1. 26.
    0
    tek parça siyah bir elbise beğenmişti, etek boyu diz üstünde. köylü bir kadının bu kadar açık giyinebileceğini düşünmezdim lakin o bunları hiç düşünmüyor gibiydi. çabuk alışmıştı.

    - geç içerde dene bakalım.

    yaklaşık 4 dakika içerde giysiyi giymeye çalıştıktan sonra seslendim.

    - rezzan teyze giyebildin mi?
    - ya yok olmuyor.
    - geleyim mi?

    cevap vermedi. girmekte sakınca görmedim, muhtelemen fermuarı kapatamamıştı.
    ···
  2. 27.
    0
    araladım perdeyi, tahmin ettiğim gibiydi. arkasına geçip kapattım fermuarı. boynunun pürüzsüzlüğü dikkatimi çekti o anda, hafifçe dokunmayı ihmal etmedim. yumuşacıktı.

    - iyi oldu değil mi rezzan teyze?

    dar elbisenin iyice ortaya çıkardığı göğüslerine bakıyordu tahminimce.

    - çok mu açık ya?
    - yoo çok iyi, sen açık görmemişsin.
    - iyi alalım bunu.
    ···
  3. 28.
    0
    @46 benim amacım sevişmek değildi ki, o daha sonra spontane gelişti.
    ···
  4. 29.
    0
    artık yanımda taş sayılabilecek bir hatun vardı. topuklu ayakkabı almayı teklif ettim, fakat yürüyemeyeceğini söyleyerek reddetti. eh problem yoktu, olabildiğince güzel olmuştu zaten. az önce 50 gösteren kadın, şimdi ancak 30undaydı.

    - rezzan teyze ne yapmak istersin?
    - bir yemek yiyelim mi? mumlu ama?
    - nasıl?
    - böyle mumlu yemek, dizideki gibi.
    - haaa.

    eh, lüks yerine mumlu kelimesini kullanıyordu rezzan anladığım kadarıyla. cebimi yokladım, bir hayli param vardı. daha önce hiç gitmediğim bir restoranı gözüme kestirdim ve girdim.
    ···
  5. 30.
    -1
    - hoş geldiniz beyefendi.
    - hoş bulduk, en güzel masanız hangisi?

    havaya girmiştim ben de ehehe.

    - şöyle buyurun efendim.

    garson rezzan'ın oturması için sandalyeyi çekti, rezzan ise sandalyeyi bırakmasını bekliyordu oturmak için.

    - bıraksana.
    - pardon?
    - bırak da oturayım.

    garson bozulmuştu ben ise kıs kıs gülüyordum. hıh diyerek, başını çevirdi rezzan. çabuk uyum sağlamıştı.
    ···
  6. 31.
    0
    - efendim ne alırdınız?
    - şaraplarınız neler?

    şimdi adını hatırlamadığım bir sürü şey saydı, içlerinden birini seçtim rastgele. yemek olarak da bilmem ne soslu bilmem ne diyerek rezzan'ı süzmeye başladım.

    o ise şok olmuş gibi arkama bakıyordu.

    - mahmut, ismi döküldü ağzından.
    ···
  7. 32.
    0
    - ne mahmut'u?
    - mahmut işte garson.

    arkama baktım, bir garson sipariş alıyordu.

    - o mu?
    - evet.
    - pardon bakar mısın?

    naptın der gibi bakıyordu suratıma rezzan.
    ···
  8. 33.
    +1 -1
    - bi konuda yardımını isteceğim.
    - buyrun efendim.
    - hanımefendiyle bir konu üzerinde iddialaştık da, sence hangi ünlüye benziyor?

    mahmut şöyle bir süzdü rezzan'ı. rezzan ise bakışlarını kaçırıyordu.

    - vallahi bi victoria secret mankenine benzettim ama ismini çıkaramadım şimdi. esmerce olan.
    - pekala, çekilebilirsin.

    rezzan şok olmuştu. içten içe mutlu olduğunu hissedbiliyordum.
    ···
  9. 34.
    +1 -1
    - tanımadı ha?

    gözlerinin içi gülüyordu rezzan'ın. zamanında onu bırakıp giden mahmut'tan intikdıbını almıştı kendince. doymayıp daha fazlasını istedi ve mahmut'a seslendi.

    - garson! bu tabağın hali nedir? kir pas içinde. git yenisini getir.
    - emredersiniz efendim.

    daha fazla abartmasını istemediğim için yemek sonrası hemen kalktım oradan. okkalı bir hesap gelmişti, ama değmişti.
    ···
  10. 35.
    0
    eve dönüş yolunda sürekli mahmut'tan bahsetti rezzan. ne itliği kaldı, ne kopukluğu. iyi olmuştu şimdi ona, garson olarak çalışsındı. dikkatimi çekmişti, rezzan kendisinin temizlikçi olduğunu unutmuştu o gün, mahmut'tan da aşağı bir kesimdenmiş gibi bahsediyordu. halbuki kendisinin mahmut'tan fazla sahip olduğu tek şey, bir maskeydi.

    kapıyı açtım, içeri süzüldük. kafası iyiydi rezzan'ın, alışık olmadığı şarap çarpmıştı onu. kendini salondaki koltuğa atıp bir türkü mırıldanmaya başladı. ben ise dedeme bakmaya gittim.
    ···
  11. 36.
    0
    - neredeydin?

    tavşan gibi uyanıktı dedem. sinirli gözüküyordu.

