/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +24 -2
    dışarı çıkıp dünyayı gibin beyler.
    31, ferre, sigara, ot, hap sizi olduğunuzdan daha iyi bi hale getirmeyecek. tek bir gün, ferreya ayırdığınız iki saati oturup şu hayatta elde etmek istediklerinizi yazmaya harcayın. kendinizdeki iyi ve kötü yönleri yazın. kendinize bile itiraf etmediklerinizi yazın. emin olun bir şeyler değişecek içinizde. ileride bu başlık altında erteleme hastalığının ne olduğunu, nasıl yenilebileceğini, irade gücünün nasıl arttırılabileceğini orijinal kaynaklarından yaptığım çevirilerle açıklayacağım.

    unutmayın beyler, eğer inançlıysanız tanrı, inançsızsanız da evrim sizi içinize kapanıp kendinizi gibmeniz için bu hale getirmedi. dünyada var olan en üstün tür insandır. kendinizi harcamayın. bol şans

    edit: rezerve alan arkadaşlar bu entry'i de şukularsa daha fazla panpamıza ulaşırız, bilgi paylaştıkça güzel.
    ···
  2. 2.
    +6
    beyler sayımız yok denecek kadar az, hevesim kaçıyor bak :(

    şaka yapıyorum kendi başıma kalsam bile bitirmeden bırakmam, okuyup da yazmaya utanan sosyal fobili bin dostlarıma burdan selamlar xd
    ···
  3. 3.
    +5
    gerçek şu ki, sefa pekekenti maymun aslında kontrolü ele geçirmesi gereken son varlıktır. yalnızca şimdiyi düşünür, geçmişten ders çıkarmayı umursamaz ve geleceği dert etmez. yalnızca kendisini ve bulunduğu anda aldığı keyfi maksimuma çıkarmayı düşünür.
    akıllı çocuğun kendisini anladığı gibi, bu safa pekekenti uğraşıp da akıllı çocuğu anlamaz. "durup dinlenmek varken niye çalışalım ki? oyun oynamak varken internette neden işlerimizi yapmaya uğraşalım ki? pratik yapma kısmı keyifli değilse bir enstrümanı çalmayı niye öğrenelim ki? diye düşünür. bu maymun bizi deli sanıyor beyler.
    ···
  4. 4.
    +4
    öncelikle, erteleme hastalığı ve nasıl yenileceğiyle ilgili yazarken bir yandan erteleme hastalığıyla boğuşmanın ironisinden yoruldum. son iki haftadır, genç polislere silah güvenliği dersi verirken kendini ayağından vuran uzman dea(amerikan narkotik) memuru gibiydim ve artık ironi içermeyen erteleme muhabbetinde geri dönmmek istiyorum.

    başlamadan önce birkaç not:

    • bu konuların hiçbiri hakkında uzman değilim. sadece hayatı boyunca erteleme sorununu yaşamış ve bu konu hakkında kafa yormuş biriyim. hâlâ da bazı alışkanlıklarımla mücadele ediyorum; ama son birkaç yılda ilerleme kaydettim ve burada yazdıklarım da kendi uygulamalarımda gördüğüm işe yaramış şeyler.

    • bu yazıyı olması gerekenden daha geç yayımladım. sebebi sadece yazma aşamasının 2000 yıl sürmüş olması değil, aynı zamanda pazartesi gecesinin, google earth'ü açıp Hindistan'ı baştan aşağı dolaşarak ülke hakkında daha iyi hissetmemi sağlayacak bir şeyler bulmanın aciliyet olduğu bir geceydi. ben problemli biriyim.
    ···
  5. 5.
    +4
    gözünüze çarpan bir farklılık oldu mu?
    görünüşe göre erteleme hastalığı olan elemanın beynindeki akıllı çocuk, sefa pekekenti maymunla birlikte yaşıyor.
    bu güzel olabilirdi, eğer akıllı eleman bir maymuna nasıl sahip çıkabileceğini bilseydi. Fakat bu akıllı çocuk hayvanlara sahip çıkmak konusunda deneyimsizdi ve şimdi maymun onun işine engel olduğu için tamamıyla çaresiz durumda.


























