-
1.
0Evet arkadaşlar, evrim sohbetlerimizin birinci bölümüne başlıyorum. Öncelikle bu başlıktan neler beklemeniz gerektiğini anlatayım. Burada:
-insanların hayvanlar, mantarlar, bitkiler ve hatta bakterilerle olan akrabalığı bilimsel bakış açısıyla irdelenecektir.
-Burada ilk canlının nasıl oluştuğuna dair yalnızca spekülatif fikirler bulunacaktır.
-Burada kesinlikle ama kesinlikle ilahi yaratıcı mevzularına girilmeyecektir.
evet hazırsanız başlayalım. kafamdaki ders programı şu şekilde
1- Darwin abimiz, adalar ve izole canlıların özellikleri
2- Basit bir dille Mendel kanunları
3- Popülasyon genetiği ve bunun evrimle olan ilişkisi
4- Doğal seçilim
5- adaptasyon ve eksaptasyonlar
6- Neden sex?
7- Filojeni nedir?
8- Dünyada yaşamın başlangıcı, en ilkel canlılar
9- Protista alemi ve hayvanlar alemine geçiş
10- Bitki ve mantar evrimleri
11- Omurgalılar ve insan evrimi
Belirmeliyim ki bu konu sıralamasını amerikadaki okulumun evrim biyolojisi ders programından esinlenerek hazırladım. Kullanacağım terimlerin tamdıbının türkçesinden emin olamayabilirim. şüphelendiğim durumlarda parantez içinde terimin ingilizcesini de sizlerle paylaşıcam. Her konuyu detaylıca inceleyeceğimi iddia etmiyorum, ama elimden geldiğince basit bir dille evrim sürecinin temel kavramlarını anlatmaya çalışıcam. Şimdiden konuyla ilgilenecek panpalarıma hayırlı olsun.
Sadece benim entrylerim için http://goo.gl/fREBOM
edit: 3. dersimiz de hazır
-
2.
0reserved
-
3.
+11- Darwin abimiz, adalar ve izole canlıların özellikleri
Darwin'in en önemli yapıtı olan türlerin kökeni (the origin of species) kitabını yazmadan önce çeşitli seyahatlerde bulunmuştur. Bunlardan en iyi bilineni HMS Beagle gemisiyle güney amerika ve Galapagos adalarına yaptığı seyahattir. Darwin'i teorisiyle ilgili çalışmaya iten önemli gözlemlerden birisi de adalarda yaşayan türlerin genelde başka hiçbir yerde yaşamayan türler olmasıdır. Bu türlere biz "endemik tür" adını veriyoruz. Örnek olarak Lemurlar yalnızca madagaskar adasında yaşar. Peki neden adalar endemik türlere sahip? Darwin'in zamanındaki yaygın görüş her canlının ayrı ayrı bir akıllı yaratıcı tarafından yaratıldığıydı. Darwin'i şüpheye düşüren şey, insanların yaşamadığı bu uzak adalarda neden hiçbir yerde yaşamayan canlıların yaratıldığı sorusuydu. Canlıların sabit olmadığı ve sürekli değiştiği fikrini Darwine yapay seçilim sonucu verimi arttırılan evcil hayvanlar verdi. Kitabının ilk bölümünde insanların ürettiği yeni güvercin türlerine, yeni köpek ırklarına ve verimi arttırılmış ziraat ürünlerine bolca örnek verir. Eğer ki türler sabit değilse çevre baskısı sonucu tür özellikleri doğal bir şekilde, insan yardımı olmadan da zaman içinde değişebilir. Adalardaki endemik türler de, bu bakış açısıyla, ana karada yaşayan ata türlerin zamanla ana karadan kopmuş adanın eşsiz çevre koşullaryla değişmeleri sonucu oluşabilir. Bu fikirle ilerleyen Darwin uzun yıllar süren çalışmalar sonucu, Alfred Russel Wallace ile birlikte doğal seçilim sonucu yeni türlerin oluştuğu sonucunu yayımlar. Ve kitabının adı olan "türlerin kökeni"ni değişik çevre şartları sonucu oluşan doğal seçilime bağlar. ilerleyen derslerde doğal seçilim konusunu daha detaylı inceliycem. Evrimle kalın. -
4.
