1. 101.
    0
    Olduğu gibi kabul etmek

    mevlana dönerken herşeyi olduğu gibi kabul etmiştir.isa peygamberde klagib çarmaha gerilme pozisyonunda teslimiyeti gösterir. Herşey duarağan ve dingin.bir uyum içinde olduğu gibi kabul ettiğinizde kuşların cıvıltısını havanın temiz kokusunu hatta ışıkların gülümsemesini görürsünüz. daha önce hiç dikkatinzi çekmeyen bir tabelaya bakıp gülümseyebilirsiniz. yaşlı bir teyzeye küçük bir çocuğa bir kediye bakıp huzur hissedersiniz.Ana teslim oldunuz işte.

    ilişkilerde olduğu gibi kabul etmek çok önemlidir. Duygusal ilişkilerde başarısızlığın temel sebebi olduğu gibi kabul edememektir. Bazen sohbet ederken birisi gelip anlatıyor. Kız arkadaşım böyle böyle yaptı kavga ettik diyor. Birincisi özel hayatınız olmalı ve kimseye ilişkilerinizi anlatmamalısınız.Siz varlığın bir parçasısınız. Birilerine birşeyler anlatmak zorunda değilsiniz. Birilerine birşey kanıtlama egosunun altında gizlidir bunlar.bu egoda şeytan tarafından gönderilen düşüncelere maruz kalır.

    Bir erkekle birlikte bir kızı ele alalım. Erkek ona diyorki saçını şöyle yapsana , konuşurken şöyle konuşmasana , biraz kısa giyinmişsin ne gerek vardı.. gibi sıralamaya başlar. Erkeğin şeytani egosu kızı yumruklamaya başlamıştır. Evet o erkek o kızı sevmiyor. Hepsi yalan =)

    Birini sevmeniz için onu o olduğu için sevmeniz gerekir. Olduğu gibi kabul etmeniz.Bir cep telefonu almaya gidiyorsunuz özelliklerine bakıp alıyorsunuz. Sonra o cep telefonuna diyebilirmisiniz kameran daha iyi çeksin ? O telefonu o özelliklerde olduğu için aldınız.

    Kız arkadaşınızı değiştirmeye çalışıyorsanız siz aslında onu değil hayalinizdeki kızı seviyorsunuz demektir.Çünkü sizin hayalinizdeki kız sarışın düz saçlı vucudu güzel bir kızdır. Eğer siz kız arkadaşınıza spora git zayıfla diyorsanız onu sevemezsinizki.O zaten öyle. Madem onu beğenmiyorsunuz onun ekgibleri var neden onunlasınız.

    Olduğu gibi kabul etmelisiniz.Ve o size bu tepkiyi verirse bunların bilincinde olup "sen olduğun gibi güzelsin seni böyle olduğun için seviyorum" demelisiniz.o sizin sevgilinizdir.ne ekgib ne fazla.tam olması gerektiği gibidir. eğer olduğu gibi kabul ederseniz şeytan yenilir. çünkü elinde kozu kalmaz. Eğer siz birine saçını söyle yap diyorsanız siz saçı öyle olan birini hayalinizde istiyorsunuzdur. Eğer siz ona zayıfla diyorsanız onu değil zayıf birini beğeniyorsunuz demektir.

    Her insanı olduğu gibi kabul edin.O öyledir.Ne ekgib ne fazla.Tam olması gerektiği gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 102.
    0
    kimse agresif değildir.ego onları öyle yapar.

    yeni doğan bir çocuk agresifmidir?

    Hepimiz özgürce doğuyoruz.Ben oğuzhan olarak doğuyorum.Ben kimim peki? doğduğumda kişiliğimmi vardı? ben varlığın yansımasıydım. Sonra ne oldu ailem ve çevrem bana kendi özelliklerini öğretip yüklediler ve ben özgürlükten çıkıp başkalarının bana öğrettiği şeylerin karışımı oldum.Ben artık ben değilim.Çevremdekilerin hepsinden birazım artık.

    Farkındalık başa dönmektir.Ego sana bu sonradan öğretilen kriterlerin salt toplamıdır.Ego düşünebilme kabiliyetidir. Herkes kendini şeytanın öğrettiği kişilik sanır.Ben agresifim diyorsa birisi onun egosu onu öyle yönetiyodur.O da egosunun farkında olmadığı için kendini öyle birisi olarak tanımlıyordur.Şeytan zaten ergenlik çağına girildikten sonra egoyu kontrol altına almıştır bile.

    Ama şeytan sizin göz renginizi değiştiremez. Sizin fiziksel özellikleriniz sizin özünüzdür. bebekkende aynısınızdır. ölene kadar aynı olacaktır.siz şu anda bebekliğinizden sonra değişen herşeyi temizleyip yoketmelisiniz. geçmiş ve geleceği.

    şeytani ego çatışır. kendini hatalı görmek istemez. şeytani ego (şeytandan gelen düşünceler) sahiplenmek ister. şeytani ego hep kendini haklı çıkartır karşısındakini ise haksız.

    gerçek ilişkiler kabullenme ile gerçekleşir. birilerini öyle kabul etmelisiniz.ben dış görünüşten bahsettim.sen bana şeytani egodan bahsediyorsun.

    sen telefonu alırken dış özelliklerini görüyorsun.ben de zaten karşındakinin saçından fiziğinden bahsettim. onları gözünle görmüyormusun birlikte olurken?

    ben karşındakinin yardım severliğinden duygusallığından bahsetmedim.

    sen hafif dalgalı saçlı mavi gözlüsün diyelim.bu değişmeyecek. doğduğundan beri öylesin. seninle birlikte olan birisi sana lens taksan gözlerin daha güzel görünür diyorsa o seni sevmiyordur. eğer sen lens takıyorsan sen kendini sevmiyorsundur.

    toparlamak gerekirse insanın dış görünüşlerini değiştirmeye çalışan birinin karşısındakini değil hayalindekini sevdiğini anlattım. Eğer sen yeşil gözlü birini hayal ediyorsan neden kahverengi gözlü biriyle olursunki? evet olabilirsin ama bunu belirtiyorsan saçların şöyle olsa daha güzel olurdu diyorsan sen onunla şeytani egon için birliktesin demektir.

    senin derdin birlikte bir ortama girdiğinde yanında güzel birini gösterip bak ben bununlayım görün millet demektir.bu sevgi değildir.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 103.
    0
    2)Kendinizi izlemek , Bedeninizi izlemek , Hareketlerinizi izlemek

    Aynaya bakın. Sinirlendiğiniz zaman yada içinizde bir üzüntü olduğu zaman hemen koşup aynaya bakın. Baktığınızda yüzünüzde pis bir gülüş pis bir ifade göreceksiniz.O gülüş size ait değil.Şeytan içinizde ve sizi kontrol ediyor. Bunu kesinlikle göreceksiniz. Aynadaki görüntünüzden korkacaksınız. Sizi ego ne hale getiriyor daha net göreceksiniz.

    Nedir kendini izlemek? Kendini izlemek yunus emrenin deyimiyle kendini bilmektir. Kendinizi bilmeniz için önce kendinizi tanımalısınız. Yazının en üstünde ilk mesajlarımda bu başlıkta yaratılış sürecini ve hastalığın ne olduğunu anlattım. Hastalığı biliyorsanız artık kendinizi bilmeye başlamışsınız demektir.Çünkü bir kez çukura düştünüz zaten bir daha aynı çukura düşmezsiniz. Düşüncelerinizin size ait olmadığını biliyorsanız büyük ilerleme katetmişsinizdir.

    Kendinizi izleme egzersizlerini toparlayacak olursak. Uyandığınız anda kendinizi izleme başlar. Uyandınız.Dikkat edin bırakın bakalım ne yapacaksınız?Bir uyur gezer gibi rutin olarak gündelik faaliyetleri yapacaksınız. yüzünüzü yıkayıp kahvaltı edeceksiniz. sonra ya okula yada işe gideceksiniz. peki bu yaptığınız eylemleri neden yaptığınızı biliyormusunuz? Daha doğrusu ne yapmaya çalıştığınızın farkındamısınız?

    Ben söyleyeyim. Farkında olmadan SÜRÜYE KATILDINIZ bile. Sürü egosuna yenilen insanlar topluluğudur. Sürünün ortak bir amacı vardır.Bu amaç kapitalizm de kendini bulur. Amaç biliçsiz olarak içinizdedir. ilerde... olmak.

    Birşey olmak istiyorsanız artık özgür değilsinizdir.Siz zaten aratılanların en şereflisisiniz. Nasıl bir kalıba girmek istediğinizi seçiyorsunuz şu anda.

    Ben doktor olacağım. Okula gidiyorum. Derslerime çalışıyorum. Sonra öss yi kazanacağım sonra üniversiteyi okuyacağım sonra doktor olacağım.

    sonra?

    para kazanacağım... evleneceğim zengin olacağım..

    sonra?

