-
1.
0Selam gencler.
sizlere esnafken nasıl zengin olduğumu anlatıcam.
bir yandan da size yol gösterici gibi okuyabilirsiniz burayı.
fazla uzun bir hikaye değil zaten.
anlat diyen olursa anlatırım.
edit: rahatça okuyun diye bu linki buraya yazıyorum gençler.
http://ccc.incisozluk.cc/...ikayeli/@metalik%20osuruk -
2.
0@2 şu an evet. ama aklımı kullanmazsam belki de zenginliğim işe yaramaz ve bir anda ortadan kaybolabilrim.
ya da faili meçhuller arasında yerimi alabilirim. -
3.
0olayın başından yani hayat hikayemin başından başlayacağım.
ben ankarada doğdum gençler. ailem biraz incin. annem öğretmendi.
yıllarca muşta kaldı gönüllü olarak. babam da o dönemde askeriyedeydi. her neyse.
7 yıl muşta kaldık. ama o 7 yılı nasıl anlatsam bilemedim.
sokaklardan tanklar geçerdi. her akşam karanlık çökmeye yakın sokaktan silah sesleri gelirdi. bizimkiler de beni evin mutfağına zütürürdü. evin en iç kısmı oydu çünkü.
o zamanlar dışarda nolduğunu sorduğumda bana beter böcekelr mısır patlatıyo diye espriyle cevap verirlerdi.
sonraları anladım beter böceklerin aslında BTR tankı olduğunu.. -
4.
0akşamları annem okuldan geç dönerdi. daha doğrusu okul çıkış vakti akşam karanlığına denk gelirdi ben de pencereye fazla yaklaşamadan -çünkü uyarmışlardı beni dışardan ses gelirse yere yat pencereden uzaklaş diye- gelmesini beklerdim. hatta kaç kere ağlamışlığım vardır bir daha gelemeyecek yalnız kalıcam diye.
bir de bakıcım vardı.
songüldü adı.
songül...
inanın beyler songül benim ilk kadınımdı. ben tam anlamıyla bir erkek değildim belki ama ilk öpüşmeyi odnan öğrenmiştim. ilk defa kadın vücuduna dokunmuşluğum da onun sayesindeydi.
tv izlerken öpüşme sahnesi sonrasında benle öpüşmüştü bak şimdi onlar gibi yapıcaz diye..
bayılmış numarası yapıp kalbi yerine göğüslerini ellettiğini, kırmızı opak külotlu çorabını indirip baksana buraya elle bak hiç elledin mi sendeki gibi değil di mi filan dediğini dün gibi hatırlarım..
sonradan zorla evlendirmişlerdi de istemeyeince babası onu soyup ağaca bağlayıp dövmüştü. çok iyi hatırlarım.
babam gelip almıştı kızcağızı.
halbuki daha ufacık bir kız çocuğuydu. 17 yaşındaydı songül.
ama konumuz bu değil tam oalrak. zengin olan ben olduğuma göre kendimi biraz daha anlatmalıyım.
ben benzer -aslında bu kelimeyi kullanmak istemezdim ama- suistimallerle büyüdüm bakıcıların elinde. o yüzden takıntılarım, bağımlılıklarım vs çoktur..
kızlar konusunda olsun hayat konusunda olsun hep bir paranoya yaşatmıştır bunlar bana.
bir de bakkal tayfun abi vardı tabii.
trabzonlu. bakkalının olduğu binada oturuyordu. apartmanının tepesinde trabzonspor bayrağı var diye kaç kere kurşunladılar da inadı tuttu indirtmedi o bayrağı.
beni de severdi. kola istediğimde hep kapağın altına kolayı yan yatırıp bakıp bedavası olanı verirdi. -
5.
