fransa da yaşadığımız seks hikayeleri

anlatacağın hikayeyi gibiyim amk bu gidişle 2 yıla bitirirsin

oha amk bu çocuk kız kardeşini giben oç çıkmazsa ben neyim amk

not: photolarda fotoşop uygulanmıştır. neden burası kararmış, neden şurası yamulmuş demeyin.

herneyse beyler. o günkü olaya rağmen ben hala melis'ten gizli attırmaya çalışıyordum. zamanla bu durum da değişti ve artık o eve geldiğinde, odaya girdiğinde de pek istifimi bozmadan devam ediyordum. gelmesi yine de rahatsız ediyordu çünkü hiç kimse 31 çekerken izlenmekten hoşlanmaz.

rizörvd panpa

ulan 24 saatte 1 cümle yazıp kaçıyosun amk bu gidişle 10 yıl sürecek hikaye

anlatıcağın hikayeye sokuyum

melis o dönem fotoğraf grubuna katıldı. çünkü sinema grubu hepten dağılmıştı ve güzel görüntüye kafayı takmış durumdaydı. günün her saniyesi elinde fotoğraf makinesiyleydi. her saniye, istisnasız. her gün bir top filmi yiyip bitirirdi çektiği fotoğraflarla. takıntı halindeydi adeta. dijital makine al bununla uğraşılmaz diyordum, ancak onların ruhsuz olduğundan bahsediyordu. odasının yanındaki küçük kileri film banyolatmak için kullanan bir deliye dönmüştü sanki.

melisin bir capsini daha koyayım, uzun aranın özrü niyetine:

http://imageshack.us/phot...-images/684/98950015.png/

bu süreçte ev neredeyse hippi evine dönmüştü. melis sıcak havalarda çoğu zaman kilerden üstsüz çıkar ve elindeki sigaranın küllerini koridora bırakırdı. annem o sıralar o kadar çok geziye gidiyordu ki, neredeyse onun varlığını unutacaktık. melis ile aramızda neredeyse cinsellik bakımından bir tabu kalmamıştı. daha doğrusu ne onun evde kıçında külot ve üstü çıplak dolaşması, ne de benim odada 31 çekerken melis tarafından yakalanmam ikimizin de umurunda olmamaya başlamıştı. buna hippileşme süreci diyorum, şimdi aklıma geldikçe. bohemlik ya da her ne taksa.

vücut diyip duruyordu, fotoğrafı çekilebilecek daha güzel bir şey yoktur, diyordu. buruşuk morukların siyah beyaz fotoğrafının çekilmesi klişesinden de, sümüklü bin kurularının sırıtışını çekmekten de tiksiniyordu. düzgün bir vücut kadar, diyordu, hiçbir şey güzel olamaz. fotoğraflanmaya değer başka bir şey yoktur diyordu, elindeki ünlü fotoğrafçıların manzara fotoğraflarını yakıp, çöpe doğru atarken.

hiçbir şey, diyordu. ve eline diğer fotoğrafları alıp kendi çektiklerini gösteriyordu. inanılmaz hatunlar vardı, neredeyse çırılçıplak olan vücutlarıyla melis'in objektifinden çekilmişlerdi. melis'in söylediği gibi, vücutları öyle güzeldi ki aklıma ciksten başka bir çağrışım yapmıyorlardı. kiminin yüzü çirkindi, kiminin yüzü çirkin olduğu için sadece vücutları çekilmişti. ancak içlerinde bir tanesi vardı ki, afrodit'in fotoğrafa yansıması gibiydi. adı anis'miş, yunan kızı. ya da her nasıl yazılıyorsa. fotoğraflarından birini isteyip odama çekildim ve 31 çektim. o sırada melis girdi, kıçında http://tinyurl.com/7x7fypl
gibi bir külot vardı ve üstünde hiçbir şey yoktu. çekil şurdan melis, dedim.

anis'i mi istiyorsun dedi. ayarlar mısın, dedim. çalışırız diyip elimdeki fotoğrafı alıp kendi odasına gitti. ağzındaki sigaranın külleri odamın girişine dökülmüştü. el süpürgesiyle temizledim, sonra da duşa gidip baştan aşağı yıkandım.

cinyıslar için not: capsteki melis falan değil, sadece görüntü canlansın diye koyduğum rastgele bir caps.

kusursuz vücut melis'te git gide bir takıntı halini alıyordu. dev sağlık kitapları ve kusursuz kadın vücuduna dair on binlerce satır okuyordu. yeme düzeni öyle iğrençti ki, onun yediği iğrenç yulafları yiyeceğinize intihar ederdiniz. her gün vücudunun sarkmaması için 1 saat antreman yapıyordu, iğrenç besleniyordu. belki de bir manken gibi yaşıyordu bile diyebiliriz. sen hastasın, diyordum. takıntılı hastanın tekisin. bir bacağını duvardaki tutunma demirine yaslamış esnerken, gözucuyla bana bakıp asıl hasta sensin, diyordu. her gün aynı saatte 31 çekip, aynı boyda katlanmış çamaşırlarınla beraber duşa gidiyor ve duşun vanasını tam 2 tur döndürüp, vananın üstündeki ok işaretinin yukarıyı gösterdiği an "kusursuz ısıyı" yakalamış oluyorsun. takıntılı manyağın tekisin diyordu.

