-
14.
0Alt tarafımızda devasa bir timsah gördük. Boyu tahminimce 10 metreden fazla ve somurdaması bize kadar geliyordu. Ormanın içinde birçok yırtıcı hayvan türünün olduğunu biliyorduk, kimsenin burada gezmeye cesaret edemeyeceğinide biliyorduk. Merakıma yenik düştüm,dev timsaha elli, atmış metre kadar yaklaştım. Uzaktan onu izliyordum. Buraya çok yakın bir gölet vardı. Büyük ihtimal oradan çıkıp gelmiş. Oldukça hantal hareket eden bu canavarı koca bir garlizon zor indirebilirdi. Kafası iri bir insandan bile büyültü. Kuyruğunu sallaya sallaya aşağı doğru harekete geçti. Benim varlığımdan haberi yoktu.Çalılıkların arasından gizlice onu süzüyordum.Bir yandan da kuşları ve diğer hayvanların haykırışları etrafı inletiyordu.Onu gölete kadar izledim, sonra aniden suya girip ortadan kayboldu. Karaya çıkıp bu kadar lemesinin sebebi nedir diye düşündüm? Kurdumu da alıp kasabaya döndük, sabah oldu, koruyucu giysielrini giydim ve Koruyucu binasına ilerledim. içeri girdiğim an herkeste bir gariplik vardı.Ne oldu diye sormaya cesaret edemedim. Eğitim alanına gittim ve birkaç koruyucuyu gizlice dinledim. Sanırsam ülkenin kralı suikaste uğramış diye. Birkaç saat sonra kasabaya resmi elçi ve birkaç adamı gelip dedikoduları doğruladılar.Bu birkaç günün soluk geçeceği belliydi.
-
13.
0Yarın 13. parta kadar yazacam. Hazır olun...
-
12.
0Nihayet sabah oldu, koruyucu teşkilatında baş koruyucuyu buldum ve mührü gösterdim. Beni 2 addıbının egitimine tabi tutacak, sonra birkac soru sorup, egitimimi gozden gecirip kararini verecekti. Yeni yetme biri oldugum icin dusuk rutbeli koruyuculardan uzak durmam daha mantikliydi.Bas koruyucunun yardimcilari hangi tur silahlara ilgim oldugunu sordular. Daha cok yay ve mizrak kullanabildigimi soyledim. Benim aticiliga olan ilgim dogustan geldigi icin yetenekli oldugum konusunda hic suphem yoktu. Koruculardan biri elime uzun bir sopa verdi, karsima gecip "hamleni yap evlat" diye bagirdi. Gogsunun ortasina dogru vuracaktim, hamlemi yaptim ve adami 3 metre uzaga firlatmistim. Etraftakilerin gozleri bana dogrulmus,ne oldugunu anlamaya calisiyorlardi. Koruyucu yerden zar zor kalkti ve epey aci ceker bir sekilde "Bu cocuk tam bir canavar! Hayatim boyunca boyle dayak yemedim" dedi ve koseye gecip oturdu. Diger yardimci koruyucu saskin bir sekilde bana bakiyordu, gozlerini kismisti. Birkac alistirma yapip son vermistim.10 gün boyunca bu egitime tabi tutulacaktim. Hana dondugum gibi kurdu disari cikarip kasabanin disinda tur atmaya basladik. Kurt epey bitkindi, avlanmak onu kendine getirecekti elbet. Nehir yolunun altina dogru gittik. Yerde yeni yeni gecmis birkac keci ve ayı ayak izi vardi. Birkac keciyi takip eden ayının avını calmak zor bir istir. Derin bir nefes aldim ve kurdun kokulari takip etmesine izin verdim.Ona yetismek icin hizlica kostum. Birkac yuz metre sonra ayiyi agacin dibinde bos bos oturur halde bulduk. Anormal sekilde halsiz ve bitkin dusmustu.
Part 7 sonra -
11.
0yaz panpa
-
10.
0sardı yaz
-
9.
