1. 1.
    +1
    iDEOLOJiLERiN TAHT KAVGALARI – BÜYÜK TÜRKiYE iÇiN iDEOLOJiLERiN DAR KAPLARINDAN KURTARILMAYI BEKLEYEN GENÇLiĞiMiZ VAR…

    Ben de biliyorum yatıp kalkıp hükümete, devlete, sisteme veya “karşı görüşe” giydirmeyi… Oturduğumuz yerden kolaya kaçmayı, olanları eleştirmeyi. Üstelik herkesten çok nedenlerimiz

    maduriyetlerimiz varken… “Bilmem kaç milyar dolar cari açığımız var, satıyolar ülkeyi yediler aaabi” muhabbetiyle kolaya kaçmak herkes için mümkün… Okulda tek düze askeri mantıkla

    eğitilerek, resmi tarihe güdümlü darbelerle post modern darbelerle kardeş kanlarıyla dolu Cumhuriyet tarihimizi, alışılmış resmi ideoloji güdümünden ayrı ele alarak, bu ülkenin doğusuyla

    batısını, geçmişiyle bugününü barıştırmayı denediniz mi? Yoksa üniversiteye kadar 16 yıllık eğitimimizde bir tek inklap tarihinde adını duyduğumuz onu da “Kürt Teali Cemiyeti” olarak

    zararlı cemiyetlerde gördüğümüz, kontürlü basın medyadan da sadece terör eylemleriyle tanıdığımız kardeş etnik halkın maduriyetlerini, gerçeklerini araştırmaya hangi yiğit yeltendi? Siz

    hiç Arap olmadan Arab’ın hakkını, savundunuz mu? Yoksa Türk’lükten bahsetmeyin, çünkü Türkler, hak yemezler… Bir mazlumun hakkı için yedi düvele nam yaparlar… Siz hiç kolay yolu değil

    de, herkesin söylediği sıradan pozitivist dünyanın “benim çıkarım, benim hakkım” zihniyetinden sıyrılıp, “karşımdakinin hakkı, kardeşimin hukuku” diyebildiniz mi? Etliye sütlüye

    , “zevkinize” bakmak varken, herkese iyi görünüp menfi çıkar sağlamak yerine hiç, bir başkasının ama haklının hakkını savunurken küfür yediniz mi? Kelle koltukta hakkı söylediniz mi?

    Söylemişseniz, şekerler ezeyim hak söyleyen dillere, kul olayım kalem tutan ellere… Ama bu sitemliler kervanında işler hep kolaydır. Aklı yoktur fikri vardır onların, herkes haksız en

    doğrusu kendileridir, ideolojileri zaten mushaf gibidir, ta ki biri peki sen ne iş yaptın diye sorana kadar.

    Evet IMF’ye borcumuzu kapattık, hatta “lazımsa biz verelim kardeş, çalışır ödersiniz rahat olun” ayarını da inceden verdik ama cari açığımız var. Neden? Çünkü bor madenini veriyoruz, onu

    işleyip bir şeyler üretiyorlar, sonra “pahalı ama Alman malı” diyerek sinemize basıyoruz… Neden? Marka değerimiz yok. Sen hiç devletine bir marka değeri kazandırdın mı? italyan

    fabrikaları üretimine afiyetle devam ederken biz de küresel efendilerin Türkiye’deki çobanlarının montaj sanayisinde “Ulusumuza” tenekeler üretmeye gönüllü müyüz yoksa girişimci bir

    ruhla bir şeyler üreterek bir istihdam alanı mı oluşturmayı hedefledik? Bor madenini sadece ameleliğini yani madenciliğini yapıyor hiç dokunmadan Çin’e satıyoruz, hatta öyle biki

    önümüzdeki 3 yıllık çıkartacağımız bor madenini bile almışlar, “güzel ticaret”… Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanımız Taner Yıldız;