0`bunu sözlükte en az yüz kez yazdım müslümanlar hariç kimse giblemedi o yüzden kopy pasye yapıyorumTümünü Göster
`
Charles Darwin'in ileri sürdüğü Evrim teorisi temelde bütün canlıların ortak bir atadan geldiğini iddia ederken, anahtar bir kavram olarak "türleşmeyi" savunur. Yani canlılar kademeli olarak ortak bir atanın çocuklarıdır. Bütün canlılar bu teoriye göre aynı sülalenin fertleri konumundadır. Günümüzde geliştirilen Evrim Ağacı modeli(1) canlıları tek bir ortak ata konseptine göre sınıflamaktadır. Canlıların sınıflaması sistematik olarak ilk defa Linneaus tarafından 1753'te, 6000 bitki kaydedilerek yapılmıştır(2) ve o zaman 10.000 tür(species) olduğu tahmin edilmişti. Günümüzde bilim adamlarının yaptığı çalışmalar, kataloglanan 1.3 milyon tür olduğunu, 8.7 milyon tahmini tür sayısı olduğunu ve sürekli bu rakamın arttığını göstermektedir(3). Mevcut bütün türlerin dinamik olarak kataloglandığı en güncel kayıtlardan birisi Bisby, Roskov, Orrell, Nicolson, Paglinawan ve ark. tarafından geliştirilen 2010 yapımı bir taksonomidir(4). Her ne kadar "tür" denilen ve sınıflamanın en küçük birimi olan nesne önceki bilim adamları tarafından mutlak bir sınıf olarak görülse de, günümüzde bu düşünce revize edilmiştir.
Biyolojik Tür kavrdıbını ilk defa "üyeleri kendi aralarında üreyebilen, kısır olmayan döller meydana getiren ve diğer türlerle üreyemeyen populasyon grubu" olarak tanımlayan biyolog Ernst Mayr'dır(5). Türler kendi aralarında verimli döller verebilirken, diğer türler ile verememektedir. Bu tür tanımının dışında Filogenetik tür tanımı ve Morfolojik tür kavramı gibi farklı sınıflamalara sebep olan(6) görüşler de dile getirilmiştir. Stephen Jay Gould(7) ve birtakım biyologlar "tür" gibi mutlak kavramların doğada olmadığını ve bunların "pratik fayda" veya "isim" olduklarını söylemişlerdir(8). Örnek olarak fosillerin hangisinin kiminle üreyip verimli döl ürettiğini anlayamayız. Bu yüzden fosillerin hangisinin hangi türe ait olduğunu bilemeyiz. Bu da "biyolojik tür" tanımını fosil bakımından kullanışsız yapar, ancak "biyolojik tür" tanımını yanlış yapmaz. Çünkü deneysel veriler ve gözlemler tür olarak "isimlendirdiğimiz" canlıların birbiriyle gerçekten verimli döller veremediğini göstermektedir. Bakteriler "konjugasyon" ile ürediği için onları tür sınıfına sokamayabiliriz, ancak bu "biyolojik tür" tanımının bize sağladığı verinin yanlış olduğunu göstermez. Çünkü bu kritere göre tanımladığımız türlerin birbiriyle üreyebildiği, verimli ve kısır olmayan döller üretebildiği bilinmekte ve tür dışındaki canlılarla üreyemediği, ürese bile kısır oğullar ürettiği ve hatta kısır olmayan bir oğul üretirse bile onun çocuklarının kısır olduğu verileri mevcuttur. Aynı zamanda "tür" ifadesini "biyolojik tür" olarak aldığımızda türdışı üreme faaliyetlerinin sınırlandığını gösteren prezigotik(üreme öncesi) ve postzigotik(üreme sonrası) veriler vardır.
