ezoterizm ve mistisizm dolu bir hayat hikayesi

ak dalga'yı anlattıktan sonra ise "simya" ve "ölümsüzlük" olgularını anlatmaya geçeceğim.
ak dalga ise dinlerde bahsedilen cennet gibidir bir nevi, kara dalga'nın zıttıdır. bildiğiniz gibi iyi ruhlar buraya gelirler. burada dünyada yaşayamadıkları her şeyi, isteyip de alamadıkları her şeyi alırlar. ancak işin kötü kısmı, burada aldığınız, yaşadığınız, tattığınız her şey sahtedir. siz ise tamamiyle insanlık bilincinizi kaybetmiş, bir illüzyonun içerisinde yaşamaya başlamışsınızdır. size ruhlar aleminde insanlık bilincinizi kaybetmenizin nedenini de simya ve ölümsüzlük konusunda açıklayacağım az sonra.

örneğin bir ziyafet sofrası istersiniz, karşınıza koca bir masa, tavuk, tatlılar, içecekler vesaire vesaire bir ton şey gelir. istediğiniz her şey anında gerçek olur, yaratırsınız. tavuğu yediğiniz zaman tadını alırsınız, daha doğrusu; tadını aldığınızı zannedersiniz. aslında tavuk yoktur, tavuğu yemiyorsunuzdur, tadını almıyorsunuzdur, yalnızca bir illüzyondur bu. bu illüzyonu yaşamak zorundasınız. siz istemeseniz bile, öldükten sonra yaşamda yaşamayı isteyip de yaşayamadığınız her türlü olguyu yaşamak zorundasınız, zorunlu olarak bunu yapacak ve ruhunuzu tamamiyle arındırarak tekrar saf halinize gelecek, ardından tekrar bir bebek olarak dünyaya reenkarne olacaksınızdır. bebekler saf ve temizdir değil mi? onlar bu dünyaya arınıp da gelirler. yeniden doğmuşlardır. ruhlar aleminden gelmişlerdir. zaman geçtikçe madde alemine gömülür ve saflıklarını kaybederler.

daha sonra devam edicem bugün çok yazdım. zaten anasını gibtiğimin sözlüğünde ki gibik gavatlar da okumuyor, ancak bir kaç nadir insan takip ediyodur.

ölüm ve ötesini anlatmadan önce söylemek istediğim bir şey var. öncelikle bu noktada sadece teistlere, yani dinlere inanan insanlara ( örn: müslümanlara ) değil, ateist ve deistlere, ve benzeri inanç/felsefe olguları taşıyan insanlara da bir şeyler anlatmak, açıklamak durumundayım. ancak bunu yapmayacağım, çünkü bu çok uzun olur, işin içine bir sürü bilimsel olgu, uzun uzun yazılar girebilir, bunu yapmayı istemiyorum. ben sadece ortaya fikri atacağım, siz ateistler ve deistler de benim fikirlerimden yararlanarak kendi fikirleriniz hakkında bir yargıya varabilir ve inandıklarınızın doğruluğunu, yanlışlığını değerlendirebilirsiniz. beyler, gerçeklik anlayışınızı sarsmaya yelteneceğim. benim tavsiyem, sizin şu inanıp, zihninizi dar kalıplara soktuğunuz, o gerçeklik anlayışından dışarıya çıkın, ve biraz daha hayalperest olun. sizin hayalperestlik olarak gördüğünüz şey, aslında gerçek ciddiyettir.

