/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3 -1
    Edit: Tek partta işte aq yaz bekliyoz derdi yok şukulayıp daha hızlı yazacağınızı sanma derdiniz yok.
    1996, lise 2'deyim. ismini yanlış hatırlamıyorsam, Genel Türk Tarihi gibi bir dersin sınavındayım. Hiç ilgi alanıma girmemiş bir konu… Dersin hocası ile sınıfın büyük çoğunluğu gibi, ben de takıntılı olduğum için hırs yapıp bu sınava günlerce çalışmıştım.
    Sınav başlayalı 10 dakika gibi bir süre olmuştu ki, hoca başımda belirdi. Bir çok soruyu detaylı şekilde yanıtlamıştım. Emindim, gurur duyuyordum. Yazılı kağıdıma bir hamle yaptı, çekip aldı. “Kopya” dedi. “Hayır, kopya çekmiyordum” derken, “Derdini disiplin kuruluna anlatırsın” dedi başını zafer almış gibi sallarken. Sinirle yerime oturdum. Hoca, tüm sınıfı ve sınavı bırakıp masasına oturdu, bir kağıt çıkarıp bir şeyler yazmaya başladı. Zaten daha önce de gerginlikler yaşadığım bu “öğretmen”in bana yaptığı bu haksızlığa göz yummayacaktım. Masasına gittim. Kopya çekmediğimi ona izah etmeye çalışacaktım. Ağazımı açamadan, “Disiplin dilekçeni yazıyorum, git yerine otur” dedi.
    O an kendime hakim olamayacak kadar sinirlenmiştim, kendimi savunmaya bile izin yoktu. Neticede 15–16 yaşında bir ergenim. “Ne yazıyorsun, bakacağım” diyerek yazdığı dilekçeyi uzanıp çektim. Almama izin vermemek için asılınca, kağıt yırtıldı. Bir yandan “Okuyamazsın, sen kendini ne sanıyorsun” gibi cümlelerle bağırıyordu. Gerçekten o durumdaki bir öğrencinin damarına daha fazla basılamaz. Ağızımdan “gibtir lan, huur!” kelimeleri yüksek sesle fırlayıp, sinirden patlar şekilde yerime yönelirken geri döndürülemez bir adım attığımın farkındaydım. Adeta, bir tabu yıkmıştım, hocanın öğrenciler karşısındaki zulüm havasına son vermiştim. Sinirden kızarmış, kafamdan dumanlar yükseliyordu. Yerime giderken arkama bile bakmadım, ama hocanın hıçkırıklarla ağlayarak sınıftan fırladığını farketmiştim. Otoriteye karşı yaptığım bu sert çıkış karşısında, sınıftaki çocukların şaşkın ifadeleri gözümün önünde.
    “Cool guys don’t look at explosions”
    Sınıfta bir kahraman gibiydim. Tüm sınıf zafer kazanmışça sevinçliydi. Ben sessizce, sinirim geçmemiş, öfkeyle karşı duvara kilitlenmiş şekilde oturuyordum. Okuldan atıldıktan sonra neler yapabilirim diye düşünmeye başlamış olmalıyım o sırada...
    3–4 dakika kadar sonra, sınıftaki kutlamaların ortasına, kat muavini Mehmet hoca ile birlikte şiddetle daldı sevgili hocam. Tüm sınıf sessizliğe bürünüp, yerlerine kaçışırken, masama doğru yürüdü. Duvardan gözlerimi ayırmamıştım. Kulağıma yapıştığı gibi beni yerimden kaldırdı, sürüklemeye başladı. Sonu gelmiş bir kurban koyunu gibi hissediyordum. Kendimi savunamayacak haldeydim. Mehmet hoca ile kısa bir göz teması kurdum. “Siz de bu manyağın aklına uyup gelmişsiniz hocam” der gibi bakıyordum. Kendisi bir başka dersimize giriyordu, beni severdi. Bakışları temkinli görünüyordu. Hiç bir şey demeden arkamızdan geldi…
    Sınıftan çıktığımızda ders hocası yakama yapıştı. Çıt çıkarmıyordum. ite ite beni bir kat aşağıdaki yönetim bölümüne zütürdü. Bir yandan da çeşit çeşit küçük hakaretler… Kapıdaki sekreterin karşına oturtup, “burada bekle” diye emretti. Mehmet hoca ile, okul müdürünün odasının kapısını çalıp saygı dolu bir giriş yaptılar. Sekreterin “Ah yazııık, gibi tutmuşsun” bakışlarını hatırlıyor gibiydim.
    5–10 dakika kadar sonra, önce Mehmet hoca çıktı odadan. Çok kısa bir öğüt verme seansı sonunda uzaklaştı, gitti. Ardından, sevgili ders hocam kapıyı açtı “gir içeri” dedi, parmağıyla yönlendirerek.
