1. 126.
    0
    nedir lan bu yaşça büyük erkek merakı. uyandırayım en fazla 19-20 yaşına kadar büyür ondan sonra büyümez.
    ···
  2. 127.
    0
    @101 teşekkür ediyorum inceliğin için. öperim *

    yeniden merhaba arkadaşlar. dün epey içmişim. kalktığımdan beri adeta ölü gibiyim. takip edenlere ayrıca teşekkür ediyorum. bugün uzun uzun yazacağım.

    http://www.youtube.com/watch?v=kKWMEKcGQGs
    ···
  3. 128.
    0
    akşam iş çıkışı, doğru iclal'in çalıştığı bara doğru yürümeye başladım. biraz konuşmam lazımdı. bir de eğer o barda işe başlayacaksam, bana uygun pozisyonları soracaktım. aslında mutfağı istiyordum. en azından herkesten uzakta, sarhoşları çekmeden sadece yemekleri yapardım.

    yürürken aklıma gene mehmet geldi. bir günaha kimse kolay kolay girmek istemez. acaba karısı nasıl bir kadındı ki, muhtemelen düzenli bir işi vardır karısının dedim içimden, benim gibi ordan oraya savrulmuyordur. ailesi de eminim onu çok terbiyeli büyütmüştür, benim gibi kopuk bir ilişkisi yoktur aileden. kesin çok güzel olmalı diye düşündüm. saçları mesela her hafta bakıma gidiyordur, harika bir rengi vardır. böyle thalia'nın saçları gibidir. benimkiler gibi süpürge gibi görünmüyordur. tahta memeli de değildir eminim benimkiler gibi. kilosuyla, boyuda çok orantılıdır kesin, benim kadar zayıf olamaz. pazar günleri brunch yapıyorlardır eşi ve arkadaşlarıyla beraber. benim gibi sabahın erken saatlerinde yollara düşmeye çalışmıyordur. geceleri uyurken kesin mehmet'e sarılıyordur. o gövdeye uzanmak eminim çok güven veriyordur. gülümsedim bir an. inşallah çok mutlu olurlar dedim. bir üşüme geldi bana bir anda, artık eylül ayıydı. hastalanmamam lazımdı, artık çıkarken bir de yanıma hırka almalıyım, banane mehmetten ve eşinden diye içimden konuşup, nihayet iclalin çalıştığı bara geldim.

    bir yoğun,bir kalabalık,bi gürültü. gecenin karanlığında ve sessizliğinde, şehrin en sahte ışıkları ve en rahatsız edici gürültüsü. iclal beni görünce el salladı, bar kısmına oturup bekledim onu.
    ···
  4. 129.
    0
    beklerken, iclal uğradı yanıma, bir kadeh şarabı da bana ikram etmek için getirmiş. hemen anlatman gereken şeyi anlat, çünkü bir türlü işe odaklanamadım senin yüzünü gördükten sonra dedi. moralin tak gibi belli, iş sorunsa zaten burada hazır işin dedi. yok dedim, iş değil iclal.. sanırım bir adama aşık oldum yani aşkta değil de hoşlantı sanırım dedim. eee ne var bunda, mal mısın bunun neresi kötü ki dedi. adam evli ve sanırım oldukça zengin ama aramızda hiçbir şey yok, haberi bile yok hatta sadece tek taraflı bir şey, yarından sonra da görmeyeceğim zatem. iyi tak yemişsin deyip bu gitti çağıran müşteriye. suratı öyle düşmüştü ki iclalin, anlamıştım iclal çok kızmıştı. merakda ediyordu ayrıntıları ama iş vardı şu an.servis yaparken iclali düşündüm. ne kadar yoğun çalıştığını, güçlü olduğunu, hiç yılmadığını tabir yerindeyse tam bir erkek gibi kızdı.
    ···
  5. 130.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=yjijahQK6O8
    ···
  6. 131.
    0
    şarap içerken yanıma gene geldi iclal, sert bir ifadeyle iş noldu, bırakıyor musun dedi. evet dedim, yarın ayrılıyorum burada başlayacağım dedim. tamam birazdan yanına alper bey gelecek.

    alper bey barın sahibi bu arada.40 yaşını devirmişti çoktan, uzun saçlıydı. hayatımda tanıdığım en tatlı, en hakkaniyetli,en içten gülümseyen, en vicdanlı patronumdu. sevgilisiyle beraber yaşıyordu. halen oldu görüşürüm, çokta severim. ekmeğini çok yedim, bugün çağırsa çok yoğunuz, yardıma gel diye gene koşa koşa giderim. halen oldu barı var, ne zaman gitsem kendi içkimi, kuruyemişimi, yemeğimi kendim alırım. kimse de bir şey demez.

