Arkadaşımın eskiden kullandığı hesapla giriyorum inciye sadece caps falan bakayım güleyim diye giriyorum arada.
Şu konuyu görünce yazma ihtiyacı hissettim sağolsun o da kullanmıyor zaten kendimden yola çıkarak birkaç şey yazıp çıkacağım.

Lise 1 den beri ferre izliyorum şuan 22 yaşındayım. ferrenun sosyallikle tiple zekayla hiçbir alakası yok bunu belirteyim hayatım boyunca kızların teklif ettiği o tiplerden oldum her gittiğim yerde en popüler arkadaş grubuna sahip oldum yakışıklı çocuklar güzel kızlar. iyi bir üniverstede iyi bir bölüm okudum ve erken bitirmek üzereyim. Bunları anlatma sebebim olayın gibemiyoruz arkadaşımız yok asosyaliz gibi sebeplere bağlayanlar içindi.

ferrenun arka planından falan da bahsetmeyeceğim başlığı açan arkadaşın yazdıkları tamamen doğru. Yani ferreciların beyni yıkanıyor mu bilmiyorum ama izleyenlerin bizim beynimiz en diplerine kadar yıkanıyor.

Benim popüler olamamın asosyal görünmememin sebebi tipim ve ferredan arta kalan zekamın yeterli olmasıymış bunu geç farkettim ama farkettiğim için şanslıyım. 2Günde bir kesin asılan bazen günde 5i 6 yı bulan biri olarak yazıyorum. Şimdi düşününce bile midem bulanıyor kendimden tüm günümü nasıl buna harcamışım diye...

Size hikayeyi anlatayım;

Belirli bir sebepten dolayı çalışmam gerekti para değil mesele çok detaya girmeyeceğim. Şunu söyleyebilirim ki canım çıkıyordu ve insanlarla iç içe olduğum bir işti evde kendi başıma geçirdiğim zaman çok çok azalmıştı. Ve asılmak aklıma bile gelmemeye başladı hiç ferre izlemiyordum eve geldiğimde yorgunluktan aklıma gelmiyordu. Şöyle söyleyebilirim o 4 ay içinde toplamda 6 kere asıldım 4 kere de rüyalandım ve bunların biri ferreyla oldu geri kalanında yazın çalıştığım için gördüğüm manzaraları düşündüm normalde hayvan gibi gang banglar anca kaldırırken gördüğüm iki yabancı kızı düşünmek yeterli geldi.

Bundan sonrası yaz sonrası okul başladığı zamandan günümüze kadar olan kısım

Sonra bişeyi farkettim ki beynimi çok daha fazla kullanmaya başlamışım. Etrafımdaki insanları yıllardır dostum olan insanları çözümlemek için hiçbirşey yapmadığımı gördüm. Tanımayıp umrumda olmayan insanların bana katabileceklerini gördüm. 3 Yıldır alışveriş yaptığım yerdeki kasiyer kızın aslında çok güzel bir muhabbeti olduğunu güzel kızların tek derdinin sex olmadığını anladım.

Derslere gitmediğimi farkettim hocalarımla hiçbir iletişimim olmadığını farkettim ve gittiğim derslerde de sadece uyuduğumu farkettim. Derslere gitmeye başladım hocaların bütün anlattıklarını dinledim sıkıcı bile olsa esnemedim bile. Aklımda sex yoktu. Dikkatim dağılmıyordu.

Eskiden burnu havada egoist biri olarak görüldüğümü farkettim. Görmediğim insanlarla iletişim kurmaya başladım. Herkesin beni insanlara tepeden bakan zütü kalkık zengin yakışıklı bir bin olarak gördüğünü farkettim. Şunu söyleyebilirim hiç alakası yoktu. Uyuyormuşum resmen yıllardır gerizekalı gibi uyuyormuşum. Beynimin büyük bölümü sexmiş. Gerçek sex de değil ferreymuş. Bu zamana kadar çok kız arkadaşım da oldu. Ama ilk defa sevişmekten bu kadar keyif alıyorum.

