/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +1
    chapter; depresyon

    bir gun icinde ikisiyi yasayan birisi olarak, depresyonun sefkatli olmayan kollarina dogru dusuyordum. ust benlikle alt benligin catismasinin malum sonu yani. ortaya her iki yanimi da kabullenmeyen sabah uyanmak istemeyen aksam sarhos olmak istemeyen bir baska ben cikmisti. yegen her sey bos diyordu bana. olmeyecekmisin amina koyayim. en cok yasayan kac sene yasiyor ki diyordu. isi sallamaya baslamistim kendi yerime baskalarini yolluyordum. kendimin bile inanmadigi bahaneler uyduruyordum. icimden hangisi hakliydi acaba, koyun olan mi kurt olan mi yoksa haci giberim boyle dunyanin izdirabini diyen mi. 3 e bolunmustum. itaatkarlik, hirs ve bosvermislik. her biri yarimdi, hangisinden tutsam yolda kalacaktim. firtina oncesi sessizlik durumundaydim. ve hangi yanima sahip ciksam bilmiyordum.
    ···
  2. 52.
    +1
    chapter; roketler

    uzaya cikan roketleri bilirsiniz, kademe kademe tanklarini arkalarinda birakirlar. bu saatten sonra diyeceklerim. liselileri, hayatta bir kitap bile acip okumamislari, kizdiracak nitelikte olacak bu asamaya kadar gelmis kisiler, birakmalari gerekiyorsa birakmalilar. cunku atmosferin disinda herkese yer yok. aci dinleyip mazosizmin bagrinda orgazm olanlar sizleri bu durakta birakmak zorundayim. bundan sonrasi eksici piclerin bile katlanamayacagi bir derinlikte olacak.
    ···
  3. 53.
    +1
    chapter; gundelik yasam

    hepimizin patrona eywallah cektigi sinavlari kazanmak zorunda oldugu, annesine babasina iyi bir evlat oldugunu kanitlamaya calistigi platform. ise giderken otobus ariza yapar, bozuk paraniz cikmaz bilet almaya, yada sigara icmek icin tas bir simiti ( izmirliler icin gevrek) isirirsiniz. sizden olmayanlarla bir gun gecirmek icin, sizden olmayan yaninizi hazirlarsiniz. aslinda karsimizda ne var biliyormusunuz. kendisini yasayamayanlarin, gunluk yasamdaki var oluslarinin yakinindan bile gecmeyenlerin, gunluk yasamda var ettikleri var. kravat takip, ise giderken, kendine ne kadar yakinsin. otobuste terleyen kisi sen misin? yoksa sana dayatilan mi? ulasmak istedigin seyi sen mi istedin yoksa birileri onune koyduda sen bir kopek gibi kosuyor musun? sen nesin lan kimsin bu hayatta, sana dair ne var. etrafina bak, sen nerdesin. uretemeyen kisi entelektuel olur, uretilmislere agzinin salyasi akanlardir onlar. isimler agizlarindan dusmez. madem kendinle mutlusun isimleri neden ezberliyorsun?
    ···
  4. 54.
    +1
    chapter; ait olamama

    farkindalilik denilen seyin yan etkisidir. surekli sorgularsin gundelik yasami, neden erken kalkiyorum, neden konusmaya bile tenezzul etmeyeceklerimin emirlerini yerine getiriyorum. neden bu insanlarla ayni atmosferde kalmak zorundayim. koyun olabilmekten gurur duyanlar arasinda bir kecisindir artik. sistemin dediklerini, kutsal bir buyrukmus gibi yerine getirip ve bundan asiri derece de haz duyan, kidemli koyunlarin arasinda huzursuz olursun. bir koyunun farkinda olmadigi en buyuk sey, sistemin isleyisinin belirleyicisi olmamasidir. bulundugu konum, sistemin islemesi icin bulunmasi gereken konumdur. koyun hic bir kurali belirleyemez, var olani uygular. en buyuk odulu ise gorevini yerine getirdiginde onune dokulen ottur yemesi icin. yiyecegi otlarla mutlu olabilecek milyarlar var, herkes arabasi evi ve kariyeri icin gotunu yirtmakta. mutlulugunuz bunlara endeksli, bunlara sahipseniz mutlu bir koyunsunuz demektir. geriye kalan ise umud eden koyunlardir.

    sana memur ol derler, hic gibayet etmeden 40 yil sabah 7 de kalk, trasini ol. yapman gerekeni yap. mutlu bir ailen olsun. para kazan, o kagit parcalarini biritir, onlar senin satin alma potansiyelini arttirsin, sen satin aldikca daha mutlu ol. olmen gerektigi zaman da ise ol. benim bunlari sorgulayabilmemin en onemli faktoru bunlara bile ulasamamis olmamdi. yani bu halkanin disindaydim. akan hayati kenardan izlemenin, getirdigi seyler vardi.

    yilin 11 ayi tasmalar bogazinizdayken, 1 ay tatil yapacagim diye hayal kurarsiniz. o 1 ay da ise diger bir tasma gecer boynunuza, aman dikkat et cok acilma, cok para harcama. aman standarttan cikma, cikarsan gibilirsin. gorunmez bir kirbac ustunuzde sallanir. sizi suru de tutmak icin. bunalim bu yuzden lukstur. suruden ayrilmanin bedelini aciyla odemen bu yuzdendir. hersey seni hizmet etmen gerekenin yolunda diye tutsun diyedir. iste bu yuzden acili bir surectir bunalim. olmadi haplari dayarlar onunuze xanaxlar cipramlar anafraniller prozaclar lustrallar. geri don suruye geri don. bak cok canin yanacak olmadi bir kayadan kendini atacaksin.
    ···
  5. 55.
    +1
    chapter; ucan baliklar

    okyanustaki bir balik, var olan herseyin okyanusta oldugunu dusunurken, bir gun sicramayi ogrendiginde, aslinda var olan herseyin okyanus olmadigini anlar. yuzgecleriniz sizi disarda uzun sure tutacak kadar geliskin degildir, yuzgecleriniz kanat degildir. 2 dakika dan fazla okyanus disinda kalamazsiniz, cunku cigerleriniz disariya gore degildir. baska bir dunyadir uctugunuz ama uzun sure orda kalmaniz olumdur. cunku hazir degilsiniz oraya. iste bunalimlariniz, bir an icin ucup duyumsadiklariniz da boyledir. ama haplari verirler size, onlar ruyaydi derler. sizde zaten o kosullari cok sevmediginiz icin geri donmeye, korunakli yuvaniza geri donmeye can atarsiniz. paralar odersiniz terapilere, size aslinda okyanusun disinin olmadigini anlatirlar. sizde her seansta buna inanmak icin elinizden geleni yaparsiniz. siz acilarinizdan kacsanizda. icindeki dunyanizdan cikmak aci veriyor olsa da. burada kalmak icin elinizden geleni yapiyor olsanizda. varolus sanciniz sizi en azindan bir kere bununla yuzlestirecektir. ve cogunuz allaha sukur, kabus gibiydi, bir daha yasamadim. simdi cok mutluyum. kendimi duzene soktum diyeceksiniz.

    kendinden kacan insanin koyun olmasi kacinilmazdir. aciyi tadan ve ondan korkan birey en buyuk koyun adayidir. kimileri yalilarda otururken, siz gecekondu da oturursunuz, kimileri ise giderken jiplerine binerler siz metrobuse bu yuzden eywallah dersiniz. derdiniz zengin bir koyun olmaktir. ama yasam bu kadar bonkor degil maalesef cok azimiza bu sansi veriyor. gerceklikten kendini sakinan bireyin, siginacagi en buyuk yucelti standarttir. suruden ayrilmak icin, yatirim yapilmasi gereken tek bir sey var. o da farkindalilik bilinci, her koyunun buna sahip olma luksu yok. zaten bu lukse sahip olanlar, bu baslik altinda yazilanlara bakinca kimin var kimin yok anlarlar.

    bir mutfakta bulagib yikarken, ve disardakilerin naralarini duyarken, siginabileceginiz tek sey; cok az koklama firsatini buldugunuz, buyuk cogunlugun tadamadigi, gercekligi bile tartismali, baska bir boyut oluyor. ama korkmayin okyanustaki baliga yon bulan ucan baliklardir. suru tereddutsuz takip edecektir sizi.

    insan neden bunalimlarindan kacar, cunku tutunacaginiz daliniz kalmazsa olumle sonuclanacak kadar standarta aykiridir bunalim. karla kapli bir yolda son surat araba surmeye calismak gibi birseydir. hiz adrenalinizi yukseltirken, olecek olma ihtimalinizide yukseltir. ve karli kapli yolu standart olarak belirlersek, yuksek hizda yoldan cikarsiniz. simdilik, yoldan cikarsaniz olumden ote neyle karsilasirsiniz soylemek istemiyorum. sizi ozendirmek istemedigimden degil, zaten bunu yapabilecek cok az kisi var aranizda. uzerinde oldugu yolu mutlak yol kabul eden zaten yuksek hiz yapamaz.

    butun bunlari bulagib yikarken dusunurken, tava lazim amina kodugumun oglu diyen sefin sesi ile kendime geldim. evet tava lazimdi onlara, tepsileri biraktim tavalara basladim. herkes birsey istiyordu. bulagib teli ile daireler cizip tava yuzeyinde, duruladiktan sonra goturup veriyordum. ayni tava 10 dk sonra yine pis bir sekilde onume geliyordu. ve ben yine yikiyordum, yine geliyordu. gunluk yasam, uyandiriyordu beni. zenginlerin masalarina gidecek kizarmis etlerin tavalari elimde idi. ve ben ne salak sacma dusunceler icindeydim. tava lazimdi, ve yikayacak olan kisi bendim.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 56.
    +1
    chater; zaman

    gecmis pismanliklarimizin, gelecek ise umutlarimizin yigildigi alanlardir. biz ise simdi ki zamanda plan yaparak geciririz omrumuzu, basarisiz olursak gecmisteki pismanliklarimiza bir yenisini katariz. kum saati gibidir omrumuz, surekli gecmise duser, var oldugumuz yer o ince beldir. zaman durmaz akar, bir gun hepimiz gitmis olacagiz. kabullenmesek de bu bir bayrak yarisidir.

