1. 101.
    0
    neyse ben yazmaya devam aq, okuyan okusun amk..
    ···
  2. 102.
    0
    banyodan çıkıp odama geri dönmüştüm. odamda, çöpten bulduğum eski bir yatak, bir bacağı kırık bir masa, yer yer boyaları çıkmış pas içinde kalmış demir bir sandalye, kapaklarından biri olmayan kırık bir dolap ve yerde boylu boyuna uzanan eski bir halıdan başka bişeyim yoktu. masamın üstünde yerden bulduğum gazeteler, yine çöpten aldığım paslı bir kül tablası ve etrafa saçılmış bir sürü boş sigara paketi vardı. masanın üstünde dün geceden kalan paketi elimle yokladım. son bir sigara kalmıştı, çakmağımı çaktım ve son sigaramı da yine hiç bir şey düşünmeden içmeye başladım. son sigarayı içiyor olmanın verdiği tuhaf mutlulukla bişeyler belirivermeye başladı kafamda.. sahi, 1 sene öncesine kadar sigara içmiyordum ben! bundan tam bir sene önce başlamıştım sigara içmeye. kırmızı elbiseli, kırmızı rujlu, beyaz tenli simsiyah saçlı bir kadındı sigara o gün. elindeki ince mentollü sigarasını içine çekerken aslında beni ve tüm varlığımı mahvetmek istercesine gözlerimin içine baktığını nereden bilebilirdim!
    ···
  3. 103.
    0
    OKUYAN BiR KiŞi BiLE VARSA DEVAM EDiCEM. YOKSA SKERLER DiYiP TARiHiN KARANLIK SULARINA GÖMÜCEM AMK
    ···
  4. 104.
    0
    UP UP UP AMK
    ···
  5. 105.
    0
    tut ki gibim kaşındı
    anneme küstüm
    tüm şehir bana küstüü

