/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    chapter bilmem kac ama biraz geriye gidiyoruz.

    istanbula gectigim donemde, uni yeni bitmisti. ve 1 yillik tecilli idim (vatan borcu) o 1 yil hizli gecti. bir kac donem bakaya kaldim. izmirden annem aradi ogul polisler seni sormakta ne diyek. hay amina koyayim. askerlik kim ben kim la. gotu ates sardi tabiki napayim diye dusunmeye basladim. ales miydi neydi yuksek lisans icin sinava girdim. neyse ales i hallettim. kultur universitesi de cok yakin yuruyerek gidebilecegim bir mesafe de. dedim haci tamam yuksek yapiyorum.
    oldum olasi, akedemik ortamlar bana itici gelir. hele ki 3. dunya ulkesi olarak bilimde bir cok alanda geride kalmis bir ulkede, akedemisyenlerle (sozde diyeyim) konustugunda sanki hepsi mit de doktora yapmis, dunya bilimine yon verdigini dusunen tipler. oysa ulkeninde haline bakarsak, onlar sadece memurlar bildigimiz memur, icinde bilim atesi uretkenlik, ozgunluk olmayan. zamaninda inekleyerek o pozisyona gelmis, ve olene kadar da bilim insanlik adina hic bir sey veremeyecek tipler. hepsi oyledir demiyorum ama ezici cogunluk oyle maalesef. zaten oyle olmayan mutevazi kisiligi ile hemen one cikar kendini belli eder.
    bilgisayar muhendisligi bolumune gittim. bu islere bakan yawsak mi yavsak, konusurken sanirsin ki bill gates. walla sansin hic yok denecek kadar az diyor bana. istersen git matemetik felan oku diyor. ulan universite parali, bende parayi vericem. derdin ne diye geciriyorum icimden. neyse bana bir tarih verdi mulakata gel dedi. gitmedim. madem sansim yok ne diye gideyim dedim. mulakat gununden iki sonra tel geldi. mulakata neden gelmediniz diye, ama konusan baskasi. dedim ki bu kisi ile konustum bana hic sansimin olmadigini soyledi. gelmeden bunu bilemezsin dedi. ok dedim yeni bir gun verdiler. gittim. benden baska 5 kisi daha var. hepsi de bilg. muh mezunu.
    bolum baskani bizi odasina aldi. herkese bakti. benim dosyaya da bakti. sen dedi farkli bir kokenden geliyorsun ne diyorsun yapabilirmisin dedi. kir sacli babacan tavirli bir adam. inandim dedim bilmiyorum ama denerim. bizlere sorular sormaya basladi. ama konularin bilgisayar ile alakasi yok. sonra herkesi odadan cikarip tek tek almaya basladi. benim konusmama izin vermeden universiteyi 8 yilda bitirmissin ve bilg muh. le alakali hic bir bilgin yok dedi, burda basarili olacagini dusunuyormusun dedi. hayir dedim. amacin ne dedi, askerlikten biraz daha uzak durmak dedim. iyi dedi, ingilizce mulakati gecersen, seni kabul ediyorum dedim. walla cikip bir konuyu anlaticaksin ama, gelecek hafta bir sinav var. sen onlarla sinava gir, gecersen gelirsin dedi. ciktim odadan yahu dedim. bu sinav ne dedim. elemanlarin hepsi sictigimizin resmi dediler.
    dedim kardesler niye yav. dediler ki ingilizce cikip bir konu anlatsan sorun diil. ama bu sinav 4 asamali ve 8 saat suruyor.70 alamazsan kaldin diyorlar. oha niye boyle lan dedim. ingilizceden gecemeyen zengin piclere 1 yil daha ingilizce okutuyorlar dediler. yani is tamamen duygusalmis. biraz sevinmistim o da kursagimda kaldi. kafeye geri dondum. bir azeri eleman var o dota denilen oyunun hastasi abi hayirdir, moraller bozuk gibi dedi. ya olm bole bole dedim. abi hallederiz dedi. lan olm dedim nasil halledicez. abi senin yerine sinava girerim dedi. oha dedim nasil olacak o. abi dedi verirsin kimligi bana degistiririz fotolari. girerim dedi. kaybedecek neyim var deneyelim. abi dedi yanliz benim kafeye 350 tl borcum var bisiler yaparsin onun icin. dedim ok lan ben ustleniyorum
    sinav gunu geldi bizim elemanin resmini aldim cikardim, benim kimlige yapistirdim. sonra sirin evlerde (ogrenci kimlik kartlariniz asker polis nufus cuzdanlariniz pvc teknolojisi ile kaplanir diyen) seyyar elemanlardan birine gittim verdim kapladi kimligi. verdim elemana gectim kafeye, yusuf yusuf bekliyorum. aradan 5 saat gecti gecmedi eleman geldi. ne oldu diye soracak gotum bile yok. abi dedi merak etme gectin. 95 aldim dedi. ayni zamanda tum sinifa da kopya vermis muallak. 2 senedir gecemeyen elemanlar bile ortalama yapmis.

    haftada 2 gun okula gitmem lazim. okul sabah 8 den aksam 6 ya kadar 7 de kafe de is basi yapmam lazim. gece 12 ye kadar ordayim. iste size burda yapmamaniz gereken bir hatanin ornegini verecegim. bildiginiz gibi baslangic ta kafan estigi zaman gel diyen patron ben kafede daha cok zaman harcadikca bana o opsiyonu vermiyordu artik. madem dun geldin bu gun de gelebilirsin gibisinden. o yuzden bastan konustugunuz seylerin disina cikip, sakin gerekenden daha fazlasini vermeyin. cunku daha fazlasinin sonu yok. verdikce isterler, pisiriksan benim gibi istediklerinde verirsin.
    haftanin 7 gunu dolu, okulda open gl anlatiyorlar. c# bilmem lazim okuz gibi calismaya calisiyorum ama olmuyor. kinayt abi diyenlerin 1 milyon lira icin 1 saat anani belleyenlerin icinden boyle bir akademik kariyer cikaramayacagimi anladim.
    vatan borcunu bekliyor. ev sahibi kirasini, ben xanaximi. dedim ulan gidiyorum yeter. gebermeye geberecem bari, bari kendi denizimde bogulayim. tum hayatim baskalarinin istedikleri ugrunda ilerliyor. roting christ dinliyorum ozamanlar. ve hava alanindan kalkan inen ucaklara bakiyorum ic gecirerek.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    chapter felsefik durus.
    butun bu taktanliklar icinde, beni ayakta tutan gunluk yasamimda herkesten sakladigim bir yanim var. nietzsche amca sesleniyor gerilerden ‘oldurmeyen sey guclendirir’ acilarimin anlam bulan tek mekani, benden oncede bunlari yasamislarin bana miraas biraktiklari.
    kafe seruvenim son bulurken, ben artik herkese kuskuyla bakan, hayati, kendi deneyimlerim cercevesinde sorgulayan, artik hayvsansal var olusumuza kizamayan biriyim. o siralar atakoy pandost ta (panik ataklilar yardimlasma dernegi) tanistigim bogazici pgiboloji yi bitirmis bir kisi ile yasam ve anlami uzerine derin tartismalardayim. yanlis hatirlamiyorsam 100 den fazla mail yolladim. durun birini burda paylayasayim sizlerle. biraz zaman alir muallakler. sabirli olun.

    mail 1
    hayatın butun degerlerını yenıden anlamlandırmak ısteyen ve anlamlandırdıgı anda anlamsızlıklarla karsılasan insan enınde sonunda bunalıma girer ..sürü insanının yenıden anlamlandırma yetenegı yoktur ve ben bu anlamda ozelım galıba.