    şarabımı yudumlarken, geldi yanıma alper bey. tanıştık, biraz sohbet ettikten sonra biraz yoğun çalışıyoruz biz dedi. eğer bu yoğunluğa ayak uyduracaksan, buyur istediğin gün başla dedi. mutfak diyecektim, diyemedim. belki ilerleyen günlerde geçebilirdim mutfağa. adam o kadar kibar ve sevecendi ki yüzsüzlük yapmayım dedim. alper beye yarın gece başlayacağımı söyledim, çalışma şartlarını ve para işini konuştuktan sonra gitti alper bey yanımdan.

    şarabımı bitirip, iclalin yanına gittim. eve gitmeliydim erkenden, dinlenmeliydim. iclale ben gidiyorum dedim, yarın görüşürüz dedim, iyi dedi bu bozuk şekilde. iclal ben kötü bir şey yapmadım dedim, yapmadığını biliyorum dedi, ama aklında bulunsun öyle bir ilişkin olursa, sakın bana söyleme. evli bir erkekle ilişki yaşayan birisiyle arkadaşlık kuramam ben dedi. güldüm, sarıldım iclale. elimdeki pastırma paketini de ona verdim, kardeşine zütür dedim, pastırma getirmiş bir tanıdık kayseriden dedim. pakete baktı, oha be bu ne kadar pastırma dedi, kıtlık falan mı varmış memlekette dedi. anam bu benim sülaleme yeter dedi gülümseyerek. ay iclal abartma deyip ayrıldım.

    eve doğru yola koyuldum. arkamı döndüm. yeni çalışacağım bara baktım uzaktan. bir barda garson olacaktım. sabahlara kadar çalışacaktım. öyle yorulmuştum ki.. hayırlısı deyip tekrar yürümeye devam ettim.
    ···
  7. 132.
    0
    reserved
    ···
  8. 133.
    0
    devam edelim bakalım *

    ertesi gün işe gitmem gereken vakitten daha geç gittim, o gün istifa edecektim. zaten müdürüm dünden razı postalamaya. aslında hiç gitmeyecektim ama işin ucunda mehmet'i görmek vardı. işe gidince, aman millette bir surat, bir imalar umrumda bile değildi. müdüre söyledim bugün son kez çalışıp,ayrılacağımı, peki dedi.

    kendimi yormamam lazımdı çünkü artık geceleri çalışacaktım. ayakta kalmak içinde vitamin falan aldım. hayatımı düşünüp bir an içim daraldı, nefes alamadım. sonra mehmet'i düşündüm. onu bir daha göremeyecek olmakta içimi sızlattı. iyi ki ayrılıyordum burdan, yoksa mehmet'e olan duygularım sağlıklı değildi ve bazı konularda ne denli saplantılı olduğumu biliyordum.saplantı tehlikelidir, hepimiz biliriz.

    akşamı ettim, mehmet gelmişti nihayet. hoşgeldiniz dedim, hoşbulduk ya dedi, ne kalabalık bir akşam. sorma dedim. moralin mi bozuk senin biraz dedi, yok sadece endişeliyim dedim. bugün buradan ayrılıyorum dedim, bu bir suratını ekşitti, hadi ya daha iyi bir iş mi buldun dedi. ya aslında hayır dedim, sadece ders programım gündüz çalışması için uygun değil dedim, bende bir tanıdığın barında garson olarak çalışacağım dedim. bar mı dedi, yüzünü daha da asarak.evet dedim, hangi barda dedi, barın ismini söyledim. gülümsedi birden aaa desene artık daha sık görüşeceğiz dedi. ben o taraftaki barlara çok geliyorum, birde senin çalıştığın barda misafirin olurum dedi. inşallah dedim, bugün başlıyorum dedim. gülümsedi.