    @1 senin için yazdım velet
    ···
  6. 106.
    0
    sen mi yazdın lan bunu ?
    ···
  7. 107.
    0
    "..flight number is.. four-nine-zero-ti-key.. is open for check-ins.. please prepare your luggage... " istanbul uçağının anonsuydu bu. boston havalimanındaki en mutlu insan olan bendim o an için. istanbula ailemin yanına dönüyordum. tabi dönüşümdeki heyecanım bir diğer sebebi de zeynepti.. ODTÜ'deyken tanışmıştık zeyneple. dünyalara bedel bir gülümseyişi vardı. gözlerinin değdiği yer alev alıyordu sanki, onu ilk gördüğümde bana bakmaması için dua ettim neredeyse.. gözleri, gözleri sanki ikiye ayırıyordu baktığı yeri.. gülümseyince de can veriyordu sanki tabiata. ne kadar yakışıklı veya zengin bir bin olursanız olun, ne kadar kendinize özgüveniniz olursa olsun, eğer bir kıza karşı tek şansınız varsa ve hayır cevabını kaldıramayacaksanız asla gidip konuşamazsınız. bu özgüvensizlik veya cesaretsizlik değil tam aksine büyük bir savaşın hazırlığıdır. en doğru zamanda en doğru şekilde tanışmak ve konuşmak hazırlığıdır bu. aksiliklere yer yoktur. Zeynepim aklıma geldikçe istemsizce gözümün takıldığı kayan yazılı tabelaların renkleri bile kontrasta boğuluyordu adeta. yüzüme kan geliyordu, elim ayağım yerinde durmuyordu. uçağı bana verseler de son sürat türkiyeye gitsem diye düşünüyordum..
    ···
  8. 108.
    0
    milletle uğraşmayı bırak okuyoruz amk , devam et panpa
    ···
  9. 109.
    0
    reserved
    ···
  10. 110.
    0
    bune amk türk filmi gibi yarram
    ···
  11. 111.
    0
    Boston’dan döndükten sonra istanbulda nişantaşında küçük sevimli bir stüdyo daire almıştım kendime. Teşvikiye camisini çaprazdan görüyordu. Babamla ve holdingle olan tüm bağlarımı koparmış bu yeni evde kendi şirketimi kurup oraya hükmetmenin haklı gururunu yaşıyordum. Babam bir hevesle başladığım bir iş olarak gördüğü için eninde sonunda holdinge geri döneceğimi düşünmüştü. Annem ise bu çabalarımın her zaman arkasında olmuştu. Fikret ve aysel için de bakış açısı babamınki ile aynıydı. Zaten holdingi onlara bırakmış olmam işlerine geliyordu.
    Zeyneple buluşacaktım bugun. O yüzden şirketten erken çıkıp gidip biraz hazırlanmalıydım. Bugün tanışmamızın yıldönümüydü, bu tip şeyleri genelde aklımda tutamazdım ama zeyneple tanıştığımız gün finale girip onu düşünmekten sınavı yapamadığım için kalmıştım. Tatlı bir gençlik anısı olarak da hayatım boyunca saklayacağım. Maslaktaki şirketimden çıkıp nişantaşı’na gitmek üzere arabama bindim. Önce eve uğrayıp güzelce giyinmeli, sonra da zeynepime güzel bir hediye almalıydım. Çiçeği de unutmamak lazımdı. Yolda telefonla arar hazırlatırım diye düşündüm, bir an önce harekete geçmeliydim çünkü.
    ···
  12. 112.
    0
    okuyom ben panpa devam up up up
    ···
  13. 113.
    0
    Arabama binmek için hızlıca plazanın otoparkına gittim. Arabamın tam önüne bir kamyonet yanaşmış ve kamyonetten bir şeyler indiriliyordu. Hızlıca yanaştım ve “arabamın önüne parketmişsiniz. Acilen çıkmam gerekiyor ” dedim. Kamyonette 45-50 yaşlarında kır saçlı, şapkalı, bir elinde sigara bir elinde tesbih olan çirkin bir adam oturuyordu. “mal indiriyoruz, beş dakkaya çekerim ” dedi. “beyefendi, acelem var diyorum, beş dakika bekleyemem sizi” diye çıkıştım. “bu mallar inecek, bizim de işimiz gücümüz var, oyun oynamıyoz burda delikanlı” dedi. Sinirden elim ayağım birbirine girdi. Plaza yönetimine şikayette bulunmaya gitsem yarım saatten önce bir çözüme ulaşamam, biliyorum. Bu adamlara laf anlatmaya çalışmanın da bi manası yok orası da belli. Çaresizce arabanın içinde oturup beklemeye başladım. Bir yandan da buluşmada nasıl görüneceğimi düşünmeye başladım. Takım elbise ile sokakta dolaşmayı sevmiyordum. Casual bir giyim tarzım vardı, ama klagib asla. Yine de zeynepimin de iş kıyafetiyle buluşmaya gelme olasılığı vardı. Çalıştığı şirkette mesailerin bitiş saati belli olmuyordu.
    ···
  14. 114.
    0
    Ah zeynepim.. neden inadı bırakıp benim yanımda olmuyorsun! Gel, şirketimin başında dur, zaten zehir gibi bir aklın var. Mali işlerden sen sorumlu olursun. Ya da gel kadınım ol, evlenelim artık! Ama evlenme teklif edemezdim ki hemencecik. Bunu daha önce konuşmuştuk onunla. Gururu incinmesin diye de konuyu bir türlü açamıyordum. O ilk önce işini gücünü yoluna koyacak ve daha sonra kendi başının çaresine bakabilecek duruma gelecek ve öyle evelenecektik.. Onunla ilk tanıştığımda ben son sınıftaydım, o ise 1. Sınıftaydı. Mit’te geçirdiğim 4 sene sonunda o mezun olalı henüz 1 sene olmuştu. Ve hala da aldığı maaş bahsettiği “ayakalarımın üstünde durmalıyım” hayalini karşılayamıyordu..
    Olsun, ne çıkar, ben beklerim zeynebimi. Ondan başka bi kadın olmadı hayatımda. O ilk ve son aşkım olacak. Arabanın içinde oturmuş tüm bunları düşünürken birden telefon çaldı. Önce kamyonet şimdi de telefon, sanırım bugün bir şeyler beni durdurmak için sıraya girmiş diye düşündüm. Çünkü bu saatlerde genelde iş ile ilgili telefonlar gelirdi ve sadece konuşmak bile zaman kaybettirebilirdi. Zaten kurduğum şirket teknoloji şirketiydi ve hızlı olmak, keskin ve zamanında iş yapmak zorundaydınız hep. Kimbilir hangi ortak çalıştığımız şirketten geliyordu bu çağrı.. elimi ceketimin cebine atıp telefonu aldım. Arayan zeynepti…
    ···
  15. 115.
    0
    -alo. söyle canım!!
    -alo..
    -söyle bi tanem!!
    -canım, ben bugün gelemiycem.
    -neden aşkım?
    -canım, beni bi daha aramasan iyi olur.
    -ahahah. Aşkım ne tür bi şaka bu, iyi misin sen.
    -şaka yapmıyorum. Beni bir daha arama ne olursun.
    -zeynep, delirdin mi sen?! Durduk yere neler söylüyosun canımın içi?
    -beni bir daha rahatsız etmeni istemiyorum.. dıııııııttttt
    -alo?! Alo?! Zeynep!! Alooo!? Zeynep!...
    -dııııııııııııııııııttttt
    ……
    ···
  16. 116.
    0
    Saçmalık! Neresinden bakarsan bak, saçma sapan bi şeydi bu. Zeynep bu tip şakalar yapacak bi kız değildi. Daha bir gün öncesinde konuşmuştuk, bugün bizim tanışma yıldönümümüzdü. Her ne tak böyle bi konuşma yapmasına sebep olabilir? Kim böyle ayrılır? Kim yıllardır sevgilisi olan bi insana telefonda iki satır söz söyleyerek son noktayı koyabilir? Kim, neden böyle bişey yapsın? Saçmalık tamamen. Zeynep şaka yapıyor. insanlar değişebilir, belki bi yerde okumuştur, belki bi arkadaşından öğrenmiştir, belki de canı delilik yapmak istemiştir. Yoksa neden böyle bişey yapsın.. ilk şoku bu düşünceyle birlikte atlattım. Hemen telefona sarılıp aradım onu. “aradığınız kişiye ulaşılamıyor.. the person you’ve called cannot be reached at the…” bir elimde telefon, bir elimde direksiyon, karşımda kamyonet, plazanın otoparkında arabanın içerisinde öylece kalakaldım. Mercedeslerde havalandırma dizaynı artı şeklindedir. Nedense o artı şeklindeki havalandırma kanalının kaplamasında kendi suretime bakıyorum.. bir şeyler yapmalı.. yeniden aradım, kapalı, bir daha bir daha.. hayır telefon kapalı. Başımı direksiyon simidine dayayıp kadrana odaklandım. Sayılar, şekiller, zeynep, telefon, şirket.. ne kadar o halde kaldım bilmiyorum.
    ···
  17. 117.
    0
    güzel panpa devdıbını sonra sen yazınca okurum
    ···
  18. 118.
    0
    kafamı kaldırdığımda kamyonet gitmişti. plazaya açılan kapıyla karşı karşıya kalakalmıştım. kimsecikler yoktu etrafta. ben bile yoktum. neredeydim? Zeynep. sahi Zeynep.. neden ona gitmiyordum?! arabayı çalıştırdığım gibi bastım gaza. çalıştığı şirket ümraniyedeydi. köprü trafiğinin başlamak üzere olduğunu biliyordum. fakat zeyneple konuşmak dışında hiç bir şey düşünmeden bastım gittim. hayatım boyunca hiç makas atmamıştım o güne kadar. ne kadar atmadığım makas varsa hepsini attım. yine de ben yaklaştıkça Zeynep uzaklaşıyordu sanki. ben ne kadar hızlanmaya çalışırsam çalışayım, trafikte fiziksel bir sınır var. yaklaşık yarım saat sonra çalıştığı şirkete vardım. arabayı alelade bir şekilde kenara çektikten sonra koşarak danışmaya gittim.

