1. 26.
    0
    Basit yazma tekniği ve sade üslubuyla 20. yüzyıl kurgu romancılığını etkilemiştir. Nobel ve Pulitzer Ödülü sahibi yazarın çoğu eseri, bugün Amerikan edebiyatının başyapıtlarından kabul edilir. Realist bir yazar (tavsiye ederim mutlaka bir eserini okuyun)

    Yaşlı Adam ve Deniz
    Çanlar Kimin için Çalıyor
    Afrika'nın Yeşil Tepeleri
    Irmaktan Öteye Ağaçların içine
    Kadınsız Erkekler
    Akıntı Adaları
    Tehlikeli Yaz
    Silahlara Veda
    Güneş de Doğar
    Kilimanjaro'nun Karları
    Kazanana Ödül Yok
    Ya Hep Ya Hiç
    Paris Bir Şenliktir
    Yazma Üzerine
    Öğleden Sonra Ölüm
    Varlık Yokluk
    Askerin Dönüşü
    Beyaz Filden Tepeler
    ···
  2. 27.
    0
    çanlar kimin için çalıyor u okuduydum, iyidir iyi.
    ···
  3. 28.
    0
    '... Acıyla birlikte o dehşet hissi de kaybolmuştu. Adamın şimdi bütün hissettiği müthiş bir yorgunluk ve bunun her şeyin sonu olmasının uyandırdığı öfkeydi. Artık yaklaşmakta olan şeye karşı pek az bir merak duyuyordu. Yıllarca bu kafasında sabit bir fikir halinde kalmıştı. Ama şimdi bunun kendi başına hiçbir önemi yoktu...

    ... bu düşünce çabucak sardı kafasını. Ama rüzgar ya da suyun hızıyla değil. Bu daha çok birdenbire beliren kötü kokulu bir boşluğa bezniyordu. işin garibi sırtlan bu boşluğun kenarında çevik hareketlerle geçiyordu

    ... ölüm şimdi üzerine gelmişti. Ama artık bir biçimi yoktu. Sadece boşluğu kaplıyordu... '

    böyle güzel şeyler yazmış adamdır
    ···
  4. 29.
    0
    @43 herif hala yiğitliğe tak sürdürmeme çabasında. amsalak.
    ···
  5. 30.
    0
    ... Burası şirin bir kahveydi. Temiz ve sevimliydi, kuruması için eski sıcak anorakımı paltoluğa asıp yıpranmış ve yağmurdan bozulmuş keçe şapkamı peykenin üstündeki rafa koyduktan sonra bir sütlü kahve ısmarladım. Garson kahveyi getirdikten sonra paltonun cebinden defterle kalemi çıkararak yazmaya başladım. Michigan dolaylarını yazıyordum. Burada hava nasıl sert, soğuk ve fırtınalıysa öykü de öyleydi. Sonbaharın sona erişini çocukluğumda, gençliğimde ve delikanlılığımda da görmüştüm ama insan nedense bu bitişi ancak belli bir ortamdayken anlatabiliyor. Öykünün kahramanları içiyordu, bu beni de susatmıştı; bir rom ısmarladım. Böyle soğuk bir günde tadına doyum olmuyordu. Kendimi çok iyi hissediyordum; nefis rom bütün bedenimle olduğu kadar ruhuma da vermiş olduğu sıcaklığı hissederek yazmayı sürdürdüm.

    Bir kız kahveye girerek tek başına pencerenin yanındaki masaya oturdu. Güzeldi. Yağmurla tazelenmiş yüzü yeni basılmış madeni paralar gibi tertemiz ve pürüzsüzdü., saçları kapkaraydı ve kesin çizgilerle yanağı boyunca köşegenlemesine kesilmişti.

    Kızı görünce çarpıldım ve coşkuya kapıldım. Ona bu öyküde ya da bir başkasında yer vermeyi çok istiyordum, gelgelelim sokağı ve kapıyı görebilecek şekilde oturmasından birini beklediği belliydi. Yazmayı sürdürdüm.