+1Boş gezinmek ve elimdekilerle yetinmek bir yere kadardı.Çarşıya çıktım ve iş ilanlarını araştırdım. Kasaba kötü bir hal almıştı, heryer barbar adamlarla dolmuş taşmıştı. Koruyucu teşkilatına doğru ilerledim. Yetkilinin yanına gidip "Merhaba, birşey soracaktım size. çaylak koruyucu alıyor musunuz?Ben dağ evinde en zor şartlara göğüs gererek yaşamış biriyim.iyi yay kullanır ve avlanırım" dedim. Yetkili ise "Dur hele kucugum, bunun için kanıtlaman gereken onca şey vardır. Birazcık altın da lazımdır hem.100 altını getir, seni bir sınava tabi tutalım, sonra karar verilir.Hem buralarda seni ilk kez görüyorum. Kimsin,necisin, nereden vene için geldin buraya?" dedi.Ben de uzun bir süre burada avladıklarımı satmaya geldiğimi, buraya 2 saat mesafede güneyde bir dağ evinde hikamet ettiğimi söyledim. Cebimde kalan son 250 altından 100'ünü bu adama verdim. Bana "Yarın sabah tekrar gel,al bu mührü baş koruyucuya göster.O sana ne yapman gerekeceğini söyleyecektir" dedi ve oradan ayrıldım. Sabah olmasını bekleyene kadar handa oturdum.
Part 6 sonra. -
8.
+1Nehire varmadan bağrış sesleri yükseliyordu. Gizli bir şekilde seslere yöneldim. Nehir kenarında birkaç yaşlı ve çocuk elleri kolları bağlı şekilde yerde yatıyordu. Elimi okuma ve yayıma uzatıp pusmus, orada neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yine o adamlar,bu sefer fazlaydılar. Nerden baksam yirmi otuz adam, ağır zırhları ve kılıçlarıyla rehinelere doğru geliyorlardı. Maskeli bir adam beliri verdi. Yaşlıları tek tek kütüğe yatırıp kafalarını kestiler.Çocukları kasaba yoluna doğru tek sıra halinde zütürdüler. içlerinden biri "çocuklara tek fiske vurmayın! Onlar nice kralların ve efendilerin cariyesi olacaklar"deyip sıratarak diğer adamları uyarıyordu.Ben ve kurt otların arasında gizlenmiş birşekilde bekledik. Nehir tamamen boşaldı. Adamların sesi kesildi. Nehir kenarında yedi veya sekiz ceset kalmis, her yer kan gölüne dönmüştü. Bunları midem kaldırabilecek değildi. Oradaki cesetler birkaç güne temizlenirdi elbet deyip atı bıraktığım yerden aldım.
Dağ evine uğradım, paraları,yüklü miktarda yiyecek ve eşyalarımı alıp çuvala yerleştirdim. Ahırdaki hayvanları çobana çok ucuz bir para karşılığında sattım. Düşünecek birşey kalmamıştı. Kasabaya dogru yaklaştım. Kasabada heryer o adamlardan kaynıyordu.Şüphe çekmeyecek şekilde hana doğru koyuldum. Atımı bağladım ve kurdu gizli bir şekilde handaki odama sokmuştum. Kasabayı bir telaş sarmıştı. Hancıya dönen dedikoduları sordum,o da "bilmez misin? Zalim Peran adamlarını krallık için kiralamış.Bu adamlar geldiği günden beri kasabada ve tüm ülkede huzur kalmadı.Her yeri yağmalayıp, yıkıyorlar.Kendilerine köleler seçiyorlar. Aman dikkat et!Onlarla pek muhattap olma. Hatta birazdan burayı gelip kafa çekecekler, mümkün olduğunca odandan çıkma geceleri.Ben bile korkar oldum onlardan.Çok barbar erifler bunlar." dedi.Ben de teşekkür ettim, yemek getirmesini söyledim ve karnımı doyurup odama çekildim. Zavallı kurt yorgunluktan benim yatağımın üstüne yatı vermişti. Hiç rahatsızlık vermek istememe rağmen uyandı ve yatağımdan aşağı inip beni saygıyla karşıladı.
Part 5 sonra. -
7.