ölüm ve ötesine geçelim. insanlar öldükten sonra bedenleri yok olurken, ruhları astral aleme, yani süptil aleme, bir başka deyişle ruhlar alemine, bilinen ismiyle "spatyom"a geçerler. bu astral alem tamamiyle süptil, enerjisel bir ortamdır. maddeden değil, yalnızca enerjiden, esiri maddeden, eterden oluşur. öncelikle cennet ve cehennem benzeri yerlerde yaşamamız gerekenleri yaşarız. yani sizin anlayacağınız, bu dünyadan, yaşamamız gereken her şeyi yaşamadan önce asla gidemeyiz. öncelikle eğer kötü biriyseniz, vicdan azabınız, örneğin cinayet ve benzeri şeyleriniz olduysa, cehennem benzeri bir yerde cezanızı çekersiniz, daha doğrusu temizlenir ve arınırsınız. biz buraya "kara dalga" diyoruz. dediğim gibi enerjisel bir ortamdır. her şeyden önce, cehennem gibi, aşırı derece kötü bir yer değildir ve ebedi de değildir. ancak anlatılan cehennem gibi olmasa bile, gerçekten hiç kimsenin adım atmak istemeyeceği iğrenç, kapkaranlık ve oldukça kötü bir yerdir. burda kötü ruhlar, ki bunlara kara ruhlar deriz, acı çekerler. pişmanlıklarını tadarlar, almaları gereken cezayı alarak, bir nevi "acılı bir ameliyat" geçirirler. ve bu acılı, sancılı ameliyat sonrasında, ruhlar arınarak ( yani hastalıklarından kurtularak ) cennet diye bahsi geçen, ancak cennetten biraz daha farklı bir yer olan, "ak dalga"ya gönderilirler.

bu arada "karma" denilen konuyu araştırırsanız çok iyi olur. insan hem dünyada yaşarken, hem de ruhlar aleminde, karmasını yaşar, karmasını öder. iyi karma da vardır, kötü karma da vardır. ne ekersen onu biçersin misali. örneğin kara dalga'da kötü karmamızı öderiz acı çekerek. kötülük yapan kötülük, iyilik yapan iyilik bulur. düşüncelerinizden, niyetlerinizden, davranışlarınızdan, her şeyinizden sorumlusunuz. hayatı pişmanlık duymadan yaşayın.
şimdi cennet diye tasvir edilen, "ak dalga"yı anlatacağım.

şimdiiii, gelelim simyacıların yüzyıllardır aradığı "ölümsüzlük" olgusuna.
evet, ölümsüzlük; gerçektir. mümkündür.
ancak sizin anladığınız gibi değildir.
şimdi size ölümsüzlüğün aslını ve simyanın özünü açıklayacağım.
simyacıların ne aradığını açıklayacağım, ve simya okullarını anlatacağım.
yüzyıllar öncesinden beri dünyada iki çeşit simya okulu varolmuştur:

içsel simyacılar, ve dışsal simyacılar.

dışsal simyacılar belirli kimyasal karışımları bir "kazan" içerisinde karıştırarak ortaya yeni ve mucizevi şeyler çıkarırlar.

içsel simyacılar ise insan vücudunda ki kazanı keşfetmişlerdir. buna "dan tian" denir. hara bölgesinde bulunan, vücudun enerji merkezidir. üç çeşit enerji merkezi vardır vücutta, bakın capsleri:

http://taichibasics.com/w...013/07/Three-Dantiens.jpg

http://blogs.elcorreo.com...chi/files/tresdantien.jpg

google görseller'e dan tian yazarak daha fazla capse ulaşabilirsiniz.

en üstteki dan tian, yani en üstteki enerji noktası, üçüncü göz olarak bilinen, üçüncü göz çakrasıdır. islamiyette kalp gözü, yahut basiret gözü olarak bilinir. islami öğretide, yalnızca "keşf ehilleri"nin üçüncü gözleri açılır. ve bunlar kendi dünyalarıyla iç içe olan gayb alemini de görebilmeye başlarlar. vücutlarında ki potansiyel güçler açığa çıkar, ve tabiki ruhlarında ki. mevlana celaleddin-i rumi ve benzeri kimseler de ölümsüzlerdir.
bakın bu islami öğretide ki keşf olgusunu anlatan bir video izleyebilirsiniz isterseniz,

http://www.youtube.com/watch?v=unFTF1xDyok

bu arada ölümsüz olmanın iki çeşit farklı yolu vardır. işte birisi, bu keşf olgusudur, yani kalp gözünün açılması. islami öğretide keşf mertebesi denir, rıza makdıbının bir getirisi ve gerekçesidir. Qigong ya da tao öğretisinde ise xian tian yolu denir. üst dan tian bölgesinin açılmasıyla kazanılır xian tian güçleri, ve kişi ölümsüz olur. şimdi diğer yolu anlatmaya geçeceğim.