    “Eti Maden işletmeleri’nin fabrikalarının 3 yıllık Bor ürünleri şimdiden satılmış durumda. Borun bir kilosunu bile hammadde olarak satmıyoruz. Bor üretiminden elde edilecek gelir bu

    yıl 800 milyon lirayı bulacak” demiş…(1)

    Kampüsünde komitacılığı, teşkilatçılığı başardın, peki ülken için bir katma değer koydun mu ortaya? Limon alıp istiklale iniyordun, vatan kurtarmaya? Yakıp yıktın otobüsleri, ama

    önemli değil ne de olsa din-i mübin; ideolojin… Biraz öz eleştiri iyidir, çok öz eleştiri çok daha iyidir… Kötü kötü bakmayın, Selçuklular, Osmanlılar bu öz eleştiriyi yapmak için kırk

    gün yer altında yatarmış…
    ···
  1. 2.
    +2
    Özetle yükte ağır pahada hafif şeyler satıyoruz. iyi saatte olsunlar, gelişmiş devletler n’apıyor? Yükte hafif pahada ağır şeyler satıyor, yani marka değeri! Hani o bizde hiç denecek kadar az olan…

    Öyleyse n’apıcaz, marka değeri oluşturabilecek potansiyele sahip Türkiye markalarını destekleyeceğiz. Devlet bunun için falanca bakanlığın filanca fonundan bütçe ayırmayacak!, biz gençler olarak

    kalbimizden bir bütçe ayıracağız onlara. Mühendis olup da girip bir A firmasında Danimarka’nın ürettiği doğal gaz kombisini satmak kolaya kaçmaktır… Bir kombiyi daha ucuza kendi markasıyla tasarlamayı

    düşünecek öz güvene sahip mühendisler yetiştiren değil, ideoloji askeri yetiştiren üniversitelerimiz var… Memur maaşıyla çoluk çocuk ay sonunu getirebilen bir milletiz, şu kalbimizden bir bütçe ayırsak

    bütün dünyaya yeter, ülkemiz için bir şeyler icat etsek, üretsek, ama bunu illa meclisin sıcak koltuklarında değil, birlik beraberlik içinde bu memleketin “kumaşı farklı olmayan” sahipleriyle büyük

    Türkiye için tüm gençliğin gücüyle… O zaman inanın, koca koca ideolojilerin taht kavgalarından daha muteber bir iş yapmış olurduk…

    Hani şu bizim israil’den aldığımız heronlar varya, hani şu ordumuza istihbarat sağlasın diye milyon dolarlar verdiğimiz ama gönlünden kopanı da teröristlere gönderen “hoşgörülü” heronlarımız… Onların

    beşte biri maliyetinde “bizimkiler” yapmış, meğer yapabiliyormuşuz, ama mühendislerimiz çok duygusal, kız arkadaşlarından ayrılınca hemen “intihar” ediyorlar. (2) Herhâlde sevgilisiyle arası iyi giden

    bir mühendis ekibimiz olacak ki, falanca üniversitede daha üstün bir iHA ürettiler, ve başardılar… Hangimiz o ekipten daha milliyetçi, hadi hangimiz daha ulusal daha vatanperveriz? Kahvede vatan

    kurtaranlarımız vardı, şimdi facebook’ta kurtarıyor twitter’da karıştırıyoruz… Nereye gidiyoruz? Hakikaten kurtulur mu Halepli küçük kız zalim kurşunlardan, Doğu Türkistan’daki Filistin’deki garipleri

    de

    kurtaracaksa her yere TC yazalım.. Heryere “Rabia” eli boyayalım…

    Geçenlerde Emniyet için istihbarat ve yüz tanıma sistemleri barındıran bir insansız hava aracı daha yaptık, bence adınızın başına TC, profilimize tuğra değil de, THK yazarsak daha anlamlı olur, çünkü

    THK Üniversitesinin icadı, gazetede şu satırlarla okuduk:

    “Test sürüşleri devam eden iHA, 45 dakika havada kalabiliyor. 40 kilometre çapı olan alan içinde istenilen yere gidebilen iHA, ses ve görüntüleri merkeze aktarılabiliyor. iHA’da yüz tanıma sistemi de

    bulunuyor. THK Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, dünyada 70 bin dolara satışı yapılan iHA’ları THK’nın 10 bin dolara mal ettiğini bildirdi.” (3)