+1Benim hemen karşımda iri ve cüsseli adamlar pazarcıları süzüyor ve onlara sorular soruyordu. Hepsinin belinde ya kılıç ya da balta vardı. Adamlardan biri satıcının boğazını sıkarak "konuş çabucak,biz onları buraya gitsinler diye yolladık.Ne haber aldık,ne de görebildik! Nereye gitti bu adamlar?" bu şekilde birçok satıcıyı sorguladılar. Benim yanıma doğru geldiler ve "etler tazeymiş, senin gibi genç bir adam nasıl oldu da bu kadar av yakalayabildi" dedi. Beni bir korku sardı!Ben salak değildim,bu adamlar o nehirde peşime veren adamların yakınları ya da silah arkadaşlarıydı. Hiç bozuntuya vermeden sordukları sorulara cevap verdim ve geç de olsa ayrılıp kasabanın diğer ucuna yürüdüler.1 gün handa konakladım ve ertesi gece dağ evine doğru yola koyuldum. Kurt gidiş yoluna ezberlemişti bile;kurdun peşine verdim. Birkaç altınla da alışveriş etmeyi ihmal etmemiştim.Çocuklara birkaç giysi, anneme de ev ihtiyaçlarını karşlayacak araç gereç ve kuru erzak almıştım. Kendim için sadece yirmi adet ok almıştım. Paranın yarısıı bitmişti. Geç olmadan eve vardım. içimde kötü bir his doğmuştu nedense. Kurt yeri koklayarak ev kapısına doğru yürüdü.Çocuklar bu saatlerde bahçede koşuştururlardı hep. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Oturma odasına girdiğimde başımdan aşşağı kaynar sular döküldü. Kardeşlerim ve annem cansız bir şekilde karşımda yatıyordu. Nefesim kesildi ve gözlerim görmez oldu. Dişlerimle dudaklarımı ısırdım ve öyle bir bağırdım ki sesim heryere gitmiştir. Annem ve kardeşlerimin önünde saatlerce yatdım. Uyanın diye yalvarıyordum onlara.Ama ölüme çare yok,o an bunu düşünecek kadar aklım yerinde değildi. Aradan saatler geçti ve ahıra gittim. Küreği ve kazmayı aldım. Onların bedenlerini örtülere geçirdim ve ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece söylenerek onları dışarı taşıyordum. Evin arkasındaki ağacın dibine mezarları kazmıştım. Kurt tüm olanlara bir anlam veremeden uluyordu. Onları tek tek gömdüm. Sınırı aştım ve kendim içinde bir mezar kazdım ve içine atladım. Ellerimle kendimi kapamaya çalışıyordum, delirmiştim adeta. Orada uyuya kaldım ve sabah oldu. Tüm bunlar rüyadır diye geçirdim içimden ama mezarlar köşemde duruyordu.Bu olay o kadar gariptir ki,hiçbir ressam resmedemez. Hiç bir roman anlatamaz size o burukluğu. Aylarca yemeden içmeden kesildim. Kurt ise salınıktı, başının çaresine bakıyordu. Hatta bana avladığı şeyleri getirip faydalanmamı sağlıyordu. Aradan tam 3 ay geçtiğinde toparlanabilmiştim.Bu 3 ay boyunca mezarın başına geçip söyleniyordum ve hüngür hüngür ağlıyordum. Hiç bunu kimin yapabileceği aklıma gelmemişti. Hepside hiç yara almadan ölmüştü.Kim niye yapar?O küçüklere kim zarar vermek ister? Tüm bu sorular kafama sonradan dank etmişti. Oturma odasının içini aradım, belki bir yılan veya akrep onları uykuda öldürmüştür dedim ama yatakları bile kurulu değildi. Kimisi oturur halde, kimisi oynarken yığılı vermiş. Kasabadaki koruyuculara haber vermek hiç içimden gelmiyordu.Bu aç erifler bunu geçiştirip iki üç teselli sözünden başka birşey yapabilecek insanlar değildi. Günlerce ormanı ve evin çevresini aradım, herhangi bir tehlike gezip, görülüyor mu diye? Gizliden çobanı bile izledim,o sağır ve aptalın tekiydi. Yapacak son kişiydi. Nehir kenarında ölen adamlarla bir ilgisi olabileceğini düşündüm. Kurdu da alıp nehire doğru yola koyuldum.Tümünü Göster
Part 4 sonra -
6.
0Özet geç bin
-
5.
0yaz hoşuma gitti
-
4.
+1Aradan birkaç gün geçti. Sonunda birkaç geyik avlamayı başarmıştım. Geyikleri kurdun yardımıyla bulup avlıyordum. Geyikleri parçaladıktan sonra çuvallara yerleştiriyordum ve rahatlıkla taşıyabiliyordum.Bir kısmını da kurt için ayırıyordum. Kurt beslediğimi annemlere açıkladığım için pek bir soru işareti kalmamıştı aklımda. Yaklaşık 200 kilo et stoğumuz ve biraz da derimiz vardı.Bir kısmını kasabaya satmaya zütürecektim. Kasaba dağ evine 2 saat yürüme mesafesinde. Tepeden gitmek tercihimdi son olanlardan sonra. Atı hazır ettim ve sabah yola koyulacaktım. Kurt ise gittikçe büyüyor ve korkutucu hal alıyordu.Onu kasabaya zütürmek pek mantıklı olmazdı. Kasabanın girişinde onu boş evlerden birinin içine bağlayacaktım. Sabah oldu ve yola koyulduk. Birkaç saat yol aldıktan sonra kasaba gözüktü. Kasabanın adı isyanocağı, ismini nerden aldigi bilinmiyordu. isyanocağında daha çok yerel halk yaşıyor, çevredeki köylerden ve dağ evlerinden birçok insan pazarda satış yapıyordu.Ben pek tanınan biri olmasam da kasabayı adım gibi ezbere bilirim. Sonunda varmistim.Her zaman ki yerime pazarımı açtım, kurdu bırakmaya karar verdiğim yere bağlamıştım bile. Etleri ayıkladım ve ilk satışımı kasabanın rütbeli koruyucularından birine yaptım.10 altınlık et alıp gitti.