    ÖLECEKSiNiZ.

    Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur diyor Drucker. Kendisini tanımam ama farkındalığı bildiği apaçık ortada.

    Artık nereye gittiğinizi biliyormusunuz?

    ÖLÜME gidiyorsunuz. Farkında olun.Ölüm tıpkı doğum gibi bir gerçektir. Fakat siz sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarsınız. Kısacık ömrünüzü mahvedersiniz. Size birisi bir ay sonra öleceğinizi çok hasta olduğunuz söyleseydi ne yapardınız?

    hala liseye gidip derse girermiydiniz?

    elbette hayır.ne yapardınız? bir düşünün?

    yapamadığınız şeyleri yapmaya çalışırdınız. belki korkudan dua ederdiniz. belki ağlardınız.ego hala devrede. öleceğinizi bilmenize rağmen. demekki egodan ölümlede kurtulamazsınız.

    "Olup biten şimdidir ve olması gereken zaten oluyor" (incil , ecclesiastes , 3:15)

    Şimdiye dönmelisiniz. Anın tadını çıkarmalısınız. Kaçırdığınız her anın suçlusu egodur. Pişman olmayın üzülmeyin. Sizin bir kabahatiniz yokki.Ego sizi üzmek için pişman eder. Keşke..ile başlayan bir cümle kurduğunuzda bilinki ego devreye girmiştir bile.

    Neden keşke dersinizki?

    Keşke biraz daha çalışsaydım.. boğaziçini kazansaydım.

    Pişmanlığın sebebine bakın.Ego sizi ilk önce boğaziçine gitmelisin diye doldurdu şimdide başaramadığınız için aynı yerden sizi bir kez daha vuruyor. Başaramamak?

    neyi başaramadınız?

    Okula gitmek nedirki. Size kitapalr verirler onları okursunuz sonrada sınavda onları sorarlar.Bu kadar basit ve saçma birşeyimi kafanıza takıyorsunuz. Kendinizi izleyin.

    Kendini izlemek TEPKiLERi iZLEMEKTiR.

    Olaylara nasıl tepkiler veriyorsunuz?

    Bankada kuyruk var sıraya girdiniz. Hemen yüzünüz asılır. Neden içinizde bir sııntı oluştu sizce. Hemen izleyin içinizi. Sebebi yokki sıkılmanızın saçmalık bu.Sıra varsa var size ne.Siz anı yaşamaktan kaçtınız.O an sırada bekleme anınız. Etraftaki insanlara bakın banka kuyruğunda hepsinin yüzü asık hepsi stresli . ne için stres yapıyorlar? onlar ölümü unutmuşlar bile. Onlar yolun sonunu bilmiyorlar gittikleri.Siz biliyorsanız yolun sonunu üzülmek için hiçbir sebep olmadığınıda bilin.

    içtiğiniz çayı izleyin, oturduğunuz sandalyeyi tuşlarına bastığınız kılavyeyi. baktığınız monitörü. herşeyi izleyin. yaptığınız olaylarla bütünleşin. sadece yaptığınızı yapın. foruma bir yazı yazın sadece. başka hiçbirşey düşünmeden. hiçbir kritere takılmadan insanlara birşey kanıtlama çabası gütmeden.

    Şuan benim yaptığım gibi kelimeler dökülüvericektir özünüzden.Bu yazdıklarımın hepsini sizde yazabilirsiniz. Yeterki farkında olun. Benim hiçbir insandan farkım yok. ekgibliğimde yok. Hepimiz aynıyız ve eşitiz...

    DURMAYIN. ODANIZDA SAKLADIĞINIZ SiZE HEDiYE GELEN KIRMIZI KALP ŞEKLiNDEKi KOKULU KÜÇÜK MUMLARI YAKIN. BEKLEMEYiN.

    neyi bekliyorsunuz?
    Tümünü Göster
    ···
  4. 104.
    0
    bizim burdaki amacımız şeytan şu an zihninizin yüzde 80 ini ele geçirmiş durumda ve sizi o yönetiyor. sadece bilinçle yaşanmaz. şeytani egonun bu yüzde 80 ini yüzde 10 lara indirirsen yani kontrolü sen ele geçirirsen o zaman egoyu sen yönetirsin. amacımız yönetimi ele geçirmek. egoyu sen yönettiğinde onunla faydalı şeylerde yapabilirsin.

    bakın insanlar FARKINDALIĞI başarınca cami imamı filan gibi olucağını sanıyorlar. alakası yok. bana bakın ne kadarda ukalayım =) hiçbirşey olmuyor siz yine aynı siz oluyorsunuz. sadece birşey mi düşünceksiniz önünüze windows penceresi çıkıyor aynen şöyle;

    "Annene cevap vermek ve ona bağırmak istediğinden emin misin"
    Evet Hayır

    birini tıklıyor ve devam ediyorsun.

    Hadi ama farketmedinizmi artık sinirleneceğinizi yanlış yapacağını önceden görebiliyorsunuz. Eskiden göremiyordunuz yaptıktan sonra iş işten geçtikten sonra özür diliyerek tedavi edeceğinizi sanıyordunuz.

    Sen istediğin herşeyi yapmakta özgürsün. istersen tepki verirsin kızarsın.Ama bu tepkiyi ego istediği için değil SEN istediğin için verirsin.

    Ben diyorumki "kendinizi bilin" kendiniz olun. isterseniz yine küfür edin yine kızın.Ama siz yapın.Bir başkası sizi yönetmesin.

    Eminim yukarıdaki windows penceresi gözünüzün önüne geldiğinde hayırı seçeceksiniz.Çünkü onlar bilmiyorlar, bilseler yaparlarmıydı diyeceksiniz.

    Hasta olan insanların size tepki vermesine aldırış etmeyin.Bir ağaç gibi dimdik ve dingin olun. taksör gibi tepkisizce durun. Rakibinizi dövdüğünüzde değil tepki vermediğinizde yenersiniz.
    ···
  5. 105.
    0
    Merkezlenme

    Çok önemli bir kavrama geldik.Şimdiye kadarki yeri özetlemek istedim.

    insan iki çeşit kalkana sahiptir. birisi içimizdeki bilinçtir.Bu bilinç bizim enerjimizdir.Bu sınırsız gücün yani yaratıcının bize nefesinden üflediği parçasıdır.Biz o enerjiyi kullanarak istersek telekinezi yaparız istersek astral seyahat yaparız istersek reiki yaparız.o enerji sonsuzdur ve saftır.Ama o enerjiyi kullanmanın bir kuralı vardır.Önce o enerjiye ulaşmak gerekir.Bu enerjinin etrafında bir engel vardır.O engel egodur.Ego kötü birşey değildir aslında.iki kısımdan meydana geliriz. Bilgisayar gibi düşünün.Özümüz harddisk tir.Ego ise ram dir.ram olmadan bilgisayar çalışmaz.ram in içinde önbellek kayıtlıdır. önbelleğimizin yani egomuzun içinde bir program kayıtlıdır. programla dili bilen arkadaşlar anlayacaklardır if ve else komutlarıyla yazılmış bir programdır.bu ram biz doğduğumuzda boştur. çok kısıtlıdır. sadece ağlamayı ve gülmeyi bilir.0 ve 1 dir. sonra bizim ram imize ailemiz ve çevremizdekiler kendi doğrularını yüklerler. sana şeker verirler sen susarsın. artık if birisi sana şeker verirse = gülümse komutu egoya yüklenmiştir. sonra if okula gitmezsen = kötü bir çocuk olursun yüklenir ... bu böyle devam eder. sonra çevremiz okullar öğretmenler kendi doğrularıyla egoyu doldurur. taki ergenlik çağına kadar bir sorun yoktur.

    ergenlik çağına geldiğimizde egomuz şeytan tarafından ele geçirilir. artık kontrol bizde değildir. şeytan bir virüs gibi egomuzu kafasına göre değiştirmeye başlar. artık ailemize asi gelen cevap veren tepki veren küfür eden sinirlenen bireyler oluruz.siz 3 yaşında bir çocuğun ciddi bir şekilde kızdığını göremezsiniz.ama 10 yaşında bir çocuk çok cidid şekilde size tepki verir. çünkü o artık hastalığa yakalanmıştır.

    farkındalık ise egomuzun şeytan tarafından ele geçirildiğini farketmemizdir. farkındalık aslında kelime anlamı olarak "herşeyi farkında olarak yapmaktır".eğer egomuzu bizim değilde şeytanın yönettiğini anlarsak şeytan bize tepkiler vericektir. hemen komut yazmaya başlar.bu komutlar geçmişten gelir yada gelecek üzerine hayallerdir.

