/i/Soruları Alayım

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    iddia ediyorum, benden daha mutsuz kimse yoktur ulan! Ciğerim soldu mutsuzluktan, günlerdir süratım asık. Fakirlikten arkadaşlar arasında adım donanımhaber ölücüsüne çıktı demek isterdim ama benim hiç arkadaşım yok. Sorun ulan!
    ···
  2. 2.
    0
    Gördünüz mü? Kimse yanıt veremiyor. işte böyle bir mutsuzum ben de... Hüzün kelimesindeki "ü"leri bile gülücük sanıp kıskanıyorum. Anlayamazsınız ulan beni! ASLA!
    ···
  3. 3.
    0
    Sağlığından dem vuran bir yazar "Ağaçların bile sıhhatini kıskanarak yürüyordum o yoldan" demişti heyt be!

    Seni daha iyi anlıyorum yazar! Nerde o eski yazarlar be! O kadar mutsuzum ki bu coşkunluğum bile sadece yazıda, içimde ise.. bambaşka bir distopya var...
    ···
  4. 4.
    0
    Bazen bir an geliyor, sebepsiz bir mutluluk mesela. Allah allah diyorum insan hiç sebep yokken mutlu olur mu? Yürüyorum yolda, bir sigara yakıyorum ve düşünmeyi sürdürüyorum "bu his neyin nesi acaba" diye. Baharın yaklaşmasının kıştaki ilk esintileri olabilir miydi bu mutluluk kırıntısı! Sanmam, çünkü ben her zaman kış mevsimini severim.

    Sonra bunun acaba uğursuz bir hastalık olup olmadığını düşünüyorum iyiden iyiye. Hormonlarım mı bozuldu acaba? Neler oluyor bana? O esnada sigara tutan elim ironik bir şekilde göbeğimden kalbime seri hareketler ile sıhhat yokluyor adeta. Bu anlamsız çabam yürüyüşümü de durduruyor tabi. Sonra etrafıma dönüp içimde var olduğunu zannetmediğim sıhhati etrafta aramaya koyuluyorum.
    ···
  5. 5.
    +1
    Lanet bahar yüzüme tatlı tatlı okşarken ben bu esintiyi hissedemiyorum çünkü sebepsiz mutluluğumun coşkunluğu baskın geliyor. Düşün işte, bu hissi bile yakalayamıyorum o denli arsız bir mutsuzluk bu. O denli arsız bir mutsuzluk ki, faili meçhul bir mutluluğu bloke eden!

    Tereddütlerim beni yeniden mutsuzluğa sürüklüyor sonra. Yürüyüşüm karşıya geçmenin güvenli olacağı seyrekliğin ani dönüşü ile tutarsızlaşıp sendelercesine yolumdan saptırırken bir anlığına içimde bir heves kıpırtısı beliriyor. Şurada durup bir aracın bana çarpıp karizmatik bir salto ile öldürmesi fikrini sorguluyorum.
    ···
  6. 6.
    0
    Hayatın save dosyası olmadığını bildiğimden, sahneyi geri saramayıp öldüğümle kalacağımı; karizmatik olmayan vücudumun ben yere konduğumda araba çarpıp ölenlerin %93'ünde olduğu gibi altına işemiş veya düçtüğünde ağzının suyu akmış halde öleceğinden ötürü ilk başta uçarak yaratacağı karizmayı da yerle yeksan edeceğinden, vazgeçiyorum. KORKAKSIN BEN!
    ···
  7. 7.
    0
    Ve ayrıca ölmekten çok korkuyorum tabi ki. Karşıya geçerken etrafımı dilenci veletler sarıyor. Ne de güzel profesyonel mazlum şu veletler! Uzatıyor mendili öyle bir "ağbi" diyor ki! Çocukcağız bunu oyun sanıyor, kendisi mutsuz bile değil belki, oyun yapmış mendili koşturup uzatmaya ve coin elde etmeye çalışıyor esasen. Şuncağızcık bir çocuk bile hissetmediği mutsuzluğu tokat gibi çarpıyor şehir yaşantısını. Halbu ki ben, ki mutsuzluğun Lordu; gün boyunca insanlara gülümsüyor veya üzülse bile en iyi ihtimalle kızgın görünüyor (ki kızgınlık, sinir harbi galibiyeti vesilesiyle zafer ve haliyle mutluluk getireceği için bir nevi mutluluktur), yekün olarak hiçbir hüzün parçasını belli etmiyor, anlatmaya çalışsa bile sohbeti domine etmeye üşenip karşısındakinin isteği doğrultusunda muhabbeti sürdürüyor, ve vakit geceyi bulup sefil bir sözlüğe içini döküp rahatlayamıyor... Bir sığınmacı veledin istemdışı oyunu başarısı sergileyemiyor işte yav hüzünlüyüm ulan anlamıyor musunuz!
    ···
  8. 8.
    0
    Dolup dolup deposu taşan insanların mutsuzluğu gözyaşları halinde belirir insan vücudunda bilirsiniz, tipik bir insan yetisidir bu. insanlar çaresiz hissettiklerinde vücutlarından tuz, mineral ve sıvı kaybetmek suretiyle tepkilerini ortaya koyup rahatlarlar. Belki de fazla tuzlu yemişlerdir.