Part 3 sonra. -
3.
-2onu okursam 35 santim yannanlı zenciler beni öyle bir gibsinler ki gözlerim kararsın, ağlamaktan göz pınarlarım kurusun, çığlık atmaktan sesim kısılsın, 3 hafta kıçımın üstüne oturamayayım
-
2.
+2insan okuyacak bunu huur çocuğu
neyse okuyan özet geçsin -
1.
+2Sıradan bir gün geçirmiştim, dağ evine doğru ilerliyordum. Elimde ince ve yamuk bir yay, 4 5 adet de okum vardı. Ormanda geyik avlayıp;bir kısmını evde depolayacak,bir kısmını da kasabada satacaktım. Annem yaşlı ve zor yürüdüğü için kardeşlerime de ben bakıyordum. Babam 3 yıl önce nehir savaşında ölmüştü ve cesedini bile bulamamıştık. Hayat beni zorluyordu, tüm zorluklara katlanmalıydım.Tümünü Göster
iri gövdeli ağaca vardığım an bataklıklardan bağırış sesleri duydum.O tarafa doğru ilerledim ve bataklığa bulanmış bir kurt yavrusu ve köşesinde bekleyen vahşi tilkiler onun ölmesini dört gözle bekliyordu. Kurt ne kadar yavru olsa da,dişleri keskin ve gözleri buz gibiydi. Karanlık çökmeden hemen atımın üstündeki çuvalı aldım ve kurdu içine dikkatlice koydum.2 saat yolculuğun ardından eve vardım. Kurdu ahıra zütürdüm. Evdekilere bu durumu sonra izah edecektim. Annem: " birşey avladın mı?" dedi,ben de: "birkaç tavşan avlaya bildim"diye karşılık verdim. Tavşanları getirip temizledik, sonra güzel bir şekilde pişirdik ve birazını yavru kurda ayırdım. Annem ve kardeşlerim fark etmesin diye onu ahır boşluğuna koymuştum. Sonra "Ben hava almaya gidiyorum, yemek masasını dizin geliyorum" dedim.Et parçalarını alıp ahıra girdiğim an ineklerin çılgına döndüğünü gördüm. Onların önüne biraz yem koyup sakinleşmelerini sağladım, kurt ise hiç ses çıkarmıyor ve karanlık kuytuda gözlerinin parladığını görüyordum.Onu ay ışığına doğru taşıdım ve önüne etleri yığdım. Nazlı nazlı yese de karnını doyurdum. Utancından kafasını yukarı kaldırmaya çekiniyordu. Kafasını okşadım ve bana biraz hırladı, fazla rahatsız etmeden eve çekildim ve yemeğimi yiyip doğruca odama çekildim. Odamda hayvanlarla ilgili birkaç kitap buldum. Kurtlar büyütülmesi zor ama başarırsam ileride 10 insanın aynı an da avlayamıyacağı kadar av yakalayabileceği yazıyordu. Sahibini her kötülükten korur ve gözünü kırpmadan emrimle ölebilirmiş.Pek inandırıcı gelmese de onu en azından salana kadar besleyecektim. Yatağa çekildim ve güneş doğana kadar yattım.
