahaya ısınmak için çıktığında futbolcular ve moşeyi 11 de gördüğüm an içime ürperti çökmüştü bile.. nitekim maçın ilk 20 dk lık bölümünde fevziyi 35 metreden avlayıp,o rüyalarıma giren gol sevincini yapıyordu..
    bir dönem de bursasporda oynayan moşe sessiz sedasız ülkemizden ayrıldı.bir dönem man.unt. ın istediği söylenen, hakkında yaşının 3 yaş küçük gösterildiği iddia edilen bu oyuncunun ülkemizden ayrılması belki de en çok beni sevindirmişti.taa ki 2003 senesine kadar..
    2002-2003 sezonunu şampiyonu beşiktaş, yeni sezon hazırlıkları kapsamnında aralarında lyon'un da oldugu bir turnuva için g.koreye gider. turnuvaya hemen her kıtadan bir temsilci katılmış, başta eurosport olmak üzere bir çok televizyon kanalının maçları canlı vermesi ve trnuvanın para ödülü iştahları kabartmıştı. tatil sırasında, beşiktaş formalarımızı giyip maçı izlemek üzere tv nin başına oturmuştk.. rakip kaizer cheifs,g.afrika şampiyonuydu.. kadrolar ekrana yansıdıgında kısa süreli bir şok yaşadık, moşe de ordaydı.. fazla uzatmaya gerek yok,37 veya 38 yaşına girmiş olan moşe, dünyanın öteki ucunda da olsa beşiktaşı yakalamış ve golünü atmıştı..ve o golden sonra artık moşenin allah tarafından beşiktaşa azap olsun diye dünyaya gönderildiğine olan inancım pekişmiş oldu
    moşe 42 yaşında ülkesinde futbolu bıraktı.tek temennim turist olarak dahi ülkemize gelmemesi ve beşiktaş'tan uzak durmasıdır. lütfen moşe, defol git hayatımızdan...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    +1 -1
    ankaragücü-galatasaray (0-8) maçı :

    tam bir hafta önce ali sami yen'de şampiyonluk maçı 1-1 bitmişti.o maçı izlerken sanki,her iki takım da son hafta alacagı skorlara güvenir gibi oynuyordu. fakat g.saray daha bir sakin, beraberliği ister bir şekilde oynyordu. anlam verememiştim.
    son haftaya girildiğinde 2 gol farkla g.saray liderdi. misafirlikten dönüyorduk,ben önden koştura koştura eve gidiyordum.20 dk olmuştu maç başlayalı henüz. bizim bakkalın yanındaki tesisat ustası arkadasına müjdeli haberi veriyordu: 3 oldu 3..!! büyük heyecanla sordum kim attı 3 golü diye, hüzünlü cevap çoktan gelmişti..
    eve gelip radyoyu açtıgımda g.saray 3-0 önce, beşiktaş 1-0 mağluptu. üstüne recepin kırmızı kart görmesi, galatasaryın 4 ve 5 i bulması,ilk yarı sonunda zaten her şeyi anlatır gibiydi. ikinci yarıları dinlemekten alıkoyamadım kendimi yine de..galatasarayın 6 7 ve 8 i bulması, diğer yandan beşiktaşın onur mücadelesi verip,10 kişiyle maçı 3-1 kazanması. maç sonunda babamın ve eniştemin ağzından dökülen lafları hala hatırlarım:'maçı satmışlar!'
    maç satmak, şike,teşvik nedir ki o yaşlarda bir çocuk için. fakat akşam spor stüdyosun da maçı izlediğimde, ankaragücünün yediği golleri gördüğümde, ertesi gün 3 futbolcunun apar topar takımdan kovulması ve 32.gün de maçın mercek altına alınmasıyla 10 yaşındaki o çocuk şikenin ne anlama geldiğini öğreniyordu. yıllar sonra o takımda oynayan sinan ve fikret'in yaptığı açıklamalar da artık soru işareti bırakmıyordu kafalarda.
    makyavelist futbol anlayışı o günden sonra hiç değişmedi türkiye'de.biz beşiktaş'lılara düşen ise şerefli ikinciliklerle övünmek oldu.o dönemin 'büyük' yöneticilerinden bazıları başkanlık bile yaptı zamanında, hala da yapıyorlar.. bunlar türk futbolundan elini çekmediği sürece türk futbolunun gidebilecegi çok uzun mesafe yoktur ne yazık ki.
    ···
  6. 56.
    0
    1988 avrupa kupası finali hollanda-sscb :