    simdiki zamanda bulagib yikarken, gelecegimde kosklerde oturan ben varim. gecmisimde ise yaptigim salakliklar. umut olmasa bana kim bulagib yikattirabilirdi ki. zaten, ustad demis ‘umut kotuluklerin en kotusudur iskenceyi uzatir’ diye bosa dememis. umudunuz degil mi sizi, bir sonraki gibise hazirlayan.
    ···
  7. 57.
    +1
    chapter; derinlik

    derinlik; fakir(yoksun) yasayanlarin, avuntusudur, ben farkliyi soluyorum demek aslinda salak bir avuntudur. sonucta bir yasam var ve kimisi cok zevk alacak bundan kimisi kenardan izleyecek. yasadigim taktanliklara ev sahipligi yapacak tek sey felsefe idi. oysa olmeden once degerli olan bir sey degil felsefe. birazdan avustralyanin dogasina dalacagiz.

    mutfaktan iki brezilyali elamanla tanismistim. gayet samimiydik. minubus kiralayip dogaya acilacagiz dediler. gelirsen seni de alalim. tamam dedim. 1 haftaligina gidiyorduk. bu yolculukta aslinda neleri es gecmistim, bir resim sergisi gibi izleyecektim. nelerin uzaginda kalmistim bir slayt show izleyecektim. 3 kiz 3 erkek yollardaydik. ben arkada yatak uzerinde sarabimla izliyordum. ormanlar kasabalar, insanlar, minibus ilerledikce resim degisiyordu. bazen yagmurlu, bazen dumanli bir yokusta yolcuyduk. bazen kangurular, onumuzu kesiyordu. telefonlar cekmiyordu artik. ormanlik bir dagin tepesinden, asagida kalan bulutlari o yesili izlemek, ne buyuk coskuydu.

    onlar macera gozuyle bakarken, ben kendimi buluyordum, her agacta, her yesilde. kimi zaman inip araci ittirmek zorunda kaliyorduk. ucsuz bucaksiz ciftlikler gerimizde kaliyordu, dogada otlayan inekler, koyunlar ve atlar. kimi zaman tembel bir koala yolumuzu kesiyordu. saygiyla izliyorduk, yolu kat etmesini. panik denilen sey koala da yoktu. uzerinden gecsenizde hizini degistirmiyordu. icimden ulan bir koala kadar olamadim diyordum. tirmandikca, basinc degistigi icin kulaklarim baska bir diyarda idi. 5 duyudan her biri degisiyordu. bazen simsekler anlik resimler ciziyordu karsimizda. bazen, bir ciftlik onunde durup tanri misafiriyiz deyip, muthis yemekler yiyorduk bedavaya. insandan uzak kalmis avustralyililar paylasmaktan cekinmiyordu. 13 yasimda koyde ilk askima hava atayim diye bindigim at a yillar sonra au da yeniden binecektim. koku ayni koku, mekan farkli ama hisler ayni. dejavu dedikleri sey, at uzerindeyken aklimdan gecendi.

    kovboy sapkasi ile avustralyali amca gosteriyordu bize, gozunuzun gordugu heryer bana ait diye. sehir de bir apartman dairesi almaktan cok daha cazipti benim icin bu. gozumun gordugu yerler daglarla sinirli idi. su an goremiyorsunuz, asagida bir nehir var, yagmur yagmazsa yarin orda yuzersiniz diyordu. zaten kimse itiraz etmedi. sabah uyandigimizda, atlarla arazideydik, kovboy sapkali amcanin ardindan tin tin gidiyorduk. birseyler anlatiyordu ama kimse tam olarak anlamiyordu, zaten onun derdi dinleyecek birilerinin olmasi idi. ardindan ilerlerken, at arabasi ile tarladan koye ot cektigimiz aklima geldi. her yer sari idi. gozunun alabildigi yer ekindi. eger sansli isen ufukta bir agac gorurdun, sivasti orasi, kumsaatinde arpa buyutenlerin mekani. ama simdi etrafim yemyesildi. liseliler bilmez duvenle otlarin uzerinden gectigimizi bilirim. nereden nereye, hayat neler getiriyor bilinmezdi.

    nehrin kenarina gelmistik. atlarini baglayan herkes, nehre kosuyordu, kovboy amca dikkatli olun diyordu. su da stresini atan herkes kiyiya cekildi. gunes altinda diken diken olmus bedenlerini isitiyordu. kovboy amca, nehrin kenarinda bulunun kucuk klubeden oltalari cikardi. kenarda ki balcik da solucan ariyorduk. gayet zevkli idi. herkes birbirine camur firlatiyordu. yeterli solucani bulduktan sonra, oltalari salladik nehre, sallamayla beraber yem baliklarin saldirisina ugruyordu. kizlar bile balik tutuyordu. ilk mangalimizi orda yaptik. malzememiz balik, tuz, sogan ve limondu. boyle bir tad yoktu.

    ben kovboy amcaya caktirmadan sormaya calisiyordum, ya bak buraya gidecegiz onumuzde yerlesim merkezi var mi alkol alabilirmiyiz diye. bana dondu tasalanma genc, bu asamadan sonra kimse alkolsuz yapamaz, istemedigin kadarini bulursun dedi. nasil yani der gibi baktim yuzune. sizi babamin hayrina eglendirmiyorum, 2 aydir kendimizden baskasini gormuyoruz burda dedi. yalnizlik comertligin kapilarini actiriyordu insana.

    arthur amcayi, istemeyerek de olsa arkada biraktik. bizden sonra kim ugradi oraya allah bilir. aslinda ozendigim ama beceremedigim bir yasam seklini arkamda birakiyordum. agaclardan gokyuzunu goremedigimiz bir yolda ilerliyorduk. yaptigimiz en buyuk aptallik arthur dan benzin almamak olmustu. arabayi suren kiz, benzin bitiyor gencler diyordu. gibimde diil di kafa bir dunyaydi zaten. sonunda durmak zorunda kaldik. benzin bitmisti. iki gonullu eleman 15 km yuruyecekti, elbetteki gonullu degildim. gonulluler yola cikti. ben yanima sarabimi aldim biraz ormanin derinliklerine indim. sirt ustu uzandim. dallar sallandikca gokyuzunu gorebiliyordum. sirt ustu uzandim, ellerimi topraga gecirdim. en ince ayrintiyi duyumsuyordum. nerelerden gelmistim, simdi bir ormanda sirt ustu yatarken topragi duyumsamaya calisiyordum. hersey neden bu kadar zordu. yesillerle dolu bir ormanda, yasamin beni surukledigi yer burasi mi diye dusunuyordum. tirnaklarim toprakla dolmustu. aklima dedem geldi, onunda tirnaklari toprakla dolardi hep, cunku ciftci idi. oldugunde de ciftci idi. boyle uzaklara savrulmusken neden dedem aklima geliyordu, anlam veremiyordum. sarimtirak bir anadoluda 90 yilini gecirmis dedem, anadolunun kurakliginda omrumunu bitirmisti. niye bunu hissediyordum, benim tirnagima dolan topragin emekle ne alakasi vardi. sonra uzum suyundan kacak raki nasil yapilir diye bana anlatisini hatirladim. dede bu yudumda sana olsun diyerek bir firt daha aldim saraptan.

    kizlar kaygilanmisti, bagiriyorlardi. tezekk nerdesin diye. biri yanima geldi iyimisin dedi. bende hic olmayacagim kadar dedim. elemanlar gelirse ben burdayim dedim. ok dedi gitti. tirnaklarim toprakta, agaclarin izin verdigi kadariyla gokyuzune bakiyordum. aklima nazim hikmetin bir siiri geldi.

    bugün pazar.
    bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldanmadan durdum.
    sonra saygıyla toprağa oturdum
    dayadım sırtımı duvara.
    bu anda ne düşmek dalgalara,
    ne baş aşağı, ne baş yukarı.
    bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
    sade toprak, güneş ve ben.
    bu anda yeter bana bu kadarı
    bahtiyarım.

    bir daha tutamlama sansimin olmadigi o topraklari tirnaklarimin icine alarak, arabaya geri dondum, cok gecmeden bizim elemanlar bir baska yardimsever ciftcinin arabasiyla geldiler. doldurduk benzini,ve agaclarin golgeleri arasinda, surekli degisen manzara esliginde ilerlemeye basladik. kizlar sarki soyluyorlardi sevincten. benim icimde bir baska sevinc vardi. bir daha asla bulunamayacagim bir noktada, bir daha asla hissedemeyeceklerimi hissetmistim. araba sallandik ca sarabimi dokulmesin diye kolluyordum.

    bir ara mola verdik. ben ciftcinin arabaya gectim. konusmaya basladik. hayvanlari nasil koruyorsunuz dedim, neyden nasil koruyoruz dedi. dedim kurt ayi vs. au da ole hayvanlar yok dedi, timsahlar ve kopekbaliklari var ama onlarda burda yasamaz dedi. hay amina koim lukse bak. ben anlatmaya basladim bizde bir kangal kopegi var soyledir boyledir. isterim oyle bir kopek ama kopege pasaport ve vize almak lazim. kopege pasaport alican sonra vize alicaksin dedi. aklimdan ulan ben bana pasaport almak icin kopekten beter oldum dedim. bana aldigim vize gecici ama, kopege alacagim vize kalici olacak. yani adam acikcasi bizim icin bir kopek bile degilsin diyordu. yani neresinden tutarsan tut elimde kaliyordu. au da ucan kuslar kadar, yasama hakkim yoktu burda.