    Bense sevgili dostlarım, o denli beceriksiz, o denli kabiliyetsiz biriyim ki.. AĞLAYAMIYORUM. Açamıyorum o musluğu ne yazık ki. iki koli üç katlı peçeteyi tıkış pıkış yutmuşumcasına sıkışık ve kabız bir ruh halimde debelenip duruyorum, ancak ağlayamıyorum da. Kıskanıyorum tüm ağlayanları, kahrolunuz! Ooh, ne güzel bir son çare! Sen git, çabala ya da çabalama çözüm bulama, hiçbir ilerleme kat edeme, ama hoop! Ağla ve rahatla, ne beleş iş! Sonra o rahatlamanın verdiği enerji ile sorunlarını çözebil, Ne âlâ memleket.

    Bense kıvrayanım, bir ruh müshili bulamayayım, sıkışayım sıkışayım da patlayamayayım, hiçkimseye de bulaşmayayım. Susayım, ağlayamayayom, rahatlayamayayım da.. Öf..
    ···
  9. 9.
    0
    Bir şeylerin sona ermesi gerekiyor, ancak çok uzun süre sona erecek olan şeyin ne olması gerektiğini bulamayanlardan mısınız siz de? Ölüm, bir seçenek olarak göz kırpıyor değil mi.. Karşıdan karşıya geçerken aklıma gelip de hiçbir zaman cesaret edemeyeceğim bu seçenek üzerinde biraz daha düşünüyorum.

    Kalabalık biraz daha tenhalaşıp yürüyüşümü yönlenmediği bir an içim bu defa ölümüme sıkılarak seriye bağlamayı sürdürüyor. Vah vah, ne iyi insandım oysa ki ben. Ben var ya ben, dünyada sadece kendisi gibi insanlar olduğunda sorun çıkmayacaklardanım. Durun önce size bunu açıklamak isterim.

    insanları çok çeşitli seferler sınıflandırırız değil mi? Irk, ulus, efendime söyleyeyim burç, yaş, taşralı, şehirli, vesaire vesaire. Öznel yorumlarımızı da katarız üstüne mesela; iyi, kötü, yakışıklı, sakin.. Tüm seçenekler belirli bir şey için hiçbir vaatte bulunmuyor o da şudur: hangisi en sorunsuzu. Mutsuzluğun Lordu, sevgili ben, şöyle bir kıstas düşünürüm bir insanı inceleyeceğim zaman: dünyada sadece bu kişi olsa dünya nasıl bir yer olurdu? Aynı açgözlülük insanları birbirine kırdırır mıydı, aynı kibir insanları birbirine sürat çevirtir miydi, aynı koketri insanları beğenmekten alıkoyar mıydı diye vs vs düşünürüm.

