-
176.
+2 -3yamuk ağzına soktuğumun züt lalesi.her görüşümde elim ayağım titriyo sinirden kendi kendimi gibesim geliyo amk.
-
177.
+3 -3halkın örnek alacağı, entellektüel düzeyini feyz alarak yükseleceği yerde uzaklaştığı adamdır
kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş. -
178.
+1 -1@152 zahmet edip okumak yerine doğruca sövmeye kalkışacağını biliyorum ama ben yine de sana cevabı murat zelan'ın konuyla ilgili bir yazısıyla veriyorum zütüm (afilifilintalar.com'dan alıntıdır);Tümünü Göster
--spoiler--
Oscar Wilde, 1882 yılında Kuzey Amerika’da konferanslar vermek üzere tura katılır; Vahşi Batı’daki tur boyunca sıklıkla sisler içinde patlayan barut fıçıları ve silahlar göreceğini umar. Fakat gezi hiç de umduğu gibi geçmez. Nihayet konferans vereceği salona gelir. Oldukça ferah ve tertemiz bir salon… Tam masasına oturduğu anda, şaşırtıcı bir manzarayla karşılaşır. Karşısında bir piyano ve duvarda asılı koca bir levha vardır. Üzerinde ise büyük harflerle şöyle yazar: “Please don’t shoot the piano player. He is doing his best.”
“Lütfen piyanisti vurmayın; o, elinden gelenin en iyisini yapıyor.”
Türkçede az kullanılan bir deyimdir bu. Zaten, kullanıldığında da kısaca “Piyaniste ateş etme” denir. Çoğu kez, hedefini şaşıran kimseleri ikaz etmekte kullanılır. Hatta, yönetmenliğini François Truffaut’nun, başrolünü Charles Aznavour’un üstlendiği ve tam da bu söze gönderme yapan 1960 yapımı “Tirez sur le pianiste – Piyanisti Vurun” isimli Fransız yapımı bir film de vardır.(*)
“Fazıl Say da arabesk bir ruh taşıyor, hem de dibine kadar!” başlıklı yazımdan sonra bazı kişiler, doğrudan doğruya “piyaniste ateş etme” demeseler de, Fazıl Say’ı eleştirmenin benim haddim olmadığını ifade edince, bu meşhur sözü hatırladım.
Sanırım, “Fazıl Say” meselesi etrafındaki bazı boşlukları doldurmam gerekiyor.
Öncelikle şunu belirteyim: Ben, arabesk sever biri değilim. Hayatım boyunca da olmadım. Arabesk dinleyen kitlenin, bulundukları yere, kaderine isyan eden, bununla birlikte “yükselme” derdi taşıyan insanlardan teşekkül ettiğini düşünürüm. Bana göre arabesk varoş gibi, gecekondu gibidir. “Kentlidir” ama “kent soylu” değildir. Bu bakımdan, Fazıl Say dahil, arabeskin düşük nitelikli olduğunu savunan insanlarla bir masa etrafında otursak, genelde mutabık kalacağımızdan kuşkum yok. Hem ben, Fazıl Say’ın argo konuşmasıyla da ilgilenmiyorum. “Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum” açıklamasına, “ayıptır, aile var, bu halka ve arabeske yavşak diyemezsin” babından bir tepki göstermiyorum. Gösterseydim, “müziği yüksek, ağzı düşük” türünden tezatlara dikkat çeken cümleler kurardım. Kaldı ki, bana göre argo uyarıcı ve sarsıcı etkileri nedeniyle oldukça işlevseldir.
Peki, ben işin neresindeyim? işin neresinde olduğumu söyleyeyim ki, “Dünyaca ünlü yüksek değerimiz Fazıl Say’a siz nasıl olur da ‘piyanist şantör’ dersiniz” türü yüksek derecede hayret içeren, ama yüksek derecede zekâ kırıntısı barındırmayan bir noktada odaklanan tepkiler vuzuha kavuşsun.