-1öğretmen lojmanları askeriyenin lojmanından daha güvenli olduğu için öğretmen lojmanlarında oturuyorduk. hoş arada 1 metreyi bulmayan bir duvar vardı sadece, sonra bizim lojman başlıyodu. bizim lojman dediğime bakmayın, 2 tane 3 katlı apartman vardı o zamanlar orda.
bir gece yine dışardan sesler gelmeye başladı ama alışık olduğum gibi değildi. bayağı fazlaydı.
içime bir korku girdi. odamda direk yere yattım. annem eğile eğile beni almaya geldi mutfağa geçtik. ama babam yoktu. annemi hatırlıyorum, o gece yüzü bembeyaz kesilmişti. sesi titriyodu. bişey soramadım bile o gece ona. ama ben de çok korkmuştum. babam yoktu yanımızda. birileri gelip bişey yapacak olsa ne olurdu diye diye ağladım o gece mutfakta.
siz mutfak tezgahının altına saklanmak nasıl bir his bilir misiniz gençler?
karanlıktan korktuğunuz halde o karanlık tezgah altı sizin için güven verir. korkularınız o an birden değişir. eğer biraz fazla yaşarsanız o pgibolojiyi korku duygunuz öyle bir evrimleşir ki bir süre sonra kendi ölümünüzden korkmazsınız bile. korktuğunuz tek şey en sevdiklerinizin başına bişey geleccek olması olur. -
6.
0devam edeyim mi beyler? sorularınız olursa merak ettiğiniz onları da alabilirim.
biraz geriden başladım anlatmaya ama bunları kimseye anlatamamak çok koyuyo en azından burada anlatabileceğimi ve birilerinin bir şeyler çıakrabileceğini düşünüyorum o yüzden yazıyorum.
edit: o zamanlar muş ohal bölgesine dahildi. bunu yazayım dedim. ohal in nasıl olduğunu da ilerde anlayacaksınız. -
7.
0annem korkmamı istemediğinden sürekli konuşuyordu benimle.
bişey yok korkma diyordu. diyordu demesine de, rengi atmış bir halde ve sesi titreyerek nerdeyse gözünden yaşlar gelerek söylüyordu bunu. ben güvenli yerdeydim ama. bana bi şey olmazdı. o yüzden pek korkmuyordum.
merak etme annecim ben korkmam demiştim. tezgahın altından çıkıp babamın benim için kağıttan yaptığı korkutucu adam maskesini almaya da gidecektim birileri gelirse diye ama annem izin vermemişti. o zaman inceden bi "birileri gelirse annemi nasıl koruycam?" korkusu olmuştu ama.
sesler yandaki asker lojmanından geliyordu. sonradan aklıma burcu geldi. adını bilmediğim bi komutan vardı. adı komutan işte hatırlamama lüzum yok. komutan amca deyip duruyodum zira. sarışındı burcu. balkondan burcu ben büyüynce senle evlencem demiştim de kız iki gün dışarı çıkamamış..
benden 6-7 yaş büyük bi kız ama beni de çok severdi. annemlerden izin alıp beni gezmeye zütürürdü. mahallede en yakın arkadaşlarından biriydim. bi de küçük sevgilisiydim. yani o öyle derdi ama nerden bileyim ben gerçekten sevgiliyiz sanıyodum.
ordan halime acımayın binler. bizimki harbi bi ilişki gibiydi. beni alıp gazinoya zütürürdü. cam şişede kola filan içerdik.
ben onun için askeri gazinoda nerdeyse benle aynı boyda olan bi darbuka çalmıştım hatta. (darbuka değil, ben küçüktüm.)
acaba burcu korkuyo mudur diye de düşünmeye başlamıştım o sırada.
babam gelseydi haklarından gelirdi dışarda kimler varsa ama işte babam yoktu.
evde değildi. göreve gitti demişlerdi. -
8.
0sabaha kadar ben de annem de uyumamıştık gençler.
annem o dönemde ohal olduğundan muştayken çift maaş alıyodu. o yüzden zengin olmasak da halimiz çok kötü değildi. bir makina almıştı benim için. meyve filan sıkıyo o zaman muşta herkeste yoktu. neyse işte.
bana muzlu süt yapmıştı o makinada. muzlu süt, aklıma geldiğinde bile hala iğrenirim.
o gece de içememiştim. sevmediğimden değil ha. cidden korkmaya başlamıştım. babamı merak ediyodum, burcuyu merak ediyodum, eve birileri gelirse silah taa yatak odasında, maskem benim odamda... annemi koruyamam diye korkuyodum.. bir sürü şey aynı anda aklımdaydı.
ufacık çocuğun kafasından yatak odasındaki silahı almak ve kendi odasındaki maskesini alıp annesini korumak geçiyodu gençler..