Sabahları dersim ya da bir işim bile olmamasına rağmen 10 dan önce uyanmaya başladım. Hatta bunu 9 a çektim daha sonra. Yıllardır herşeyi dışarıdan söyleyen ben o saatte kalkıp her sabah kendime hayvanlar gibi kahvaltı hazırlamaya başladım. Hava güzelse direk yürüyüşe yoksa evde şınav mekik açma germe gibi vücuduma iyi gelecek aktiviteler yapmaya başladım. Eğer evdeysem öğle ve akşam yemeğimi de kendim yapmaya başladım. Gün içinde açma germe hareketlerine devam ettim. Vücudum daha önce de iyiydi ama hiç bu kadar sağlıklı hissetmedim ben enerjim asla tükenmeyecekmiş gibi.

Kendimi geliştirmediğimi farkettim. Aslında o kadar çok boş zamanım varmış ki. Şu yazdan beri o kadar çok kitap bitirdim film yabancı dizi izledim ki... Bunları yaparken arkadaşlarımla hiç eğlenmediğim kadar fazla eğlendim. Aslında farklı birşey yoktu ama aslında ne kadar mutlu olduğumu farkettim. Vücudum gibi beynimde dinamo gibi çalışmaya başladı hiçbirşekilde yorulmuyordu. Kendimi ve etrafımdaki insanları ne kadar sevdiğimi farkettim. Onlara bunu hiç farkettiremediğimi.

En güzeli de hayatımın kadınıyla tanıştım. Burnumun ucunda duran ama hiç göremediğim afet-i devranla. Hiç böyle sevebileceğimi düşünmemiştim. Böyle mutlu olabileceğimi düşünmemiştim. Mükemmel erkek diye bi tabir var ya bunu hissediyorum işte. Ve her erkeğin aradıklarını bulup beyinlerini kullandıklarında mükemmel erkek olabileceğini gördüm.

Evet uzun oldu ama yazdıklarım tamamen gerçek ve size nerdeyse bir yıllık bir süreçten bahsediyorum. Şu an o çalıştığım zamanki gibi bir işim yok günümün çoğu boş ve para sıkıntım yok. Mastürbasyon sıklığım haftada 1 bazen 2 haftada 1. Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim gece rüyalanma ihtimalim olmasa onu da yapmam. Bu enerjimi kaybetmek istemiyorum ve o asıldığım zaman bile bana vakit kaybı gibi geliyor. Hayattan bu kadar zevk alabileceğimi bilmiyordum ben.

Bu süre zarfında ferre açıp izledim arada ama elimi gibime zütürmedim bile sadece izledim evet gibimde kalktı. Ama asılma ihtiyacı hissetmedim. O proteinlerin yerinde durması daha çok işime geliyordu çünkü.
Yani hastalık olan asılmak yada asılma ihtiyacı değil. HASTALIK OLAN ferre.
Ondan uzaklaştığınızda zaten mastürbasyon sıklığınız çok çok azalacak gerçeğe döneceksiniz. Gerçek ciksi arayacaksınız bunu da kızlara kezbanlar huurlar millete verip bize vermiyorlar ÇiRKiNiZ, FAKiRiZ diye zırlayarak değil beyninizi yeteneklerinizi size verilen nimetleri kullanarak yapacaksınız. Sexi amaç değil mutluluk için araç olarak kullanmayı öğreneceksiniz.
Böyle zırlayanlardan kaçınız bir müzik aleti çalıyor ? Kaçınız tiyatro resim vb sanatla uğraşıyor ? Kaçınızın büyük akademik başarıları var ? O taş gibi kızlara bakıp bu huur bana vermez diyenlerinizin kaçı brad pitt kadar yakışıklı ? O güzellikten tatlılıktan kızlara uzanmaya çalışıp kızlar bakmadığında kezban huur deiyenlerinizden kaçı kendinden çirkin kızlara dönüp bakıyor?
BOŞ ZAMANINIZI NE iLE DEĞERLENDiRiYORSUNUZ BEYLER ? HAYATINIZDAN ASILARAK HEBA ETTiĞiNiZ O SAATLERi KiMSE SiZE GERi VERMEYECEK. HAYALiNiZDEKi KARiYERi KIZLARI SOSYAL ORTAMI, HAYALiNiZDEKi HAYATI KiMSE SiZE VERMEYECEK. AKLINIZDAN ÇIKARIN ferreYU HiÇBiRi GERÇEK DEEĞiL. GERÇEK SEX DEĞiL BU. HiÇBiR ZAMAN ALETTA OCEAN GiBi BiR KADINI gibEMEYECEKSiNiZ. GERÇEK DEĞiL ÇÜNKÜ TAMAMEN SiLiKONDAN YAPILMIŞ BiNLERCE ERKEK TARAFINDAN DEFALARCA gibiLEREK EĞiTiLMiŞ BiR OYUNCAK O.