    her ne olursa olsun ne kadar akilli olursan ol. yasamin sana dedigi yegane gercek su; parasiz adam gereksiz adamdir. ya parayi elde edecek seyler ureteceksin. ya da sistem senin anani hic acimaz beller. cebinde ki kadar adamsin. satin aldigin kadar bireysin. bu surecten sonra bende dedim ki gidiyorum lan. yine kaciyorum. o siralar prison break i izliyordum. hapisaneden kacan elemanlar t-bag reyis vs. ulan dunya da dunyaya geldim baska yerleri de gormek istiyorum ama benden oncekilerin, var etmis oldugu kurallar var. haci dur yerler yas nereye gidiyosun sen oyle vize nedir bilir misin?
    vize bizim gibi 3. dunya ulkelerindeki bireylerin sorunu. sistemini oturtmus her ulke, yegen kusura bakma ulkemi turist olarak bile gormek istiyorsan, bana gostermen gerekenler var. ulan uzaydan bakinca dunya koca bir yuvarlak devletlerin sinirlarini da goremiyorsun. torstop bisi, hepimiz insaniz, ben senin gordugun yerleri gormek icin neden bedel odemeliyim? yok yegen bak siz geri kalmissiniz bir dilim ekmek icin birbirinizi kesiyorsunuz ben kapilari acarsam benim burda ki mutlu kitleyi de gibersin ki ben bunu hic istemiyorum. 3. dunya ulkesinden cikmadan aslinda yasam denen seyin, bizim ulkemizde var olmadigini bilmiyordum.
    anladim ki hapisanedeyim. hemde hapisanemde bir suru t-bag var. zor duruma dusene gel cebimi tut diyorlar. universite bir yandan yazilar yolluyor. yavrum derslere katilmiyorsun bak atariz seni diyorlar. askeriye polis yolluyor cafeye, yegen bak vatan borcu odemen lazim diye. hersey ust uste geliyor. ulan zaten adam gibi yasayamiyorum bir gibtirin gidin diyemiyorum. o siralar hasdal askeri merkezinden yazi geldi yegen 3 donem bakaya kalmissin bir gel konusak diye. el mahkum gidecegiz.
    gittim. kapida beklettiler, 4 saat sonra iceri girdim. icerde bir astek ve astsubay var. astsubay buyur otur dedi. neden 3 donem bakaya kaldigimin mazeretini sunacagim. astek kardes de benden genc. astsubay oturuyor astek ayakta. birden astek kalk lan ayaga dedi. kalktim. savunma vereceksin burasi mahkeme lan dedi. astsubay biyik altindan guluyor. durum duzmece yani oyle bir action a gerek yok. astek sordu lan niye 3 kere bakaya kaldin. ben saymaya basladim. uni ye basladim da onlar evraklari gec yolladi bende islemleri cok iyi bilmiyordum vs. astsubayda yaziyor ifademi. hani gotu toparlasam sorsam kardesler nietzsche kimdir bilirmisiniz diye aklimdan geciyor ama. tabi cok dassak isteyen bir durum oldugu icin susuyorum. hem tutanaga gecerler mecerler. susmak mazlumu oynamak en iyisi. ben uniformasizdim, onlarin uniformalari vardi. ben kurallara karsi gelendim onlar sistemin parcalari idi.
    astek kardese kin besleyemedim. bitirmek zorunda oldugu 12 aya renk katmasa eger o zamani nasil gecer orda. ne olacak dedim? savunman askeri mahkemeye gidecek onlar karar vericekler dediler.
    zaman daraliyordu anladim. askeri mahkeme bana yawrum sende yapmayiver demeyecekti. hapisaneden kacmakta olan bir mahkum gibi tuneli kazmayi hizlandirmam butun riskleri goze almam lazimdi. izmirden ciktigimda ya ayakta olurum ya da diz cokerek demistim. aradan gecen 4 yil sonra yine ayni karari vermek zorundaydim. sokakta bile yururken zorlanan ben, cok daha zorlu bir karar aliyordum. gidecektim. cogunuzun anlamadigini biliyorum ama. tr de kalip standart bir yasama sahip olup memur olmak oysa ne cazipti. oysa bende gibindirik bir koltuk takiminda kizimi kucagima alip tv seyretmek istiyordum. ama kacmak lazim di ve duygusalliga yer yoktu bunda. her an nobette ve tetikte olmak lazimdi. oysa biri cikip deseki kollarini ve bacaklarini kesecegiz sen daha bunlari hissetmeyeceksin. ama askere gitmek zorundasin. 4 yil yapin derdim 4 yil benden olsun size. ama bu hayatin oyle sihirli deynekleri yok.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +1
    begibtasa gidiyorum. bir egitim acentasina, gotum yusuf, yusuf. bakirkoyde olabilir metro degisitiriyorduk. yine bir panik atak oyle boyle degil. terliyorum. nefesimi kicimdan aliyorum. ve kendime ulan kendi ulkende bile ayakta duramiyorsun. 17 bin km otede ne tak yiyeceksin. kim sana sahip cikacak diyorum. o an aklima istanbulda yasadigim bir anim geldi. belimde sorun vardi. cok pis agriyordu. switch lerde sorun olmustu. yere egildim bir daha dogrulamadim. koluma girdiler. beni eve tasidilar. belimi hissetmiyordum. hissettigim tek sey agriydi. beni eve getirip yataga uzattilar. kafecinin caycisina ben daha zor kalkarim dolapta skoll lar var getir onlari bana dedim. cocuk vanli idi (asi vanli derdi kendine) biralari yanima birakti herkes kafeye dondu.
    kimildayamiyorum yatakta. biralari aldim. her biri bir litrelik. nefes almadan iciyorum. aci ve alkolun etkisi ile uyusmustum. gozlerimi actigimda. belimdeki agri hala orda idi. ve isemem lazimdi. tam 2 metre otemde telefon var ulasmaya calistim. ama beceremedim. sonra anladim ki ulassam o tele kimi arayacaktim lan. arayacak kimse yoktu. en zoru buydu, kimi arayacaktim? amcamin oglunu mu patronu mu kafede cay satan asi vanliyi mi? iste gencler yalnizlik budur. gozumden gelen yaslar minderin amina bile koymustu. son bir gayretle yorgani torstop ettim ve icine isemeye basladim. koca istanbulda sirinevlerde, bir odada yorgana isiyordum.
    yorgani savurdum kenara, tavana bakarak aglamaya devam ettim. uyumustum yine, ve beni uyandiran tel sesi idi. kardesim nasilsin diyen patron. abi iyi degilim dedim. ne kadar surer kalkman dedi abi heralde 1 ay dedim. gecmis olsun dedi kapadi. benle konustuktan sonra ilan vermis, teknik eleman aramak icin. yerdeki yorgani elimle alamadigim icin, bir cubuk yardimiyla dislerimin arasina aldim ve banyoya attim. elim belimde, buz dolabina ulasip bir seyler yedim. yalnizim diyenlere sesleniyorum burdan, yalnizlik oyle sizin melankoli yasayacaginiz kadar merhametli bir platform degil.
    en zoru sicmakti. heleki alaturka bir tuvaletiniz varsa, sicmayi ayakta halletmeniz gerekir. o yuzden banyoya gidiyordum. yikanirken sicma islemini yapiyordum. bir asi vanli abey skoll aldim sana diye gelip ziyaret ediyordu.
    asi vanli her bira getirisinde bana haberler tasiyordu. abey, senin yerine bir eleman aldi patron diyordu. eleman senden cok daha iyiymis, konusup guluyorlar diyordu. onca emek yine tak olmustu. bu sefer yuruyemiyordum bile. neresinden tutsan elinde kalacak, taktan bir son. bir gece boyle herseye var olusundan tut var edenine kadar kufurler ederek sizarken. sabaha uyandigimda, belimi tutarak yuruyebilecek kivama gelmistim. amacim ulan burda ruhumu sattim size 1 haftada beni sildiniz mi demekti.
    kicimi tuta tuta yurudum. kafeye geldim. yine sorunlari vardi. makinalarin hic biri birbirini gormuyordu. tum sistemi resetliyorlar, ama degisen bir sey olmuyordu. ama bu sefer erken davranmadim. abi yeni isci almissin dedim. he eleman dedi. sifrelere ihtiyaci var dedi, ok dedim yazdim hepsini. sesimi cikarmadim asi vanli bir cay getir lan dedim. tamam abey dedi. asi vanli deyip gecmeyin ha az kiz dusurmedi muallak.
    ben siritarak izlerken aslinda sorunun, ne oldugunu bildigimi biliyorlardi. cayimi ictim, etrafi izledim. abi nasil oldun diyenleri cevapladim. ama kara murat olmaya hic niyetim yoktu. olmadim da…
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +1
    chapter ‘var olus sancisi’
    bunalım
    bunalım dedi “bunalım insanın yaşamda duraklayıp nefes aldığı bir süreçtir” ve devam etti yürümeye. eğer çocukluğumu, sevmediğim bu yerler şekillendirdiyse, ben burada doğurmaya mecburum. sakallarını sıvazlarken koca dağa doğru bir adım daha atmış oldu. dağa dik, dik bakarak “ölüm mutlak noktaysa bizim ona ne yolla vardığımızın ne önemi var” diye düşündü.
    bunalım standart çizgiden uzak düşmektir ve bunun bedelini acıyla ödemektir. “o zaman insanlaşma sürecinde doğanın hayvana biçtiği role bunalımlarımızla isyan ediyoruz” dedi. çektiğimiz acılar bizi standart‘a zorluyor, çoğumuz acıdan korkup doğanın bize biçtiği çiftleş ve türünü devam ettir olgusuna dört kolla sarılıyoruz. sonsuzluk içinde 60 yılın ne gibi bir önemi olabilir ki. bunca telaş ve koşuşturma bunun için mi? yaşam bu denli basit kalıplar üzerine oturmasaydı, varlığının devamlılığını nasıl sağlayabilirdi ki? beklide baki olan yaşamın sonsuzluğudur. bizler bu varoluş içinde birer piyonuz. insandan böceğe bir çok şekilleriyle koca tanrımız yaşam, bir şekilde var olmayı başarıyor. ince narin kırılgan bedenlerimizle her şeyden korkarak, yaşamaya yaşamı devam ettirmeye çalışıyoruz. korkuyoruz ki devam ettirebiliyoruz, yada tam terside söylenebilir.
    zor olanı başarıyoruz. ama bir piyon olarak. oysa asıl hizmet ettiğimiz olgu belli. ve bana kalırsa insan yanımız bunları bilmeye doğru koca bir tunel açıyor. ve insan olmanın rahatlığını yaşamak için 60 yılda boğulacağımız bu denizden kafamızı kaldırmamız gerek. nefes almamız gerek.
    kafede cayimi ictim. bir kac kisi koluma girdi ve kaldirdi beni. amerikan filmlerinde ki bilmis tavirla, ust kattaki switch e giden kabloyu kontrol edin dedim. cunku kodugumun sistemi orda birlesip ordan bir kablo ile asagidaki server makinasina geliyordu. gotumumu tuta tuta yol alirken, arkamda bir askeri us havaya ucuyordu sanki. ve ben ,magrur bir sekilde atesler ve bombalar icinden usulca yuruyordum. metroda panik yasayan gence geri isinlandik. butun bunlari yasamistim. ulan zaten yalnizdim. avustralya da da yalniz olsam ne yazardi. neyse iki xanax atinca zaten. ne yazar lan ne yazar dedim.
    egitim acentalari kurt, biri gelse de duduklesek diyorlar. ben hemen susun lan kagit verin imzalayayim dedim. adamlar emek harcamadan para kazanmanin telasi icinde noluyor lan daha sana yalan soylemedik dediler. lan bana soylenen her yalan soylenmis, cennet mi vaad edeceksiniz diye bakarken. adamlar walla cennet vaad ettiler. soyle dusunmek lazim. hapisten kacmak isteyenin ilk onceligi o duvarlardan kurtulmaktir. gerisini pek hesaplamaz. hele bir atlayayim dersin. gerisi gelir.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +1
    chapter kacmak
    evet bir kacaksin artik, ardindan itlerle gelen, gorevliler var. kalbin zaten gotunde atiyordu, ulan niye kaciyorum sucum ne? neden sevdiklerimi arkamda birakmak zorundayim. ulan beni terk edenleri bile birakmak arkada birakmak zor lan. kimseye de bir yanlisim olmadi. neden kaciyorum lan. neden bu kadar kenara itildim. lan ben sevgilimi alip bir bank ta bile oturamadim. sorununuz ne benle. neden bunlari odemek zorundayim. oysa yardima ihtiyacim var lan. sadece normal biri olabilmek icin yardiminiza ihtiyacim var.

