1. 51.
    0
    reserved...
    ···
  2. 52.
    0
    sabaha kadar ben de annem de uyumamıştık gençler.
    annem o dönemde ohal olduğundan muştayken çift maaş alıyodu. o yüzden zengin olmasak da halimiz çok kötü değildi. bir makina almıştı benim için. meyve filan sıkıyo o zaman muşta herkeste yoktu. neyse işte.
    bana muzlu süt yapmıştı o makinada. muzlu süt, aklıma geldiğinde bile hala iğrenirim.
    o gece de içememiştim. sevmediğimden değil ha. cidden korkmaya başlamıştım. babamı merak ediyodum, burcuyu merak ediyodum, eve birileri gelirse silah taa yatak odasında, maskem benim odamda... annemi koruyamam diye korkuyodum.. bir sürü şey aynı anda aklımdaydı.

    ufacık çocuğun kafasından yatak odasındaki silahı almak ve kendi odasındaki maskesini alıp annesini korumak geçiyodu gençler..

    hani felsefede geçer ya "bilgi önceden beri vardır, sadece onu çıkartmak lazım" ebe yöntemi filan diye.. işte benim için ebelik yöntemi o gece o seslerdi. birden "kötü" adamlara karşı mücadele etmenin yolları kafamda şekilleniyordu. ohal in anldıbını yine benzeri bir gecede kavramıştım mesela. olağanüstü hal'in çizgi filmlerdeki, dizilerdeki olağanüstü, muhteşem şey olamyıp haberde bahsedilen "muşta askeri lojmana baskın düzenlendi 14 asker şehit oldu, teröristler mühimmat sandıklarının da alıp kaçtı" halin olduğunu anlamıştım mesela.
    ···
  3. 53.
    0
    neyse amk sen devam et ben dayanamıyom uyku fena bastırdı sabah okurum cümleten iyi geceler.
    ···
  4. 54.
    0
    DEVAM ET SABAHA KADAR BURDAYIM PANPAM BENiM
    ···
  5. 55.
    0
    Anlat panpa guzel gidiyo
    ···
  6. 56.
    0
    sabahı annemle birlikte zor etmiştik gençler.
    ve annem o haliyle okula gidecekti. bunun kaçarı yok. devlet memurusun sonuçta. görev vakti görevinin başında olacaksın yoksa suç işlemiş olursun.

    normalde annem 7 de evden çıkar 7.30 8 gibi de bakıcım songül gelirdi. yani ben evde tek kalırdım ama o gün annem beni evde bırakmadı. üst katımızda oturan öğretmenin karısına emanet etti beni okula giderken. o günlerden bahsederken annem hep gözleri dolar, yolda bi şey olursa yanımda olmaman için seni zütürmüyodum. giderken hiçbirimize bi şey olmasın diye ne dualar ettiğimi bir allah bir ben bilirim der.

    ben üst kattaki teyzeyi pek sevmezdim. oğlu vardı onun da benle yaşıt, taylan diye. ama görseniz ağzını burnunu kırasınız gelir beyler. (taylan ın doğumgünümdeki bir fotografını belki taratıp koyarım buraya, doğumgünümde mumlara benim yerime üflemişti itoğluit)
    hadi siz oynayın diye bıraktı bizi mutfağa geçti kahvaltı filan hazırlayacak.
    ben o saatlerde kendi kendime oyunlar oynardım evde ama komşu evinde de o oyunları nasıl oynayabilirim diye düşünüyodum.
    taylan zütü geldi, atari oynayalım lan, ninja kaplumbağaların oyunu var bende dedi.
    tamam dedim ama zütün atarisinin tek koldu. ve kendisi oynayıp duruyodu.
    o yandığı zaman kazayla oluyodu, ben engel oluyodum ama ben yandığım zaman yandın olum sıra bende diye alıyodu.

    oyundan da bi zevk alamamıştım yani. anahtarım olsa eve geçicektim ya da biraz vakit geçse de öğlen olsa hemen aşağı inecektim ama melahat teyze bırakmaz ki o vakitte.
    ben de taylan a uykunun faydalarından bahsetmeyi denedim. ufak boylusun sen nasıl uzayacaksın hem şişe dibi gibi gözlüğün var televizyona fazla bakarsan kör olursun hiç bişey izleyemezsin dedim. dedim dedim dinletemedim, dinle ne oldu şimdi?
    kapattı atariyi züt, televizyonu da kapattı ama yatmaya gitmedi. uyuması kısmını yememişti ama kör olmak korkutmuştu herhalde.
    ···
  7. 57.
    0
    özet: beyaz kadın ticareti
    ···
  8. 58.
    0
    çabuk yaz bin sabaha kadar burdayım sonra gibtirolup gidip yatarım
    ···
  9. 59.
    +2
    kısacası atariden olmuştum ama en azından bu salağın benim rahatça geçebileceğim yerlerde yanıp yanıp tam ben kolu alcakken yanlışlıkla oldu diyerek yeniden başlamasının hevesimi kırmasından kurtulmuştum.
    ama bir sorun daha vardı. bu küçük beyinsizle aynı odadaydım ve ister istemez konuşacaktık.
    malın bana anlattığı şeyleri diyalog halinde yazıyorum gençler.