Bir kere şu var: Fazıl Say’ın bugüne kadar verdiği röportajlarda yankı bulan ve ben dahil birçok kişinin tartıştığı beyanlarının hiçbiri müzikle, hele ki “yüksek müzikle” ilgili değil.
“Türkiye rüyalarımız öldü… Biz yüzde otuz, onlar yüzde 70… islâmcılar kazandı… Tüm bakan eşleri türban takıyor… Çankaya’daki davete bile beni çağırmadılar… Başka yere taşınmayı düşünüyorum…”
22 Temmuz sonrası ardı ardına söylediği polemik düzeyindeki bu siyasal saptamaların müzikle nasıl bir ilgisi var? Tepki gösterirken, “Bir dakika şimdi, Fazıl Say dünya çapında bir müzisyendir” diyenler bu sözlerde nasıl bir müzikalite, nasıl bir müzik ruhu buluyorlar, anlamak güç. Kimin tarafından söylendiğini bilmesek, bu sözlerin doğrudan doğruya bir müzisyene, üstelik yüksek değer atfedilen bir müzisyene ait olduğu iddia edilebilir mi? Çok mu kıvrak, çok mu melodik, çok mu dâhiyane bu sözler? Müzik bunun neresinde? Deha bunun neresinde? Adam Türk müziğini, batı müziğini, klagib müziği filan tartışmıyor. Düpedüz siyasi pozisyonunu deklare ediyor: “Biz yüzde otuz, onlar yüzde 70” diyor, kendini oturttuğu siyasi tabanı işaret ediyor. “Piyaniste ateş etme” demeye getirenlerin gözden kaçırdığı gerçek işte bu: Piyanist uzun zaman önce piyanosunu terk etti ve düelloya katıldı. Piyanist artık “klavyede” oturmuyor, “tetikte” dolaşıyor… Önüne geleni düelloya davet ediyor, sağa sola ateş açıyor. “Türk halkının arabesk yavşaklığı” ve “Sezen Aksu”, giriştiği düellolarda seçtiği hedeflerden yalnızca ikisi…
Birlikte konser verdikleri günden bu yana geçen iki yıldan fazla zamanda sus pus oturmuşken, Sezen Aksu referandumda evet diyeceğini açıkladıktan hemen sonra, korkuluk gibi, Aksu’nun karşısına dikildi. “Böööö!” Açıkça tehdit ediyor, şantaj yapıyor. Bu ülkenin en itibarlı sanatçılarından birini siyasal olarak karşı cephede görmek onu kudurtuyor ve haddini bildirmeye girişiyor. Çocukça bir tavırla, kitlelere, “Sezen Aksu evet dese ne olacak ki, o zaten doğru dürüst şarkı bile söyleyemiyor” demeye getiriyor. Yaptığı şeyin, temelde, koca koca generallerin kendileri için tehdit olarak gördükleri bazı gazetecilerin itibarını zedelemek gayesiyle andıç hazırlamasından hiçbir farkı yok. Bu da bir çeşit andıç; bir Fazıl Say andıcı…
Fazıl Say’ın derdi kesinlikle ülkedeki müzik ikliminden dem vurmak değil. Nitekim “arabesk yavşaklığı” tezini, sonradan çıktığı bir televizyon programında tek bir kelime sosyolojik ve tek bir kelime mugibi ölçüye dayanak yapmadan, doğrudan doğruya “AK Partililer de arabesk dinler” gibi bir çıkarsamaya vardırdı. Fazıl Say, bir iklim değişikliği geçiriyor; müzikal iklimden siyasal iklime doğru evriliyor.
Önemle vurguluyorum: Fazıl Say büyük bir müzik adamı veya büyük bir piyanist olarak konuşmuyor, “yüzde otuz” olarak konuşuyor. Piyanosunun başına müzisyen olarak oturuyor belki, ama piyanosunun başından kalktıktan sonra “yüzde otuz” olarak dolaşıyor ortalıkta. işte bu yüzden, piyanosunun başındaki o biricik Fazıl Say’ı değil, “Yüzde Otuz” Fazıl Say’ı eleştiriyorum ben. Es kaza düellonun içinde kalan piyanisti değil, bütünüyle düellonun tarafı olan “silahşor piyanist” Fazıl Say’ı.