    if arkadşlarınla taksime gitmezsen = rezil olursun
    if ailene karşı gelmezsen=rezil olursun

    taksime git - ailene karşı gel



    işte şeytanın bize yaptığı.

    biz bu olayı farkettiğimiz anda yani bu yazıyı okuduğunuz anda if komutları yoğunlaşır. şeytan artık bir müdahelenin farkındadır ve özünüzden beslenerek emdiği gücünüzü kaybetmemek için hayatınızda hiç yaşamadığınız kadar sizi sinirli ve tepkili biri yapar.bu onun son savunmalarıdır. artık 2 aylık ömrü kalmıştır. özümüze ulaştığımızda varlığın gücü onu yakacak ve egomuzun tekrardan çocukluğumuzdaki gibi sahibi biz olacağız.

    peki bu okadar kolaymı?

    değil. bize şeytanın if le yazdırdığı ne kadar komut varsa onları yani düşünceleri izleyip şeytanın gözünün için baka baka onları izlememiz sonrada onların yokolmasını beklememiz gerekir.bu yola yükseliş yolu denilmektedir. yükseliş yoluna giren birisi yalnız kalma eğlimine girer. insanlardan uzaklaşmak ister. çenesi düşebilir çünkü. saçmalayabilir. bunları güzel şeyler herşeyin yolunda olduğunu gösteriyor. yüzümüzde sivilceler çıkabilir . o çıkan sivilceler içimizdeki gereksiz düşüncelerin dışa atıldığının bedensel göstergesidir. bedenimiz ruhumuz tüm varlığımız hızlı bir seferberliğe girmiştir. egonun bize sonradan eklediği tüm komutları temizlemeye çalışır. bilinç yani yaratıcı artık yanımızdadır. çünkü onu bulmuşuzdur. zaten amaç budur. bütün dinlerin amacı budur. kuranda anlatılan din günü budur. artık kendi harddiskimizi kullanmaya hafiften başlarız. zekamız açılır. derslerimiz düzelmeye başlar. yaratcılığımız artmaya başlar.bu süreç devam ettiği sürece hiç pişman olmamamız gerekir. unutmayın şeytan en ağır darbeleri sona saklamıştır.

    düşüncelerimizi izleriz. eğer müdahele ederek düşünce yokolur. şeytan o düşünceyi saklar sonra tekrar koz olarak kullanır.bu yüzden izlememiz gerekir. günde 2-3 saat izleyin. temizlenin temizlenin. temizlendikçe gülümseyeceksiniz. kendinizdeki değişimi farkedeceksiniz.

    işte "Merkezlenme" bu noktada çok işimize yarayacak. Merkezlenme içimizdeki özümüzden temizlenme aşamasında yardım almaktır.

    Baknız size insanın 2 mekanizmadan oluştuğunu anlattım. birincisi ego ikincisi varlık.ego olmadan yaşayamayız dedim. rami olmayan bir bilgisayar gibi oluruz. peki ego tamamen yokolabilirmi?

    evet. sadece ölüm tehditi, korku panik ve aşırı heyecan durumlarında varlık bize destek olmak için egoyu tamamen saf dışı bırakır düşünce kabiliyetimizi 0 a indirir ve bizim yerimize düşünür.bu geçici bir durumdur. tehlike geçince eski haline döner. peki nasıl bir tehlike? örnek vereyim.

    birisi sizi öldürmek için kovalıyor elinde bıçak var sizi yakaladı. bıçağı boğazınıza dayadı. artık ego yokolur.siz eski sevgilinizi düşünemezsiniz o anda. yada yarın yatıracağınız kredi kartı faturanızı.o anda varlık devreye girer ve size en mantıklı hamleyi sizin yerinize yaptırır ve en gerekli cümleleri kurar.

    lunaparka gitmişsinizdir. gondol vardır kamikaze yada. adrenalin dolu şeyler. adrenalin egoyu yokeder.bu yüzden bağımlılık yapar. uyuşturucu kullanan insanların bağımlı olma sebebi budur. direk harddiskten düşünürler.ego yok olur.

    bir çok ünlü bestekarın en iyi bestelerini uyşturucu kullanrak yaptığı bilinmektedir. tabiki uyuşturucu kullanmak geçici bir farkındalık yaratır. kontrolsüz bir farkındalık ve düşüşünde ego geri dönünce acısını sizden fena çıkartır.

    gondola bindiğinizde çığlık atmak istersiniz.o anda yine eski sevgilinizi düşünemezsiniz. sadece korkarsınız heyecanlanırsınız. birden karnınızda bir gıdıklanma hissedersiniz. göbek deliğinizin orda. karnınız tuhaflaşır. işte o tuhaflaşma sizin enerjiniz. size burdayım diyor.o enerji sonsuza kadar sizinle olacak .o gerçek sizsiniz.o sizin harddiskiniz. onun içinde tüm bilgiler kayıtlıdır.siz sadece hatırlarsınız. kimse yenibirşey öğrenmez sadece hatırlar. çünkü içimizdeki yaratıcının parçası herşeyi bilmektedir zaten.

    bazen arabayla giderken yokuştan inerkende karnınız bir tuhaf olur. heyecan sebebiyle ego yok edilip geçici olarak varlık devreye girer ve karnınızdaki çakradan size sinyal gönderir. sinir sisteminizi kullanarak yönetimi ele geçirir. sonra normale döner.

    eğer varlık yönetimi devralmazsa ne olur?

    akli dengenizi kaybedersiniz. çünkü komutu yazılmamıştır egoda o olayın.ego if komutuyla yazmadığı şeyleri yapamaz. gondola 5. 6. kez bindiğinizde artık korkmazsınız. varlık egoya sizin yerinize if le başlayan komut yazarak o hareketi tanıtır. bugün hastanede yatanların büyük bir kısmının delirme sebebi budur.bu delirme türüne otizm denilmektedir. sinir sistemi enerji desteği alamadığı için felç geçirir.

    merkezlenme işte bu karnınızdaki gıdıklanmayı sürekli olarak yapmanız ve o enerjiyle yaşamaya alışmanızdır.o enerji siz istemediğinizde sadece belli durumlarda devreye girer.

    peki bir düşünün siz bir ressamsınız diyelim.ya o enerjiyi resim çizerken devreye sokarsanız ne olur?

    van gogh olursunuz =)

    ya müzikle uğraşırken devreye sokarsanız?

    bethooven olursunuz

    ya fizile uğraşırken?

    einstein yada edison

    ya siyasetle uğraşırken ?

    atatürk olursunuz.

    (ilerde atatürkün bunları bildiğini size kanıtlayacağım kendi sözleriyle)

    öss ye hazırlanan bir öğrenci olursanız?
    derece yaparsınız
    .
    .
    .

    ben samimi olduğum kişilere farkındalığı öğrettim.ama öğretmek zordur. tepki verirler size. tavsite etmem. bana sorucaksınız sen kaçıncı oldun =) ben ünviersiteyi kazandıktan sonra farkındalığı öğrendim.bir işe yaramadı sınav kısmında. bende iş hayatıma uyarladım.

    merkezlenme nasıl olucak peki?

    o kadar kolayki bumuydu diyeceksiniz. nefesinizi bir süre izleyin. yavaşlatın.sonra nefes alın mavi hava doluyor içimize sonra verdikten sonra nefesi tekrar almadan bekleyin 2-3 saniye hava tamamen boşalsın. karnınız gıdıklandı bile =) bunu sürekli yapın.

    birde kendinize farklı kamera açılarından bakmaya çalışın yukardan aşağıdan arkadan. hissetmeniz yeterli. astral seyahatteki ters düşünme gibi.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 106.
    0
    bi ömür yetmez okumaya
    ···
  7. 107.
    0
    Şeytanın bize gündüz düşünceler olarak fısıldadığını anladığınız. Rüyalarda gece uyurken bize egomuzu ele geçirerek yine şeytan fm in yaptığı bir televizyon yayınıdır.

    yani gündüzleri şeytan fm geceleri şeytan tv ye geçer yayın.

    rüyaların büyük kısımı anlamsız çöp ve bilinçaltıdır. çok nadiren farklı rüyalar görülebilir. fakat bu rüyalar size depremi önceden söylemez yada piyangoyu tutturmanızı sağlamaz.

    bilinçaltınızda o hafta o veya o ay diyelim belkide bir önceki gün deprem konusu konuşulmuş edilmiş yada şeytan fm yayınından düşünce olarak kafanızdan geçmiş.. sizde gece rüyanızda bir senaryo içinde bunları görüyorsunuz.

    hatta farzedelim sonraki gün deprem oluyor.

    aa ben bunları rüyamda daha önce görmüştüm diyorsunuz..

    aslında rüyanızda daha önce görmediniz. gördüğünüzü sanıyorsunuz.

    eğer deprem olmasaydı rüyanızda gördüğünüzü hatırlamayacaktınız. çünkü rüyalar tahmin ettiğiniz şeyler değil.

    herşeyin şimdiki zamanda bir saniye içinde yaşandığını anlayabilseydiniz söylediklerim daha anlamlı gelirdi.

    siz rüyayı dün gördüğünüzü sanıyorsunuz ama dün diye birşey yok aslında. bunu siz uyduruyorsunuz. neyse konu fazla detaylanmasın.

    birşey yapmak zorunda değilsin. sadece izle onları rüya olduğunu bil.
    ve mümkünse uyandığında kağıda yaz rüyalarını. olunca elinde kanıtın olsun.
    ···
  8. 108.
    0
    ÖZGÜRLÜK NEDiR?