    “Buyurun oturun” dedi despot görünümü ile korku saçan müdür, masasının önündeki lüks deri koltukları gösterirken. Tam koltuğa kıçım dokunmuştu ki bağırmaya başladı, “Sen nasıl olur da benim karşımda oturabilirsin!!! Ben sana mı söylüyorum??? Öğretmen hanıma söylüyorum!!!”
    -Ah salak çocuk. Nasıl, neden oturursun, gerçekten, hiyerarşi kulesinde zütü tavana değmiş bir insanın karşısında nasıl olur da senin gibi zavallı bir öğrenci/köle insanca oturabilme hakkına sahip olabilir ki!
    Nelere uğradığımın farkında değilken, bu yeni şok dalgası karşısında kendimi savunmak için ağzımı açmaya yeltenmiştim ki, “nasıl da müdür karşısında oturmaya yeltenecek kadar terbiyesiz, karaktersiz, ülkesine yakışmayan bir öğrenci olduğuma” dair ağzından köpüklerle fırlayan cümlelerin altında ezildim.
    O noktadan sonra durum aileme aksettirildi. Babam, tamamen haklı olduğum bir konumdayken benim “ne kadar kötü yetiştirildiğim” konusunu kabullenmek zorunda bırakıldı. Ve müdürün babama beni anlatırken gündemini, kopya çekmiş olmam ya da öğretmene küfür etmiş olmam değil, müdürün karşısında oturma cüretini göstermiş olmam oluşturmuştu. Komik?
    Öğretmenler, eğitim sistemimiz ve tam ortasında öğrenci olmak… Bu örnek, öğrencilik hayatım boyunca benim karşılaştığım onlarca saçmalıktan sadece birisi. Her gün defalarca benzerlerinin yaşandığına da eminim.
    Bir şeyler öğrenmenin, bilgi sahibi olmanın, yararlı bir insan olabilmenin önemini anlatmak yerine, öğrencisi ile sidik yarıştıran, empatiden ve duygulardan uzak, militarist bir mantıkla genç insanlara, hatta çocuklara bir şey öğretilebileceğini sanmıyorum. Bu sistem ile sadece sistemden nefret eden ya da dünyayı umursamayan duyarsız köleler yetiştirilebilir. Zaten öğrencilik dönemim boyunca hangi güvenilir bilgiye sahip olduk ve bunu hayatımızda bir yönlendirici olarak kullanabildik ki…
    Bazılarımız böyle bir okul hayatı sonrasında kazanımlar elde etmeyi başarıp iyi sayılabilecek noktalara gelmiş olsak da, çoğu insanın gelebildiği noktalar net olarak ortada değil mi?
    Bu ülkenin cehalete övgüler düzen, hırsızlığı, ahlaksızlığı tahtlara oturtan bir toplum olmasının başlıca nedeni bu bilinçsiz eğitimsizlik sisteminden başka şey değildir. Bu eser ailelerden çok öğretmenlere aittir. Yazının başındaki görseldeki gibi boş ve kara bir tahta gibiyiz, üzeri sadece gereksiz bilgilerle doldurulup defalarca silinmiş.
    Geriye dönüp düşündüğümde sevgi ile baktığım, bana öğrettikleri için borçlu hissettiğim, eğitimciliğine saygı duyduğum ve öğretmenler gününü kutlamak istediğim neredeyse hiç öğretmenim yok. (Hepsi de bu örnekteki gibi kötü değildi elbette.)
    Okuduğunuz için teşekkür ederim.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    Pnp öncelikle o karının ve sonra o müdürün amk. Ulan baya sabırlıymışsın vesselam ben olsam o karıyada o müdürede neler neler demezdim.

    Edit: Olum keşke müdüre " Hocam burası okul ve siz müdürüsünüz , kralı değil" deseymişssin.

    Edit: Bide pnp bu pekekentlere hakkını haram etmeni rica ediyorum.
    ···
  3. 3.
    0
    ednan bey posta sınırı nedir? yazıyı okumaya gerek duymadım
    ···
  4. 4.
    0
    helal kardeşim herkes hak ettiği muameleyi görecek elbet
    ···
  5. 5.
    0
    Gör ki neler anlattı yazık.
    ···
  6. 6.
    0
    Cok uzun trend kokusu ohhh
    ···
    1. 1.
      0
      benim sarışınımda mı çıkmış amk?
      ···
    2. 2.
      0
      Ayıpsın qumqi
      ···
  7. 7.
    0
    Öncelikle karıya 5 posta
    Sana da 5 posta
    Müdüre 6 posta
    Babana 10 posta
    Sekreterinkini bende sayamadım
    ···
  8. 8.
    0
    rezervize
    ···
  9. 9.
    0
    "bizler boş ve kara bir tahta gibiyiz, üzeri sadece gereksiz bilgilerle doldurulup defalarca silinmiş" bu söz çok doğru , ayrıca hepsine katılıyorum
    ···