hani felsefede geçer ya "bilgi önceden beri vardır, sadece onu çıkartmak lazım" ebe yöntemi filan diye.. işte benim için ebelik yöntemi o gece o seslerdi. birden "kötü" adamlara karşı mücadele etmenin yolları kafamda şekilleniyordu. ohal in anldıbını yine benzeri bir gecede kavramıştım mesela. olağanüstü hal'in çizgi filmlerdeki, dizilerdeki olağanüstü, muhteşem şey olamyıp haberde bahsedilen "muşta askeri lojmana baskın düzenlendi 14 asker şehit oldu, teröristler mühimmat sandıklarının da alıp kaçtı" halin olduğunu anlamıştım mesela. -
9.
0sabahı annemle birlikte zor etmiştik gençler.
ve annem o haliyle okula gidecekti. bunun kaçarı yok. devlet memurusun sonuçta. görev vakti görevinin başında olacaksın yoksa suç işlemiş olursun.
normalde annem 7 de evden çıkar 7.30 8 gibi de bakıcım songül gelirdi. yani ben evde tek kalırdım ama o gün annem beni evde bırakmadı. üst katımızda oturan öğretmenin karısına emanet etti beni okula giderken. o günlerden bahsederken annem hep gözleri dolar, yolda bi şey olursa yanımda olmaman için seni zütürmüyodum. giderken hiçbirimize bi şey olmasın diye ne dualar ettiğimi bir allah bir ben bilirim der.
ben üst kattaki teyzeyi pek sevmezdim. oğlu vardı onun da benle yaşıt, taylan diye. ama görseniz ağzını burnunu kırasınız gelir beyler. (taylan ın doğumgünümdeki bir fotografını belki taratıp koyarım buraya, doğumgünümde mumlara benim yerime üflemişti itoğluit)
hadi siz oynayın diye bıraktı bizi mutfağa geçti kahvaltı filan hazırlayacak.
ben o saatlerde kendi kendime oyunlar oynardım evde ama komşu evinde de o oyunları nasıl oynayabilirim diye düşünüyodum.
taylan zütü geldi, atari oynayalım lan, ninja kaplumbağaların oyunu var bende dedi.
tamam dedim ama zütün atarisinin tek koldu. ve kendisi oynayıp duruyodu.
o yandığı zaman kazayla oluyodu, ben engel oluyodum ama ben yandığım zaman yandın olum sıra bende diye alıyodu.
oyundan da bi zevk alamamıştım yani. anahtarım olsa eve geçicektim ya da biraz vakit geçse de öğlen olsa hemen aşağı inecektim ama melahat teyze bırakmaz ki o vakitte.
ben de taylan a uykunun faydalarından bahsetmeyi denedim. ufak boylusun sen nasıl uzayacaksın hem şişe dibi gibi gözlüğün var televizyona fazla bakarsan kör olursun hiç bişey izleyemezsin dedim. dedim dedim dinletemedim, dinle ne oldu şimdi?
kapattı atariyi züt, televizyonu da kapattı ama yatmaya gitmedi. uyuması kısmını yememişti ama kör olmak korkutmuştu herhalde. -
10.
+2kısacası atariden olmuştum ama en azından bu salağın benim rahatça geçebileceğim yerlerde yanıp yanıp tam ben kolu alcakken yanlışlıkla oldu diyerek yeniden başlamasının hevesimi kırmasından kurtulmuştum.
ama bir sorun daha vardı. bu küçük beyinsizle aynı odadaydım ve ister istemez konuşacaktık.
malın bana anlattığı şeyleri diyalog halinde yazıyorum gençler.
taylan- senin annenle baban gibişiyo mu lan?
metalik- ne bileyim lan, küfürlü konuşmasana. seninkiler? (burda ufaktan merak da etmiştim beyler yalan olmasın)
taylan- evet. anahtar deliğinden izliyorum lan ben.
metalik- yuf lan. sallama. yalancı.
taylan-vallaha lan. yemin ederim bak. babam anneme reçel sürüp yalıyo.