    oncelikli olan xanax ti. yabanci bir ulkede xanax olmadigini dusunmek bile, kabustu. bohcami hazirliyordum. yazdigim yazilar, eski resimler. hatirasi olan bir yemek fisi bile yanimdaydi. atmam gereken ama anlami olan kiyafetler. herseyi bir bavula sigdirmak gerekiyordu. cunku kurallar 20 kilo diyordu. herseyi bir mavi bavula sigdirdim. bir de sirt cantam vardi. izledigim ucaklara binebilecekmiydim acaba.
    vizeyi almistim. (flash back yapicaz buraya da) okulun parasini odeyip tum gotu ortaya koymustum. ama pasaport kontrolunden gecebilecekmiydim. icim icimi yemekteydi. yegen kusura bakma deseler taku yiyecektim. icimden lan jack london un (demir yolu serserileri) ne sansliymis diye dusunuyordum. sabah uyandim. herseyi bir daha kontrol ettim. sirinevler merkeze dogru kaldirimda bavulu ceke ceke yurumeye basladim. bilirsiniz bavulun tekerlekleri, nasil ses cikarir kaldirimda. bacaklarimi hissetmeyerek urkek urkek yuruyordum. meydana dogru.
    metroya bindim. beni havaalaninda karsilayacak bir iki arkadas vardi gelmediler. canlari sagolsun. check in yaptirdim. ucaga daha 2 saat var pasaport kontrolunden gecmem lazim en onemlisi de bu zaten. it gibi acim. piza aldim cok pahali idi, yiyeyemedim bile. gotte yusuf var ken, pizzayi dusunemiyor insan. bavul gitmisti sira bende idi. kalktim ayaga pasaport kontrolune yurudum. sirada bekledim biraz, memur eline aldi pasaportu senin ki olmaz dedi. ben gibislerden gibis begenmek uzere iken git dedi pul alman lazim. gittim pul aldim.
    yine ayni siraya girdim. sira yine bana geldi. memur bana bakti. elindeki pasaporta bakti. pc ye bisiler yazdi. enter a basti. yine bana bakti. eline muhru aldi basti, hayirli yolculuklar dedi. tr sinirlari icinde bir baska sinira ayak basmis gibiydim. 1 dakika kendime gelemedim. sonra anonslarla beraber, ucagin korugun kapisina geldim. once anami aradim. sonra pgibolog arkadasimi. ucaga binmeden once beni bir supriz bekliyordu. cafede benle kulluk temizleyen sonradan thy de ise girmis olan arkadasim. ucagin korugundeydi, abi helallesmeden nere gidiyosun oyle dedi. ki o koruge herkesi almiyorlar. sarildik. hostesler yeri tarif ediyordu. gecerken dikkatimi cekti bussiness class ta mithat bereket vardi ( 5n1k yi sunuyordu galiba.) hayvan kadar buyuk bir ucakti. motorlar calisti. ben pencereye kafami yasladim (3mg xanax esliginde) koca ucagin kanatlarinin titreyisini izledim. ucak ufak tuy bulutlari altinda, once sirinevleri sonra koca istanbulu arkasinda birakiyordu. ve beni kacisimdan sonrasini dusunmedigim, bir baska yasam bekliyordu.
    bilinmeze olan yolculuk baslamisti. asagida istanbul, kiminin anasini belliyor, kimine de olmadik firsatlari veriyordu. bir daha canli gorememe ihtimali dahilinde, bakabilecegim kadar baktim. doya doya yasayamadigim istanbul mavisiyle, grisiyle, kargasasi ile geride kaliyordu. sultan ahmet e bile toplasan 4 yada 5 kere gidebilmistim. 1 kere de cicek pasajinda bira icebilmistim. hedef dubai idi.
    20 kusur saat surecek bir ucak yolculugu vardi onumde. bunu dusunmek bile kendi basina bir kabustu. yanimda bir adam oturuyordu. konusmak istemese ben agzimi 20 saat acmazdim ama. hikayesini anlatmaya basladi. 15 yil once tr ye azarbeycan dan gelmis bir is adami. singapur a anlasma yapmaya gidiyordu. aksanindan turkceyi sonradan ogrendigi belliydi. basardiklarini anlatmaya basladi. nasil da fakirdi onceleri, simdi ise nasil da zengindi. ramazan ayi idi, elaman oruclu idi. 90 kilometre olayini hatirlattim. bunun onun icin mazeret olmadigini seve seve tutacagini soyluyordu. beni cok sevdigini soylemeye basladi. oysa zorunlu kalmadikca cevap bile vermiyordum. iliskimiz, yemek servisinde benim sarap siparis etmeme kadar surdu. sonra rica etti koltuk degistirdi. ucak cok dolu sayilmazdi zaten. ben boncuk boncuk terliyordum. orda o metal kutu icinde kalmak zorunda olmak gayet zorlu bir ugrasti benim icin.
    dugmeye bastim alimli hostes kizlarimizdan biri geldi. ingilizcem sifir sayilirdi ama wine ( sarap) dedim. guldu gitti bir kadeh daha getirdi. ama kadehler gib kadar. benim terledigimi ve kaygili oldugumu gorunce, konusmaya basladi ama ben bir gib anlamadim. panic disorder (panik bozukluk) dedim. ok dedi gitti, ve sise ile geldi. 3mg xanax ardindan bir sise sarap uyuttu. uyandigimda kemerimi baglamaya calisiyordu kiz. dubai ye iniyorduk. 4.5 saatten fazla yol almistik. pencereden dubai yi izlemeye basladim. col ortasinda ki cennet. dubai de 45 dakika kalacaktik.
    dubai hava alaninda kalmak bile araplara dair yeterli bilgiye sahip olmaya yetiyor. ama bunu burda anlatmayacagim. ic sarabi gib arabi diyerek devam edeyim. ucak geri havalandi. hostes ablamiz bir sise daha getirdi. sss caktirma deyip verdi. singapur a surecek 14 saatlik bir yolculuk basladi.

    singapur a ucarken, asagida kalan bulutlar da simsekler cakiyordu. aklima fight club tan bir sahne geldi. ucak duserken oksijen maskeleri onunuze duser. maskeye yapisir, nefes almaya calisirsiniz. daha derin daha derin. cunku got korkusu sizi esir alir. bu da size kisa bir mutluluk verir. belkide olmenize yardimci olur. zaten panik atakta bole birsey, gereginden fazla oksijen alman giber bunyeni. oysa beynin yetmiyor daha fazla asil der sana. panik atakli ben olsam da o ucak dusse sallamayacak tek kisi bendim. xanax ve sarap bunyede, azrail gelse buyur bir kadeh de sen alirmisin kardes diyecek duzeyde idi.

    singapur hava alanindayim. dunyanin en buyuk hava alanlarindan biri. 2 saat beklemek zorundayim. herkesin elinde bavullar. hayatta bir kez daha karsilasma olasiligimin cok dusuk oldugu insanlar etrafimda. aklima sehirler arasi yaptigim yolculuklar geliyor. aslinda ne essiz bir ortam bu duraklar, hayatinda bir daha gormeyecek olduklarinin, bir tesaduf sonucu, seninle ayni ortamda bulunmasi. herkeste bir telas, biraz cosku ve bir yetisememislik duygusu hakim. hersey ayni ama caylar sirketten anonsu ekgib sadece. herkeste bir yol yorgunlugu, herkeste bir uyusukluk. calisanlar haric herkes gidici. tr de olmadigimi hatirlatan tek sey yemek kokulari ve kara kas kara gozun artik insan yuzlerinde cogunlugu olusturmamasi.
    pasaport kontrolundeyiz, polis pasaportuma bakiyor. bisiler diyor, gulerek. anladigim tek sey galatasaray, iyi bir sey dedigini dusunerek ben de siritiyorum. ucak havalaniyor, meger singapur ne guzel yermis, ucak havalandiktan sonra anliyorum. bu sefer o hostes abla yok. ama key word u biliyorum. (panic disorder and wine) nedendir bilmiyorum. ise yariyor bu kelimeler. demekki benden oncekiler benim onumu acmislar.

    ucak avustralyaya vardigin da omzunda salya sumuk uyudugum, amca eh yeter artik bari simdi uyan der gibi beni sarsiyor.
    chapter avustralya.
    cantada bir suru xanax var ve belli bir miktarin uzerinde avustralyaya sokmak yasak. singapurda elimize tutusturulan kagitta da ne goturuyosan yazmak zorundasin. zaten ingilizce az, bende bisi yok diye yazdim doldurdum. ama avustralya da hava alanina varinca bir sey dikkatimi cekti. eli eldivenli polisler cantanizda ki donunuza kadar bakiyorlar. ucaktan cikanlar ikiye ayrilmakta, bir kismi direk x ray den gecip gidiyor digerleri, donuna kadar aranmakta. iste taku yedigimin resmi dedim. cunku genelde 3. dunya ulkesinden gelenler, cok gibi aramaya tabi tutulmakta. ne kadar 3. dunya ulkesinden adam varsa gotune kadar araniyordu. o ara bir polis yanima geldi. bisiler sordu anlamadim. elimdeki evraklari verdim. pasaportu aldi gitti. bekliyorum. baska bir polis daha geldi neyi bekliyorsun gir siraya haci diyordu galiba. pasaport u aldilar demeye calistim. neyse pasaportu alan polis geldi. gec surdan dedi. cantada 7 kutu xanax 2 adet 70 lik raki, 2 karton marlboro sigara ile direk kontrole girmeden gectim.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +1
    kayit oldugum okuldan beni karsilamaya gelecek olan biri bekliyordu.(100 dolar odemistim bunun icin) bekleyen kisi beni homestay e ( kalacagim aile yanina) goturecekti. hava alaninin garajina indik. bagaja attim bavullari, arabaya binmeye calisirken, surucu koltuguna oturmak icin hamle yapmistim. fark ettim ki, direksiyon sagda. aksam 8 gibiydi. sokakta kimseler yoktu. apartman kavrami yoktu. tum evler mustakil, ve her yer yemyesildi. bu kadar mi agac olurdu bir ulkede. aklima sirinevlerdeyken, deprem olursa binalardan kacacak bosluk bulmanin bile mucize oldugu geldi.
    20 dk sonra koca bahceli bir eve geldik. bahcede cadir bile vardi. kim yasiyor lan bu cadir da diye sordum kendime. cunku orda kalacaksin derlerse eger kalacaktim. eve bavulu tasidim. yaslari 60 kusur olan asya kokenli bir kadin ile kocasi (avustralyali) karsiladi beni. kisa bir tanistirma faslindan sonra, okul dan gelen eleman gitti. bana odami gosterdiler. aynanin karsisina oturdum. iste sonunda kacmistim. basarmistim. cennetteydim. tr de sabahti, avustralya da ise aksam. uykum yoktu ama, uyumayip dusunecek sabrim da yoktu. elemanlarla ayak ustu az sohbet etmeye calistim. yes demekten baska carenizin olmadigi bir durum yabanci bir dili dinlemek.
    uzun suredir pc kullaniyor oldugumdan dolayi, yuzunu acmadigim gunlugu acip su satirlari karaladim.

    çok alkol aldım çok içtim kafam kıyak denilen tavdayım. bir çok şey önemsiz gelmekte, demekki alkoliklerin tek derdi de bu.
    içimin derinliklerine doğru salladığım, alkolden dolayı daha az önemsediğim bir sorunlar yumağım var. kimin yokki. herkes birşey le mücadele etmiyor mu yahu. yensek yada yenilsek çok mu önemli. kimisinin tek derdi yenmek. hani şu sokağa çıkınca dertsiz insanla karşılaşmak mümkün mü? neden meşgulüz bunca yaşamsal sıradanlıklarla, bunlar bize neyi unutturuyor. bu koduğumun yaşamında neden bana bu türden bir unutturan yok. her sabah kıçımda bu acıyla neden uyanıyorum.
    kacmak sonu gelmeyen, bir surecti. serce telassizsa olmustur. hapisten kacmak huzuru getirmemisti. bazen dusunuyorum kacmayi biraksam belki de biraz olsun huzur bulacaktim. sirada anami felan arayip aslinda ne kadar mutluyum demekti. yabancisi oldugum kus sesleri vardi disarda, yabancisi oldugum dugmeler. ama anladigim, insan herseyden kacarken kendinden kacamiyormus. cehennemin dibine gitsende ensende nefes alan sensin. zaten o siralar anliyordum kactigim sey aslinda kendimdim.
    en zoruymus insanin kendisine yuzunu donmesi, en buyuk hapishane kendimizi hapsettigimiz kendimizmis.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +1
    chapter her gun kabusa uyanmak.

    uyandiginiz da ulan hay amina koyayim kabusmus dediginiz durumlariniz var. kolay ve kabullenebilir bir durum. ya uyandiginizda kabusa kaldiginiz yerden devam ederseniz, iste bu cok yenilir yutulur bir durum degildir. ayni 14 yil once o sinemada bu eller bana mi ait dedigim gibi, artik aynaya bakmaya cekinir olmustum. sabah uyandiginiz da way amina koim yine olmemisim demek zor. pm den huur cocugu neden intihar etmiyorsun diyenlere adam gibi bir cevabim olacak.

    icerde volkanlar patlarken, gunluk yasamda siradan birisi gibi olabilmek istemenin arzusu cok agir gelsede, iki cumle kuracak kadar bile dingin olamamanin verdigi huzursuzluk. yine icinizde ki volkani besler. boyle bir kossam, araba surebilsem, bir kizin elini tutsam, ayda az bir para kazansam. nefes alirken bedel odemesem derken. avustralyada ki ilk gunumde ayna karsinda agliyordum. ama intikami alinmasi gereken cok sey vardi dayanmak lazimdi. guzel gunlerin gelecegi kandirmacasina olan inancimi coktan geride birakmistim.

    cebimde sinirli bir para vardi. ve haftada 200 dolar kaldigim eve odemek durumunda idim. olmayan bir dil ile, is aramak aslinda samanlikta igne aramaktan farksizdi. cennetin icinde ayri bir cehennemdeydim yine. haftada 5 gun okula gidecektim. is bulacaktim. ve geri donus secenegi olmayan bir durum icindeydim.

