0
ön not: entryi yazdıktan sonra şöyle bir okudum da, ben bile sanki bir şeylere sinirlenmişim gibi bir izlenim edindim. halbuki alakası yok; insanların kendi -kısıtlı da olsa- sınırları dahilinde yine kendilerini ifade etmeye çalışmalarının ve eğlenmelerinin kötü bir yanını görmüyorum. ama inci sözlük'ü "türk internet alemine dair devrim yaratacak nitelikte bir hareket!!!" olarak algılayanların şuursuzluklarının da bir yandan feci kafamı gibtiğini itiraf etmeliyim.
~
adolesan zamanlarını ve hemen komşu dönemleri çoğu gencimiz gibi büyük bir cinsel tatminsizlik ile geçirmiş, ve -şayet başladıysa- üniversite yıllarında da bu açlığı devam eden delikanlıların, türkiye stili eğitimsizlik belasıyla ne hale gelebileceklerinin canlı kanıtı.
şöyle ki:
liseyi bitirine dek toplasan eline belki 3-5 defa kitap almış, etrafındaki insanlarla belli bir sığlıktan öte iletişim kuramayan, günlük hayatta kendini ifade etmekten aciz olduğu gibi büyük ihtimalle bunun ne işe yarayacağını da bilmeyen 17-18 yaşındaki gençlerimizi alıyoruz, üniversiteye yazdırıyoruz.
o yaşa kadar üniversite endeksli bir gelecek hülyasıyla yaşamış bu yaşı geçgin ergenlerin kafalarındaki boşluğu, sadece kendilerinin ne kadar boş beleş adamlar olduklarını görene kadar dolduruyoruz - çünkü sadece bu kadarını yapabiliyoruz. adamın altı boş; ne kadar çimento dökersen dök hepsi yitip gidiyor. (ve zaten buna çok da çaba gösterildiğini de söyleyemeyiz)
kendini o güne dek herhangi bir şekilde geliştirmeye çalışmamış ve yüksek ihtimalle de o günden sonra da buna gıdım çaba harcamayacak bu ucu bucağı olmayan kitle, üstüne veba gibi yapışmış cinsel açlığıyla hamur gibi yoğrulup duruyor. üstüne üstlük, ortaya çıkan bu şekilsiz cisme şekil kazandırmak isteyen, veyahut buna mecali olan tek bir insan bile yok çevresinde.
adam çıkar yol olarak kendini karikatürize ediyor, çevresini karikatürize ediyor, gülmeye çabalıyor haliyle. bunu da yaparken ergenlik dönemlerinden üstüne sinmiş çaresizliğini de silkeleyemiyor bir yandan, onunla beraber toz toprak içinde debelenip duruyor.
bu debelenmeleri sırasında yakın bulduğu bir platformda, internet üzerinde kendini ifade etmeye çalışıyor, orada da pek önemsenmiyor. bunu sorun etmiyor ayağına yatsa da, giblenmemek belli ki bu çocuğa koyuyor. (koyuyor olmalı ki, sözde "karşı" duruş sergilediği ortamların jargonlarını kullanarak kendine kıytırık da olsa bir sanal kimlik belirliyor)
şu ana kadarki bu elem tabloyu kültürel mirasımız olan aidiyat gereksinimi ve kitlesel hareket zavallılığı ile beraber kardığımızda ortaya ne çıkıyor dersiniz peki?