metalik- yalan söyleme lan. reçel kahvaltıda yenir. (burda hakkaten bunu demiştim lan, vizyobnsuzluk varmış küçükken bende)
taylan- olum bak ekmek kuran nimet çarpsın ki doğru söylüyorum lan. al bak ayaklarım da yerde ellerim de önünde.(tek ayağını yerden kaldırırsa ya da işaret ve orta parmağını çapraşık tutarsa edilen yeminler geçersiz sayılır gibi bi şey vardı eskiden)
muhabbet böyle reçelin türüyle, arada balla filan devam etti gençler. benim aklım durmuştu o sıralarda. hayal bile edemiyordum. zaten o günden sonra taylanla çok görüşmeyecektim. anca oyunda adam ekgibliğinden birlikte oynuyoduk o kadardı tüm arkadaşlığımız. o yüzden dinledim filan ama pek de kendimden ailemden filan bahsetmedim.
zaten o sıralar kafamı bunlara yoramazdım. babamı merak ediyordum, bi yandan da taylan binine uyuz oluyodum tabii.
babası okula gidiyo, annesi evde filan.. koruyacağı kimse yok.
benim babam gider nereye gittiğini bilmezdim. bi yerler söylerlerdi ama nereden bileyim. zaten yalan söylüyorlarmış.
odun almaya giden adam 2 ay eve dönmez mi lan?!
dönmüyodu işte, geldiğinde odun da olmuyodu yanında. -
11.
+1ben artık geceleri ayakta gündüzleri yatakta oluyodum. bakıcımın işi kolaylaşmıştı.Tümünü Göster
o da evde oyalanmak için tv izliyordu. o dönemler meşhur bi dizi vardı da ben izlemediğim için adını hatırlayamıyorum, onu izliyordu. pembe dizi olduğunu biliyorum ama.
bazen gündüzleri de uyuyamıyordum. korkunun verdiği bir enerjiyle uyanık kalıyodum herhalde.
songül abla bizim evdekendi evinde yapamadığı ne varsa yapıyodu. rahatça banyosunu yapıyodu mesela. evinden külto getirip bizde yıkandıktan sonra ıslak külodunu değiştirdiğini bilirim ben. saçlarını kuruturken de saç kurutma makinasını yakmıştı. annem ne oldu buna diye sorduğunda utana utana saçlarımı yıkadım kuruturken bi anda patladı demişti. ağlayacaktı nerdeyse abla paramdan kesme babam beni öldürür diye. annem anlayışlı kadın, oraların ne halde olduğunu da biliyo olduğundan olsa gerek, pek bir şey dememişti songüle parasını da kesmemişti.
aradan günler geçti..
haftasonu, sabahın bir vakti kapıdan takır tıkır sesler gelince annem yatak odasına koştu silahı almaya ben de annemin peşinden.. sokak kapısı açıldığında "alooo, evde misiniz, uyuyo musunuz" diye seslendi babam.
evde olduğumuzu bilmediğinden değil, başka yerde olamazdık zaten. telaş yapmamızı istemediğinden seslenmişti.
babam her geldiğinde sakalları upuzun oluyordu.
feci terlemiş üstü başı da temizlenmiş de olsa çamurluydu.
akşama kadar sokakta oynamış çocuk gibi diyeyim siz ordan çıkarım yapın.
annem sarıldı öptü, ben de koştum sarıldım babama. ama fazla sürmedi annem hadi dedi, çıkar üstünü başını.
dolaptan babama giyecek kıyafet getirdi, üstünü değiştirtip doğğru berbere yolladı babamı. o saç sakalla eve girme diyerek.
sonra balkondan biraz kar aldı demir leğene koydu altını yaktı. kaynayınca da babamın üstünden çıakrdıklarını içine atıp kaynar suda tuttu. bit pire falan gelmesin eve diye.
yalnız babam her gidişinde daha değişik geliyordu eve.
teni kararmaya başlamıştı iyice, konuşması değişmiş, saçı sakalı tırnakları uzamış halde..
bana sarılmadan hemen önce gözlerindeki bakışı görseydiniz, korkardınız gençler. sarılmaya korkardınız, ses çıkarmaktan ölesiye çekinirdiniz. o kadar katı bakış ve korku verici bir göz olamazdı kimsede. sarılana kadar...
yarım saat- bir saat sonra konuşmasındaki keskinlik yumuşamaya başlar, aile içinde olduğumun sıcaklığını bana hissettirirdi.
babam varken hiç korkmazdım ben gençler.
annemi nasıl koruyacağım diye düşünmezdim.
hayatımın en huzurlu anları da zaten o yıllarda, babamın evde olduğu vakitlerdi.. -
12.