    baktı uzun uzun. o kalabalığa rağmen, mağazada sanki sadece ikimiz vardık. uzun uzun baktı.gülümsedi, sonra hadi ben gideyim alışveriş hevesim kalmadı dedi.

    artık bir bira ısmarlarsın dedi ve gitti.

    bakmıştım gene arkasından.

    ben mehmetin arkasından sonraları o kadar çok baktım ki,bana dayak atıp,fenalaşıp hastaneye kaldırıldığımda, karısının doğumgünü için erken gitmesi gerektiğini belirtip,hastane kapısından çıkarken de bakmıştım. evimden kovulup,sokakta kaldığımda da kongreye gideceğim diye yürürken apartman kapısından çıkarken de bakmıştım. dayak yeyip, karakolluk olduğumda gene işi olduğunu erkenden kaçması gerektiğinde de arkasından bakmıştım.

    http://www.youtube.com/watch?v=smoitQ8TYU8
    ···
  9. 134.
    0
    bir arkadaşım derdi, sağlıksız başlayan her şey asla düzelmez, sağlıksızlıklar daha da artar. aynı araba gibi düşün, arızalı bir araba varsa arızayı düzelttirmediğin taktirde, daha da artacaktır arızalar diye. diyorum ya, bizim ilişkimizde başından beri sağlıksızlıklar vardı, her şey düzelecekmiş gibi iki insanın çabalaması, tamamıyla aptal birer piyon olmaktan öte değildi.

    neyse bir kadeh şarap alayım ben.
    ···
  10. 135.
    0
    artık bar işi vardı hayatımda. gece hayatında çalışmak ne zor az çok bilirim. barmenlere, garsonlara,fahişelere daha doğrusu gece hayatından ekmek yiyen tüm insanlara tanrı güç versin. inanılmaz tüketen ve zor bir yaşam. insan bir süre sonra güneş ışığına, sessizliğe,güvene o kadar hasret kalıyor ki.

    ilk gün benim için çok güzel geçmişti. mehmetin beni sevdiğine ya da en azından etkilendiğine artık adım gibi emindim. tek gecelik bir macera olarakta görmediği belliydi, o zaman daha yüzsüz olurdu. belli ki tanımak istiyordu.

    deliler gibi çalışmaya başladım. gürültülü, yoğun ve zor bir iş ama parası eski işime göre daha iyidi. bir barmen 5 garson çalışıyorduk, garsonlardan zaten biri iclal o da benim gibi yarım zamanlı çalışıyordu, bir diğeri de sıla adında oldukça ukala tam zamanlı çalışan bir kız, diğerleri ise yarım zamanlı çalışan 2 tane dünyalar iyisi melih ve çetin adında iki erkek garson. masalar paylaştırıldı, ilk hafta fazla üzerime gelinmemişti ama girişken ve çalışmayı seviyor olduğumdan, diğer masalarada el atmaya başlamıştım. sıla hep tam zaman çalıştığından bir patron havasına girmişti, hiçbir şey söylemiyordum ama hep yap dediklerini yerine getiriyordum. melihte aynı benim gibiydi, sakindi. iclal veçetin ise sılayla ciddi anlamda bir çatışmaları vardı.

    olay istemiyordum açıkcası. sadece sakinlik, huzur ve okul bitene kadar beni zütürücek güvenli bir iş.
    ···
  11. 136.
    0
    her şey yolundayken hatta mehmet bile artık aklıma çok gelmezken, işe girdiğimin ikinci haftasonunda, bir cumartesi akşamı bara mehmet geldi. sevindim mi,üzüldüm mü anlamamıştım açıkcası. sevinmiştim çünkü o gelince sanki tam güven içindeydim, öyle bir enerjisi vardı üstümde bir de ne kadar özlediğimi farkettim, üzülmüştüm çünkü çok kalabalıktı bar. ee be adam, insan gelmek için cumartesiyi mi seçer dedim içimden.

