-
126.
0KORKUTümünü Göster
Sadece temel bir korku vardır. Tüm diğer küçük korkular, her insanoğlunun beraberinde taşıdığı ana korkunun yan ürünleridir. KENDiNi KAYBETME KORKUSU. Bu ölümle olabilir, sevgiyle olabilir ama korku aynıdır. Sen kendini kaybetmekten korkarsın. Ve en garip olan şey şudur ki kendini kaybetmekten korkanlar kendisine sahip olmayanlardır. Kendisine sahip olanlar korkmaz. O yüzden gerçekte bu, kendini açığa vurma meselesidir. Senin kaybedecek bir şeyin yok. Sen sadece kaybedecek bir şeyin olduğuna inanıyorsun.
insanlar hayattan korkar çünkü hayat sadece sen sevginde, şarkında, dansında VAHŞi olduğunda mümkündür. Korkunun olduğu yer burasıdır. Ölümden kim korkuyor? Ben hiçbir zaman böyle birisiyle karşılaşmadım. Karşılaştığım herkes hayattan korkuyordu. Bu korkuyu bırak. Çünkü ya korkabilirsin ya da yaşayabilirsin. Bu sana kalmış. Ve korkacak ne var. Hiçbir şeyi kaybedemezsin. Her şeyi ise kazanabilirsin. Tüm korkularını bırak ve hayatın içine bütünüyle atla. O zaman ölüm düşmanına değil, hoş karşılanan bir konuğa dönüşecektir ve sen ölümden hayattan adlığından daha çok keyif alacaksın çünkü ölümünün kendi güzelliği vardır. Ve ölüm çok nadirdir çünkü o arada bir gerçekleşir. Hayatsa her gündür.
Şayet ne olduğunu tam olarak bilmiyorsan bu iyi türden bir korkudur. Bu sadece bilinmeyen bir şeyin eşiğinde olduğun anldıbına gelir. Korkunun belli nedenleri varsa bu sıradan bir korkudur. Kişi ölümden korkuyordur. Bu çok sıradan bir korkudur, içgüdüseldir. Muhteşem hiçbir yanı yoktur. Birisi yaşlılıktan yahut hastalıktan korktuğunda bunlar sıradan korkulardır.
Özel korku onun nesnesini bulamadığındaki yani herhangi bir neden bulamadığındakindedir. Bu kişinin gerçekten ödünü patlatır. Bir neden bulunca zihin tatmin olur. Korkuyorsun. Niçin olduğunu sorma. Korku doğaldır. Suçluluk duygusu din addıbının yaratımıdır. Suçluluk duygusu insan yapımıdır. Korku doğuştandır ve çok gereklidir. Korku olmadan sen hayatta kalamazdın bile. Korku normaldir. Korku yüzünden elini ateşe sokamazsın. Korku nedeni ile ülkendeki kanun sebebiyle sağdan ya da soldan yürüyemezsin. Korku sayesinde zehirden kaçınırsın. Korku yüzünden kamyon şoförü kornaya bastığında kenara çekilirsin.
Şayet çocukta hiçbir korku yoksa onun hayatta kalma olasılığı olmayacaktır. Onun korkusu hayatı korumanın aracıdır. Kişinin bu kendisini koruma eğiliminde yanlış hiçbir şey yoktur. Korunması gereken son derece değerli bir hayatın var ve korku sana yardımcı oluyor.
KORKU ZEKADIR.
SADECE AHMAKLARIN KORKUSU OLMAZ. Salakların korkusu yoktur mesela. Bu yüzden deliler ve salaklar korunmaya muhtaçtır. Yoksa onlar kendilerini yakar ya da binanın tepesinden atlar. Korku anormal hale gelebilir. Örneğin bir kimse bir evin içine girmekten korkar. Mantıken yanlış olduğunu da kanıtlayamazsın. Evin yıkılmayacağının garantisi nedir? Der. Başka bir adamın korkusu vardır. Tren kazaları olduğu için seyahat edemez. Başkası arabaya binemez, bir diğeri uçağa binemez. işte bu tür korkular zekice değildir. O zaman yatağında da korkman gerekir çünkü insanların yüzde doksan yedisi yataklarında ölürler.
Her şeyin enerjisi vardır. Korku, öfke, kıskançlık, nefret. Sen tüm bu şeylerin hayatını tükettiği gerçeğinin farkında değilsin.
Ölüm korkusu aslında ölüm korkusu değildir. O tatmin olmadan kalma korkusudur. Öleceksin ve hayatın aracılığıyla hiç ama hiçbir şeyi yaşayamadın, hiç olgunlaşma yok, hiç gelişme yok, hiç açan çiçek yok. Boş ellerle geldin boş ellerle gidiyorsun. Korku budur işte. Korkuyla yaşayan insanlar yaşamıyorlardır, çoktan ölmüşlerdir.
KORKU YAŞAMIN DEĞiL, ÖLÜMÜN BiR PARÇASIDIR.
Yaşamın anlamı risk almaktır, maceradır, bilinmeyenin içine dalmaktır. O nedenle korkularını anlamaya çalış. Bir şeyi unutma, ONLARI DESTEKLEMEMELiSiN. ONLAR SENiN DÜŞMANINDIR. Hala içinde canlı olan dürtüye destek ol onu bir aleve dönüştür ki bu sayede senin tüm korkuların yanıp kavrulsun ve sen arayış içine girebilesin.
Yalnız olma korkusu. Hiç kimse yalnız olmak istemez. Herkes bir kalabalığa ait olmak ister. Sadece tek bir kalabalığa da değil pek çok kalabalığa. Birisi dini bir kalabalığa, siyasi bir kalabalığa, rotary kulübüne ait olmak isteyebilir. Kişi günde yirmi dört saat destek almak ister. Çünkü sahte olan destek almadan hayatta kalamaz. Kişi tek başına kaldığı an GARiP BiR DELiLiK HiSSETMEYE BAŞLAR. Bu sadece senin korkun değil, Bu herkesin korkusudur. Çünkü hiç kimse varoluşun olması için desteklediği kişi değildir.