    ···
  6. 6.
    +4
    3) yavaş ve sabit bir ilerleme hedefleyin. hayat hikayeleri her seferinde bir sayfa olmak üzere yazılır. (yani her seferinde bir tuğla olayında olduğu gibi, yazar burada da sabır önemli diyor beyler)

    büyük bir başarının, o kadar da büyük olmayan tuğlaların bir araya gelişiyle mümkün olduğu gibi, erteleme hastalığı gibi kökleri derinlerde olan bir problem de tek seferde kökünden çözülecek bir problem değildir. bunu da halletmenin yolu, her seferinde bir miktar mütevazı ilerleme kaydetmekten geçer. unutmayın, bu iş tamamen sizin kendinize bunu 'yapabileceğinizi' göstermenizle alakalı; yani mükemmel olmakla alakalı değil, basitçe 'ilerleme kaydetmekle' alakalı. günde bir sayfa yazan yazar bir yıl sonra bir kitap yazmış olur. her hafta bir miktar ilerleme kaydeden erteleme hastası kişi, bir yılın sonunda tamamen değişmiş bir insan olur.

    yani, a'dan z'ye gitmeyi düşünmeyin. şimdilik a'dan b'ye "gidin". hikayenizi 'önümdeki her zor işte erteleme hastalığıma yenik düşüyorum'dan, 'haftada bir kez, erteleme hastalığıma yenik düşmeden zor bir işi hallediyorum'a çevirin. eğer bunu yapabilirseniz yeni bir akım başlattınız demektir. kendi adıma, ben hala sefil bir erteleme hastalığı muzdaribiyim, ama kesinlikle geçen yıl olduğum halimden daha iyi bir haldeyim, yani gelecek hakkında umutluyum.

    neden bu konu hakkında bu kadar çok düşünüyorum? ve neden bu konu hakkında 19 bin sayfalık blog yazısı yazdım?

    çünkü erteleme hastalığını yenmekle kendi hayatının kontrolünü ele almak aynı şeydir. insanı mutlu ya da mutsuz eden şeyler yaşadıkları başarmışlık duygusu, tatmin ve hissettikleri özgüvendir; yaşadıkları pişmanlıklar, ilişkilerine harcamak için sahip oldukları boş zamanlar; tüm bunların hepsi erteleme hastalığından şöyle ya da böyle etkilenir -bizi mutlu ya da mutsuz eden her şey-. yani, bu iş kesinlikle ciddiye alınmaya değer. ve zaman tam da ilerleme kaydetmeye başlama zamanı.

    evet beyler, procrastination denen erteleme hastalığıyla ilgili yazı bu kadardı. devdıbını merak edenlere üçüncü part sayılabilecek yazının linki bu : http://waitbutwhy.com/201...ocrastination-matrix.html
    merakı olanlar bakabilir ancak bunu ben çevirmeyeceğim. okuyan herkese teşekkürler. bundan sonra hem dopamin bağımlılığı başlığında başladığım reddit çevirilerime devam ederken hem de kişisel gelişiminize yardımcı olabilecek konularda, nispeten kısa ve öz kaynaklardan çevirilere bu başlık altında devam edeceğim.

    okuyan, şöyle bir göz atan, bir şeyler yazma zahmetine giren yahut girmeyen herkese teşekkürler. ilk kez böyle bir çeviri işi yaptım, bir destek atmadınız binler. seviyorum hepinizi, bol şans.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      teşekkür ediyorum panpa emeğin için.
      ···
      1. 1.
        +1
        ben de teşekkür ederim dostum, sınavında başarılar.
        ···
  7. 7.
    +4
    evet beyler, geldik şimdi bu erteleme hastalığını nasıl yeneceğimize
    ···
  8. 8.
    +4
    gerçekte ne sözlüğün ne de çakma erteleyicilerin anlamadığı şey, bu hastalığa sahip olan insanlar için ertelemenin bir seçenek olmadığıdır. bu insanlar ertelemeyi nasıl engelleyeceklerini bilemezler.