    hayatımda hatırlayabildiğim en eski futbol organizasyonu ve onun dev finali..van basten-rikard-gullit üçlüsü avrupayı sallamaya başlamış, hollanda milli takımı ünlü futbolcuları ve keyif veren futbollarının yanında turuncu formalarıyla da hemen herkesin gönlünde taht kurmuştu. diğer yanda ise dinamo kiev'in iskeletini oluşturduğu sscb. final maçından önce bir maçını izlemiştim onların ve sanki hiç yenilmezler gibi gelmişti bana o takım.ve miçaliçenko... o yıllarda pançev ile birlikte iki kahramanımda bir tanesiydi..
    final maçının oldugu gün, babamın patronunun yazlığına gitmiştik, kendisi çalışanları için yemek veriyordu. tabii denize de girilmeden olmazdı o yaz sıcagında. yemekler yenildi, akşamüstüne doğru denize gitmek için herkes hazırlığını yaptı. fakat ortada bir sorun vardı: hollanda-sscb finali..
    5 yaşındaki bir çocuk,bir maç için denizi, kumu,güneşi nasıl reddeder, gitmemek için ayak diretir, ağlar..bunun cevabı ben de saklı.. artık bi ara o kadar bastırdılar ki evde kimsenin olmayacagımı,az sonra hırsızların geleceğini bile söyleyen annem bana slip mayomu giydirirken ben bir yandan hüngür hüngür ağlamaya devam ediyordum ki,sekreter ablamızın evde kalacagını söylemesi benim için umut ışığı oldu aniden.ve sonunda kazanan ben olmuştum,o maçı seyredecektim.
    maçın başlamsına yarım saat vrdı, sekreter ablamız verdiği şekerlemeler biraz olsun beni kendime getirmişti..ve bana sorduğu o soru,kim kazanır? hayatımda ilk kez birisi bana maç ile ilgili soru soruyordu. cevabım hazırdı :sscb, peki neden: miçaliçenko
    o da hollanda diyerek beraberce izlemeye başladık maçı. çok net hatırlayamıyorum maçı sadece ana hatlarıyla, kaçan bir penaltı ve gullitin attığı gol ve gullitin kupayı kaldırması kaldı o günden aklımda.. yıllar sonra bir gün trt-3 te denk geldim o maça, gözlerim doldu.. maçı sanki ilk kez izliyormuşum gibi izledim, yine sscb'yi tuttum..van bastın'ın attığı nefis golü, kaçan penaltıyı, gullit'i,kuman'ı yad ettim.ve bir kez daha yaşasın futbol dedim.
    ···
  7. 57.
    0
    ümit aktan ile yaşadığım diyalog :

    sene: 2007,yer: ingiltere vize başvuru merkezi

    -merhaba ümit bey, nasılsınız?
    -teşekkür ederim,siz nasılsınız?
    -ben de teşekkür ederim, maç için geldiniz sanırım..(chelsea-fenerbahçe)
    -evet
    -anladım, radyodan mı anlatacaksınız.
    -evet
    -gönül isterdi ki böyle bir maçı sizin gibi bir duayen anlatsın televizyonda, mençıstır-galatasaray maçını anlatımınız hala unutulmadı..
    -e yani şey ühüm ühüm..
    -bence siz veya sizin gibi bir duayene yakışırdı böyle bir maç
    -e tabi ben de anlatmak isterdim böyle bi maçı ama sağlık olsun napalım
    -valla artık ben maç izlerken tv nin sesini kısıp izliyorum, dayanamıyorum izlerken. kalmadı artık bir ümit aktanlar,bir ilker yasinler...
    -yok aslında yetenekli genç arkadaşlar var.
    -yapmayın ümit bey, mütevazi olmayın bu konuda.. mesela muhtemelen fenerin maçını ersin düzen anlatacak,ben yine kafayı yicem.. internetten bilgi toplayıp maç mı anlatılır allah aşkına.. yeteneğin olmadığı gibi eğitimi de yok herhalde.
    -ersin iyidir aslında ya benim öğrencimdir.
    -(hönk!)ehm şey benim sıram geliyor,ben şöyle geceyim.iyi günler
    -iyi günler..
    ···
  8. 58.
    -1
    guus hiddink üzerine :

    soru 1: g.hiddink doğru bir tercih mi?
    cevap : evet. fatih terim'in ardından gelecek bir türk teknik direktörün şu ortamda, medya baskısı altında başarılı olması mümkün değildi. yabancı olarak, milli takım kariyeri en iyi olan tartışmasız g.hiddink'ti..dolayısıyla doğru tercih.