Toplum, din, kültür, eğitim sistemi hepsi birden masum çocuğun üzerinde fesat oyunlar oynamaktadır. Onlar tüm güce sahipler, çocuksa onlara bağımlı ve çaresizdir. Bu yüzden çocuktan her ne yaratmak isterlerse bunu başarırlar. Onlar çocuğun kendi doğal kaderine doğru gelişmesine izin vermezler. Bir çocuk kendi başına gelişmesi için bırakıldığında menfaat gruplarının işine yarayıp yaramayacağını kim bilebilir? Toplum bu riski almaya hazır değildir. O çocuğu yakalar ve toplum tarafından ihtiyaç duyulan bir şeyin kalıbına döker. Şurası kesindir ki bu, çocuğun ruhunu öldürür ve ona sahte bir kimlik verir. Bu sayede o asla ruhunu, kendi varlığını özlemez. Sahte kimlik gerçeğin yerine yerine geçen bir şeydir. Ancak gerçeğin yerine geçen şey sadece sana onu veren aynı kalabalığın içinde işe yarar. Tek başına kaldığın an, sahte olan dağılmaya başlar ve bastırılmış olan gerçek kendini ortaya koymaya başlar. Dolayısı ile de tek başına kalma korkusu…
Sen kendinin belirli birisi olduğuna inandın ve sonra ansızın bir yalnızlık anında kendinin bu olmadığını hissetmeye başladın. Bu korku yaratır. O zaman sen kimsin? Gerçeğin kendisini ortaya koyması zaman alır. ikisi arasındaki ekgib kısım mistikler tarafından şöyle adlandırılmıştır. “RUHUN KARANLIK GECESi”. Son derece uygun bir ifade. Artık sahte değilsin ve henüz gerçek de değilsin. Sen arada kalmışsın, kim olduğunu bilmiyorsun. Özellikle de Batı’da bu problem daha da karmaşıklaşmıştır. Çünkü onlar gerçeği mümkün olan en kısa sürede keşfedecek ve bu sayede bu ruhun karanlık gecesini kısaltacak herhangi bir yöntem geliştirememişlerdir. Meditasyon söz konusu olduğunda batının hiçbir bilgisi yoktur. Meditasyon ise sadece tek başına sessiz olmanın gerçeğin kendisi göstermesi için beklemenin diğer adıdır. O bir eylem değildir. O sessiz bir rahatlamadır. Çünkü yapacağın her şey sahte kişiliğinden kaynaklanacaktır. -
127.
0Sevdiğin insanlar, saydığın insanlar tarafından dayatılmış olan yılların sahte kişiliği. Onlar sana isteyerek bu kötülükleri yapmıyorlardı. Onların niyeti iyiydi. Sadece onların FARKINDALIKLARI yoktu. Onlar annen, baban, öğretmenlerin, siyasetçilerin… bilinçli insanlar değillerdi. Ve iyi bir niyet bile bilinçsiz insanların elinde zehirli hale dönüşür. O yüzden ne zaman tek başına kalırsan, derin bir korku vardır çünkü hemen sahte kaybolmaya başlar ve gerçek ise belirli bir zaman alır. Onu yıllar önce kaybetmiştin. Bu boşluğun doldurulabilmesi gerçeğine biraz anlayış göstermelisin.Tümünü Göster
Sahte benliğin var olması için kalabalık bir gerekliliktir. O yalnız kaldığı an çıldırmaya başlarsın. Kişinin meditasyonu birazcık anlamaya başlaması gereken yer burasıdır. Endişelenme çünkü kaybolabilen bir şey kaybolmayı hak ediyordur. Ona yapışmak anlamsızdır. O senin değildir. O sen değilsin.
“Ben kimim” sorunu senden başka hiç kimse yanıtlayamaz. Bunu sen bileceksin. Tüm meditasyon teknikleri sahte olanı yok etmek içindir. Onlar sana gerçek olanı vermez çünkü gerçek olan verilmez. Verebileceğin bir şey gerçek olamaz. Gerçeğe sen zaten sahipsin. Yalnızca sahte olan alınıp uzaklaştırılmalıdır. Meditasyon sadece sessiz ve tek başına olma cesaretidir. Yavaş yavaş sen kendindeki hiç kimseden ödünç alınmamış senin içinde büyüyen yeni bir niteliği, canlılığı, güzelliği yeni bir zekayı hissetmeye başlarsın. Onun senin varoluşunda kökleri vardır. Eğer sen bir korkak değilsen o meyvelerini verecektir.
Senin korkularının hepsi özdeşleşmenin yan ürünleridir. Bir kadını seversin ve aynı paketin içinde korku da gelir. Seni terk edebilir. Zaten birisini terk etti ve seninle geldi. Bir tehlike vardır. Belki sana da aynı şeyi yapacak. Korku vardır, karnında düğümlenmeler hissediyorsun yutkunuyorsun çünkü çok bağlandın. Çok basit bir şeyi anlayamıyorsun. “DÜNYAYA TEK BAŞINA GELDiN”. Dün de bu kadın olmadan son derece iyi bir şekilde karnında hiçbir düğümlenme olmadan buradaydın. Yarın eğer bu kadın giderse bu düğümlenmelere neden ihtiyaç olsun? Onsuz nasıl olabileceğini biliyorsun. Çünkü daha önce öyleydin.
Yarın bir şeylerin değişebileceği korkusu. Birisi ölebilir, iflas edebilirsin, işini kaybedebilirsin. Değişecek bin bir tane şey olabilir. Sen korkular ve korkuların altında eziliyorsun ve onların hiçbirisi geçerli değil. Çünkü sen dün de gereksizce bu korkularla doluydun. Bir şeyler değişmiş olabilir ama sen hala yaşıyorsun. KORKU KARANLIK GiBiDiR. Karanlıkla ilgili doğrudan ne yapabilirsin? Ondan kurtulamazsın, onu fırlatıp atamazsın, onu içeriye sokamazsın, onunla ilişki kuramazsın. Sadece içeri ışık getirirsin. Karanlığa yol ışık aracılığıyla gider. Karanlık istemiyorsan ışığı aç.