    Sevgili dostlarım, işte brn kendim: bendeniz dünyanın en mutsuz adamı öyle bir insandır ki, herkes kendisi olsa dünya olağanüstü güzellikte bir yer olurdu, Kimse kimseyi kıskanmaz, herkes herkesi sever, hiçkimse hiçkimseyi üzmez, her biri bir diğerine bağlanırdı. KEŞKE beni tanısanız be! Cillop gibi bir insanım ben esasen.
    ···
  10. 10.
    +1
    Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman, ve uyku bana gelmiş numarası yaptı. Birazdan kalitesiz bir uykuya dalmak üzere yatağa yatacağım fakat uyuyamayacağım gibi kaliteli bir güne de uyanmayacağım.

    Bir dakika bir dakika, boğazlanan bir çocuğun kanı nasıl akar ki? Ne demek istemiş sevgili şair orada? Ben hiç bığazlanan bir çocuğun kanını görmedim. Yavaş akıyorsa vaktim çok yavaş aktı, çünkü sıkılmaktan ötürü geçmedi bir... Hızlı akıyorsa vakit hızlı geçti çok, doğduk büyüdük nerede olduğumuzu şaşırdık be yahu!

    Kendi cehaletimden de utanayım da öyle yatayım madem. Hoşça kal sözlük. En okunmayan, en giblenmeyen, en mutsuz kardeşiniz bendeniz benim nickim komik değil; iyi geceler diler!
    ···
  11. 11.
    0
    Bir tür uyumsuzum galiba. insanlara ağız tadıyla ırkçılık yaptırmıyorum mesela. Hiçbir zaman kabileci olamadık, bu evrensel bakışa sahip olmanın desavantajını hep çektim de. Dünya resmine şöyle bir bakmak insanların neyine yetmiyor anlamıyorum. Bir toz zerreciğindeki bir toz zerreciğiyiz oysa. Genellemek, hayatta kalmak için gerekli bir insan içgüdüsüydü evet. Fakat artık buna ihtiyacımızın olmadığı çağlara girmekteyiz. Ben bu çağa önceden adım atıp fazls mı ileri gittim, yoksa bu içgüdüyü kaybederek fazla mı geri kaldım? Bilmiyorum fakat bildiğim bir şey varsa o da mutsuz olduğum.
    ···
  12. 12.
    0
    insanın kendine ayırdığı o küçük sevimli, en sevilen aktiviteyle geçireceği vakitler vardır bilirsiniz. Tıpkı bunun gibi, hüznümün dibini deşeceğim bir vakti brkliyorum mesela. Diyorum ki gece olsun, hüznümün üstüne eğilip bu modu yaşayacağım diye. Gece gelip çatıyor, bir şeyler gözüme iyi görünmeye başlıyor. iyi olmak için yeterli olmayan ancak hüznü yaşatmayacak derecede de ileri giden. işte öyle bir "çizgi tutturamayan"ım ki sevgili dostlar, bu da ayrı bir bayıyor içimi..
    ···
  13. 13.
    0
    Normalde tam bu noktada sebepleri sıralamam gerekiyor değil mi?
    Şöyle ki, öyle çok "taraf" yarattınız ki ey insanoğlu, sizlerin taraflarınız gereği hassasiyetlerinize dokunmaksızın tarafsız kalınmıyor. Hiçbir bulaşıklık sergilemeden sebepleri sıralamam olanaksız, ve beni kahpe hassasiyetlerinizin boş tartışmalarına sürükleyemeyeceksiniz, bu sefer değil... Beter olunuz.
    ···
  14. 14.
    0
    Sizler sergileyememenin sergilenişiyle sergileyememeyi anlayabilecek kadar yalanlara öyle kanar haldesiniz ki, sözkonusu hüznü algılamak için algınıza düşmesi gereken bu fikir, fikiryatağına erişmiyor bile.
    ···
  15. 15.
    0
    Sürüden ayrılanı kurt kapar derler. Peki kurt sürüsünden ayrılanı?
    ···
  16. 16.
    0
    Sanayileşen neslin ihtiyarlarının küçük fantezileri vardı bilirsiniz. Pek çoğumuzun tarımsal hayattan sanayileşen hayata geçen anababaları, ağabeyleri ağablayları vardır. Bunlar hayatların sonunu, terk ettikleri yaşama dönme arzusu ile mesela "alacağn bir bağ bahçeğğ, ohhğ" diye tasarlarlar. Peki ya sanayiden enformasyon çağına geçen bizler yaşlanırken neyi arzulayacağız? "Şöyle bir fabrika olsa da çalışsak mı?" hoğm? Bir dakika bir dakika, zannediyorum ki biz de bağa bahçeye dönmek isteyeceğiz. Neden mi? Bize sergilenen bu oldu hep çünkü ve biz sergileyemeyişin bile sergileyişiyle sergileyemeyişe kananlardandık evet. O zaman tarımsalda doğan ve orada kalmaya çalışan onlar nereye dönecek? Avcı toplayıcıya mı, yoksa sergileyici tarımcılığığa kı bu sefer? Bilemedim.
    ···
  17. 17.
    0
    Günler geçmekte ve ben hala deli bunalmaktayım. O denli hareketsizim ki artık, kaslarım herhangi bir eylem fikrinde bile sızlamakta, harekete karşı adeta direnmekteler. Zıplayan şu lastik toplar gibi oldu moralim. Saçma sevinçler aniden gelip birkaç dakika kalıp gidiyorlar.