    o kadar kalabalıktı ki bar, sadece bir hoşgeldin deyip, boş masaya aldım. anlamsızca bir de niyeyse tokalaşırken, öpmüşüm bunu yanaklarından. ben bile yadırgadım yaptığımı ama kötü bir niyetle değil gerçekten sadece o an ki şaşkınlık, kafası karışıklık ve meşguliyetle alakalı bir durum sanırım.

    boş kaldıkça yanına gidiyordum, havadan sudan konuşuyorduk. moralinin bozuk olduğunu farkettim. hiç gülümsemiyordu çünkü, alyansını takmadığını farkettim bir de. üstelememiştim ama. servis yaparken başka masaya, iclal çekti köşeye. kim kızım o, adam valla heykel gibi adammış dedi. hiiiç eski bir arkadaşım dedim. bana ayarlasana gııı dedi bu muzipçe. söyleyemedim iclale o an... o an söylesem kesin ipler kopardı... gülümsedim, yok bebeğim benim gözüm onda dedim. vay sürtük dedi bana gözkırparak..
    ···
  12. 137.
    0
    ee sonra
    ···
  13. 138.
    +1
    dinliyorum sabaha kadar burdayım bacım dök içini
    ···
  14. 139.
    0
    vay şerrefsiz dövdü ha.?
    ···
  15. 140.
    0
    takip eden arkadaşlarıma ilk öncelikle teşekkür ederim, yazı dilimin çok sıkıcı olduğu konusunda eleştiriler alıyorum farkındayım arkadaşlar inanın ki bu konuda tam bir yeteneksizim.

    http://www.youtube.com/watch?v=lLM_4CLxCeo
    ···
  16. 141.
    0
    deli gibi içiyordu. zaten mehmet'in en büyük zaafı alkoldü. üstelik alkol aldığı zaman ise tam bir şizofren olurdu. böyle insanları da hayatım boyunca anlamadım, tamam sevebilirsin alkolü ve kafasını ama niye içince sapıtırsın ki? sürekli içki taşıyordum masaya, tekila, votka, rakı, artık allah ne verdiyse. üstüne de aralarda çay içiyordu, çarpmasın diye.

    saat gece 3'e yaklaşırken bu kalkmak istedi. iyi geceler demek için yanıma doğru gelirken,bir dengesini kaybeder gibi oldu. oooof çok içmişim dedi gülümseyerek. hadi ben gidim mi artık dedi iyice alkolden peltekleşmiş diliyle. kendiniz bilirsiniz dedim.sen kaçta çıkacaksın dedi, sanırım 5'i bulur çıkmam dedim.eee nasıl gideceksin evine dedi, sevgilin falan yok mu senin kızım dedi.o almaya gelsin dedi. yok benim sevgilim, ben kendi başımın çaresine dedim.

    gözleri parladı birden. açtı gözlerini. tamam o zaman, ben biraz kendime geleyim dedi. seni ben bırakırım dedi. lütfen dedim, lütfen beni rahat bırakın. siz önce sağlıklı bir şekilde kendi evinize gidin dedim. ya tamam ben bırakacağım seni, inat etme dedi. tamam beni patronum bırakacak eve, siz gidin lütfen dedim. baktı uzun uzun, sana zarar vereceğimden korkuyorsun dimi dedi, hayır dedim sadece yapılan şeyi çok doğru bulmuyorum açıkcası dedim. eşinize selam söyleyin, iyi geceler dedim ve bar kısmına geçtim, masaları silme bahanesiyle.

    arkamdan baktı uzun uzun, hiçbir şey demeden. iclal geldi yanıma,"lan adam niye orada dikiliyor kazık gibi" dedi, "aman boşver ya" dedim.

