-
1.
+2 -40EZANI TÜRKÇELEŞTiRENLERiN BAŞI M. KEMAL’DiRTümünü Göster
Ezan zulmünü M. Kemal başlatmıştır. Namazı da Türkçeleştirmeyi düşünen M. Kemal, çevresindekilerin ısrarıyla bu fikrinden gönülsüzce vazgeçer. ibadetin ve ezanın Türkçeleştirilmesi, M. Kemal’in emriyle 1928’de Darülfünun ilahiyat Fakültesi’nde Edebiyat Tarihçisi M. Fuat Köprülü başkanlığında oluşturulan komisyonun hazırladığı “ibadet lisanı Türkçe olmalıdır. Ayinlerin, duaların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabul ve istimal edilmelidir” şeklinde bir raporla Meclis’e teklif edilir. Tepkiler üzerine uygulamaya geçirilemez.
Ayasofya'da Türkçe Kur'an okunduğu gece M. Kemal, hafız Sadettin Kaynak’ı yanına çağırır. Tarih 3 Şubat 1932'dir ve ertesi gün Ramazan ayı’nın son cumasıdır. Atatürk, elindeki Kur'an tercümesinden bir hutbe konusu seçer ve Hafız Sadettin'e verirken “Katiyen sarık istemem” der: “işte bu gece giymiş olduğun elbise ile başı açık olarak okuyacaksın. Fakat hava soğuktur, paltonu giyebilirsin.”
Dücane Cündioğlu’nun “Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Din ve Siyaset” kitabından öğrendiğimize göre, laikliği savunan ve CHP’li iken 1946'da ayrılıp Millet Partisi'nin genel başkanlığını yapan Türk inkılap Tarihi derslerinin akademisyeni, ord. prof. Yusuf Hikmet Bayur, Meclis’te ezanın Türkçeleştirilmesinin laikliğe aykırı olduğunu ve bununla ilgili kanunun Atatürk’le ilgisi olmadığını, inönü döneminde çıktığını” ileri sürer. 1965 yılında bağımsız milletvekili olan Bayur bu tavrına zıt olarak, ezanın Türkçe okunması için kanun teklifi verdiğini, fakat Meclis’in reddettiğini de belirtelim.
M. Kemal’in “yakınlarından” olan Falih Rıfkı Atay, Bayur’a cevap maksadıyla yazdığı yazısında “Atatürk ezan ve tekbirin Türkçeleştirilmesinin de ötesinde namazların Türkçeleştirilmesini düşündüğünü’ iddia eder: “Lâik geçinen bir devlet ezanın Arapça veya Türkçe okunmasına karışmazmış. Zâti Atatürk'ün de bu kanunla bir ilgisi yokmuş. Bu kanun kaldırılmalı imiş... Türkçe Ezan bir din değil, bir kültür işidir. Atatürk ve onunla bir düşünen inkilâpçılar millîleşme ve garplılaşma hareketinin ilk muvaffak olma şartını, dilde ve kafada Türk milletini Arap kültüründen uzaklaştırmada aramışlardır. Lâtin yazısını almak, dili millîleştirmek ne ise, Ezanı Türkçeleştirmek de odur. (…) Kendi devrinde Ezan'ın Arapça yerine Türkçe okunuşu ile Atatürk'ün ilgilenmediğini söylemek, bizim gibi onbeş yıl onun yanında bulunmuş olanları değil, o zamanı hiç bilmeyen vatandaşları bile kandıramaz. Benim, gazetenin başyazısında egemenlik yerine hâkimiyet kelimesini kullanmaklığımla hem de nasıl ilgilenen Atatürk'ün minarelerde Ezan'ın Arapça veya Türkçe okunuşu ile ilgilenmediği gibi bir ihtimal akıldan geçmez. Kaldı ki ben Ezan'ın ve Tekbir'in Türkçe’ye çevrilmesinde Atatürk'ün bizzat çalıştığını ve bir hayli değişiklikler yapıldığını bilirim. Hatta Türkçe zevki bakımından bu değişikliklerin bazılarını sevmemiş ve itiraz etmiştik. Bay Hikmet Bayur'a haber vereyim ki Atatürk sağ kalsaydı, çoktan Kur'an da Türkçe okunacaktı. Bu işi, önceleri bir metin meselesi, sonra da dil çalışmalarının bitmemiş olması geciktirmiştir. Tarihi doğru öğrenmek isteyenler için hakikat budur! (Ulus, 8 Şubat 1949)”
Türkçe namazı savunanlarının başında gelen CHP’nin sözcülerinden M. Nurettin Artam, Bayur’la Atay’ın tartışmasında Atay’ın yanında yer alır ve şu şenî sözleri yazar: “Kur’an’ı ve duaları Türkçeleşmiş görmeden ölmek istemem. Onun için ‘Atatürk sağ olmasa da’ ezandan sonra Kur’an’ın Türkçe olmasını da özleyeceğim.”