    soru 2 : g.hiddink'in en büyük özelliği nedir?
    cevap : en büyük avantajı elindeki malzemeye en uygun sistemde takımı oynatması ve elindeki her oyuncudan maksimumu alabilmesi.ve bir şekilde hedefe ulaşabilmesi. lucescuyla benzerlik taşıdıgını söyleyebiliriz.

    soru 3 : g.hiddink türkiye'de başarılı olabilecek mi?
    cevap : ben başarılı olabilecegini düşünüyorum. özellikle hiç bir futbolcuya önyargılı olmayacak olması ve buna bağlı olarak f.tekke, gökdeniz,i.toraman gibi tecrübeli oyuncların tekrar devreye girebilecek olmaları, ayrıca yurtiçi ve yurt dışında top koşturan genç oyuncuların daha hızlı bir şekilde adapte olacak olmaları, miilli takımın kavga ve polemiklerden uzak olacak olmaları vs pozitif etkenlerin yanında, hddinkin yeteneği ve türk milli takımın potansiyelini düşündüğümüzde başarılı olacagını düşünüyorum.
    ···
  9. 59.
    -1
    türkiye'de yılın futbolcusu kim olur?

    emre belözoğlu
    kader keita
    alanzinho
    ozan ipek
    makakula
    julia sezar
    olcan adın
    ömer erdoğan
    ferrari
    ···
  10. 60.
    0
    @52 ozan ipek bence hacı.tam bir sol kanat
    ···
  11. 61.
    -1
    @52 aslında sezon sonu belli olur gibime geliyo..ama hakkını vermek gerekirse, emre,ozan, makakula bir adım önde..
    en iyi çıkış yapan ise ozan ipek ve olcan kesinlikle
    ···
  12. 62.
    0
    @54 ne emresi hacı ya fenerli medya olmasa 2 maça bir atılır o ipne. beşiktaşımda ilk 18 e giremez. makakulayı sezon başı kampına zütürmem
    ···
  13. 63.
    0
    stauche fena kaleci diildi muallak neye göre koydun o kaleye. kalenin hakkı pier esser
    ···
  14. 64.
    -1
    zaten kaliteyi değil, performansı değerlendiriyoruz. makakula kayseri gibi kısır bi takımda 18 gol attı az değil. emre çirkef de olsa, harbiden iyi oynuyor bu sene.
    ···
  15. 65.
    -1
    @56 pierre esser türk asıllı olduğu için koymadım listeye.
    ···
  16. 66.
    0
    hacı emrenin finkden fazlası ne allasen.. maku için klişede olsa guiza örneği cuk oturuyo
    ···
  17. 67.
    -1
    futbolumuzdaki ergenekon :