    - merabalar, çok acelem var, Zeynep hanımla görüşmem gerekiyor!
    - meraba, kimle görüşmek istiyorsunuz beyefendi? Zeynep, soyadı?
    - Zeynep balatlı
    - hangi departmanda çalışıyor demiştiniz?
    - ürün yönetimi
    - bir saniye..

    bir saniye.. bekleyelim bakalım. dahili telefonu eline alıp çevirdi. "merhaba bir beyefendi geldi Zeynep balatlı hanımefendi ile görüşmek istiyor. hmm.. evet efendim.. anlıyorum.. evet. tamam. teşekkürler. size de iyi çalışmalar.."

    - evet?!
    - beyefendi kusura bakmayın, Zeynep hanım bugün gelmemiş. bu arada sanırım işten ayrılmış.
    - ne diyosun be?! ne işten ayrılması..
    - beyefendi durun!! giremezsiniz!! beyefendi!!
    ···
  19. 119.
    0
    -hi, passport please. (meraba, pasaport lütfen)
    -ouch! sorry, it’s here.. (ah, üzgünüm, işte burada..)

    uçaktayız ve demir yığını beni bu son transatlantik uçuşumda istanbula zütürecek olmanın haklı gururunu yaşamak için güneşi arkasına alarak havalanmaya başlıyor. elveda boston, şimdilik...

    ---1 yıl sonra---
    Babamın varlıklı bir bin olduğunu önceden de söylemiştim. Ama varlıklının tanımı nedir? Sanırım varlıklının tanımı anadolu hisarındaki yaşadığımız köşkten farksız ev değil ya da gayrimenküllerimizin toplam bedelinin 600 milyon doları bulması da değil. Son model arabalarımız, yatlarımız ya da sahip olduğumuz holding de değil. Evet ailemiz bunlara sahipti fakat bizim asıl zenginliğimiz, birbirimize karşı beslediğimiz sonsuz sevgi ve saygıydı. Ben evin en büyük çocuğu olduğum için diğer iki kardeşime nazaran daha çok sevilmiş ama daha az şımartılmıştım. Zaten bi şekilde daha çocuk yaşta aile terbiyesinin ne kadar önemli olduğunu babam öğretmişti. Dedem erken yaşta babasını kaybettiği için çok zor şartlarda yetişmiş ve babamı da bu yüzden düzgün bir insan olarak yetiştirmek için, iyi bir baba olabilmek, ona iyi bir eğitim ve hayat sunabilmek için çok çaba sarfetmişti. Babadan oğula geçen bir davranış gibi aynen babam da beni öyle yetiştirdi. Ortanca kardeş fikret ve en küçüğümüz aysel ise pek de benim gibi yetişmemişlerdi. Zaten fikretle aramızda 7, ayselle aramıza 9 yaş var. Sanırım benden sonra babam yaşının da getirdiği yumuşamayla eskisi kadar otoriter davranmamıştı onlara karşı…
    ···
  20. 120.
    0
    reserve
    ···