Ortada dönen filmin hikâyesi aşağı yukarı böyle… Bu sebeple, kimse bana izlemekte olduğumuz filmi, “müzikal” diye yutturmaya kalkışmasın: Bu filmde nefret var, intikam var, entrika var, politika var; fakat, bu filmde müziğe dair hiçbir efekt yok. Bu film, piyanistin silahşorluğa soyunduğu tuhaf bir westernden başka bir şey değil.
Şunu kabul etmeliyiz; Fazıl Say, Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın hayatında bir “müzik adamı” olarak sahne almadı; müziğiyle tartışılmadı. Fazlasıyla “magazin adamı” olarak boy gösterdi, ama o kısmı geçiyorum. O, bu ülkede yaşayan insanların hayatına daha çok siyasi bir figür olarak eklemlendi. Üstelik “yüksek siyaset” yapan bir figür olarak değil; düpedüz, ucuz siyaset yapan bir partizan olarak, bir CHP militanı olarak… inanın bana, Fazıl Say düzeyinde siyasal analizler yapabilmek için dünya çapında bir yüksek değer olmaya gerek yok. Fazıl Say ayarında analiz yapmak için Canan Arıtman olmak yeterli, vesselam.
--spoiler--
sen de fazıl sayla beraber gibtir git. -
179.
+1 -2muallaknin biri
-
180.
+1 -2yavşaklığından utanıyorum
-
181.
+1 -1kendisi halki ve begenilerini hor gören elitist bir huur cocugudur. elestirdigi gencebay'in müzik ufkunun u'suna dahi sahip degildir, dar görüslü, at gözlüklüdur, ruhu ve beyni de ergen bir pictir.
-
182.
+2babaya sataşmış
tiz kellesi vurula :():/) -
183.
+1 -2kodumun trollü, lan orhan baba o piyanoyu alır blok flüt niyetine çalar adam ol zütelek!!!
not: rock metal dinlerim orhan baba dinlemem -
184.
+1 -1agır sorunları var bu adamın. kendini müzik otoritesi sanarken türk halkı tarafından pek giblenmedigini görünce "sizin dinlediginiz müzik tak zaten,pis" tarzı laf atmaya kalktı. baktı hala gibleyen yok orhan babaya laf attı. köyün delisi amk. he deyin geçsin.
-
185.
+1 -1senin sülaleni giberim huur cocuğu .. orhan babanın sazını sokarım zütüne
-
186.
+1yiyorsa tatlı ipraama böyle bişe desin bakam. ona diyemediğinden orhan babaya saldırıyor arkadaş...
-
187.
+1 -2@153 her insanın meslek ayrımı yapılmaksızın felsefe, sanat, spor ve özellikle siyaset gibi konularda fikrini beyan etme hakkı vardır. neden özellikle siyaset? çünkü yönetilenlerin politikaya dair fikirlerini aktarması yöneticiler için gerçekten kuvvetli bir baskı unsurudur. bu baskı unsuru olma durumu sivil toplum örgütleri, halkın ileri gelenleri veya her hangi bir grup kişi tarafından sağlanabilir. iyi bir demokratik yönetim için gereklidir.
demokrasilerde "depolitizasyon"(halkın politikaya katılımını engelleme veya ilgisiz kalmasını sağlama) demokrasinin özüne zarar verir. depolitizasyon, devlet eliyle, halktan bir kısmının müdahelesiyle ve ya halkın refah düzeyi yüksek olması nedeniyle politikaya katılmaya gerek duymaması şeklinde olabilir. faşist rejime giden yoldur.
sanatla ilgili kısma gelince:
fazıl say uluslar arası alanda kabul görmüş başarılı bir sanatçı. orhan gencebay da halk adamı şarkıcı amk
bir gün cristiano ronaldo kalkıp "x futbolcu pas atmayı bilmiyor" veya "y basketçinin kondisyonu çok zayıf" dese pek bişey diyemezdim herhalde * -
188.