Aynı tür olmayan canlıların üremesine engel olan 1. Prezigotik engeller: Habitat(yaşanılan çevre farklılığı), Davranış farkı(üreme ritüellerinin olmaması), üreme mevsimi farkı, üreme organı anatomisinin farklılığı, üreme hücresinin uygunsuzluğu; 2. Postzigotik engeller: kromozom uyuşmazlığı sebebiyle embriyolojik ilerlemenin bozulması, canlının ölmesi, canlı yaşasa bile verimsiz(kısır) olması, verimli olsa bile çok güçsüz ve hastalıklı olması gibi engeller mevcuttur(9). Biyolojik tür kavrdıbının gözlemsel temellerini oluşturan bu veriler canlıları anlamada önemlidir. Zira türleşmenin mümkün olduğu düşüncesini anlamlandırmak için türlerin ne olduklarını bilmek gerekir.
Canlılığın tarihine Evrim varsayımı ile bir yolculuk yapalım. insanın ve şempanzenin ortak atası, bu atanın ve tavşanın ortak atası ve bu ortak atayla kurbağanın ortak atası şeklinde bir dallanma içeren Evrim Ağacı modelinde geçmişe doğru gitmiş oluruz. Geçmişten şimdiye doğru hareket ettiğimizde her bir nesil silsilesinden sonra türleşme, yani tür değişimi olmalıdır. Çünkü kurbağamsı bir ilk ata iken, şimdi insana dönüşmemiz için birbiriyle üreyemeyen türlere dallar veren bir ağacın kökü olmalıyız. Richard Dawkins bu sorunu çözmek için bir hayali deney önermiştir(10). Dawkins'in deneyine göre bizim ilk atamıza kadar şeceremizi çıkarmak için bir zaman makinası kullanmamız gerekiyor. Baba, dede, dedenin babası diye tek tek geriye doğru gittiğimizi ve her birisinin bir fotoğrafını çektiğimizi düşündüğümüzde 185 milyon sene öncesine gidersek toplam 6 km civarında yan yana dizilmiş fotoğraflar olur ve Dawkins, son fotoğrafın bir balık olacağını söylemektedir. Öte yandan Dawkins, hiçbir türün çocuğunun kendi türünün dışında bir canlı olmadığını da eklemektedir. Yani hem her canlı bir önceki atasıyla aynı tür olacak, hem de bu silsileyi takip ettiğimizde türümüz değişmiş olacaktır. Şöyle bir düşündüğümüzde, bizim türümüz ile babamızın türü aynıydı. Babamızın türü ile dedemizinki de öyleydi; yani dedemizle bizim türümüz aynı idi. Aynı şekilde bunu zütürürsek bütün geçmişteki atalarımızla aynı türde olmuş oluruz. Türleşmenin olabilmesi için muhakkak bir yerde bir "tür kırılması" olması gerekir. Çünkü babamız nesli ile türdeşiz ve üreyebiliriz, dedemiz de dahil, onun dedesi de dahil ve onun 7 derece dedesi de dahil... Sonuçta her nesil ile türdeş oluyor isek, türleşme nerededir? Şayet bir yerlerde tür kırılması mevcut olursa o zaman Evrim dallanması mevcut olabilir. Ancak ikinci bir sorun daha vardır.