Niçin kadınlardan korkuyorum? Bu kişisel değil neredeyse evrenseldir. Tüm erkekler kadınlardan korkar ve tüm kadınlar da erkeklerden korkar. Çünkü tüm insanlar sevgiden korkar. KORKU SEVGiDENDiR. Biz sevgiden korkarız çünkü sevgi küçük bir ölümdür. Sevgi bizim TESLiM olmamızı gerektirir ve biz teslim olmayı hiç istemeyiz. Biz diğerinin bir köle olmasını isteriz hep.
Tüm korkular tek bir korkuya indirgenebilir. ÖLÜM KORKUSUNA. “Bir gün yok olmam gerekebilir, bir gün ölmek durumunda kalabilirim varım ve var olmayacağım gün yaklaşıyor” korkusuna. Bu ödünü patlatır. Korku budur. Bu korkudan kaçmak için öyle bir şekilde hareket etmeye başlarız ki bu sayede mümkün olduğunca uzun yaşayabilelim. Hayatımızı güvence altına almaya çalışırız, uzlaşmaya başlarız korku yüzünden giderek daha çok GÜVENLi, GÜVENCELi hale gelmeye başlarız. Felçli hale geliriz çünkü ne kadar güvencedeysen o kadar cansız olursun. Korku yüzündendir ki bir GÜVENCE için, banka hesabı için, sigorta için, evlilik için, daha yerleşik bir hayat için, bir ev için yanıp tutuşuruz. Bir ülkenin bir parçası oluruz. Siyasete üye olur dine katılırız.
Korku neden yapılmıştır? Korku kişinin kendisi hakkındaki cehaletinden yapılmıştır. Sadece tek bir korku vardır. Kendisini pek çok şekilde dışa vurur. Bin bir şekilde ortaya çıkabilir ancak temeldeki korku tektir. “En derinlerimde var olmayabilirim” ve bir anlamda senin var olmadığın bir hakikattır.
Cesaret tüm korkulara rağmen bilinmeyenin içine girmektir. Cesaret korkusuzluk demek değildir. Korkusuzluk sen şayet giderek daha çok cesur olmayı sürdürürsen gerçekleşir. Sen korkularını abartmışsın. Onlara bak ve sadece onlara baktığında küçüleceklerdir. SEN ONLARA HiÇ BAKMADIN. Onlardan kaçıp duruyorsun. Korkunun gözlerinin içine doğrudan bakmaktansa ona karşı koruma duvarları yaratıyorsun. Korkulacak tek bir şey bile yoktur. ihtiyacın olan tek şey FARKINDALIKTIR. O yüzden korkun ne olursa olsun onu yakala ve dikkatlice bak bir bilim addıbının incelemesi gibi incele.Şaşıracaksın.Bir kar tanesi gibi erimeye başlıycak ve yok olacak. Ve özgürlük hiçbir korku olmadığında mevcut olacak. Kabullenilen korku özgürlük getirir. Reddedilen kötülenen korku ise suçluluk haline gelir. Şayet korkuyu durumun bir parçası olarak kabul edersen onun koşulların bir parçası olduğunu anlarsın.
Korkuyu bırak. Korku çocukluğunda bilinçsizce senin tarafından edinilmişti. Artık onu bilinçli olarak bırak ve olgunlaş. O zaman hayat, sen geliştikçe yoğunlaşan bir ışık olacaktır.
(Osho - Duygular) -
128.
0DÖNÜŞÜMÜN SIRRI ANLAYIŞTIRTümünü Göster
Sadece tüm hislerini duygularını biraz daha anla. Onların hepsinin senin varlığının bütünsel ahenginde bir yeri vardır. Ancak hepimiz kendi potansiyelimiz, boyutlarımız konusunda körleşmiş bir halde tutulduk. Her şey hakkında biraz daha tetikte ol ve her zaman için doğal olanın üstün olduğunu hatırla. Ta en başından beri kişi hiçbir tozun dumanın olmadığı her şeyin saf ve temiz son derece boş olduğu sırf boşluğun olduğu bir yerin bir alanın arayışı içinde olduğunu anımsamalıdır. Kişi en başından itibaren neyi aradığımız konusunda net olmalıdır.
Kötülemeye değil FARKINDALIĞA ihtiyaç vardır. Farkındalık aracılığıyla dönüşüm de eşzamanlı olarka gerçekleşir. Öfkenin farkında olursan anlayış nüfuz eder. Hiç yargılamadan iyi demeden kötü demeden sırf bakmak sırf içsel gökyüzünü izlemek.
Şimşekler çakıyor. Öfke var ateş gibi hissediyorsun tüm sinir sistemin zangır zangır titriyor ve çatırdıyor ve sen tüm bedenini saran bir titreme hissediyorsun. Güzel bir an çünkü enerji iş görüyorken sen kolayca izleyebilirsin. O işlemiyorken izleyemezsin.
Gözlerini kapat ve onun üzerine meditasyon yap. Savaşma sadece neler olduğunu izle. Sadece yere uzan ve gökyüzüne bak.
Bulutlar vardır. Çünkü bulutlar olmadan şimşekler olamazdı. Karanlık bulutlar vardır yani düşünceler. Birisi sana hakaret etmiş birisi sana gülmüştür birisi sana şunu ya da bunu demiştir. içsel gökyüzünde pek çok bulut karanlık bulutlar ve çok sayıda şimşek vardır. izle bu güzel bir manzara. Aynı zamanda berbat çünkü sen anlamıyorsun. O gizemdir ve şayet gizem anlaşılmazsa berbat hale gelir. Ondan korkarsın ve ne zaman bir gizem anlaşılırsa o bir zarafete bir armağana dönüşür. Çünkü artık senin bir anahtarın vardır. Ve anahtarlarla birlikte sen bir efendisindir. Kontrol etmiyorsun onu farkında olduğunda sen basitçe efendi haline geliyorsun ve ne kadar farkında olursan o kadar içeriye doğru nüfuz edersin. FARKINDALIK iÇERiYE DOĞRU GiTMEKTiR. O her zaman içeriye doğru gider DAHA FARKINDA = DAHA iÇiNDE bilinçsizsen tamamen dışarıdasındır. Ayı görmek için bulutların ötesine geçmelisin. O aya zihinsizlik, gerçek zihin ya da boş kalp denilebilir.