    istanbuldayken, annemi babami cok ozlemezdim. gurbet dedikleri sey neymis bende ogreniyordum hemde en acilisini. olseler cenazelerine bile gidemeyecektim. en cok koyani oglum sen iyi ol bizi bosver lafi idi. ellerinden gelse, beni paraya bogarlardi. ama kendi karnini zor doyuran her anadolu anasi babasi gibi, sen iyi ol bizi bosver, allah ayagina tas degdirmesin diyorlardi. oysa huur cocugu deseler ne gibime gittin oralara, bize hic bir yardimin yok deseler hersey daha katlanilir olurdu. ne zaman yuzumu cevirsem onlara, kendimi unutuyordum. oysa anam babam olmasa atardim kendimi bir cukura hersey biterdi lan. aha orda biterdi. kim sonsuza kadar yasadiki.

    geri donusu olmayan baska bir platformda idim. farkli olan birsey vardi, etrafimda ki herkes mutlu idi. bakip halime sukredecegim tinerci cocuklar bile yoktu. aborjinleri kesfedene kadar, hersey biraz yaban geliyordu. parklardaki tuvaletler de bile tuavlet kagidi olmasi. her parkta bedava elektirikli mangal olmasi, tanimadigin bir kisinin bile selam bu gun nasilsin demesi. otobuse binince tepeden tirnaga dovmeli, sakallari gobegine varmis envayi cesit kupeyi kulaginda bulunduran soforun bu gun nasilsiniz demesi bana biraz garip geliyordu.

    sans eseri, bir gun bir parkta icerken, aborjin bir kardesle tanistim. o benden de bugulu bakiyor durum o denli yani. konusmaya basladik, ama adam da oyle bir aksan varki anlamak icin ingilizce de yetmez. bi de elemandaki kafa bir dunya oldugu icin onu son kelimesine kadar anliyorum saniyor. dedim abi once su kadehleri bir tokusturalim ama ben seni anlamiyorum walla. walla gibimde diil benim konusmam lazim dedi. baya bir gulduk.

    neyse usul usul konusmaya basladik. neden alkoligim biliyormusun dedi. walla cok gibimde degil bende sendenim dedim. dur anlatayim dedi. sonradan da okuyarak ogrendigim kadari ile, 1900 lerin basinda ailesinden zorla koparilan, ve medenilestirilmeye calisilan bir neslin son kirintilarindan di. okudugum kadari ile 1900 lerden 1970 lere kadar adayi isgal eden ingilizler her aborjin cocugu ailesinden alip adam etmeye calismislardi. hatta sene 2008 yada 2009 du sanirim ozamanin au basbakani bunlari icin sorry day ( ozur gunu yapti) yani ailesinden koparilan her aborjin, benim gibi alkolikti. aramizda ki tek fark onlarin sarap parasini devlet oduyordu. bana dondu tazmanya da hic aborjin yok niye biliyomusun dedi. bilmiyorum dedim. hepsini oldurduler dedi. turkler bizim dostumuzdur dedi. cunku gallipoli de ( gelibolu ) bunlarin anasini gibtiniz dedi. hay amina koyayim, koca agaclarin altinda, bir dunya kafa ile neler konusuyorduk.

    elde hala pc olmadigi icin o gece gunluge yine birseyler karaladim.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +1
    beyaz

    en temizimizdir. cunku en ispiyoncumuzdur. cunku en bencilimizdir. icine girmeye calisani desifre eder. insanin beyaza imrenmesinin altinda, kendi bencilligi yatar. kendisi disindakini benimsememek beyaza ozleme donusur. cunku bunu dogada en iyi beyaz becerir. beyaza imrenen ispiyonculugumuz ve bencilligimizdir. iyi olmaya calisirken beyaza meyil eden. kotuyu secerken siyah der. cunku siyah iyi saklar. geceler de siyahtir. herseyi orten siyah, beyaz olmaya calisan bizlerin pisliklerini ortmek icin var.

    gunduzumuz ve gecemiz bu yuzden farklidir. gunduz rutinin hizmetindeki insan gece kurtadam olabilir. gunduz beyazi oynayan, gece siyahin koruyuculuguna teslim olur.

    oysa aborjin kardesim, sehirler arasi terminallerde karsilastigimiz gibi, bir daha gorusme olasiligimin olmayacagi, park sandigimiz yerin aslinda otobus terminalinden farkli olmadigini anlamayacak kadar sig oldugumuzun. aslinda yanindan gecen her insanin bile sana ilk ve son goruntuyu sundugunu es gececegin nankor yasamin birer kolesiydi. atom bombasi yapsan yuregini patlatsan, aslinda doldurman gereken boslugunun otesinde bir anlam ifade edemeyecegin bir yasam sana kollarini acmakta…

    neyse ayna karsisinda ki tezege geri donelim. uyumak disinda cozumu olmayan, uyandiginda ise yok lan su an ruyadayim diyen kardese geri donelim. aynaya bakarken, kendimi gormek katlanilmasi en zor seylerden biriydi. oysa filmlerdeki gibi olmaliydi. becermistim kacmistim. ulan niye aynada hala ben vardim. iki yol vardi onumde, ya beni kabullenmek. yada oldurmek. oldurme luksum, benim disindakilerinden dolayi elimden alindigi icin. elimde var olani kabullenmek ogrenmem gereken seydi. iste asil hikaye burda basliyordu…
    ···
  9. 34.
    +1
    chapter turk turku gurbette giber

    bu sozu hepiniz bilirsiniz ama cok aziniz tatmistir. benim icin yeni bir donem baslamisti, ve hesaba hic bir seyi katmamistim. katsam da evdeki carsidakine uymuyordu zaten. cepte ki parayi bitirmeden is bulmak lazimdi. is bulmak zor istir bilirsiniz. ama dilini bilmediginiz bir ulkede is bulmaya calismak, zor denilen seylerin sinirlarini zorlamaktan geciyordu. abi her isi yaparim diyebilecek kadar bir luksunuz olmaz. butun bu kosullar sizi turklerin kucagina iter.

    turklerin kucaginda oturmaniz gereken ve icine almaniz gereken koca bir yannan bekler sizi. aglarini oren orumcekler gibi sizi beklerler, cunku o gibisin gonullu gotverenleri olarak, onlara kaninizi emmelerine izin verirsiniz. en gibtir taktan ise saatine en az 20 dolar verilen bir ulkede saati 8 dolara kopek muamelesi yapilarak calismaya ok demek zorundasinizdir. abi neden 8 dolar deyince, isine gelmiyorsa calisma kardes lafini isitmeniz kacinilmazdir. zaten oyle bir got kimsede olmadigi icin herkes tamam abi der.

    1. dunya ulkesinde 3. dunya ulkesinin kurallari hala gecerlidir. tezek kardesiniz okula baslamistir. her dunya dan insan var. herkes hafta sonu hangi eglenceye gitsek, avustralyanin neresini kesfetsek derken, haftasonu kac para kazanirim hesabi icinde bogulup durursun.

    aradan 3 ay gecmesine ragmen saati 8 dolara calisabilecegim bir is bile bulabilmis degilim. para suyunu cekmekte. alkol buyuk bir luks, ogle yemeginde en ucuz sey olan patates kizartmasi mayonezle mideye inmekte ( 4 dolar). diger turk ogrencilerle tanismis durumdayim. cogu zengin pici, bu gece hangi club a gitsek diye hesap yapan tipler.

    okulda job club (is bulma klubu) var ama ingilizcemden dolayi, tuvalet temizlemek bile imkansiz. para bitmek uzere, eve yuruyerek gidiyorum. intihar dusuncesi baya agir basmakta. yilbasi zamani herkes tatilde. bir restoranin onune geliyorum. bulagibci araniyor yaziyor. iceri giriyorum, ilan icin geldigimi soyluyorum. cv istiyorlar. heryere cv vermekten elde cv kalmamis. sinirleniyorum biraz, ulan bulagib yikamak icin ne cv si demeye calisiyorum. restoranin sahibi olan kadin geliyor. ne oluyor burda gibisinden bize bakiyor. ise ihtiyacim var diyorum. tamam diyor gel ofise gecelim. deneyimin var mi diyor. neden cv in yok vs. bitti diyorum. tamam pazartesi gel basla diyor.

    pazartesi aksam 4 te is basi yapiyorum. bi tane asyali eleman var, 1 hafta sonra ayrilacak. bana yapmam gerekenleri ogretiyor. en onemli sey hizli olmalisin diyor. olabildigince hizli. tabaklar nereye konulacak, kagiblar nerde duracak, mutfak nasil temizlenecek anlatiyor. mutfak acayip telasli siparisler hava da ucusuyor. ascilar tava lazim, kepce lazim diye bagiriyor. nefes almadan bulagib yikiyoruz. yika yerine koy onlar kullansinlar sen yine yika yine yerine koy. camdan bakiyorum icerde mutlu bir kalabalik ellerinde kadehler, guzel kiyafetler. ben onlarin mutlulugunun bir parcasi olarak, pisliklerini temizliyorum.

    artik cok hizliyim. ascilar bile sasiyor hizima. ayakta dikilmis bulagib bekliyorum. patron olan kadin iceri giriyor. ben burda kimsenin bir sey yapmadan ayakta durmasini istemiyorum diyor. asci duvarlari ve kapilari sil lan diyor bana . hizli ve durust olmanin bedelini yine oduyorum. oysa agirdan alsana gib kafali. amac is yapiyor gorunmek degil mi? ozaman anliyorum, cok fazla durust olmaya gerek yok. zaten asci gelip kusura bakma, sen isini iyi yapiyorsun ama bu huur boyle diyor.

    gunde 4 saatte ustumden tren gecse de, haftada 350 dolar kazaniyorum. 200 u kiraya gidiyor. 150 sini bozdur bozdur harca. eve gelir gelmez dus alip zibarip, ertesi gun okula kalkiyorum. o siralar tr ye donmekte olan bir arkadas restoranda benim yerime gec 450 yaparsin diyor. cazip bir teklif. beni patronla tanistiriyor. anlasiyoruz. bulagibciligi birakiyorum. baska bir bulasilikciliga basliyorum. mekan farkli gibis ayni gibis. o sirada okulun job club dan haber geliyor, bir otelde is bulmuslar bana. sabah 5 te is basi yapacagim sabah 9 a kadar 4 saat calisacagim. zorlu bir surec baslamakta. sabah 4 te kalk, 5 ten 9 a kadar calis. 9;30 da ders basi yap. aksam 15:45 ders bitsin, bigiblete atla sehre git saat 16;00 da ise basla 23;00 a kadar calis. tam 4 ay dayanabildim buna

    butun bunlari yaparken, yasamak bu mu lan diyor insan. yani sirf kalbim atsin diye, bunlara neden katlaniyorum diye sormaya basliyorum kendime. maasimi hep yarim odeyen turk restoran sahibinin bir gece pilini pirtisini toplayip, bana 4000 dolar takip kayiplara karisacagindan haberim yok henuz. yari fiyatina calistigim yer, yarisini bile odemeden ortadan kaybolacakti.

    iste o siralar da bir seyler karaladim. alin okuyun ve bu gunluk yeter uyumam lazim.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +1
    evrensel ahlak

    karsimiza cikan en buyuk sey ahlaktir. ve kagida yazilmasi gerekmiyor. insan olan her bireyin icinde tasimasi gereken ahlaktir. beyni olanlarin, yani dogru ile yanlisi ayirt edebileceklerin, yazili hic bir kanuna gereksinim duymadan insani var edecekleri platformdur. gerekli olan tek sey evrensel olculerde dogruyu ve yanlisi ayird edebilecek bir beyindir. kagitlar uzerine birseyler yazmaya gerek yok. cunku yargic insanliginiz olacak, ve beyniniz de var olan sizi yargilayacak olandir. devletlerin yazdigi kurallardan dinlerin yazdigi kurallar gibi bir cok kuralimiz var. ve hic birine uyamadik. evrensel ahlak cok daha agirdir. devletler ve dinler kacmaya calistigimiz noktalardi. yanlis yaptiginin kotu hissedisini bunlarla sondurmeye calisan insan, dunyayi ve kendini yakmakta. evet zamaniniz geldi, daha fazla kacamazsiniz bundan. hic bir yazili kurala ve cezaya ihtiyaciniz yok. insan oldugunuzda size en buyuk cezayi icinizdeki o huzursuzluk verecek.