    Kimileriniz bu ruh halini durgunluktan mutluluğa geçiş olarak adlandırabilir fakat bunun böyle olmadığını size şöyle açıklayayım: Bu, tanrının yüce taşaklarını zıplatarak benimle alay etmesidir, bu bana mutluluğun ve neşenin "var" olduğunu gösterip vermemektir. Ruh halimi kötü de olsa stabilize tutmamı engelleyip yıldırıp yıpratmak için yapılan sürtünme kuvvetidir.. Mutluluk bile mutsuzluk getiriyor artık. Sanırım seçeneklerimi gözden geçirip kendimi köprüden aşağı serin sulara bırakmalıyım. Gerçi düşerken vazgeçip pişman olup yine üzülüp sonunda bunca şeyin bitecek olmasına yine sevinemem ben..
    ···
  18. 18.
    0
    Önceleri biraz umudum vardı ya, Küçükken bile, mesela küçükken brlli bir yıldız takımına bakarken (genelde Orion'a hatta kemerine denk gelen kısma) o esnada aynı tuıleız takımına bakıp oraya bakan başkalarını düşünen birileri var mıdır diye düşünürdüm hep. Bu gibi bir his ortaklığı arzusu beni hop motive ederdi.

    Taa ki bugünlere kadar sevgili dostlarım... Artık böylesini dahi düşünemiyorum, karamsarlığımın beni ittiği yalnızlık öyle bir boyutta ki, herhangi bir şekilde herhangi bir his birliği kurabileceğimi sanmıyoum..
    ···
  19. 19.
    0
    Daha önceleri binlerce kişi binlerce sefer; bir kor ateşini kendi acısıyla bağdaştırıp aksettirmeyi başarmıştır. Ben aynı hissiyatla, aynı bağıntıya çok benzeyen bu hissi anlqtan özgün bir fikri nasıl bulacağım bilmiyorum, üstelik acılarım cidden gerçekten böyle bir kor halimdeyken. Zaten kafam yeterince güzel, heyt bee! Öf!
    ···