Önce ilk sorunda bir şeyi netleştirmemiz gerekir. Bir türün(anne veya baba), kendi anatomisinin aynısını ürettiği kesindir. Yani üretilen çocuk ebeveynle aynıdır ve Dawkins'in fotoğraf silsilesinde herhangi iki fotoğraf(baba-oğul-torun) çok benzer. Şayet bir değişim veya evrim olacaksa, bu babadan farklılaşan bir çocuk anldıbına gelmelidir, zira başka şansı ve yöntemi yoktur. O halde küçük bir mutasyon geçirmiş olduğunu düşünebiliriz; ve bu mutasyonların -varsayalım ki- birikmesi ve türleşme yolunda yeni özellikler kazandırması söz konusu olsun. O halde bu mutasyon birikimi ve genetik değişiklik seviyesi bir raddeye geldiğinde bu canlı türün dışına çıkacaktır. Denilebilir ki, "tür" kesin bir kavram değildir ve mutlaklık ifade etmez; sadece bir isimdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, "üreyip verimli döl verme" özelliği anlamında kullandığımızda "tür dışı"nı da buna göre kullanmaktayım. Yani bu mutasyonların sonucu "babasının türüyle verimli döl verememe raddesi"ne varmak söz konusudur. Bu şekilde Dawkins'in ilk tezi, yani "her oğul babasının türündedir" varsayımı hatalıdır. Ancak Dawkins'in kanaatimce bu hatayı yapmasının sebebi, ikinci sorundan kaçınmak olsa gerektir; bu sorun da ilk sorunun çözümünün yarattığı sorundur. Diyelim ki, oğul döl babanın türünden çıktı ve türleşti. Önceki ifademizle, Evrim sürecinde bir türün diğerine dönüşmesi hadisesindeki "kilit" tür kırılmasının tam sınırının bir "baba-oğul" arasında olmak zorunda olduğu sonucumuz hasıl oldu. Bunun anlamı, babanın türü ile oğulun türünün farklılaşmış olmasıdır. Yani babanın populasyonu içindeki tüm canlılar ile oğul çiftleşemez. Bu şekilde çocuğun üremesi imkansızdır ve Evrim'in "türleşme" hadisesinin devamı gelemeden çocuk yok olur. Türleşmenin devam edebilmesinin şartlarını düşünebiliriz.
Çocuk türleşmiş, genlerinde birikmiş mutasyonların onu "tür dışına" çıkaracak seviyesine ulaşmıştır. Neslinin devdıbının gelebilmesi için onun gibi türleşmiş bir canlı olmalıdır. Onun gibi türleşmesi de yetmemekte ve onun türüne türleşmesi gerekmektedir, çünkü aynı tür olunmadıkça verimli döl üretme imkansız hale gelecektir. Kimse türleşmezse, çocuk babasının populasyonundan farklı bir tür olduğu için, babasıyla aynı tür olan kimseyle verimli döller veremeyecektir. Sonuçta türleşmenin tek meyvesi olan biricik çocuğumuzun nesli son bulacak ve evrimin halkası başlamadan kopacaktır. Çocukla aynı anda, karşı cinsten, aynı türe türleşen bir canlı olsa bile; onunla çiftleşebilme ihtimali, çiftleşmeden verimli döl olma ihtimali ve daha evvel saydığımız prezigotik/postzigotik pek çok üreme engeli bu "türleşmiş neslin" devamlılığına engeldir. Sonuç olarak Evrim teorisinin temel tezi olan "türleşme" hadisesinin hem gerçekleşip hem de devam etmesi teorik olarak mümkün görünmemektedir. -
5.
0Reserved şuku bi ara nick6 da girecem panpa helal
-
6.