    Yoldaki kaldırım taşını söküp polisin kafasını yarmakla sosyalizm değil jop gelir!… işçinin emekçinin hakkını savunduğunu idda edenler, emekçinin esnafın cdıbını çerçevesini dökenlerin gözlerindeki

    Marks’ın Lenin’in haşmetini gördüm… “istemezük”e gelince can-u gönülden sokağa dökülüyoruz. Herkesin ideolojisi “en muteber” “en gereklisi”. Hepimiz bu milletin içinde, bu toprağın ekmeğini yemekteyiz,

    hepimiz bu milleti seviyor bu devleti daha yaşanılabilir ve daha ileri zütürmek iddiasındayız? ideolojilerimiz var, iktidara gelmek isteyen veya gelmiş partiler ve ideolojileri, hani diğerlerinden

    kesinlikle iyi olan, “hepsinden doğru” olan. Hiç bir işe yaramadı. Yaramayacak… Öyleyse her şeyi devlete bırakmayacak kadar şuurlu nesiller lazım. ideolojilerin taht kavgaları yüzünden birbirine girip

    meydanları dağıtan, 3. tekil şahıslar tarafından manipüle edilebilen bir gençlik, devlet ve millet için zaaf noktası yumuşak karın teşkil eder, oysa hizip topluluklar değil, devletin taşıdığı değil,

    devleti taşıyan beyinler olmalı… “Benim ideolojim atlas ipektir” mantığının artık hiç bir hükmü kalmamıştır, kifayetsizdir. Bir ab-ı hayat formülü bile, uygulamaya dökülmedikçe müsvette bir kağıt

    parçası ve birkaç damla mürekkepten ibarettir.

    Türkiye’de ve dünyada bir çok devlette, demokrasinin bir yan etkisi olarak ideolojilerin, partilerin, gurupların, birçok zıt kuvvetin bir gemiyi ters yönlerde çekmesi gibi kendi içinde enerjisini

    kaybeden ve en güçlünün bile gücünün yarısından fazlasını diğer vektörel güçleri sönümlemekle yitirdiği ağır ağır ilerleyen bir gemi gibidir devletler. Hantal, rahatsız ve istikrarsız…
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    +1
    copy paste

    haklı yönleri de var. emeğe şuku.
    ···
  3. 4.
    +1
    http://inciswf.com/1296317785.swf
    ···
  4. 5.
    0
    insanlık tarihinden ve devlet fikrinin ortaya atıldığı günden beri, hiçbir devlet kendi varlığını oluşturan halkından bağımsız gelişmemiştir. insanlar ne kadar yükselirse devlet de ancak o kadar

    yükselir, devlet soyut bir kavramdır, onu realize eden, dokunulur görülür kılan şey insanların kendisidir… Çok gelişmiş bir medeniyet ilkel bir yapıya cebir kullanılmadan razı edilemeyeceği gibi, ilkel

    bir toplum ve medeniyet de ülkesinde petrolü koyacak yer bulamasa bile “zengin adamın fakir zihniyeti” olarak kalacaktır. Öyleyse, tabandan girmedikçe, yani millet yol katetmedikçe devletin yasaları

    kanunları teknolojisi petrolü hiçbir işe yaramayacaktır. Bakınız: On bin yıldır Çin’de pilav yediği halde, üzerine döner doğramayı akletmeyen dünyanın birinci ekonomisi… Latifesi bir yana, devlet rejimi

    ne olursa olsun, milletinden ari düşünülemez. Devlet soyuttur, millet somut, soyut olan devlet yüce bir değer taşırsa somut niteliğe dönüşmezken, milletin somut yüceliği devletin soyut niceliğini ilâ

    nihai etkileyecektir.

