0
sene 1894 tuzsuz deli bekirin baba tarafından akrabası ıhlamur necati ile üsküdarda beylerbeyi sarayı civarında elde tesbih belde altıpatlar dilde naralar olduğu halde volta atıyorken tophanenin namlı kabadayılarından kasatura celal ile rastlaştık. tabii üsküdarda o demler asayiş yıldız sarayından gelen emir ile bendenizden sorulmakta. yalınız ben bu işi devamlı değil sadece üsküdarın ahvali düzelene kadar alacağımı haşmetlu sultanımız abdülhamid hana arz ve beyan ettikden badehu ıhlamur necatinin yerime geçmesi için lazım gelen hususlar ile de uğraşıyordum. herneyse bu kısmı geçelim...
evet kasatura cemal ben gibi şir'i görmemiş olacak ki "karada kaplan denizde aslan... " deyu meydan okur bir vaziyette yakalandı bana tabii aslan lafını duyanda bendeniz hemen "buyur canım" dedim. kasatura celal benim gibi arslana meydan okuyacak çapta değildi amma hakkını yememek lazım laf ağızdan çıktı deyu ve dahi serde erkeklik olduğunu hatır ettiği çün bana kasaturası ile bodoslama daldı ama sizinde tahmin ettiğiniz üzre bendenizin muhteşem bir manevra ile celalin iskelesini alabanda cihetinde alabora etmesi işten dahi değildi ve netekim de öyle oldu. celalimın evvelki alımlı haline nazar eden üsküdarın taife-i nisası ise "çok sallanma kasaturada düşer belinden" deyu bir türkü tutturdular. bu hal üzerine ıhlamur necati "ağabey seninle şu yeni fotogıraf dediklerinden çektirmemiz lazım" deyu ısrar edince kıramadım amma sizinde forogırafdan gördüğünüz üzre necati ile de tek karaye sığamadım zira o demler maşallahımız vardı. bir oturuşta bir kuzuyu ilikleri de dahil olmak üzere yer, üstüne de bir koca bakraç ayranı tek seferde içerdim... işte böyledir hem resmimin hem kasaturanın sallanmasının hikayesi yeğenlerim...