+1tabii en manyakça vakitleri de olduğunu babamların farketmesinden yıllar sonra farkettim.Tümünü Göster
siz koltuğun altındaki el bombasının ne olduğunu merak edip iğne sokmaya çalıştınız mı hiç gençler?
babanızın getirmenizi istediği toplamı neredeyse kendi ağırlığınız olan dolu silahlarıı -emniyeti açıkmış tabii- taşımaya çalışıp yere düşürdünüz mü?
yine de bunların riskini bilmiyordum. huzurlu ve mutluydum. güvendeydim tamamen.
babam en azından 1 ay daha bizimle kalıcaktı. burcunun babası nasıl komutansa benim babam da komutandı. burcunun babası komutan amcaydı, benim babam, aslan baba. arada öyle de bir fark vardı. kar yeni başlamıştı. o zamanlar. biz de mahallecek (3-5 apartmada oturan ailelerin bir de asker lojmanındaki asker çocukalrından bazıları) savaş oyunu oynuyorduk.
silahımız da oktu. bayağı bildiğin ok.
şimdi çocukların okundan ne olur demeyin gençler.
babam geldiğinde okçuluk oynarken kullandığım oku ona yaptırdım. sonra oyunu bırakıp herkes sıraya girip babamdan ok istemişti.
çünkü benim oklarım uzağa gidiyor düşmanı vuruyordu ama düşmanın oku bizim karargahımıza yaklaşamıyodu bile.
onlar da sinirlenip ya çubuğu elleriyle fırlatıyor ya da ellerinde çubukla üstümüze koşuyordu. sırf oyun bozulmasın diye babamdan onlara da ok yapmasını istedim yani.
okunu yaptıran herkes babamın önünde esas duruşa geçip sağol komutanım diye selam duruyor sonra karargaha koşuyordu.
iki büyük ağaç bir kaç tane de orta büyüklükte ağaç vardı.
karargahlar iki ağaç ileri mevkide siper aldığımız yerler de o küçük ağaçlardı.
o savaşlarda hep kazanmamız bana büyük mutluluktu. babamın yaptığı ok vardı lan elimde, boru mu?
hem ben ilerde süper bi komutan olabilirdim..
kar biraz daha artınca bizim oyunlarımız da değişti tabii gençler.
muş merkez dediğin o zamanlar bir sokaktan ibaretti. ankarayı bilenler varsa eğer, konur 2 sokak kadar dükkan yoktu o tek sokakta ama ne ararsan ordaydı. kırtasiye, bakkal, cami, noter, karakol... bir de şimdi adını hatırlayamadığım bir radyo vardı orada.
biz de sırayla o radyoya girer, oradaki abladan şarkılar isterdik. o vakitler türkçe pop oraya ulaşmamıştı gençler.
ibrahim tatlıses vardı orada. ahmet kaya vardı.
saza niye gelmedin, haydi söyle filan çok meşhurdu o yıllar. onları çaldırırdık. daha doğrusu çalmalarını isterdik.
abla her seferinde tamam not aldım deyip yollardı.
ne zaman çalıcak peki sorusuna gece 12 den sonra diye cevap verirdi.
iyi de gece 12 den sonra ben hariç herkes uyuyodu ve ben de o vakitte radyoyu açamazdım ki..
yani hep istek yaptık. ama hiç dinleyemedik. yine de bu bizim için oyun haline gelmişti.
şarkıyı da tüm sevdiklerimize gönderiyoduk.
şimdi düşünüyorum da ulan kim var tüm sevdiklerine gönderiyosun?
sanki radyoyu o vakitte dinleyen biri olucak.
gönderdiğin şarkı da saza niye gelmedin filan.. -
13.
0not: cane cane şarkısını ibrahim tatlıses anonim diye yazmıştır, popüler olmuştur ama daha sonra şiwan perwer "ibo kroluk ediyor. benim şarkımı tükçeye çevirip kendisininmiş gibi kullanıyor" demiştir.
bu da aklımda kalanlardan bir tanesi. -
14.