Boş kalp ebediyete açılan kapıdır. o seninle varoluş arasındaki bağlantıdır. O fiziksel yahut maddi bir şey değildir o zihinsel yahut pgibolojik bir şey de değildir o her ikisinin de ötesindedir her ikisinden de aşkındır o senin maneviyatındır. Anlayış dönüşümün sırrıdır. Şayet öfkeyi anlayabilirsen hemen o an üzerine MERHAMET yağacaktır.
Öfkeden kıskançlıktan nefretten cinsel tutkulardan kurtulmak için bir yol var mıdır?
Öfkenin tüm aşamalarını izle onunla ilgili olarak uyanık ol ki seni bilinçsizken yakalamasın öfkenin her adımını görerek pür dikkat kesil ve şaşıracaksın. Öfke gelişirken farkındalık yoluna çıktığında öfke buharlaşacaktır. Öfke ortadan kalktığında huzur vardır. Nefret ortadan kalktığında sevgi vardır. Sevgi pozitif bir kazanç değildir. Kıskançlık ortadan kalktığında derin bir dostluk vardır.
Ne zaman bir coşku olsa onun dışarıdan geldiğini sanırsın. Bir arkadaşınla buluştun. Coşku sanki onu görmenden kaynaklanıyormuş gibi görünür. Gerçekte durum böyle değildir coşku her zaman senin içindedir. Arkadaş sadece bir ortam oldu sadece dışarıya çıkmasına sebep oldu. Öfkede böyledir kederde kıskançlıkta.
(Osho - Duygular) -
129.
0Duygular için TEKNiKLERTümünü Göster
MESELEN NEDiR?
Benim yöntemim çok basittir. Yedi gün boyunca her gün zamanın çoğunu neyin aldığını çoğu zaman neyin fantezisini kurduğunu hali hazırda enerjinin nereye aktığını günlüğüne not et. Ve sadece yedi gün boyunca defterine notlar alarak ana karakteristiğinin ne olduğunu bulabilirsin.
Ve bu bulgu zaferin yarısıdır. Düşmanı tanımak sana güç verir.
Uygulama 1 - Öfkenin dönüştürülmesi
Minder meditasyonu:
Zaman: her sabah
Süre: 20 dakika
Dönüştürmedeki ilk şey öfkeyi ifade etmektir. Fakat kimsenin üzerine değil. Çünkü birisinin üzerine kusarsan bütünüyle ifade edemezsin. Fakat bu bir mindere yapılabilir. Minder tepki vermez. Anımsanması gereken ikinci şey ise Farkında olman gerektiğidir.
Koşmak:
Zaman : sabah
Öfkeyi korkuyu sevgiyi tam olarak ifade etmek için.
Öfkeyle doğrudan çalışmak zordur çünkü o derin bir şekilde bastırılmış olabilir. Koşmak çoğu öfke ve korkunun buharlaşmasına yardımcı olacaktır.
Birinci aşama: sabahleyin sokakta ya da parkta koşmaya başla 750 metre ile başa sonra 1500 metreye çık sonunda 5000 metreye ulaş tüm bedenini kullan baston yutmuş gibi koşma.
ikinci aşama: sonra bir ağacın altında otur terle ve taze esintilerin gelmesine izin ver huzuru hisset sen basitçe titremekte olan bir bedenden canlı bir bedenden ibaretsin.
Yorum: kas sistemi rahatlamalıdır. Yüzmeye de gidebilirsin.
Uygulama 2 - Kaynama noktasına getirmek
Zaman: ne zaman kendini iyi hissedersen
Süre: 15 dakika
Gerekli alet : bir adet alarmlı saat
Birinci aşama: odanın kapısını kapat ve alarmı 15 dakika sonrasına kur. 15 dakikalığına öfkelen 100 dereceymiş gibi ısınmaya başla zirveye kadar çıksın fakat serbest bırakma onu zorlamaya devam et öfkeden kudur ama bir mindere bile tekme atma.
Karnında patlayacakmış gibi bir his olursa karnını içeri çek onu gerginleştir. Her yerini gerginleştir. içinde volkan kaynasın ama tut kendini kusma.
ikinci aşama: alarm çaldığında sessizce otur gözlerini kapat ve neler olduğunu izle. Bedenini gevşet.
Sistemi bu şekilde ısıtmak kalıplarını erimeye zorlayacak.
Uygulama 3 – Kıskançlık Uygulaması (Çiftler için)
ilişkilerinizde takılmış hissediyorsanız.
Zaman: gece
Süre: 30 dakika
Birinci aşama: Birbirinize bakarak oturun birbirinizin ellerini çaprazlamasına tutun
ikinci aşama: 10 dakika birbirinizin gözlerinin içine bakın. Şayet beden hareket etmeye sallanmaya başlarsa izin verin gözlerinizi kırpabilirsiniz ama bakmaya devam edin ve ellerinizi sakın bırakmayın.
Üçüncü aşama: 10 dakika sonra her ikinizde gözlerinizi kapatın ve 10 dakika daha sallanmaya izin verin
Dördüncü aşama: şimdi ayakta durun ve birbirinizin ellerini tutarak 10 dakika boyunca sallanın enerjileriniz karışacaktır.
Uygulama 4 - Korkunun içine girmek
Zaman: gün içinde herhangi bir zaman aç karna tercih sebebidir. Kusabilirsin.
Birinci aşama: kapıyı kapat mümkünse çıplak ol. Bacaklar çapraz biçimde otur.
ikinci aşama: ellerini göbek deliğinin 5 cm altına koy ve oraya bastır. Sonra baskıyı serbest bırak bastırmak tetiklemeye yarar bir şeyler olmaya başladığında aşağı yukarı 1-2 dakika sonra bastırmayı bırak.
Bir korku yükselecek nefesin kaotik bir hale gelecek ona izin ver ve içine gir. Çok büyük bir titreme hissedebilirsin onunla işbirliği yap yerde yuvarlanmak isteyebilirsin. Yuvarlan. içinden dans etmek geliyorsa dans et izin ver kontrolü bırak. 25-45 dakika sürebilir bu ve son derece yararlıdır. Bunu tamamlamak 2 ay sürebilir.