    etrafi esrar kokusu sarmisti, buram buram esrar kokuyordu heryer. tereddut icinde sordum, bu koku ne diye. guldu eleman, bana got ayagi yapma der gibisinden. bu dag basinda niye yasiyoruz inek yetistirmek icin mi dedi. elemana soyle bir baktim bastan asagi suzdum, 60 kusur yaslarindaydi. para mi derdin dedim. cevap vermedi, sigarasini cikardi bir tane de bana uzatti. bilmiyorum diyerek soze devam etti. cok param olsa buralari birakirmiyim onu da bilmiyorum dedi. esrar uretiyosun neden cok paran yok dedim. isler dusundugun gibi degil dedi. anlamadim. uyusturucu satmanin en buyuk kazanc kapisi oldugunu biliyordum o gune kadar. bana dondu, uretenler kazanmaz dedi. derdin ne ozaman neden uretiyorsun dedim. hiddetlenerek, soylesene bu dag basinda baska ney bizi heyecanlandirir dedi. yola bakarak dusundum, yanibasimda 60 kusur yaslarinda, urettigi esrarin yasa disi olmasindan, heyecan duyan, cok yasasa 20 yil daha yasayacagini bilen, sus lan sorgulama diyen biri vardi.

    benim derdim alkoldu, dedim alkol var mi sende. cigara icersin bosver dedi. yok dedim ben cigara icemem bana alkol lazim. sorunun ne lan senin dedi. alkol dedim sorunum. cigara ic dedi. yok dedim ben icmiyorum cigara, guldu. bende icmiyorum dedi. bir ortak nokta yakalamistik. kaygilanma istemeyecegin kadar alkolum var dedi. sonra benim saraptan istedi, icmesiyle camdan puskurtmesi bir oldu. bunu mu iciyosun lan dedi. elde bu var dedim. siritti bana. eliyle yuzunu ovusturdu, alkolleri bile sahte lan dedi.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 58.
    +1
    chapter; alamut kalesi

    okuyanlar bilir, cennet vaadiyle esrar verilip kandirilan genclerin destanini. baska bir mekandaydik. ciftlik gibi duran, ama esrar yetistiren bir mekanda. bizim elemanlar mutlu idi. bedavaya esrarin en kralini cekiyorlardi. 5-6 calisani vardi elemanin. otu ceken, lok gibi oturup, bir noktaya sabitleniyordu. ben elemanin bana sundugu saraplardan tadarken, neden camdan benim sarabi puskurtugunu anliyordum. dedim polisle falan sorunun olmuyor mu? sallanan koltugunda siritarak, ben onlara hizmet ediyorum dedi. hersey yasal dedi. ben gotumu gibtirmistim, buraya gelebilmek icin bir suru belge gostermistim nasil esrar yetistirmek yasal olabilirdi burda. insanlari dusun dedi, gunluk yasamda stresle dolan insanlari, bu benim kirbacim olmasa onlarin hali ne olur. anlamistim, esrar surunun yasakli yemiydi. yasakti cunku cazip olsun diye. suruden cikana morfin veriliyordu. zaten okumussunuzdur esrardan nasil kurtuldum hikayelerini. aslinda hikaye suruye nasil dondum du.

    o an alkol neye denk geliyor diye dusunmeye basladim. kendimi tutamadim ve sordum elemana, bizim esrar icenlerden farkimiz ne diye. onlar geri donmek icin, biz ise kacmak icin iciyoruz dedi. geri donmeye yuzu olmayanlarin ugradigi durakti alkol onun icin. kendimi analiz etmeye calistim. hep bir kacis icindeydim. izmiri arkada birakali cok olmustu, sonra istanbul, sonra avustralya. kendimle yuzlesmek istemedikce sigindigim tek sey alkoldu. kacmak isteyen bendim, alkol ise yardimcimdi.

    ozaman su an neden huzurluyum diye sordum elamana, kisa bir sure sonra kacacagin icin dedi. evet bir suclu olup 10 yil cezaevinde kalacak cesaretim bile yoktu.
    ···
  9. 59.
    +1
    chapter; kacmak

    beni ben eden herseyden kacmak, en buyuk yetenegim buydu. kendimle yuzlesmektense kacmak cok daha cazip geliyordu. hepiniz gibi benimde icimde bir saatli bomba vardi. ve olume tikliyordu. ne kadar kacarsam kacayim o bomba patlayacakti. saatimiz hic nankor degil tikir tikir isliyor. ve bombamiz patlayacak.

    kacaktim ve azili bir takipcim vardi, her an nefesini ensemde hissediyordum. nereye gitsem pesimdeydi. izlerimi takip ede ede geliyordu hep. en buyuk hapishane insanin kendisine kurdugudur. ve ben bir daha donmeyecektim oraya. surek avi uzun zaman once baslamisti. hapishane de rutini yapan huzurlu bir mahkum olmaktansa, korkular icinde kacmayi secmistim. beni kendime teslim etmeyecektim. sonu ne olursa olsun kacmaya degerdi. sadece kendimden degil ulkemin kurallarindan, istemedigim halde bana dayatilanlardan da kaciyordum. oysa 6 ay askere gidebilsem, benimde bir meslegim olabilirdi. belki bir kizim olurdu. facebook a mutlu aile resimlerimi atardim.

    bu kadar elemani nasil besliyorsun dedim. esrarla dedi. nasil yani der gibi yuzune baktim. esrar veriyorum onlara onlarda islerini yapiyorlar dedi. aklim almiyordu esrar karsiligi kim calisirdi lan. sigrasini icli bir sekilde cekerek, unutmak zor istir ben onlara bunu veriyorum diyordu. sesi boguklasmisti, bir kac kuru oksurukten sonra toparladi kendini. cebinde para var mi dedi? var dedim. ver bana dedi cikardim 20 dolar verdim. bak dedi bu kagit, sonra ayaga kalkti zulasindan bir kitapla geldi. bu ne dedi, kitap dedim. yokkkkk bu da kagit dedi. parayi gostererek bunun ustunde ne yaziyor dedi. en belirgin olan seyi soyledim 20. peki bu kitapta ne yaziyor dedi ( kitabin ismini soylemeyecegim eksici pic olaylarindan gina geldi) dedim bunlar sunlar vs yaziyor. bak dedi ikisi de kagit, yarin bir coffee shop a gitsen hangisi ile coffee alirsin dedi. 20 dolarla dedim. tekrar bana dondu, 20 yi bilmen yeterli dedi. kendini doyurmak icin 20 yeterli, diger elindeki kitabi tutarak, bunu para diye kasiyere uzatsan, bir seyler alabilirmisin dedi. uzerinde 20 dolar yazan kagitla, uzerinde dunyalar yazan kagidin hikayesi idi bu, ve sizinde bildiginiz gibi, 20 dolar o kitabi da satin alabilirdi.

    birbirimizi anliyor olmanin verdigi huzurla, biraz durulduk. elemanlar, hayatimda gormedigim kadar otla yuklu torbalarla geliyordu. eleman bana donup, hava atarmiscasina, avustralyayi ben uyusturuyorum lan dedi. o an icimde, bir nefret olustuysa da belli etmedim. ne cesit bir intikamdi bu? o tarlada toplanan otlar, bir agizdan girip, derin bir ic cekisle bunyeler de gecici huzura gebeydi. huzursuzlandigimi anlamisti. gel dedi, bana imparatorlugunu tanitacakti.

    gozumun gordugu yer esrar tarlasiydi. durduk. eline bir cocuk alirmis gibi, usulca ve sevkatlice bir tanesini kavradi, bana dondu, gor kimin kafasi guzel olacak bununla dedi. o an esrardan ote binlerce kafa goruyordum tarlada, henuz haberleri yoktu bu aksam esintisinden ama. bu otlar o kafalari dolduracakti. koca bir tarla derin bir ic cekise gebeydi. esrar icmelerinden dolayi kendini kaybeden arkadaslarimi hatirladikca, daha da bir zorlasiyordu bu tarlada yurumek. dunyaya bahsedilmis huzur bir tarlaydi yanibasimda. ben yine huzursuzdum koca esrar tarlasi icinde. binlerce kafa boylu boyunca uzaniyordu onumde. sirf nedensiz gulebilmek icin. elemani takip ettim, tum imparatorlugunu bana gosterdi. polisle olan iliskisini anlatti. isin ilginci parasi ancak bu carki dondurmeye yetiyordu.

    ac tavugun dari ambarinda olmasi gibi, arkadaslarim goz kapaklarini bile zor kaldiriyordu. iclerinden birisi bana surekli ic bu suyu diyordu. elinde bir bardak suyla gelip ic bunu diyordu. her defasinda iciyordum. ertesi sabah bana, sana su veriyordum, cunku elimdeki su cennetin suyuydu, icersen sende oraya geleceksin diye sana veriyordum dedi. cennet bu kadar kolaymiy di la bir cigara uzaktamiy di? bende bir duman ceksem, herseyi unutacakmiydim. yani kisa sureligine bile olsa bende bunlari hissedecekmiydim. bildigim bir sey vardi. huzursuzlugumu huzuruma kurban etmeyecektim. hikayem boyle baslamisti boyle devam edecekti

    tarlanin sahibi ile benim disimda kimse ayik degildi. eleman bak dedi bana, iste dunya boyle yonetiliyor. ben yalanci cennetin bekcisiyim, tarlalarimda ki kolelere bak, hepsi beni bekliyor. hepsi huzurumu bekliyor. anlamistim. imparatorlugunun buyuklugunu, artik icimdeki kizginlik ta gecmisti ona karsi. dag basinda yasayabilmenin, nelerden gectigini biliyordum artik. bir yanardagdi orasi kulleri ile bunyeleri yakan. ve kendi cehennemlerinde yanmaya gonullu bir cogunluk vardi asagida. bizim elemanlar gotu yavas yavas toparlarken, arkamizda esrar tarlalarini birakacaktik, vitrini ineklerle suslenen.

