/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 26.
    +2
    Rezerve
    ···
  2. 27.
    +2
    Acar

    Bir ara gözlerimi kapatıp, hayal kuruyorum. istanbul'dayım, Salacak'ta her zamanki yerimde nargile içiyorum. Deniz ve gökyüzü mavilikte yarış ediyor, ikisi de birbirinden güzel. Seri şekilde silah sesleri geliyor. Ranzanın başında asılı duran silahımı alarak, çıkıyorum dışarıya. Silah sesleri "taciz var, karakolu boşaltın" diyen arkadaşların seslerini bastırıyor.

    Karakola taciz var! Pusu Tepesi, diğer mevziiler, seri şekilde sağa sola mermi yağdırıyorlar. izli mermiler gökyüzünde yarış ediyor sanki peş peşe. Hemen en yakındaki irtibat hendeğine sürünerek ilerliyorum. Tüm tim ne yapacağımızı bilmiyoruz, daha üçüncü görevde dinlenmek için beklediğimiz karakol basılıyor. 2 yıldır silah sesi duyulmayan Sason'da ilk ses bize denk geliyor. "Nereye ateş edelim" diye soruyoruz birbirimize. Herkes sağa sola koşuşturuyor...

    Bixi'ler, G-3'ler, karakolun üstündeki uçaksavar, her kes ateş ediyor. Bağıran, çağıran, ortalık mahşer yeri gibi... Biz yerimizden kımıldayamıyoruz. "Kesinlikle ateş etmeyin" diyor başımızdaki asteğmen. izli mermiler, sağa sola, bu arada önümüze düşüyor. Önümüze düşen mermiden sonra, ayağa kalkmama kararı alıyoruz. Sürünerek sağ tarafa doğru ilerliyoruz, hemen önümüzdeki mevziide iki asker var. Onlar hiç ara vermeden ateş ediyorlar. Aslında çok kez taciz eğitimi aldık ama hiçbir şeyi gerçek olmadan anlayamıyorsun. Bir de karakolu bilmediğimiz için herhalde apıştık kaldık. Korku da yoktu aslında.

    Silah seslen artık yavaş yavaş azalmaya başladı. Karakol Komutanının sesi geliyor, "ateş kes, ateş kes, ateş etmeyin" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. Başımızdaki asteğmen Karakol Komutanının yanına gidince, fırsat bu fırsat biz de önümüzdeki mevziiye eğilerek ilerledik. Mevziide iki asker, ikisinin de konuşmaya mecali yok. Mevziinin içi boş kovanlarla dolu. Ayakta duramıyorsun. ikisinin de mermisi bitmiş. Barut kokusu mevziinin içini sarmıştı, onlarla daha konuşamadan... Asteğmen çağırdı bizi, hazırlanın emri verdi: "karakolun etrafına operasyon var, tesisat kuşanın."

    Bölükteki teskereci timin, bu sabah şafak doğan güneşti. Ancak taciz olduğu için, onları da getirmişler. Çoğu karakoldakilerden bile daha heyecanlıydı. Allah'tan kimsenin burnu kanamadı. Karakolun etrafına 2-3 gün operasyon yapıldı. Batman'dan gelen Özel Harekat, her yeri allak bullak etti, sonuç mükemmeldi

    Her Askerin Bir Kurşunu Vardır

    Terhis olmama üç ay kaldı... Artık eve gitme hayalleri artmış bende... Her gece kendimi, evde sevdiklerimle mutlu bir şekilde hayal ediyorum. Ama günler inadına geçmek bilmiyor... Bu arada, bir iki gün içinde operasyona gideceğimiz bildirildi. Operasyondan önce gideceğimiz yere kadar, yapacağımız işi yapana kadar, hiçbir şekilde kimseye bilgi verilmez. Öğleden sonra kumanya ve çanta hazırlığını tamamladıktan sonra, operasyon için dinlenmeye çekildik.