    Krishnamurti: Merak ediyorum, acaba özgürlüğün ne olduğunu gerçekten bilmek istiyor mu! Özgürlüğün ne olduğunu hiçbirimiz biliyor muyuz? Bütün bildiğimiz bir şeyler yapmaya zorlandığımız; koşullar ya da kendi korkularımız yüzünden bir şeyler yapmaya zorlandığımız ve bu durumdan kaçmak istediğimiz. Engellerden, zorlamalardan, korkudan ya da başka bir şeyden kaçmaya özgürlük diyoruz. Lütfen dinleyin.

    Engelden, sınırlamadan, zorlamadan kaçmak özgürlük değildir. Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir. Lütfen bunu anlayın. Hapishaneye atılan bir tutuklu bir nedenle kaçmak ve özgür olmak ister. Yalnızca kaçmayı düşünür. Öfkeliysem, öfkeden kaçabildiğim anda özgür olacağımı duyumsarım. Kıskançsam, kıskançlıktan kurtulmak özgürlük değildir; kaçmak, kurtulmak, bastırmak aynı şeyi bir başka yoldan dışavurma biçimidir; özgürlük değildir. Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir. Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüktür. Size ün ya da konum kazandırdığı için değil, resim yapmayı sevdiğiniz için resim yapmakta özgürlük vardır. Okulda resim yapmayı seviyorsanız, bu sevgi özgürlüktür ve bunun anlamı zihnin bütün yollarının şaşırtıcı bir biçimde anlaşılmasıdır. Ayrıca bir şeyi size getireceği ödül ya da ceza için değil, yalnızca o olduğu için yapmak çok kolaydır. Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüğün başlangıcıdır.

    Dersinizin on dakikasını bu konularda konuşarak geçiriyor musunuz? Yoksa doğrudan coğrafyaya, matematiğe, ingilizce'ye mi başlıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Gerçekte sizi ilgilendirmeyen, ama yapılması gereken saçma birtakım şeylerle zamanınızı tüketmek yerine, neden gününüzün on dakikasını bu konulara ayırmıyorsunuz? Neden öğretmeninizle birlikte sınıfta biraz zaman ayırıp bunları konuşmuyorsunuz? Bu sizin çok büyük, başarılı ya da ünlü biri olmanızı sağlamasa da, size yaşdıbınızda yardımcı olacak. Eğer her gün on dakika boyunca, zekice, korkusuzca bu konularda konuşursanız, bu size bütün yaşdıbınızda yardımcı olacak, çünkü sizi düşündürecek, papağan gibi aynı şeyleri yinelemenizi engelleyecek. Öyleyse lütfen öğretmenlerinizden sizinle bu konularda konuşmalarını isteyin. O zaman hem sizin hem de öğretmeninizin daha zeki
    insanlar olmaya başladığını göreceksiniz.

    Rajghat Okulu'nda Çocuklarla Birlikte, Varanasi, 20 Ocak 1954
    Özgürlük Üzerine - J. Krishnamurti (Ayna Yayınevi)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 109.
    0
    Duygularla arkadaş olun. Onları yargılamayın. Duygular (öfke, kıskançlık,korku, nefret,sevgi..) aslında birer enerjidir. Onları siz nasıl şekillendirirseniz öyle olurlar.Bu enerjiyi kontrolünüz altına alırsanız (izleyerek) o enerjiyi absorbe edersiniz ve karın çakranızda bir gıdıklanma olur.ilk sayfa ilk mesajda anlattığım şey o enerjidir yani varlığınızdır. işte o enerjiyle ister telekinzei yaparsınız ister astral seyahat ister ders çalışır öss de derece yaparsınız isterseniz atatürk gibi bir kumandan olur einstein gibi bir fizikçi olur bethooven gibi bir müzisyen olursunuz.

    Amacımız düşünceleri izleyerek onların enerjisini toplamak , kendimizi izleyerek kendi enerjimizi dizginlemek, duyguları izleyerek o enerjileride toplamak ve tek bir noktada birleştirip bombayı patlatmaktır.Bu bombayı bethooven piyanosunda patlatmıştır. edison ampülü bulmuştur eisntesin fizikte yapmıştır... vs..

    sizde o farkındalığın enerjisiyle neyi istiyorsanız özgürce yaparsınız.

    o enerjileri izlediğinizde şeytanın virüsü o enerjiden beslenemediği için kontrol size geçecek ve o enerjiyi şeytan yerine siz alacaksınız ve böylece farkındalık sağlanmış olacak.

    yargılamayın. öfkelenmek kötü değildir.onu sevin. ancak onu izlerseniz ona bir canlı varlık gibi yaklaşırsanız size enerjisini verir. sevgide böyledir nefrette. hepsi aynıdır nötr dür aslında.siz o enerjiyi yakalarsanız olumlu hale çevirirsiniz . Ama siz FARKINDA olmazsanız şeytan yakalar ve öfkeyi kötü bir hale çevirir hatta sevgiyi bile bir ıstıraba dönüştürebilir. Egoda sizin beyninizdeki çiptir.Şeytan kontrol ediyor şu anda o çipi. Farkında olunca siz kontrol edeceksiniz.Ego düşünebilme kabiliyetinin merkezidir. Yorum yapma ve kriter koyma merkezidir.Ego tahmin ettiğiniz şey değildir.

    "vay be şuna bak nekadar egoist" cümlesindeki egoyla benim anlattığım şey aynı anlamla değil ben id anldıbına gelen egoyu anlatıyorum. kendini beğenmişlik anlamındaki eg edbiyatta başka bir anlama gelen bir kavramdır. gerçek anlamı bu değildir.

    izleyin düşüncelerinizi ve duygularınızı onlar canlılar. onlar enerji. onları sevin şefkat gösterin ki size enerjilerini versinler ve gülümsetsinler sizi ve huzuru yakalayın.
    ···
  10. 110.
    0
    Rüyalarla ilgili daha önce birisi sormuştu aynı şeyi cevaplamıştım tekrar cevaplayayım.

    Aslında gördüklerin gerçek olmuyor sen öyle sanıyorsun. Beynimizle istediğimiz herşeyi düşünebilir kafamızda kurduğumuz bir şeye bile inanabiliriz. Tamamen doğru yanlış yargılarımızı dğeiştirebiliriz.Sen birini öldürmenin çok güzel birşey olduğunu düşünüp seri katil olabilirsin.

    Beyin bir aldatmacaya sokuyor seni.Sen diyosunki bir gün sonra deprem olacağını rüyamda görmüştüm. Deprem olmasaydı rüyamda görmüştüm diyemezdin.Şimdi diyeceksinki hayır ama arkadaşlarıma bile rüyamı anlattım. deprem olmasaydı anlattığınıda söylemeyecektin.

    Bazı klavuz rüyalar vardır Bu durum islamiyettede geniş yer tutar. Fakat rüyaların büyük bir bölümü tıpkı kafamızdan geçen gereksiz düşünceler gibi şeytan fm in gece yayınından ibarettir.sen o gün birşeyden çok korkmuşsundur sonra 5-6 saat geçince korktuğunu unutmuşsundur gece de rüyanda kabus görmüşsündür.bu gece kabus gördüm nedenki acaba diye saatlerce rüya yorumları kitabını okursun. bilinçaltı işte ego.

    ben bir kaç vakayla konşmuştum bunu. Mesela birisi bana rüyamda çok zengin olduğumu gördüm şöyle böyle diye anlattı. Dedimki bilinçaltı kesin zengin olacağını düşündürecek bir olay geldi başına ama hatırlamıyorsun. Hayır dedi bütün gün evdeydim dedi.iki gün sonra beni aradı. Evlerinin karşısında milli piyango bayisi varmış. Sürekli olarak mikrofondan işte bant kaydıyla 10 trilyon sizede çıkabilir denilip duruyormuş.Bu yüzden "farkında olmadan" öyle bir rüya görmüş.

    zaten rüyaları farkında olmadan görürüz.sen rüyanda bir gün sonra deprem olacağını da farkında olmadan görürsün.

    istersen sana kanıtlayayım.

    madem böyle bir iddan var bir defter koy başına her gördüğün rüyayı uyandığın anda yaz.