+1bilenleriniz vardır.
muşta hava çok serttir. (o zamanlar daha doğruydu hava durumu. çünkü şu an -25 in altında olan bölgeler ohal ilan edileceği ve iş yerleri devlet daireleri o gün çalışmayacağı için hava tahminlerini düşük veriyorlar.)
musluktaki su donardı, annem balkondan kazana kar koyar ısıtıp suya çevirirdi.
kar derken öyle dizlere kadar da değil, babamla dışarı çıktığımızda beni havaya kaldırıp karların üzerine fırlatırdı, ben kaybolurdum. hoş babam da uzun olduğu halde o karda kolayca görülemezdi. karda yürüyorum sanıp önümdeki duvarlara çarpmışlığım vardır küçükken.
yürünen yolları bi şekilde sabahtan açıyorlardı da apartmanların önündeki çukurları vs herkes bilmiyordu.
o dönemde her apartman sobasının küllerini apartmanın önüne dökerdi ki buzda kayılmasın o boşluklara düşülmesin yol belli olsun diye..
biz birinci katta oturuyorduk. tam giriş denemez ama, biraz yüksekti.
balkona çıktığımda sokağa atlayabiliyordum kar varken.
biz sokağa daha az çıkıyorduk çocuklarla ama yine bir oyunumuz vardı.
buzlar kralı olmak için koca koca sarkıtları zorla kırar kılıç yapıp savaşırdık. kazanan buzlar kralı olurdu.
buzlar kralı da eve dönülecek vakte kadar lider olurdu. herkes dediğini yapardı.
böyle buz sarkıtlarıyla savaş oyunu dediğimze bakmayın gençler. bir keresinde üzerimde anorak tulum varken dallamanın biri hırsla saplamaya kalkmıştı da, hala karnımın sol tarafında o yaranın izi duruyor.
yani bayağı kahramanca çarpışırdık. biz anadolu çocuğuyuz kardeş, biz de kalleşlik yok. yiğitçe savaşırız. saplamaya kalkmayız hırsla...
hayatımda buzlar kralı olamadığım iki günden biri buydu işte.
ama gazi olmuştum.
bir de kalleşlik yok dedim ya, herkes karşısına bi rakip alır onla savaşırdı.
öyle arkadan gelip öldürmek filan yoktu. -
15.
0aklıma gelmişken bu taylan bininden intikamımı da buzlar kralı olduğumda almıştım.Tümünü Göster
bunu yendikten sonra diğer rakiplerimi de yendim. ama onlara iş yaptırmadım.
bu taylan binine emir verdim; "yağ tenekesi bulunacak, bul!"
lojmanın arkasında bi çöplük vardı, daha doğrusu çöplük değil de kimse dışarı çıkamadığı için apartmanda oturanlar balkondan, pencereden ne çöpü varsa oraya sallardı. bu taylan da oraya gitmişti.
orası bizim hazinemiz gibiydi lan. ordan ne servet biriktirmiştim. kullanılmış enjektör, serum hortumu, bir bıçak, dolu mermiler... işte bu taylan bini de oraya gitmiş tenekeyi bulmak için, orda dolandığını gören bi mal teyze de camdan üzerine su atmış salağın. tenekeyi aldı geldi ama titreye titreye geliyo. bıraktı, evine gitmek için izin istedi. "çabuk gel ama adilik yapma" diyerek gönderdim ben de.
bakmayın taylanı sevmediğime. ben bir komutan olarak her zaman askerlerime ve emrimdekilere iyi davrandım. yenilen tarafı olsun siz de kötü değildiniz diyip moral verdim. annesi çağırdığı zaman gidenlere çok kızarlardı bizim çocuklar, ama ben varken emrimdeki birini annesi çağırırsa anneler önce gelir deyip gönderirdim. kendi annem aklıma gelirdi.
iş ciddiydi yani binler. ben de bu ciddi işlerin başında muzaffer bir komutan, cevval bir kraldım. o vakitler amerikalılar bizden haberdar değildi iyi ki, demokrasi getirmeye kalkarlarsa sıçarmışız. ehehhe (sosyal mesaj da verdim içim rahat)
o dönemde yine bi arka sokaktaki bi kasabın at eşek sattığını duymuştum. yanıma en sevdiğim adamlarımı aldım. bi davut abi vardı, onun kardeşini de almıştım. davut abi bana iyi davranırdı çünkü, bayağı severdi. o yüzden ben de kardeşini severdim ama şimdi adını hatırlamıyorum sadece dabut abinin kardeşi oalrak aklımda çocuk.