    Havanın kararmasıyla birlikte yola koyulduk. Nusaybin doğru ilerliyorduk. Kısa bir zaman sonra araçlardan indik. Bundan sonrasını, yürüyerek devam edecektik. Yürümeye başladığımızda vakit epey ilerlemişti. Nusaybin ovasının yani ipek Yolunun kenarından dağa (Boğuk) doğru ilerlemeye başladık. Dağa ilerledikçe patika dikleşiyordu. Yaklaşık gece 00:30'a kadar ilerledikten sonra, zirveye yakın bir yerde durakladık ve çök verildi. Zirveye çıktıktan sonra süper bir manzara... Her yer dağ ve sen zirvenin biraz altında dağları seyrediyorsun. işte belki burada haz aldığım tek şey bu dağların zirvesi.

    Zirveye ulaştığımızda, herkesin mevzilenmesi emri gelmişti. "Eski mevziileri kullanmayın" diye komutanlarımız tekrar tekrar söylüyorlar. "Pkk eski mevziileri tuzaklamış olabilir." Burada hazırlıklarımızı yaptıktan sonra, Merkep Tepesinden aşağı doğru inmeye başladık. Dağlara çıkmak kadar, inmek de bir dert. Düşen, ağaçlara takılan, bazen tam komedi oluyor. Hele bir de rütbelilerden biri düştü mü gülemiyorsun da... Tabi bazen gülme komşuna gelir başına hesabı, bazen sen de düşüyorsun çanağı kırarcasına...
    Sabahın ilk ışıklarına kadar yürüdük... Sabahın tam ağarmasıyla, hakim bir tepenin yamacında çök emri aldık. Hem kahvaltı yapıp hem de biraz dinlenecektik.

    Telsizden bize doğru gelmekte olan Piyade Tugayının komutanlarının telsiz konuşmalarını dinliyorduk. Piyade Tugayındaki rütbelilerden biri, 17 kişilik bir grubun bizim takıma doğru yaklaşmakta olduğunu telsizden şifreli bir şekilde söyledi. Yemekler yarım kaldı. Acilen toparlanıp onlara karşı hızla ve tedbirli bir şekilde ilerlemeye başladık. Boş bir köyün üstünde Pkk lılarla karşı karşıya geldik.

    ilk mermi sesinin duyulmasıyla, kendimi en yakın kayanın dibine attım. Sürünerek ilerlemeye başladım. Çatışma başladı... Öncü grup, sağa sola açılarak çarpışıyor. Arkalarından biz dağılarak ilerliyoruz. Hiç bu kadar yaklaşmamıştık Pkk hlara. Ateşe ateş devam ediyoruz. O ara ne düşündüm, ne yaptım çok hatırlamıyorum. Aslında korkmuyorum ama çatışmalarda çok da kahramanlık yapmadım.

    Her askerin bir kurşunu vardır

    Acemi birliğinde rütbelilerden biri, "Her askerin bir kurşunu vardır, ne kadar sakınırsan sakın, kurşun seni bulur" derdi. Çatışma sırasında aklıma gelen tek söz, bu oldu. Kurşunlar kafanızın üstünden, tiz bir sesle geçerken, düşünmeyi bırakıp elindeki silahla karşı tarafa ateş etmekten başka yapacak bir şey yoktu, ben de onu yaptım. Sabahın ilk saatlerinde başlayan çatışma, saatler ilerledikçe hızını kesiyor. Ara ara derin bir sessizliğe bırakıyor. Pkk, ölü bölgeden kurtulmak için, karşı taraftaki kayalıklara saklanmıştı. iki taraftan da kayıp vardı. Ama biz kalabalık olduğumuz için, kayıp pek anlaşılmıyordu. Ama onlar sayıca azalmışlardı galiba. Kayalıklardan ara sıra ateş ediyorlar fakat ateş ettikten sonra o tarafa doğru kannasların ateşi başlıyordu. Diğer Taburlar da bize destek oluyorlardı. Saat epey ilerlemişti. Kobra helikopterler ve Özel Harekatlar'ın gelmesiyle, biz devre dışı kalmıştık. Evet biz elimizden geleni yapmıştık.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +2
    Gülyazı

