erzurum da iftar oncesi sigara icen kadina dayak

Ben şimdiye kadar oruçla nefsini terbiye eden müslüman pek görmedim... Tek tük... Genellikle şöyle yaşanır ramazan ülkemizde:

1. Sahura kalkılır, komşuların ışıkları kontrol edilir, ışığı yanmayanların nasıl dinsiz ve günahkâr olduğuna dair sohbet edilir... Bu dedikodu ile, gayet msülüman ve doğru yolda hissedilir... (Memleketimden fitne manzarası 1.)

2. Sabah işe gidilir, iş yerinde oruç tutmayanlar hakkında, tutanlar tarafından gıybet tavan yapar, tutmayan gelirse, yüzüne gülünür ve ermiş insan maskeleri takılır, "dinde zorlama yoktur" denir... (Bu söylediğim manzara, iş yerlerinde bir çok tutmayanın mevcut olduğu yerlerde geçerlidir... Daha batıda... Örneğin Konya'da hiç bir iş yerinde orucu kimse yiyemez açıktan... Yiyen olursa doğrudan vebalı muamelesi yapılır... )

3. Öğleden sonra bir ara, mutlaka yemek muhabbeti yapılır, ki bir çok evde, çoğu çöpe gidecek miktarda yemek pişmektedir... insanların gözü açsa, midesi doymaz çünkü... Neden bir çok müslümanın gül gibi karısı varken gözü dışarda sanıyorsunuz?

Oruç tutanlar da kendi arasında bir çok bmlüme ayrılır, örneğin sahura kalkmadan oruç tutanlar, ortamdan uzaklaşır uzaklaşmaz, sahuru idrak edenlerce çekiştirilir, sahurun sevabından vs, bahsedilir...

Sonra, oruç tutup teravih kılanlar, kılmayanları aşağılayacak şekilde bir sıhbet çevirir...

Teravih kılıp beş vakit namaz kılmayanların ortamdan gitmesi beklenir, ki bir dedikodu daha döne...

4. Gerekli gereksiz, her yerde, oruç olduğunuz önemli vurgulanır, facebook'tan, doktor muayenesine kadar... (Ki ne kadar iyi işnsan olduğunuz anlaşılır şıp diye... )

5. Akşamüzeri, evlerin çoğunda, açlıktan sinirlenen babanın hışmına uğrar herkes... Çocuklar bu konuda en şanssız olanlardır çünkü onlar, babadan fırça yiyen anneden ayrıca fırça ya da dayak yemek zorunda kalırlar... ( Bu manzara hemen her evde yaşanmaktadır, ki hakikaten nefs mücadelesinin zortladığı en hazin manzara bence budur... )

6. iftar olur... Mandaların kendinden şüpheye düşeceği şekilde yenir içilir... "Ayyy ne çok yedim... " şikâyetleriyle sofra toplanır... ilk sigarasını yakıp mutlu olan ebeveynler, nefsini terbiye etmenin verdiği cennetten bir yer kapma ihtimali ve huzurla(!) az evvel hırpaladığı çocuğuna şefkatle davranır... ( Bu da hemen her evdeki bir klişsedir... )

7. Normalde hiç namaz kılmayan erkeklerin de teravih namazını eda etmesiyle, yerine göre, aile gezmeleri yapılır, oruç tutmayanlar hakkında tekrar bir dedikodu kazanı kaynar... Çayın yanında börek vs yenilir, aslında, iftar sahur arası durmadan yenilir içilir...

Müslüman olmanın derin hazzıyla göbek kaşınır, uykuya dalınır...

Ki ben bu kısmı pek anlayamamışımdır...

Bu insanlar hiç uyanmadığından...

Halen yürülükte olan 5237 sayılı T.Ceza Kanunu'nun insanlığa karşı suçları düzenleyen 77. maddesi şöyledir:

insanlığa karşı suçlar (YÜR. TAR.: 01.06.2005)

MADDE 77 - (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:

a) Kasten öldürme.

B Kasten yaralama.

c) işkence, eziyet veya köleleştirme.

d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.

e) Bilimsel deneylere tabi kılma.

f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.

g) Zorla hamile bırakma.

h) Zorla fuhşa sevketme.

(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (B bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır. (AĞIR CEZA MAHK.)

(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Madde metnindeki "bir plan doğrultusunda" ibaresi maddenin uygulanmamasına bahane olmaktadır. Oysa ne kadar güzel bir madde değil mi? Keşke insan hakları derneği gibi bir dernek dosyaya müdahil olabilse ve saldırganlar hakkında insanlığa karşı işlenen suçları düzenleyen yukarıdaki maddenin ve güvenlik tedbirinin (tutuklama) uygulanmasını talep edebilse. işlenen suç insanlığa karşı işlenmiştir. Büyük insanlığın kalbinde derin yaralar açmıştır. Malesef saldırganları derhal serbest bırakan savcı (zihniyet) da suçu müeyyidesiz bırakmakla bu insanlık suçunun yeniden yeniden işlenmesi için yol vermekte suça ortak olmaktadır.

içlerindeki saldırganlığa bakın sarhoş gibiler. Saldırganlıklarının bahanesi de toplumu arkalarına almalarını sağlıyor. Zaten her zamanki korkaklıkları her zaman arkalarını kollarlar, her zaman savunmasız kişilere saldırırlar. işte bunlar faşizmin ayak sesleridir. Ötekine hükmedebilmek için Kimi zaman ulusalcılığı (milliyetçiliği), kimi zaman dinsel inançları kendisine maske edecektir.

Ne yapmalıyız,, önce düşünmeli ve bu düşüncemizi paylaşmalıyız birbirimizle, sonra,, çok zor,, atacağımız her adım provakasyona açık olacaktır. peki içimizi acıtan bu faşist yobazlara karşı ne yapmalıyız.. ne yapmalıyız,, ve nasıl,,

"açık saçıklara tecavüz edin" diyen ilahiyat profesörünün maaşını biz ödüyoruz. ona karşı da hiç bir şey yapamadık bir iki köşe yazarının eleştirisi dışında. Aslında sözleri insanlığa karşı suç değil mi. Tepemizdeki bu ruhban yılanına da bişey yapamadık,, ne yapmalıyız,, oğullarımızı sünnet ettiren, her yere inşa ettikleri tapınaklar ile hayatımıza tecavüz eden,, oruç tutturan, namaz kıldırtan, hacca gittirten, el öptüren, bu yoz, yozlaşmış, yobazite, bu yobazite,, ne yapmalı, arkadaşlar, arkadaşlarım, ne yapmalı, gerçekten ne yapmalı, ağlayasım geliyor,, Hrant geliyor gözlerimin önüne, çocuklar geliyor, her şey birbirine geçiyor, kuran kursları, din dersleri, imamlar, zorunlu askerlik, andımız, öğretmen dayağı, baba dayağı, kurban bayramı, sürü, sürü ,,, bişey yapmalı