    zula da kaliteli esrar gaz pedalina abaniyordu arkadasim. bense bir daha tadip tatmayacagimi bilmedigim saraplarla arkadaydim yine. cebimde de elemanin numarasi vardi. basima birsey gelirse arayayim diye. camdan bakiyordum, koca vadi bulutlar altindaydi. dumanli bir kafa gibi ardimizda usulca kuculuyordu. niye dumanli diye sormadim kendime, cunku dumanliydi. ayni duman minibus in icindeydi. cigarayi ceken agacin yapraginda bile gulecek bir neden buluyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 60.
    +1
    chapter flashback;

    on vizeyi almisim au ya gelecegim. sabah bir tel geliyor, karakoldan. yegen askerlik subesinden, faks geldi karakola gelmen lazim. hasgibtir hersey tak olmus durumda. patronu arayip durumu bildiriyorum. alpay abi karsiliyor beni karakolda, beni taktan cikaran abi. ooo yegen, hosgelmissin diyor. abi ne is diyorum. korkma lan sube faks cekmis, bize bir gorunmen lazim diyor. gidiyorum, cay iciyoruz ifade verdigim yerde, he iste kagitlar bunlar walla ne yapsak bilmiyoruz diyor. abi diyorum, 3 hafta sonra ulke disina cikacagim. he oyle ama, bazi sorunlar var diyor. nedir abi diyorum. karakolun bazi ekgiblikleri var. camera sistemi kurulacak, ve bir kac pc ye ihtiyacimiz var, sizin kafede kesin cikma pc vardir. kafamdan olmasa da yaratirim diyorum. he sen bu kagitlari dusunme bu isleri hallet, biz gerisini cozeriz diyor. abi diyorum bak gotu ortaya koyuyorum, beni hava alaninda cevirirlerse, bittigim andir. bana bakiyor, lan git ve dediklerimi yap diyor. koprude beni goz altina alan polis, korkma diyor bana. aklimdan yasadiklarim, o aksam nezarete getirilisim, nerdeyse butun parayi bir cig kofteye verisim aklima geliyor. dayimin da bulundugu oda da tir titriyordum. hersey sogykuktu, bitli nezaret battaniyesinin, verdigi huzuru kimse vermemesti oysa. hersey yalandi, alpay abiye de guvenemiyordum. ne kadar siritsa da icimde hep bir kusku vardi. oysa eleman gotumu karsiliksiz kollamisti. ama guvenemiyordum. kafeye gelip sigara isteyen memurlara surekli gbt kontrolu yaptiriyordum. la bah tezek bisi cikarsa seni almak zorunda kaliriz diyorlardi. abi bak diyordum yine de.
    ···
  11. 61.
    +1
    chapter; asker kacagi,

    kalabalik bir ortam oldugumuz icin ekipler surekli, geliyordu. yaw bize 70 kimlik getir, bu aksam ki gorevimiz bu diyorlardi. kendinden emin bir sekilde kimliklerini verip goz altina alinanlari da goruyordum. yada sandalyeye iyice gomulup, dasagini yiyem beni es gec diyenleride. kimligi almis gibi yapip bir digerine geciyordum. kimisi ben oyun oynarken beni rahatsiz etme, istersen gotumu al diyordu. ne farkli boyutlardaydik. bense ucuyordum cennete 2 hafta sonra. hepsi bitecekti. basari hikayelerini dinlediklerimden biri olacaktim. heyecani icindeydim ucacak olmanin, memur abilerde vardi yardim eden, kacmama. gibtir taktan bir magzaya girdim ayakkabi aldim. sonra bavul aldim. yanimda 20 kilo almama izin vardi. vazgecemeyeceklerimi seciyordum bavula koymak icin. aglamakli bir isti, beni var eden cogu seye elveda diyordum. sevgilenden kalmis bir sac teli bavula, ders notlari cope. hayatimi ikiye ayiriyordum. acimasiz olmazsam eger 20 kilo yetmeyecekti. tam 1 gunumu ayirdim buna. istanbulda, cati katinda yasamimi ikiye ayiriyordum. geride birakacaklarima elveda demenin vakti gelmisti. lisedeki fotoraglarimi atamadim. sihirli bir degnek olsaydi da oraya o anlara geri donseydim. liseliler bu yuzden asagilik, cunku orada var olma sansimiz artik yok.
    ···
  12. 62.
    +1
    chapter; gelecege tumevarim.

    bu amina kodugum seyi, hep umuttan gecer. hep umut edersin, gelecek bana guzel seyler getirecek diye. bu yuzden gelecegi hepimiz severiz. ne de olsa guzel olacak dimi. ama yasam canim benim caktirmadan bak der. ben surunun hikayesini anlatiyorum mutlu azinligin degil. bu yuzden amina kodugum cok karamsarsin diye bana kizmayin. umut edenlerinizden cok azi basarili olacak. gerisi elenecek. simdi karsimda umutlu bir genclik var, ve onlara kabullenmesi en zor olani soyluyorum. yegen basaramayacaksin. cunku istatistiki bilgiler bunu gosteriyor. sana hazmetmek kalacak. ama benim dediklerimi kabullenemeyeceksin, cunku umut denilen sey olmasa en aptalimiz bile, ben basarili olacagim dermiy di? cok akilli olman bir avantajdir ama kazanacagin anlamina gelmez. ya da aptal olman basari diye onune konulan kriterlere erismene engel degildir. yani anlamaniz gereken farkindalilik bilinci, basarili olmak icin yeterli degil. daha baska yannanlar donuyor arka planda. bazisi bunu icgudusu ile yapiyor, bazisi oyunun kurallarini iyi bildigi icin. ama unutmayalim iyi oynayan kazaniyor.

    benim icin zorlu bir gundu, bana ait olan herseyi bir bavula gibistirmak zorunda idim. limitimde vardi, 20 kilo. geride kalan yillari 20 kiloya sigdir demislerdi bana. cok onemli bir sey olmadikca eliyordum. sirinevlerde bir cati katindaydim. istanbul giblemiyordu bile parcalanisimi? gor kimlerin amina koymustu benden once, kimler neler basarmis, ve bazilari aci icinde yanmisti. istanbuldan comertlik bekleyecek zaman degildi. bogazi gormek icin 2 saat otobuse binen insanlarin oldugu bir yerde, istanbulu suclamak ahmakca idi. bu bizim sistemimizdi, ve biz bununla yasamaya alismistik.

    istanbul kendimizi kapattigimiz hapishanemizdi. orda olmamizin sorumlusu bizken, hapishaneyi sucluyorduk. cezaevinde merhamet dilenirsen, huur olursun.

    bavulumla, yanima alabildiklerimle, sirinevlerin yamru yumru kaldirimlarinda tak tuk ilerliyordum. ne geride biraktigim esnaf, ne de o sefalete mahkum olmus halkin umrunda degildim. bir daha geri donme sansimin olup olmadigini bilmedigim, bir kargasa arkamda kaliyordu. ama ben tuneli kazip bitiren, ve gunese kavusacak olan mahkumun, coskusu icinde tunelden gelen isigi gunes sanarak yuruyordum. sizinde bildiginiz gibi bazen igib trene ait oluyor.

    Hapishaneden kacan insanin azili bir gardiyani vardir. defalarca dedim zaten. ve o gardiyan size hep der, geri don lan ait oldugun yer orasi geri don. hep traslidir, hep filinta gibidir. hep saygi duyulacak giysiler icindedir. sana en acimasiz kirbaci vurur. geri don huur evladi, donmezsen eger, olene kadar kalacaksin bu delikte.

    butun bunlarla yasamak durumudaydim. bir minubuste, doruktan asagi dogru saliniyorduk. artik kacmaktan yorulmustum. kim yakalayacaksa yakalasin beni, her ne olacaksa olsun. artik yola gelmistim. sistem bana yeterince odetmisti, teslim olmaya hazirdim. gucum kalmamisti. madem tadini alamiyordum, lan benim derdimemiydi basarili olmak. sal gitsin amina koyayim, ayni dagdan suzulen minibus in yaptigi gibi. sal lan kendini, askere alacaklarsa alsinlar. alkolik diyeceklerse desinler, essek kadar adam olmussun hic birseyin yok diyeceklerse desinler sal lan kendini azcik. senin derdin senin disindakileri doyurmak mi sal lan sal. vitesi bosa al, koyver gitsin, olecegiz lan hepimiz olecegiz derdin ne senin. sal amina kodugumun salagi sallllllllllll.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +1
    he zaten alkol esrar tum o uyusturucular bunun icin var, senin icinde kaplani var etmek icin var. oysa sabah yuzunu tras etmeye kalktiginda, sal lan sal diyemiyorsun. oha dun cok ictim kafamda filler gibiyor diyorsun. hele bir bak aynada kendine, gotun yiyorsa sal de. ama diyemeyeceksin, cunku yetismek zorunda oldugun isin var. aynadaki kendin bogazliyor seni, lan amina kodugumun evladi nereye saliyorsun lan. o kadar kolay mi saniyorsun lan bunlari. bak bana gomlegim kravatim, trasli yuzum. iki kadeh raki ictin diye adam mi saniyorsun lan kendini. iyi bak bana ben senin anani giberim, sana alkolle iki saat ozgurluk verdim diye adam sanma kendini. bu hayatta benim borum oter. agzini burnunu kirmadan adam gibi giyin ve git patronunun tassagini yalamaya devam et. simdi gibtir git gozumun onunden.

