0
kurtuluş günleri:
''cephede ne olduğunu bilmiyorduk. fakat içimizdeki sorunun , kimseden aramaya cesaret edemediğimiz cevabı kendiliğinden yayılıverdi: başkomutan mustafa kemal paşa bütün karargahı ile beraber esir olmuş...
keder insanları öldürmez derlerse , bu söze inanınız. kalp denen şeyin ne dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu ben , o akşamüstü büyükada vapurunun güvertesinde öğrendim.
türkleri büyükada yat kulubü'nden kovmuşlardı. mustafa kemal'in esir olması şerefine kulubün bütün şampanyaları patlıyor ve türkler de dağıtılan kadehleri içmeye zorlanıyordu.
ölümü bir uyku , rahat bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. ilk vapurun en görünmez köşesine sığınarak , iki büklüm köprüye indik. bütün türkleri yas içinde bulacağımı sanıyordum. meğer ne kadar soysuzluğa uğramışız. acaba sokaktakilerin hepsi , şu veya bu muhipler cemiyeti üyeleri miydi? bizimkiler utançlarından evlerinde mi kalmışlardı? bu gülüşler , bu çırpınışlar , bu el sıkışlar neydi?
meğer bütün karargahı ile başkomutan mustafa kemal değil , yunan başkomutanı trikopis esir olmuş.
size , kalbin ne kadar dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu yukarıda söylemeseydim , burada söylerdim. bir çocuk gibi sıçramaya başladım. habere , havadise , telgrafa koşuyorum. yunan ordusunu yoketmişiz ve izmir'e iniyormuşuz.
ben , ömrümde hiçbir edebiyat eserinde , ordulara ilk hedeflerinin akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. bu , bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren , bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi. ne olmuştuk biliyor musunuz?
kurtulmuştuk.