Okursunuz okumazsınız size kalmış. Belki birkaç insan daha hayatından zevk almayı öğrenebilir diye yazdım bunların hepsini. ferre BEYNiNiZDEKi HER ZERREYi gibiP ATIYOR.

Başlığı ilk açtığımdan beri 7-8 gündür sürekli yazıyorum.

Baştan sona tümünün zihninizde yer etmesini istiyorum beyler.

Bugün yazdıklarımı okurken önceden yazdıklarımı unutmuş olmanızı istemiyorum, fakat büyük ihtimalle çoğunuz belki dünü hatırlasa bile ondan önceki gün yazdıklarımı hatırlamıyor.

Belki de benim hatamdı her gün yazmak ama yine de sürekli sıkılmadan takip edenler vardı diye devam ettim, helal olsun.

Hepsini okumuş olanlar boş vakitlerinde yazdıklarımı tekrardan bir okusun; tamdıbını okumadan gelip bu entryi okuyanlar hiç hile yapmasın gibtirsin gitsin en başından okumaya başlasın.

Dikkatiniz dağıldıkça okumayı kesin, ara verin. Kafanız yerindeyken gelin okuyun, anlattıklarım otursun istiyorum.

Zaten 3 sayfayı doldurmuyor bile entrylerim, çok uzun değil, üşenmeyin.

Belki burada yazanları okuduktan sonra vereceğiniz bazı kararlar, hayatınızın geri kalanını çok daha verimli yaşamanıza bir vesile olacak.

Hiç belli olmaz.

Nohutu bile pişirmeden evvel 1 gün suda bekletiyorlar lan, yazdıklarım da beklesin biraz, sürekli yeni entry girildiğinde öncekiler dikkatlerden kaçabiliyor, bunu gelen sorulardan sezebiliyorum.

Daha birkaç entry önce yazdığım konuyla alakalı sorular geliyor, cevabı az yukarıda aslında, ama okumuyor işte pekekent.

Okuması lazım.

O yüzden, bir süreliğine ara veriyorum.

isteyenler bulduğu faydalı bilgileri başlığa yazabilir, çok güzel anekdotlar paylaşanlar olmuştu mesela, sorusu olanlar da sorabilir.

gibleyip de cevap veren olmazsa, ben geldiğimde mutlaka veririm merak etmeyin.

Başlıkta birbirinizle tartışmanız tercihimdir ama soruları özelden de yazabilirsiniz.

Başlığın yarısına geldik sayılır beyler, döndüğümde entryleri çok daha seri gireceğim, söz.

Mesela;

Ortalama 45 dakikada 1 tane entry giriyorsam, geldiğimde en fazla ortalama 40 dakika filan bekleyeceksiniz.

Bu kıyağımı da unutmayın muallakler, sizin için çalışıyorum.

