0
Ekonomilerin açık bir ekonomide hem iç hem de dış dengelerinin sağlanması pratikte oldukça zordur. Bu nedenle ekonomi politikalarının etkinleştirilmesi gerekmektedir. Bu konuya bazı modeller kurulması yoluyla çözüm getirilmeye çalışılmaktadır. Dışa açık bir ekonomide sermaye hareketlerini ele alarak yapılan Mundell Fleming modeli bunlar arasında sayılabilir.
Hazırlanan çalışma dört bölüm üzerine inşa edilmiştir. Birinci bölümde açık ekonomi kavramı incelenmeye çalışılmıştır. ikinci bölümde açık bir ekonomide mal ve para piyasalarında dengenin sağlanmasıyla oluşan iç denge ile dış ticaret bilançosu ve sermaye bilançosunun denkleşmesi ile oluşan dış dengenin eşanlı olarak kurulmasını ifade eden genel konomik dengenin oluşumu açıklanmıştır. Üçüncü bölümde, açık ekonomilerde dengenin sağlanması için gerekli olan politikalara sermaye akımlarının etkileri incelenmiş ve açık ekonomilerde para ve maliye politikalarının etkinliği ile ilgili modellere yer verilmiştir. Dördüncü ve son bölümde ise, küreselleşen dünyada ülkelerin uyguladıkları politikaların birbirini etkilemesinden yola çıkan uluslararası politika koordinasyonu anlatılmaktadır.
1. AÇIK EKONOMi KAVRAMI
Yüksek gümrük tarifeleri, kota uygulamamaları ve döviz kontrolleri kapalı bir ekonominin göstergeleridir. Yerli kamu ve özel üreticilerin ürünleri çoğunlukla istihdam kaygısıyla uzun yıllar koruma altına alınır. ithalatı, dolayısıyla ihracatı ve iç talebi kısıtlayıcı bu önlemler ekonomilerin büyümesini engellemektedir. Ülke ekonomisini dışa açmak iç üretimi dış dünya ile rekabet etmesini sağlamaktadır ve etkinliği artırmaktadır. Bu ülkeler daha hızlı büyür (ihracata yönelik büyüme, örneğin G. Kore). Bu ticaret serbestleşmesi aşamasıdır. Arkasından finansal liberalizasyon aşaması gelmektedir. Pratikte bir ekonomi niye finansal olarak dışa açılmaktadır? Politikacıların beklediği sermaye girişlerinin geçici olarak ödemeler dengesi problemlerini giderecek olmasıdır. Ancak, orta ve uzun vadede bu girişler yada akışlar problemin çözümü değildir. Açık ekonomi kavramlarını incelemek için bazı kategoriler tanımlanmaktadır. Bunlar, harcamaları değiştiren (azaltan) politikalar, ekonomik faaliyeti doğrudan etkileyen mali ve parasal politikalardır. Bu politikalar aynı zamanda istikrar politikası araçları olmakla birlikte, tüketimi uzun süre kısmak mümkün değildir.
Harcamaları değiştiren politikalar; Ticaret ve döviz kuru politikaları gibi üretimin, harcamanın ve döviz akışlarının bileşimini değiştiren politikalardır. Her ikisinde de amaç cari dengeyi eksiden artıya geçirmektir.
Finansal politikalar; Sermaye akımları, borç yönetimi ve bir ülkenin net dış varlıkları ile ilgili politikalardır.
Ödemeler dengesi denkliğinden çıkan sonuç, cari dengenin üç yüzünün olduğudur. Bunlar:
1. Bir ülkenin gelirinin harcamalarına (tasarrufun yatırımına) olan fazlası (eksiği),
2. Bir ülkenin (mal ve hizmet) ihracatının ithalatına olan fazları (eksiği),
3. Bir ülkenin net dış varlıklarındaki değişme.
Eğer, gelir gideri aşıyorsa net döviz girişi vardır, bu durumda cari denge fazla vermektedir. Tersi durumunda döviz çıkışı yaşanacak cari denge eksiye geçecektir. Cari denge fazlası olması durumunda ya yurt içi döviz rezervleri artar, ya dışarıya borç verilir ya da dışarıya yatırım yapılır. Eğer cari denge ekside ise, ya rezervler azalacaktır, ya da yurt dışı kaynaklardan bu açık finanse edilecektir. 1990’ların sonunda gelişen ülkelerdeki açığı finanse eden yabancı para, daha çok sıcak par olarak bilinen, kısa vadeli spekülatif sermayedir.
Herhangi bir ekonomi biri ticaret, diğeri finansman olmak üzere iki büyük kanal aracılığıyla dünya ekonomisine bağlıdır. Ticari bağlantı, bir ülke üretiminin bir bölümünün yabancı ülkelere ihraç edilmesiyle ve yabancı ülkelerde üretilen yabancı malların o ülkede tüketilmesi ve yatırılmasıyla yada ithal edilmesiyle oluşur. Finansman alanında da hane halkları bankalar ve işletmelerden oluşan ülke bireyleri kendi ülkelerinin hazine bonoları yada işletme tahvillerini tutabilecekleri gibi yabancı ülkelerin aktiflerine de sahip olarak ikinci bağlantıyı gerçekleştirebilmektedir.
Bir ekonomide iç denge tam istihdam koşulunda toplam arz ve talep dengesinin sağlanması anldıbına gelir. Bu koşulun sağ¬lanamaması enflasyonist veya deflasyonist açıkların oluşarak den¬genin bozulmasını sonuçlandırır. Dış denge ise cari hesap den¬gesinin net sermaye ihracına eşit olması anlamında kullanılır. Bir ekonomiye ait iki ana amacın böylece tanımlanması, amaçlara erişmek için araçların seçimi, amaçlar ve araçların birbiri ile çe¬lişip çelişmediği, araçların amaçları gerçekleştirmedeki başarısı¬nın, yani etkinliklerinin hangi koşullarda artacağı tartışmalarına yön vermiştir. Tinbergen’in amaç sayısına göre araç önerisi ile yola çıkan iktisatçılar, dış dengenin kur değişmeleri ile sağ¬lanmasının, gelir değişmeleri yaratan para, maliye ve ticaret po¬litikası gibi araçların sadece iç dengeyi sağlamaya tahsis edilme¬sine olanak vereceğini iddia etmektedirler. Böylece iç politika araç¬larının dış denge kaygılarından soyutlanmasının, bunların iç den¬geyi sağlamadaki etkinliklerini arttıracağı görüşü savunulmak¬tır.
Kapalı ekonomide nominal para stoku, para otoritelerinin kontrolü altındadır. Açık ekonomilerde eğer döviz kurları sabitse, para stokunun kontrolü zorlaşmaktadır. Uluslararası rezerv hareketleri, para otoritelerinin para stokunu bağımsız biçimde kontrol güçlerini ortadan kaldırmaktadır. Para stokunun yurtiçi bölümünün kontrolü, doğrudan doğruya ödemeler dengesini ve rezerv hareketlerini etkilemektedir. Açık ekonomide döviz kurları sabitse para stokundaki artış ödemeler dengesinde açık yoluyla rezervleri eritecek ve arz fazlası ortadan kalkacaktır. Tersi durumda ödemeler dengesi fazlalığı nedeni ile rezerv birikimi yolu ile para stokundaki arz ekgibliği veya talep fazlası ortadan kalkacaktır.
Tümünü Göster