    amina kodugumunun gunceli cok agir, ha deyince icinden cikamiyorsun. tatilde bile rahat degilim yine benimle yavsak. elemanlar acikmis, yahu bir yerde duralim, birseyler yiyelim diyorlar ama, durulacak bir yer yok. baska bir ciftligin onundeyiz, elemanlar tereddut icinde. ben lan tamam ben giderim diyorum, gorunurde kimse yok, evde kimse var mi diye bagiriyorum, yasli bir kadin cikiyor karsima, benim kafa dumanli, onun kafa ise cok yasli, ayni kulvarlardayiz yani. saskin saskin bakiyor bana, ne gibimi yiyorsun burda diye. eski kulturumuzun verdigi kuvvetle tanri misafiriyiz teyze diyorum biraz da yavsakca. mark evde degil ama gun batmadan gelir, istersen biraz otur diyor. yalniz degilim arkadaslar da var diyorum. soyle onlar da gelsinler diyor. elemanlar geliyor, hala cigara cekiyorlar. teyze usuldan bakip, gormemislikle, tiksinmenin arasinda bir bakis atip iceriye yoneliyor.

    oha karsimda sanki her anini cileyle gecirmis bir anadolu kadini var. mark ufukta gorunuyor, zayif ciliz birisi, ustu basi pislik, yuzu kiris kiris, ama hic aldirmiyor bize, her gece evine ayni dinginlikte gelen kisi sanki. hepimiz aciz, ama kimsenin dili varmiyor, yahu yiyecek birseyler var mi demeye. mezardan 2 hafta izin alip gelmis gibi duran bu cifte aciz bizi doyurun nasil diyecegiz. mark diyorum biz aciz, kac para ise odeyelim. yere dogru bakip, tavuklarim var diyor. herkesin gozu isiliyor, ama tavuk marketten alacagimiz kel tavuk degil, oldurmek ve tuylerini yolmak lazim. grupta bir tartisma basliyor, ya gidelim ilerde baska bir yer cikar karsimiza, kimisi de ya sacmalama bu dag basinda baska nere buluruz diyor. ben yine gonulluyum tavugu secip kesmek icin. kizlarada soyluyorum su kaynatin, kaynar su da kolay olur tuyleri cekmek. hic yabancisi degilim tavuk yakalamanin,iki bacagi ile ellerimde, kanatlari ile cirpiniyor; kizlar hayatta yemeyiz biz bu tavugu diyorlar. anasini bile gibeceklerini biliyorum.

    tavuk yine ayni tavuk gecmisimdeki sesi ile gik gik ediyor yine, gecmisteki aliskanlikla kibleye cevirip, sag ayagimla ayaklarina sol ayagimla kanatlarina basip bozagini avuclayip, bismillah deyip bicagi dayiyorum boynuna. bir kac cirpinisin ardindan, tavuk yine bizim olu tavuk ellerim kanli. kazandaki su kayniyor, atiyoruz tavugu kazana, bizimkiler ot cekiyor. bense ince bir gurur icindeyim, tavugu ben oldurdum diye. ama tuyleri kizlar yolacak kafamda bu var. mark a donup patates sogan domates sarimsak lazim diyorum. kileri isaret ederek oradan al diyor. tavuk yolunmaya hazir. once itiraz etselerde kizlar isini iyi yapiyor. ic organlari temizlemek benim gorevim. nice kurban bayrami gormus biri olarak, isimi, usta bir kasap havasinda yapiyorum. zaten kimsenin nasil yaptigimla degil, nasil yapabildigimle sorunu var. bende cok giblemiyorum birazdan yiyecekler zaten.

    bizim tavuk reyis aslinda sizin civciv reisti. tavuk olmadan once civciv di. ve sizler bir civcivin oldurulmesine cok buyuk tepkiler gosterdiniz. cunku niye biliyomusunuz, civciv reisin yenilecek kadar eti yoktu, kucuk olana bu hassayiyeti gosteren incici kardesler, danalar ve kuzular bogazlanirken ses cikarmiyor. cunku isirdiginiz da et gelirse oldurulecek kivamdadir hersey. civciv reyisiniz var, ama dana yada kuzu reyisiniz yok. sefkatiniz ancak yiyemeyeceklerinizedir. onun icin o sefkati gotunuze sokun bi zahmet.

    merhametiniz, acimasizliginizin var olamayacagi kadar kucuk isiriklarinizda var olabilir ancak. sizi doyuracak hic bir seye merhamet beslemezsiniz, o yuzden civciv reis, sizin kendinize bile itiraf etmediginiz karanlik yaninizdir. kedi reyisi de bu baglamda ele alabilirsiniz. neyse biz hikayeye donelim.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 64.
    +1
    tavugu parcalara ayirip, kazana atiyoruz, diger parcalarla beraber. biraz once tavuga aciyan genc kizlarin agzindan salyalar akmakta, ve hepsi pisse de yesek diyorlar. ne oldu lan 1 saat onceki empatiye nere gitti. bunu 1997 de ankara haymana daki ross-koytur tavuk yetistirme ciftliklerine amcamin oglunu ziyarete gittigimde anlamistim. ciftlige girmeden uzerimize tulumlar gecirilip, sonra en az 30 sn ilacli gaz puskurtuyorlardi bize. amac; iceriye mikrop tasimayalim, her tavuk sigabilecegi kadar kafes icindeydi, arkalarina donmeleri bile imkansizdi. dehset bir koku genizleri yakan, 1 ayda 1.5 kiloya ulasacak sekilde besleniyorlardi. yemler ingiltereden geliyordu, sizinde bildiginiz gibi safi hormon. ben cok tavuk kesmistim, ama orda olanlari agzim acik izliyordum. 24 saat isiga maruz birakilmis tavuklar, artik yumurta veremeyecekleri duruma gelince, kesim haneye gidiyordu. kesimhane de kimsenin tavugu kibleye cevirip bismillah dedigi yok. hepsi gagalarindan bir yere asiliyor, ve o platform ilerliyor. karsida elektrikli bir testere var. kanatlari cirpina, cirpina testereye dogru ilerliyorlar. kafasi kesilen bir sure cirpindiktan sonra kaynar suyun icine giriyor. ve emekci kizlar tuyleri yolmak icin hazir bekliyor. iste mutfaginiz da ki tavuk kardesin hikayesi bu kadar. dog 24 saat igib altinda dur hormonlu yemleri ye, yumurtlayamayacak duruma gelince kafani kessinler. mutfaklara meze ol. ha sunu demeyin bana, vejeteryanmisin lan? yok tavuk reyis en lezzetli menulerden biri benim icin. ama ben tavuk yerken civciv reyis diyecek kadar yavsak degilim. yani en azindan kendimi kandirmiyorum. ha burdan civcivlerde olsun mesaji cikarmayin, benim amacim ikiyuzluluge dikkat cekmek.

    adina artik yahnimi dersiniz baska bir sey mi? koku her yani sarmis durumda. bizim yasli cift bile yemegi bekliyor. iftar oncesi ekmegin bile sucuk gibi kokmasi gibi bir durum. mark zuladan ekmek bile cikartiyor. orgazmin en siddetlisi kazanda kayniyor. pavlovun kopekleri gibi uygun zamani bekliyoruz, salyalarimiz aka aka. acliktan etrafta ne var diye bakmiyoruz bile. kazan kayniyor biz izliyoruz. yetkili benim ve ben soyleyecegim son sozu yemek hakkinda. tavuk ilik gibi olmus, tamam gencler hazir diyorum. herkesin tabaginda, yemegi hazir. tam yiyecegiz, mark, durun babamiza dua edecegiz diyor. sadece filmlerde izledigim bir sahne, lan ne duasi birak dalalim diyorum icimden. eleman anlamadigim ve anlamakta istemedigim birseyler deyip, ardindan amen diyor. hep beraber amen diyoruz. tavugun kemiklerini bile es gecmiyorum. iste gercek orgazm, her isirikta ayri bosaliyorum.

    iste o anlardan birisi daha, uzaginda kaldigim seylerin, ileri derecede duyumsanmasi. herkes oh superdi derken, ben cok baska bir alemdeydim. zevkle aciklanamazdi bu, bu zevkten de ote birseydi. yemekten gozumu aldigimda, etrafimda es gecktiklerimi goruyordum. ne kadar fakirlerdi lan. ama tavuklarini paylasmislardi bizimle. para da teklif etmistik ama, burda para gecmiyordu. ne verecektik lan biz bunlara. mark gel beni gib desem gibi de kalkmazdi zaten. lan borclu olupta odeyememek ne zor bir seymis. dedim gencler geceyi burda geciriyoruz. zaten cevap verecek durumda bile degildiler. mark a donup arabada uyuruz size zararimiz olmaz dedim. sandalyesinden ayaga kalkti, elini cebine soktu, ben birseyler soyler diye bekliyordum, disari cikti. ister istemez teyzeye dondum, bosver cevap vermiyorsa kalin. istemeseydi zaten git derdi dedi. lan anadoluyu cok uzakta biraktim saniyordum. ama karsimdaydi, sesini cikarmayis evet demekti burda da.