    gencler bu gun baslamadan once bir kac sey diyecegim size. yazmak o kadar kolay bir sey degil. gotu kalkti muallaknin diyenler de var. ama inanin kolay degil. size aha bunu bunu yasadim diye yazmaktansa, bazilarini yasarken bile fark etmedigim ayrintilari cikarmaya calisiyorum. zaten buraya yazmaktaki amacim aslinda es gectiklerinizin degerini size gostermeye calismak. size ici bos 10 sayfa yazi yazmaktansa, 3 satir ama anlamli birseyler yazmayi tercih ederim. dedigim gibi hikaye uzun, kisa bir surede bitmeyecek de. su nu da eklemek isterim ki, tuketmenin mutluluk olarak asilandigi bu yasamda, beni de okuyup bitirmek size mutluluk getirmeyecek. cunku bilinc altinizda besledikleri sey, aslinda sizi iyi tuketen bir musteri yapmak. bu hikaye mutlu sonla bitmeyecek. dedigim gibi sonu olum olan bir hayatta mutlu son diye bir sey yoktur. satin almanin sizi mutlu ettigi bir yasam, aslinda koca bir kandirmaca. felsefe yapma diyen liselilere diyecegim sey; benden cok daha zor durumda olan insanlar var bu hayatta, eger aglamaktan zevk aliyorsaniz, bu mazosist yaniniza demeniz gereken sey, baskalarinin acilarina aglarken, aslinda neden ikiyuzlu bir tavir icindeyim. cunku bir baskasina aglayabilmek, ikiyuzlu bir avuntudur. ulan aslinda ne iyi konumdayim demektir. ve bu uzuntuden ziyade sevinc gozyaslaridir.

    gunde 2 iste calistigim ve okula gittigim sure icerisinde, zaman benim icin en degerli seydi. okulda ogle arasi oldugunda, evden getirdigim yemegi 5 dakika da yiyip. geriye kalan sureyi (55 dk) uyuyarak geciriyordum. bu durumu siniftaki arkadaslarim da fark etmisti. kimse ben uyurken sinifa gelmiyordu beni uyandirmamak icin. dersleri dinlemeye calisirken, yanimdaki kizla birbirimize yazmaya basladik ( hic agzinizin suyu akmasin gibismedik) kiz isvicreden di dunyanin en zengin ulkelerinden birinden.

    yazmaya basladik derken ufak notlar yaziyorduk. konusamayacagimiz icin, yazmak zorunda idik. benim yasimda bir kizdi. bana neden hep yorgunsun neden hep kaygilisin diye soruyordu. icinde bulundugum durum ogretmenlerin de dikkatini cekmeye baslamisti. okuma parcalari veriliyordu, herkes sirasi geldikce okumaya basliyordu. bana sira gelince, ya tel calmis gibi yapip yada acil isim varmis gibi disari cikiyordum. cunku sosyal fobi de baslamisti. topluluk icinde konusamiyordum. aslinda xanax li iken, sinifin amina koyuyordum ama, xanaxi idareli kullanmak lazimdi. cunku henuz doktora gidip xanax alacak kadar ingilizcemin olmadigini dusunuyordum.

    ama stok eriyordu, bu da ayri bir yusuf sebebi idi. sisman bir ogretmen kari vardi tam bir huur, zamaninda kendisininde topluluk onunde konusamadigini sonra onu nasil yendigini anlatiyordu. tabi taslar bana idi. bir gun birden, simdi sira sende haydi oku dedi. hayir okumayacagim dedim. tum gozler bana cevrildi. en son istedigim seylerden biri ilgi odagi olmakti. ayaga kaltim. disari cikiyordum, sinifi boyle terk edemezsin dedi. kariya oyle bir baktim ki ( anani bile giberim der gibi) baska bir sey demedi. anladigim bir sey vardi. yasadiklarimi soylemezsem rahat edemeyecektim sinifta. sonucta musteriydim, neyi istiyorsam onu satin almam benim sorunumdu. gittim karinin muduru ile konustum. durumumu anlattim, beni gereksiz yere zorladigini bunun beni cok rahatsiz ettigini soyledim.

    ertesi gun kadini bizim siniftan almislardi. tr den en onemli farklarindan biriydi bu avustralyanin. yeni gelen hocanin ismi suzane di ( bizim suzan diil karistirmayin aman diim) ilk tenefuste hocanin yanina gittim durumumu anlattim. gonullu olmadigim surece ne bana bir sey sorun, ne de sinifta varmisim gibi davranmayin dedim. tesekkur etti, aciklamasaydin seni zor durumda birakabilirdim dedi. isvicleri kizla baya yakinlasmistik, gelmeyeceksin biliyorum ama deyip beni partilere davet ediyordu.

    bir resmi tatilde isvicreli kiz (kyra) beni yine bir partiye davet etti. o gun calismayacagim icin tamam dedim. partideyim, tr de manken olabilecek hatunlar karsimda giymisler kusanmislar her turlu cilginlik eglence olarak algilaniyor. yiyisenler ayak ustu gibisenler. alkolde olsa sindiremeyecegim bir ortam. birbirini gibmeye calisan 6 milyar insanin bulundugu bu dunyada, gibismeyi cilginlik sanan mal surusu var karsimda. aklimdan madem gibismek cilginlik nufusumuz neden 6 milyar geciyor. partiler gibismek icin bir nevi havaalani, esini alan ucmaya kalkisiyor. olay penisin vajinaya girmesi, insan gibisirken neden dunyanin en buyuk hazzini alir sonradan cozecektim bunu.

    o parti de dans edenleri izlerken notlar aliyordum. sabah okudugum da sunlar yaziyordu, notumda.

    tufandan yeni çıkmış bir köylü gibi toparladım çulsuz düşlerimi, sarındım yamalı pelerinime. ah aman sen bilmezsin bir köylü için hiçlik nerde nasıl başlar. kaşınan kirli bedenimle samanlığa girdim. her zerre yapıştıkça bedenime, aslında ne kadar az kirlenmiş olduğumu gördüm. bir el atsam bedenime, tırnaklarımın arası kir dolardı. bu devrilmeyen zamanların birikmiş kirleri.
    kayaları bol bir dağa doğru, her şeyi kavramış bir bilge gibi elim belimde, belirsiz adımlar atmaya başladım. dağ mağrur ben dağdan daha mağrur. beynimi tırmalayan bir köy sessizliği, kabullenmişliğe dair. yumuşak toprakta var olmaya çalışan dikenleri eze, eze ellerim belimde ilerledim dağa.
    80’lik bir ihtiyarın bilmişliği var yüzümde. ve arkamdan zorla yetiştiriyorlar azığımdaki ekgibleri. yemeye değil yıkanmaya gidiyoruz. o dağdaki tüm keskin kayalar bedenimizi yırtarak, kanımızı akıtarak temizleyecekler bizi.
    uzak düşler değil bunlar olması gerekenler…
    bir senin tırnakların izinlidir parçalamaya bu bedeni. issız bir çölde susuz olan bu bedeni senin akbaba gagaların parçalar ancak. hani nerde pençelerin neden dağıtmadı kemiklerimi.
    su yerine kum doldur ağzıma, kandır beni seraplarınla.
    ölecek olan bedenin su diye kumu avuçlaması gibi bir şeysin sen. bakamaz oldum güneşe. tüm damarlarımı jiletle ikiye ayır öldür beni….

    terk edeni hala unutamamistim. her birinizin yasadigi gibi ilk olani en sancilisi idi. beni terk edenin adi gunesti. kim bilir o nerelere savrulmustu. siradan birseyler yapabilsem bende bir aileye sahip olabilecektim. ama yine yasam merhametli degildi. uzak bir diyarda, bir partide aklimda terk edilmisligim vardi. insan bazi yaralarin cukurunu dolduramiyor. kabullenmenin yemek zorunda oldugumuz bir yemek olmasi da kabullenilemezdi ama. ama yasam seve seve olmazsa gibe gibe olur diyordu.

    oysa insanlar ne guzel egleniyordu. ben ise gibismenin bile analizi derdin de idim. lan git sende gibis iste suruye katil turunu devam ettir. herkesin zevk aldigindan zevk al. ama olmuyordu. alkollu xanax li degilken, aci ceken ben, alkol ve xanaxla gevseyince, uzaginda kaldiklarimin icine girmektense, nefret besliyordum. analizlerim salak bir intikamdi. siradan olani yasayamayan birinin, biraz rahata kavusunca siradani asagilamasi, ince bir oc almakti. sizlerin normalde, elinizde bulunanlara ben kendimi uyusturdugumda eristiklerim. icimde ki nefreti aciga cikarmakta idi. millet deli gibi eglenirken, ben kadin neden topuklu ayakkabi giyer onu sorguluyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +1
    chapter caresizlik.

    uyuyordum. sabah saat 5 gibi bir tel caldi. amcamin kizi ariyor, sesinde bir gariplik var. nasilsin felan diyor. dedim ne oldu soyle geveleme. adnan dayin kalp krizi gecirdi. yogun bakimda. yogun bakim kisminin yalan oldugunu zaten sizde biliyorsunuz.

    adnan dayim aslinda dayim degil, dayimin oglu ama hep dayi derdim. annemin buyuttugu, okuttugu biri sulalemizden cikan ilk adam gibi adam. cobanliktan doktorluga giden bir seruveni var. ve hepimize ornek. telefonu kapiyorum, aglayamiyorum bile. yorgani kucagima cekip buzusuyorum yatakta. ne soylenecek bir soz ne aglanacak bir omuz var. universite de okuduysam onun cok emegi var. simdi bunu neresinden tutup kabullenmeli. yok yaw diyorum yasi daha 42, o yasta insan olur mu? 6 yasinda oglu var. bana 15 yil once yolladigi yegenim, koyun guduyoruz ama adam olmamiz lazim diyen mektuplarini hala sakliyorum. birlikte ava gittigimiz zamanlari hatirliyorum, bana ilk tokat attigi zamani. lan simdi gidilecek zaman mi. nere gittin huur cocugu dayim.

    ben hep dayi lan kalp krizi geciricem diye odum takuma karisiyor derdim. lan ben doktorum sol kolum agrisa bunun 20 den fazla nedeni olabilir raad ol diyordu. universiteye hazirlanirken, usumemek icin nasil kicli basli yattiklarini anlatirdi. ankara tip i kazanip bize ornek olmustu. hatta 96 da tip merkezi acmisti ankarada. simdi bana diyorlardi ki yok artik gitti. mektuplari actim tekrar tekrar okudum. insan cok garip oluyor. bir zamanlar o kalem elinde idi ve benim okuduklarimi yaziyordu. ondan geriye o yazilar kalmisti.

    hayatimda cok onemli bir yere sahip birinin cenazesine de gidemiyordum. bu nasil bir adaletti bir turlu cozemedim.

