0
bak şimdi panpa bi yerde bi yazı bulmuşdum senin şu dünya'yı 4.55 milyar yıl önce önce yaratılma olayını bi yıkcam hatırladığım şeyleri söyliyim sana adam diyoki işte geçmişde zaman daha yavaş akıyo ama geleceğe gittikce bu zaman akış hızı dahada yükseliyo gibisinden şeyler mesela dünya ilk varolduğundan günümüze zaman akış hızı 14 kat daha hızlıdır işte burdan yola çıkıp bi hesaplamalr felan yapıyodu adam yani dünya öyle milyarlık bi yaşda değil galiba yanlışda söyliyebiliyo olabilirim
edit:bulamadım panpa yazıyı ama biraz daha bakıcam
al amk buldum yazıyı copy-paste terk bu arada
Ebu Sa’lebe anlatıyor: Resulüllah(a.s.m) şöyle buyurdu: “Allah bu ümmeti yarım günden âciz bırakmaz” (Ebu Davud, Melahim, 18; Müsned, 4/193)
Münavî, bu hadisin senedinin sağlam olduğunu söylemiştir(Avnu’l-Mabud, 11/512). Heysemî, bu hadis ricalinin Sahih’in ricali olduğunu ifade etmiştir(bk. Mecmau’z-Zevaid, 6/219). Aclunî de Ebu Davud ve Taberanî’nin Ebu Sa’lebe’den naklettikleri hadisin sahih olduğunu vurgulamıştır(Keşfu’l-hafa, 2/149)
Bu hadisi rivayet edenlerden biri olan Sad b. Ebi Vakkas’a yarım günden maksatın ne olduğu sorulmuş o da, “beş yüz senedir” diye cevap vermiştir. (Müsned, 1/170) Hz. Sad bu açıklamayı "Şüphesiz rabbinin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin sene gibidir." (Hacc 47) ayetine göre yapmış olmalıdır.
Celâleddin-i Suyutî "El-Keşf-ü An Mücavezeti Hâzihi-l Ümmeti El-Elfe" isimli bir Risale te'lif etmiştir. Bu Risale'de bir çok sahih hadîsleri tahlil etmiş ve bu ümmetin ömrü bin beş yüz seneyi fazla geçmeyeceğine dair kanaatini belirtmiştir. (bk. el-Havi li'l-Fetavi, Suyuti, 2/248; Ruhul Beyan, Bursevi, (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, ilel, s, 89)
ismail Hakkı Burusevî de, yine bir çok kaynaklardan deliller getirerek, aynı hükmü kaydetmiştir. Bediüzzaman da, bu mes'eleyi, hususî bir ilham ve keşif neticesinde ve aynı zamanda bir hadîs-i şerifin cümlelerinin hem mâna, hem mutabakat, hem cifir ve ebced kaideleriyle görmüş ve ispat etmiştir.
ilk insan Hz. Adem'den bu yana ne kadar zaman geçmiştir? Ve bu hususta ileri sürülen yüz binler yıllık tarihler, ne derece doğrudur? Bugünkü kabule göre, dünya 5 milyar yıl önce sıcak ve yoğun bir gaz kümesi idi. 4 milyar yıl önce ise, koyu bir ateş topu halinde bulunuyordu. Hayat ise, tek hücrelilerin ortaya çıktığı 1 milyar yıl öncesine dayanıyor.
Bu tahmin, çağlar boyunca zamanın hep aynı aktığı ve sabit kaldığı düşünülerek yapılıyor. Halbuki zamanın değişken bir boyut olduğu ve onun, atomda, ışınlarda, olayların başında ve sonunda farklı bir seyir takip ettiği anlaşıldı. Bu durum, bir ırmağın yeryüzü şartlarına göre aynı hızlarda seyretmemesine benziyordu.
Zaman, mesela, ilk çağlarda genişleme gösterip durgun akabildiği gibi, asrımızdaki şekliyle de daha hızlı bir seyir takip edebiliyor. ilk çağlardaki iri hayvan ve bitkilerin, şimdikilere oranla on kat daha fazla yaşadıklarına bakılacak olursa, o çağlarda zamanın on kat daha yavaş aktığı söylenebilir. Bu durumda yaş hesaplamalarını, şimdiki zaman akışına göre yaklaşık (1/10) onda bir ölçüsünde küçültmek mantıklı olur.
Buna göre Güneş Sisteminin 4 milyar değil 400 milyon, hayat başlangıcının 1 milyar yıl değil 100 milyon yıl önce ortaya çıktığı ve 100 bin yıl olduğu farz edilen insanlık tarihinin 10 bin yıl olduğu sonucu ortaya çıkar.
Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz. Mesela ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre 14 defa daha yavaştır. Yani o kişi 1 yıl yaşadığında, biz 14 yaş almış oluruz. Bu hızda seyreden birinin sadece zamanı değil, boyu da değişikliğe uğrayarak yarıya iner. Ağırlığı ise üç misli artar. Diğer bir ifadeyle, ağırlığı 70 kg'dan 210 kg'a yükselen o kişinin elindeki metre yarı yarıya kısalmış, kolundaki saat ise yerdeki bir insana göre 14 defa daha yavaşlamıştır. O kişinin böyle bir saatle kainatın geçmişini ve insanlığın tarihini ölçmesi halinde ulaştığı sonuçlar doğru olabilir mi? Aynı şekilde yerdeki biri de, enerji dünyasını normal saat ve cetvelle ölçmeye teşebbüs ederse başarı elde edebilir mi? Maddi alemin çapını, kütle hesabını ve zamanını bu ölçülerle incelersek doğru sonuçlara ulaşamayız. Aynı hesaplamayı, enerji dünyasında yaşayan enerji-varlık cinlerden biri yapmaya kalkışsa, enerjinin ölçüleriyle maddi dünyayı ölçmeye çalışsa, doğru sonuçlar elde edemeyecektir.
Radyoaktif elementler, “yarı ömür” denen sırlı bir olayla, belli bir zaman sonra, esrarını bilemediğimiz bir şekilde enerji denen mahiyete çevrilir. Mesela 1 kg. Uranyum, 1620 sene sonra yarım kiloya iner. Bu süre Uranyumun yarı ömrüdür. Maddenin bir şekli ve boyutu varken onun hamuru ve aslı olan enerjinin, boyutsuz ve zamansız dünyasının sırlarına henüz vakıf değiliz. Bildiğimiz bir şey, enerjinin ışık hızında olduğu ve maddeden tamamen farklı özellikler sergilediğidir. Radyoaktif elementlerin belli bir zaman sonra yarıya inmesi, canlıların özellikle yakın geçmişleri ile ilgili ipuçları vermektedir. Ne var ki, biz, hesaplamaları hep madde konusuyla ele alıyoruz. Bu hesabı enerjinin ölçülerine göre yaparsak: Yani neredeyse ışık hızı dediğimiz ışık hızının %99 küsuru ile ele alırsak (Elektron gibi birçok atomaltı ve kozmik parçacıklar bu hızda seyrederler. Tabii ki bu hızda parçacık değil ışın halindedirler), hesaplarımızda düzeltme yapmak zorunda kalır ve kainatın yaşının 16-20 milyar yıl değil, bunun on dörtte biri olduğu sonucuyla karşılaşırız. Dünyanın yaşı ise 4 milyar yıl yerine 300 milyon yıl bulunur. 100 bin yıl önce ortaya çıktığına inandığımız insanlık tarihi ise, aniden 7000 yıla iniverir.
Bu anlatılanları destekleyen meselenin bir başka yönü de, ivmeli bir artış gösteren dünyanın şu andaki nüfus miktarıdır. Eğer insanlık tarihinin 15 bin yıldan bu yana devam ettiği ve bu tarih boyunca ortalama ömrün hep 70 yıl olduğu kabul edilirse, dünya nüfusu yapılan hesaplamalara göre şimdi 1 trilyon civarında olmalıydı. Şu andaki teorik anlayışa göre yüz binler yıl olduğu ileri sürülen insanlık tarihinin 15 bin yıldan daha kısa olması gerekiyor. Bu da kafi gelmemekte, atalarımızın ilk zamanlar 600-1000 yıl gibi daha uzun ömürlü olduklarını kabul etmek durumundayız. 100 sene sonra dünya nüfusunun ne kadar olacağını tahmin edebileceğimiz gibi, aynı tahmini geriye doğru gittiğimizde, Hz. isa döneminde dünya nüfusunun 250 milyon kadar olduğu hesaplanıyor (Miller, C.Tyler. “Living In the Environment” Kaliforniya A.B.D. 1975). Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin ancak nüfusun yüzde bir buçuğuna tekabül ettiği kabul ediliyor. Bu durumda insanlığın ömrünün yüz binler yıl olduğu iddiası da geçerliliğini kaybediyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün 10 bin yılı geçemeyeceğini gösteriyor.
Bugünkü tarih hesaplamalarında kullanılan metot, termodinamik soğuma gibi kaba bir metottur. Radyoaktif yarılanmaya dayanan hesaplama metodu ise, uzak zamanlar için doğru sonuçlar vermemektedir. Bu durumda en güvenilir ve doğru kaynak, Kur'an ve Hadislerin haberleri olmalıdır. Zaten ilmin doğru sonuçları ile Kur'an'a ait gerçekler birbiriyle her zaman mutabık kalmış, birbirini çürütmemiştir... Çünkü kainat ve Kur'an, Allah'ın iki ayrı kitabıdır. Yeter ki her iki kitabı da doğru anlayalım ve yorumlamayı bilelim. Bazen görülen yanlışlıklar, yorumlayanların yetersizliğinden ileri gelmektedir.
Peygamberimiz “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim.” buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise “Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek.” buyurmuş. Günün dörtte ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti 1500 yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün 6000 - 7500 yıl arasında olduğu ortaya çıkar. Diğer bir meşhur hadis rivayetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur: “Adem'den kıyamete kadar insanlığın ömrü yedi bin senedir.” Görüldüğü gibi bu üç hadis birbirini teyit etmekte ve tamamlamaktadır. Muhbir-i Sadık olan Peygamberimizin (s.a.v.) ahirzamanla ilgili verdiği haberler bir bir çıkmaktadır. (bk. Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, s, 324-326 Envar Neşriyat)
Tümünü Göster