    Bilmiyorum başka diyarlarda da var mıdır, böyle vatanı uğruna ölüme meydan okuyan insanlar. Yirmi yaşına gelmiş, ömründe silah dahi görmemiş insanlar... Bu gençler, bu çocuklar, 'Peygamber Ocağı' denilen yere varınca hepsi birer dağ kesilir, canavar olurlar Allah'ın izniyle... Hani 'Her Türk Asker doğar' sözünü doğrularcasına...

    Körpecik bedenleriyle sarılırlar silahlara, çarpışırlar dağlarda, yeryüzüne meydan okurcasına... Ölüme gidenler değil, arkada kalanlar da böyledir. 20 yıldır gözü gibi baktığı evladını vatan için askere gönderen ve evladının şehadetinde "Vatan Sağolsun" diyebilen analar, babalar, sevgililer...

    Şırnak Dağlarına doğru

    ilkbahar yaklaştıkça Şırnak dağlarına operasyon hazırlıkları başlar. Hain avına çıkarlar Cudi'ye, Gabar'a, Düğün Dağı'na. Hainin olduğu her yere, dağa, taşa operasyon başlar. Her asker sanki dağlara meydan okurcasına koyulur yollara, elinde silahı, sırtında çantası, gönlünde vatan aşkı. Yusuf diye bir arkadaşım vardı, pehlivan gibi. Hani öyle üç beş çakala pabuç bırakmayacak sözde değil özde delikanlı bir adam. Operasyona gidiyordu 35 kiloluk sırt çantası sırtında, elinde g3 piyade tüfeği. Vedalaştık belki de son defa görecektik birbirimizi.
    ···
  4. 29.
    +2
    Biz alt tarafta kaldığımız için, ilk mermide ateş edemedik. ilk ateşi yiyen öncüler oldu ama gene yılmadan karşılık veriyorlar. Bir grup da, bizim tam karşı yamacımızdan bize ateş etmeye başladı. iki taraftan ateş yiyoruz. Yukarıda ne olup bittiğini bilmiyoruz. Devamlı karşılıklı silah sesleri geliyor. Bizi de önümüzdekiler rahat bırakmıyor, biz de onlara karşılık veriyoruz. Neticede yukarı yardıma gidemiyoruz. Hedef küçültecek bir yer yok, sürünerek bile gidemiyoruz. Bir ara bir feryat yükseldi. Biri bağırıyordu, acı bir sesle... "Allahım, inşallah bizimkiler değildir" dedim içimdin. Komutan, Mehmet Ali ve Cihan... Aklımız yukarıdakilerde, üç kişi üstümüzde çatışıyor. Ve biz daha kalabalığız ama yardıma gidemiyoruz. Karşılıklı silah sesleri, giderek kesildi. Yukarıdan hiç ses gelmiyor. Orda hayat durmuştu sanki. Artık ne bir feryat, ne de bir silah sesi geliyor... Karşımızdaki grup gözükmüyor... Ateşe de karşılık vermiyorlar.
    ···
  5. 30.
    +2
    Onlar yola koyuldular, bize yakın bir yere pusu atacaklardı. Biz de bütün gece hazır kıta bekleyecektik. Saat 12'ye yaklaşmış ve gözetleme sırası bana gelmişti. Her şey normaldi, yıldızlar her zamanki gibi parlak, gece her zamanki gibi sessizdi. Sessizlik, Pkk'nın hain taciziyle bozuldu. Yaklaşık kuş bakışı 15 km ileride pusu atan arkadaşlarımıza taciz başlamıştı. Çatışma başlamıştı gözümüzün önünde. Silahlar konuşuyordu adeta. G3'lerin sesini mg3'ler bastırıyor, ara sıra el bombaları patlıyordu. Çarpışıyorlardı Yusuflar, Aliler, Mehmetler... Biz her ne kadar kendimizi parçalasak da elimizden bir şey gelmiyordu. Dinliyorduk sesleri ve dua ediyorduk Allah'a sağ salim gelsinler diye.