    dis kapinin isigi altinda ince bir dal gibi duruyordu mark. gidip te konusmaya calisirsam cevap vermeyecekti. zaten bende o an in ustune cesaretimi toplayamadim. gotum yemedi neyin var genc demeye. zaten o da merakli degildi anlatmaya. yasadiklarini yere bakarak, tahmin sansimi kullaniyordum. ne kadari dogru allah bilirdi. teyze bizim genclere uyuyacak yerler ayarladi. ben minibus ta uyumak zorunda kalacaktim. mark in belki binlerce kez kat ettigi yoldan yuruyerek, tr de hic tanik olmadigim bortu bocegin senfonisi esliginde, arabaya yoneldim. kapiyi actim ve esigine oturdum. nerden nereye, hadi gotun yiyorsa bu bocekleri anla. hersey ne kadar yabanci geliyordu. icerde biraktigim anadolu ictenliginden ote her sey yabanci idi. boceklerin sesi bile. dedim yok panik atak gecirecek luksun yok burda kendine gel ve toparlan. aklimdan gecmedi degil, bir kangal kopegim olsun. burda olayim, geceleri bu bocekleri dinlemek benim sorunum olsun. bir duraktaydim, susurlukta tost yiyip ayran icmek gibi degildi. yarin guzel bir gundu, cunku mark bana ciftcilikten dem vuracakti.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    +1
    karga takunu yemeden uyanmisti mark, bende uyandim. etrafimdaki daglari ormanlari yeni yeni farkediyordum. bocekler hala susmamisti. kuslarda katilmisti onlara. beraber yuruyorduk, calilarin arasindan. bana bak buralari nasil adam ettim diyordu. kafam guzel degildi, dislerimi gicirdatarak dinliyordum onu. oysa alkolluyken anlatsaydi olmazmiydi. sallana, sallana sindire, sindire dinlerdim. bana sabirdan bahsediyordu. aklima kayisi agaclarini sulamak zorunda kaldigim gunler geldi. bilenler bilir her kayisi agacinin buyuk bir goleti vardir. ve siz o goleti su ile doldurmak zorundasinizdir. dedem herseyi anlatti bana. ok dede yapacagim dedim. hortumdan gelen su cok az di. ve golet dolmak bilmiyordu. ergenligin verdigi heyecanla hortumun basina gittim. oha su az geliyordu hortumun onunu actim. 1 saat sonra zaferler kazanmis gibi koydeydim. dedem bana bakti. niye geldin dedi. hepsini suladim dede dedim. iyi dedi dogruldu yola dustuk. bahceye vardik. hepsini suladin mi dedi. evet hemde hepsini. he iyi dedi. biraz ilerledi bir kayisi agacinin dibinde durdu. kendinden emin bir sekil de bah hele buraya dedi. bastonunu soktu camurun icine, eseledi, madem suladin bu agacin alti niye kuru dedi. bir baska agaca gectik ayni sonuc. camuru kaldirinca altindan kuru toprak cikiyor. iyi bir sey yaptigimi saniyordum ama yeterince sabirli degildim. beklemelisin toprak suyu eminceye kadar. yoksa suladigin sey gozlerin olur dedi. 1 agac icin 1 saat beklemem lazimdi. ciftcilik dedikleri sey buydu. hortumla 1 saat golgesinde durmazsam kayisi meyve vermiyordu. yas 13 idi. ama ders alinmisti. usul usul sulayacaksin. yoksa suladigini zannedersin.

    kendini yasayamayan baskasina goz kulak kesilir. bu yuzden her ayrinti, belki benim kontrolum disinda isleniyordu beynime. baskalarinin yasamlarini onlardan iyi biliyorum diye kendime bir pay cikariyordum. oysa ne zavalli bir avuntu, kendi olamayanin, baskalarinin yasadiklari ustune analizler yapmaya calismasi. mark in tarlalar da yetisen meyve ve sebzeleri vardi. benim neyim vardi? ne uretmistim. bakip ta iste bu da bana ait diyebilecegim neyim vardi. ev araba almaktan degil, ne urettim den bahsediyorum. o koca tarla icinde kuculdukce kuculdum. dunyaya biraktigim bir domates bile yoktu. onumde yuruyen yasli amcayi hayranlikla izledim. sabrin cennetindeydik, elimi bir domatese attim, cekinme kopar dedi. isirdim, mutlu oldu. cenemden domatesin suyu akarken, isirdigim seyin, mark in var olusunu oldugunu hissediyordum. kendini bedenine hapsetmemis, bir ot gibi yasamamis uretmisti. domates de olsa mark in yarattigi mark disinda var olan seyler vardi.

    minubus teydim yine, tavugun borcunu odememistik, ama belki yalnizliklarini paylasmistik az da olsa. yiyecek bir seyler de vermislerdi bize. onumuzde bir kasaba vardi. dagdan sehire indikce insanin hayvanlasacagini test etme firsati bulmustum. dagda olan paylasirken, sehirde olan karsilik istiyordu. surgulu kapi birden acilinca, bizim elemanlardan biri uyan ulan geldik dedi. uyku mahmurlugu ile kalkip etrafi kolacan ettim. esnaf ayni bir tr kasabasinda ki gibi, kapida sandalyelerde oturuyordu. ve hepsinin gozunde biz burda yabancilari sevmeyiz bakislari vardi. yabancilarin sevilmedigi yerde, ev sahipleri ile iletisimi kuran tek bir sey vardi o da para. biz alisverise baslayinca hepsi sever oldu bizi. ben alkol zulama baktim. ne olur olmaz diye biraz daha almaya karar verdim. elemanlardan biride bar da bulunan kumar makinasinda para kazanmaya calisiyordu. bar buram buram esrar kokuyordu. zaman durmustu sanki kasaba da, insanlar bize bakip bir sey soyleyecek olsalar bile soylemiyorlardi. kollarini kaldiracak halleri yoktu sanki. insaat izleyen turk gibi bize bakiyorlardi. usuldu hersey, cok usul.

    kizlar el isi hediyelik esyalar aldilar, ben alkolumu aldim. biraz yiyecek ve benzin aldik. bir sureligine dondurdugumuz yasama geri donuyorduk.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +1
    hani hepimizin hayali vardir, birakicam lan buralari, issiz bir yere yerlesicem. herkesten herseyden uzak olacagim diye. iste onlari arkamda birakiyordum. belkide olmayi istedigim konumda olduklari icin onlara derin anlamlar yuklemistim. belki degil, cevap buydu. olmak istedigim yerde onlari gorunce, bana belkide gereginden derin gorunduler. gundelik yasama donmek icin sebeplerim neydi, yada beni baglayanlar neydi. bunlari dusundum. cocuklugumdan beri bana buyuyup adam olacaksin deniliyordu. ve ben anlamistim ki artik adam olmak istemiyorum. kendim olmak istiyorum. uzerime gecirecegim uniforma beni mutlu etmeyecekti. bana asiladiklarinda yanlis olan birsey vardi. lisede 5 gun okula giderken hafta sonu da dershaneye gidiyordum. hic isteyerek gittigimi hatirlamiyorum. bedenim dershane de olsa da beynim baska yerleydeydi. sebep neydi? sinav var kazanman lazim. hic bir sey benim secimim degil, onume ne engel konduysa asmam lazim. galiba panik ataklarin cikis noktasi bu oldu. yani baskalarinin dunyalarin da varolmaya isyan.

    sonucta kendimleydim ama bu noktaya hayatim gibilerek varmistim. yani suruye uyamamanin bedeli. gecmise donup odedigim seylere bakinca, bari suruden biri olsaydin, mutlu olurdun dedim kendime. ama ok yaydan cikali cok olmustu. ok yaydan bir cikti mi, sorun artik alicinin olur. gecmisten bu sekilde firlamistim gelecege ise umut beslemeyecek kadar keskinlesmistim artik. gecmisimin camurunu, gelecekteki kor umutlarimda yikayacak kadar salak degildim. bildigim bir sey vardi o da zamanin surekli ilerledigi.

    bir sigara uzatin lan dedim. yol boyunca sustugum icin, biraz endiseyle bir sigara uzattilar. camdan kafami cikardim ruzgari hissederek gozlerimi kismadan akip gidene bakmaya calisiyordum. ne kadar uzun sure olmustu bunu yapmayali. dejavu buydu iste. sanki bu ani daha once yasamisim gibi geliyordu. evet yasamistim ama o kadar uzun zaman olmustu ki, sanki baska bir yasamda bunu yasamis gibiydim. yasam neydi lan, biz neydik, bizim elemanlarin ki yasamsa benim ki ney di?

    hayat plan yaparak gecirdigim sureler toplamiydi. denemekten ziyade surekli plan yapmayi seciyordum ve bir sekilde erteliyordum birseyleri, yanlis yapmaya cesareti olmayanlar, kenardan izlemeye mahkum olanlardir. kendime yanlis yapma firsati vermemistim. dunyadaki en buyuk korkaklardan biriydim, yanlis yapmaya gotum yemiyordu. isin ironik yani, standarti yanlis yapmadan terk etmistim. belki de yanlis yapma korkusu beni buraya itmisti. her ne olursa olsun ben artik mutluydum, bir daha da geriye donme niyetim yoktu. kravat takip, sadece imajima endeksli seyler yapamazdim. bilmiyorum belki yazdim ama hatirlamiyorum. bir zamanlar bir reklam vardi. imaj hic bir sey susuzluk hersey diyordu. oysa tam tersiydi, susuzluk hic birsey imaj hersey. hepinizin kicinda ayni marka pantolonlar varsa bilinki imaj hersey. ama komik olani bunu suru seklinde yapmaniz. yani moda denen sey herbirinizde ayni refleksi gelistirmekte. yani imaj yapanlarin isi zor degil, zaten herkes birbirini kopyalayacak kisiye ozel cozum sorunlari yok.

    pgibolojide boyle bir alan, suruye uygun cozumler var. size ozgun cozumler sunacak doktor aramaniz yersiz. istisnalar kimsenin gibinde degil. suruye uygun receteler ve terapiler alirsiniz isinize yararsa yarar. yaramazsa gibimden assa kasimpasa. ha karsiniza freud cikar onu bilemem ama genel gecer budur. ezberlediklerini size okurlar, yerse diye, yemezsen zaten kendinlesin demektir.

    param olsa da cozum alamayacagim bir dunya da yasadigimi biliyordum. cozum diye bir seyin de olmadigini biliyordum. eger oleceksek neyi cozecektim ki, olecegiz lan oyle yada boyle. 3 yil once 30 yil sonra. yasliyken oh superdi haydi oleyim bari diyenimiz yok. urettigimiz cozumler kisa vadeli, zaten gencligime gidip, lan huur evladi cok yasasan 80 yil yasayacaksin derdin ne? sinavi da seni de giberim demek isterdim. (liseliler siz bana bakmayin calisin uni sinavina) bunlari daha oncesinden idrak etmistim. ama farkindalilik bilinci olumden korkmayi engellemiyor.