bu arada, üstteki dan tian üçüncü göz çakrası, ortada ki dan tian kalp çakrası, en alttaki dan tian ise solar pleksus, yani karın çakrasıdır. size vücutta ki "kazan"ı, içsel simyayı, ölümsüz olmanın ve aydınlanmanın, evliya olmanın yolunu anlatmaya çalışacağım.

@34 her şeyin bir yolu yordamı vardır, örneğin basketbolcu olmak için bol bol şut, dribling, sıçrama, pas ve benzeri teknikleri çalışıp kaslarınızı geliştirirsiniz. eğer yeterince liyakat gösterip çalışmalarınıza düzenli devam ederseniz basketbolcu olabilirsiniz. evliyaların ve benzeri velilerin, yüce insanların da, bulundukları makama gelmelerinin belirli gerekçeleri ve çalışmaları vardır. felsefe taşını bulmadan ölümsüz olamazsınız. felsefe taşını açıklamaya çalışacağım. devam ediyorum.

islami öğretiyi bir kenara bırakalım, qigong öğretisinden devam edeceğim. qigong'un iki yolu vardır. hou tian ve xian tian. hou tian yolunun ustaları, hara bölgesinde ki dan tian'ı, karında ki enerji merkezini, karında ki incileri kullanır. yani karında bulunan "kazan"ı. xian tian ustaları ise upper dan tian'ı, yani üçüncü göz çakrasında ki enerji merkezini, alnın ortasında ki "kazan"ı kullanırlar. ikisinin ayrı yolları ve ayrı çalışmaları vardır. ikisinin farkına gelince, öncelikle şunu söylemeliyim; konuyu buraya "savaş sanatları"ndan getirdik değil mi? qigong denen şeyi de savaş sanatlarına olan tutkum sayesinde öğrendim. yani qigong, savaş sanatlarıyla çok yakından alakalı. gerçek kung fu ustalarına gücünü veren şey de qigong'tur. hatta shaolin kung fu ustalarının videolarını izlerseniz, boğazlarına mızrak geçirip, kafalarına taşla vurup, bedenlerine hiçbir şey olmadan sağ çıktıklarını görebilirsiniz. onlar bunu "chi" ya da "qi" ismi verilen enerji ile yaparlar. buna japonca da "ki", sufizm de "baraka" denir. barakanın iki çeşidi vardır. yin ve yang'ı bilirsiniz değil mi? yin dişil, yang erildir. chi'nin iki çeşidi, yin chi ve yang chi'dir. size hou tian ve xian tian yolları arasında ki farkı açıklamadan önce chi enerjisini açıklayacağım. iyi dinleyin, çünkü evreni yaratan ve insana yaşam veren şey, chi enerjisinin ta kendisidir. burada bilimsel olgulara da değineceğiz. enerjinin varlığını inkar edemezsiniz.