    Öykü sanki kendiliğinden yazılıyordu. Ben ona yetişmekte sıkıntı çekmekteydim. Başımı her kaldırışımda ya da talaşları içkimin altındaki tabağın içine doğru kıvıran kalemtıraşla kalemimi her açışımda kıza bakıyordum.

    Seni ben gördüm güzelim, artık benimsin sen. Beni bekliyormuşsun ya da seni bir daha göremezmişim, dert değil: şimdi benimsin ya! diye geçirdim içimden.. Sen benimsin, Paris de benim. Ben de bu defterle kaleme aittim.

    Sonra yeniden öyküye döndüm ve öylesine daldım ki kendimi yitirmişim. Artık ben yazıyordum öyküyü; o kendini değil; başımı kaldırıp bakmıyor zamanı ve nerede olduğumu merak etmiyordum. Rom da ısmarlamaz olmuştum. Üzerinde hiç kafa patlatmadığım halde bu rom bezdirmişti beni. Sonunda öykü bitti ve yorgunluğumu o zaman anladım. Son paragrafı okuyup bitirince başımı kaldırıp kızı aradım ama kız gitmişti. iyi biriyle çıkmıştır, diye geçirdim içimden, ama üzülmekten de kendimi alamadım.

    Defteri kapatıp iç cebime koyduktan sonra garsondan bir düzine istiridyeyle burada bulunan beyaz şaraptan yarım sürahi getirmesini istedim. Bir öyküyü bitirince hep bomboş hissederim kendimi. Yarı mutlu, yarı mutsuz, sanki sevişmişim gibi...


    nasıl lan papa. iyi yazıyo değil mi. şimdiki sürtük yazarlar gibi değil.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    paris bir şenliktir panpa. ha ayrıca midnight in paris. seviye düşürülüyor am züt meme meme züt am.
    ···
  7. 32.
    0
    ben silahlara vedasını okudum sadece sonu kötü bitti amk
    ···
  8. 33.
    0
    çok feyzli bir yazar abimiz.
    ···
  9. 34.
    0
    gib gibi amk okunmaz
    ···
  10. 35.
    0
    ilginç adamdır kendisi. tıpkı babası gibi tüfekle intihar edip öldürmüştür kendini
    ···
  11. 36.
    0
    Okumayanları burada dövüyoruz:
    http://tgvyss.mybrute.com/
    ···
  12. 37.
    0
    hills like white elephants'dan kimse bahsetmemiş lan. okuyun bunu da görün ebenizi.
    ···
  13. 38.
    0
    adam huur çocuğunun biriydi ama iyiydi lan. yaşasa burda yazardı. allah taksiratını affetsin.
    ···
  14. 39.
    0
    bu herifi annesi küçükken kız gibi giydirirmiş. kendisinin maço tavırlarının nedeni bu inkar etmedir. fakat niçe nin "baba da saklı kalan oğulda açığa çıkar" sözü bir kez daha haklılığını göstermiştir. oğlu gregory kadın olup gloria ismini almıştır.
    ···
  15. 40.
    0
    çok reyiz bi adamdır.

    the iceberg theory giber.

    bukowskiye de idol olmuştur.
    ···
  16. 41.
    0
    @46 eyvallah panpa. güldüm ayrıca. elbette am züt meme.
    ···
  17. 42.
    0
    @22 adam haklı beyler
    ···
  18. 43.
    0
    sadece for whom the bell tolls'u okudum; şimdi sun also rises'ı okumayı düşünüyorum.

    Yalnız savaş romanı demiş de; full ciks lan, bu eleman ile maria başbaşa geldiler mi yazar başlıyo betimleme yardırmaya; betimlemeleri baya ağırmış, bir anı sırf 1-2 sayfada anlattığı oluyor.

    Ama güzel gerçekten, okunması gereken eserlerden.
    ···
  19. 44.
    0
    silahlara veda iyidir
    ···
  20. 45.
    0
    nobrain'de ortadaki dede

    http://www.nobrain.dk
    ···