ismail Hakkı Baltacıoğlu'nun “islâm'ın Türkleştirilmesi” ve Reşit Galip'in “Milli Müslümanlık” adını verdiği ibadetlerin Türkçeleştirilmesi projesi M. Kemal'in de hayâliydi. 1932 Ramazan'ında bu projeyi uygulamaya koyar ve Reşit Galip'le namazın Türkçeleştirilmesi hazırlıklarına girişir. Ayasofya Câmii'ni gezdikten sonra Reşit Galip'e şu teklifte bulunur: “Reşit Galip! Ayasofya senin Müslümanlık tezini münakaşa edeceğin güzel bir yer değil mi? istanbul'daki din ulemasını toplayalım, halka da ilân edelim, herkes gelsin. Câmiye hoparlör yerleştirelim, içeriye giremeyenler dışarıdan dinlesin. Sen fikrini bu ulema ile münakaşa et. Halk hakem olsun!”
Atay’a göre, “dönemin Başbakanı inönü, M. Kemal’e ‘isterseniz önce ezanı Türkçeleştirelim, sonra namaza sıra gelir’diyor.” M. Kemal, Reşit Galip'le Dolmabahçe Sarayı’nda “derin” bir çalışmaya koyulur. Alınan karar gereği M. Kemal’le Reşit Galip dört maddelik bir plânda karar kılarlar: “Müslümanlığın bir Türk dini olduğu ispat edilecek, dinde ibadetin ‘Allah’la kul arasında bir kalp bağlılığı’ olduğu tezi işlenecek. Kulun, tanrısına ibadet ederken söylediklerini kalbinden söylemesi lâzımdır. Kalbin dili de anadilidir. Onun için duaların anadiliyle yapılması lâzımdır inancı oluşturulacak.”
Malûmdur ki “Dinde reformun” maddeleri kilise âdetlerini taklitten ibarettir. “Câmiler, oturulacak sıraları, gardıropları olan temiz, düzenli mekânlar olmalıdır. Halk buralara temiz ayakkabıları ile girecektir. Bütün dua ve hutbeler Arapça değil, Türkçe olmalıdır. Câmilerin iyi yetişmiş müzisyene ve müzik aletlerine ihtiyacı vardır. Modern ve kutsal enstrümantal müzik ihtiyacı acildir. Basılı hutbe dizileri yerine, felsefe eğitimli vaizlerin yetkisinde dini rehberliğe geçilmelidir.” -
2.
+1 -13ezana ve islama oynanan büyük oyunu gözler önüne seriyorum sizler için
-
3.