    o an anam aklima geldi. dayimi anam buyutmustu. dayimin anama saygisi cok buyuktu, ben birseyler yaptiysam esme anamin bana ogrettiklerinden cikardiklarimdan yaptim diyordu. anamin acimasizliginin bile aslinda onu keskinlestiren, bir bileg oldugunu anlatiyordu. anami aradim, ankaraya gitmeye hazirlaniyordu cenaze icin, ama konustugum kisi anam degildi. zaten bu beni sasirtmadi. ana hepimiz olecegiz demeninde bir yarari olmayacakti. zaten 1 yil boyunca cok degisecekti anam . ben msn de her kamera actigimda, 1 yilda 10 yil yaslanan bir anne ile konusacaktim. bu da beni cokertecekti zaten.

    aradan aylar gectikten sonra, ucyol dan eve dogru yururken, gozlerini benim cirpindigim acilde acmis. kader iste yillar sonra annem ayni yerde idi. standart cok ince cizgidir, kirbac bu yuzden cok acitir. sirtinda sakirdayan kirbacin acisi, seni standartta tutar. standartan cikarsan eger kirbacin acisi bile lusk gelir. cunku gercek aci, seni standarta zorlayan degil. standartin disina cikinca hissedecegindir.

    bir anneye anlatilmaz, insanlar dogar yasar buyur olur. anne anlamaz olumu. olumun en zor duragi anne yuregidir. iste size bu satirlari yaziyorsam, o kadinin yuregine bu sigmaz, bunu bildigim icin yaziyorum. yoksa, hepinizin gotune koyam olmek tadacagim en huzurlu sey olacak.

    dayisi olmus biri olarak, oglunun oldugunu dusunen bir anneye teselli vermek benim haddime dusmezdi. google earth i actim baktim nereye gomerler diye. en buyuk luksum bu idi. su an disarda yagmur basladi birakinda biraz dinleyeyim lan. yarin yine gelirim.

    dayim gitmisti, bana ogutlediklerinin yakininda bile degildim. kosullar, uzulup kendimi salacagim kadar esnek degildi. buzdan bir zeminde yurumeye calisiyordum. ve dusersem eger elimden tutacak kimse yoktu. anamin koyune gommuslerdi, ve siyah beyaz bir resmi ile kucuk bir ilan vermislerdi. anam kendi de degildi ama, aradigimda bana yansitmamak icin, aman oglum hepimiz olecegiz diyordu. allah bu aciyi unutturacak acilar vermesin diyordu. ama akrabalardan ogrendim kadariyla durumu hic iyi degildi.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +1
    chapter buyuk hata

    avustralyaya gelmeden once 1 yillik pasaport almistim. zaten buraya gelmeden 4 ayi tr de dolmustu. beni buraya yollayan egitim acentasi ile konustum. dedim askerlik sorunum var gitmeden 5 yillik uzatayim mi orda sorun cikar mi. aaa salakmisin sen, burda 500 tl vericeksin orda 100 dolara halledersin dediler. buna inanmak gibi bir aptallik yaptim. pasaportun suresinin dolmasina 2 ay kalmisti. konsoloslugu aradim. 5 yillik uzatmak istedigimi soyledim. yasimi sordular. gondermem gereken evraklari saydilar. arasinda askerlik terhis yada tecil belgesi vardi. ve ben de her ikisi de yoktu. dedim bende bunlar yok ne yapicam? kusura bakma ozaman pasaportunu uzatamayiz dediler. gecerli bir pasaportun olmayinca, yeni bir vizeye basvurma hakkinda yok. ve 2 ayim kalmisti. yeni bir vizeye basvuracaktim. web dizayn okuyacaktim. ve ielts denen sinavdan 5.5 almam gerekiyordu. sinav icin tarihi 1 ay sonraya verdiler. kopek gibi ders calisiyordum. restoranda yogun olmayan saatler de ayakta ders calisiyordum. zaten bu atilmama neden olacakti. hemde icerde kalan parami alamadan.

    sinav 4 bolumden olusuyordu. benim icin en zoru konusma kismi idi. cunku, sakin olamayan ben nasil konusacaktim. caktim xanaxlari, girdim sinava. o kadar xanax etkisi altinda dikkatimi toparlamak cok zordu. bazen millete caktirmadan yuzume yumruk atiyordum. en son kisim ise konusmaydi. saat oglen 1 siralari idi, isim sirasina gore aliyorlardi. benim isim de y harfi ile basladigi icin, en sonlardaydim. saat aksam 5 i beklmemem lazimdi. ama o kadar dayanamazdim. gorevlinin biri ile konustum durumu anlattim. kusura bakma beklemen lazim dedi. ama seninle biri yer degistirirse once girersin dedi. o an okuldan tanidim asyali bir kiza denk geldim. cok korkuyorum ilk ben girecegim dedi. erkek arkadasimda saat 5 te girecek dedi. benimle yer degistirirmisin dedim. tamam dedi islemleri hallettik. ilk mulakata girecek kisi bendim.

    odaya girdim hoca kayit cihazini hazirliyordu. dedim sinava baslamadan once soylemek istediklerim var. cihazi kenara koydu. durumumu anlattim cok buyuk stres altinda konusacagimi soyledim. dedi beni arkadasin olarak dusun sorulara oyle cevap ver. basladi sormaya, bir konu veriyor du bende o konu hakkinda konusuyordum. nasil oldu bilmiyorum konu istanbula geldi, eleman cihazi kapatti biz istanbuldan konusuyorduk, ben ayasofyayi, yere batan sarnici ni anlatiyordum. dedim hocam ne dusunuyosun nasil gecti sinav bir sey soyleyemem ama, kaygilanmana gerek yok dedi.

    2 hafta sonra sinav sonucu aciklanmisti. 6.5 almistim. ve 2 haftam vardi yeni bir vizeye basvurmak icin. butun evraklari tamamladim gocmenlik burosuna gittim. sira numarasi aldim. 1 saat sonra sira bana geldi. karsimda kupeli dovmeli topsakali gogsune kadar uzanan, bir eleman vardi. evraklari aldi. bilgileri pc ye girmeye basladi. pasaportu aldi. o yaziyordu birseyler bende kurbanlik koyun gibi bakiyordum. bir ara bana dondu. haci senin pasaportun suresinin bitmesine 2 hafta kalmis en az 6 aylik bir pasaportla bu vizeye basvurabilirsin dedi. birseyler demeye calistim ama diyemedim. bir eliyle sakalini sivazliyordu. butun evraklar tamam ama pasaport isi bozuyor diyordu. bana uzun uzun bakti. bisi demedi. printer dan bisiler yazdiriyordu. sonra bana dondu, aslinda yapmaman gerekiyor ama al sana vizeyi verdim dedi. git hemen pasaportunu uzat boyle sorumsuz olma dedi. sansli gunundesin haftaya cocugum olacak, seni gibintiya sokmak istemiyorum dedi. ve pasaportu verdi elime. 1 yil daha rahattim.

    gocmenlik burosundan sener sen sevinci ile ciktim. sokaktaki herkesi opesim vardi.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +1
    chapter; katlanilmasi gerekenler.

    oysa ne hayallerle gelmistim. bende felegin cemberini kiracaktim. bende basaracaktim. ama bulasiga geri donmek zorunda idim. turk patron kotu gibmisti, mahkemeye gitsem anasini giberdim ama avukatin parasini kim odeyecekti. kayit disi calistigimi ogrenirlerse bende yarra yiyecektim o yuzden icime aldigimi sindirmem gerektigini biliyordum. baska bir is bakiyordum. okulun is bulma klubu ne yine gittim. durumun ne denli taktan oldugunu anlattim. ve elimde ingilizcemin idare eder seviye de oldugu bir belge vardi. okul bitmis olmasina ragmen yine de yardim ettiler.

    bir stadyumda is buldular yine bulagibci olacaktim. elime adresi verdiler, yarim saat oncesinden kapidaydim. amina kodugumun koca stadyumunda mutfagi bulamiyordum. zaman daraliyordu, kan ter icinde kosuyordum. sonunda biri yardim etti mutfaga girdim. hayvan gibi buyuk bir mutfak, herkes bir yerlere kosturuyor. beni kel hafif gobekli, yuzu gulen bir eleman karsiladi. ben nefes nefeseyken bana sorular soruyordu. hangi ulkedenim felan, ben nerde neyi yikacagim ona bakiyordum. sen beni dinlemiyorsun dedi, hangi ulkedensin dedi. tr dedim. bir kahkaha patlatti aha dedi seninle iyi anlasacagiz. bir an icin turk sandim elemani. sen nerden dedim. italya dedi. adamin tavirlari cok insani idi. hayatimda hic gormedigim kadar buyuk bir bulagib makinasini kullanmayi ogretiyordu bana. tabaklari direk makinaya koyarken, tepsileri yikamak lazimdi. cunku yapisan etler patatesler makina da temizlenmiyordu. saat sabah 10 du. hep once tepsiler tabaklari gibtir et diyordu.

    olumune kaziyordum etleri tepsiden, bir yandan sicak su puskurtup bir yandan bulagib teli ile kaziyordum. basarisiz olmak gibi bir luksum yoktu. o an bir adam geldi uzun 2 metre var yapili bir sey, elini uzatti benim adim john bu mutfagin patronuyum dedi. bende kendimi tanittim. elini omzuma koydu, burda calismaya geldin kendini oldurmeye gelmedin dedi. 2 saat sonra baska bir eleman gelecek. saat 5 te 4 eleman daha gelecek ve gece 12 ye kadar burda kalacaksin dedi. ne demek istiyorsun gibi baktim adama. bu sekilde devam edersen gece 12 ye kadar calisamazsin dedi. sonra bizim kel italyani cagirdi. hizli bir sekilde konusuyorlardi herseyi anlayamiyordum. kel italyan (tony) yanima geldi. turkish dostum, ben burda 7 yildir calisiyorum bu eleman ilk kez biri icin yavaslasin diyor dedi. kendini oldurme, normal hizda devam et dedi.

    aradan 7 saat gecmisti, bacaklarimi hissetmiyordum. soludugum su buhari nedeniyle, burnum surekli akiyordu. yikadigim yaglarin buharini soludugum icin. burnumdan sanki yag akiyordu. diger elemanlar da gelmisti. benim gibi 3. dunya ulkesinden elemanlardi. john geldi tony e bisiler soyledi. tony onlugunu cikar gel dedi. takip ettim elemani stadyumun localarindan birindeydik. onumde bir tabak yemek vardi. uzun suredir oturmamistim. bacaklarimda ki her hucreyi hissediyordum sanki. yorgunluktan ac oldugumu unutmustum. stadyuma baktim 40 bin kisi rugby izliyordu. bagiranlar cosanlar. o manzaraya baktim bir sure. tam bir seyler yemek icin tabaga yoneldim. 120 dolar dedi. korkarak baktim yuzune. ye sen sana bedava dedi. ama bunun icin 120 dolar oduyor musteriler dedi. tabaga baktim. tr de asgari ucretle calisan biri anca 2 yada 3 tabak alabilirdi bir ay calisarak.

    bulagibciydim ama zengin kesimin yedigini yiyordum. ulan bunun neyine 120 dolar veriyorlar diyordum icimden. meger verdikleri o 120 dolar, yemege degil kendilerini degerli hissetmek icin, onemsiz bir seyi gerektiginden fazla bir fiyata almanin huzuruymus.

