+15
dostum, ilk kez ölümü düşündüğümde 17 yaşındaydım. neredeyse bomboş olan bir otobüsün en arka koltuğunda oturuyordum. o an 'ya burada ben olmasaydım, ne değişirdi?' diye düşünmüştüm. ya bundan çok zaman evvel ölmüş olsaydım ve yahut hiç var olmamış olsaydım?
o günü biraz anlatayım sana, hatırlayacaksındır eminim. evimin yanından geçiyordu otobüs, inmek istemedim. kızılay'a kadar bir an bile duraksamadan yolu izledim ve ya ben burada olmasaydım, ne değişirdi diye sordum kendime.
inince kocatepe'ye, izbe kitap kafemize oturup seni aradım. geleceğini söylemiştin. havanın kararmasına daha çok vardı, geldiğinde güneş çoktan batmıştı. yine de şikayetçi değildim. oturup kafe kapanana kadar lafladık. ne kadar haz aldığımı anlatamam o sohbetlerden. tanrı'ya da böyle bir muhabbet sırasında küsmüştük beraber. dostum, ne çok vakit geçirdik mithatpaşa'nın tinerci parklarında.
dostum desem de yanlış anlama beni, dost olarak görmüyorum tabi ki seni. yine de beraber düştük tak kuyularına, istemesek de aynı kokarız artık.
iyice geç olmuştu vakit, kurtuluş parkı'nda içmeye dalmıştık. biraz da esrar vardı yanıma, cilayı sona saklamıştık. karşımızda bir çift vardı, belliydi çok aşıklardı. sevişmeye koyulmuşlardı o vakitte tenhada. kalmadı artık onlardan, toplumsal ahlakın son kurbanı oldular ne yazık.
o gece sevdiğim bir kızdan konuşmuştuk hatırladın mı? hatırladın mı diyorum ama yanlış anlama, ben hatırlamıyorum bunları. küçük bir kağıda not etmiştim hepsini, belki bir gün aramız açılır da sorarsın diye. adın bile oraya bakınca aklıma geldi inanır mısın? inanma.
bir kız vardı, komşumuzdu. hiç sevilip sarılmamıştı farkındaydık. benden hoşlandığını söylerdi mahalleli. hoşlanmak neyse tabi. artık böyle seviyormuş insanlar demiştim sana. hoşlanıyorlarmış birbirinden. gülmüştün sen de. kaç dişinin göründüğünü bile hatırlıyorum. yani, o küçük kağıtta yazıyor, yanlış anlama. dedim ya ismini bile unuttum yoksa.
başka kız mı yok demiştin sen de. o gün diyemedim ama artık gönlüm rahat, söylüyorum; aptaldın biraz. kendimi aşağılamaktan yoruldum bugünlerde. açıkça söylüyorum artık, senden de diğerlerinden de fazla çalışırdı kafam. oğlum hayatına bir baksana, izlerimle dolu. çok şeyi ben öğrettim sana. yalnızca sana da değil tabi ki, hayatıma giren birçok insana.
evet, pek güzel sayılmazdı o. o güne kadar sevip saranı da olmamıştı, apaçık. ama ben vardım artık, yani görünen buydu. bir gün öğrendi tabi sevdiğimi -ki bilirsin söylemek adetim değildir-. uzun zaman da bekledi kızcağız, belki söylerim bir şey diye.
basketbol maçı yapardık mahalleler arası. tam da evinin karşısındaydı saha. bir kere bile camda olmadığını hatırlamıyorum. ben beklemedim mi sanki?
en önde otururdu sınıfta, yanından geçerken görürdüm, defterine adımı yazar dururdu boş zamanlarında.
tabi sonsuza kadar sürmedi bu. nice isimler gördüm o defterde. hiçbiri karşılık da vermedi aşkına ama ya verselerdi ne olurdu?
eski dostum, kimseye bağlanma defterini doldurmadan. aceleye gelmez hiçbir sevda, defterde yalnızca senin isminin olacağına emin olduğun güne kadar bekle.
eh tanıyorum biraz seni, diyeceksin ki kimse sabretmez yıllarca, harcama sevgini bu yollarda. eski dostum, dostuma bile artık 'eski' diyecek kadar terk edildim zaten, bundan sonra pek de koymaz bana.
kurtuluş parkı'ndan kalkıp güvenpark'a geçmiştik, saat on bire doğru. ilk kez sokakta sabahladığımız yer oldu orası. yanımıza yaşlı bir polis gelmişti, bir dal sigara isteyip hal hatrımızı sormuştu. bir sigara bile hal hatır sordurabiliyorsa, senin bu gereksiz ortaya çıkışına çok da fazla değer vermemeliyim belli ki. hayırdır, sigaran mı bitti? orada bana 'bir gün çok zengin olacaksın, o zaman kesin unutursun bizi' demiştin şakayla karışık, hatırladın mı? zengin mi oldun dostum, bu unutuş nedendi?
yine de minnettarım 'nasılsın' soruna. ama sanıyorum tüm bu yazdıklarımla cevap veremeyeceğim sana. son noktayı koyduktan sonra hepsini silip sadece şunu yollayacağım cevap olarak;
'iyiyim, sen nasılsın?'
Tümünü Göster