1. 1.
    +1
    herkez yazsin panpalar.

    bu entryyi alay'a almayin, güzel temiz siirler okuyalim burda.

    "Kalpte ne varsa, Dilden o dökülür"
    ···
  2. 2.
    +1
    Ustam!
    Ne zaman o senin bildiğin zaman,
    Ne sevda gördüğün masallardaki.
    Eskiden,
    Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
    Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
    Mendillere yazılırdı isimler,
    Yüreklere kazılırdı gizlice.
    Sevdalılar asil ve de yürekli
    Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
    Oysa şimdi;
    Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
    Meşru sevdalardan,
    Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
    Günahkar gecelerden...

    Beni herkes sevdaya asi sanır,
    Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
    Hasret tanır,
    Zulüm tanır,
    Ölüm tanır,
    Yüzüm yüzümden utanır...
    ···
  3. 3.
    +1
    Kulak verin sözlerime iyice,
    Herkes öldürebilir sevdiğini
    Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
    Kimi dalkavukça sözlerle,
    Korkaklar öpücük ile öldürür,
    Yürekliler kılıç darbeleriyle!
    Kimi gençken öldürür sevdiğini
    Kimileri yaslı iken öldürür;
    şehvetli ellerle öldürür kimi
    Kimi altından ellerle öldürür;
    Merhametli kişi bıçak kullanır
    Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
    Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
    Kimi satar kimi de satın alır;
    Kimi gözyaşı döker öldürürken,
    Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
    Herkes öldürebilir sevdiğini
    Ama herkes öldürdü diye ölmez.
    ···
  4. 4.
    +1
    @5 böyle sözler gelecegi belliydi
    ···
  5. 5.
    0
    herkezin sukusunu veridm, güzel siirler
    ···
  6. 6.
    0
    cok güzel siirler yazmissiniz panpalar, hepsini okudum. herkezede sukusunu verdim
    ···
  7. 7.
    0
    Zaman, can çekişirken,
    Akrep yelkovan, arasında;
    Bir adım öteye gidemezken geceden,
    Ay, ışığını çekerken sinesine,
    Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara,
    Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu,
    Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime,
    Saat on ikiyi beş geçiyordu.

    Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm;
    Masum, yalınayak çocukluğum;
    Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim,
    Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına,
    Düş bahçelerim yağmalanıyordu,
    Herkes payına düşeni alıp giderken.
    Bütün kimsesizliğimle,
    Bütün çaresizliğimle,
    Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda;
    Üşüyordum,
    Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık.
    Saat on ikiyi beş geçiyordu.
    ···