+3
-1
Herkese merhabalar. Bugünkü konumuz
esnaflarla iletişimde yaşanan zorluklar, daha
doğrusu benim yaşadığım zorluklar.
Öncelikle bu yazıyı yazmama sebep olan
bilinçaltımın Allah belasını versin. Bu yazıyı yazma sebebim dün gece gördüğüm rüyadır.
Rüyamda; bir yerde tek başıma oturup 1-2 bir
şey içtikten sonra hesabı ödemeye kalkıyorum.
Fakat hesabı alacak arkadaş çok hızlı konuştuğu
için ne dediğini anlamıyorum. işin garibi ben
"r"leri söyleyemediğim için o da benim ne dediğimi anlamıyor. Böyle karşılıklı anlaşamazken
rüyadan gülerek uyandım. Böyle saçma rüya mı
olur ya? Sen benim kendi kafamda yarattığım
birisin nasıl beni anlamazsın ya. Bir de rüyanın
konusuna bak: "yok". Tek başıma içip hesabı ödüyorum. Böyle düz rüya mı olur? Rüyada;
gerçek hayatta yaşayamadığın bilumum
atraksiyonu yaşarsın, dinozorlar kovalar,
uzaylılar kaçırır, ışın kılıcıyla şişe açarsın falan.
Benim rüyama bak: tek başıma bir şey içip
hesabı ödemeye gidiyorum, onu da beceremiyoruz ben ve bilinçaltım beraber. Ben de
sanırdım ki benim hayal gücüm geniş, meğerse
benim bilinçaltım bomboşmuş, memur
zihniyetinde bir yapıymış. Benim bilinçaltım
emekli devlet su işleri veznedarı gibiymiş. Benim bundan çıkardığım tek sonuç, esnaflarla iletişim
kuramadığım gerçeği.
Efendim, esnaflarla iletişim bir sanattır, kendi
jargonu ve sistematiği vardır. Esnaflarla
iletişiminiz iyi olursa sağlayacağı faydanın haddi
hesabı yoktur. Hemen bir örnekle konuya açıklık getirelim. Bakkala girip 250 gram antep fıstığı, 2
tane de gofret aldım. Parayı verdim üstünü aldım,
her halinden kararsızlık anlaşılan tiz bir sesle
"kolay gelsin" deyip çıkarken içeri birisi girdi. O
da benim gibi sıradan bir müşteriydi. Şimdi onun
alışverişine bakalım: -- Baba kolay gelsin işler nasıl?
-- Nolsun be gülüm kendi yağımızda
kavruluyoruz. Ne verim sana?
-- Antep fıstığın varsa 250 gram tart da midemiz
şenlensin be.
-- Antep fıstığım eski sana gelmez, ben sana yer fıstığı verim yeni geldi.
-- Eyvallah, usta sensin nasıl dersen. 2 tane de
gofret sar da ellerinden öper çocuklara zütürim.
Elimdeki bayat antep fıstığına baktım, adama
baktım. Aman tanrım, adam iletişimde bir ustaydı.
Bu tekniği geliştirmesi acaba kaç yılını almıştı? Adeta esnafla konuşmuyor, büyülü sözler
ağzından dökülüp gidiyordu. Benim yaptığım
alışverişle adamınki aynıydı ama gören adam
dükkânı devren kiralıyor sanırdı. Bunun
sayesinde adam hem bakkalla ilişkisini
güçlendirmiş, ileriki alışverişler için güven tazelemiş, hem de yepisyeni fıstığa konmuştu.
Bense bakkalın hayatından geçip giden binlerce
sıradan müşteriden biriydim. Adam esnafla
iletişimin Messi'siydi. O bakkaldaki 2 dakikalık
alışverişte en az 3 gol atmıştı. Adama dönüp al
beni yanına eğit, senin müridin olmak istiyorum dememek için kendimi zor tuttum.
Tamam, adam iyiydi ama rüyamın da bana
belirttiği gibi mesele adamın iyi olması değil
benim çok kötü olmam. Başka bir örnekle benim
içinde bulunduğum durumu açıklayalım. Bir
arkadaşımın tavsiyesiyle rezene çayını denemeye karar verdim. Bakkal market karışımı
bir şeye girdim ( hani şu dışarıdan bakkal
olabilecek kadar küçük görünen ama içerde
market sisteminde, çalışan 2 kişinin de
birbirlerine bey son ekiyle hitap ettiği
kurumsallaşmış bakkallar). Çayları elime alıp incelerken rezene çayını bulamadım. Kasiyere
gidip sorsam rüyamdaki gibi bir çelişkiye
düşeceğiz, "rezene" gibi “r” ile başlayan zor bir kelimeyi ben telaffuz edemeyeceğimden o benim
ne söylediğimi anlamayacak, bana Ezine peyniri
vermeye kalkacak falan bir sürü tatsızlık çıkacak.
iyisi mi ben eve gidim, zaten hevesim kaçtı,
olmadı rezenenin eş anlamlısını bulur onu
sorarım falan diye düşünerek marketten çıkıp eve gidiyordum. Yolda elimde bir ağırlık
hissettim. O dalgınlıkla baktığım çaylardan birini
yerine koymayı unutmuş, elimi kolumu sallaya
sallaya çayla birlikte marketten çıkmıştım. Biraz
daha geç kalsam dünyanın en rahat hırsızlık
vakası olabilirdi. Adam beni polise şikayet etse yolda beni alıp zütürseler %100 haklılar.
Düşünsene hapse giriyorum bir poşet çay
yüzünden:
-- Allah kurtarsın, neyden düştün?
-- Poşet çay. (Kısa süreli sessizlik)
-- Kaçakçılık mı?
-- ... gibi bir şey, fazla konuşamam çok kişinin
başı yanar.
Koşarak geri döndüm. Girişte kasiyer, ben ve çay
göz göze geldik: -- Ya pardon dalgınlıkla bunu yerine koymayı
unutmuşum. ehe mehe
-- Haha ben gördüm zaten seni çıkarken nasıl olsa
geri gelirsin diye bir şey demedim
deyip kahkaha attı. Adamdaki rahatlığa bak, çayı
alıp zütüren benim bu kadar rahat değilim. Sırtından ceketini alsalar "oh bi serinlik oldu"
diyecek. Bir esnafla iletişimim ( iletişemeyişim ) daha felaketle sonuçlanmıştı.
Sonuç olarak, esnafla iletişim ülkemizdeki o
yakınlığın ve sıcaklığın korunması açısından çok
önemlidir. Bana da bu konuda ders vermek,
terapi yapmak falan isteyen olursa çok sevinirim.
Esen kalın…
Tümünü Göster