    Devletlerin büyüklüğü sadece bütçeleri değildir, prestijleri de kültürel bir emperyal saha oluşturur. Osmanlının tek bir mimarisinden, bir Selçuklu çeşmesinden o medeniyetin ve o medeniyetin oluşturduğu

    devletin büyüklüğünü anlarsınız. Bu ihtişam bir telkindir. Devletin büyüklüğünü, yüceliğini, gücünü, caydırıcılığını bilinç altına yerleştirir. Bu parametreler sadece devlet binaları mimarisi değil, o

    devleti oluşturan milletin markaları da bir değer oluşturur. Marka değeri tamamen bir prestijdir. Aynı devletlere lazım olan o törenler, geçitler, oymalı burmalı cumhurbaşkanlığı köşkleriyle tesis

    edilmeye çalışılan prestij gibi.

    Bu yüzyılın gereksinimleri, bilgi çağında olmanın getirdiği bilgi toplumunun yanı sıra, üreten, geliştiren, girişimciliği güdüleyen bir inovasyon çağı olmasıdır. Baş döndürücü değişimlerin yanı sıra,

    hayatın bu hızına ayak uyduracak stratejiler gereklidir, yosun tutmuş ideolojiler sadece oyun kuranların oyunlarını kurarken, mevcut metaforların reaksiyon analizlerini yaparken, onların sergileyeceği

    kalıp tutumlardan haberdar olması ve “tanıdık düşman” “keşfedilmiş kale” olarak zeki “player”ların işine gelecektir. Hep gelmiştir de zaten. Ütopyalar ardında koşan topluluklara, “küresel beyinler” her

    zaman peynir-fare ilişkisiyle yaklaşır ve onları koşturur. Onlar hiçbir zaman “olmayan yer”deki peynire ulaşamayacaklar hem de mevcut enerjilerini buna harcarken kullanılacak, oyun dışı “hamle dışı”

    edilecekler.

    Türkçesi şu ki, adının önüne TC koymakla, ingiliz’lerin çizdiği dünya aklı ortamında kurulmuş ve soğuk savaş yıllarının kutuplu dünyasına “manuel bikaç özellikle” eklemlenmiş burnunun ucundakini

    göremeyen “bekle pozisyon al” “statüko Türkiye Cumhuriyetini” kurtaramazsın. Bu Türkiye eskimekle kalmadı, bu kafayla giderse hayatta da kalamayacak… Biz çarşafla, türbanla, “kart-kurt”la uğraşırken,

    ideolojilerimiz uçup giden o milyar dolarları kaybolan yıllarımızı “deli fişek” gençliğimizi kurtarmadı, hiçbir işe yaramadı… Ya büyüyecek ya yok olacağız. Ya etrafına bakmayı öğrenecek, oyuna gelen

    değil oyun kuran olacak, ya da zaten dünya arenasında kurulduğundan beri hiçbir varlık gösterememiş halinde, paslanmış basireti fosilleşecek… Uluslararası ilişkiler duayeni, Ömer Özkaya’nın da dediği

    gibi, Anadolu doru bir attır, ona binmesini bilmeyeni üstünden atar, binmesini başaranı da alır şahlanır…

    Osmanlı’da daha çok ayrı fikir, etnik, dil, kültür varken daha bir ve bütündü, şimdi tek bayrak tek millet tek dil ama her kafadan bin tane ses çıkıyor. Bilin bakalım niye?… Çünkü Mevlana buyurdu; Aynı

    dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır…

    Daha büyük düşünmeli, daha güçlü bir Türkiye için özel ve tüzel şahsiyyetlerimizle artık hiçbir işe yaramayan “ideolojilerin taht kavgasından” vazgeçmeli, müşterek faydalar katma değerler

    oluşturmalıyız. Osmanlı böyle yaptı, her işte en mahir kişiyi buldu, bırakın ideolojisini bunu yapan gayrimüslim olsa bile onu en yetkili makamlara getirmesini bildi. Bu yüzden de başardı. Profil

    fotomuzu tuğra yapıp, kapak fotosuna da Osmanlı Armasını koyup her gün demir hindi şerbeti içsek, bir Rum mimarın Osmanlı’ya yaptığı hizmeti karşılayamayız… Osmanlı’ya muhabbeti varmış, nereden

    anlayacağız, Türk’müş, neresinde yazıyor? Bizden öncekiler çok iş yapmış, bizler de çok iş yapanların torunu olarak sefasını sürmedeyiz… Tarih ilmi eski muzafferiyetleri okuyup üstüne de Osmanlı