birlikte bir macera yaşamaya karar verdim. tehlikeye atılacaktık.
tenekemiz hazırdı. bakkal tayfun abiden çakmak ya da kibrit bi de gazete alması için de bir askerimi yolladım.
param yok deyince de söyle benim istediğimi annemden aldığımda veririm dedim.
fedakar bir komutan askerleri için maddi manevi her şeyini verebilmeliydi dostlarım.
biz de kasabın yolunu tuttuk. dediğim gibi, kar bayağı yüksekti ama gün içinde kullanılan yollar sabahtan açılıyordu.
içeri girerken benim vücudumda karıncalanma başlamıştı bile, şırıngam her türlü tehlikeye karşı elimdeydi. eğer bize saldırmaya kalkarsa önce davranıp şırıngayı saplayacaktım haine!
-amca dedim.
bize at eti versene.
adam ne diyonuz siz çoocuklar dedi.
at eti dedim. sen satıyomuşsun. paramız yok ama zaten çok bi şey istemiyoruz. (bunun onu kızdıracağını biliyordum. kötü adamlar yaptıkları gizli işler ortaya çıktığı zaman bir çılgına dönüşürler gençler. gözleri döner. bunu bildiğimiçin cümlemi tekrar ederken vücudumdaki karıncalanma artmıştı. şırıngayı sıkıca tuttum elimde, hazırlıklı olmam gerekirdi adamlarıma bir şey olmaması için)
adam bi kaç küfür saydı sonra önümüze bir göz, bir kaç da ne olduğunu bilmediğim parça parça et attı. torbayı da attı.
alın zütürün gidin başımdan tarzı bir şeyler söyleyip et kesmeye devam etti. küfür etmeye de devam etti tabii.
gencler, ben askerlerimin yanında küçük düşmeye tahammül edemem. onların gözünde şefkatli bir komutan olabilirim ama kendime küfrettirip altta kalmam. önümüzdeki etleri ve gözü torbaya atıp kapıya yöneldim. herkes çıkınca da kuzi kere gibtir lan diye bağırıp koşarak kaçtım. -
16.
0karargaha döndüğümde iki kutu kibrit ve kuru gazetelerle gelmiş olduğunu gördüm askerimin.Tümünü Göster
bir süre benim kahramanlığımdan bahsettiler ve et aldığımızı söylediler yanımdakiler.
ben bilerek anlatmıyordum gençler, yanımdakiler anlatırken de sanki onları umursamıyo gibiydim sadece arada bana sahi mi diye sorduklarında " türk askeri korkmaz! siz de benim gibi olacaksınız. bu bi şey değil daha bir sürü şey yapcaz" filan diye abartıyordum. cesaretim askerlerime şevk vermiş, benim komutanlığımın yıkılmayacağına dair güven sağlamıştı. doğru bir kararla benim kral ve komutan olduğum fikri de iyice perçinlenmişti böylece. zaten aralarında hazinesi en geniş olan da bendim.
askerlerime ağacın dibini iyice kazdırdım. toprağın biraz daha altına varana kadar. çevresine de taş topladık. gazeteleri ve ağacın kuru parçalarını tutuşturduk. tabii bunun için de bayağı uğraşmıştık.
ne yapacağımı artık anlammışlardı. kral ziyafet vericekti. yağ tenekesinin üstündeki kapak gibi olan kısmı söktük güç bela. elimi de öyle kesmiş bulundum ama kar filan bastım bi de kesilen yerin biraz gerisinden elimi sıkınca acısı geçiyordu, sonra kanama da durdu. tenekenin içine kar doldurup ateşin üstüne koydum. içindeki kar iyice suya dönünce altına biraz daha ağaç koydurdum ki ateş devam etsin. suyun çok ısınması lazımdı. o sırada ellerimizi de ısıtıyorduk o ateşin sıcaklığıyla. vakit geçiyordu yani bayağı.