    bir daha olmayacak bu söylediğin =)
    ···
  11. 111.
    0
    rezerved
    ···
  12. 112.
    0
    @45 gibtir git kırarım ağzını
    @1 meditason işlerini öğrenmek ne kadar zamanını aldı hergün 5 dk mı ayırdın kaç ay yaptın
    ···
  13. 113.
    0
    @47 tamam panpa rahat ol akışına bırak hemen eve gideyimde şurasını da okuyayım deme sadece okudukça aklına kazınsın yoksa şeytan sana tokatları (ego) ile ardı ardına darbe indirecek ve sen öğrendiklerini bu egolarla birlikte çöpe atacaksın.
    acelesi yok bu eğitim 2-3 aylık değil senelere bölünmelidir.
    ···
  14. 114.
    0
    @58 o zaman milleti yönlendirseydin panpa ben hayra vesile oldum :(
    ···
  15. 115.
    0
    @57 hergün 5 dakika yeterli panpa 2-3 ay sonra meditasyon sonundaki huzuru saatlere bile çıkartabilirsin.
    ···
  16. 116.
    0
    HRiSTiYANLIĞIN DUYGULARA VE FARKINDALIĞA BAKIŞI

    (çok güzel bir yazı okumanızı öneririm)

    ÇÖL DÜŞÜNCELERi–KISKANÇLIK VE KENDiNi KIYASLAMA

    Bu hafta sizinle 8. Çöl düşüncesine bakacağız. Kıskançlık ve kendini başka kişilerle kıyaslama hakkında konuşacağız. Ayrıca kendi başına çabalamanın tehlikeleri hakkında da konuşacağız. ilk olarak sizi teşvik etmek istiyorum ki geçen vaazımda da söylediğim gibi siz çok özel birisiniz. Ve Tanrı’nın sizin yaşdıbınız için hazırladığı özel bir plan var. Bu yüzden başka hiç kimseyi kıskanmanıza gerek yok. Kutsal Kitap Süleyman’ın Meselleri 14:30’da şöyle der. “Huzurlu yürek bedenin yaşam kaynağıdır, hırs ve kıskançlık ise insanı için için yer bitirir.”

    Tanrı’nın halkı arasında kıskançlık olmamalı ama bazen bu oluyor. Hatta Tanrı’nın başka kişilere verdiği armağanları kıskananlar bile oluyor. Oysa her birimizle neler yapacağı tamamen Tanrı’ya ait bir karardır. Biz Tanrı’ya aitiz kendimize ait değil, dolayısıyla seçme hakkı O’nun kıskançlık ve çekememezlik bizim çok kötü davranmamıza neden olur. içimizdeki en kötü şeyleri ortaya çıkarırlar. Elç iş 7;9 ""Yusuf'u kıskanan atalarımız, onu köle olarak Mısır'a sattılar. Ama Tanrı onunla beraberdi ve onu bütün sıkıntılarından kurtardı. Ona bilgelik vererek Mısır kralı Firavun'un gözüne girmesini sağladı. Firavun da onu Mısır ve tüm saray halkı üzerinde yönetici tayin etti." ayette Yusuf ve Kardeşlerinin örneğini görüyoruz. Kutsal Kitap Ağabilerinin Yusuf’un kendisinden nefret edecek kadar kıskandıklarını söyler. Üstelik sadece nefret etmekle kalmadılar O’nu köle olarakta sattılar. Çukur kazdılar daha sonra Yusuf’u içine attılar ve daha sonra ise köle olarak sattılar.

    inanıyorum ki her birimiz dürüst bir şekilde yüreklerimizi kontrol etmeliyiz. Yüreğimizde bir başka kişiye karşı kıskançlık veya çekememezlik olup olmadığını kendi kendimize sormalıyız. Tanrı diğer kişilerin aldığı bereketlerle sevinmemizi ister. Bizim sahip olmadığımız bir şeye sahip oldukları için onlardan nefret etmemizi değil. Bazen kiliselerdeki kişilerin birbirlerini kıskandıklarıyla karşılaşıyoruz. Tanrı bana kıskançlık ve çekememezliğin güvensizlikte köklendiğini göstermeye başladı.

    Kendimizle ilgili korkularımızda köklenir. itiraf etmeliyim ki Hayatımın bir döneminde benimde bazı insanları kıskandığım ve onlarla kendimi kıyasladığım zaman olmuştu. Diğer erkeklerin benden daha iyi olduklarını düşünüyordum, bir başkasının saçlarına bakarak keşke onun saçları bende olsaydı derdim, keşke onun armağanları ve becerileri bende olsaydı derdim, veya benim vücudumda keşke onun gibi olsa derdim. Kendimden hiç tatmin olmuyordum sık sık gözüm başkalarının sahip olduğu şeylerdeydi. Fakat bu sorunla yüzleşmeye başladığımda, gerçekle yüzleştiğimde Tanrı beni özgür kılmaya başladı. Şimdi daha iyi bildiğim bir şey var oda hiç kimseye benzemeyen özel biriyim. Ben özel biriyim ve Tanrı’nın benim için özel bir planı var. Şimdi diğer insanlarla olmaktan zevk alıyorum, eğer birbirimizi kıskanıyorsak birbirimizin beraberliğinden zevk alamayız.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 117.
    0
    ŞEYTAN FM (Kıyamete Kadar Sürecek Bir Radyo Yayını) (Bölüm 1)

    5000 kez yazılarımı okuyanlara teşekkür ederim. Bende sıkılmadan ve yılmadan size 5000 kez anlatmaya söz veriyorum. Hayat nedir? Dünyaya neden geldik? Nereye gidiyoruz? Ne yapmalıyız? Mutluluk nedir? Hayattayken de cennette olabilirmiyiz?

    Bütün bu soruların cevaplarını aslında yukarıdaki yazılarımda anlattım. Fakat toparlamak ve özetlemek her zaman güzel olacaktır.En baştan tekrar özetleyelim. Soru cevap olarak.

    Bir insan olarak dünyaya neden geldik? Yaratıcı bizi neden yarattı? Amaç nedir?

    Yaratıcı (Allah , Rab,Tao ,Zen, Sınırsız Güç , Varlık , Baba..) adı üstünde yaratandır. Melekler verilen görevleri yerine getiren geçmişi ve geleceği görebilen ve görev dağılımıyla hareket edebilen nurdan yaratılmış hatasız varlıklardır. Bunları kainatın moderatörleri gibi düşünebilirsiniz. Bilgisayar programı gibi olaya bakarsanız meleklerin çipine farklı bir program yazılmıştır.O programda üstün yetenekler vardır. Melekler doğa olaylarını kontrol edebilir , ölümü ve yaşamı gerçekleştirir ve bunun gibi birçok şey. insanlar gibi yaşayan başka canlı türleri de vardır. Hatta bu türlerin bazıları insanlardan daha önce kainattaki yerini almıştır.Bu türlerden birisi de cinlerdir. Cinler de tıpkı insanlar gibi yemek yer , doğar büyür ve ölürler. Bizim için geçerli olan kuralların kalıpların yaşam biçiminin hepsi onlar için de geçerlidir. Onalrında iyisi kötüsü hırsızı inananı inanmayanı vardır. Onlarında düşünebilme kabiliyeti vardır. Melekler ise yorum yapmazlar. Sadece Allah'I tesbih ederler ve amiyane bir benzetme ile robotlar gibilerdir. Fakat cinler ve insanlar teşrii yani bağımsız iradesiyle düşünebilmektedirler. Yorum yapabilmekte karar verebilmekte seçim yapabilmektedirler. işte insanlardan daha önce yaratılan cinler de bir hayat sürmüşlerdir. Onlara cin denilmesinin sebebi ise "CAN" adıyla yaratılan (bizim de Adem) ilk cinin soyundan gelmiş olmaları sebebiyledir.Can' ın kavmi tıpkı bizim Nuh tufanında yaşadığımız gibi bir olayla tamamen yokedilmiştir ve Can da ölmüştür.Can dan sonra Cin soyunun devdıbını sağlaması için iblis (Şeytan) görevlendirilmiştir ve cin kavminin yeni temsilcisi olmuştur. Cin kavminde en yetkili isim iblistir. iblis aynı zamanda bir melektir. Hatta o kadar yetkili bir melektir ki ilk 5 büyük melek arasında adı geçmektedir. Fakat tam olarak melekde değildir tam olarak cin de değildir. Melekler ölümsüzdür. Dolayısıyla şetyan da ölümsüzdür.Ama meleklerin tepki verme ve düşünebilme kabiliyetleri olmamasına rağmen Şeytan cin özelliğinden dolayı düşünüp yorum yapabilmektedir.Bu sebeple şeytan "Yer yüzü ve gökyüzü meleklerinin başkanlığı" görevine getirilmiştir.