0Evrimcilik düşüncesinin karakteristiği tüm canlıların ortak bir ataya sahip olduğunu iddia etmesidir. Canlıların tamdıbının genetik olarak kodlanmış bilgi sistemi olduğu yakın zamanda tüm detayları ile keşfedilmiştir. Bu açıdan baktığımızda canlıların evrilmesinin genetik düzeyde olması gerektiği gerçeği ile karşılaşırız. Yani daha hiç canlı yokken, 3.6 milyar sene evvel öyle bir değişiklik olmalıdır ki, genetik bilgi üretilmelidir. ilk olarak nasıl bir hücre DNA’sı veya daha farklı bir bilgi sistemi oluştuğu sorusunu es geçelim. En eski bilinen hücrenin günümüz bilimine göre 3.6 milyar sene öncesine ait olduğu tespit edildiğine göre şimdiye kadar var olan tüm canlıların da ondan evrimleştiğini düşünürsek bu bilgi artışını açıklamak zorunda kalırız. Yani elimizin, kolumuzun, gözümüzün bilgisi genetik sistemimizde vardır. Ancak ilk hücrede bunlar yoktur. Bunlar Evrim’e göre bin yıllar süren süreçte oluşmuştur. Peki oluşabilmesi çok yavaş olduğuna göre gerekli olan şey nedir? Tabi ki, genetik bilgi artışı. Yani yeni ve olmayan bir bilginin bir şekilde var edilmesi veya olması. Genetik bilgide değişimlere veya bozulmalara “mutasyon” denir. Ancak bilinen mutasyonların tamamı canlının sistemini bozar. Çünkü zaten var olan bir sistem vardır. Sisteme yararlı olan, bilgiyi arttıran, yeni bir işlev kazandıran, önceden olmayan bir özelliği var eden bir değişiklik olursa buna “faydalı mutasyon” diyeceğiz. Faydalı mutasyon var mıdır? Evrim’in olabilmesi için binyıllar boyunca sayısız faydalı mutasyon varsaymak zorundayız. Ancak “gözlemsel olarak tespit edilmiş” bir faydalı mutasyon örneği var mıdır? Evrim Teorisi’nin bilimsel bir tez olabilmesi için bunun gibi “teorik düşünceyi teyit edici” deneysel desteklere ihtiyacı vardır. Eğer faydalı mutasyon hiç yoksa Evrim Teorisi’nin öngördüğü gibi “doğal seçilme”nin bir işe yaraması mümkün olmaz. Çünkü ortada seçilecek canlılar oluşamaz. Önce seçilecek canlıların oluşması gerekir, oluşması için de “canlıların bilgisinin” genetik olarak oluşması gerekir.Tümünü Göster
Evrim Teorisi ile ilgili yayınlarda birçok “faydalı mutasyon” örnekleri listelenir. Ancak faydalı mutasyon ile zararlı mutasyonu birbirinden nasıl ayıracağız? Herhangi bir mutasyonu işaret edip, bu faydalı mutasyondur dendiği zaman o mutasyonun faydalı hale gelecek hali yoktur. Bunun belirli bir tanımı olmalıdır. Mesela insan ile balık Evrimciliğe göre akraba olduğu için zamanında balık gibi olan bir ata canlının genetik değişim geçirmesi ile insan ve günümüzdeki balık canlıları oluşmuştur. Biliyoruz ki, balık ve insanın yapısı çok farklıdır. Yani balığın geninde onu insan yapana kadar birçok değişiklik olması gerekir. Bu olurken mesela idrar sistemi “amonyak atmak yerine” insandaki gibi “üre atan sistem”e dönüşmelidir. Yani sistemi olduğu gibi değiştiren bir mutasyon silsilesi olması lazımdır. Çünkü balığın sistemi zaten suya insan kadar ihtiyacı olmadığı için ortama uygun şekilde amonyak atan sistemdir ve yapısına uygundur. insanın sistemi de su tasarrufu yapan, biraz daha az tokgib madde olan üre maddesini atacak şekildedir. Bu sistemin bilinen pek çok detayları; organ sistemleri, özelleşmiş çok karmaşık dokuları vardır. Olduğu gibi hepsinin değişmesi “önceki sistemin bilgileri silinirken, diğer sistemin yazılması” işlemlerini gerektirir. Yani genlere yeni sisteme ait “işlevli genler” oluşmalıdır. O halde mutasyonlar bir bilgi katmalı. insan gibi göreli olarak çok kompleks bir canlıyı deneylerle test etmek mümkün olmadığı için bu tür Evrilme olayları bakterilerde veya genetik hacmi düşük diğer canlılarda test edilebilir. Bu yüzden Deneysel Evrim adı altında çalışmalar yürütülür. Şimdi faydalı mutasyon örneğinin bu bilgiler ışığında nasıl olması gerektiğini saptamaya çalışalım.