insan atomdan, atom enerjiden, dolayısıyla insan enerjiden oluşmuştur. tamamiyle enerjiden olmayız. evrende ki her şey de atomlardan, dolayısıyla aynı enerjiden oluşurlar. şuan parmaklarımla yazı yazdığım klavye bile tamamen enerjiden olma. bu bilimsel bir olgudur, asla inkâr edemezsiniz. ayrıca bu hologram evren teorisini de haklı çıkarır. evren bir hologramdır aslında, tamamen enerjiden olma. eğer enerjiyi, "ustalar" gibi kontrol etmeyi öğrenirsek, enerji kodlarını değiştirip evrende ki ögelerde de değişiklik yaratabiliriz. örneğin sert bir duvar var karşınızda değil mi? ve ona hızla vurunca eliniz acır, değil mi? aslında orada duvar yoktur, duvar sert değildir, acı yoktur, ve duvara vurduğunuzda acı çekmezsiniz. matrix'de kel bir çocuk, aslında bu kaşık yok, diyordu. haklıydı, aslında o kaşık, "yok."
o duvar neden oradadır biliyor musunuz? çünkü bir sürü insan o duvarın orada olduğuna ve o duvara vurduğunuzda elinizin acıyacağına inanmaktadır. düşüncelerin bir enerjisi vardır kuantum fiziğine göre. işte insanların bu "inanç" düşüncelerinin sonucu olarak, insanlar kendi inançlarıyla, o duvara bir enerji kodlaması yaparlar. ve o duvar orada tamamiyle bir düşünce olarak, bir "enerji" olarak varolur. eğer enerji kodlarını değiştirmeyi öğrenirseniz, o duvarın özelliklerini de, diğer tüm maddelerin özelliklerini de değiştirebilir, hatta duvarlardan geçebilirsiniz. bu tamamen "chi" kontrolüne dayalıdır. chi konusundan devam edeceğim.

evet bütün maddeler de, "insan"ın kendisi de chi'den oluşuyor dedik. peki ya cansız maddeler ile, canlıların farkı nedir? hemen açıklayayim. bir kumanda düşünün. bu kumanda enerjiden oluşmuştur, ancak cansız olduğu için yalnızca "yang" enerjiden, yani "maddesel" enerjiden oluşur. bir şeyin tamamiyle canlı olabilmesi için, içerisinde hem "yin," hem de "yang" chi'yi ortak olarak bulundurmalıdır. yani yin ve yangı bünyesinde mevcut olarak barındıran tüm varlıklar "canlıdır." bitkiler, hayvanlar, insanlar... evet, bir şeyin canlı olabilmesi için, tek gereklilik budur.

peki bize yaşam veren şey nedir? bildiğiniz gibi, eski geleneklerde, ve de doğa inanışlarında, paganlarda, şamanlarda, türklerin atalarının dini olan tengricilikte, insana yaşam veren şeyin "gök baba" ve "toprak ana" olduğu söylenir. evet, bu doğrudur. çünkü, yin enerji, topraktan gelir. yang enerji ise, gökten gelir. bu ikisi birleşir ve bir canlıyı yaratır. bize can, canlılık veren şey, yer ve gökten gelen bu yin ve yang enerjileridir. yang chi maddeseldir, yin chi ise süptildir. örneğin astral alem, yani ruhlar alemi tamamen yin chi'den oluşmaktadır. oraya sevk olan ruhlar da öyle. orası yang alemi, yani islamiyette ki madde alemi değildir. orası gayb alemi, yani yin alemdir. ve ölümsüz olmak için, bu yin alem ve yang alem kurallarını çiğnemek gerekir. aslında ortada bir kural yoktur, sadece varolan "sistemden" dışarı çıkmak diyelim buna.

felsefe taşı nedir biliyor musunuz? ölümsüz ustaların, yani xian tian ve hou tian yolundan giden ustaların bildiği, ustadan öğrenciye aktarılan "çalışmalar," "teknikler"dir. örneğin islami öğretide bu çalışmalar, zikir çalışmaları; namaz, sufi meditasyonları, rabıtalar, tefekkür çalışmaları, ve yine benzeri bir çok çalışmadır. bir sürü uygulama vardır. örneğin gusül abdesti, vücutta ki negatif enerjiyi atarak, "niyet" ile birlikte ruhu arındırır. gusül abdesti bir arınma çalışmasıdır özünde. bir arınma ritüeli sayılır. peki bu felsefe taşı nasıl kullanılır, ve bu felsefe taşıyla neyi altına çeviririz? peki ya bu felsefe taşıyla neyi ölümsüzleştiririz?

bu felsefe taşıyla, "chi" enerjisini, yin ve yang "karışımlarını," dan tian "kazanında," belirli tekniker ve çalışmalarla, yani "felsefe taşı" ile, birleştirip, "altın"a çeviririz.