+2 -9“TÜRK’ÜN ŞUURUNA ÇiZiLEN HUDUT”
Ezanın Türkçeleştirilmesi üzerine yandaşları M. Kemal’e, "Sorularla karşılaşıyoruz, cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Ezanın Türkçeleştirilmesinin sebebi hakkında bizi aydınlatabilir misiniz?" diye sorarlar. M. Kemal, “… Bir harita getirtir, güney hududunun belirsizliğini anlatır ve arazinin engellerinden bahseder: “Ben Türkçe Ezan'la hudut çizdim" der: Türk olanlar, Türklük şuuru taşıyanlar bizim tarafta kalır, Arap olmak isteyenler Arapların bulunduğu bölgeye göçer. Türk'ün şuurunda da hudut çizilmiş olur.” (Nihat Dinç, Gönüllü Diplomat: Bir Diplomatın Meslek Yaşamından Notlar, istanbul, 1998) -
4.
-8dünyanın kabul ettiği en büyük tarihçilerden mustafa Armağan’ın tesbiti daha anlamlı. “Yabancı ses Tanrı Uludur” yazısının yankısı unutulacak gibi değil. “Bunu Cumhuriyet’ten kurtuluş olarak algılarlarsa, ya bunu dine dönüş olarak yorumlarlarsa; ya laiklikten kurtulmak gibi bir dua olarak okurlarsa gibi bir sürü soru. işte o zaman deniliyor ki, felah aynen kalsın. Türkçe olmasın.”
“Türkçe Ezan, Minaredeki Yabancı” adlı kitabındaki tesbitleri de CHP diktasının ezan düşmanlığına anlamlı cevap veriyordu: “Türkiye'de tam 18 yıl boyunca minarelerden bu yabancı ses yükseldi. Adına ‘Türkçe ezan’ denilmişti. Halbuki Türkçe, Farsça, ingilizce... ezan diye bir şey yoktur. Ezan bir tanedir ve o da Bilal-i Habeşî'nin ilk okuduğu ezandır. Biz ona ‘Ezân-ı muhafazidî’ diyoruz, yani ‘Peygamber Efendimiz'in (sav) Ezanı.” Armağan’ın bir mülakatta anlattığına göre, Hatay’da traji-komik bir hadise yaşanıyor. “1938′de Suriye mi Türkiye mi? diye bir halk oylaması yapılıyor. Gariptir, bu süreçte Türkiye büyük bir propaganda faaliyetleri yürütüyor. Türkiye’den şeyhler, hocalar, din adamları gönderiliyor bölgeye. Türkiye’de tekkeler kapatılmış, ama orada ‘Müslüman Türkiye’ propagandası yapılıyor. Türkiye’nin ne kadar dindar (!) bir ülke olduğu vurgulanıyor Hataylıların gözünde. Sonuç olarak halk Türkiye’yi seçiyor ve Türk askeri Hatay’a giriyor. Askerimizin ilk yaptığı iş ‘ezanı susturmak’ oluyor. Halk şaşırıyor. ‘Yahu burada Fransızlar varken ezan Arapça okunuyordu Türkler gelince neden sustu ezanlar? Hani biz işgalden kurtulmuştuk?’ Biliyorsunuz Hatay’da önemli miktarda bir Arap nüfusu var. Dolayısıyla işgalci Fransa’nın karışmadığı ezana Türkiye devleti karışıyor. Sadece ezana karışmakla kalmıyor Türkiye. Kur’an öğretiminde de benzer sıkıntılar yaşanıyor.” -
5.
-6ezanı kurtaran isim 21.yüzyılda şüphesiz ki ak parti lideri başbakanımız büyük ustamızdır
-
6.
-5Ezanın gördüğü zulmü, “Ezanlar buz tutmuş minarelerde” mısralarıyla milletin hafızasına kaydeder şair Abdurrahim Karakoç. “Ezanı özgürlüğe kavuşturuyoruz” diyen inkılâpçı cumhuriyetçilerin uğursuz yasalarıyla Türkçe ezanın minarelerden ilk duyulduğu tarih Ocak 1932 yılının Ramazan Ayı’ydı. Bu tarihten itibaren ezan şairin dediği gibi “minarelerde buz” tutacaktı. “Dinde reform” tasallutuyla Türkçe ezan ilk kez Hafız Rıfat tarafından Fatih Câmii minaresinden seslendirilmişti. Milletin Batılılaşmasını savunanların yüz elli yıldır istedikleri modernleşme reformlarının arasında en çok islâm’ın sekülerleştirilmesi ve Türkçeleştirilmesi vardı.