    Daha sonra yaratıcı "insan" adını vereceği başka bir türü yaratacağını söylemiş ve yönetim kurulunu yani melekleri toplamıştır. Doğal olarak meleklerin arasında şeytan da vardır.Şeytan da diğer melekler gibi Allah'ın en önemli yardımcılarındandır. Aslında şeytan kötü filan değildir. insanlar dünyanın ilk yaratılmasından itibaren onu öyle kabul ettiği için öyle sanılmaktadır.Bu da satanizm inancının temelini oluşturur.

    Şöyle düşünün bir firmada müdürsünüz. Yeni bir ürün var ve patron size ve diğer müdürlere ürünü gösteriyor. Fakat diğer müdürler robotlar ve tepki veremiyorlar.Siz tepki verebiliyorsunuz eleştiri yapabiliyorsunuz.Şeytan da öyle yapıyor.ve aynen şöyle diyor ;

    "Yer yüzünde bozgunculuk çıkaracak ve sana isyan edecek kulları neden yaratıyorsun ki , zaten biz seni her zaman överek tesbih ediyoruz (Kuran -ı Kerim) "

    Yaratıcı da cevap olarak aynen şöyle diyor;

    "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim"

    Daha sonra yine aynı surede anlatılan olayın devamında , Adem meleklerin önüne çıkarılıyor ve yaratıcı meleklere birşeyler söylüyor şimdi bunları size tekrar soracağım ve bunları ezberleyip bana tekrar söyleyeceksiniz diyor. Aynısını ademe de soruyor. Adem hafıza sahibi ve düşünme kabiliyeti olan bir insan olduğu için ezberleyip cevap verebiliyor. Melekler ise cevap veremiyorlar ve yaratıcı "öyle ise secde edin diyor"

    Meleklerin arasındaki şeytan bunu ezberleyip tıpkı adem gibi cevap verebildiği için secde etmiyor ve ben ateştenim o ise topraktan diyor. Daha sonra yaratıcı "insan yaratılmışların en üstünüdür , çünkü biz ona nefesimizden üfledik" deyince, şeytan cevap veremiyor. Çünkü yaratılan mahlukların arasında yaratıcının özelliklerini taşıyan ve onun nefesinden üflediği tek varlık insandır. Cinler ise bu özelliğe sahip olmadığı için insanlar gibi göremez duyamaz dokunamaz ve bu denli zeka ve idrak sahibi değildir.Şeytan ise bu terbiyesizliği ve düşüncesizliği sebebiyle cezalandırılır. Kuran ı kerimde olayın devamı aynen şöyle anlatılır.

    "Artık sen lanetlendin"

    Şeytan ise;

    "Allah'ım o zaman bana kıyamete kadar zaman ver.Bu bozgunculuk çıkaracak insanlarını bende yoldan çıkaracağım ve onları kandıracağım. Onlar seni bulamaycaklar. Seni düşünen ve tesbih edenler hariç"

    Yaratıcı ise;

    "Ben onlara kefilim onlara elçiler peygamberler göndereceğim ve gerçeği bulmalarını sağlayacağım. Peki. Sana kıyamete kadar zaman veriyorum" der.

    Şeytan ise yılan kılığına girerek ademin yanına gider ve ilk insanı yoldan çıkarmak için seferber olur. Elma ağacından yememesi söylenir ademe.Bu aslında ademe bir imtihandır. Elmada bir zehir vardır.Onu yerse o zehir tüm insanlığı etkileyecektir.

    Adem şeytana kanarak o elmayı yer ve zehirlenir.

    O ZEHiRiN ADI iSE "EGO" DUR.

    "Elmalar ne güzel onlardan yiyebilirsin, Elmayı kopar"

    Adem elmayı sahiplenmiştir.Ego işte bu sahiplenmenin adıdır. Yunus Emre bu olay üzerine düşünerek aydınlanmasını gerçekleştirir.

    Yunus bir gün kırda dolaşırken sarı bir çiçek görür. Eğilir ve çiçeği koklar. Sonra onu koparmak ister.Tam koparacakken çiçek birden canlanır ve ağlamaya başlar sonra çiçekle yunus yer değiştirir ve yunus çiçek olur , sarı çiçek ise yunus olup onu koparmaya çalışıyordur yunus da ağlar ve bakarki çiçeğin de ailesi var annesi var babası var.ve birden geri çekilir.Bu olaydan çok etkilenir ve ağlar. Sonra bir şiir yazar.O şiir binlerce yıl unutulmaz.Şiir ilahi olur. Hepimizin bildiği "Sordum sarı çiçeğe annen baban varmıdır.." şeklinde devam eden ilahidir.

    Ego, yani diğer anlamıyla sahiplenmek zehrin ta kendisidir. Zaten hayatın amacı da bu olayları bilip çözmektir.

    Yunus çiçeği koparamaz ve cenneti yaşar hayattayken ve oyunu kazanır. Adem ise oyunu kaybetmiştir. Adem ile havvanın iki çocuğundan olan Habil ve kabil birbirini kıskanırlar ve zehir etkisini göstermeye başlar. Birisi diğerini "Annem ve babam seni daha çok seviyor hep seninle ilgileniyor" diyerek öldürülür.Bu ilk cinayettir. Dünyada 4 kişi varken bile biri diğerini öldürmüştür. Daha sonra ademe kurallar öğretilir. Neler yapması gerektiği ve insan nesli belirli bir düzende çoğalır. Düşünebilme kabiliyetleri sayesinde insanlar içlerindeki ego zehriyle doğar büyür ve ölürler. Yaratıcı ise söylediği gibi peygamberler göndererek insanlara doğru yolu göstermeye çalışır. işte amaç buraya kadar anlatılan gerçekleri bilip bu dünyanın bir oyun alanı olduğunu anlamak ve ölüm ile yaşam denen şeylerin ve bildiğimiz tüm kavramların aslında sanal olduğunu anlamak ve yaratıcıya ulaşmaktır.

    Bu sebeple peygamberler ve dinler gönderilir kalıplar oluşturulur. Kültür oluşur hukuk kuralları vs.. Bazı insanlar bu yolu bulsa da büyük kısmı egoya yani şeytanın zehrine yenik düşer.Bu zehir bir virüs gibidir. Tüm düşüncelerimize bulaşan bir virüs.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 118.
    0
    Artık ego sana düşünceler olarak değil duygular olarak saldırıyor.Son aşamaya geldin.En zor ve tehlikeli olan yere.Bu aşamaya;

    DUYGULARI iZLEMEK diyoruz.

    Son sayfalarda bunlardan bahsettim ağırlıklı olarak. Tepkisizlik ve dinginlik gerekiyor artık.
    Yorum yapmamalısın. Sigarayı düşünme , bırakmayı da düşünme. Sana sigaranın zararlı olduğunu söylediler ve sen kalıba girdin. Sağlığa zararlı olduğu bilimsel bir gerçek olabilir.Ama bu senin bir doğrun olmadı henüz. Kendi doğrularını yaratman için olgu üzerindeki tüm bilgileri silmelisin ve yeniden analiz etmelisin.

    Olgular üzerinde düşünmelisin.Ama olaylar üzerinde düşünmemelisin. Olaylara karşı tepkisiz olmalısın. Araba geçti yoldan üzerine çamur sıçrattı. Gülüp geç. Demekki öyle olması gerekiyordu. Orada 1 dakika oyalandın ve bir dakika önce kaldırımdan karşıya geçseydin bir araba sana çarpacaktı belki de bilemezsin ki..

    işte olayları yargılamaman için duygularına hakim olmalısın.

    Bu duygular anlatıldığı üzere Öfke, Kıskançlık ve Korkudur.Bu duygular üzerinde hüküm sürersen artık farkındalığın tamamlanacaktır.

    Tepkisizliği başardığında egonun sana karşı kullandığı ÖFKE silahı da etkisiz hale gelecektir.

    Sana bir misyon yüklenmedi. Bana da yüklenmedi. Başkalarına bunları anlatmak zorunda değilsin. Başkalarını yorumlamak zorunda da değilsin. Herşey olduğu gibi güzeldir. Herkes olması gerektiği gibidir. inanmayanlar olmazsa inanmanın anlamı olmaz. Demekki olumsuzluklar olmasaydı olumluluklar da olmayacaktı. Kirli bir bez bile bezdir.O öyledir kirlidir. Diğer bez de temizdir. Bunlar kabul edilir.Ve yorumlanmaz.O bezin nasıl kirlendiği seni ilgilendirmez.Sen sadece kendine bir amaç belirlersin ve amacın doğrultusunda yaşadığın olgular üzerine düşünürsün ve olayların akışına teslim olursun.

    Amacınızı sanırım henüz bilmiyorsunuz.

    Düşünün. Amacınızı.Naciye nereye gidiyor. Olayı nedir?