altını oluşturmanın formülü, 1 adet felsefe taşı, bir adet yin enerji, bir adet yang enerji, ve bir adet kazandır. formül budur. bu formül ile xian tian ustaları üçüncü gözde ki dan tian'da, hou tian ustaları ise harada ki dan tian'da, o değersiz insan enerjisini, altına dönüştürür. değersiz maddeyi altına dönüştürmenin aslı budur. değersiz maddeleri altına dönüştürmek deyimi yalnızca bir "sembolizm"dir.

peki ya neyi ölümsüzleştiririz? elbette bedenimizi ölümsüzleştirmeyiz. ölümsüzlük için her şeyden önce, "altın" gerekli. felsefe taşıyla yin ve yang enerjisini dan tian'da birleştirip altın formülünü ortaya çıkarttığımızda, ölümsüzlüğe de ulaşmış oluruz. peki bu ölümsüzlük nedir, bu bilinç ölümsüzlüğü nedir ve olayı nedir?

size daha önce ölüm ve ötesini, spatyomu, yani ruhlar alemini anlatmıştım. dediğim gibi bu aleme islamiyette gayb alemi, tao ve qigong öğretilerinde ise yin alemi denir. astral bir alemdir, süptildir. insanlar öldükten sonra, anlattığım gibi "bilinçlerini" kaybederler ve "bilinçsiz" bir şekilde, o illüzyona doğru kapılarak ilerlerler. ruhlar, "yang" enerjilerini tamamen kaybetmişlerdir. tamamiyle "yin" enerjiden oluşmaktadırlar. yang enerjilerini kaybettikleri için, insanlıklarını da kaybetmişlerdir, dolayısıyla iradelerini ve düşünme güçlerini de kaybetmişlerdir. ölümsüzlük demek bedenen ölümsüzlük demek değildir, ölümsüzlük demek, "insanlığın" ölümsüzlüğü demektir. ölümsüzler enerjilerini tamamen kontrol altına almış ustalardır. ölümsüz bir usta öldüğünde, insanlığını da korur, bilincini de korur, güçlerini de korur. hatta ölmeden önce bile, öldükten sonra gidilecek yerlere seyahat edebilir, yin aleminde istediği zaman yaşayabilir. istediği zaman ise madde alemine iner. ölüp de yin aleme giden bir usta, yang enerjisini de muhafaza ederek yanında yang'ını da zütürür, yani insanlığını, iradesini, aklını ve maddeselliğini de zütürür. ölümsüz ustaların bilinci ölümsüzleşir, ve artık bu reenkarnasyon döngüsünde hafızalarını kaybetmezler, kendilerini kaybetmezler. istedikleri bedende, istedikleri gibi dünyaya geri inerek reenkarne olabilirler. isterlerse de yin alemde yaşamaya devam ederler. ancak yin alemde yaşamak insani gelişimi yavaşlattığı için, ve insanların dünyaya gönderilme amacına ters olduğu için, biraz yanlıştır. yani yin alemde çok takılmamak gerekir. ayrıca ölümsüz ustalar bile karmalarını ödemek konusunda zorunludurlar. karmayı herkes öder. peki ya karmanın üstüne çıkan ustalar? karmanın üstüne çıkan ustalar da vardır, onlar ölümsüzler değil, aydınlanmışlardır. ölümsüz ustalardan bile daha yüce ve güçlülerdir. karmanın bile üzerine çıkmışlardır. sistemden tamamiyle dışarıya çıkmışlar, bir nevi evreni hacklemişlerdir. aydınlanmış ustaları da anlatacağım.