ağzında sakız vardı. nikotin sakızı. sigara vücudu deforme ediyormuş. böyle bir yıkıma izin veremezmiş.
sen bağımlı değilsin ki, o ağzındaki sakıza ihtiyacın bile yok daha birkaç aydır içiyorsun dediğimde, bağımlılığın süreyse değil ona olan tutkunla alakası var diye yanıtlıyordu.

anis noldu dedim, konuşmadığını ama bugün onunla çekimi olduğu için görüşeceğini söyleyip bacağını indirdi ve öne doğru esneme hareketleri yapmaya başladı. odadan çıktım.

zaman kayması için: 18 yaşıma girmekte olduğum yazdayız ve melis 16 yaşında.

ertesi gün ben eve girip üst kata çıktığımda, melis de banyo odasından çıkıyordu yine üstsüzdü ve ağzında sigara yerine kürdan vardı. hiçbir şey söylemeden odasına gitti, ben de odama gidip üstümü değiştirdim ve bilgisayarın başına oturdum.
anis'le konuştum bugün, dedi. eee, dedim heyecanla. haftasonu bize gelecek, diye devam etti. ann.., kelimemi tamamlamadan melis araya girdi, annemler geziyi 1 hafta uzatmışlar sabah aradılar beni dedi. süper, dedim. süper.

ki beyler bu anis dediğim karı şöyle bir şey amk: http://imageshack.us/phot...y-images/46/23214203.png/

karı 21 yaşındaymış, burda yaşıyormuş. dediğim gibi, yunan.
neyse, haftasonunu bekledim sabırla. en geç ne kadar dayanrım diye boşalmama testleri yaptım, geç boşalmak için şeyler okudum. rezil olmak istemiyordum amk. her ne kadar o gün gibmeyi beklemesem de, hazırlıklı olmakta fayda vardı.

nihayet haftasonu gelmişti, melis akşama doğru geleceklerini söyledi telefonda. beklemedeydim.

beyler dinleyen yoksa havaya anlatmayayım yav.

nese devam edeyim, dinleyen yoksa 1-2 entry sonra anlatmayı bırakırım artık.

o akşam melis ve anis geldi eve. ben selam verdim, türkçe merhaba dedi. ulan bir an için "merhaba komju" diyecek diye nasıl tırsmıştım aq, aklıma yunanca bir şey gelmediği için merhaba dedim. geçtik oturduk üçümüz sohbet ediyoruz. napıyorsun ne ediyorsun falan gibilerinden. melis araya girdi, yiyecek bir şeyler hazırlayalım dedi. doğrama dışında bir iş yapamayacağım için, ben domates soğan falan doğradım onlar yemek yaptı.

güzel bir sofra kurduk, ucuz bir şarapla soframızı renklendirdik ve yemek yiyip sohbete devam ettik.
anis, melis'e ne zaman başlarız dedi. ben melis'e türkçe, neye amk dedim. melis fransızca cevap verdi, bugün dedi anis ile çekimimizi burada yapıcaz dedi. odamın atmosferi çok uygun dedi. hadi ya, bilmiyordum keşke söyleseydin bana da dedim sitemkar bir şekilde. samimiyetsiz gülüşmeler oldu. gerek yoktu ki sana söylememe, benim odamda çekecektik dedi. hı, tamam diyip lokmamı ağzıma attım.

şarap bardağını fondipleyerek dikiyordum ağzıma, melis binine çok sinirliydim. ben anis'le planlar yaparken, bu beni ayakta gibmişti rağmen. bana bakıp, ne var be gibi kafasını sallıyordu. ben de bir şey demeden başka yere bakıyordum. ikinci şişe şarabı getirdim o sırada, içmeye devam ettik. anis o şaraptan da 2-3 kadeh aldıktan sonra ben almayayım daha fazla, çekim yapıcaz dedi. melis, ben de almayayım diye ekledi. biz odama çıkıyoruz, çekim yapıcaz dedi. tamam ben film izlerim salonda, diyip somurttum. sıkılırsan gelirsin dedi, tamam diye kısa kestim. bunlar çıktı yukarıya.

kapalı televizyonun karşısında öylece duruyordum mal gibi, sinirliydim, şarabın da etkisiyle daha da sinirliydim. biraz daha öylece durdum. o sırada melis koridora çıktı, merdivenlerin korkuluğundan kısık sesle seslendi, olm gelsene ne duruyorsun orda odun gibi sen istemedin mi anis'i dedi. ben mala bağlamışım meğer, melis kilerden bir kaç top film daha alıp odasına geçti. ben de hemen ardından merdivenleri çıktım ve odasına yöneldim.

dinliyorum ben panpa devam et

anlat panpa dinliyorum ben

anlat bin dinliyoruz

beni fransızca bildiğine inandırırsan okuyacağım panpa.

translate yapma anlarım ...