    hayat onemsiz, zaten gidecegiz hic bir sey gibimde degil. etrafimda gordugum herkes olecek. ve hepimiz sonsuza kadar yasayacagimiz hissindeyiz. (au ya gelmeden once) yer beyazit, tramvay bekliyorum, terlemis durumdayim. elimle yuzumu gozumu silerken, bogazimda tam girtalagimin orda daha once hissetmedigim birsey var, biraz daha yokluyorum. oha kist, sicak bir ter basmasi durumu, evet elimle gayet iyi hissediyorum. hasgibtir kanser. lan daha au ya gidicem. lan herkes olecek, tramvaydayim, elim ister istemez tekrar yokluyor. tum o varolus felsefesi puf olup ucuyor. panik atak da degil bu, bu sefer kesin gidiciyim. sene 80 lerin ortasi, cocukluk arkadasim var. adi nejmiye, sivasin bir ilcesindeyiz, tehsis kan kanseri, kemoterapiden sonra ne sac ne kas var. her yeri sismis. o gozumun onune geliyor. oldukten sonra, evlerini ziyaret edisimiz var aklimda, elektrikler kegib oldugu icin mum isiginda oturuyoruz. bende gidiyorum lan, bu sefer panik atak degil. oha lan ciddi bir hastaligim var. hic bir filozofun aforizmasi bu korkuyu dindiremiyor. hani yasam gereksizdi? bu got korkun ne?

    dogan hastanesindeyim, ultrason gibiyle bakacaklar. once doktor yokluyor. yok yok bu guatr degil diyor. baska bir ter basmasi. eleman jel i suruyor boynuma. heyecan yapmamam icin benimle konusmaya calisiyor. doktor bakiyor.yag kitlesi buyurse aliriz diyor. buyudu de serefsiz, ama simdilik zararsiz. kalk lan evine geldik diyorlar. geziye gitmek kolay da pislikleri toplamak zor is.bahcenin onune yigiyoruz benim, esyalari. tavuk reyisin tuyu cantada mi diye bakiyorum. tamam hersey yerinde. para hesabi felan yapiyoruz, haydi herkes evine…
    Tümünü Göster
    ···
  17. 67.
    +2
    madem ahlak dedin;

    burdan devam edelim ne de olsa bu organik bir hikaye, yon verme sansiniz var yani.

    insanin en buyuk hapisanesi kendi vicdanidir. fiziksel anlamda ozgurluklerini sinirladigimiz bir insani, kendi hapisanesine kapatmazsak, yasamini o dort duvar arasinda yine kendi var olusuyla surdurur. birini oldurursen 30 yil icerde yatarsin dedik. bunu engeleyebildik mi? ceza evleri ahlak anlayislarinizin urunudur. ve hepsi tika basa dolu. bize ogretilen bu ahlak ve bunun icinde kalmazsak ceza cekecek olusumuz, bizi engelledi mi? hala insanlar birbirini bogazliyorsa, ahlak diye onune konulan seyi sorgulamak lazim. suru yapmaya calistigin bir toplulukta, ahlak; icinde kaldigin surunun kurallaridir. suru yerine birey yetistirmeye calisirsak, kendini hisseden, evrenseli de yakalayacaktir. surude kalmak icin kirbac yiyen herkesten, ahlakli olmalarini beklemek ahmakliktir. insanlari bir kendi haline bak, illaki dogruyu bulacaklardir.

    ncelikle, bitmemis bir hikayeye boyle bir elestiri getirdigin icin tesekkur ederim. soylediklerine bir bir cevap vermeye calisacagim. ama bazilari ciddi elle tutulacak seyler olmadigi icin es gececegim.

    oncelikle seni bir arada suru seklinde tutmaya calisan sisteme gondermelerim seni neden bu kadar gerdi anlamadim. bu sistemden memnu musun? yani birileri herseye sahipken birilerinin cop karistimasini sorgulamak seni neden geriyor.

    panik atak (bozuklugu) hakkinda akedemik kitaplarda bulabilecegin bir istatiksel bilgi vereyim sana, her 10 panik hastasindan 2 si bunu omur boyunca yasar. yani ulan cok cesaretli olacagim herseyin ustune gidecegim demen, bunun icin yetmez. cunku senin de dedigin gibi bu genlerinde vardir. hergun ben savasiyorum bununla merak etme.

    civciv oldurme, ve bebeklere tecavuz konusunda direk gotunden anlamissin. insan merhametinin nerde baslayip nerde bittigine dikkat cekmeye calistim. bebege tecavuz edenle civciv kesenin bir farki yok. senin bakis acinla bu hormonsal, yani icgudulerimiz hormon, madem oyle bu adamlari niye sucluyoruz. bunu senin gibi genetik bakis acisi ile ele almak lazim. es gectigin sey insani var eden sey, genetik var olsunun yaninda sosyo kulturel cevresidir. genlerinin bilgisi degistirilemiyor (simdilik) ama beynine yuklenen degerler etrafindaki sosyal cevrenin urunu. umarim burdan bir sonuc cikarirsin.

    ogretmen konusuna gelince, benim direncimi olcmek neden onun sorunu olsun. o sevdigin ogretmeni okuldan da attilar. sebep ben degilim kendi yanlislarinin toplamiydi. birisi benim direncimi olcecekse o kisi ben olmaliyim. biraz pgiboloji okuduysan, bunu kendi disimdakiler yapmaya calisirsa, ben cok daha takun icine girerim. yani bu benim irademle olmali.

    evrimin zayif halkasi oldugum konusunda biraz salaklik etmissin, bu konuda cok uzun uzadiya yazmayacagim. cunku sen evrimi salt hayvanin evrimi olarak almaya calismissin. bilissel evrim konusunda birseyler okumani salik veririm. yani neden bilinc var oldu konusunda birsey okursan, belki anlarsin beni.

    ha dedelerimin de benim gibi kactigini nasil cikardin bunu anlamadim. burda zaten elle tutulacak bir sey yok. hic dokunmuyorum bile.

    hastaligini yenmene cok sevindim. umarim tekrarlamaz, cunku tekrarlama olasiligi cok yuksek. kendini cok inandirma yendim diye. sonra cok uzulursun. yanlis anlama amacim seni korkutmak degil. bir daha karsilasirsan ayni direnci gosteresin diye. ben alkolu hastaligi yenmek icin almiyorum.

    koprude cd satmak cesaret degil demissin. istersen git bir kendini sina orda.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 68.
    +1
    neyse yegen seninde dedigin gibi yasin biraz kucuk, cesaretle bazi seyleri karistirmis gibisin, kendimi dislanmis hissetmem senin cikarimin. suruyu izlemek cesurluk degil korkaklik ornegidir. seni surude neler tutuyor iyi bak. taa baslarda bunalimin tanimini yapmistim, pek okumamissin. ben aslinda kendimden kacisimla baslayip, sonra nasil suru disinda kendimi buldugumu anlatmaya calistim. suru disina cikisim, bilincli bir hamle degildi. hep soyledim orda olsam cok daha mutlu olurdum. ama iste burda mutluluk tanimi ortaya cikiyor. ikimizin mutlu oldugu seyler kesinlikle ayni degil. olmak istemeye calistigimiz seyler farkli oldugu icin, tadimlarimiz da farkli olacak. yani kendi dunyanin kurallari ile beni yargilama kardes, cok farkli bir boyuttayiz. sen orda mutlu isen ne guzel devam et. ben yanima gel demiyorum.

    xanax ve sarap satin alabilecegin legal seyler, madem zararlari var. git o sahip ciktigin sisteme de ki niye satiyorsunuz bunlari. ha senin baktigin evrimsel acidan bakarsak, beni okuyup kendini alkole verecek olan varsa zaten zayif olandir. birak elensinler lan, geriye senin gibi tertemiz caki gibi delikanlilarin dunyasi kalir.

    herneyse burda polemige devam etmek istemiyorum. bende zaten bu hikayeyi bitirmek istiyorum. senden ricam, eger cok cevap verme istegi hissedersen pm at yada baska baslikta devam edelim.

    mutluluk sahip olduklarınızsa ve sahip olduklarınız ancak bu kadarsa acınacak haldesiniz demektir.
    yaşamın size sundukları sizi mutlu edebiliyorsa. mesela bir evi kiralamanın bir evi almaktan farklı olduğunu düşünüyorsanız aslında almış olduğunuz evin size ömrünüz boyunca kiralandığının farkında değilseniz. ortada sorun var demektir.

    sahip olduğunuz her şey kiralık aslında. çünkü kiralık olan ömrünüz! bir evi satın aldığınızda onu sonsuza kadar sizin olacakmış gibi hissetmeniz, vasiyet denen şeyle mümkün kılınmış. vasiyet size ait olanı bir sonrakine gönüllü olarak bırakmaktır. aynı genlerinizi bıraktığınız gibi, işte zaten o satın almadaki huzur buradan gelmekte. satın alışınız devamlılığınızın bir parçası.

    güce ve paraya olan tutkunuz sizden sonrakilerine bir şeyler bırakmak istemenizden kaynaklanmakta. yaşama en çok sahip çıkan en büyük hazzı alacaktır. bu acıktığında bir bisküvi için taklalar atan bir köpek olmaktır. o taklayı attığınızda yaşam size bisküvisini verecektir. o bisküvi ise kısmi huzurdur. ne yazık ki size mutlak huzuru verecek kadar bonkör değil, ama o varmış gibi sizi kandıracak kadar akıllı.

    karnı doyması için taklalar atan köpek yine acıkacaktır. yaşam tarafından bir süre başı okşananlar, yine okşanmak isteyecektir. hep huzuru yaşadığınız bir yaşamın ne değeri olurdu ki sizin için?