Üçüncü aşama: uyumaya başlamadan evvel yatağına uzan ve kapalı gözlerle bir karatahta hayal et mümkün olduğunca siyah olsun. 3 rakdıbını 3 kez gözünde canlandır sonra tahtadan sil. Sonra 2 rakdıbını 3 kere canlandır onu gör ve sil. Sonra 1 rakdıbını en sonda 0 rakdıbını. Büyük bir sessizliğe gireceksin. 2-3 dakika yap bunu.
Uygulama 5 - Korkuyla yüzleşmek
Zaman: Her gece
Süre: 40 dakika
Birinci aşama: Işıklar sönmüş halde odanda otur ve korkmaya başla. Her çeşidinden korkunç şeyler düşün hayaletler yaratıklar filan. Etrafında döndüklerini düşün korkunun içine gir ve içinde kal.
ikinci aşama: korku ortaya çıkarsa onu kabul et reddetme onu aşman gereken yanlış bir şey olduğunu düşünme onu kabul et ve yaşa onunla. Korkunun yapay bir şey olduğunu dışarıdan geldiğini keşfet.
Uygulama 6 – Korkudan Sevgiye
Süre: 40-60 dakika
Birinci aşama: Sağ elin sol elin altına konmuş ve baş parmaklar birbirleriyle birleşmiş şekilde rahatça otur.
ikinci aşama: Gözlerini kapat ve gevşe alt çenen gevşesin. Burnundan değil ağzından nefes al. Ağızdan nefes alınca beyin devre dışıdır.
Uygulama 7 - Çocukluğu yeniden yaşamak
Zaman: her gece uyumadan önce 10-15 dakika
Birinci aşama: Karanlıkta yatağına otur küçük bir çocuk hayal edebildiğin hatırlayabildiğin en küçük yaşındaki çocuk halin ol. Ve tek başınasın.
ikinci aşama: ağlamaya başla anlamsız sesler çıkar çıldır ve bırak herşey orada çıksın 10-15 dakika bağır tuhaf sesler çıkar içinden geldiği gibi.
Üçüncü aşama: şimdi çocuksu ve masumlukla uyu.
Vakit buldukça çocuk gibi ol. Kumdan kaleler yap küvette plastik ördeklerinle oyna deniz kabukları topla. Çocukluğunu yeniden yaşa.
Uygulama 8 – Topraklanma
Zaman: Vakit buldukça
Ayakların çıplak şekilde sahilde yürü ormanda yürü toprakta yürü. Parkta yürü ve parkta toprağa otur.
(Osho - Duygular) -
130.
0Artık ego sana düşünceler olarak değil duygular olarak saldırıyor.Son aşamaya geldin.En zor ve tehlikeli olan yere.Bu aşamaya;Tümünü Göster
DUYGULARI iZLEMEK diyoruz.
Son sayfalarda bunlardan bahsettim ağırlıklı olarak. Tepkisizlik ve dinginlik gerekiyor artık.
Yorum yapmamalısın. Sigarayı düşünme , bırakmayı da düşünme. Sana sigaranın zararlı olduğunu söylediler ve sen kalıba girdin. Sağlığa zararlı olduğu bilimsel bir gerçek olabilir.Ama bu senin bir doğrun olmadı henüz. Kendi doğrularını yaratman için olgu üzerindeki tüm bilgileri silmelisin ve yeniden analiz etmelisin.
Olgular üzerinde düşünmelisin.Ama olaylar üzerinde düşünmemelisin. Olaylara karşı tepkisiz olmalısın. Araba geçti yoldan üzerine çamur sıçrattı. Gülüp geç. Demekki öyle olması gerekiyordu. Orada 1 dakika oyalandın ve bir dakika önce kaldırımdan karşıya geçseydin bir araba sana çarpacaktı belki de bilemezsin ki..
işte olayları yargılamaman için duygularına hakim olmalısın.
Bu duygular anlatıldığı üzere Öfke, Kıskançlık ve Korkudur.Bu duygular üzerinde hüküm sürersen artık farkındalığın tamamlanacaktır.
Tepkisizliği başardığında egonun sana karşı kullandığı ÖFKE silahı da etkisiz hale gelecektir.
Sana bir misyon yüklenmedi. Bana da yüklenmedi. Başkalarına bunları anlatmak zorunda değilsin. Başkalarını yorumlamak zorunda da değilsin. Herşey olduğu gibi güzeldir. Herkes olması gerektiği gibidir. inanmayanlar olmazsa inanmanın anlamı olmaz. Demekki olumsuzluklar olmasaydı olumluluklar da olmayacaktı. Kirli bir bez bile bezdir.O öyledir kirlidir. Diğer bez de temizdir. Bunlar kabul edilir.Ve yorumlanmaz.O bezin nasıl kirlendiği seni ilgilendirmez.Sen sadece kendine bir amaç belirlersin ve amacın doğrultusunda yaşadığın olgular üzerine düşünürsün ve olayların akışına teslim olursun.
Amacınızı sanırım henüz bilmiyorsunuz.
Düşünün. Amacınızı.Naciye nereye gidiyor. Olayı nedir?
Ondan sonra kendini bileceksin. Kendini bildiğinde artık başına gelen olayları yorumlamana gerek kalmayacak ve olguları analiz edeceksin.
Bu işe girmem benim amacıma uymuyor o zaman girmem diyebileceksin.Bu yapabilirim bu benim amacıma uygun diyeceksin.
Merkezlendiğinde varlık sana amacına giden yolunda destek olacak. Sabretme erdemine ulaşacaksın. Sorulanızın cevaplarını bende veya dışarda arıyorsunuz. Soruların cevapları içinizde. Bakmadığınız tek bir yer var. Kendiniz.Özünüz. Kendinizie sorduğunuzda soruların cevaplarını alacaksınız. Yardımı egodan değil yaratıcıdan dileyin. Size sadece sizi yaratan yardım edebilir. Diğer yardımlar egodandır.