    şerbetleri içip, “vay be neymişiz” odaklı bir ilim değildir. Gelin bin yıllık kardeşliğimizle bin yılda ortak inşa ettiğimiz bu medeniyetin bakiyesinde kurduğumuz devleti, biz taşıyalım, hükümetler

    partiler gelip geçerken devlet ve millet baki kalır…
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    0
    @3 gördüğüm güzel bi yazıydı paylaşmak istedim panpa sizle
    @4 güzel yazı be panpa hatrım için oku belki bilgine bilgi katarım
    ···
  6. 7.
    +1
    özet geçydin iyiydi
    ···
  7. 8.
    +1
    okumadım
    ···
  8. 9.
    +1
    beni bul.
    ···
  9. 10.
    0
    @8 özet şu panpa herşeyi devletten beklemeyin gençler diyo bir adidas nike converse sevdasıdır nedir bu diyo adam gidin türk mallarını alın kendi adidasınızı yaratın gençler olarak bunu siz yaparsınız diyo dockers giyen birini övmeyin kötülemeyinde normal bişeymiş gibi davranın türk malı kullananları övün diyo oturup ben atatürkçüyüm atatürk en iyi demekle dexer iyidir imf ye borcumuzu ödedi demekle türk en üstün ırk demekle en sütün ırk olunmaz polisin kafasını yarmakla medeniyet özgürlük gelmez jop gelir diyor devletler milletlerin geliştiği kadar gelişir diyo kısaca siz kendinizi geliştirin devlet zaten gelişir diyo oturdğunuz yerden bu ülkeye tek bi faydası dokunmayan insanların birşeyler yapmaya çalışan mühendis işçi iş adamı devlet adamlarına küfür etmesiyle özgürlük gelirmi sizce diyo herkes kendisini saçma sapan şeylerle uğraşırken heba ediyo diyo sen profil fotonun önüne tc koycağına profil fotonu rabia elini koyacağına kapak fotona osmanlı tuğrası koyacağına yerdeki bi çöpü çöp tenekesine koy daha çok fayda sağlarsın bu millete emin ol diyo adam hakli bence beyler

    güzel bi bölüm

    daha büyük düşünmeli, daha güçlü bir türkiye için özel ve tüzel şahsiyyetlerimizle artık hiçbir işe yaramayan “ideolojilerin taht kavgasından” vazgeçmeli, müşterek faydalar katma değerler

    oluşturmalıyız. osmanlı böyle yaptı, her işte en mahir kişiyi buldu, bırakın ideolojisini bunu yapan gayrimüslim olsa bile onu en yetkili makamlara getirmesini bildi. bu yüzden de başardı. profil

    fotomuzu tuğra yapıp, kapak fotosuna da osmanlı armasını koyup her gün demir hindi şerbeti içsek, bir rum mimarın osmanlı’ya yaptığı hizmeti karşılayamayız…
    ···
  10. 11.
    +1
    adam haklı
    ···
  11. 12.
    +1
    kim doldurdu seni bu kadar
    ···
  12. 13.
    +1
    peki bunu kim okuyacak?
    ···
  13. 14.
    0
    @13@16 yazarı Harun Davut Fındıkçı dır panpalar hak yemeyelim alıntıdır
    ···
  14. 15.
    +1
    hepsin i okudum.. güzel mesajlar var..
    ···
  15. 16.
    0
    @18 saygılar panpa
    ···
  16. 17.
    0
    güzel yazmış. saol paylaşım için panpa
    ···
  17. 18.
    0
    aylar sonra gelen up
    ···