1. 24.
    0
    gülü solana seni gibene kadar seveceğim
    ···
  2. 23.
    0
    eyvallah genşner
    ···
  3. 22.
    0
    @6 okudum sukeyle
    ···
  4. 21.
    0
    @29 hemen tartışabilirim.
    ···
  5. 20.
    0
    yalan.
    ···
  6. 19.
    0
    @6 ekşici detected.
    @1 sonuna kadar haklı her türlü tartışırız aksini iddaa edenle.
    ···
  7. 18.
    0
    @6 okudum. bastım şukuyu.
    ···
  8. 17.
    0
    @23 he dıbına koyam he kaç kere erkek olup sevdin lan huur
    ···
  9. 16.
    0
    Erkekler sonsuza dek surecekmis gibi yasarlar kadinlarda surekli bitecegini bilerek yasarlar olay bundan ibarettir ondan dolayi biz daha cok seviyoruz. Ondan dolayi hastanede hic sinirlenip duvari yumruklayan hatun goremezsin ama bir dolu erkek gorebilirsin. Kadin mantigiyla cocuguna baba arama ic gudusuyle hareket ediyor genelde.
    ···
  10. 15.
    0
    aslında bence erkekler anlık seviyor panpam. bi zaman diliminde seviyor. belki cinsel bi arzu belki heves ama o her neyse çabuk bitiyor
    ···
  11. 14.
    0
    @6 tam yerıne parmak attın helal olsun şuku
    ···
  12. 13.
    0
    @6 okudum süper tespit bravo kardeşim şukular şelale
    ···
  13. 12.
    0
    @6 boşaltmış
    ···
  14. 11.
    0
    @6 başlığı başlamadan sonuca ulaştırmış helal olsun şuku panpama
    ···
  15. 10.
    0
    @16 korktum amk :(
    ···
  16. 9.
    0
    bana bak amlı erkekler çok seviyor terk ediyorusuz ama unuttugunuz birşey var
    eğer terk edilen erkek size tekrar dönmek istiyorsa ya intikam almak içindir ya da intikamın son iki harfi içindir ... zütünüzü denk alın giber atarım sonra aşk acısı değil züt acısı çekersiniz
    ···
  17. 8.
    0
    @6 özet geç bin
    ···
  18. 7.
    0
    azdım azdım bu mesajı sana yazdım
    ···
  19. 6.
    0
    @1 amlı beyler
    ···
  20. 5.
    0
    cem şancı

    geçen gün yalıkavak çarşısında yürüyordum.
    bahçedeki meşalelerin ve gaz yağı lambasının fitili bitmiş, bu meretlere fitil arıyorum.
    ama yansın, alev alsın diye o lambaların içine soktukları keten fitillerin üretimi çoktan bitmiş hiçbir yerde bulamıyorsunuz.
    büyük yapı marketlerde bulabileceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. koçtaş'tan bauhaus'a her yere sordum. ki bu yapı marketlerin hepsinde bahçe bölümü var, koş gel vatandaşi bahçene meşale al diye bağıra bağıra bahçe meşaleleri satıyorlar.
    i̇şte o bahçe reyonu görevlilerinden biriyle aramda aynen şöyle bir diyalog gelişti.

    -merhaba bahçe reyonu görevlisi.
    -merhaba sevgili müşteri.
    -ben bu bahçe meşalesini almak istiyorum.
    -hay hay.
    -fiyatı ne kadar.
    -150 lira.
    -gib gibi bir odun parçasının üstüne bi tane teneke gaz yağı kapsülü takıp yüz elli liraya satma cesaretinizi tebrik ederim.
    -teşekkür ederiz.
    -peki bunların içinde kaç santim fitil var?
    -10 santim.
    -o fitil yanıp bitince ne yapıcam?
    -yeni fitil almanız lazım.
    -fitil satıyor musunuz?
    -hayır?
    -kim satıyor?
    -gık.
    -üç günde yanıp bitecek kumaş fitilini bir daha bulamayacağım bir meşaleyi senden neden alayım?
    -böyle eski mahale arasındaki bakallarda falan olabiliyüüür. ben bi kere görmüştüm.
    -bi kere?
    -altı yaşımdaydüüm.. bizüm evün sükağündekü bükkkal amüce satüyürdü.
    -niye birden kastamonu şivesiyle konuşmaya başladın peki genç reyon sorumlusu arkadaşım?
    -sağlı sollu sorularınla züt oldum author.