ben torbanın içinden gözü çıkarttım. herkes iğrentiyle ama merakla bakıyodu. işin açıkcası ben de bayağı iğrenmiştim ama merakım çok daha üstün geliyordu. karargahtaki poşetten çiviyi alıp göze batırmaya başladım. başta bir türlü batmıyordu. tam batıcakken çataldan kaçan zeytin gibi sıyrılıyordu. sonraki denememde göze girdi çivi, ama tam değil. çok az.
su aktı biraz. akanın sıvı olduğuna kanaat getirince şırıngamı çıkartıp o delikten soktum. bu sefer rahatça giriyordu. zeytin örneğini de o yüzden verdim zaten. bir kere delik açınca kaçırmadan saplayabiliyosunuz çatalı.
sonra şırınganın arkasından tutup çektim ama zoraki bir kaç damla doldu içi.
böylece yeni bi buluş daha yapmış oldum. eğer birinin gözüne bi şey girerse gözü akmaz, akmadığı sürece de çıkmaz. yani kör olmaz.
su kaynadığında içine etleri attık. o sürede bunları tartıştık. kör olma mevzusunu. taylanın gelmediğini farkettik. arkasından konuşuldu filan. herkes bi şeyler anlattı. ben annesiyle babasını anlatmadım tabii.
anlatır mıyım hiç? sonra birileri inanmazsa metalik komutan yalan söylüyor denebilirdi, hele bir de taylan yalanlarsa...
su kaynadı iyice, etler oldu, etleri kedi köpek yesin diye sokağa attık. akşama yaklaştığından ve hava soğumaya başladığından evlerimize dağıldık.. -
17.
0biraz uzun sürebilir gençler, kusura bakmayın. elimden geldiğince kısa anlatmaya çalışıyorum. uzun anıları anlatmıyorum bile. hatta hızlı olsun diye yazdığımı tekrar okumadan atıyorum. yazım hatasıdır, devrik cümledir vs olursa kusura bakmayın. daha sonra okuduğumda düzeltirim onları.
devdıbını yazayım mı? -
18.
0gençler yarın sabah yapmam gereken işler var o yüzden şimdi çıkıyorum yarın tekrar buradan devam edicem.
kendinize iyi bakın. -
19.
0@70 aklıma geldiği yerden başladım anlatıyorum genç. şimdiye kadar kimseye anlatamadığım şeyler var.
bunlarıntamdıbını da anlatıcam sanırım.
çok hüzünlü olmasın diye arada iki üç heyecanlı anımı da yazıyorum hem. -
20.
0@74 kitap olayını düşündüm ama bunları yazamam.
göz önünde olmasını istemiyorum pek bazı sıkıntılardan dolayı.
kimliğimin de çıkmasını pek istemiyorum. takma isim de kullansam yazdıklarım/yazacaklarım bir süre sonra araştırılıp bazı kişilere ve/ya kurumlara zararlı olabilir.
öyle yani panpacım.
burda rahatca yazmayı düşünüyorum.
-
çıkarınn beni bu cehennemden
-
erkek abisini gibenler listesi
-
tylerr dursun burayaa gel
-
ilkokuldayken siniftaki kızları döverdim
-
cccrammsteinccc günaydın başlığı cügü rekoru
-
maske kafali ibo
-
yatiyom ben ya
-
ılki inci sozluk 3 ay uyeligi kapatiniz
-
amlı varmı kontrole geldim
-
köylü dedemi öldürdümmm
-
gözümü ifşalıyorum beyyler
-
baaassslliiiikk aaaccciiin noooorrrr
-
türkiyenin dünyadan övgü aldığı video
-
konstant ile öpüşmek
-
gassaldim
-
biciksüel olmayan gay erkeklere ne denir
-
çaycı hüseyin kendine bir horozz alsa
-
nee erkek penisimi yalayacaksınız
-
560bin tlsi olan dalama cok simarmis
-
gay pataklayan allah şahidim olsun ki
-
ilk önce iş
-
maske kafali ibrahim nikli yazar
-
gran torino sana selam getirdim
-
gassal izleyen ve ya izlemiş ne kadar insan varsa
-
los angeles i serkan inci yakmış
-
ne gassalı
-
560bin tl olan adam insan eti satiyor
-
kaka deliğimi emmek isteyennnn
-
müslüman mahallesinde salyangozz
-
beyler bu eskorta gitmeyi planlıyorum
- / 2