Yeni başlık durumları da olabilir belki, bilemiyorum kesin karar vermedim, bir ara birlikte fikir alışverişinde bulunuruz.

Geri dönmeden önce;

Avrupa yakasında birkaç tane sinagog var, bir tanesini ziyaret etmek istiyorum.

Size bahsettiğim maddeleri direkt olarak yüzlerine haykırmasam da, ima ederek soracağım;

Yahudilerin ne kadarı bunlara itimat ediyor?

Öğrenmek istiyorum.

Olur da televizyonda filan sinagoga sızan provokatif genç, hahamlar tarafından linç edildi tarzı haberlere rastlarsanız bilin ki o benim.

Eğer herhangi biriyle konuşabilme imkanım olursa, geldiğimde size de anlatırım.

Belki herif Müslüman olur lan belli mi olur?

Kısmet bu işler.

Başlık da size emanet, boş bırakmayın,

Okuyun,

Okutturun,

ferredan uzak durun.

Anladığım kadarıyla bu enerji yolları meselesi pek dikkatinizi çekmedi, sıkıldınız.

Son kez Kâbe ile ilgili bir tespitimi yazıp bu konuyu kapatıyorum beyler;

Bildiğiniz üzere Müslümanların namaz kılarken yüzlerini döndükleri yöne kıble denir

ilk kıble Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ydı.

Sonradan Kâbe oldu.

Kâbe, dünyanın merkezi olarak da görülür beyler.

Altın oran vs. ayrıntılara girmeyeceğim çok sevmiyorsunuz siz ayrıntıları. isteyenler araştırsın.

Ama merkezi bir konumu olduğunu bilin.

Bu arada son bir detay daha yazayım;

Mekke ile istanbul’un tam ortası Kudüs’tür beyler.

Cetvelle ölçer ya da uydudan hesaplarsanız eliniz ayağınız titreyerek o garip sonuca şahit olabilirsiniz.

istanbul’dan kasıt Avrupa yakasıdır. Hani peygamberin (sav) övgü ile söz ettiği yer.

Düm düz bir çizgi çekmeniz yeterli olacaktır. Karşınıza iki eşit parça çıkacak.

Konumuzla devam edelim;

Dünyanın enerji merkezi de Kâbe’dir.

Müslümanlar umre ve hac ibadeti için Kâbe’nin etrafında toplandıklarında tahmin edeceğiniz gibi müthiş bir enerji yayılır beyler.

Gidenlerle konuşursanız zaten oradaki atmosferin ne kadar farklı olduğunu anlatırlar.

Bahsetmek istediğim kısma gelirsem;

Beyler eski tarihlerden beri Müslümanlar Kâbe’ye saygısızlık olmasın diye ondan daha uzun binalar inşa etmemişlerdir.

Bu durum Kudüs’te Mescid’i Aksa için de böyledir. Daha alçak bırakırlar diğer yapıları, saygı amacıyla. Tabii israil’in inşa ettikleri yüksek oluyor, o ayrı.

Belli ki bu bölgede yapılanlar birilerini rahatsız etmiş.

Ne zaman ki devlet kurulup Vahhabi Suud ailesi yönetime geçti, Kâbe’den daha yüksek yapılar mantar gibi çoğaldı beyler Mekke’de.

Kâbe 13 metre civarındadır.

Ve bilenler bilir en son Suudlar oraya bir saat kulesi inşa etti, boyu tam 601 metre beyler.

Kâbenin tam dibine diktiler, karabasan gibi.

Gidin inceleyin fotoğraflarını internette.

Dikkatli bakın beyler. O tepesindeki islam hilaline mi daha çok benziyor yoksa boynuza mı?

Ve o kuleyle ilgili geçenlerde bir yazı okumuştum, saat bölümüne bir süreliğine eskiden Mekke müşriklerinin tapındığı bir putun silüetini yansıtmışlar.

Fotoğrafları filan vardı.