-
7.
-8“Türk kafasını Arap kafasının köleliğinden kurtarmayı ” kafasına koyan “devrimci Cumhuriyetin kurucusu tarafından 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde, Ayasofya Câmii’nde Türkçe Kur’an, tekbir ve kamet okutturulur. 18Temmuz 1932 tarihinde Diyanet işleri ezanın Türkçe okunmasına karar verir. Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni ve 4 Şubat 1933 tarihinde müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların şedit bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderilir. 1941 yılında çıkarılan kanunla Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler üç aya kadar hapsedileceği ve para cezasına çarptırılacağı ilân edilir. Mareşal Fevzi Çakmak'ın cenaze töreninde Arapça ezan okuyup tekbir ve tehlil getirenler hakkındaki takibat yapılır.Tümünü Göster
Dücane Cündioğlu’nun “Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet ideolojisi” kitabında anlatılan bir zulüm vegibası daha var. Türkçe ezan uygulamasının ardından, “ihmal ve ağırdan alma” gibi iddialarla yapılan sert tenkitlerin ardından Diyanet işleri Reisliği üzerine düşen vazifeyi yerine getiri ve “mevcut gerilimden istifadeyle ibadetleri Türkçeleştirme Projesinin ekgib kalan yönleri de tamamlanır. 6 Mart 1933 tarihli bir tâmimle salât u selâm dualarının ve Tekbir'in Türkçesiyle birlikte bu yeni teşebbüsü de bütün Müftülüklere duyurur: “Öz dilimizle her tarafta Türkçe Ezan okunduğu bir zamanda minarelerde Arapça salât u selâm okumak âhenksiz düşeceği gibi, Hükümet-i Celile'nin takip buyurduğu maksad-ı millî'ye de uygun gelmediğine binaen, istanbul'daki erbâb-ı ihtisasla bi'l-muhabere yukarıda yazılan üç sûret ile Türkçe Tekbir gönderilmiştir. Her hangisi arzu olunursa, icabında alâkadarların ondan okumaları lüzûmuna tâmimen beyan olunur efendim.”
Üç salât u selâm sureti şöyledir: “1. Tanrı elçisi muhafazidi salât sana, selâm sana. Tanrı sevgilisi muhafazidi salât sana, selâm sana. Tanrı elçileri! Salât sizlere, selâm sizlere. 2. Ey Tanrı 'nın elçisi muhafazid! Senin üzerine olsun rahmet ve selâmet! Ey Tanrının sevgilisi muhafazid! Senin üzerine olsun rahmet ve selâmet! Ey Tanrının elçileri! Sizin üzerinize olsun rahmet ve selâmet! 3. Ey Tanrı elçisi muhafazid Sanadır rahmet ve selâmet. Ey Tanrı sevgilisi muhafazid Sanadır rahmet ve selâmet. Ey Tanrı elçileri! Sizedir rahmet ve selâmet.”
Ezanın Türkçe okunmasına tepkiler Bursa'da isyana dönüşür. Daha birkaç yıl öncesine kadar, Millî Mücadele’de islâm’a ve dindarlara gösterilen hürmetin yerini böylesine bir alçakça uygulamanın alması millette haklı isyan duygusu oluşturur. izmir’e gidecek olan Mustafa Kemal karar değiştirerek, Bursa’ya hareket eder. “isyan edenlerin irticacı olduğunu ve dini siyasete alet etmek istediklerini, nümayiş yapanların cezalandırılacaklarını” söyler. -
8.
-3bu büyük zulmü gün ışıına seriyorum okuyun arkadaşlar
-
9.
-1yoharı
-
10.
-1@14 yazıyı okudun mu ? EZAN ZULMÜ GERÇEĞiNi ANLATTIM
-
11.