Sabretmek güzeldir. Unutmayın,
"Ey inananlar , sabır ve niyazla Allah'tan yardım isteyin.Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara suresi ,153 ) -
131.
0ŞEYTAN FM (Kıyamete Kadar Sürecek Bir Radyo Yayını) (Bölüm 1)Tümünü Göster
5000 kez yazılarımı okuyanlara teşekkür ederim. Bende sıkılmadan ve yılmadan size 5000 kez anlatmaya söz veriyorum. Hayat nedir? Dünyaya neden geldik? Nereye gidiyoruz? Ne yapmalıyız? Mutluluk nedir? Hayattayken de cennette olabilirmiyiz?
Bütün bu soruların cevaplarını aslında yukarıdaki yazılarımda anlattım. Fakat toparlamak ve özetlemek her zaman güzel olacaktır.En baştan tekrar özetleyelim. Soru cevap olarak.
Bir insan olarak dünyaya neden geldik? Yaratıcı bizi neden yarattı? Amaç nedir?
Yaratıcı (Allah , Rab,Tao ,Zen, Sınırsız Güç , Varlık , Baba..) adı üstünde yaratandır. Melekler verilen görevleri yerine getiren geçmişi ve geleceği görebilen ve görev dağılımıyla hareket edebilen nurdan yaratılmış hatasız varlıklardır. Bunları kainatın moderatörleri gibi düşünebilirsiniz. Bilgisayar programı gibi olaya bakarsanız meleklerin çipine farklı bir program yazılmıştır.O programda üstün yetenekler vardır. Melekler doğa olaylarını kontrol edebilir , ölümü ve yaşamı gerçekleştirir ve bunun gibi birçok şey. insanlar gibi yaşayan başka canlı türleri de vardır. Hatta bu türlerin bazıları insanlardan daha önce kainattaki yerini almıştır.Bu türlerden birisi de cinlerdir. Cinler de tıpkı insanlar gibi yemek yer , doğar büyür ve ölürler. Bizim için geçerli olan kuralların kalıpların yaşam biçiminin hepsi onlar için de geçerlidir. Onalrında iyisi kötüsü hırsızı inananı inanmayanı vardır. Onlarında düşünebilme kabiliyeti vardır. Melekler ise yorum yapmazlar. Sadece Allah'I tesbih ederler ve amiyane bir benzetme ile robotlar gibilerdir. Fakat cinler ve insanlar teşrii yani bağımsız iradesiyle düşünebilmektedirler. Yorum yapabilmekte karar verebilmekte seçim yapabilmektedirler. işte insanlardan daha önce yaratılan cinler de bir hayat sürmüşlerdir. Onlara cin denilmesinin sebebi ise "CAN" adıyla yaratılan (bizim de Adem) ilk cinin soyundan gelmiş olmaları sebebiyledir.Can' ın kavmi tıpkı bizim Nuh tufanında yaşadığımız gibi bir olayla tamamen yokedilmiştir ve Can da ölmüştür.Can dan sonra Cin soyunun devdıbını sağlaması için iblis (Şeytan) görevlendirilmiştir ve cin kavminin yeni temsilcisi olmuştur. Cin kavminde en yetkili isim iblistir. iblis aynı zamanda bir melektir. Hatta o kadar yetkili bir melektir ki ilk 5 büyük melek arasında adı geçmektedir. Fakat tam olarak melekde değildir tam olarak cin de değildir. Melekler ölümsüzdür. Dolayısıyla şetyan da ölümsüzdür.Ama meleklerin tepki verme ve düşünebilme kabiliyetleri olmamasına rağmen Şeytan cin özelliğinden dolayı düşünüp yorum yapabilmektedir.Bu sebeple şeytan "Yer yüzü ve gökyüzü meleklerinin başkanlığı" görevine getirilmiştir.
Daha sonra yaratıcı "insan" adını vereceği başka bir türü yaratacağını söylemiş ve yönetim kurulunu yani melekleri toplamıştır. Doğal olarak meleklerin arasında şeytan da vardır.Şeytan da diğer melekler gibi Allah'ın en önemli yardımcılarındandır. Aslında şeytan kötü filan değildir. insanlar dünyanın ilk yaratılmasından itibaren onu öyle kabul ettiği için öyle sanılmaktadır.Bu da satanizm inancının temelini oluşturur.
Şöyle düşünün bir firmada müdürsünüz. Yeni bir ürün var ve patron size ve diğer müdürlere ürünü gösteriyor. Fakat diğer müdürler robotlar ve tepki veremiyorlar.Siz tepki verebiliyorsunuz eleştiri yapabiliyorsunuz.Şeytan da öyle yapıyor.ve aynen şöyle diyor ;
"Yer yüzünde bozgunculuk çıkaracak ve sana isyan edecek kulları neden yaratıyorsun ki , zaten biz seni her zaman överek tesbih ediyoruz (Kuran -ı Kerim) "
Yaratıcı da cevap olarak aynen şöyle diyor;
"Ben sizin bilmediklerinizi bilirim"
Daha sonra yine aynı surede anlatılan olayın devamında , Adem meleklerin önüne çıkarılıyor ve yaratıcı meleklere birşeyler söylüyor şimdi bunları size tekrar soracağım ve bunları ezberleyip bana tekrar söyleyeceksiniz diyor. Aynısını ademe de soruyor. Adem hafıza sahibi ve düşünme kabiliyeti olan bir insan olduğu için ezberleyip cevap verebiliyor. Melekler ise cevap veremiyorlar ve yaratıcı "öyle ise secde edin diyor"
Meleklerin arasındaki şeytan bunu ezberleyip tıpkı adem gibi cevap verebildiği için secde etmiyor ve ben ateştenim o ise topraktan diyor. Daha sonra yaratıcı "insan yaratılmışların en üstünüdür , çünkü biz ona nefesimizden üfledik" deyince, şeytan cevap veremiyor. Çünkü yaratılan mahlukların arasında yaratıcının özelliklerini taşıyan ve onun nefesinden üflediği tek varlık insandır. Cinler ise bu özelliğe sahip olmadığı için insanlar gibi göremez duyamaz dokunamaz ve bu denli zeka ve idrak sahibi değildir.Şeytan ise bu terbiyesizliği ve düşüncesizliği sebebiyle cezalandırılır. Kuran ı kerimde olayın devamı aynen şöyle anlatılır.
