eşcinselsen yalnız değilsin

not: yazımda eşcinselin karşısına erkek koymamın sebebi, eşcinseli "erkek olmayan" olarak görmemden, "erkek dediğin heterodur." diye düşünmemden ya da kadını hiçe saymamdan değil, kendimin erkek olmasından ve "beyaz, hetero, muhafazakar" erkeğin her takun sorumlusu olan zihniyetin kaynağı olarak görülmesindendir. hep ezen rolünün ona verilmesindendir.

nasıl ki kürt hakları ya da ermeni hakları diye bir şey yoksa, eşcinsel hakları da yoktur. çünkü tek tek, birey birey, herkesin temel hak ve özgürlükleri, zümreden zümreye değişmez.

partnerini seçebilmek genel bir hürriyettir. bunu homociksüellere mâlederek bunun üzerinden savaş vermek, hizipçiliktir, alt zümre faşizmidir. hetero-maço toplumsalın içerisinde kendisini kayıp hisseden kimlik arayışındaki lbgt tayfasının, bir kısım feministlerin sorunu da budur.

bakın kardeşim, benim bir kimliğim var. o kimliğim de "fyodor" olmak üzerine kurulu. benim ön plana çıkararak arkasında durabileceğim tek bir duruşum var, o da "fyodor" duruşu. bence, insan kendisine ait olan tek bir kısmı kimliğinin bütünü haline getirip, sırf bu temel üzerinde var olmaya çalışıyorsa " tümüyle kendisinin" arkasında duramıyorsa, suçluluğunun kaynağını başka yerde arasın.

günümüz feministleri, kadınlığı üst kimlik haline getirip, düşman oldukları maçoların kullandığı aynı metotla topluma saldırmaktalar.
günümüz eşcinselleri, nasıl ki heterociksüel kimseler "fena halde ciksüel" iseler, aynen o şekilde, sanki bütün varoluşları hemcinsi ile sevişebilmekmişçesine bu tip bir kimliği ön plana çıkarma gayesindeler.

ama ben bu tipleri çok iyi biliyorum. bu tip kimseler için, kendisini kürt gibi hissetmeyen kürt bir kimsenin var olması imkansızdır. çünkü kürt ezilmiştir, türke karşı durmalıdır, damar muhalefete su katmak kimin haddinedir?

bunlara göre eşcinsellik de böyledir... kendisini çok maço ve hetero hisseden bir erkeğin var oluşu haksızlıktır, yumuşak huylu çıt kırıldım pehlivanların varlığına hakarettir, yaygın olan erkek modeli...

aynı şekilde feministe göre bir kadın da "en az erkek kadar" güçlüdür, serttir, ihtiraslıdır. yapma kardeşişm, yapma, önce bu kavramları erkeğe atfet, sonra gel bana "ben senden daha <öyleyim>" de.

peki ya o hetero erkekler? o maço kimsler? onların hisleri? sürekli yırtıcı ve başarılı olmaya zorlanımlı şekilde hayran edilmeleri? bu gereksiz mücadele ve kapışma fetişizmleri? heterociksüel bir erkek, hatta çok çok güçlü bir erkek, yumuşak olamaz mı? erkekler ağlayamaz mı?

git bir feministe, "hadi evlenelim, ben ev işi yapar, sözünden çıkmam, çocuğa bakar, sen her istediğinde mırın kırın etmeden altına yatarım, böyle bi erkeğim ben." de bakalım, kabul eder mi?

bakın kardeşim bakın, 1968'den beri türlü farklı konuda bağırdınız. ama artık anlayın:

çoğunluğu mağrur görerek mağduriyet gazeli okuyan azınlık, gaflettedir. heterociksüel ve sayıca çok olanları, bu kavgada "ezen" olarak gören, onun mağduriyetini hiçe sayıp "ille de benim cinsel kimliğim" diyen lbgt tayfası da, muallaknin, zütverenin hasıdır. çünkü geçtim cinsel kimliği, etnisiteyi, dini, herşeyden önce senin kendin olmana izin vermiyorlar.

ulan huur evladı, en son ne zaman gerçekten, kalbini kıracağını bile bile birine "senden nefret ediyorum" dedin? en son ne zaman sen sabahın köründe iş yerine vardıktan tam 3 saat sonra oraya gelip sana azar kayan müdürüne "lan yannan!" diye sert çıkabildin?

daha 3 yaşında çocukken, "anneni mi daha çok seviyosun yoksa babanı mı?" diye diye alayımızı baskı altına alıp gibtiler. cehennemlerde yandık, söyleyemez, duyamaz en önemlisi doyamaz olduk.

sen hemcinsinle sevişememişsin, çok mu?

sayımız çok diye, bizi kasıtlı bir planın, azınlık olana karşı derin bir komplonun içerisindeymişçesine yargılayan bu aktivizmi ve türevlerini sonuna kadar reddediyorum. bu başlığı açan arkadaşı da, iki satır bertrand russell'ın modern çağ cinsel yaşantısı hakkındaki görüşlerini okumaya davet ediyorum.

milyonların ortak sıkıntısını kendi malınızmış gibi parselleyemezsiniz. herkesin ortak buhranına farklı etiketler takıp kısmî çözümler, konusu sınırlı tespitlerle hareket etmek, işbirlikçilikdir, çanakçılıktır.

sorun, konudan bağımsız olarak, etrafındaki gerçekliğin kuralları hakkında sen doğmadan çok önce zaten karar verilmiş olması. insanın kendisiyle arasına, kendisi dışında birilerinin, birşeylerin giriyor olması.

düşün ki, üzerine giymeyi seçeceğin tüm renkler, sen renk nedir anlamadan çok çok önce zaten kararlaştırılmış. düşün ki, konuşmak istediğin dili bile sana "dışarısı" aktarmış.

söylemin başkasının, genetiğin başkasının, adın bile başkasının.

ama anlıyorum ben. gayet iyi anlıyorum.

şimdi zaman, nazileri gaz odasında yakma zamanı...