Uzatmayacağım;

Birileri bu mimariye ve enerji yoğunluğunun olduğu belirli bölgelere önem aşırı veriyor beyler.

Ve inanılmaz paralardan fedakârlık edip dikiyorlar o şekilleri.

Umuyorum nasibi olanlar bu bölümü anlamıştır.

Amaçları diğer ırkların nüfuslarını kontrol altında tutmak beyler.

Nüfus kontrolünün birçok yolu vardır ve bu çok geniş bir mesele.

Yalnızca bir örnek verirsem;

Bizim ülkemizde geçmişten beri nüfus kontrolü uygulanmaya çalışılmıştır beyler.

Aile planlaması adı altında; tek çocuklu aileler dizayn etmek istenmiştir.

Eski zamanlarda yapılan bazı aşıların kısırlığa yol açtığı da belirtilir.

Ünlü bir aile de vardır bizim ülkede, bu tür nüfus kontrollerine çok meraklı olan, tonla para akıtarak bu planlama projelerine destek veren bir aile.

Ülkenin kaynaklarını sömürmüş, en güzel arazilere konmuş bir aile.

Rockefeller ailesinin Türkiye şubesi olma görevini kendine amaç edinmiş bir aile.

Öküz ailesi miydi neydi?

Neyse.

Talmud'dan verdiğim yasa, Yahudilere üreyip, çoğalmalarını öğütler.

Her türlü pislik ilişkiyi de sırf sayıları artsın diye serbest kılar.

Tabii kendileri 5 artarken diğer milletlerin 50 artması, onlar için -45 demek gibidir.

Emin olun salak değil bu insanlar.

Ellerindeki imkanlar ile kendileri haricindeki insanların nüfuslarını azaltmak amacıyla sinsi planları vardır,

Yapılan dünya savaşlarını araştırın.

Savaşın her iki tarafına da kredi verip, finans desteği sağlayan Yahudi bankerlere rastlarsınız.

Hem verdiği krediyi ileride yüksek faizle geri alarak, çok büyük ekonomik kazanç sağlarlar.

Hem de dünya nüfusunun azalmasına katkıda bulunmuş olurlar.

Dünya savaşının fitilini, yaptığı suikast ile ateşleyen Sırp milliyetçisi pekekent;

ileri dereceden bir masondu beyler.

O savaşta kaç kişi öldü araştırın.

Benim ferre sektörü ile varolduğunu söylediğim bağlantı da yine bir çeşit doğum kısıtlaması gibi düşünebilirsiniz.

31 çekerek elinizden çocuk sahibi olamazsınız.

Bu olay bir alışkanlık haline geldiğinde ve izlediğiniz ferrelarda gördüğünüz kadınlardan dolayı güzellikten kastettiğiniz alt sınır seviye bayağı bir yukarı çekilir ve etrafınızdaki kızları kolay kolay beğenmezsiniz.

Yani ferrecilar zihninizde yer ettiğinden dolayı çirkin bulursunuz Türk kızlarını.

Beğenmeyen insan evlenmez mantıklı olarak.

Evlenme yaşı da istatistikleri takip ederseniz git gide yükselir.

Sebebi öğrenim görüyor olmak ya da yoğun bir iş hayatına sahip olmak filan değildir.

Sebep;

insanların birbirlerini beğenmemesidir, o dizilerde, filmlerde kendilerine izlettirilen hayatları yaşayamayacak olmalarını bilmeleridir.

Tamam belki insanlar hala evleniyor ama;

Boşanmalar da artmıştır son yıllar da, bunu da araştırın.

Dolaylı yoldan doğum oranları da azaldığından, nüfusumuz git gide yaşlanıyor.

Yaşlanan nüfusun da ne anlama geldiğini yazmayacağım çok uzar.

Kısacası;

Size ferre izlettirip, 31 çektirmeleri de bana göre dolaylı yollardan bir çeşit doğum kontrolüdür beyler.

Bu benim düşüncemdir, arkasındayım.