    öleceğinizi bile bile huzurun peşindesiniz. bazen koşullar o kadar ağır ki içinizden biri öldüğünde huzura kavuştu diyebiliyorsunuz. buna aslında huzursuzluktan kurtuldu demek daha doğru olur. yaşadığınız müddetçe çok küçük huzurlar için çok büyük bedeller ödeyeceksiniz. elde edilemeyen huzur hep tatlı gelecek. oysa buraya kadar yazdıklarımı iyi analiz ederseniz, yaşam denilen şeyin huzura karşılık gelmediği apaçık ortada. yaşam da huzur olmaz, bu yaşamın var oluşuna ters bir durum. yaşamdan huzur sağlık mutluluk beklemek ahmakçadır. çünkü yaşamın size sunduğu şey ölümdür. bu ölüme de bütün bunları kaybederek düşersiniz. mutlu ölüm yoktur kimse huzurlu ölmez. ölümlerimizin bir sonrakilerin ayakta kalması için var olması. ve bizlerin onlara bir şeyler bıraktığımızda ki anlık huzurumuz. görevimizi yerine getirmiş olmamızın bas okşanmasıdır.

    her yaşadığınız saniye, sizi yaşamdan çıkaracak olan ölüme bir adım daha yaklaştırıyorsa, huzurluyum yalanı ile kendinizi kandırmayın. huzurlu değilsiniz, aldığınız her nefes ölüme gebe. ve aldığınız her nefesin son olma ihtimali olduğu bir yerde huzur kandırmacasına kanmayın.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    -1
    Kendini trend yaptı amk cocugu
    ···
  20. 70.
    +1
    chapter geriye donus;

    sene 2009 gold coast tayiz tony ile, kiraya verdigi evinin terasinda, devasa bir ev, hersey ultra luks, okyanus ayaklarimizin altinda, 27. katta fish and chips yiyoruz. bu ev benim diye gulumsuyor. mutfakta bulagib yikayan tony, benimle bir terasta ufka bakip konusuyor. kafam almiyor almak da istemiyor. o zamanlar es gececegim seyler soyluyor bana. butun bunlari nasil elde ettim ogrenmek istiyormusun diyor. ben he olur ama biraz karnimi doyurayim su manzaraya bakayim diyorum.

    5 tane tarlam vardi diyor. ne tarlasi diyorum, cevap vermiyor ellerini belinde baglayip okyanusa bakip, ben nasil ferrariye bindim saniyorsun diyor. durum ciddi, elimi papates ve baliktan cekmem gerektigini anliyorum. karsimda ki mutfaktaki tony degil, gecmisten birseyler fiskiriyor tony nin icine. duymak istemiyorum ama, anlatma sirasi onda. suclunun sucunu itiraf etmesi modunda, zaten o da dinleyip dinlemedigimi umursamiyor. okyanusa bakip daliyor, eeee diyorum. bak diyor burasi benim, ama ben burda kalabilecek kadar huzurlu degilim, o ferrarilere binerkende kendimi huzurlu hissetmiyordum. hikaye ilginc bir hal almaya basliyor. hayirdir tony diyorum, bak diyor asagidaki yola, bakiyorum; f1 i izlemek icin millet yer kapisiyor ben burdan kus bakisi izliyorum diyor.

    aklindan neler geciyor bilmiyorum ama konusmalarimizin bir itirafa denk geldini anlayacak konumdayim. sana demistim ya diyor. hani night club in kapisini actigim da zengindim, iste o yalan diyor. aslinda ben ondan once zengindim. nasil yani diyorum bana hikayesini anlatmaya basliyor.

    kotu adamlarla nasil tanistigini anlatiyor. satmasi gerekenin kaynagina ulasmak icin neler yaptigini anlatiyor. aklima knight online da nasil da kaynaga ulasmak istedigim geliyor. senden cok daha gencken bir adamla tanistim dag basinda yasiyordu, bize ot ve magic mushroom getiriyordu diyor. cok gucluydum, ozamanlar burda olsan sana vatandasligi 10 dakika da cikaririrdim diyor. sonra bir cadi avi basladi, ben kactim 2 yil. arkadasimdan biri de 20 yil yedi. tony nin icin de bir huzun vardi, 20 yil yiyen ise arthur du. bu geziden once bunu bilmiyordum. simdi esyalarimi toplarken, baska seyler vardi kafamda

    sarmagiblarla kapli eski bir evin kapisini zorlayarak aciyordum, orumcek aglari bulasiyordu bana, ama icerde ne olduguna dair merak, herseyi esgeciyordu. bu koca malikane cok ilgincti, ve ben bazen kapidan bazen pencereden deniyordum sansimi. tony okyanusa bakarken ben dudaklarimi duyumsadim, ruzgarla kurumus. icecek birseyler yok mu dedim. dedi sana sarap vereyim, ben araba kullanacagim icemem sen benim yerime icersin. bilmiyordum ki, sarap arthur reyise ait. ayni tadi duyumsayana kadar da bilmeyecektim. yasam garipti yani.

    evin hizmetcisi bile vardi, 60 kusur yaslarinda aborjin bir kadin, gozleri icine cokmus, su yasami tamamlasamda gitsem der gibi bakiyordu. ama hic yabanci gelmiyordu, ben o bakislari gun ortasinin sicaginda, koyun sagan anadolu kadinlarinda gormustum cocukken. agizlarinda rengarenk tullerle koyunun kicina kafalarini yaslayarak, tak duserse elleri ile ayiklayarak, koyun sagan anadolu kadini. agizlarinda ki tuller sus olsun diye degildi. kumacik denen seyden kurtulmak icindi. koyun sagarken agzini sarmazsan eger, sinek agzina girer bogazina yumurtalarini birakir, o kurtcuklar orda buyur, ve sen en az 1 hafta cigerlerin cikarcasina oksurursun. gunduzun koleleri, aksam yatakta cariye olmak zorundadir. yatmadan once son bir sey kalmistir yapilacak, kocaya hizmet etmek. onu da sessizce yapip uyurlar. aborjin kadin iste oyle bakiyordu, yediklerim bogazima dizildi. gozlerimi kadindan kacirmaya calisiyordum. sadece kendimizi mutlu hissedelim diye neleri yikiyorduk. aciyi tatmamis insan, mutluluk icin gozunu kirpmadan acimasiz olur.

    mutlu insanlarin ulkesindeydim, ama bu mutlulugun arkasinda neler gizli, bu mutlulugu daim kilmak icin kimlerin cani yaniyor, biliyordum. neden irak’a komsu olan ulkemdeki petrol burdan 3 kat daha pahaliydi, neden heryer yesil ve cimendi, neden kimsenin gelecek kaygisi yoktu. cunku birileri uzaklarda bedellerini oduyordu, bunlarin. ilk basta bunlar icin kafamda bir aciklama olusturmak zorluyordu beni. ama irak’tan 17 bin km uzakta olan bu ulkede petrol neden 1 aud idi? ulkemizden boru hatlari gecse de petrol kuyularimiz olsa da durum degismeyecekti. bu bir dunya politikasi idi. birilerinin refahi icin birilerine kiyilacakti. orda cabaladiginiz her dakikanin bir kismi burdakileri mutlu etmek icin. paraniz yoksa buralara ancak televizyondan bakarsiniz. tek bir kosul var o da para! paran yoksa, boyle bir dunya gercek mi? test bile edemezsin bunu.

    tony nin de gecmisi temiz degildi. bu durdugumuz yerleri almak icin kimbilir kac can yakmisti. ne tarlasi diye sordum, dondu bana bakti, domates tarlasi degildi onlar dedi. simdi anladim mutfakta bulagib yikayan tony nin dokunulmazligini. hatta onun hatalarinin fircasini ben yerdim. ama kimse birsey demezdi ona. bana ilk kalp krizini anlatirdi hep, defalarca dinlemistim. nasil kolu uyusmus, terlesmis basi donmus. doktorun cok sanslisin dedigini bana defalarca anlatirdi. seviyordu gecirdigi ilk krizini, o beni durulttu diyordu. bunlari az kisi biliyor, bunlari sana anlatiyorsam bil ki seni kendimden hissettigimdendir diyordu. basina birsey gelirse, ilk arayacagin kisi benim diyordu. dostluk boyle birseymis, mekan ulke dil din irk tanimazmis. calistigimiz yerin patronunu bile patron yapan, mutfakta benle bulagib yikayan zengin biri vardi karsimda. ozamanlar sehirdeki gokdelenler de kac tane dairesinin oldugunu bilmiyordum. zaten anlamak da zordu, okyanusa karsi bu evin varsa bulagib niye yikiyorsun diye sorular soruyordum. heyecan denen herseyi tatmisti, harley motoru bile vardi. bana donup, su korktugun konumda olsam keske diyordu. lan bi gibtir git, malmisin sen diyecek gibi oluyordum ama, konusmasini kesmiyordum. yasamdan aldigim en buyuk zevkleri senin yasinda iken gelecek kaygisi icinde bogusurken almisim diyordu. herseyi satin aldim ama o dakikalara bir daha donemedim. adamin fantezisine bak, taka batmak istiyor yine. sahip olmak istediklerime sahip biri olmak istemedigim su anki konumuma ozlem besliyordu, anlasilacak birsey degildi. dur dedi sana yemek yapayim, o sefleri adam saniyorsun, birde benim yemegimi ye. aklima bir tas icinde ordek eti yedigimiz gun geldi. sefler yagli kisimlari kesip derin bir tas icine toplamisti. bu da o tas i kacirip gelmisti yanima. localardan birine oturup yemeye baslamistik ordek etini, ya tony bunu cope atacaklar ne diye yiyoruz diyordum. onlar anlamaz etin neresi guzeldir diyordu. biraz yedikten sonra icinde plastik eldiven bile bulmustuk. ulan bu ne tony dedigimde bosver copten yiyenlerden kotu durumda degiliz diyordu. stadyumun localarindan birindeydik, stadyum ayaklarimizin altinda. senesine 25 bin dolar odedikleri 12 kisilik bir locadayiz. menu plastik eldivenli ordek eti.
    Tümünü Göster
    ···