(1) ilk olarak faydalı mutasyon dediğimiz genetik değişikliğin “genetik bilgi artışı”nı sağlaması gerekir. Yani önceden var olmayan bir gen bilgisi(ve fenotipini) üretecek. Çünkü bildiğimiz kadarıyla ilk hücrenin genetik hacmi çok azdır. Daha az kompleks olup daha çok gene sahip canlılar olsa da bu bazı özel şartlarda böyledir. Genel anlamda bir özelliğin kazanılması durumu “gen artışı” sayesinde mümkün olur. (2) ikincisi, gen artışı canlıya rekabet, ortama uyum sağlama, üreyebilme açılarından fayda sağlamalıdır. Yani genetik olarak bir genin rasgele artışı, ikiye katlanması(duplikasyon) gibi durumlar sonucu hücre veya canlı zarar görebilir. Mesela insanda 16. Kromozom her hücrede iki adet olmasına rağmen, bazı genetik bozukluklarda bu üçe çıkar ve Trizomi 16 adı verilen bir hastalık meydana gelir. Bu bozukluğu taşıyan canlı doğmadan ölür ve insandaki en sık trizomi şeklidir. Yani gen artışı olmasına rağmen, hem bilgi artışı yok, hem de fayda yoktur. Bizim aradığımız ve olduğunu ispat etmeye uğraştığımız mutasyon şekli olan faydalı/fonksiyon arttırıcı mutasyonun bu özelliklere sahip olması gerekir. Peki deneyler ve şimdiye kadar gözlenmiş canlılar arasında böyle bir faydalı mutasyon örneği var mıdır? Bu konuda bilinen en ünlü deney Lenksi deneyidir. Yaklaşık 30 sene süren ve bakterileri 50.000 nesil kadar üretip genetik değişikliklerini inceleyen bu deneyde Richard Lenski bir “mutasyon” saptamıştır. Bu da bakterilerin önceden sitrat tüketmemesine rağmen, artık tüketir hale gelmesi değişikliğidir. Besin olarak sitratın tüketilmesi için gerekli enzimler bakteride vardır ve oksijensiz ortamda bunu tüketmektedir. Mutasyon ile artık oksijenli ortamda da tüketir hale gelmiştir. Bu şekilde bir gen artışı olmamıştır. Yani faydalı mutasyon değildir. Üstelik ortamda glikoz bulunduğu zaman mutasyona sahip olan yeni bakterilerin rekabet şansının daha az olduğu saptanmıştır. Yani Lenski’nin deneylerinde bile faydalı bir mutasyon örneği 30 seneye rağmen bulunamamıştır.
Faydalı mutasyon olmaması Evrimcilik görüşünü temelinden sarsar. Çünkü bilgi artışı olmadan doğal seçilme ile seçilecek canlı olmayacaktır. Evrimsel biyologlar da birçok mutasyon örneği gösterip “bunlar faydalı mutasyonlardır” demektedir. Ancak söyledikleri gibi onlar gerçekte faydalı mutasyon değildir. Çünkü önceden belirtildiği gibi fonksiyon arttırıcı, bilgi artışı sağlayan, rekabet şansını arttıran, genetik düzeyde tespit edilmiş tek bir örnek bile yoktur. -
7.
0ulan yıl olmuş 2014 kalmış 2015 e 4 ay siz hala evrim diyorsunuz ulan şu saçmalığa inanan malları görünce zütümle gülüyorum çok keyif alıyorum
-
8.