    Sesler kesildi nihayet. Daha 5-6 saat önce pusuya gönderdiğimiz arkadaşlarımıza bir şey olup olmadığını öğrenmek için telsizden kulağımızı ayıramıyorduk. "inşallah" diyorduk, "kimseye bir şey olmamıştır." Pkk her zamanki gibi taciz atışlarını yapmış ve kaçmıştı. Komutan, "her şey yolunda, kimseye bir şey olmamış" deyince dünyalar bizim oldu. Sabah gün ışığının ağarmasıyla pusudakiler dönüş yaptı. Yusuf'u ve diğerlerini görünce, sanki yeniden gelmiştim dünyaya. Sarıldık birbirimize ağladık, tutamadık göz yaşlarımızı. Çünkü söz vermiştik birbirimize, beraber gidecektik, ölüme de evlerimize de..
    ···
  6. 31.
    +2
    Bizim timden yanıma üç kişi aldım. Karşımızda iki ev var. Biz, iki evin arasından sürünerek arkalarına geçeceğiz. Evin camlarında perde yok. Ara sıra cama gelerek, dışarı bakıyorlar. Sürünerek biraz ilerledim. Cama biri yaklaştığı zaman duruyorum. Sürünürken her tarafım çamur oluyor. Çamur ağzıma da giriyor, tükürüyorum. Şimdi suratımı merak ediyorum. Adam camdan bakıyor ama daha bizi fark etmedi. Adam camdan uzaklaşınca, tekrar sürünmeye başladım. Eve doğru geldikçe hızlandım. Evin dibine gelince duvara sırtımı yaslayarak durdum. Sessiz olmalıydım en ufak bir ses, bütün çileyi boşa çıkarabilir. Bunu yanındakiler de en az benim kadar biliyor. Telsizle bilgi verdim ve beklemeye başladım.

    Telsizin sesi çok kısık. Oradan operasyonu takip ediyorum. Herkes aynı anda içeri girecek ama en kritik yerde biz varız. Buradan biri kaçarsa ya da kaçmaya kalkışırsa, o zaman ne olurdu ben de bilmiyorum... Telsizden beklenen anons geldi. Planlandığı gibi, büyük bir hızla evlere girdik. Evler arandı ama koruyucu bulunamadı. Arkadan da kimse çıkmamıştı, adam yoktu ya yanlış istihbarat alınmıştı. Belki de adam bizi fark etmişti. Telsizden "toplan" emri geldi. Bir evin çatısında toplandık. Bizimle köye baskına gelen köylü, katil köy korucusunu daha öğlen gördüğünü anlatıyordu komutanlara. Bir ara benim yanıma geldi. Bende de telsiz olduğu için, "komutanım buralardadır" dedi. "kim" dedim, "koruyucu" dedi. "Hadi lan, madem burada, hani nerde? onu da söyle... Benim için öğlen selam verdiği kişiyi, akşam ispiyonlayan biri, başından defedilecek biriydi.

    Görev bitmişti, adamı bulamamıştık. Yere yattığımız, süründüğümüz, yediğimiz çamurlar yanımıza kar kalmıştı. Landlara bindiğimde can dostum Yusuf seslendi:

    - Devrem aç mısın ?
    - Açım tabi...
    - Ceviz sucuğu yer misin ?
    - Yok bana Adana yaptırın, yanında da ayran olsun.
    - Madem istemiyorsun, senin hakkını da ben yerim.