    bu konuyla alakalı sayfalarca yazı yazılabilir, acabaları beraberinde getiren onlarca soru sorulabilir. fakat ben burda çok kısa bir olaydan bahsedicem. ergenekon var mı yok mu? bana göre var. peki futbolda var mı? bence evet orda da var.en azından vardı. nasıl mı? kısaca anlatmaya çalışayım.
    bu konuda fikrimi belirtirkenisim vermicem, zaten anlayacaksınız. yaklaşık 2 senedir ülkenin bir numaralı gündemi olan ergenekon konusunda bir isim çok dikkat çekiyor.g.saray'lılıyla bilinen,bir dönem emniyet müdürlüğü ve iç işleri bakanlığı yapmış olan bu zat-ı muhterem ergenekon soruşturmasının kilit ismi drumunda. birçok olayda adı geçen bu kişinin,bir dönem g.saray teknik direktörlüğü yapmış bir antrönörün tabiri caizse kanka oldğunu bilmeyeniniz yoktur.
    96-97 sezonuna dönelim. beşiktaş alpay, sergen,oktay, şifo,ertuğrul, orhan gibi bir çok yerli yıldızın yanında getirdiği 3 kaliteli yabancı oyuncuyla (mrmiç, yankov,amokaçi) fenerbahçeyle birlikte şampiyonluğn en güçlü adayı konumunda.g.saray ise adeta harabeye dönmüş kadrosuna hagi takviyesi yaparak mücadeleye başlamış. haftalar geçtikçe zirvede 2 takım kalır: beşiktaş ve g.saray. işte bu saatten sonra kirli eller futbola karışır. beşiktaş aleyhine yapılan müthiş hatalar bir yana g.saray lehine yapılan hatalar dikkat çeker.ve sonunda g.saray kılpayı şampiyonluğa ulaşır.
    yukarıda belirttiğim kankalık olayları ne derece rol oynamıştır bilinmez.ama ergenekonun önemli bir ayagını askerlerin oluşturduğu iddia edilen şu günlerde,o dönemlerde de hakemlerin büyük kısmının emekli veya faal asker(astsubay)olması kirli düşünceleri iyice kafama sokuyor. daha da ilişkilendirmek gerekirse, malum hakem vahap beyaz da havacı astsubaydı.
    her ne oldu bilinmez, ispatımız yok teorilerimiz var. bize bu tarz kafa karışılıklığını bidaha yaşamamak için dua etmekten başka bir şey düşmüyor.
    ···
  18. 68.
    0
    türkiyede yılın futbolcusu eğer biz yani beşiktaş şampiyon olursa keisnlikle bobo olur.gol pozisyonuna giremeyen takımdan gol kralı çıkma ihtimali var. ayrıca en kötü 11'de tomas yun olmasına katılmıyorum. herif kaliteliydi ama oynatmadık.
    ···
  19. 69.
    -1
    @58 iyi de güzel kardeşim bu herif ne bizden önce ne de bizden sonra hiçbi şey yapmadı. kaliteli olwsa bi yerlerde gösterirdi heralde kendini değil mi?
    ···
  20. 70.
    -1
    real oviedo :

    sensible world of soccer piyasaya çıktığında, beraberinde müthiş yenilikleri de getirmişti. bunlardan bir tanesi de oyunda menajer olabilme opsiyonu bulunmasıydı. dünyanın bütün ligleri,hem de gerçek adlarıyla oyunda yer bulur, menajer olup takım yönetmenin tadına doyum olmazdı. hatta championchip manager'in o dönemler sadece 1 ligten ibaret oldugunu düşünürsek (93-ingiltere,95-italya) sensible bir adım öndeydi.
    her oyunun başlangıcında olduğu gibi evvela beşiktaş alınır, daha sonra real, barca ve diğerlerinin tadına bakılırdı. nitekim belli bir süre sonra her menajerlik oyun sevdalısı gibi farklı arayışlara yönelinir, güçsüz takımlarla destan yazmak gibi.. ispanya ligindn takım almaya karar verdiğimde, joysticki aşağı doğru tutup, gözümü kapattım. gözümü açtığımda karşımda duran takım real oviedo'ydu.
    1 sezon,2 sezon,3 sezon derken13 sezon boyunca çalıştırdım oviedo'yu..şampiyonluklar, kupa başarıları ve niceleri. maçlar oynanırken yeri geldi spiker oldum, yeri geldi oyuncu menajer oldum. sonunda oviedo'yla özdeşleşmiştim. sade mavi-beyaz forması, takımdaki bolca siyahi oyuncusuyla artık benim takımım olmuştu.o günden sonra oviedoyu sürekli takip ettim. kendi sahasında yenilmez armada oldugunu, real ve barcaya nasıl kök söktürdüğünü büyük bir gururla izledim. dely valdes'li,estaban'lı kadrosuyla,iç sahadaki müthiş atmosferiyle, taraftarının tutkusuyla oviedo bambaşkaydı benim için
    günlerce her yerde formasını aradığımı bilirim.trt-3 te salı günleri verilen avrupa'dan futbol'u oviedo için beklerdim.p.tesi günleri avrupa liglerinden sonuçlara büyük heyecanla bakardım. lakin bu sevdalısı oldugum takım 2001 yılında 2.lige,2003 te ise 3.lige kadar düştü.o tarihten sonra bu iki lig arasında mekik döşeyen kulüp, uzun süre la liga'ya uzak kalacak gibi duruyor.ama bu, benim de aralarında bulunduğum vefakar taraftarından oviedo sevgisinin azalmasına hiçbir zaman yetmeyecek.
    ···