    Ondan sonra kendini bileceksin. Kendini bildiğinde artık başına gelen olayları yorumlamana gerek kalmayacak ve olguları analiz edeceksin.

    Bu işe girmem benim amacıma uymuyor o zaman girmem diyebileceksin.Bu yapabilirim bu benim amacıma uygun diyeceksin.

    Merkezlendiğinde varlık sana amacına giden yolunda destek olacak. Sabretme erdemine ulaşacaksın. Sorulanızın cevaplarını bende veya dışarda arıyorsunuz. Soruların cevapları içinizde. Bakmadığınız tek bir yer var. Kendiniz.Özünüz. Kendinizie sorduğunuzda soruların cevaplarını alacaksınız. Yardımı egodan değil yaratıcıdan dileyin. Size sadece sizi yaratan yardım edebilir. Diğer yardımlar egodandır.

    Sabretmek güzeldir. Unutmayın,

    "Ey inananlar , sabır ve niyazla Allah'tan yardım isteyin.Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara suresi ,153 )
    Tümünü Göster
    ···
  19. 119.
    0
    ÖFKE

    Şayet gerçekten öfkenin ne olduğunu bilmek istersen onun içine gir, onun hakkında derinlemesine düşün, onu pek çok şekilde tat, onun senin içinde oluşmasına izin ver, onunla çevrelen, etrafını bir bulut gibi sarsın, tüm ACIYI ve SANCIYI hisset ve onun ağrısını ve zehrini ve seni nasıl aşağı çektiğini, varlığın için nasıl karanlık bir vadi yarattığını, onun aracılığıyla nasıl cehenneme doğru çekildiğini, onun nasıl aşağı doğru çeken bir akıntı olduğunu hisset. Bunu hisset, bunu bil. Ve bu anlayış sende bir dönüşüm başlatacak. Hakikatı bilmek dönüşümün ta kendisidir. Hakikat özgürleştirir, fakat o sana ait olmak zorundadır.

    Öfke Nedir?

    Öfkenin pgibolojisi şudur. Sen bir şeyi istersin ve birisi ona sahip olmanı engeller. Senin tüm enerjin bir şeyi elde ediyordu ve birisi enerjiyi engelledi. Sen istediğin şeyi elde edemedin. Şimdi engellenmiş olan bu enerji öfkeye dönüşür. Arzunu yerine getirme olasılığını yok etmiş olan kişiye karşı ÖFKE haline gelir.

    Senin öfken hakikidir. Çünkü o sana aittir. Sana ait olan her şey hakikidir. O nedenle bu öfkenin kaynağını, nereden geldiğini bul. Gözlerini kapa ve içine doğru yönel. O kaybolmadan evvel onun kaynağının olduğu yere git ve boşluğa ulaş. Daha da geriye doğru git, daha çok içeriye yönel, daha derine in ve artık öfkenin olmadığı bir an gelecek. içeride, merkezinde.

    Öfke Nereden Gelir?

    O asla senin merkezinden gelmez. O EGODAN GELiR ve ego sahte bir şeydir. Şayet derine inersen onun merkezden değil çeperden geldiğini göreceksin. Merkezde boşluk vardır. O sadece egodan gelir ve EGO, TOPLUM TARAFINDAN YARATILMIŞ SAHTE BiR VARLIKTIR. Ego bir kimliktir. Görecelidir. Ansızın bir darbe alırsın ve ego incinmiş hisseder, öfke oradadır.
    Sen öfkelisin. O kadar çok öfke biriktirdin ki, artık öfkeli olmadığın bir an bile yok. En iyi ihtimalle arada bir daha az bazen de daha çok öfkelisin. Senin tüm varlığın bastırmak yüzünden zehirlenmiştir. Öfkeyle yiyorsun ve bir kimse öfkeyle yediğinde bunun başka bir türlü niteliği olur. Bir kimse öfke olmadan yediğinde ise onu izlemek çok güzel gelir. Çünkü o şiddetsiz bir şekilde yer. Et yiyor olabilir ama şiddet olmaksızın yer. Belki sen sadece meyve ve sebze yiyor olabilirsin. Fakat öfke bastırılmışsa vahşice yersin. Sırf yiyerek dişlerin, ağzın öfke açığa çıkarır. Sen yiyeceği sanki düşmanmışçasına çiğnersin.

    Bir dahaki sefer aşk yaparken izle. Saldırgan olduğun zamankilerle aynı hareketleri yapıyor olacaksın. Yüzünü izle, etrafında bir ayna olsun ki yüzüne neler olduğunu görebilesin. Öfkenin ve saldırganlığın tüm ifadeleri oradadır. Yemek yerken öfkelenirsin. Birisine yemek yerken bir bak. Birisine öpüşürken bak, öfke o kadar derine inmiştir ki öfkenin tamamen zıddı olan bir eylem olan aşk dahi zehirlenmiştir. Kesinlikle nötr olan yemek gibi bir eylem dahi zehirlenmiştir. O zaman, sadece kapıyı aç ve öfke oradadır. Kitabı masaya koy ve öfke oradadır. Ayakkabıları çıkart ve öfke oradadır. Çünkü artık sen KiŞiLEŞMiŞ BiR ÖFKESiN.

    Şayet öfkeyi tanımak istersen sadece ondan kurtulmak çok zor bir şeydir. Bunun nedeni öfkeden kurtulma tavrının bir bölünme yaratmasıdır. O zaman sen öfkenin kötü olduğu, “öfkesizliğin” iyi olduğu, ciksin kötü ve cikssizliğin iyi olduğu, hırsın kötü hırssızlığın iyi olduğu varsayımına başlamışsındır. Tıpkı biriyle olmanın kötü, yalnız olmanın iyi olduğu varsayımı gibi. Gerçekte var olan özellikleri tanımak için pek çok zorlukla karşılaşacaksın. O zaman onları aşsan bile o sadece BASTIRMA olacaktır. Basit ve içten gelen doğal bir eylem ve ansızın sen bu dünyadan başka bir dünyaya geçersin. Sevgi ve hatta öfke… Ben sana pozitif duyguların bile sahte olduğunda çirkin, ve doğal olan negatif duyguların bile güzel olduğunu söylüyorum. Tüm varlığınla onu hissettiğinde, varlığın her hücresi onunla titreştiğinde ÖFKE bile güzeldir.

    Öfkelenmiş küçük bir çocuğa bak, ve o zaman, onun güzelliğini hissedeceksin. Onun tüm varlığı içindedir. Işıldar. Yüzü kıpkırmızıdır. Bu kadar küçük bir çocuk tüm dünyayı yok edebilecek kadar güçlü görünür. Ve çocuk bir kez öfkelendiğinde ne olur? Bir dakika birkaç saniye sonra her şey değişir ve yeniden mutludur. Ve evin çevresinde koşup dans ediyordur. Bu niçin sana olmaz? Sen bir yanlıştan diğerine geçersin. Gerçekte öfke sürekliliği olan bir olgu değildir. Doğası gereği o anlık bir şeydir. Eğer öfke gerçekse, birkaç saniye sürer. Ve o sürerken hakikidir, güzeldir. O kimseye zarar vermez. Gerçek olan, kendiliğinden olan bir şey hiç kimseye zarar vermez. Sadece sahtelik zarar verir. Doğal bir şekilde öfkelenebilen bir insanda birkaç saniye sonra bu hezeyan kaybolur. O mükemmel bir şekilde, tam diğer uçta rahatlar. O sonsuz bir sevgi haline gelir. Tam tersini yeniden yaratır, sevgiyi. Ve onu yeniler.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 120.
    0
    KISKANÇLIK

    KISKANÇLIK NEDiR? NEDEN BU KADAR ACITIYOR?