    Yusuf, bana şaka yapıyor zannettim. Ama elinde gerçekten ceviz sucuğu var. Hemen üstüne atladım. Onca rezilliğe rağmen, dağ başında ceviz sucuğu bulmamız, beni mutlu etmeğe yetti. Ayrıca hepimizin sağlığı yerinde. Bundan güzel şey var mı dünyada? Üstelik ellerimizde cevizli sucuk... Sonradan öğrendim, cevizli sucuk, komutanımızın ikramı imiş... Bu operasyonun adı yola çıkarken 'Katil Köy Korucusu Operasyonu' idi. Dönüşte sadece cevizli sucuk kaldı aklımızda, operasyonun adını 'Cevizli Sucuk Operasyonu' koyduk...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +1
    Cevizli Sucuk Operasyonu

    Görev emri almıştık... 60 yaşlarında bir köy koruyucusu, karısını ve karısının dostunu öldürüp, dağa kaçmış. Aylardır da yakalanamıyormuş. Mevsim kıştı... Köy Korucusu, kış şartlarına daha fazla dayanamamış köye akrabalarının yanına inmiş. Biz, böyle bir istihbarat almıştık. Önce bölgeye yakın bir jandarma karakoluna gideceğiz. Oradan da akşam bölgeyi bilen rütbelilerle, köye baskın yapıp katili yakalayacağız.

    - Yüksek tutuş!
    - Kurma kolu çek!
    - Jarjör tak!
    - Kurma kolu bırak!
    - Emniyeti elle, gözle kontrol et!
    - Esas duruş!
    - Araç başına marş marş!

    Operasyon öncesi, bu sözlere bayılıyorum. Sanki göreve değil, çatışmanın tam ortasına eğlenmeye gidiyormuşum hissi veriyor bana. Bazen kendi kendime soruyorum, Türklük dedikleri şey bu mu acaba?

    Her timin kendi şoförü var. Bizim şoför Hasan'ı, başka yere göndermişler. Yerine acemi birini vermişler. Hasan'a alışmıştım, her operasyona beraber giderdik. iyi de şofördü, çok tehlikelerden kurtarmıştı bizi.

    Araçlar, bölükten çıkış yaptı. Muş'a doğru ilerliyoruz... Yol gittikçe, ölü bölgeye düşüyor. Sarp kayalar, sanki üstümüze düşecek gibi... Araç ilerledikçe yolun durumu daha açık görünüyor. Yolun sol tarafı tam bir uçurum.. Şoför bir metre sağa kırsa, aşağıda parçamızı bulamazlar. Şoför korkuyordu, hareketlerinden hissettim. Önce "sakin ol korkma" deyip teselli etmeye çalıştım. Çocuk hem acemi hem de ilk defa göreve gidiyor. Çocuğa kızıyorum ama o an ona ihtiyacımız da var. Bu yüzden susuyorum.
    ···
  8. 33.
    +1
    Taciz

    Aylardır karakolun etrafındaki tepelere, patikalara pusu atmaktan sıkılıyor insan... Her gün aynı olayların hayalini kurmak, birinin karakola sızmasını düşünmek, acaba nerden roket gelir, nerden yaklaşırlar, nasıl sızarlar diye her gece düşündüğümüz taciz planları...
    Hep biz onları bekledik...

    Aslında hep istemişimdir bir Pkk kampına sızmak, elimde dizdiğim 7-8 el bombasını onların mevzilerine atmak, onlara baskın yapmak ama nasip olmadı. Yaklaşık 1.5 aydır karakolun yakınındaki tepelere, patikalara gece-gündüz pusu atıyoruz, bazen 'ya Pkk da gelmiyor' deyip dalgaya alıyorduk.