+1 -1@163 fazil say usta bir icracidir, enstrumanisttir, yani sarkici nasil yorumcuysa o da bir enstrumanist olarak icracidir sadece. bundan öteye de gidemez.
orhan gencebay ise 1000'in üzerinde saheser yapmis usta bir bestekardir, baglama virtüözüdür, telli calgilarin hemen hemen hepsine hakimdir, müzik yönetmenidir, son olarak da yorumcudur. orhan gencebay bu ülkeye malolmus bir sanatcidir, fazil say ise bu ülkeyi icine sindiremeyen elitist bir pictir. -
189.
+2 -1@164 bu ülkeyi içine sindirmek, türk kültürünü faşist bir biçimde 'en iyi, üstün' ilan etmek mi yoksa fazıl say gibi kendi halkını eleştirmek mi sence daha faydalı?
-
190.
+1@165 fazil say halkini elestirmiyor, begenileri dolayisiyla yillardir resmen asagilamakta ve hor görmektedir. ben de bir cok konuda halkimizi elestiriyorum, ama asla cikip da "sunu sunu yaptiginiz icin sizler ahmaksiniz, vay ben bu ülkenin haline, hay amk ben gidiyorum ne tak yiyorsaniz yiyin" tripleri atmiyorum. fazil say cözüm üretmeden tak atan zatin tekidir.
fazil say ismini bir kac sene öncesine kadar duymadim bile, sanatiyla ön plana gelmesi gerekirken saga sola tak atarak tanitti kendini, zaten ondan da öteye gidemez.
konumuz müzige gelince de 300 senelik klagib besteleri ustaca icra etmek üstün müzisyen kimligi vermiyor kimseye. o icrayi türkiye'de yapan baska insanlar da var, ama onlar saga sola tak atma geregi duymuyorlar edep geregi. fazil say gercek isi olan müzikle genis kitle kazanamayinca neye saldiracagini sasirmis ergen tripli zavalli bir huur cocugudur.
ayrica müzigi siniflandirip türlerin arasinda klas ayrimi yapmaya calismak ise en büyük cahillik ve fasistliktir benim gözümde. müzigin dili, dini, klas ayrimi yoktur. müzik bir bütündür. -
191.
+1evet bazen kendi düşüncelerinde faşizanlık yapıyor (bkz: ateizmin dogmatikleşmesi) haklısın, ve ayrıca üslubu da sert.
ama haklı olduğu konular da var. başbakanla ve mevcut ideolojisiyle ilgili görüşleri vs.
arabeski ve türk popunu sevmiyorum, hep aynı laga luga ama tabii o böyle demedi yavşak dedi kızdırdı milleti. gerçi belki de reklam yapmak için bilinçli söyledi bilmiyorum. neyse .. -
192.
+1gibtirsin gitsin keto kılıklı.amk sanatçı sadece marjinal işler yapan şahıslar olarak adlandırılmaması lazım amk. sanatçı kavramı farklı.
-
193.
+1dıbına kodumun fakin ashol
-
194.
+1 -1kendini müzisyen sanan adam ama aslı öyle değellllllllllll
-
195.
+2 -1ona buna çamur atmakla adam olunmuyo oç seni
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 22 11 2024
-
hayat artigi anani bacini
-
cccrammsteinccc adlı yazarın top oldugunu duydm
-
2020 de dogan cocuk 4 yasinda
-
kar yerine meteor yağsa da
-
sınıfı kuzuya çeviren öğretmen
-
aylık 45 bin tl maaşım var ama
-
niyet ettim silik yemeye
-
zütte tak olmaz lan yavşaklar
-
herkes koyumden arsa satip gidiyor
-
allahı sevmiyor değerlerini benimsemiyoruz
-
karıma zütümü yalattım
-
nefretsiz yaşamak her şeyle herkesle barışık
-
bıktım bunaldım çatışma
-
conor suçlu bulundu
-
karım bana zütünü sildiriyor
-
nerde dalyarak var mod yapıyosunuz
-
incel öfkesi
- / 1