    taylan- senin annenle baban gibişiyo mu lan?
    metalik- ne bileyim lan, küfürlü konuşmasana. seninkiler? (burda ufaktan merak da etmiştim beyler yalan olmasın)
    taylan- evet. anahtar deliğinden izliyorum lan ben.
    metalik- yuf lan. sallama. yalancı.
    taylan-vallaha lan. yemin ederim bak. babam anneme reçel sürüp yalıyo.
    metalik- yalan söyleme lan. reçel kahvaltıda yenir. (burda hakkaten bunu demiştim lan, vizyobnsuzluk varmış küçükken bende)
    taylan- olum bak ekmek kuran nimet çarpsın ki doğru söylüyorum lan. al bak ayaklarım da yerde ellerim de önünde.(tek ayağını yerden kaldırırsa ya da işaret ve orta parmağını çapraşık tutarsa edilen yeminler geçersiz sayılır gibi bi şey vardı eskiden)

    muhabbet böyle reçelin türüyle, arada balla filan devam etti gençler. benim aklım durmuştu o sıralarda. hayal bile edemiyordum. zaten o günden sonra taylanla çok görüşmeyecektim. anca oyunda adam ekgibliğinden birlikte oynuyoduk o kadardı tüm arkadaşlığımız. o yüzden dinledim filan ama pek de kendimden ailemden filan bahsetmedim.

    zaten o sıralar kafamı bunlara yoramazdım. babamı merak ediyordum, bi yandan da taylan binine uyuz oluyodum tabii.
    babası okula gidiyo, annesi evde filan.. koruyacağı kimse yok.

    benim babam gider nereye gittiğini bilmezdim. bi yerler söylerlerdi ama nereden bileyim. zaten yalan söylüyorlarmış.
    odun almaya giden adam 2 ay eve dönmez mi lan?!
    dönmüyodu işte, geldiğinde odun da olmuyodu yanında.
    ···
  10. 60.
    0
    upupupuup
    ···
  11. 61.
    0
    reserved
    ···
  12. 62.
    0
    panpa gözümden değil gibimden ve zütümden uyku akana kadar burdayım yeterki hızlı yaz
    ···
  13. 63.
    0
    yaz dayı yaz F5 yapmaktan parmğım uyuştu amk hızlı yaz
    ···
  14. 64.
    +1
    ben artık geceleri ayakta gündüzleri yatakta oluyodum. bakıcımın işi kolaylaşmıştı.
    o da evde oyalanmak için tv izliyordu. o dönemler meşhur bi dizi vardı da ben izlemediğim için adını hatırlayamıyorum, onu izliyordu. pembe dizi olduğunu biliyorum ama.

    bazen gündüzleri de uyuyamıyordum. korkunun verdiği bir enerjiyle uyanık kalıyodum herhalde.
    songül abla bizim evdekendi evinde yapamadığı ne varsa yapıyodu. rahatça banyosunu yapıyodu mesela. evinden külto getirip bizde yıkandıktan sonra ıslak külodunu değiştirdiğini bilirim ben. saçlarını kuruturken de saç kurutma makinasını yakmıştı. annem ne oldu buna diye sorduğunda utana utana saçlarımı yıkadım kuruturken bi anda patladı demişti. ağlayacaktı nerdeyse abla paramdan kesme babam beni öldürür diye. annem anlayışlı kadın, oraların ne halde olduğunu da biliyo olduğundan olsa gerek, pek bir şey dememişti songüle parasını da kesmemişti.

    aradan günler geçti..
    haftasonu, sabahın bir vakti kapıdan takır tıkır sesler gelince annem yatak odasına koştu silahı almaya ben de annemin peşinden.. sokak kapısı açıldığında "alooo, evde misiniz, uyuyo musunuz" diye seslendi babam.
    evde olduğumuzu bilmediğinden değil, başka yerde olamazdık zaten. telaş yapmamızı istemediğinden seslenmişti.

    babam her geldiğinde sakalları upuzun oluyordu.
    feci terlemiş üstü başı da temizlenmiş de olsa çamurluydu.
    akşama kadar sokakta oynamış çocuk gibi diyeyim siz ordan çıkarım yapın.
    annem sarıldı öptü, ben de koştum sarıldım babama. ama fazla sürmedi annem hadi dedi, çıkar üstünü başını.
    dolaptan babama giyecek kıyafet getirdi, üstünü değiştirtip doğğru berbere yolladı babamı. o saç sakalla eve girme diyerek.

    sonra balkondan biraz kar aldı demir leğene koydu altını yaktı. kaynayınca da babamın üstünden çıakrdıklarını içine atıp kaynar suda tuttu. bit pire falan gelmesin eve diye.