    mola bitmisti yine is basinda idim. bu sefer bulagib yikamak yerine, yikananlari yerine tasiyordum. saat 23:00 olmustu, butun ascilar stadyumdaki butun seyirciler gitmisti. bir copculer kalmisti bir de bizler. garsonlarda ufaktan gidiyordu. daha fazla bulagib gelmiyordu ama ben bedenen bitmistim. tony bana bir bakti sonra kayboldu iki dakka sonra elinde enerji icecegi ile geldi. bacaklarim titriyordu artik. ellerim bembeyazdi su icinde kalmaktan. bana dondu sen dedi sorumlususun buranin ben diger mutfaklari kontrole gidecegim. yapacagimiz seylerinde listesini verdi. 1 saate burda olacagim hepsi bitmis olsun dedi. 3000 kisinin bulasigi bitmis. etrafi toparlamaya baslamistik. ben yerleri supuruyordum. tony geldi bakti mutfaga aferin dedi. bana dondu sen gel dedi. digerleri devam ediyordu. yemek yedigimiz loca ya gittik. usulca cebini karistirdi, bir kagit cikardi. benim gozlerim iyi gormuyor suraya adini ve telini yaz dedi. seni is olunca arayacagim. ok dedim yazdim. biz seni arariz muhabbetini bildigimden dolayi, arayacagini dusunmuyordum.

    gece 1 di herkes birbirine tesekkur etti. eve gidiyordum. sanki o mutfakta 1 yil gecirmistim. daha 20 dakika bigiblet surmek zorunda idim. yagmur yagiyordu. ne hissettigimi hissedemeyecek kadar yorgundum. bigibletin tekeri su birikintilerini yararken, gozlerimi yagmurda kisarak pedal ceviriyordum. dogmadan once secim sansi verselerdi bunu istermiydim acaba?

    yagmurun verdigi en buyuk ozgurluk ise aglarken kimsenin bunu anlamamasi idi. evde ne bir tas sicak corba ne de sicak bir sarilis bekliyordu beni.

    eve vardigimda yorgunluktan uyuyamiyordum. ertesi gun cok daha agrili olacakti biliyordum. sabah uyandigimda, soludugum tum yaglar, burnumdan yastiga akmisti. ve heryerim agriyordu. kalktim dus almaya. iste o su bedenimden dokulurken, aslinda cogunuzun yanindan bile gecemeyecegi bir huzur icindeydim. yasam ne guzel seydi, 5 dakikaligina hissetsem bile ne guzeldi.

    aradan 2 gun gecmisti tony ariyordu. yine o neseli sesi ile hey turkish kardesim nasilsin, yarin is var gelirmisin diyordu. gelme ne kelime tassaklarini bile yalarim demek gecti icimden. ama bir yandan da gibise kendimi hazirliyordum. hala vucudumda agrilar vardi. bu sefer kimseler yoktu stadyumda. ne yapacagiz tony dedim. patates kizartilan makinalarin yaglarini degistirecegiz dedi. normal de tek basima yapiyorum ama john seni cagirmami istedi dedi. evet is tek kisilikti benim yaptigim hic bir is yoktu sadece tony i izliyordum. ama tehlikeli bir isti. cunku yaglari suzmeden once 200 dereceye kadar isitiyorduk. o zaman gordugum manzaradan anladigim kadariyla mcdonalds lar da yedigimiz patatesler aslinda taktan daha berbat ti. aksama kadar hemen hemen hic bir sey yapmamistim. ama ayni parayi alacaktim. bende sasiriyordum bu arada tony i dinliyordum konusmayi cok severdi.

    an aklima 17 yasimdayken, izmirde bir kargo sirketinde ise girisim geldi. ilk gun 1 ton yuk tasidiktan sonra, kacmistim. avukatlari ile karakola gelen dayim. neden kactin yarin belki 100 kilo tasiyacaksin demisti. o zamanlar anlamamistim ama. bu sefer kacmamistim. tony hep sen turksun akillisin, burasi boyle akilli olursan iyi is alirsin diyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +1
    chapter; tony

    italyadan askerlikten dolayi kacmisti kaderlerimiz uyusuyordu. yasam hikayesini anlatmayi seviyordu. benim aksime paranin dibine vurmustu peki neden mutfakta calisiyordu, bu hikayesinde gizliydi.

    babasi ikinci dunya savasi sirasinda kacmisti avustralyaya, kendisi de kacmak durumunda kalmisti. ilk 5 sene her gun agladigini soyluyordu. sonra kardesi ile bulundugum sehir de ilk nightclub i acmisti. bana dedigi sey, nightclub in kapisini actigim da zengindim. altimda ferrari vardi diyordu ama bana pek inandirici gelmiyordu. sonradan resimlerde gorunce gercek oldugunu anladim. night club da cok para yapmaya baslayinca basi mafya ile derde girmisti. nede olsa eleman italyan kokenli, baya direnmisti, ta ki bomba koyup 6 kisi oldurulene kadar. avustralya dan kacmak zorunda kalmisti, 2 yil cevre ulkelerde yasamisti.

    sonra gelip restoran acip devam etmisti hayatina. ardindan 15 tane coffee shop acip paranin yine amina koymustu. tabi bu sure icinde 3 tane kalp krizi gecirmisti. her sabah ilac iciyordu kanini sulandirmasi icin. zamanla baba ile ogul gibi olmustuk. benim paraya ihtiyacim yok, benim shiftlerim senin diyordu. ailesi ile tanismistim. adim turkish bastard olmustu. butun mutfaklarin sorumlulugunu bana birakiyordu. hayatta kimseden ogrenmedigim piclikleri ondan ogreniyordum, zaten bunlara deginecegiz merak etmeyin.

    yilbasi geliyordu, tornuna ufak bir motogiblet almisti. torunu dinazorlari cok seviyordu. bana bir kac cikartma yap motogibletin uzerine yapistiralim diyordu. yahu 8 yasinda ki elemana bole bisi almissin cikartmaya neden takildin diyordum sen anlamazsin diyordu. motogiblet dediysem cocuklar icin lan, uzaktan kumandasi bile var hizli giderse hizi kesiyorsunuz. tony i baya salladim. neyse sonunda yaptim. aldi eline bakti, son of a bitch cok beklettin beni dedi. elinde cikartmalar hesap yapiyordu. bu olaylar dan 1 hafta once, ulan tony olmazsa ne gibimi yerim bu dunya da diyerek dusunuyordum. araba almaya karar vermistim. surebilecegimden degil, birine rica ederim beni bir yere goturur diye. tony e araba alicam beni gibmesinler yardimci ol dedim. ne kadar para vericen dedi 1000 dolar dedim guldu. ok dedi ben bi arastirayim. bir araba bulmustum. ozelliklerini soyledim. sen dedi araba konusunu unut. ben sana zamani gelince soyleyecegim dedi. cuma gunuydu beraber calisiyorduk. dedi arabayi buldum. dedim ne kadar 6000 dedi. bu sefer ben guldum. saticiya ne vericem tony dedim. ben alicam dedi yilbasi hediyesi olsun sana. birseyler yanlis gidiyordu. gule oynaya ayrildik. omzuma iki kere dokundu ayrilmadan.

    cumartesi sabahi uyandim. 19 december 2009 du. tel de 3 tane cevapsiz cagri vardi. is yerinden bir kiz aramisti. saat 14 te ise baslayacaktim. kizi aradim. tony dedi. eee dedim. kalp krizi gecirmis dedi. hic aklima gelmedi bunu da yener diye dusundum. ne oldu dedim. kiz agliyordu. lan daha dun sakalasiyorduk. lan daha bana dun soz vermisti araba alacakti. tornuna cikarmalar yapmistim. lan niye lan. olum yutmak zorunda oldugumuz en buyuk gercekti. john aradi, asker disiplini olan hayatta hic gulmeyen adam agliyordu telde. senin baban benim kardesim oldu dedi. bu gun calisabilecekmisin dedi. deneyecegim dedim. mutfaga gittim olum sessizligi hakimdi. o 2 metrelik adam 10 yillik gulec dostunu kaybedisinin ardindan, bana sarilip agliyordu. hepsi biliyordu bizim aramiz cok iyiydi. millet benden birseyler beklerken ben bulagiblara dondum. aynen tony nin ogrettigi gibi yikamaya devam ettim.

    ulan hayat, katmadın bağrıma onurlu gururlu diye bilinenden olanı. şimdi ben bunun mantıksal açılımını yapmaya kalkıyorum bünyelere. yeniyi yaratmanın bu, bağrı törpüleyen yollarında harcayacaksın beni galiba.
    vajina için yaratmaktayım bu dünyaları, allah belanı versin neden saçları jölelemek yetmiyor bana.

    ve gözlerini dikerek üzerimize, bu yaşanılası gecenin mükemmeliğini anlatırcasına “mutlulukta neymiş” dedi.
    kanı donduran bir soğuk gibi bağlı olduğumuz benliğine hayran bakışlar besledik. ve üretilmesi gereken ne kadar yüce şey var ise ona aitti. sınırlarımızı biliyor olmamızın çaresizliği içinde heybetinin gölgesinde ona methiyeler düzdük.
    bir an döndü ve sanki “var oluşun adaletsizliğinin önündeki tek engel tanrıdır” dermişcesine bize baktı. anladık ki adaletsizliğe karşı tek avuntumuz olan tanrımızı istiyor bizden. yıkıl ve eri…

    içimize içimize düşerken böyle kurumuş yapraklarımız, etrafımıza kin kusacağız bu rüzgar sizden diye. benliğinin derdine düşmüşsün aslında,
    sana bir avuç anlamsızlık getirdim. yitip gitmiş alkollü bir benliğin duyumsadığı. ve yağmurun zeminle buluşma sesi, sonsuz bir abide oluyor benliğimde. bir müzik dinliyorum yağmurdan. nefes alışlarım anlamsızlıklarım hayatta kalsın diye.
    ellerimle yüzümü yokluyorum, ellerimle arıyorum yitip gitmişliğini. bağrıma saplanan varoluşun, çürük tahta evimden sızıcak içime.
    yağmur yağıyor, damlalar içimize içimize, dusuyor.

    tony de gitmisti, 1 hafta sonra cenaze toreni yapilacakti. calistigimiz her yerde anilarimiz vardi. hatta bana bir gun bir sey anlatiyor du. bak diyordu, bu avustralyalilar hep kendini dusunur, senin bunu ogrenmen lazim. kendi gotleri rahatsa sana fuck off derler diyordu. bunu cok iyi ogrenmelisin kimseye esseklik etme kendi gotunu kolla. bu konusmanin uzerinden bir kac gun gecmisti.mac gunuydu, aksam 10 gibi benim mutfagi aradi, dedi tezek zor durumdayim burda, bana acil iki eleman yolla. tony dedim walla ben rahatim. pls fuck off. once bir afalladi, sonra basti kahkayi, cabuk ogreniyorsun dedi. he dedim gibimde degil walla eleman falan yollayamam sana. ulan benim ogrettigimi bana mi uyguluyosun dedi. tabi icim elvermedi yolladim 2 eleman.

    cenaze toreni gunu gelmisti. ama ben calisiyordum. manager gibsen de seni yollayamam dedi. gercekten cok yogun bir gundu. sonra patronun kizi geldi. hadi gidiyoruz dedi, dedim manager izin vermiyor. bana bakti patron kim dedi? managere de fircayi kaydi aldi beni arabaya cenazeye gidiyorduk. hala inanamiyordum oldugune. hayatim da ilk kez kliseye gidicektim. ustum basim pislik icindeydi. herkes guzelce giyinmisti. ben aralarinda siritiyordum. bizdeki gibi olmuyor cenaze torenleri, daha bir sakin, daha bir durgun. kiliseye girince elimize bir kitapcik tutusturdular. tony nin hayati resimleri dualar vs. kitapcik bile cok sey anlatiyordu onun hakkinda, karisi ve kizlari aglayarak konusma yaptilar. sevdigi sarkilari dinledik. peder konustu dua vs etti. kardesi gelmisti italyadan, tam bir mayfa babasi goruntusu vardi. zaten oyleydi. o an bir sey fark ettim. onca kalabalik icinde, bendim en yakin olan ona. her gun yasadigimiz gibi cenazesinin huzurundaydim. sirayla cenazeye bakmaya gidiyordu insanlar. tereddut ettim gitsem mi diye. cunku onu hep gulec yuzu ile hatirlamak istiyordum. bir cesaretle siraya girdim. yuzune bakinca lan niye lan simdi sirasimiydi bunun diye bagirmak gecti icimden. oylece uyuyordu orda. aglayamiyordum yine. ta ki tabut alinip cenaze arabasina gidene kadar. o anladim ki gidis o gidisti.