öncelikle cennet cehennem mevzusuna değinelim. nickimde ki zat, yani mevlana'ya aşkın sırrı sorulduğunda şöyle demiştir:

"aşkın sırrı, cehennemden korkmamak; cenneti istememektir."

sizin anlayacağınız, öncelikle ben burada islamiyeti ve diğer hiçbir dini karalamıyorum.
dediğim gibi panenteist bir görüşe sahip sayılırım.
reenkarnasyon inancım da vardır ayrıca, ve mantıklı olanı da budur, yani reenkarnasyondur.
anne karnında doğup da 3 dakika sonra ölüp ahirete giden bebeğe haksızlık olur ahiret hayatı, yahut onun direkt cennete yol alması bizim gibi sınavdan geçenlere haksızlık olur. en mantıklısı, bebeğin tekrar doğum döngüsünden geçerek farklı bir bedende dünyaya gelmesidir.

beyler, zaten cehennemden korkmayıp cenneti de arzulamayan, daha yücelerini isteyen, yunus emre gibi yüce şahıslar için ahiret hayatı dediğiniz şey hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

tekrar, dediğim gibi; ben islamı karalamayacağım, size islamın özünü, islamın gerçek yüzünü, mevlana ve şems, yunus emre ve sadi şirazi gibi nicelerinin sahip olduğu bilgeliği ifşa edeceğim.

evet belki öznel bir görüş, ancak; cennet ve cehennem yalnızca spatyom denilen yerden ibarettir. ebedi bir cennet ve ebedi bir cehennem yoktur. şimdi size cennet ve cehennemi, ölüm sonrası gerçekleşen olayları ifşa edeceğim.

dışsal simyacılar, kimya biliminin temelini oluşturup; bir sürü yararlı, ve zararlı şey keşfetmişlerdir. ancak bir türlü amaçları olan "ölümsüzlüğe," ve değersiz maddeleri "altın"a çevirme gücüne ulaşamamışlardır.
içsel simyacılar ise, ölümsüzlüğün ve değersiz maddeleri altına çevirmenin "aslında, özünde," ne olduğunu keşfetmişler ve bunun yöntemini bulmuşlardır. bu dünyada şu anda bile, yeryüzünde, ölümsüz ve olağanüstü güçlü insanlar mevcuttur, ve belirli bölgelerde yaşamlarını sürdürmektedirler.
dışsal simyacılar ölümsüzlüğü, "bedensel" ölümsüzlük olarak algılıyorlardı, değersiz maddeleri altına çevirme gücünü ise, herhangi bir metali gerçek altına çevirme gücü sanıyorlardı.
ancak işler özünde böyle değildi.
hacı bektaş-ı veli ne demişti?
"her ne arar isen kendinde ara."

dışsal simyacılar gidip kudüste mekkede hac da aramışlardı ölümsüzlüğü.

içsel simyacılar ise kendilerinde.

hacı bektaş-ı veli ve içsel simyacılar haklı çıktılar.

Ömer hayyam onlarca kez bu cennet cehennem muhabbetine noktayı koymuştu. Halbuki kendisi oldukça bilge bir insandır hatta kimileri tarafından evliya olarak bilinir. iyi okuyun. Ömer hayyamın her bir rubaisi ayrı birer sırdır, ayrı birer anlamdır.

Beni özene bezene yaratan kim ? Sen !
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana :
Öyleyse nedir bu cennet cehennem ?
-Ömer hayyam

ayrıca: https://fbcdn-sphotos-c-a...1021664667_39258409_n.jpg

Yunus Emre'de insan gibi basit olmayan bir varlığa ve hiç de basit olmayan şu koca kâinata, cennet/cehennem gibi basit birer mekânı layık görenler için bir dörtlük yazarak kendisine gereken şeyin "en yüce" olduğunu belirtmişti.

Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç huri.
isteyene ver onları,
Bana seni gerek seni.

Yani burada mesela islam inancını karalamak değil, tam tersine islamiyetin özünü, gerçek islamiyeti anlatmak. Çaktınız mı? Çakmadınız tabii ki. Size yavaş yavaş islamiyetin özünü de anlatmaya çalışacağım. Nickim de ismi yazılı olan zat, islamiyetin özünü keşfetmiş nadir bilgelerden birisiydi.