    üniversitede, ani gelen sınırsız özgürlük benim için tam bir faciaydı. hiçbir şey yapmadım, asla, hiçbir sebeple hiçbir şey.
    tek istisna, ara sıra bazı kağıtları doldurmaktan ibaretti. kağıtları teslim tarihinin önceki akşamında doldururdum, ta ki kağıtları geceleri de doldurabileceğimi farkedene kadar. tabii bu da kağıtları teslim gününün sabahı erken saatlerde doldurabileceğimi anlayana kadar sürdü.
    bir süre sonra bu huyum öyle bir noktaya geldi ki, 90 sayfalık bitirme tezimi teslim etmem gerektiğinde, deadline (teslim tarihi)'ın 72 saat öncesinden daha erken başlamam mümkün değidi. bu, benim için kampüs doktorunun odasına son bulan bir tecrübe oldu. ellerimin uyuşmasının ve istemsiz hareket etmesinin sebebinin kan şekerimin düşüklüğü olduğunu öğrenmiştim (bitirme tezimi teslim ettim - hayır, iyi değildi)
    ···
  9. 9.
    +4
    peki erteleme hastalığını nasıl yeneceksiniz? ikinci partta sizlerle beyler..
    ···
  10. 10.
    +4
    3) yapılması gereken işleriniz belki hallolur, ama yapmak istedikleriniz olmaz. erteleme hastalığı olan birey her ne kadar panik canavarıyla sıkça yüz yüze geldiği, işinin başından aştığı bir iş hayatına da sahip olsa; özel hayatında yapmak istediği, kendisi için önemli olan diğer şeyleri, vücut geliştirmek, yeni yemek tarifleri denemek, gitar çalmayı öğrenmek gibi şeyleri, asla gerçekleştiremeyecektir. çünkü panik canavarı bu tarz şahsi meselelerde karı-koca arasına girmeyi sevmez beyler, maymunla akıllı çocuğu yalnız bırakır. ama aklınızda bulunsun, bu tür ufak tefek zevkler, hobiler insanın hayatına renk katar, farklı tecrübeler edinmesini salar ve insana mutluluk verir beyler.
    erteleme hastalığı olanlarsa, hiçliğin ortasında bir başlarına duruyor olacaklar.
    ···
  11. 11.
    +4
    siz daha farkına bile varmadan işi bitirmiş olursunuz ve artık mutlu lunaparktasınız beyler. ondan sonra ise, uzun zamandır ilk kez maymun ile siz bir takım olmuşsunuzdur. ikiniz de eğlenmek istersiniz ve bu mükemmel hissettirir çünkü bu eğlence 'hak edilmiş', 'kazanılmış' eğlencedir. ve siz her ne zaman maymunla bir takım haline gelseniz, neredeyse her zaman mutlu olursunuz.








    anahtar noktayı geçtiğinizde olabilecek bir diğer şey ise -ki bu yaptığınız işin türüne ve işi yapma sürecinizin ne kadar iyi gittiğine göre değişir- işi yaparken mükemmel hissetmenizdir. o kadar mükemmel hissedersiniz ki artık çalışmaya devam etmek, durup dinlenmekten daha cazip görünür. kendinizi o kadar akışa bırakmış ve kaptırmış hissedersiniz ki yaptığınız işe takıntılı hale gelirsiniz ve gözünüz -kelimenin tam anlamıyla- önünüzdeki işten başka bir şey görmez. yemek ve zamanı dahi unutursunuz. bu udruma "akış" denir. akış sadece mutluluk veren bir his değildir, ayrıca genellikle mükemmel işler yaparken hissettiğiniz bir şeydir.

    maymun da tıpkı sizin gibi mutluluk hissine bağımlıdır. ve sonunda yeniden bir takım olmuşsunuzdur.






    ···
  12. 12.
    +4
    evet beyler, buradan sonraki aşamada harekete geçme işini, yani 'yapmak' eylemine nasıl başlanacağını ve bunun nasıl sürdürülebileceğini göreceksiniz.
    ama şimdi sıra sizde. ben çevirilere devam edeceğim; ama sizden de daha önce bahsettiğim o listeyi kendiniz için çıkarmanızı istiyorum beyler. elinizi vicdanınıza koyup(yukarıdakine), gerçekten yapmak istediğiniz şeyleri listelemenizi ve o listenin tepesine de en çok istediğiniz, sizin için anlamı en büyük olan işi koymanızı ve listeyi burada paylaşmanızı istiyorum.
    bu aşamadan sonra başlığı interaktif hale getirelim. şu anda başlığın takipçisi yok denecek kadar az; ama buradan sonra, başlığı açıldığından yıllar sonra görmüş olanlardan dahi aynı şeyi istiyorum. bundan sonra her tamamladığımız aşamanın ardından o aşamaya dair kaydettiğiniz noktayı burada paylaşmanızı istiyorum.