    - arkadaşlarla çıktı dede, not bırakmıştım.
    - rezzan nerde?
    - haberim yok ki, ben çıkarken o daha burdaydı. gitmiş demek.
    - ona göz kulak ol demedim mi sana?

    bu sırada içerden bir şangırtı duyuldu. dedem hiddetle yüzüme baktı.
    ···
  12. 37.
    0
    - kim var içerde?
    - bir arkadaşımı getirdim de dede.

    rezzan'ın bizim evde kalması son derece absürd bir durumdu, bunu dedeme söyleyemezdim.

    - kim bu?
    - şey zeynep.

    dedem hiddetli hiddetli bakarken bir anda gülümsedi.

    - çakal seni, dedene çekmişsin. getir tanıştır bakalım.
    ···
  13. 38.
    +1
    - dede şey, biraz alkol aldık. getirmesem?
    - getir lan getir.
    - eh peki.

    kimin torunuydum ki, bende oyun bol. içeri geçtim, geri dedemin yanına dönerken bir öğürtü sesi çıkardım.

    - off zeynep naptın ya?

    o sırada rezzan kapı aralığından bana bakıyordu şaşkınca.

    - dede ya zeynep kustu, iyi hissetmiyor kendini, yatıracağım. diye seslendim içeri
    - tamam oğlum tamam.
    ···
  14. 39.
    -1
    rezzan'ın yanına geçtim yine. alkol etkisini gittikçe artırıyordu. bir türküdeki ismi mahmut'la değiştirmiş, onu çığırıyordu. kendine getirmeliydim onu. koluna girip banyoya soktum, duşun altına getirdim ki kafasını giysiyi ıslatmak istemediğimi fark ettim. çıkarmaktan başka yol yoktu.

    - dur şöyle.

    yavaşça açtım fermuarı, tek parça elbiseyi beline kadar sıyırdım. üst tarafı sütyenle kaldı. başını duşun altına getirip suyu açtım.

    -anaaaammm.
    ···
  15. 40.
    -1
    - çok soğuk kapattt.

    bir süre daha devam edip kendine getirdim iyice. su saçlarından ayaklarıma akıyordu, melül melül bana baktı ıslak kirpiklerinin arasından. bir elimi göbeğine koymuştum yatay pozisyonda kalması için, kıpırdayınca ellerim sütyeninin içerisinde hapsolmuş göğüslerine değdi. bir şey olmamış gibi diğer elimle havluyu aldım, saçlarını kurutmaya başladım.

    - karı kız işinden anlıyon haaa.

    hala kafası iyiydi biraz, bir kahve onu kendine getirirdi.
    ···
  16. 41.
    0
    kahvesini yapıp getirdim, giysisi hala beline kadar açık halde sütyeniyle yatağıma uzanmıştı. bunların hiçbiri beni azdırmıyormuş gibi kahvesini uzattım. gözlerini kısarak bana baktı, kendine gelmiş gibiydi hafiften.

    - niye soydun beni?
    - rezzan teyze yanlış anlama saçını yıkadım.

    tamam tamam der gibi başını salladı ağır bir şekilde. kahvesinden ilk yudumunu aldı.

    - mahmut'u düşünüyorum hala.

    ulan yetmişti artık be.
    ···
  17. 42.
    -1
    - bıktım artık mahmut'tan başka bir şey bilmez misin sen?

    şaşırmıştı. garip bir şekilde baktı yüzüme yan yan.

    - kıskanıyon mu mahmut'u?

    ne diyordu lan bu köylü karısı? televizyondan öğrendiği lafları aklı sıra bana yedirecekti.

    - ne saçmalıyorsun sen?
    - niye beni böyle boyayıp sokağa çıkardın anlat hele.
    ···
  18. 43.
    +1
    niye yapmıştım lan harbiden? her ne kadar inkar etsem de onun kadınlığı bir liseli olarak beni cezbetmetmiş, kabul ediyordum.

    - seviyon mu sen beni? diyerek bir köylü kahkahası patlattı.
    - he seviyorum, nikahıma alacam, tövbe tövbe. iç hadi kahveni iç.
    - bak hele?
    - ne?
    - seviyon mu?

    istemsizce güldüm, şaka yapıyordu.

    - he seviyom.
    - gel sarıl o zaman bi, insan sevdiğine böyle uzak mı kalır?

    ne yaptığını anlayamamıştım. bu şaka değildi, yavaş yavaş konum değiştirmeye başlamıştık.
    ···
  19. 44.
    0
    restine rest diyerek kalktım ve sarıldım. üzerinde sadece sütyen olması içimi gıcıklamıştı. ellerini sardı boynuma ve uzun süre öyle kaldık.

    - insan sevdiğini öpmez mi?
    - ne diyorsun rezzan teyze ya?
    - seviyom dedin ya ondan diyom.
    - iyi al, diyerek yanağından öptüm.
    - öyle değil, dizideki gibi.

    ateş basmıştı iyice beni.
    ···
  20. 45.
    0
    - rezzan teyze ne diyorsun sarhoş musun?
    - yoo ne sarhoş olacam, seviyoö dedin.

    sessiz kaldım. düşünmeye çalışıyordum lakin beynim durmuştu.

    - güzel değil miyim yoksa?
    - güzelsin.
    - ee?
    - ee'si her güzeli öpeceksek işimiz var.

    odada volta atmaya başlamıştım. tuttu beni kolumdan, yanına oturttu. dudaklarımız arasındaki mesafe 3-4 cm'di.
    ···