    geri calismaya donmustum. kitapcik yanimda idi. herkes sen supervisor olacaksin diyordu. gibimde de degildi. aradan 3 hafta gecti. beni toplantiya cagirdilar. 18 mutfagin sorumlulugunu sen alacaksin, elemanlari sen kontrol edeceksin. kim ise girecek kim cikacak sen kontrol edeceksin dediler. saat ucretime de zam yapacaklarini soylediler. zaten tony olmeden bu yapacagim seylerin cogunu bana yaptiriyordu. butun sorumlulugunu bana yikmisti. ama kagit uzerinde o sorumlu idi.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +1
    chapter; turklerle calismaya calismak

    ne zor seymis zamanla anlayacaktim. abi kirami odeyemiyorum deyip zamaninda ise gelmezler. 1 gun iyi calisip 2. gun nasil arazi olurum nasil az calisirimin derdine duserler. son dakika seni arar abi gelemiyorum derler. butun bunlar olurken her millete tak atmayi ekgib etmezler, digerlerinin ne kadar ezik ve salak oldugunu soyler dururlar. mazaretler bir turlu bitmek bilmez. abi bizi niye gibiyosun yabancilari gibsene derler. anlatmaya calisirdim hep, hepinizi ayni ucreti aliyosunuz kimseyi gibmek gibi bir derdim yok. elimden geldigince adaletli olmaya calisiyorum diye. ama yok anlatmak imkansizdi. kebabci da 10 dolara calisip ses cikarmayanlar ve kopek muamelesi gorenlere is yaptiramiyordum. turkler yuzunden kac basim derde girdi. gotumu donemiyordum. dondugum an gibilmek kacinilmazdi.

    hic unutmam bir turkle soyle bir diyalogum olmustu, abi bu avustralyalilar cok salak. eee si iste bunlarda hic beyin yok. tepemin tasti atti, lan muallaknin oglu bak bakim bir etrafina, tr de bunlarin 10 da biri var mi? bu sistemin bu alt yapinin yanindan bile gecebilirmiyiz. tr de bulagib yikayarak saatine 20 dolar kazanabilirmisin?

    salaklarin ulkesine kulturlerini ve dillerini satin almak icin gelmistik, ayni zamanda bulagiblarini yikayip taklarini temizliyorduk. iste tr de ajdar a bakip kendini akilli goren veya ajdari aptal sanip aciyan insanlardan boyle yorumlar gelmesi sasirtmiyordu beni.
    ···
  16. 41.
    +1
    chapter; ajdar reyis

    tr de ajdara gulen, aciyan, onu gordukten sonra kendini akilli sanan herkesi cope atmak lazim. geriye cok bir sey kalmaz ama. az olsun oz olsun. ha benden on uyari zamani geldiginde, hayat hikayesini yazarsa, galiba ilk cumle; beni aptal sananlarin aptalliklari bana bu satirlari yazdiriyor diye baslayacaktir.
    ···
  17. 42.
    +1
    chapter; askere gidememek ve getirdikleri.

    once etrafindakiler asagilar, aslan gibisin oglum gidip yapsana, sonra o baski ailene yansir. sizin oglan hala neden askere gitmedi. annen baban senin yuzunden ezilirler. is ararsin askerlik yaptin mi derler. pasaport uzatmak istersin askerlik yaptin mi derler. anneni babani ozlersin gormek istersin, hele bir dur askerlik derler. benim vatana borcum var ve hala odeyemedim. vatan bana bisi odemese de bundan gibayet etmiyorum. ben bir asker kacagi olarak, bedelli isteyenlere nefret besleyenlerden biriyim. bedelli ciksa durumum biraz da olsa duzelir, ama olmek parasi olmayanin derdi olur ancak. askere gitmemis olmam bana cok bedeller odetsede, bedelli askerlige karsiyim. bedel odemeye hazirim diyorsan kac, bak ne bedeller odeyeceksin.
    ···
  18. 43.
    0
    chapter hirs;

    ne güzel de kandırılıyoruz, kişisel başarılarımızın baş tacı edildiği bir yaşamda. kaynağı belirsiz bir şey var içimizde başarıya gebe. ne olursan ol ama yenilme diyor bize. nerden alıyor gücünü, neden başarılarımıza teslim olduk? hırslarımız bizleri zombi etmedi mi? yaşama dair en güzelini yapan en değerlimiz olmadı mı? başarısının ve korkularının kölesi olmayan insanı var edebilecek miyiz? başarısını korkusu ile var eden insanı öldürebilecek miyiz? içimizi kemirenlere bizi bir yola sokmak isteyenlere kuşkuyla bakmamız gerek. bize dayatılanı yemeden önce neden diye sorarsak, kendimize bir adım daha atmış olacağız. insanın var oluşuna olan hakkinda her sorusu aslında önemli bir adımdır.

    yaşlanmaktan en çok neden kadınlar korkar?

    yaşlanmanın güzelliği ortadan kaldırdığı bir gerçek. güzelliğini kaybedecek olan kadının yaşlanmayla savaşması da kaçınılmaz. kendini güzelliğinde bulan kadın, elbette ki böyle bir direnç gösterecektir. kremler kozmetik ürünleri estetik ameliyatlar hep talep edilen bir sınır içinde kalabilmek için. ama yaşam yaşlıya yatırım yapılmasın diye güzelliği almış ondan. çünkü yaşlı ölmek zorunda olandır.
    ···
  19. 44.
    +1
    chapter; kurt adam

    gundelik yasamin sorumluluklarini yerine getiren ben, aksam oldugunda gunduz bir koyun olmanin ocunu kurt adam olarak aliyordum. iki farkli kisiligim vardi, birisi gunduz, para ve yasamak icin gotunu gibtirmekten cekinmeyen tezek. patron bir sey derse kafasini onune egip tamam diyen tezek. aksam ise butun bu degerlere kufur eden, yapmak zorunda oldugumuz her seyi en ince ayrintisina kadar sorgulayan, asagilayan bir tezek. bu iki var olus arasinda ki ucurum giderek acilmakta idi. gunduz ki tezek iyi para kazanan, standart ne diyorsa yapan. aksam ki ise, gercek dunya o degil koyun olmaktan vazgec diyendi.

    bu ucurum giderek buyudugu icin, her iki var olusum birbirini etkilemeye baslamisti. bazen icimde ki canavar, gunduz ki koyun halimin bahcesine atlayip, aslinda benim gunduzki halimden beklenmeyecek cikislar yapmami sagliyordu. biraz daha agresif ve gibtir ceken olmustum. fark ettigim sey; eger dozajinda tutmayi bilirsem, kurtadam yanim bana buyuk avantajlarin kapisini aciyordu. cunku bir nevi deli cesareti diye tanimlanabilecek, kararlar aliyordum. tabi burda kriter basarili olmak ti. ve ben bunu yapiyordum. insanlar daha fazla saygi duyuyor. benimle konusurken dikkatli olmaya calisiyorlardi. sunu unutmayin, iyi bir delilik basarilarin arkasinda gizlenen deliliktir. o yuzden deli olursam super olurum gibi bir yanilgiya dusmeyin.

    bazen de koyun yanim el pence divanda gelip, haci napiyorsun, bak cok guzel isin var buralara kolay gelmedin riske atma hic birseyi diyordu. gollum gibiydim yani. ama iki yanimi da dengede tutacak bir farkindalilik bilinci gelistirmistim. bir suru turkle calistim. bir cogu buyuk umutlarla gelmisti buraya. kimisi de ingilizce ogrenip gidip meslegimi yapacagim diyordu. kimisinin tr de yapmak istedikleri buyuk hayalleri vardi. ve hepsi yaptigi isleri asagiliyordu, tipik turk mizaci. ulan au ya geldik yaptigimiz seye bak diyordu. cogu turkiye de cok buyuk isler yapacagina inanan tiplerdi.
    ve cogu bulagib yikamakta bile basarisizdi. hepsine ayni seyi soyledim. bulagib yikamak dunyada ki en taktan islerden biri, ve dunya da ki en salak insanlarin bile yapabilecegi bir is. eger bulagib yikarken bile basarili olamiyorsan sakin kendini kandirma, ben buyuk adam olacagim diye. cunku bulagib yikamak beyninizi bile kullanmanizin gerekmedigi kadar basit bir isti. bu isi bile beceremeyenler tr ye gidip yonetici olacaklardi. ve belki de hakliydilar, eger tr bu durumda ise galiba bulagib yikamayi bile beceremeyenlerin yonetici olmasindan dir.

    koyun yaniminda kurt yaniminda birbirine ihtiyaci vardi. ne safi koyun ne safi kurt olabilirdim. koyun yanimin fedakarligi, kurt yanimi ekonomik olarak besliyordu. ve ben karanlikta atilacak avlar ariyordum kurt yanimla. ve burnuma kokusu geliyordu, neye saldirmam gerektigimin. hedef belliydi, neden variz, niye geldik, nereye gidiyoruz. yani var olus sancisi idi saldirmam gereken. once cok iyi bildigim korku ile basladim olaya.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +1
    chapter; ilkel korkular

    bir ormanda yuruyorsunuz, sessiz bir orman, herkes gibi sizde tedirgin olursunuz bundan. bu esnada biri dibinizde balon patlatsa odunuz takunuza karisir. ama ayni ormanda yururken 10 km otenize atom bombasi dusse sole bir doner bakarsiniz. peki hangisi oldurucudur. elbetteki atom bombasi, ama odunuzu takunuza karistiran balonun patlamasidir. bunu iyi sorgulamaniz lazim.

    basari icimizdeki vahsi ati nasil surmeyi ogrenmemizle alaki bir durum. herkesin icinde, boyle bir vahsi at var. eger gemleri elinize almazsaniz sizi tastan tasa vuracak, gitmek istemediginiz yerlerde bulacaksiniz kendinizi. icimde ki o vahsi ati mutfakta cok kontrollu bir sekilde ortaya cikariyordum. ve giderek sorumluluklarim artmakta idi. mutlumuydum hayir, cunku bu yasa geldikten sonra, ne yapmak istedigimi kendime sorunca, karsiligi para kazanma degildi. yada iyi bir kariyer. bunca yil karsisinda ezildiklerimin kolesi olacak kadar aymaz degildim.

    azgin dalgalarin arasinda tutunacak bir kutuk bulmustum. hala dalgalarin arasindaydim ama, tutunacak bir kutugum vardi. ve yasam caglaya caglaya akiyordu. sizinde bildiginiz gibi o irmak durmayacak, sakin bir irmakta iseniz, sirti ustu uzanirsiniz. ama azgin dalgalar arasindaysaniz, tutunacagiz kutugunuz yoksa olursunuz. o kutuk aslinda kendinizsiniz. calkantidaysan kendini ara tutunmak icin, cunku digerleri seni dibe ceker.
    ···