    bol şans
    ···
  13. 13.
    +3
    biz oldukça büyük bir topluluğuz beyler.
    ···
  14. 14.
    +3
    1) hoş değil beyler. işlerini erteleyen insanların birçok işi halledip ardından da hak ettikleri o dinlenme anında yaşayacakları zevkin yerine kıymetli vakitlerinin büyük kısmı kara lunaparkta harcanıyor. ayrıca, paniklemek kimse için eğlenceli bir durum değildir.
    2) erteleme hastalığı olan kişi asla potansiyelini doğru kullanamaz, bir diğer deyişle kendini ucuza satar. potansiyelinin tamdıbını kullanıp yakaladığı başarıyla mutlu olabilecekken bunun yerine kapasitesinin altında bir iş çıkarıp üstüne bir de vicdan azabı yaşar.
    ···
  15. 15.
    +3
    e görünen köy kılavuz istemez, böyle yaşamaya imkan yok. erteleme hastaları her ne kadar işlerini son gün son gece de olsa halledip toplumda kendine bir şekilde yer bulsa da, bir şeylerin değişmesi gerektiği aşikâr. neden değişmeniz gerektiğiyle ilgili temel sebepler de şunlar:
    ···
  16. 16.
    +3
    bir diğer yandan, etkili planlama sizi başarılı olmaya hazırlar. efektif planlamanın amacı aşağıda yazan cümlenin "tam olarak zıddını"(buraya dikkat kafanız karışmasın) yapmaktır.

    "efektif planlama 'büüyük bir listeyi' eline alır ve bir 'kazanan madde' seçer:

    büyük bir liste belki planlamanın erken aşamalarından biridir; ama planlama işi mutlaka titiz bir öncelik belirleme ile bitmeli ve listedeki işlerden biri 'aciliyeti olan kazanan madde' olmalıdır. ki bu sizin listenizin başına koyup ilk önce halledeceğiniz iş oluyor. ve aynı zamanda, listenin başına koyacağınız madde, sizin için anlamı en büyük olan iş olmalı -sizin mutluluğunuz için en iyi olan seçenek olmalı-.
    eğer listenizde aciliyeti olan işler varsa bunlar, önemli işlere yer ve zaman yaratmak için mümkün olan en kısa sürede halledilmelidir. (erteleme hastalığı olan kişiler önemsiz fakat aciliyeti olan işleri mazeret olarak kullanıp önemli işleri sonsuza dek rafa kaldırmaya bayılırlar.)
    ···
  17. 17.
    +3
    taktan bir işi güzel ve sizi heveslendiren bir işe dönüştürmek için -diyelim kodlama yapma işi hakkında- farklı kaynaklardan materyaller bulup okumalar yapmalı, araştırma yapmalı, ve bir kişinin tam olarak nasıl kodlama yapmayı öğrenebileceğinin cevabını size verecek sorular sormalısınız. kodlamayı öğrenmenin her aşamasında ihtiyacınız olacak materyalleri belirlemeli ve her aşamanın ne kadar süreceğini saptamalısınız. taktan bir işi güzel bir işe dönüştürmek, o işi bu halden:








    bu hale getirir:






    ···
  18. 18.
    +3
    etkili planlama, gözünüzü korkutan uzun ve yorucu bir işi bir dizi küçük, açık ve halledilebilir işler serisi hale getirir.

    taktan bir işin bir de göz korkutacak kadar büyük olması safa pekekenti maymunda steroid etkisi yaratır, hayvan mesir macunu yemiş gibi kuvvetlenir beyler. ve sizin bir işi sadece küçük parçalara ayırmış olmanız o işin hala büyük ve göz korkutucu olduğu gerçeğini değiştirmez. bir işi göz korkutucu olmaktan çıkarmanın anahtarı şu gerçeği özümsemekten geçer:

    büyük, iz bırakan başarılar; size uzaktan önemsiz, kıymeti yokmuş gibi görünen bir dizi küçük işin başarılmasıyla ortaya çıkar.

