+2
mutlu olanların çoktan uyuduğu bir saatte,bir kaç ay öncesi geldi aklıma. beraber kutladığımız bir doğum günüydü. onun doğum günü. hüviyetim yaşıma 27 der, aman ha..bana sormayın. yüksekten atarım. zira belim biraz bükük. biraz yorgun, biraz bitkinim. anamla, babam görücü usulü evlenmişler.84'ün sonbaharında. anam trakyalı, babam karadenizli. tanışmalar olduğu vakit helalinden bir yüzük alınmış. ince alyanslardan. nişan mahiyetinde takılmış. deli bir enişte var bir de sülale de.anamın köyünün, giriş tabelasında iki şarjör yenilemiş. şair ne demiş, doğduk,büyüdük, ölüyoruz... büyüdük,ha tabi çok ta büyümedik. hüviyet o sıralar 14-15 der yaşıma. bana sormayın... o zamanları pek hatırlamam. yazları çalışırdım. hatta anam 'sen erken emekli oldun oğul' der.ilk kazandığı parayı herkes hatırlar değil mi..ben de hiç unutmadım.o zaman daha mertti, market etiketleri. şimdi ki gibi 19.99 ya da 19.90 değil. 19.750.000'indi.on dokuz milyon yedi yüz elli bin. kaldı geriye 250.000. nam-ı değmez 25 kuruş.bir mücevherat kutusu almıştım anama.
şimdi sormazlar mı adama.bre kancık doğum günü diyordun. 27 yılın özetini çıkardın.
babamın 27 yıl önce anama taktığı alyans yüzüğe,250.000 lirayı role edip, müzikli mücevherat kutusunun içine koydum.bir de not yazdım özenle kesilmiş bir a4 kağıdına. küçük bir hikaye mahiyetinde... ha burada yazdıklarımın bir özeti ile.o malum doğum günü hediyesi oydu.ne de olsam, karım yapacağım, kızdı. evliliği kafaya koymuşum. ha bu diyorum.
sonra ayrıldık.
ve 5 ay sonra bir şiir yazdım.
ben en son bu şiiri yazdığım gece ağlamıştım.
Yazmaya çalışıyor olmaktan nefret ederim.
Kaçıncı kez geçiyorum,
Şu beyaz sayfanın karşısına,
Kaç kez daha geçeceğim kim bilir.
Ben bilmiyorum,
Ben hiçbir şeyi bilmiyorum.
işin garip yani,
Bildiklerimi de unutmak istiyorum.
Eski yamalı asfalt yollarımızı,
Arnavut kaldırım yokuşlarımızı,
Sessiz kalabalıklarımızı,
Neşeli kahkahalarımızı,
Başımıza ne geleceğinden habersiz…
Kahkahalarımızı.
Özlemini duyduğum her şeyden
Daha da uzaklaşıyorum, geçen her günde.
Her geçen gün ufuk çizgisinde
Daha da belirsiz bir hal alıyor,
Sıcaktan buğulanmış fotoğraf.
Yanlış anlaşılmak istemem,
Çocukluğa ya da eskilere,
Eskiliğe duyulan bir özlem değil bu.
Bu özlemin ne olduğu,
Nereden doğduğu da belli değil zira.
Bu özlem bir değişik. Hayal gibi.
Hayal edemediğin bir şeyin hayali gibi.
Gerçek bir hayal gibi.
içtenlikle kimi zaman ve bir o kadar da
Fütursuzca, öylesine, pat diye.
Her gece yatağına girmeden hayal ettiğin
Bigibletin ta kendisi bu özlem.
Hiçbir zaman sahip olamadığın o bigiblet.
Ama her anında seninle olan bigiblet.
Senin o kareye yerleştirdiğin ‘var olmayan’ bigiblet.
Her seferinde başka bir renkte, bazen kontra pedal.
Bazen zinciri atar,
Nasıl tamir edeceğini planlarsın hayalinde,
Hayalinde atan zinciri.
Parmağında ki garip bir izi,
O zinciri tamir ettiğin güne yorarsın, sorana.
O küçük, garip izi görebilene.
Ve farkında değilsindir henüz.
Başka bir renkte, başka bir siluette,
En büyük tutkun olacak ruh,
Nefes almaktadır tam o anda karşında.
Tam ‘bitti’ derken,
Henüz başlamıştır hayallerin tekrar.
Daha diri, daha gerçek hayaller.
Gerçek gibi hayaller.
Gerçekten var olan bir şeyin hayali gibi.
Sadece hayal değildir, tam karşında durmaktadır üstelik.
Onun hayali olan kısmı başkadır, özgündür, tuhaftır.
Bir değişiktir, arada bir gerçek yüzünü gösteren hayali.
Senin ‘hayal’ deyip geçtiğin yeri.
Duymak istediğini, duyamadığın her gün,
Duydukların sağır edecektir seni.
Üzüntüyle doğru orantılı beklentilerini,
Beklerken yığılacaksın, oturduğunu düşündüğün tahtına.
Uyuya kalacaksın çoğu zaman tam orada.
Yolun yanlış tarafında olduğunu fark edemiyorsun,
O boş gözler bağlı zira.
Sen benim görmek istediklerim de
Göremediklerim oldun.
Sen benim duymak istediklerim de
Duyamadığım oldun.
Bilmek istediklerim de,
Hakkında hiçbir fikrimin olmadığı anlamsız hayal oldun.
Sen ardı arkası kesilmeyen bir günah oldun,
Karşılığını beklemediğim sevap olmak varken.
Sen hiç var olmadın, hep olduğun yerlerde.
Her zaman oturduğun sandalye de.
Sen hiç öpmedin gerçekten.
Dokunmadın bile, benim dokunduğum gibi.
Hayal gibi. Gerçek bir hayal gibi.
Var olan bir şeyin hayali gibi.
Bigiblet gibi. Bazen kontra pedal.
Bazen farklı bir renkte, desende.
Sen,
Var olduğun hiçbir yerde olmayı dahi hak etmedin ki aslında.
Çünkü yazılandan çok gördüklerin bir şey ifade etmeli.
Etmedi.
Çünkü yazılanlardan vazgeçemedin,
Sen bakmak istediğine bakmayı yeğledin,
Gösterdiklerim,
Göstermeye yeltendiklerim yerine.
Ne yazılan anlatmaya yeter konuyu,
Ne de konu sadece yazılmakla yetinir.
Başka bir çöp,
Başka bir çöplükte,
Daha yırtılmış,
Daha yıpranmış bir başka kelimeler …
Sen benim en tatlı, en şirin, en beyaz, en güzel hüsranımsın.
Tümünü Göster