0
okuyun çok gibici
size inandirici geliyor mu?
22 yasinda bir cocuk bir site kuruyor. bir kac sene içinde 16 milyar $ deger bicilen bir internet devi haline geliyor.
ister komplo teorisyeni deyin bana ister paranoyak.ama gelin birlikte bir hayal kuralim.
microsoft dünyanin en büyük, en acimasiz, en vahsi sirketlerinden biri. at kosturdugu mecra ise yazilim piyasasi. internet ortaminda google'a kaptirdigi yerini saglamlastirmak istiyor. reklam gelirini arttirmak istiyor. google adsense ile parayi zütürüyor çünkü.
ne yapmaliydi simdi microsoft? yeni bir reklam türü icat etmeliydi. artik öyle ortaya karigib reklam dönemini de bitirip kisiye özel reklamlar yapmaliydi. elindeki milyonlarca windows kullanicisinin kisisel bilgilerini yillardir windows araciligi ile tirtikladi ama yeterli degildi bu.
daha detayli bilgi lazimdi.
daha özel.
daha kisisel.
böylece reklam tam 12den vuracakti.
ya da sadece reklam degildi aradigi. ilerde daha "önemli" isler icin gerekliydi milyonlarca insanin "aslinda" kim oldugu.
sonra her nasil olduysa bir site cikti karsimiza. cok masum bir önerisi vardi bu sitenin.
bizi eski arkadaslarimizla bulusturacakti. biraz nostalji muhabbeti döndürecektik. halen görüsmekte oldugumuz arkadaslarimiz da burada olacakti. sanal biralar yollayacaktik birbirimize.
masum bir öneri degil mi? bunun karsiliginda tek bir sey istiyordu bizden. adimizi soyadimizi girecektik ve hepsi bu kadardi. öyle nick kullanmak yoktu. e tabii nasil bulacakti eski arkadaslarmizi bizi o zaman?
sonra hepimiz üye olduk bu siteye.
sanki büyülenmis gibi, hic itirazsiz, sorgusuz. bizzat isteyerek. sonra basladik yazmaya...
ben su filmi cok severim.
bu film gelirse kesin izlerim.
en cok bu ickiyi seviyorum.
sevdigim kiz ahan da budur.
surada calisiyorum.
su okuldan mezunum.
burada oturuyorum.
...
"burada oturuyorum!" 5-6 sene önce internette konustugumuz birine oturdugumuz semti soylesek içimiz ürperirdi "n'aaptim ben?" diye. simdi neredeyse google earth kullanarak isaretleyecegiz.
büyülenmis gibi, kavalcinin arkasina takilmis fareler gibi.
biri "seni eski dostlarinla görüstürecegim" dedi cünkü.
ne? eski dost mu? oh, baby! bayilirim eski dosta. al sana annemin kizlik soyadini vereyim hemen.
hem ne olabilirdi ki? n'aapacakti suncacik amerikali bebe bizim özelimizle?
...
sonra bu FACEBOOK, bagimsizligiyla övünen, hic bir zaman satilmayacagini söyleyen FACEBOOK caktirmadan %1,6'sini MICROSOFT'a satti. hem de 260 milyon dolara. ki bugün baba ogluna vermez o parayi.
%1,6 sanirim FACEBOOK database'ine ulasmak icin yeterli bir hisse orani. tabii sitenin kurucusu sevimli veletin gercek olduguna inanirsaniz. ben bunun da ötesine gidiyorum. o ufakligin hic varolmadigina inaniyorum.
düsünün;
MICROSOFT bir site kursa. arkadaslarinizi bulacagiz dese. hatta abartip yillardir gormediginiz dostunuzu evinize kadar döve döve getirecegini iddaa etse bir kisi bile bilgilerini paylasmaz. (o nasil dostsa bu arada? yillardir görüsülmeyen dost mu olur?)
ama amerikali sevimli yumurcak bir site kurmus derseniz herkese sempatik ve zararsiz gelir bu. sonra da ufak ufak, fazla heyecanlandirmadan, baliklari ürkütmeden site satin alinir. %1,6 , %5, % 25... bir gün kücük bir haber okursunuz. tamamen satildi diye. kimse iplemez. zaten olan olmustur.
son söz: arkadaslarinizi arayin, bulun, hasret giderin. artik ne konusacaksaniz ilkokul arkadasinizla bilemem. muhabbet sohbet edin. makara kukara yapin. ama buraya daha fazla özelinizi dökmeyin. sonra bir gün bir mail gelir, "hemoroid sorununuzu çözmenizin yolu ünsallar ticaret'ten geçiyor. ünsallar ticaret. ünsallar ticaret. ticarette bir numara" diye. mail atip soramazsiniz "nerden bildiniz lan?" diye. zira hatirlarsiniz ki ayrintili fotograflariyla aciklamistiniz FACEBOOK'ta.
(yukarida anlatilanlar hayal ürünüdür. kisiler ve kurumlar tamamen kurgusaldir.)
not: biraz yilmaz özdil tadinda oldu yazi. böyle bolca paragraf, çokça kisa cümle falan. ama okunurlugunu arttimaktan gayri bir niyetim yoktu.