    bu bahçe meşaleleri veya gaz yağı lambaları için üretilen fitilleri bulmak meselesi kısa sürede benim için gizli bir hobi ve tutku haline dönüştü. gittiğim her semtte, her markette, her mağazda, gördüğüm her kırtasiyecide, her manifaturacıda lamba fitili aramaya koyuldum.
    i̇stanbul'un en lüks semtlerinden, en varoş bölgelerine kadar bulduğum her bakkala, konsepte uygun ürünler barındıran her mağazaya fitil sormaya başladım. hepsinden de aldığım yanıt şuydu: aaa evet, o fitiller vardı eskiden, böyle metreyle satılırdı, di mi?
    neyse, o fitilleri nihayet yalıkavak çarşısındaki bi 'köy bakallı'nda buldum.
    oradaki bakkal amcaya, bu fitilleri bulmak ne kadar zormuş diye dert yanma gafletinde bulundum ki, eniştem hiç gözlerime bile bakmadan, gözlerini yerden çevirmeden, yorgun, bıkkın, bezmiş bir şekilde, elindeki fitili sararken, ciğerini gibtiğimin gezegeninde sanki mutluluğu bulduk da fitili mi ekgib kaldı dıbınakoim, deyiverdi.
    sözlük binlerini on yıldır ayar manyağı yaparak eğlenen author olarak oracıkta asrın ayarını alıp züt oldum.
    evet züt oldum ve aklıma şu detay takıldı.



    bundan sonra züt olma eylemi deyince aklıma hep bu bakkal amca örneği gelecek, o yüzden bu kadar detaylıca yazdım, anlattım, içimi döktüm ama bugüne dek züt olma listemin başında sevmenin ve sevişmenin asimetrikliğinden doğan seviye farkı yer alırdı.
    yani nedir, anlatmaya çalışayım.
    sevmek, sevişmek asimetrik bir duygudur. i̇ki kişi birbirini asla eşit, simetrik bir şekilde sevemez. hüsnü, mualla'yı daha çok sever, mualla da hüsnü'yü sever ama hüsnü'nün onu sevdiği kadar çok sevmez.
    veya, nurten necmi'ye tapar, onun için ölür ama necmi için nurten doğru şartlar oluştuğunda olmasa da olur bir yapıdadır. nurten necmi'nin gibini gördüğü anda boşalır, kendinden geçer, aklı başından gider. necmi ise sevişirken ancak şebnem'i hayal ederek tahrik olabilir. veya hadi çok acımasız olmayalım, nurten abla, necmi abi'yi çok da tahrik etmez veya eder ama bir iki sevişme sonra sıkar, bunaltır.
    kısacası aşkta simetri yoktur. aşk asimetrik bir duygudur. ve bu gerçek hayatın en acımasız gerçeğidir. o kadar acımasızdır ki, her aşkta, iki kişiden birinin diğeri tarafından daha az sevildiğini anlatır bize.
    yani eğer sevdiğiniz, aşık olduğunuz insan, sizin onu sevdiğinizden daha az seviyorsa, daha az aşıksa, sizden daha az etkileniyorsa, siz hayatta züt olmuş bir insansınız demektir.
    dünyadak her insanın illa ki birne aşık olduğunu düşünürsek, bu da tüm insanlığın yarısının züt olduğunun ispatıdır.
    yani insanlığın yarısı hayal kırıklıklarının en acımasızını yaşamaktadır.
    televizyondan rekldıbını görüp etklendiği süper bir ürünü altı taksitle kapıda kredi kartı ile ödeyerek satın aldıktan sonra paketi açıp da ürünün gibindirik plastik bir malzemeden yapılmış, bi taka da yaramayan kokuşmuş kezban amcığına benzediğini gören bir insan da hayal kırıklığı yaşar. ama bu hayal kırıklığı altı taksit ödenince hafifler, hadi altı ay daha geçsin, geçer gider.
    veya bir restorana girip de ağzının suları akarak kebap söyleyen, ağzının da tadına düşkün aç bir amcaceğizimiz, kebabın kurumuş şekilde, tatsız tutsuz önüne geldiğini görünce hayal kırıklığı yaşar... hayal kırıkları hayatın her anında var, kimse bunu inkar etmiyor. ama aşkta hayal kırıklığı bir insanı gerçek manasıyla züt eden, ömür boyu unutalamayan, etkisi kolay kolay geçmeyen bir acı... ve işte bu acıyı, bu ağır hayal kırıklığı şokunu insanlığın yarısı yaşıyor.
    dolayısıyla, nüfusunun yarısı züt olmuş bir gezegenimiz var.
    ve ben de size diyorum ki, henüz gençseniz, bu alemlerde yeniyseniz, ama ben sensüz yaşüyemem küüüü nerüüümaaan diye karının kızın, yakışıklı oğlanların peşinde avare olacağınıza, kalbiniz yerinden sökeceklermiş gibi mal mal aşık acısı çekeceğinize, sevdiğiniz, aşık olduğunuz insanın size sizin ona verdiğiniz kadar değer vermediğini göreceğinize az sevin, züt olmayın.
    kendinizi aşk için paralamayın, züt olmayın.
    kendinizi sevdiğiniz insanın mutluluğuna adamayın, züt olmayın.
    dünyadaki üç milyar küsur insanın düştüğü hataya düşmeyin.
    akıllı olun
    Tümünü Göster
    ···