1. 1.
    +4 -1
    her zamanki gibi perdeler kapalıydı uyandığımda. cam ve kapı da kapalı olduğu için gece boyunca içtiğim sigaraların dumanı ciğerlerimde kaçıncı kez gezinmişti kim bilir.. öksürerek ve halsiz bi şekilde doğruldum yatakta. günün hangi saatinde uyandığım bir türlü kestiremiyordum. zaten bir önemi de yoktu son bir aydır.

    yataktan kalkıp banyoya geçmem on beş dakikamı aldı. kendime gelemiyordum bir türlü. bir önceki günü hatırlamaya çalıştıkça başım ağrıyordu. hayatta olduğum için gerisi önemli değil diye düşündüm. banyoya geçtiğimde ilk iş elimi yüzümü yıkamak oldu. kafamı kaldırıp aynaya baktığımda iyiden iyiye uzamış sakallarımın arasından süzülen su damlalarını izledim bir süre. tam 6 aydır tıraş olmuyordum. elektrik kesileli 2 ay olduğu için karanlıkta görmeye de alışmıştım iyiden iyiye. ellerim kağıt toplamaktan nasır tutmuş, saçlarım da pislikten ve kirden iyice sertleşmişti. vücudumun eski dik ve kaslı hali gitmiş, yerine zayıf bir beden ve hafif bir şarap göbeği gelmişti. güneşin altında günlerce yürümekten tenim kararmış, gözlerim bu zayıf halimle birlikte gitgide sararmıştı. nefes alışlarım bile azalmıştı sanki gitgide...
    ···
  2. 2.
    0
    hikaye büyük ölçüde hazır panpalar bekletmek yok
    ···
  3. 3.
    0
    ağır bi romandır, okuma yazma terkler okumasın gibtirsin gitsin
    ···
  4. 4.
    0
    buralar değerlencek panpalar, şimdiden söyleyeyim.
    ···
  5. 5.
    0
    alert : hayatında kitap okumamış ezikler okumasın, tüketim toplumuna yönelik değildir, yavaş başlayıp sonradan hızlanıyor, hızına yetişebilece aşkolsun
    ···
  6. 6.
    0
    neyse ben yazmaya devam aq, okuyan okusun amk..
    ···
  7. 7.
    0
    banyodan çıkıp odama geri dönmüştüm. odamda, çöpten bulduğum eski bir yatak, bir bacağı kırık bir masa, yer yer boyaları çıkmış pas içinde kalmış demir bir sandalye, kapaklarından biri olmayan kırık bir dolap ve yerde boylu boyuna uzanan eski bir halıdan başka bişeyim yoktu. masamın üstünde yerden bulduğum gazeteler, yine çöpten aldığım paslı bir kül tablası ve etrafa saçılmış bir sürü boş sigara paketi vardı. masanın üstünde dün geceden kalan paketi elimle yokladım. son bir sigara kalmıştı, çakmağımı çaktım ve son sigaramı da yine hiç bir şey düşünmeden içmeye başladım. son sigarayı içiyor olmanın verdiği tuhaf mutlulukla bişeyler belirivermeye başladı kafamda.. sahi, 1 sene öncesine kadar sigara içmiyordum ben! bundan tam bir sene önce başlamıştım sigara içmeye. kırmızı elbiseli, kırmızı rujlu, beyaz tenli simsiyah saçlı bir kadındı sigara o gün. elindeki ince mentollü sigarasını içine çekerken aslında beni ve tüm varlığımı mahvetmek istercesine gözlerimin içine baktığını nereden bilebilirdim!
    ···
  8. 8.
    0
    OKUYAN BiR KiŞi BiLE VARSA DEVAM EDiCEM. YOKSA SKERLER DiYiP TARiHiN KARANLIK SULARINA GÖMÜCEM AMK
    ···
  9. 9.
    0
    UP UP UP AMK
    ···
  10. 10.
    0
    OKUMAYAN KAYBEDER.. COK DEGERLENECEK BURALAR
    ···
  11. 11.
    0
    UP UP UP
    ···
  12. 12.
    0
    UP UP UP, KiTAP OKUYAN BiRi VARDIR ELBET
    ···
  13. 13.
    0
    HERKES Mi ALFABE TERK AMK
    ···
  14. 14.
    0
    VAY ARKADAŞ ŞURDA YOK MU BENi gibEN DiYE BAĞIRSAM EN AZ ON TANE HARUN ÇIKAR
    @20 EYVALLAH PANPA YAZIYORUM, BELKi OKUR YAZAR Bi KAÇ PiÇ OKUR DA FEYZ ALIR AMK
    ···
  15. 15.
    0
    YAZIYORUM PANPALAR AYNEN DEVAM
    ···
  16. 16.
    0
    renklerin henüz daha griye dönmemiş olduğu zamanlardı..