Sabah olmuştu;ahırdan "auvvvv" diye bir ses yükseliyordu. Annem korkmuş bir şekilde odama girip "Uyan oğlum! Ahırın yakınında kurt uluyor.Çabuk kap okunu, uzaklaştır şunu!" ben de "anne endişe etme, çocukları al ve kapıyı kilitle" dedim. Uluyan kurt bizim yavruydu.Bir yavru kurt nasıl olur da bu kadar ürkütücü ses çıkarabilir? Ahıra girdim ve kurdun kendi etrafında döndüğünü, içerde sıkıntıdan patlamak üzere olduğunu anladım.Onu sakinleştirdim ve bizimkilere "Kurt sürüsü domuz avlıyor, korkacak birşey yok, burayı da yoklayıp gitmişler"dedim. Kahvaltımı yapıp kurdu nehire doğru zütürdüm. Biraz aşağıdaki kestirmede çoban ve köpekleri ve 200 baş koyun ve birkaç inek otluyordu. Onlara rahatsızlık vermeyiyim dedim;ormanın içine daldım. Hava rüzgarlıydı. Ağaçlar beşik gibi sallanıyordu ve biraz tehlikeli olabilirdi. Kalın kütüğün içi oyuktu, kurdu aldım ve içinde rüzgarın dinmesini bekledim. Rüzgar birkaç saate dindi ve nehire doğru yola koyuldum. Sonunda nehire varmıştık, nehirde sakladığım olta ve yemleri çıkarıp balık avlayacaktım. Kurt mız mızlanıyordu.Onu yatıştırayım derken ileriden 3 tane adam bize doğru geliyordu. Normalde hiç nehirde çoban ve çocuklardan başka birine rastlamam.Bir anlık endişeyle elimi yayıma attım, bugün atımı getirmemiştim, uzaklaşamıyacağımı bildiğim için ben de adamlara doğru yürüdüm. Adamların bellerinde kılıçlar ve bıçaklar vardı. Kurdu geride bırakmıştım.Oku yaya geçirdim ve adamların bana hızlıca koşmalarından sonra oku en öndeki adama doğru fırlatdım. Iskalamıştım,dilim tutulmuştu ve tir tir titriyordum. Adamlar gittikçe yaklaşıyordu ama ben daha oku yaya yerleştiremiyordum. Zorda olsa ikinci oku da yerleştirdim ve nefesimi tutup ortadaki adama fırlattım.Ok adamın omuzuna çarpıp geçti. Adam duraksadı ve ben de geri çekilmeye karar verdim. Korkumdan yayı yere atıp ormana doğru kaçmaya başladım. Adamlar halen daha takipteydi, kurdu unuttuğumu anladım ama kurt bir anda onumde beliri verdi. Hayvan tüm herşeyi önceden sezmiş ve hareket etmiş. Kurt yavru olsada normal bir köpek boyutundaydı. Kayaların köşesine pusmuştu.Ben onu ordan çıkarmaya fırsat bulamıcağımı bildiğim için koşmaya devam ettim. Adamların kurdun varlığından haberi yoktur diye düşündüm ve ormana vardım. Arkamı döndüğümde adamların peşimi bıraktığını anladım. Daire yapıp tekrar nehire taraf indim. Nehirin kıyısını gözledim ve hiçkimsenin olmadığını saptadım. Elime yumruk büyüklüğünde bir taş alıp sessizce köşeden ilerledim.Yay ve oklar bıraktığım yerde duruyordu. ikisini de alıp kurdun bulunduğu yere doğru gittim. Tüm felaket burda başlıyordu işte! Adamlardan birinin elbisesi yerde parçalanmış şekilde duruyor, biraz daha ileri gittiğimde adamın cesediyle karşılaştım. Kesin bir yara saptamadığımı dşünürken adamın boynunun yanının parçalanmış olduğunu gördüm. Diğer iki adamın hala buralarda olabileceğini düşündüm ve yerdeki kılıcı alıp sessizce ilerledim.100 metre kadar ilerlediğimde diğer 2 adama rastladım. Biri hala yaşıyordu, öteki de kan kaybından ölmüştü. Yaralı adamın yanına yaklaştım ve bana "buna pişman olacaksın! Diğerleri sizi elbet bulur!" dedi ve benden kılıcı boğazına saplamamı istedi.Ben de zor da olsa bu kötü adamın isteğine boyun eğdim ve onu oracıkta infaz ettim. Bunca şeyin verdiği şaşkınlık ve yorgunlukla olduğum yere yığılı verdim. Bayılmışım;uyandığım da güneş tepemize vuruyordu, sağıma kafamı çevirdiğim an kurdun hemen yanımda oturduğunu gördüm. Dilini dışarı atmış ve pek rahat gibi değildi. Kendimi toparladım ve cesetleri nehire doğru taşıdım.Tek birşey bile yağmalamadım. Tüm eşyalarıyla birlikte onları azgın sulara salıverdim. Gidip oltayı yokladım, büyük bir sazan ve birkaç balık takılmıştı. Ateş yapacak şeyler aradım ama bulamadım. Balıkları temizleyip yaprakla birlikte çiğ çiğ yemeye başladım. Kurda doğru uzatdım ama tiksinir bir şekilde geri çekildi. Daha yapacak çok şey vardı. Para kazanmam gerekti ve o gün hayatımın dönüm noktasıydı.