    Karakol komutanı, nadir pusu attığımız Domuz Tepe'ye pusu atacağımızı söyledi. Sabah karakolun 700 metre ilerisindeki hendeklere gidip gözetleme yapıyorduk. Karşımızda her zamanki gibi sarp kayalar, ağaçlar, patikalar, normal bir doğu görünümü... Bazen keçiler ve koyunlar geçer. Bir de gökyüzündeki yolcu uçakları, uçak gözden kaybolana kadar bakardık. Karakola dönmeyecektik. Bunun nedenini ben de anlamamıştım. Aylardır kendimce teori kurmaktan sıkılmıştım artık. Şuradan gelirler, buradan ateş ederler. Gerçi gündüz vakti kim gelirdi ki, ara sıra gözcüler mevziiden etrafı gözlüyordu, her şey normaldi.
    ···
  9. 34.
    +1
    Mermi sesleri kesildikten sonra, jarjör değiştirirken etrafa bıraktığım boş jarjörleri, hücum yeleğime yerleştirmeye başladım. Mermim azalıyordu, akıllıca hareket etmeliydim. Gerçi karakol yakındı ama ben elimdekiyle yetinmeliydim. Susamıştım, çantam hendeğin köşesindeydi. Sürünerek hendeğin köşesine doğru ilerledim. Çantamı açtım ped şişeyi çantamın yanındaki yerinden çektim. Suyu yan tarafa doğru dikerek içmeye başladım. Tam karşımda bizim tim çavuşu, bana bakıyordu. Suratındaki kanlar, mevziiye dökülmüş hiç kımıldamıyordu. Ben de dona kalmıştım. Suyu yere bırakıp ona doğru sürünmeye başladığımda, kımıldamaya başladı, yaşıyordu. "Lan su getirsene salak, sabahtan beri sana bakıyorum su getir" diye bana bağırdı. Suratındaki kandan haberi yoktu, "lan suratın kan ne oldu sana?" dediğimde ne kanı deyip elini suratına sürdü.

    Kanı görünce, bir an yüzü ekşidi. Elimle kafasını yokladım, küçük bir yara vardı. Oradan akan kan, suratını kaplamıştı. Sonra "alnın kanamış oğlum" deyip güldüm, "uyuz itin yarası ekgib olmaz" dedim. Çavuş sonra hatırladı. "Yanıma komutan geldi sürünerek, o esnada anlım acıdı bir anda. Ama çatışmanın etkisinden anlamadım. Büyük ihtimalle boş kovan gelmişti" dedi. Hemen suyla suratını temizledim, kanı gören tim panik yapmasın diye. Çavuşun küçük kovan çarpması dışında başka yarası yoktu. Tim Komutanı herkesi tek tek dolaşıyordu, "zayiat var mı yok mu?" diye. Komutanın her zaman "Allah'a şükür atlattık" deyişi her zaman hoşuma gitmiştir. Havan sesi, doçka sesi bitmiş yerini hayat kendini sessizliğe bırakmıştı.
    ···
  10. 35.
    +1
    Mayın

    Toprağa basmamak için elimden geleni yapıyorum. Ama bazı yerlerde kayalar bitiyor, mecburen basıyoruz toprağa. Ayağımı bastığım her yerde ölüm korkusu var. Ayağımı çektiğim an havaya uçacakmışım gibi geliyor. Mayınla ayağımın kopacağı korkusu, içime girdi mi çıkmak bilmiyor. Çatışarak şehit olmak veya yaralanmak zoruma gitmez. Ama mayına basarak yaralanmak, zor geliyor.

    Sıcaktan bunalmış bir halde, arazi taraması yapıyoruz. O kadar terledim ki, üstümdeki yeşil atlet bembeyaz olmuş. Çantamdaki su adeta kan gibi, insanın içesi gelmiyor. Mecburen içiyoruz azar azar. Tim komutanı yukarı çağırıyor bizi.

    Arkamızda bizimle beraber arama yapan diğer timlerin elemanları da, vadinin tepesine çıkmak için yukarı doğru ilerlemeye başladılar.
    Bir tim, bizi geçerek tepeye tırmandı... Yalnız çok acele ilerliyorlardı, yanımızdan hızla geçerek gittiler. Onlar tepeyi aşar aşmaz, büyük bir patlama oldu. Önce roket yediğimizi sandım. Kendime gelince, en yakındaki kayanın dibine yatarak mevzii aldım. Ancak mermi sesi değil, mayına basanın bir arkadaşımızın çığlıkları yankılanıyordu her yerden.