0ve son olarakTümünü Göster
http://www.yedirenkhaber....gation_id=288381481237582
bilim adamları kafayı yedi (:
yaratıcı vardır ve bu yaratıcı allahtır nerde biliyon allah olduğunu dersen eğer arabistan çölünün ortasında birdenbire muhafazid diye bilinen biri insanların uyduruk ilahlara tapmalarından rahatsızlık duyacak. ardından kafasında bir tanrı yaratıp, bu tanrı'nın ona birtakım sözler söylediğini bildirecekk üstelik bu ilah hiçbirşeye benzemeyen ( yarattığı türde olmayan ) doğmamış doğrulmamış bir ilah olacak (ihlas suresi) (halbuki tanrı' nın dağların tepesinde yaşayan gökyüzünde uçan maddesel bir şey olduğunu da söyleyebilirdi.) evrenin yaratıldığını herşeyin tekbir noktadan bitişikken ortaya çıkarıldığını (enbiya suresi) ve yaratılan bu kainatın genişlediğini (zariyat suresi ) söyleyecek (halbuki herşey yaratılmış ama tekllik yok da diyebilirdi ya da kainat giderek küçültmekte tarzı da bir bilime aykırı ayet de olabilirdi.) tanrı'yı ontolojik olarak din anlayışının temeline koyarak boşuna var olmadığımızı varlığın sırrının ahiret ve hesap günü olduğunu . tüm insanlığa o dönemin edebiyatta gelişmiş toplumuna bu kuran'ın bir benzerini getirin haklıysanız diyecek ve meydan okuyarak kumar oynayacak ,dünyanın hep olmadığını başlangıcnın olduğunu söyleyecek , dağdan taştan sinekden mükemmel örnekler verip insanlara bunların yaratıldığını iletecek , güneş için "bakın nasıl da dönüyor etrafınızda" demeyecek, o güneş'in kendine has bir yörüngesi olduğunu söyleyecek (lokman 29). güneş ve yıldızlara "kandil" manasına gelen ısı ve ışık kaynağı sıfatları verirken, ay için sadece "nur" diyecek (nuh 16, mülk 5).
(halbuki ay içinde aynı sıfatı kullansa tüm tablo çökecekti ). ardından ayın yörüngesini eğri bir hurma dalına benzetecek (yasin 39). ardından bazı bitkilerin cinsiyet sahibi olduklarını bildirecek (yasin 36). hızını alamayacak muhafazid, bitkilerde tozlaşmayı biliyormuşçasına rüzgarlara "dölleyici" diyecek (hicr 22)
birbiriyle tutarlı olan ve yanlış olduğu asırlar sonra bile kanıtlanamayacak bir kitap yazacak muhafazid. bu kitapta insanı, insandan daha iyi tanıyan birinin tespitleri yer alacak. insanların arayışta olduğu en büyük sorulara cevap verecek, var oluş amaçlarının ne olduğunu izah edecek. ve iniş sırasına göre sondan 3. sure olan maide suresindeki "dini artık tamamladım, üzerinizdeki nimetimi tamamladım" ayetini yazana kadar ölmeyecek muhafazid, o kadar savaştan ve muhtemelen de bir o kadar suikast girişiminden başarıyla sağ çıkacak. büyük bir kumar oynayıp
bizanlar ile persler arasındaki savaşın sonucunu sallayacak ve tutturacak ve nedensizce ve amaçsızca uydurduğu tüm yalanları tek ve anlamsız bir olasılığa bırakcak.
böyle bir şey olmayacağı zaten belli , günümüzde insanlardaki inkar inatı öyle bir dereceye geldi ki
"bakın kuranda bir çelişki bulduk "diyip "bakın bu mucize yalan" diyip siteler açan önyargılı sadece birşeyler demek için birşeyler diyen önyargılı insanlar çokca türedi milyonlarca kişi 2+23 dese de bu 2+2 nin 4 olduğu gerçeğini asla değiştirmeyecek
buda allah'ın varlığının kanıtı .
konu kilit daha önce çözmüştük bunları
insanların kafasını karıştırma . -
9.
+1hiç bir harf bilmeyen bir insanın klavyeden 'a' yazma ihtimali 1/29 dur
'at' yazma ihtimali 1/29.29 dur yani 841'de 1 .