    kimse "ev inşa etmez". onlar tuğlaları birer birer üst üste koyarlar ve yaptıkları o küçük, tek başına değersiz görünen işlerin sonucunda bir ev ortaya çıkar. erteleme hastalığı olanlar mükemmel "canlandırma ustalarıdır". gece yastığa başlarını koyduklarında bir gün inşa etmiş olacakları o şatoları hayal etmeye bayılırlar. gerçekten hayalperestlerdir. fakat olmaları gereken şey, cesur inşaat işçisidir, hayalperest değil. düzenli olarak tuğla üstüne tuğla dizerek, günden güne devam edip pes etmeden sonunda bir evi inşa edebilen kararlı inşaat işçisi.








    neredeyse her girişim, kendisini var edecek olan birim miktardaki iş parçacıklarına bölünebilir-yani tuğlalarına. mükemmel bir vücuda sahip olmanın her bir tuğlası, birer 45 dakikalık antrenmandır. mükemmel bir gitarist olmanın her bir tuğlası, birer 30 dakikalık gitar çalışmasıdır.

    bir yazar özentisi ve gerçek bir yazarın günlük yaşantısı neredeyse aynı gibidir. gerçek yazar her gün birkaç sayfa yazar, bir tuğla daha koyar, fakat yazar özentisi hiçbir şey yazmaz. günlerinin geri kalan %98'i ise neredeyse aynıdır. fakat bir yıl sonra, gerçek yazarın elinde tamamlanmış bir kitap taslağı dururken, yazar özentisinin elindeyse hiçbir şey yoktur.

    her şey tuğlalarla ilgili.
    ···
  19. 19.
    +3
    pekekent maymun, tabii ki eğlenceli bir şeyi yapmayı bırakıp zor bir işe başlamaktan nefret eder. işte sizin en güçlü olmanız gereken yer de tam olarak burasıdır. eğer siz başlayabilirseniz ve maymunu da kara ormana girmeye zorlayabilirseniz, onun gücünü de bir parça kırmış olacaksınız.

    tabii öyle hemen vazgeçmeyecektir.

    kara orman, sizin çalışıyor olduğunuzda bulunduğunuz yerdir. takılabileceğiniz eğlenceli bir yer değildir ve safa pekekenti maymun orada bulunmayı sevmez. işleri zorlaştırmak için kara orman, kara lunaparkla çevrili durumdadır(maymunun favori mekanlarından biri) ancak kara ormanın karmaşıklığından dolayı kara lunaparkın ne kadar yakında olduğunu göremediğinden, oraya ulaşmak ve kara ormanı terkedebilmek için elinden gelenin en iyisini yapacaktır.

    ayrıca, bazen ağaçlardan birine tırmanıp kara lunaparkı ufka yakın noktada göreceğiniz anlar olacaktır. bu anlar yaptığınız işte yorulduğunuz ve kafanızın karıştığı anlar, işinizde gereken bir Excel formülünü bilmediğiniz yahut hatırlayamadığınız anlar ya da yazmasının kolay olacağını düşündüğünüz o şarkıyı o kadar da kolayca yazamayıp durakladığınız anlardır. maymun, en güçlü karşı koyuşunu ve kaçma girişimlerini işte bu anlarda gösterecektir.






    ···
  20. 20.
    +3
    ardından, eğer işe devam ederseniz, neredeyse büyülü bir şey olur. bir kere işin üçte ikisini yahut dörtte üçünü hallettikten sonra, özellikle çalışma temponuz da iyi gidiyorsa, yaptığınız şeyle ilgili mükemmel hissetmeye başlıyorsunuz ve işin sonu da görünmeye başlıyor. burası anahtar noktası dediğimiz yer yani resimdeki tipping point:








    anahtar noktası(tipping point) önemli çünkü sadece az ilerideki mutlu lunaparkın kokusunu alan tek siz değilsiniz, maymun da o kokuyu alır. onun süreceği sefanın sizin sürdüğünüzle ortak gitmesi ya da onun zevkinin sizi sıkıntıya sokması maymunun umurunda değildir. o sadece kolay ve eğlenceli şeyleri sever. siz bir kez anahtar noktaya geldiğinizde maymunun mutlu lunaparka ulaşma hevesi, kara lunaparka girme hevesinden de fazla hale gelir. bu bir kez gerçekleşti mi, işinizi ertelemeye dair tüm dürtüleriniz yok olur ve maymun da siz de bitiş noktasına varmak için yardırarak gidersiniz beyler.






    ···