    içim sızlamıştı ama. mehmet'in öyle uzun uzun bakmasına, sonra ellerini cebine koyup, çaresizce bir şey demeden bardan çıkmasına. diğer yandan da mantığım ağır basıyordu, bu saçmasapan gizli flört bitmeliydi.
    ···
  17. 142.
    0
    nickine 3 posta attırayım senin
    ···
  18. 143.
    0
    günler geçiyordu, hem okul hem iş öyle yoruluyordum ki adeta yürüyen ölüye dönmüştüm. para sıkıntım yoktu ama uyku sorunum tam bir başbelasıydı. okuldaki dersler beni çok zorluyordu. birde havalar soğumaya başlamıştı. evim eski bir apartmanın, giriş katıydı. apartman boşluklarını değerlendirerek yapılmış vakti zamanında. evin biçimsizliği, cephesinden dolayı soğukluğu, lagar ve tesisat sisteminin eskimesinden dolayı sürekli mücadele vermek zorunda olduğum haşereler ve en fenasıda evsahim. kirayı bir gün geciktirince tacize başlardı, birde muhafazakardı biraz. ona göre, geceleri barlarda çalışan bir garson değil, bir telekızdım. ne kadar cahil bir adam, evini zaten telekıza kiralasan, kız seninle sırf muattap olmamak için, kirasını her 3 aya bir önden öder. ayrıca zaten bir telekızda o kadar rezil bir evde oturmaz.

    fakat tüm bunların yanında, evin yeri çok iyidi. ankaralılar bilirler 96'lar tarafındaydım. direk kolej yani. bir gün okuldan koştur koştur eve gelirken, ayağımı burktum. duş alıp, öyle gidicektim işe. öylesine canım yanıyordu ki, imkanı yok o gün çalışamazdım. alper abiyi arayıp, gelemeyeceğimi söyledim. tamam deyip kapattı. ayağımı bandajladıktan sonra camdan dışarı bakmaya başladım, ne kadar yalnızım ve kimsesizim dedim. sabah evsahibim arayıp, kirasını bir gün geciktirdiğim için saymıştı, okulu hiç sevmiyordum ama bitirmeliydim, barda çalışmaktan nefret ediyordum ama para kazanmalıydım, birde ayağım burkulmuştu hiç olmayacak yerde. aynaya bakıp, ne kadar zayıfladığımı farkettim. su almaya bile gidecek gücüm yoktu. iclali arasam imkanı yok gelemez işte o, ozanı arasam çocuk zaten derslerden sevgilisine bile vakit ayıramıyor, boşver deyip uzandım yatağa. halının üzerinden kaçan hamamböceğini farkettim. tiksindim bir an evimden, kendimden, hayatımdan. acıdım birazda.

    sanırım biraz sinir bozukluğuyla alakalı, ben bir başladım evde ağlamaya ama nasıl ağlıyorum, bildiğiniz salya sümük. buzdolabımı aştım iki şişe şarap, birkaç şişe bira ve bir kalıba yakın peynirden başka bir şey yok. bir de o dolabı görünce ağlamaya başladım. normalde hiç yemekle aram yoktur ama insan nedense öyle anlarda her şeyi kötü görüyor. şu an bile mesela maddi durumumun oldukça0 iyi olmasına rağmen, dolapta birkaç yeşillik, domates ve peynirden başka bir şey bulamazsınız *
    ···
  19. 144.
    0
    bu halde kaderime lanet ede ede, akşamı etmişken telefonum çaldı. arayan iclaldi. açtım telefonu, nasıl oldun dedi iclal, iyim biraz daha dedim, ayağa kalkmadıkça çok canım yanmıyor dedim. hmm, öyle mi dedi. ya hani senin geçenlerde gelen arkadaşın vardı ya dedi, hangisi dedim, hani mehmet diyordun ya, o burda. seni sordu, bende anlattım durumu dedi.eee dedim, halen burada ve seninle telefonda konuşmak istiyor dedi, hani arkadaşındı gerizekalı, adamda telefonun bile yok dedi. sakın telefon numaramı verme iclal dedim, rahatsızmış kimseyle konuşmak istemiyormuş dersin dedim. iyi de niye böyle tersliyorsun ki, manken gibi adam, üstelik çokta kibar ve tatlı, niye istemiyorsun anlamış değilim dedi.ya boşver iclal deyip kapattım telefonu.