    yalnız babam her gidişinde daha değişik geliyordu eve.
    teni kararmaya başlamıştı iyice, konuşması değişmiş, saçı sakalı tırnakları uzamış halde..
    bana sarılmadan hemen önce gözlerindeki bakışı görseydiniz, korkardınız gençler. sarılmaya korkardınız, ses çıkarmaktan ölesiye çekinirdiniz. o kadar katı bakış ve korku verici bir göz olamazdı kimsede. sarılana kadar...
    yarım saat- bir saat sonra konuşmasındaki keskinlik yumuşamaya başlar, aile içinde olduğumun sıcaklığını bana hissettirirdi.

    babam varken hiç korkmazdım ben gençler.
    annemi nasıl koruyacağım diye düşünmezdim.

    hayatımın en huzurlu anları da zaten o yıllarda, babamın evde olduğu vakitlerdi..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    0
    çok meraklandım amk yaz amk yazzz
    ···
  16. 66.
    +1
    devam et panpa dinliyoz... biyandanda kenan evreni dinliyom amk yaşıyomuş gibi oldum bi değişik duygu içindeyim
    ···
  17. 67.
    +1
    tabii en manyakça vakitleri de olduğunu babamların farketmesinden yıllar sonra farkettim.

    siz koltuğun altındaki el bombasının ne olduğunu merak edip iğne sokmaya çalıştınız mı hiç gençler?
    babanızın getirmenizi istediği toplamı neredeyse kendi ağırlığınız olan dolu silahlarıı -emniyeti açıkmış tabii- taşımaya çalışıp yere düşürdünüz mü?

    yine de bunların riskini bilmiyordum. huzurlu ve mutluydum. güvendeydim tamamen.
    babam en azından 1 ay daha bizimle kalıcaktı. burcunun babası nasıl komutansa benim babam da komutandı. burcunun babası komutan amcaydı, benim babam, aslan baba. arada öyle de bir fark vardı. kar yeni başlamıştı. o zamanlar. biz de mahallecek (3-5 apartmada oturan ailelerin bir de asker lojmanındaki asker çocukalrından bazıları) savaş oyunu oynuyorduk.

    silahımız da oktu. bayağı bildiğin ok.
    şimdi çocukların okundan ne olur demeyin gençler.
    babam geldiğinde okçuluk oynarken kullandığım oku ona yaptırdım. sonra oyunu bırakıp herkes sıraya girip babamdan ok istemişti.
    çünkü benim oklarım uzağa gidiyor düşmanı vuruyordu ama düşmanın oku bizim karargahımıza yaklaşamıyodu bile.
    onlar da sinirlenip ya çubuğu elleriyle fırlatıyor ya da ellerinde çubukla üstümüze koşuyordu. sırf oyun bozulmasın diye babamdan onlara da ok yapmasını istedim yani.

    okunu yaptıran herkes babamın önünde esas duruşa geçip sağol komutanım diye selam duruyor sonra karargaha koşuyordu.
    iki büyük ağaç bir kaç tane de orta büyüklükte ağaç vardı.
    karargahlar iki ağaç ileri mevkide siper aldığımız yerler de o küçük ağaçlardı.
    o savaşlarda hep kazanmamız bana büyük mutluluktu. babamın yaptığı ok vardı lan elimde, boru mu?
    hem ben ilerde süper bi komutan olabilirdim..

    kar biraz daha artınca bizim oyunlarımız da değişti tabii gençler.
    muş merkez dediğin o zamanlar bir sokaktan ibaretti. ankarayı bilenler varsa eğer, konur 2 sokak kadar dükkan yoktu o tek sokakta ama ne ararsan ordaydı. kırtasiye, bakkal, cami, noter, karakol... bir de şimdi adını hatırlayamadığım bir radyo vardı orada.

    biz de sırayla o radyoya girer, oradaki abladan şarkılar isterdik. o vakitler türkçe pop oraya ulaşmamıştı gençler.
    ibrahim tatlıses vardı orada. ahmet kaya vardı.
    saza niye gelmedin, haydi söyle filan çok meşhurdu o yıllar. onları çaldırırdık. daha doğrusu çalmalarını isterdik.
    abla her seferinde tamam not aldım deyip yollardı.
    ne zaman çalıcak peki sorusuna gece 12 den sonra diye cevap verirdi.

    iyi de gece 12 den sonra ben hariç herkes uyuyodu ve ben de o vakitte radyoyu açamazdım ki..
    yani hep istek yaptık. ama hiç dinleyemedik. yine de bu bizim için oyun haline gelmişti.

    şarkıyı da tüm sevdiklerimize gönderiyoduk.

    şimdi düşünüyorum da ulan kim var tüm sevdiklerine gönderiyosun?
    sanki radyoyu o vakitte dinleyen biri olucak.
    gönderdiğin şarkı da saza niye gelmedin filan..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    0
    not: cane cane şarkısını ibrahim tatlıses anonim diye yazmıştır, popüler olmuştur ama daha sonra şiwan perwer "ibo kroluk ediyor. benim şarkımı tükçeye çevirip kendisininmiş gibi kullanıyor" demiştir.
    bu da aklımda kalanlardan bir tanesi.
    ···
  19. 69.
    0
    tüü çocuk bakıcısına bak
    ···
  20. 70.
    0
    ap ap ap ap ap
    ···