1. 7.
    0
    yaşandığı yer burası

    http://c12.incisozluk.com...11500/6/2081736_ob62d.jpg
    ···
  2. 6.
    +1
    Okuyun trollemeden okuyun bu sefer

    Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türklerin üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi.

    Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki: ''Türkler'e hile yapmazsak halimiz yaman olur!

    Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar
    deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkler'i görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkler'i öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.

    O çağda Türklerin başında il Kağan vardı. il Kağan'ın da birçok oğlu vardı. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. il Kağan'ın bir de Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oğuz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım. Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.

    Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.

    Türklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye Ergenekon dediler.

    Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oğuz'un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oğuz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.

    Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: ''Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.''

    Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: ''Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir. Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.

    Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.

    Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.

    Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türklerin Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türklerin buyruğu altına girene kadar. Bunu kimi iyi karşıladı, Börteçine'yi kağan bildi; kimi iyi karşılamadı, karşı çıktı. Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini yendiler. Türk Devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 5.
    0
    burda bitti...
    ···
  4. 4.
    0
    özet: 5.abdülhamit bütün ergenlere kodu.
    ···
  5. 3.
    0
    ananı ergenekon destanında bir destanımsı olarak gibtim zaa
    ···
  6. 2.
    0
    @1

    kardeşim ayıp yazık günah. üçüküncü nesil yazarsın, aylardır burdasın, neredeyse liseden mezun olacaksın hala özet geçmeyi bilmiyorsun.
    ···
  7. 1.
    +1
    moğol ilinde oğuz han soyundan il han'ın hükümdarlığı sırasında tatarların hükümdarı sevinç han moğol ülkesine savaş açtı. ilhan'ın idaresindeki orduyu kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi. ilhanın ülkesindeki herkesi öldürdüler. yalnız il han'ınn küçük oğlu kıyan ve eşi ile yeğeni nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar. düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler. yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. bu geçitten geçerek içinde akar sular, pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında "ergene" kelimesiyle "dik" anlamındaki "kon" kelimesini birleştirerek "ergenekon" adını verdiler. kıyan ve nüküz'ün oğulları çoğaldı. dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki ergenekon'a sığamadılar. atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu. ergenekon'un çevresindeki dağlarda geçit aradılar.
    bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler. demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı. i̇lhan’ın soyundan gelen türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikdıbını aldılar.

    egenekondan çıktıkları gün olan 21 martta her yıl bayram yaptılar. bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler. bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır.

    uygur destanları uygurlara âit türeyiş ve göç isimli iki destan parçası tesbit edilmiştir. türeyiş parçası çin kaynaklarından göç ise hem çin hem i̇ran kaynaklarında bulunmaktadır.
    ···