0
* Farkındalık bir şey yapmaya çalışmak değildir.
•
iyi bir insan olmaya çalışmak değildir.
•
Hareketlerine çeki düzen vermeye çalışmak değildir.
•
Kibar olmaya çalışmak sakin olmaya çalışmak da değildir.
Farkındalık sadece ve sadece normal yaşantınıza devam ederken yaptığınız her şeyi izlemeye çalışmanız ve şahit olmanızdır.
Hırsızlık yapıyorsanız yaptığınız hırsızlığı izlersiniz. “Şu an hırsızlık yapıyorum” . Cinayet işliyorsanız “Şu an cinayet işliyorum”. Birini seviyorsanız “Şu an birini sevmeye başlıyorum” ya da biriyle tartışıyorsanız “şu an arkadaşımla tartışıyorum” diyebilmektir. Elbette bunu diyebilmek için kendimize sanki dışarda bir kamera varmış da oradan bakıyormuş gibi tepkisiz ve yorumsuz izlemeliyiz.
Unutmayın farkındalık uygulamaları ile amacımız ;
- Yorum (insanlar veya olaylar hakkında yorum yapmak)
- Önyargı (insanları veya olayları yargılamak)
- Kendinden ve sevdiklerinden bahsetmek (Sana Sorulmamasına Rağmen )
- Sana sorulmadan konuşmak (Ben burdayım demeye çalışmak , Kendini Kanıtlama çabası)
Bu dört olguya suçüstü baskın yapabilmek amacıyla (tam bu olguları yaparken) dışardaki kameradan kendimizi izleyip;
- Hop ne yapıyorum ben? Bunu yapayı ben istemedim ki?
Deyip bizi kontrol eden mekanizmanın bize neler yaptığına şahit olmak ve her yakaladığımızda enerji toplamaktır. Bu topladığımız enerjiler ile de Kuantum mekanizması sayesinde isteklerimizi gönderip hayatımızın yönetimini tamamen ele almaktır.
Burada en önemli husus “BiRŞEY YAPMAYA ÇALIŞMAMAMIZDIR”
Hayatımız nasıl devam ediyorsa aynen öyle devam edecek. Rutin bir günümüzü yaşayacağız. Yine sinirleneceğiz yine kavga edeceğiz yine tartışacağız yine önyargılı davranacağız yine insanlarla dalga geçeceğiz yine geçmişten hatıralar gözümüzde canlanacak ve üzüleceğiz. Tek fark bunları kamaraya kaydedermişcesine tarafsız bir gözle dışardan izleyip şahit olacağız.
Sonrada kontrolsüz davranışlarımıza şahit olup “GÜLÜMSEYECEĞiZ” ve “YAKALADIM iŞTE FARKINDAYIM KONTROLÜ KAYBETMiŞTiM “ diyeceğiz.
Bu şahitlik (tanık olmak) bizim neler yaptığımızı FARKETMEMiZi sağlayacak. Farkındalık bir oyun gibidir. Sadece kendi yaptığımız hareketleri, düşünceleri duyguları ve ağzımızdan çıkanları izleyip kaç tanesini farkında olarak yapıyoruz kaç tanesini yapmıyoruzu tespit edip puan toplamak gibidir.
Yakaladığımızda 1 puan alacağız. Kaçırdığımızda ise “Tüh kaçırdım dersek” 5 puan kaybedeceğiz. Fakat kaçırdığımızda “pişman olmak yerine” sadece “gülümser isek” ve bu kaçırmanın bizim için daha da güzel olduğunu anımsarsak 10 puan alacağız.
Evet oyunumuzun kuralları kısaca bunlar. Farkındalığın temel mekanizması pişman olmamaktır. Çünkü bu evrende her şeyi aslında siz düşüncelerinizle ve ağzınızdan çıkanlarla oluşturuyorsunuz. Fakat bu süper gücünüz başka bir mekanizma başka tarafından kontrol ediliyor. Eğer bu mekanizmanın FARKINDA olursak ve kontrolü geri alırsak, işte o zaman bu evrende her zaman bizim istediklerimizin olduğuna da şahit oluruz ve isteklerimiz ile hayatımızın hakimi oluruz.
Farkındalık uygulamalarına ve eğitimine başlamadan önce çok önemli bir kuralımız var.
“BEN BUNLARI BiLiYORUM” dememek. Bu cümle sizi farkındalıktan daha çok uzaklaştıracaktır. Bu kitapta anlatılanlar bilinmesi veya bilinmemesi için yazılmış şeyler değiller. Bu kitap bilim kitabı değil. Sadece bir oyunu ve kurallarını anlatıyor.
Siz bunu söylemeden ben “HiÇBiRŞEY BiLMiYORUM” diyerek puanımı alayım. Yoksa “Kendini kanıtlama çabası” devreye girer ve golü yerim.
Farkındalık yapılan her işi atılan her adımı aklımıza getireceğimiz her düşünceyi ve duyguyu “farkında” olarak yapmaktır. Yani anda kalmaktır. Mesela çay içiyorsunuz. Sadece çay için. Eylemle bütünleşin. Çay bardağına dokunuyorsunuz elinizle alıyorsunuz yudumluyorsunuz midenize iniyor. işte farkında olarak çay içtiniz. Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz. Sadece anı yaşarsınız. Çay içme anını. içtiğiniz en güzel çayı içtiniz.
