ekşi de evrim propagandası yapan yazara cevabım

@83
anlatıyorum

Probiyotik dönemdeki metabolizma için protometabolizma terimi kullanilmaktadir.
Ilicalarda, yanar daglarin eteklerinde ve volkanlarda, ya da dünyanin derinliklerinde bol miktarda amino asitler sentez ediliyordur.
Onlar bir araya gelerek peptidleri olusturmak zorundadirlar.

Polipeptidler prebiyotik protometaboizmada katalitik etkinlikler görevini üstlenir böylece RNA ortaya çikar.

Bu RNA'lar (simdiki gibi genetik bilgi tasimiyorlardi) bir organik yapi bölünmeye basladi. Canliligin asil atlama noktalarindan biri buydu.
Ister akilli olsunlar ister akilsiz olsunlar, birlikte bölünmeye basladiklarindan itibaren senin benim bildigimiz canlilar hayvanlar gibi digerlerine üstünlük sagladilar daha fazla çogaldilar.
RNA çoğaldıkça kalıtsal özellikler sürekli aktarılır. Bir süre sonra RNA içerisinde daha çok enerji üretimini sağlayacak genler diğer RNA'lara üstünlük sağlar ve böylece canlılar arasındaki yarış başlamış olur.
Canli denilen sey budur.

Bir genetik yapı oksijen üretmeyi basarmis sonra yag yapisinin içine girmis hücre zari olmus
Milyarlarca yil sonra,
Bu yag tabakasinin içine baska bir madde girmis o da hücre bölünürken beraber gelmeyi basarmis.
Hücre eseyli üremeyi bulmus, neden bu dünyada iki cinsiyet var?
Ben buna cevap veririm, bu hücreler yüzünden. Eseyli üreyerek "crossing over" olmus gen degistirmisler, degigib genlere sahip olarak daha avantajli olmuslar.

Tabi yavas yavas anlatmamla bitmez kaç milyar yil sürmüs *
Sonra tabi hücreler beraber yasayinca çok hücreli bildigin sünger gibi basit seyler çikmis.
Devaminda kemikler, organlar vs. milyarlarca yil içinde.

asit bir örnek vereyim doğal seçilimden.

eskiden yaşayan zürafaların boyunları bu günkü kadar uzun değildi. tıpkı insanların ağızları eskiden büyük, kafatasları küçük olması gibi. neyse. milyonlarca yıl yaşayan bu zürafalar arasında boyunları daha uzun olanlar daha çok yaprak yedikleri için hayatta kalıyorlar. sonuçta ölü olanlar kısa boyunlu olanlar.
aradan 30 milyon yıl geçiyor ve bu zürafaların arasında boyunları biraz daha uzun olanlar daha çok hayatta kalıyor.
yine 30 milyon yıl geçiyor. yine geçiyor vs. vs.
yüzlerce milyon yıl geçiyor.

bugün bakıyorsun yüzlerce yıl önce yaşayan canlılardan daha farklı bir zürafa nesli yaşıyor.

darwin'in anlattığı budur. doğal seçilim. daha güçlü olan canlıların hayatta kalması.

ceylanların en yavaş olanları ölür hızlı kaçanları ise yaşar.
ceylan karşı cinsi seçerken en hızlı olanlarını seçer.
insanlar da yakışıklı, güzel olanları seçer aynı şey.

o zaman ne oluyor yeni nesil daha hızlı koşanlardan oluşuyor...
ama bu milyonlarca yıl sürüyor düşün.

@1 malesef ben yazana akdar offline olmuşsun, salakcım. dur ayrıntılı cevabım ister burdan oku ister diğer başlıktan oku

(bkz: aycabykz a evrim konusunda dersler vol 1)

