+6
Uzun zamandır edebiyatla ilgileniyorum. Bayadır da bir şeyler karalamak istiyordum. Bugün karaladım kendimce bir şeyler. Yorumlarsanız çok sevinirim.
Bir pazartesi sabahı... Enver usulca doğruldu yatağından. Diğer pek çok insan gibi Enver de sevmezdi pazartesi sabahlarını.
Zaten Enver'inde diğer pek çok insanla ortak yönü bir tek buydu. Elleriyle masasını yokladı, bir iki deneme de buldu gözlüklerini.
Su koydu kaynaması için. Her sabah acı kahvesinden içerdi. Suyun kaynamasını beklerken yüzüne su vurdu Enver. Aynada ıslak
yüzüne baktı. Her halinden belliydi akşam uyuyamadığı. Lavabodan çıkar çıkmaz saatine baktı. Dokuzdu saati. Daha 2 saat vardı
doktor randevusuna. Kahvesini hazırladı ve balkona geçti. Aylardan Temmuz olmasına rağmen serindi balkon. Enver kahvesini yudumlarken
rüzgarın tadını çıkarıyordu. Kahvenin de etkisiyle Enver'in zihnini kemiren, dün akşam uyumasına engel olan sorular yeniden beliriverdi Enver'in
zihninde. Yoğun baş ağrısı nedeniyle gittiği doktordan tahlil sonuçlarını alacaktı bugün. Heyecanlıydı. 'Baş ağrısıydı ne olabilirdi ki en fazla.'
diye düşünüyordu ama başı neredeyse hiç ağrımazdı Enver'in. Tedirgin oluyordu. Kahvesini bitirip, giyindi Enver. Geç kalmak istemiyordu.
Durağa doğru yola koyuldu. Otobüsü beklerken içi içini kemiriyordu Enver'in. Kafasında binlerce soru belirip, kayboluyordu. Dışarıdan
bakan biri için dalgın bir adamdı. Oysa içini kimse bilemezdi. Enver bu düşüncelerle boğuşurken otobüs geldi. Otobüs tıklım tıklımdı.
Pazartesinin verdiği mahmurluk üstündeydi herkesin. Enver arkalara geçmeye çalıştı. Bir kaç durak sonra Enver boş bir yere geçip oturdu.
Bulunduğu yerden hastane yarım saat kadar uzaklıktaydı. Enver bu yarım saati dolu dolu düşünerek geçirdi. Uzun zamandır yalnızdı Enver.
Kimseyle anlaşamazdı, insanları samimi bulmadığından pek arkadaşı neredeyse hiç arkadaşı yoktu. Bugün hastaneye gideceğini bile iş yerinden
izin alırken öğrenmişti patronu. Başka da kimse bilmiyordu zaten. Enver için bu pek sorun teşkil etmiyordu. Alışmıştı yalnızlığa, istese de
diğerleri gibi olamazdı. Denemişti daha önce bunu. Diğer insanlar gibi sosyalleşmeyi, arkadaş edinmeyi denemişti. Başaramıyordu bunu. Edindiği
arkadaşlıklar bir haftayı geçmiyordu. Bir günü diğer gününü tutmazdı Enver'in. Ruh hali değişkendi. Bunu zamanında çevresine anlatmayı çok
kez denedi ama işe yaramadığını görünce çekti kendini onlardan. Tek dostu kendiydi Enver'in. Düşüncelere boğulan Enver, Hastane durağını görünce
doğruldu ve indi yavaşça otobüsten.
Hastane koridorlarını geçerken içini bir sıkıntı kaplamıştı. Hastanenin kasvetindendir deyip umursamadı ve doğruca
doktorunun bulunduğu koridorun yolunu tuttu. Kapıyı tıklatırken heyecanlıydı, korkuyordu Enver. içeriden 'Gir' sesini duyunca irkildi ve usulca girdi içeri.
Doktorun elini sıktıktan sonra tahlil sonuçları için geldiğini söyledi. Doktor hemen tanıdı Enver'i. Ama bu öyle hoş bir tanıma değildi . Doktorun yüzünden
kötü bir şey olduğu anlaşılıyordu. Enver daha da meraklanıp sonuçları sordu doktora. Doktor, Enver'i sakin kalmasını söyledi. Bu tarz şeylerin herkesin
kaldıramayacağı şeyler olduğunu söyleyerek lafı dolandırmaya devam etti. Enver, doktorun sözünü keserek söylemesini istedi. Doktor, Enver'in beyninde
tümör olduğunu ve tedavisinin mümkün olmadığını söyledi. Enver, içindeki bütün heyecan, korku, tereddüt birden yok oldu ve yerini hüzne bırakması gerekirken
tamamen bir hiçliğe bıraktı. Enver sakince doktorun elini sıktı ve ağır adımlarlar odayı ardından hastaneyi terk etti.
Yürüdü biraz Enver. Zihni bomboştu, duyguları kendini sessiz
bir karanlığa bırakmıştı. ileride bir bank gördü. Oturdu usulca. Gözlerini kapadı. Rüzgar hafif hafif esiyordu. Enver hiçbir şey düşünemiyor yalnızca
rüzgarın tenine dokunuşunu hissediyordu. Bir süre böyle geçtikten sonra. Enver, 'Şimdi ne olacak ? ' diye düşündü. Çok geçmeden 'Bugüne kadar ne oluyordu ki'
dedi kendi kendine. Uzun zamandır yalnızdı. Buna alıştığını söylüyordu. Belki de kendini buna inandırmak istiyordu ama Enver kendini kandırdığını fark etti.
Ölmüştü Enver. Kendi dışında herkes için ölmüştü. insanlarla bağını çektiğinden beri acı çekiyordu Enver. Kendine itiraf edemiyordu bunu. Ama ölümün yaklaştığını
öğrenince sırlar kendini açığa veriyordu. Kendine yalan söylemişti Enver. Mutlu değildi bu yalnızlıkla. Boğuluyordu belki de Enver. Yüzme bilmiyordu. Belki de biliyordu,
sadece boğulmak istiyordu.
Kafası çok karışıktı Enver'in yürüyerek evinin yolunu tuttu. Kapının kilidini biri rahatsız olur diye sessizce açtı. Masasına oturdu.
Günlüğünü çıkardı ve yazmaya başladı : "Bir pazartesi sabahı... " ...