-2@17 28 ŞUBATÇILAR iZiN Mi VERiYORDU YAZIYI OKU AYDINLAN
-
12.
-3@19 YAZARIMDA ANLAMAZSIN YOKSA ELBETTE BENCE TÜRKÇE GiBi ÇAPULCU DiLi YERiNE iSLAMiYETiN KUTSAL DiLi ARAPÇAYLA YAZMAK iSTERDiM AMA AMAÇ iNSANLARI AYDINLATMAK
-
13.
-4OKUYUN M.KEMAL VE EZAN ZULMÜ
-
14.
-5OKUYUN VE KEMALiZMiN ZULMÜNÜ GÖRÜN
-
15.
+1 -2Kur’an-ı Kerim nüshalarını yırttıran, ezanı Türkçeleştiren, camileri depo olarak kullandıran Kemalist inkılapçıların zulümlerini, o uğursuz günleri yaşayanlar acıyla anlatıyor:
“ASKER TÜRKÇE EZAN NÖBETi TUTARDI”
“Askerler köye gelirlerdi, başında takkesi olan varsa onu başından alıp yırtarlardı, takanı döverlerdi. Karakola alıp ölesiye dövüp getirip köyün önüne atıyorlardı, kimse sesini çıkartamıyordu. Askerden çok çektik, çok dayak yedik. O zaman okuma yazma yoktu. Tek öğrendiğimiz Kur’an-ı Kerim’di. Onu da ‘askerler geliyor’ deyince saklardık. Bulduklarında yırtarlardı, yakarlardı. Okuyanları ve okutanları dayaktan geçirirlerdi, aç susuz nezarethanelerde bırakırlardı. Cuma günleri jandarma camide nöbet beklerdi ezan Türkçe okunuyor mu diye. Çok sıkıntılar çektik.”
“Geçmişten bugüne Arapça okunan ezanın ‘Tanrı uludur Tanrı uludur…’ şeklinde okunmasını nasıl hazmedebilirdik. Bu durumu kabullenmediğimiz için, ezanı jandarmanın olmadığı zamanlarda küçük çocuklara Arapça olarak okuturduk. Küçük çocuklara okutmamızın sebebi, onlara cezanın olmayışındandı. Ezanı Arapça okuyan çocuk jandarmaya yakalandığında, çocuğun kulağından tutup ‘sana kaç kez ezanı Arapça okuma dedik… Niye okuyorsun terbiyesiz…’şeklinde de çocuklarımızı jandarma gidene kadar azarlardık…” -
16.
+1 -2KURANI KERiM-i ZORLA YIRTTIRANLARDAN KURTULDUK ÇOK ŞÜKÜR Ki ARTIK ECDADINI TANIYAN YENi NESiLLER BAŞBAKANIMIZIN AÇTIĞI YOLDA iLERLiYOR MÜBAREK OLSUN
-
17.
-2OKUYALIM AYDINLANALIM
-
18.
-3zorla bu mileltin ezanına yasak koyan iğrenç zihniyeti görelim
-
19.
-2okuyalım
-
20.
-3@31 arap olmaktan onur duyarım
-
greta huursu free kurdistan istemiş
-
wowgirl boobs capsi için fiyat belirliyoruz
-
cccrammsteinccc nicki
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 29 11 2024
-
ferreoooooooooooooooooooooooooooo
-
koyu mavi ruhlu adam nickii
-
nereye bakıyor filminde ki hıyarlar
-
belki hata yapıyoruz
-
operasyon çocuğu nedemek
-
çok sinirliyim baba
-
herkes uyuduysa bende gideyim artık
-
tarık mengüç te keçi bakanı olsun
-
tekniğin güzel ama geliştirmen lazım
-
2 adet terörist başlığımı cugulamış
-
yarı keçi yarı insanım
-
1 milyon altı 0 araba önerisi
-
kapatsaniza bu siteyi oglum
-
erkeklerin hak ettiği anca bu
- / 1