    Kıskançlık kıyaslamaktır. Bize kıyaslamak öğretilmiştir. Başka birisinin bizden daha iyi evi var, başka birisinin vücudu daha güzel, başka birisinin dersleri daha iyi bilmem kimin oğlu doktor oldu. Sonuç büyük bir kıskançlık olacaktır. Kıyaslamayı bırakırsan kıskançlık kaybolur. O zaman sen basitçe bilirsin ki sen sensin ve senden başka kimse değilsin ve buna hiç gerek yok. Kendini ağaçlarla kıyaslamaman iyidir yoksa çok kıskanabilirsin. Niçin sen yeşil değilsin? Sen sadece insanlarla kıyaslama yaparsın. Çünkü öyle şartlandırıldın. Kıskançlık çok aptalca bir tavırdır. Çünkü her kişi eşsizdir ve kıyas kabul etmez. Bir kez sende bu anlayış yerleşirse kıskançlık kaybolur. Her kişi eşsizdir ve kıyaslanamaz. Sen sadece kendinsin. “HiÇ KiMSE ASLA SENiN GiBi OLMADI VE OLMAYACAK”. Yaratıcı sadece orjinalleri yaratır. O karbon kopya kullanmaz.

    ciks kıskançlık yaratır ama kıskançlık ikincildir. O nedenle mesele kıskançlıktan vazgeçmek değildir. Ondan vazgeçemezsin çünkü ciksten vazgeçemezsin. Mesele ciksin sevgiye nasıl dönüştürüleceğidir. O zaman kıskançlık kaybolur. Şayet birisini seviyorsan sevginin kendisi yeterli garantidir. Sevginin kendisi yeterince güvenlidir. Birisini seversen onun başka kimseye gidemeyeceğini bilirsin. Ve eğer giderse de gider. Yapabilecek hiçbir şey yok. Ne yapabilirsin? O kişiyi öldürebilirsin ama ölü bir kimsenin pek faydası olmaz. Birisini sevdiğinde onun kimseye gidemeyeceğine güvenirsin. Şayet giderse sevgi yoktur ve hiçbir şey yapılamaz. Sevgi bu anlayışı getirir. Kıskançlık yoktur. O nedenle şunu çok iyi bil ki “KISKANÇLIK VARSA SEVGi YOKTUR”. Sen bir oyun oynuyorsun. Sevginin altında ciksi gizliyorsun. Sevgi sadece parlatılmış bir sözdür. Gerçek ise cikstir.

    inanılması neredeyse imkansız pek çok şekilde toplum, bireyi sömürmüştür. Öylesine kurnazca ve zekice araçlar yapmıştır ki onların araç olduğunu tespit etmek neredeyse mümkün değildir. Bu araçlar onda hiç şüphe uyandırmadan kendisine yapılan şey hakkında bir kuşkuya dahi kapılmadan bireyi sömürmek içindir. Onun onurunu yok etmek içindir. Kıskançlık bu muazzam güçteki araçlardan biridir. Her toplum, her kültür, her din çocukluktan itibaren herkese KIYASLAMAYI öğretir. Kıskançlık kıyaslama içinde yaşamak demektir. Biri senden yukardadır bu canını yakar. Bu seni mücadele, kavga halinde, mümkün olan her şekilde hareket halinde tutar. Çünkü eğer başarırsan hiç kimse senin doğru ya da yanlış şekilde başardığını umursamaz. Başarı senin haklı olduğunu kanıtlar. Başarısızlık ise senin hatalı olduğunu kanıtlar. Senden yukarıda kim olursa olsun o başarılı olduğu ve sen başaramadığın sürece bu durum sende kıskançlık yaratır. Baştan doğru kabul ettiğin çıkarımlar seni bir inanan yapar, bilim adamı değil. Ben onun hakkında derinlemesine düşün dediğimde iZLE diyorum. iç dünyanda bir bilim adamı ol. Zihin laboratuarın olsun ve gözlemle. Unutma kötülemeden izleyeceksin.

    “Kıskançlık kötüdür” deme. Kim bilebilir. Öfke kötüdür deme. Evet duymuştun birisi sana söylemişti. Ama bu başkalarının söylediği bir şey senin tecrüben değil. Son derece varoluşçu ve deneyci olmalısın. Deneyin kanıtlanmadığı sürece hiçbir şeye evet ya da hayır dememelisin. Son derece yargısız olmak durumundasın. Ve o zaman kıskançlığı yahut öfkeyi yahut ciksi izlemek bir MUCiZE olur. Hiçbir yargı olmadan izlediğinde olayları daha derinlemesine görmeye başlarsın. Kıskançlık saydam hale gelir. Onun aptallığını ve ahmaklığını görürsün. Karar ver demiyorum. Sen basitçe hiçbir karara varmadan onun tam olarak ne olduğunu görmek için git.

    Adına kıskançlık denen şu enerji nedir? Ve onu bir gülü izler gibi izle. Sadece onun içine bak. Bir sonuç olmadığında gözlerin daha nettir. Berraklık sadece hiçbir sonuca varamayanlar tarafından elde edilir. izle onun içine bak ve o saydamlaşacak ve sen onun aptalca olduğunu bileceksin. Bildiğin anda o yenilecek ve kendiliğinden kaybolacak.

    Diğerini bir başkasıyla bir dakikalığına dahi mutlu görmeye katlanamıyorsun ve diğeri için ölebileceğini düşünüyorsun. Sadece diğer kişi için içinde ne olduğunu görmeye çalış ve kıskançlık kaybolacak. Çoğu durumda kıskançlıkla birlikte sevginde kaybolur. Ancak bu iyidir çünkü kıskançlıkla dolu sevgi olmayan bir aşkın ne anlamı var. Şayet kıskançlık kaybolursa ve sevgi hala kalıyorsa o zaman hayatında sahip olmaya değecek somut bir şeye sahipsin demektir. Kıskançlık kendin hakkında, başkaları hakkında ve özellikle de ilişkiler hakkında en fazla PgibOLOJiK CAHiLLiĞiN hüküm sürmekte olduğu anlardan birisidir. insanlar sevginin ne olduğunu bildiğini zannederler. Bilmiyorlar. Ve onların sevgi hakkında yanlış anladıkları şey kıskançlığı yaratır. insanlar hayatın basit bir gerçeğini bile anlamadan “sevgi” diyerek bir çeşit tekeli, sahip olmayı kastediyorlar. Unutma, yaşayan bir şeye sahip olduğun an onu öldürmüşsündür. Hayat sahip olunamaz. Onu avucuna alamazsın. Ona sahip olmak istersen ellerini açık tutmak zorundasın.

    Seni kıskanç yapan ne? Kıskançlığın kendisi kök değildir. Bir kadını seversin, bir erkeği seversin erkeğe ya da kadına, sırf belki yarın o başka birisiyle gidebilir diye korktuğun için sahip olmak istersin. Yarının korkusu bugünü mahveder. Ve bu kısır bir döngüdür. Şayet her gün yarının korkusuyla mahvedilirse er ya da geç adam başka bir kadın aramaya başlayacaktır. Çünkü sen sadece bir BAŞ AĞRISI OLDUN ONUN iÇiN ARTIK. Ve o başka kadınları aramaya başlarsa ya da başka kadınlarla vakit geçirmeye başlarsa kıskançlığında haklı olduğunu düşünmeye başlarsın. ASLINDA HERŞEYi KENDi KISKANÇLIĞIN YARATTI. OLMAYAN BiR KISKANÇLIK UYDURDUN VE GERÇEK OLDU. ONU BUNALTTIN BAŞ AĞRISI OLDUN VE GERÇEKTEN UZAKLAŞTI SENDEN.

    O nedenle hatırlaman gereken ilk şey: YARINLARI UMURSAMA, BUGÜN YETERLiDiR. BiRiSi SENi SEViYOR iŞTE. BUGÜN COŞKULU BiR GÜN OLSUN, KUTLU BiR GÜN. Bugün sevginin içinde o kadar bütün ol ki, senin bütünlüğün ve senin sevgin erkeğinin senden uzaklaşmaması için yeterli olsun. Kıskançlığın onu senden uzaklaştıracak. Yalnızca senin sevgin onu senin yanında tutabilir. Yarını düşünme, YARINI DÜŞÜNDÜĞÜN AN BUGÜNKÜ YAŞAMIN YARIM KALIR. Sadece bugünü yaşa ve yarını bırak, onun da zamanı gelecek. Ve bir şeyi aklından çıkarma; ŞAYET BUGÜN BÖYLESiNE GÜZEL BiR DENEYiM OLDUYSA, BÖYLESiNE BiR RAHMET OLDUYSA, YARIN BUGÜNDEN DOĞAR. O HALDE NiÇiN ENDiŞELENiYORSUN?

    Şayet bir gün sevdiğin adam, sevdiğin kadın başka birisini bulursa (mutlu olmak sadece insanı bir şeydir fakat sevdiğin kadın başka birisiyle mutlu) onun seninle yahut başka birisiyle mutlu olması fark etmez. O mutludur. Ve sen onu o kadar çok seviyorsan mutluluğunu nasıl mahvedebilirsin?

    Eşi başkasıyla mutlu hissediyorsa, gerçek bir aşk her zaman mutlu olur. Bu durumda, kadın başka birisiyle birlikte olduğunda sen hala mutluysan ve hala sevdiğin kadına şükran duyuyorsan ve yine de ona “SENiN TAM ÖZGRLÜĞÜN VAR SADECE BÜTÜNÜYLE MUTLU OL BENiM MUTLULUĞUM BUDUR. KiMiNLE MUTLU OLDUĞUNUN BiR ÖNEMi YOK, ÖNEMLi OLAN ŞEY SENiN MUTLU OLMAN” diyebiliyorsan kesinlikle sana geri dönecektir. Er ya da geç. Böyle bir adamı hangi kadın terk edebilir?

    Kıskançlığın her şeyi mahvediyor. Sahip olma isteğin her şeyi mahvediyor.
    Tümünü Göster
    ···