    neydi bu şimdi dedim. bitmemiş miydi bu aptal hikaye? ben onu hayatıma sokmak istemedikçe,o girmeye çalışıyordu. sinirlenmiştim açıkcası mehmet'e. ısrarcı insanları zaten her anlamda itici bulurum. 15 dakika geçti geçmedi, iclal tekrar aradı, anam adam deli gibi rica ediyor, 5 dakika benim telden konuş işte be, geçmiş olsun diyecekmiş sadece dedi. aman sende pek havalı çıktın, 2 dakika konuş işte ölür müsün dedi, iyi, ver hadi telefonu ona, onunla da konuşayım dedim.

    alo dedi karşımdaki ses. bir hafiflik, bir huzur bir güven. kimsesiz değilmişim meğerse dedim içimden. merhaba mehmet, nasılsın dedim. iyim,ayağın için endişe ettim dedi. abartılacak bir şey değil, yarına iyileşir eminim dedim. geçmiş olsun dedi, bende teşekkür edip kapattık telefonu.

    tv'ye baktım boş boş. bir anda gündüz yaşadığım tüm karmaşa gitti aklımdan. kendime kızdım yeniden. neden bu adama çalıştığım barın adını bile söylemiştim, demek ki adam o ara istese, ben o kezbanlıkla tc numarama kadar verirmişim deyip, salaksın sen salaaak diye bağırdım kendime.
    ···
  20. 145.
    +1
    ertesi gün okulu asıp, öğlene kadar ayağımı dinlendirip erkenden bara gittim. sıla bir gün önce gelmediğim için, surat asacaktı, laf sokacaktı. gerçekten kendisine hakkımı hiç helal etmiyorum, bir insan olsun ki sadece başkalarının mutsuzluğuyla beslensin, sürekli insanları mutsuz etmeye endeksli olsun. hiç uğraşacak halim olmadığından o gün onunla, diğer garsonlar gelene kadar yapılması gereken ön temizliğin ve düzenlemenin çoğunu yaptım. sıla gelip, o kadar yaptığım şeye rağmen, üfff çoğu masanın sandalyeleri uyumsuz konulmuş deyince, dilimi ısırdım bir şey demeyim diye. ayağımın ağrısı halen geçmemiş, bununla beraber tüm bar üstümden geçmesine rağmen bir geçmiş olsun, niye yordun kendini bu kadar denmesini beklerken, öteki lafları duyunca şok olmuştum.

    akşam oldu, gene yoğun. ipini koparan bara geliyor. ayağım deli sızlamış durumda ve bir şişmiş ki, adeta kıvranıyorum, ayakta soğuk terler döküyorum. herkese iyim diyorum ama nerde, yarını düşünüyorum. zaten bugün bu kadar şişmişse, yarına ayakkabım girmez kesin diye düşünürken bardan mehmet'in girişini gördüm. elinde bir poşet vardı. direk yanıma geldi, aaa, hoşgeldiniz dedim, hoşbulduk, ayağın için krem mrem getirdim dedi. bak bu da sporcu spreyidir, ben sporda ne zaman kaza yapsam hemen bunu kullanırım çok faydasını görürsün dedi.ya niye zahmet ettin, dedim. boşver be, ayağın iyi olsun da tek dedi. bunlar ne kadar parasını ödemek istiyorum dedim, abartma istersen dedi. baktım altında kalamazdım, hadi o zaman oturda sana bira ısmarlayım dedim. gülümsedi, ne birası ya dedi, bu ilaçlar en az 20 bardak viski parası eder dedi. güldük karşılıklı. bir de hakır hakır güldük nedense. oysa şimdi düşünüyorum da oldukça sığ bir espiri, gülünecek hiçbir tarafı yok.

    birasını masasına getirdim, teşekkür ederim dedi. rica ediyorum, asıl ben teşekkür ederim dedim... baktı uzun uzun, seni her gördüğümde yaşadığımı hissediyorum dedi. neden bana kendini kapatıyorsun dedi. başka bir isteğiniz var mı dedim duymamazlıktan gelerek. oysa kalbim bir atıyordu ki anlatamam size. ama kalbimi değil, mantığımı dinleyecektim.

    yapma bana bunu dedi acı acı... duymamazlıktan gelip, diğer masalara yöneldim...
    ···