"Artık sen lanetlendin"
Şeytan ise;
"Allah'ım o zaman bana kıyamete kadar zaman ver.Bu bozgunculuk çıkaracak insanlarını bende yoldan çıkaracağım ve onları kandıracağım. Onlar seni bulamaycaklar. Seni düşünen ve tesbih edenler hariç"
Yaratıcı ise;
"Ben onlara kefilim onlara elçiler peygamberler göndereceğim ve gerçeği bulmalarını sağlayacağım. Peki. Sana kıyamete kadar zaman veriyorum" der.
Şeytan ise yılan kılığına girerek ademin yanına gider ve ilk insanı yoldan çıkarmak için seferber olur. Elma ağacından yememesi söylenir ademe.Bu aslında ademe bir imtihandır. Elmada bir zehir vardır.Onu yerse o zehir tüm insanlığı etkileyecektir.
Adem şeytana kanarak o elmayı yer ve zehirlenir.
O ZEHiRiN ADI iSE "EGO" DUR.
"Elmalar ne güzel onlardan yiyebilirsin, Elmayı kopar"
Adem elmayı sahiplenmiştir.Ego işte bu sahiplenmenin adıdır. Yunus Emre bu olay üzerine düşünerek aydınlanmasını gerçekleştirir.
Yunus bir gün kırda dolaşırken sarı bir çiçek görür. Eğilir ve çiçeği koklar. Sonra onu koparmak ister.Tam koparacakken çiçek birden canlanır ve ağlamaya başlar sonra çiçekle yunus yer değiştirir ve yunus çiçek olur , sarı çiçek ise yunus olup onu koparmaya çalışıyordur yunus da ağlar ve bakarki çiçeğin de ailesi var annesi var babası var.ve birden geri çekilir.Bu olaydan çok etkilenir ve ağlar. Sonra bir şiir yazar.O şiir binlerce yıl unutulmaz.Şiir ilahi olur. Hepimizin bildiği "Sordum sarı çiçeğe annen baban varmıdır.." şeklinde devam eden ilahidir.
Ego, yani diğer anlamıyla sahiplenmek zehrin ta kendisidir. Zaten hayatın amacı da bu olayları bilip çözmektir.
Yunus çiçeği koparamaz ve cenneti yaşar hayattayken ve oyunu kazanır. Adem ise oyunu kaybetmiştir. Adem ile havvanın iki çocuğundan olan Habil ve kabil birbirini kıskanırlar ve zehir etkisini göstermeye başlar. Birisi diğerini "Annem ve babam seni daha çok seviyor hep seninle ilgileniyor" diyerek öldürülür.Bu ilk cinayettir. Dünyada 4 kişi varken bile biri diğerini öldürmüştür. Daha sonra ademe kurallar öğretilir. Neler yapması gerektiği ve insan nesli belirli bir düzende çoğalır. Düşünebilme kabiliyetleri sayesinde insanlar içlerindeki ego zehriyle doğar büyür ve ölürler. Yaratıcı ise söylediği gibi peygamberler göndererek insanlara doğru yolu göstermeye çalışır. işte amaç buraya kadar anlatılan gerçekleri bilip bu dünyanın bir oyun alanı olduğunu anlamak ve ölüm ile yaşam denen şeylerin ve bildiğimiz tüm kavramların aslında sanal olduğunu anlamak ve yaratıcıya ulaşmaktır.
Bu sebeple peygamberler ve dinler gönderilir kalıplar oluşturulur. Kültür oluşur hukuk kuralları vs.. Bazı insanlar bu yolu bulsa da büyük kısmı egoya yani şeytanın zehrine yenik düşer.Bu zehir bir virüs gibidir. Tüm düşüncelerimize bulaşan bir virüs. -
132.
0Akıl, bir başka akılla çift oldu mu, ışık çoğaldı, yol belirdi demektir.Tümünü Göster
Fakat nefis, bir başka nefisle sevindi mi, karanlık artar, yol belirsiz olur.
(kendi özünden değilde egodan düşünürsen)
Güzel güzeli çeker;
Bunu bil de ona, "Temizler, Temizlerindir" ayetini oku.
Dünyada herşey, birşeyi çekmiştir; (olumlu düşünürsen olumlu şeyler olur)
Sıcak sıcağı çekmiştir, soğuk soğuğu.(olumsuzluklar olumsuzlukları çeker)
Aslı olmayanlar, aslı olmayanları çeker-durur. (hayal kurmanın sonu yoktur egodur)
Ölümsüzler de ölümsüzlerden sarhoştur.
Cehennemlikler cehennemlikleri çeker, ışıklılar ışıklıları ister.
Malını, düzenbaz bir düşman alıp-zütürürse
Bir yol kesen, bir yol keseni zütürmüş olur.
Dünyada diken tohumunu eken kişi...
Kendine gel,
Onu gül bahçesinde arama sakın. (dışarda arama o senin içinde)
Sufinin defteri, harflerin karalaması değildir;
Kar gibi bembeyaz gönülden başka defteri yoktur onun.
Bedenine yağlı - ballı yemekler verdikçe
Özünde bir semizlik göremezsin.
Beden, miskler içinde olsa gene de ölüm günü, pis kokusu duyulur.
Miski bedenine değil, gönlüne sür;
Misk nedir; ululuk sahibi Tanrı'nın tertemiz adı.
Düşüncen gülse gül bahçesisin
Dikense külhanına atılacak odunsun.
Hikmeti istediğin kadar söyle
Sen ehil değilsen uzaktır o senden.
ister yaz, belirt, ister söyle, anlat faydası yok.
O senden yüzünü gizler
O inatçı, bağlarını koparır da kaçar senden.
Fakat yanar - yakılırsan, okumasan bile yanlışını görür de, o bilgi
Elinde alışmış bir kuşa döner.
O, her usta olmayan kişinin yanında durmaz.
Köylünün evindeki tavuş kuşu gibi hani.
Sana, Tanrı'yı anmaya, O'na dua etmeye izin verildi
O dua edişten gönlüne bir ululuk geldi.