    Kalkar kalkmaz onlara doğru ilerledim, gördüğüm manzara inanılmazdı. Mayını hep duymuştum, hayalini kurmuştum, ne kadar zarar verebileceğini biliyordum. Ama arkadaşımın mayına basacağını, benim de ona yardım edeceğim aklıma gelmemişti. ismini bilmediğim arkadaşımın sağ bacağı, kanlar içindeydi. Biz her ne kadar yardım etmek için çırpınsak da elimizden bir şey gelmiyordu. Tabii rütbeliler daha önce aynı olayları yaşadıkları için, bizden daha tecrübelilerdi. 15-20 dakika içinde helikopter geldi ve arkadaşımızı alıp gitti.

    "Hayat bu kadar acımasız" dedim kendi kendime. Belki bu mayını buraya tuzaklayan itirafçı oldu pişman oldu. Hatta şimdi devlete çalışıyor ama tuzakladıgı mayın, bir gencin tüm hayallerini aldı gitti...
    ···
  11. 36.
    +1
    Rezerved
    ···
  12. 37.
    +1
    Rezerve 10
    ···
  13. 38.
    +1
    devam et kanka
    ···
  14. 39.
    +1
    Artık çatışma bitmiş, kaçanlar kaçmıştı, her zamanki gibi. Yerimize başka bir timin gelmesiyle, biz hızla ve eğilerek hendekleri boşalttık. Karakola geldiğime hiç bu kadar sevinmemiştim. Acıkmış ve susamıştım... Karakolun ışıkları sönüktü her zamanki gibi. Biz ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra hazır kıta beklemeye başladık. Hava karardıktan sonra hiçbir olay olmamıştı. Biz hazır kıta beklerken, bazıları çatışma anılarını büyük bir heyecanla birbirine anlatıyordu.

    Bizim çocuklardan biri, "Pkk bir karakolu basarken, havanlarla saldırmış" filan dedi. Ben de "yok daha neler, tank filan da gelmiştir" deyip dalgaya almıştım. Evet o sallıyordu. O da bunun farkındaydı. Ama yalanını yutmak istemiyordu. O ara karakol komutanı içeri girdi, "ulan millet dışarıda pusuda, sizi koruyor. Siz burda laf ebeliği yapıyorsunuz. Size ne ? adamlar tankla gelir, topla gelir. Siz onlara nasıl karşılık vereceğinizi düşünün" diye bizi sertçe azarladı. Biz her zamanki gibi, kafalar önlere eğik, düşünme pozisyonu geçtik. Biz o ara hiç konuşmadık. Fırçayı da yiyince susmuştuk. Sabaha karşı hava aydınlanmadan nöbet değişimi oldu. Karşı tepeler gözükmüyor, ordalar mı gittiler mi bilmiyorduk. Hava aydınlanmaya başlamıştı... Güneş insana vurdukça sanki üzerinde buz varmış da çözülüyormuş gibi oluyordu.
    ···
  15. 40.
    +1
    Rezzzzzz baboli Rezzzz.
    ···
    1. 1.
      +1
      iyi okumalar panpa
      ···
    2. 2.
      +1
      Helal et. Panpalarım sözlükte uzun zamandır adam akıllı hikaye görmüyoruz artık caps şukulamak yerine hakeden yazarlara verin şukunuzu.
      ···
  16. 41.
    +1
    Panpalar hazırda 6 part var kedilerimi beslemeye bacaya çıkıyorum geldiğimde okuyan varsa seriden atacağım.
    ···
  17. 42.
    0
    Rezerve
    ···
  18. 43.
    0
    Rezerve
    ···
  19. 44.
    0
    Rezervasyon
    ···
  20. 45.
    0
    up up up up
    ···