    --3 yıl önce --

    oda arkadaşım Djibril'le vedalaştıktan sonra bavulumu alıp asansöre doğru yöneldim. Asansörün yanına geldiğimde arkamdan nefes nefes koşan Djibril'in sesiyle irkildim "dostum, sanırım bunu unutmuşsun!". iki yıldır oda arkadaşım olan Djibril'in koşabildiğini bilmiyordum. Daha önce onu hiç koşarken görmemiştim çünkü.. Djibril, Senegal kökenli bir fransızdı. oda arkadaşımın bir Fransız olacağını duyduğumda üzülmüştüm çünkü o güne kadar tanıştığım tüm Fransızlar burnu havada ve bencil tiplerdi. Djibril ise hiç de kafamdaki modele uymayan, fransada doğup büyümüş olmasına rağmen yardımsever ve utangaç bir çocuktu. Zehir gibi çalışırdı kafası. biraz da peltekti ve ingilizceyi Fransız aksanıyla konuştuğu için de sempatik gelirdi herkese. "zı bördf ar flayin meen/ the birds are flying man" (kuşlar uçuyor adamım) bile dese yüzünüzde istemsiz bir gülümseme oluşabiliyordu. Bu arada nefes nefese kalıp bana yetiştirmeye çalıştığı şey türkiyeden alıp getirdiğim fakat hiç kullanmadığım eski bir gözlük kabıydı.
    ···
  17. 17.
    +1
    -saol adamım, seni koşarken görmek beni duygulandırdı
    -adamım neden koşmadığımı şimdi çok iyi anlıyorum ben de
    -kendine iyi bak dostum, bir gün tekrar görüşücez
    -sen de dostum
    ..

    Boston havalimanına yetişmek için cadde boyunca yürüyüp sonra da metroya ulaşmam gerekiyordu. Bu saatte trafiğe girmek bir seçenek bile sayılmazdı. Türkiye'ye dönüyor olmanın verdiği mutlulukla adımlarımı hızlandırıyor, yerimde duramıyordum. MIT'e (Massachusetts Institute of Technology / Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) geleli tam 4 yıl olmuştu. Odtü'yü birincilikle bitirdikten sonra hocamın tavsiye mektubu ve girdiğim bir kaç sınavdan sonra hayallerim gerçek olmuş ve mit'e girmiştim. Bugün ise mit'ten mezun olup Türkiye'ye döndüğüm gündü. Zaten varlıklı bir ailenin çocuğu olduğum için günlerim hep güzel geçti ve içimdeki durduralamaz öğrenme isteği de bir yoluma çıkan tüm engelleri kaldırmamda yardımcı oluyordu hep. istanbul'dan kopup Ankara'ya üniversite okumak için gittiğimde bile o gri şehre katlanmak zor gelmemişti. tunalısından 7. caddesine, Arjantin'inden Bahçelievler'ine girip çıkmadığım mekan kalmamıştı. şanslı bir bintim kabul etmek gerekirse. hem param vardı, hem kafam çalışıyordu, hem de yakışıklıydım. şansım da o güne kadar hep yaver gitmişti. bir şekilde evren, bana sunabileceği tüm güzellikleri cömertçe sunuyordu.
    ···
  18. 18.
    0
    "..flight number is.. four-nine-zero-ti-key.. is open for check-ins.. please prepare your luggage... " istanbul uçağının anonsuydu bu. boston havalimanındaki en mutlu insan olan bendim o an için. istanbula ailemin yanına dönüyordum. tabi dönüşümdeki heyecanım bir diğer sebebi de zeynepti.. ODTÜ'deyken tanışmıştık zeyneple. dünyalara bedel bir gülümseyişi vardı. gözlerinin değdiği yer alev alıyordu sanki, onu ilk gördüğümde bana bakmaması için dua ettim neredeyse.. gözleri, gözleri sanki ikiye ayırıyordu baktığı yeri.. gülümseyince de can veriyordu sanki tabiata. ne kadar yakışıklı veya zengin bir bin olursanız olun, ne kadar kendinize özgüveniniz olursa olsun, eğer bir kıza karşı tek şansınız varsa ve hayır cevabını kaldıramayacaksanız asla gidip konuşamazsınız. bu özgüvensizlik veya cesaretsizlik değil tam aksine büyük bir savaşın hazırlığıdır. en doğru zamanda en doğru şekilde tanışmak ve konuşmak hazırlığıdır bu. aksiliklere yer yoktur. Zeynepim aklıma geldikçe istemsizce gözümün takıldığı kayan yazılı tabelaların renkleri bile kontrasta boğuluyordu adeta. yüzüme kan geliyordu, elim ayağım yerinde durmuyordu. uçağı bana verseler de son sürat türkiyeye gitsem diye düşünüyordum..
    ···
  19. 19.
    0
    OKUYAN VAR MI LAN?
    ···
  20. 20.
    0
    updullah'ı tanıyan var mı?
    ···