Yürüyorsunuz. Farkında değilsiniz ne yaptığınızın. Çünkü farkında olmanız için durmanız gerekir. Ancak durduğunuz zaman yürüdüğünüzü fark edebilirsiniz. Bunu deneyin. Yolda yürürken birden on saniye kadar durun ve bekleyin sonra yürümeye devam edin. Bilinciniz tazelenecektir.
Hepimiz aslında içimizde bir öz enerjiye sahibiz. Doğduğumuzdaki saf ve temiz halimiz orada duruyor. Sadece üzerine sonradan yüklenen bilgiler çevresel kalıplar eklenmiş. O temiz ve saf halimizi artık kullanamaz hale gelmişiz. içimizde bir noktada tüm bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir merkezimiz var. O merkez bize zor durumlarımızda halen yardım ediyor. Tabi çok kısıtlı da olsa bunu fark edebiliyoruz. Birçoğumuzun yaşadığı bir örnek var. Arabayla giderken bazen yokuştan ineriz ve karnımız bir tuhaf olur, gıdıklanır gibi bir his yaşarız. işte o his aslında size destek olan özünüzden gelir. Korku, panik ve heyecan halinde o enerjimiz devreye girer ve yönetimi devralır. Bir katil boğazımıza bıçağı dayadığında hiçbirimiz kredi kartı borcumuzu düşünmeyiz. O esnada oradan kurtulmaya ve o “an” a odaklanırız. O esnada da kontrol bizde değildir. Fakat kontrol o esnada “şeytanda” da değildir. Peki kontrol kimdedir? Bilim insanları buna “süper ego” adını vermişler. Ben buna özümüz ve gerçek benliğimiz diyorum.
Kriterlerden uzak, yorumsuz ve yargısızca sadece “ben” e odaklayan bir mekanizma. işte o mekanizma tüm bilgilere sahip. O esnada aklımıza hiç gelmeyecek bilgileri hatırlayabiliyoruz ve düşünerek başaramayacağımız birçok şeyi başarabiliyoruz. işte özümüzde kayıtlı olan bu sonsuz bilgi ve güce ulaşmamız için yönetimi geri alıp özümüze yani kendimize geri vermemiz gerekiyor. Peki bu nasıl olacak?
Bu bölümde aşamalar halinde bunu nasıl başaracağımızı anlatacağız. Aslında sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor. Hepsi gereksiz ve boş. Bütün enerjimizi bu gereksiz düşünce emiyor. Zihnimizin neredeyse yüzde cikseni bu düşüncelerle dolu. Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor. Sınavlarda başarılı olamıyoruz. Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz. Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün. Tertemiz bir zihniniz var artık. Bir kez okuduğunuzu anlıyorsunuz. Dikkatiniz dağılmıyor. Neye elinizi atsanız başarıyorsunuz. içimizdeki bir virüs sanki bizim işlem hacmimizin yüzde ciksenini ele geçirmiş ve bizim kullanmamıza izin vermiyor ve o yüzde ciksenlik kısmı bize sürekli olarak geçmişten anılar ve gelecekten hayaller yaratmak için kullanıyor.
Bu süreçte yapmamız gereken şeyleri ele alırsak;
1) Kendimizi izlemek
2) Düşünceleri izlemek
3) Duygularımızı izlemek
izlemek aslında tanık olmaktır. Aslında her şey bir mucizedir. Fakat yaşamın bu döngüsüne sıradan olaylarmış gibi bakıp fark etmediğimiz için bu mucizeleri görmekte zorlanıyoruz. izleme uygulamalarının hepsinde amacımızı enerji toplamak ve biriktirmek. Ne mi yapacağız bu topladığımız enerjileri? Kuantum bölümünde harcayacağız. isteklerimizi ve geleceğimizi şekillendirirken kullanacağız. ileri de bu enerjimizi nasıl harcayacağımızı ve paylaşacağımızı detaylıca anlatacağız. Farkındalık uygulamaları bölümümüzde önce enerjiyi toplamayı başarıyoruz. Tüm uygulamalar otomatikleştiğinde ki bu durum 2-3 ay kadar zaman alabilir işte o zaman enerjimiz dolacak ve bize dolduğuna dair bir sinyal gönderecektir. Bu sinyale “merkezlenme” diyoruz. Bu konuya da ilerde detaylıca değineceğiz.
Farkındalık, dini bir öğreti değildir. Fakat dinler farkındalığa geniş yer vermiştir.
Farkındalık, sadece bir telkin yönetimidir. Aslında tüm dinler ve inanışlar farkındalığa işaret etmiştir fakat günümüzde dinlerin bu misyonu yerine daha çok ibadet esasları dikkate alınarak bu önemli noktaları unutulmaya başlamıştır. Burada kutsal kitaplardan yaptığımız alıntılar sadece bu konunun aslında yeni bir konu olmadığını göstermek içindir.
Oğuzhan Korkmaz
Kişisel Gelişim Uzmanı