Bak şimdi evrim yoksunu bunları senin için yazıyorum ki başka bir yerde direkt züt olup kalma emi;
1- Kimse gelip deney yapmadı salakcım. Dünyanın bigbang’den sonraki atmosfersel olayları ve dünya üzerinde bulunan maddeler türü ilk önce kimyasal evrime uğradılar. Senin gibi sığ herifler için Stanley Miller deneyi olarak bilinen prosedür hakkında bilgi edinmen yeterli olacaktır.
2- Bak şimdi salakcım, “canlı” tanımı tam bir sıkıntıdır. Canlı; bulunduğu ortamdan enerji yakalayabilen,bu enerjyi kendini eşlemek için kullanabilen ve evrilebilen tanımına tabiidir. Yukardaki deneyin bir sonraki aşaması olarak alabileceğin Sol Spiegelmann’ın (1970)çalışması, açıkça RNA’ların bu tanıma eşlik ettiğini ispatlamıştır. Devdıbına kasmıyacağım sna direkt balığı vereceğim, bilinen ilk canlı 3.5 milyar yıl öncesine ait olan stromatolitlerdir. Dünyanın bilinen yaşıyla kıyaslarsak (3.8 milyar yıl) jeolojik zaman olarak dünyanın başlangıçıyla arasında çok bir fark olmadığı söylenebilir. Stromatolitler için google’a baktım dogru duzgun turkce bisey yazmıyor. Ben de cevıreyım senın ıcın salakcım dedım: baktreri-benzeri microfossillerdir, bugun yasamakta olan mavı-yesıl alglerle(cyanobacteria) aynı yapıdadırlar.
3- Bak şimdi salakçım: son 5-10 bin yıldır hiçbir canlılın evrimleşmediğini iddia ederken çok kesin konuşuyorsun. En can alıcı noktan vurayım seni salakcım ; “"There is ample evidence that selection has been a major driving point in our evolution during the last 10,000 years, and there is no reason to suppose that it has stopped," said Jonathan Pritchard, a population geneticist at the University of Chicago who headed the study.” NY times’tan aşıdım okulun dışındayım tam makaleye ulaşamıyorum. “seçilimin son 10000 yılda evrimimiz üzerinde büyük bir itici-güç olduğuna dair kesin kanıt vardır, ve bunun (evrimimizin) durduğunu iddia etmenin geçerli bir nedeni yoktur. Bunu diyen Dr. J. Pritchard son 15000-5000 yıl arası insan genomunda 700’e yakın noktada evrimle olduğunu ispatlamıştır.
4- Seni salakcım seni; amipleri ve protistaları güçsüz olarak görmen tamamen insan odaklı düşünmenden kaynaklanıyor. Güçsüz dediğin canlılar senden öncede varlardı mal herif. Kendini (yani insanları) doğadaki başka canlılardan ayrı değerlendirmen tanrı temelli düşünce akımlarına kapılmandan mütevellittir. Kendini dünyanın bir parçası olarak görmeyi başarırsan yapacağın katagorilemede sen de yer alırsın ve bu katagorileme yukardan aşağıya olmayacaktır. Eğer amipleri vs. küçük olduğu için zayıf sanıyorsan, belirteyim canlının boyutu küçüldükçe bio kütlesi büyür. Yani protistaların tüm bireyleirnin toplam kütlesi insaların tümünün toplam kütlesinden büyüktür gerizekalı seni. Kaldıki “common anchestor”e bizden daha yakındırlar. Salakcım.
5- -100 derecede yaşayan canlı yok seni gerizekalı. Bildiğim kadarıylada 100 derecede yaşayanda yok. 72 derecede yaşayan var ama onuda sen araştır nasıl yaşıyormuş diye bir araştırmacı olarak evrimsel olarak takılacağım en son nokta bu olur neticede. Not: tüm canlılar birbirinden çok farklı amk salakcımı)
6- Heyecandan unutmussun 6’yı.
7- Dünyanın yaşı yuakrıda belirttiğim gibi 3.8 milyar yıl. Sen hala olayı rastlantısal olarak algılamada ısrarlısın anlasılan. Madem öyle sayılarla basit işlemler yapmak istiyosun neden her sene 1 tane kimyasal evrim gerçekleşme şansı olduğu gibi bi öngörüyle hareket ediyorsun. Salakcım azıcık istatistik bilsen çok daha fazla olasılığında ihtimaller arasına katılamsı gerektiğini ve daha doğrusu bu olayın rastlantısal olmadığı yani doğanın gereği gerçekleştiğini kanıksıyabileceksin.
8- Bak şimdi salakcım, senin gibileri için bu maddede kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun diyorlar ama ben bunu diyenlerden değilim. inanç benim bünyemde bulunmaz çünkü. Be salakcım, evrimle ilgili okuyormuşsun gibi yapıyorsun da ara formlar nerde diye niye soruyorsun?? Bak salakcım, fosil oluşumu için ya çok ani bir iklim-ortam değişikliği lazımdır ya da kitle ölümleri lazımdır. Ara form dediklerimiz zaten çok kısa bir süre de yaşadığı ve silinip gittiği için fosil kayıtları yoktur. Kaldı ki ara formlar için “kesintili denge” (punctuated equilibria-j. Gould) teorisi de vardır. Yoruldum açıklayamıyacağım aç oku cahil salakcım.
9- Bak salakcım; meteor kafaya düşünce ölmüyorsun. Kafa düşmeden önce hava o kadar çok ısıtıyorki meteoru çoğu sürtünmeden alev alıp dünya yüzayine temas bile edemiyor. Dinazorları öldüren meteor o kadar büyüktü ki komple dünyanın atmosferini (klimasını kastediyorum) değiştirdi. ice age 2’deki buzullanmaları dikkate alaydın keşke salakcım. Dinazorları öldüren meteor dünyanın sıcaklığını bayağı bir süre için eksi değerlere çekti nerdeyse tüm canlılar öldü. Kaldı ki madem allah’ın var o kitaba dinazorlar ikinci ciltte mi girecek bunu cevapla salakcım???
10- Tekrarlıyorum rastlantıya inanmıyorum. inanç benim bünyemde yok. Hayatım da sims gibi değil. Ama sanallıktan kaynaklı belli ki sen gerçekle zairi olanı ayırt etmekte sorunlar yaşıyorsun salakcım. Anladığım kadarıyla senin bir yerde var olman sims’de ki gibi bir yaratıcı (sözüm ona) olmadan gerçekleşemiyor. Dialektik materyalizm diye bi tak varmış haberin yok di mi salakcım.

(Salakcıma not: üni’ye girince direksiyonu sola kıracağın çok bariz lütfen sosyalizm ya da komünizmde kal anarşiye zıplama)
Özet geç diyene kadar iki satır okuyum dıbına koduklarım