'tesadüf' yazma ihtimali 1/29.29.29.29.29.29.29 dur yani ihtimal milyonları bulur amk
bir insan'ın dna'sının bir kısmında tam 3.5 milyon nükleotit yani 3.5 milyon harf kodludur. eğer tanrı yoksa bu harfler mecburen tesadüf sonucu oluşmak zorunda
7 harfli tesadüf kelimesinin kendiliğinden yazılma ihtimali milyolarda birken
3.5 milyon tane dna kodunun kendiliğinden yazılma ihtimali imkansıza dahi sığamaz eğer tesadüf olduğuna inanırsan bu senin kolaycılığa kaçmandan başka birşey değildir.
hatırlıyorum ki bunu sana daha öncede söylemiştim .
sizde biliyorsunuz allah var ve muhafazid peygamber ama kabullenemiyorsunuz tıpkı ebu cehil gibi o da sizin gibi muhafazid peygamberdir evet ama neden o diyerek isyana gitti atmayın olm kendiniz ateşe . -
10.
0@7,8,9,10 Biyoloji ve diğer temel bilimlerde doktora sahibi insanlar içinde evrime destek oranı yüzde 99un üzerindedir. ayrıca 72 nobel ödüllü bilim addıbının yayınladığı ortak bir deklerasyonda da evrim teorisinin alternatifi olmadığı ortaya konmuştur. eğer ki bu saydığım insanlardan daha bilgili olduğunu iddia ediyorsan söylediklerini ciddiye alıp okurum. yoksa diğer herkes gibi sen de evrimle kal.
kaynaklar:
http://nihrecord.nih.gov/...06/07_28_2006/story03.htm
http://www.talkorigins.or...-v-aguillard/amicus1.html -
11.
0@11 ulan bu senin yaptığın aklı ve mantığı saf dışı bırakmaktır sen biraz düşünsen onlardan daha zeki olacaksın amk sen resmen diyosun ki onlar ne derse doğrudur abi onlar zütünü gibtirsede ben de gibtiririm onlar ne yaparsa ne düşünürse haklıdır .
-
12.
0Kim okuyicak bunlari? Evrimi kabul etmeyen gibtirsin gitsin ortacaga zaten
-
13.
0@12 hayır, sadece onlar insan yapısı ve evrim konusunda senden çok daha uzun yıllar çalışmış alanında uzman insanlar. Ve eğer alanında uzman insanların ezici bir çoğunluğu bir fikri destekliyorsa o fikir bana göre "gerçek"e olabilecek en yakın şeydir.
@13 evrimi kabul eden veya etmeye yakın olup da teorisi hakkında daha detaylı bilgilenmek isteyebilecek insanları düşünerek yazıyorum. -
14.
0ilk amlı gibli gibiş yapan canlı kaç milyon yıl önce yaşadı?
-
15.
0@15 "neden sex?" başlıklı dersimde detaylıca inceliycez o konuları.
-
16.
+1tek bir faydalı mutasyon örneği bile yoktur he, hastayken bi kutu antibiyotik al yarısını iç bırak mutasyona uğrayıp direnç gösteren bakteriler nasıl ananı avradını gibiyor o zaman anlarsın .
-
17.
0trizomi örneği vermişsin . domateste kromozomlar üçlü haldedir anasını gibtiğim evladı almış bilden shawndan kopYAla yapıştır yAPMIŞ gibtiğimin cahili he evrim çürüdü yine he amk evlatları.
-
18.
0allahı kanıtlamak için kuranda yazan ayetleri koyan bir adamdan bilim öğrenileceğini sanan insanlar varsa onların da kafasını gibeyim.
şu sayı argumanı için de git bunu oku ananı bi dahada ananı gibtirme. http://evrimagaci.org/makale/349 -
19.
0@17 küfre gerek yok kardeşim, adam zaten senin söylediklerini görebilecek durumda olsa klavye harfleri örneği gibi konuyla tamamen alakasız bir savla karşımıza çıkmazdı. umarım yazdıklarımı dikkatlice okursa bazı düşüncelerini değiştirebilir.
-
20.
0@19 gerizekalı insan sözü olan bişey 1400 yıl önce nasıl bu kadar çok şey bilmiş gerçi bi ateistin cevabı tesadüf ve şans oluyo nedense çekemiyorsunuz oğlum muhafazid'in resul olmasını (: verdiğin site olmasa ateist olmayacaktın amk :d