Kendini Tanrı'yla konuşuyor gördün
Hey gidi-hey, niceler var ki bu zan yüzünden Tanrı'dan ayrı düştü.
Dini, babandan bedava miras olarak buldun,(dini babanızdan gördüğünüz için kabul ettiniz araştırmadınız)
O yüzden başını diktin, şükretmiyorsun.
Mirasa konan adam, malın değerini ne bilecek?
Ağlatırsam Rahmetim coşar
O coşup köpüren de nimetlerimi yer-içer.
Birisine, birşeyi vermek istemezsem,
O isteği de vermem, o seyi de belirtmem ona;
Fakat birinin gönlünü de daralttım mı,
Gönlünü açarım, ferahlatırım onu.
Acımam, o güzel ağlayışlara bağlıdır;
Birisi ağladı mı
Acıyış denizi kabardı, dalgalandı demektir.
Can isa'n seninle beraber,
Ondan yardım iste;
Hoş bir yardımcıdır o.
isa'dan beden diriliğini arama;
Musa'ndan Firavun'un dileğini dileme.
Gönlüne, geçim düşüncesini az getir.
Sen kapıda, kapı eşiğinde ol da,
Neşe az gelmez, rızkın azalmaz.
Bu beden, canın otağıdır; yahut da Nuh'un gemisine benzer.
Bize güç şeyleri kolaylaştıran,
Dünyada, olmayacak şeylerden sen bizi kurtar.
Rızık diye gösterdiğin meğer tuzakmış.
Herşeyi nasılsa öyle göster bize.(olduğu gibi kabul etmek)
Zanlar, kimi çağda yanlış olur
Ama bu ne biçim zandır ki yoldan kor olarak geliyor?
A baskalarına ağlayan göz,
Gel, bir zamancagız otur da kendine ağla.(kendini izle başkalarını izleyip durma)
Dal, ağlayan bulutun yüzünden yeşerir, tazelesir
Mum, ağlayışı yüzünden daha da aydın bir hale gelir.
Bir parıltı vurmasa da
Denizden su çekebilecek hale gelinceye dek iyi dostlardan gelen parıltı, gerekli bir şeydir.
ilk önce gelen aks'i taklit bil;
Ardı-ardına gelmeye başladı mı, gerçek olur artık.
Gerçek akse ulaşıncaya dek dostlarından ayrılma.
Sedefi bırakma; o katre daha inci olmadı ki.
Sabır, iman yüzünden baş tacı olur
Çünkü sabrı olmayanın imanı yoktur.
Peygamber, "yüreğinde sabır olmayanın, Tanrı'ya imanı yoktur" dedi.
Varlık alemi çarelerle dopdolu ama
Tanrı, sana bir pencere açmadıkça, hiçbir çaren yoktur.
Şimdi, ondan haberin bile yok ama ihtiyacın oldu mu, onu belirtir Tanrı.
Güneşin ışığı duvara vurdu, onu ısıttı
Duvarın eğreti bir ışıktır, elde etti.
A yüreği temiz er, ne diye bir kerbine gönül verdin?
Hiç sönmeden ışıyanı ara.
A kişi, sen hem kendi aklına aşıksın,
Hem de kendini puta tapanlardan üstün görüyorsun.
Duyguna vuran akıl ışığıdır;
Onu, bakırın üstündeki altın yaldız gibi eğreti bil.
insandaki güzellik de altın yaldızdır
Öyle olmasaydı güzellik kart eşeğe döner miydi?
Azar-azar, yavaş-yavaş, o güzelliği alırlar ondan...
Azar-azar, yavas-yavas, fidan kurur gider.
Yürü "Yaşattığımızın gücünü-kuvvetini azaltırız" ayetini oku;
Gönle girmeye, gönül almaya bak, kemiğe gönül verme.
Eşek nefsin boşanmış kaçıyor
Bir kazığa bağla onu;
Ne vakte dek işten, yükten kaçıp duracak?
ister yirmi yıllık yol olsun, ister otuz yıllık, ister ikiyüz yıllık.
Ona sabır yükünü yüklemek, ona bu yükü taşıtıp zütürmek gerek.
Birisi, ansızın bir define buluverir de,
Ben de bunu istiyordum işte;
Artık işle-güçle, dükkanla ne işim var der.
Baht işidir bu; ama pek az olur böyle sey.
Bedende güç-kuvvet oldukça çalışıp kazanmak gerek.
Çalışıp cabalamak, define bulmaya engel değil ya.
Sen işten ayak çekme de kısmetse o da arkadan gelsin.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 15 11 2024
-
memati ne haberr dostumm
-
zizi top ve kargamciklar
-
29 11 2024 cumaya gelmiyen müşrikler
-
ben bir kemalikim ben tak kokan
-
zihnini sakinleştir
-
ekvador bolivya maci
-
klonlama sayesinde her erkek
-
kayra vs 560 bin lirasi olan adam
-
iste bu ellerle nasıl taharet alıyor
-
inci sözlüğü 10 milyona alan aptal
-
kılıçaslan filminde dagda yaşayan hanzoyu
-
bu ellerle cüneyt arkın nasıl taharet
-
memati16 annesinin amında kamp kurdum
-
bana dolandırıcılar hiç mesaj atmıyor
-
kayra yarak mı attı kaçırdım
-
size gematria öğreteyimde biraz aydınlanın
-
yahudi dininde ahiret kavramı
-
şimdi bu başlıkta allah diyorum
-
gitmem lazım annelerinizle çok iyi ilişkilerim var
-
memati aga otizmli olmak nasi bi his
-
bahis oynamayi kaldirin olm
-
5 tane maç var ama tvde bir tane
-
herkes gavat dediği izmirlilerin yaşdıbına özeniyor
-
memati16 annen bir akreple çiftleşti
-
bir sürü takip edip yazmayan yazar var
-
bu stres ve anksiyetenib
-
siz binler korkasanızda ölüm tarihi hesaplanabilir
-
bu siteden ölüm tarihi hesaplıyabilirsiniz
-
cayda lipton kadinda ipdon seni takip etmeyi
- / 2