/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4 -2
    Selam millet. Diyar serisinin son hikayesine hepiniz hoşgeldiniz. Bir seriyi daha sonlandırmış bulunmaktayım. Korona dolayısıyla yazabildiğim kadar sözlüğe hikaye yazacağım ve eğer başarabilirsem ramazana özel yaptığım "Hergün 1 Hikaye" mevzusunu tekrar yapmayı çok istiyorum.

    Bunu okumadan önce (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) üzerinden Diyar serisini okumanız gerekiyor. En azından konuyu anlamanız için gerekli. Evet, hazırsanız başlayalım.

    ---

    HALiS

    IMDAN DiYARI

    Işık tamamen yok edilmedi. Tekrar kurulabilir. Görevden dönen kişilere her şeyi anlattım. Koskoca Işık tapınağının yıkılmasına inanmayanlar, hatta isyan edenler bile oldu. Yeni yönetici seçimi oldu. Artık yeni Işık'ı yönetecek kişi benim. Karşı çıkan olmadı. Zaten arkamda ejderhayı ve limit aşmayı bilmem onlar için kabul etme zorunluluğu hissettirmişti. Benden daha tecrübeliler de vardı elbet. Bana danışmanlık yapacaklarını söylediler. Her ne kadar ışık tapınağından nefret etseler de benim gibi ışığa bağlıydılar. Çünkü öyle yetiştirildik.

    Konsey kuruldu. 3 kişi vardı konseyde. Ben, Yun ve Laz. Evet, Laz da yaşıyor. Öğrencilerden saklanmış ve onlara bulması için görev vermiş. Saklandığı yerin tam ucundan alan sıfır gerçekleşmiş ve kılpayı kurtulmuş. Biz gelene kadar da herkesi toparlamış. Ben de biraz hazıra konmuş gibi oldum. Hatta geçici bir yapı bile yapmışlar. Ne de olsa her eğitimi gördük, bizim için geçici bir yapı yapmak adam öldürmekten daha kolay. Geçici olsa da yapı geniş. Toplantı salonu bile var. Biz de toplantı salonundayız. Aramızda küçük bir toplantı gerçekleşiyoruz. Alduin de bu sırada binanın dışında arkamda uyuyordu:

    Laz-"Bir sonraki hamlemiz ne olacak? Yaşayan bizim dışımızda 18 kişi var. Khean'ın ölmesi de Işık'a olan inançları sarsmış durumda."

    Yun-"inanç dediğin şey tekrar toparlanır. Yeni öğrencilerle bu açığı kapatabiliriz. Sen ne düşünüyorsun Halis?" Dalmıştım. Soru bana yönelince kendimi toparladım.

    Halis-"Öğrenci bulmak mantıklı, ama bu sefer Khean'ın yolundan gitmeyeceğiz. Önümüze geleni öğrenci yapmak tamamen saçmalık. Gerçekten ışıkta bulunmayı isteyen, ailelerini kaybetmiş, içinde kişisel arzuları yüksek olan kişileri buraya almalıyız. Yoksa fırıncı olmak isteyen köylü çocuklarını kaçırarak bir yere varamayız." Laz alaycı bir tavırla:

    Laz-"Sen de o yolda bulduğumuz köylü çocuklarından biriydin." Laz'ın bana laf çarpıtmasının amacı ırkçı olması. Ben bir insanım. O ise bir imdan. Hatta buradaki herkes imdan. Ve ben liderim. O değil.

    Halis-"Evet, öyleydim. Ama benim o sırada dünyamda annem öldürüldü, babamın da ölümsüz olduğunu ve gelecekte tüm diyarları fethedeceğini öğrendim. Bu bana bir amaç sağladı. Amacım da bana bir ejderha ve limitimi aşma becerisini sağladı. Sıradan bir imdanın limitini aşma ihtimalini biliyor musun? Neredeyse sıfır. Ama intikam isteyen ve kendini geliştirmeye uğraşan imdanlarla bunu daha yüksek oranlara çekebiliriz. Laz, sen bile limitini aşamıyorsun. Çünkü içinde yeterince azim yok." Sinirlenmişti ama belli etmiyordu.

    Yun-"Çocuk haklı. Ben limit aşabilmek için herkes uyurken bile çalışıyordum. Benim de bir amacım vardı. En güçlü olmak. Çok bilinen bir amaç ama gerçekten istediğim için gerçekleşmişti. Işığın celladı olmuştum. Diğerlerinin de gerçekten bu amacı kabul etmeleri limit aşan öğrenci sayısını artırmamızda yarar sağlayacaktır." Yun'un da burada olması biraz olsun içimi rahatlatıyordu. Ben lider olsam da konsey kararları dışına elimden geldiğince çıkmamaya çalışıyorum.

    Halis-"Kara zırhlı konusunda ne yapacağız?"

    Yun-"Hiçbir şey. Şu an onunla kapışamayacak kadar güçsüzsün. Ama seni eğitecek kişiyi de ayarladım, merak etme." Beni eğitecek kişi mi?

    Halis-"Bu diyarda öyle biri kaldığını sanmıyorum. Sen eğiteceksen o başka tabi."

    Yun-"Elbette ki ben eğitmeyeceğim. Sen eğitimdeyken birinin buralarla ilgilenmesi lazım. Tabii bu ejderha ile de."

    Halis-"Eğitim yolculuğuna çıkacağımı nereden çıkardın?"

    -"Çünkü ben öyle istiyorum." Arkamdan bir kadın sesi geldi. Ne zaman arkama geçti? Hissetmedim bile. Koltuğun arkasından elini omzuma koydu.. Arkamı döndüğümde insana benzeyen fakat insandan farklı birisini gördüm. Kulakları yuvarlaktı. Teni kızıldı. Gözleri mavi renkliydi.

    Halis-"Sen de kimsin?"

    -"Beni tanımadın mı yani? Çok ayıp. O zamaaaan... Sen, söyle bakalım. Ben kimim?" Laz'ı işaret ederek sordu.

    Laz-"Ne bileyim ben."

    -"Nasıl tanımazsınız ya? Hani o kadar nefret falan ediliyorum, herhangi bir diyarda gözüksem sopayla kovalarlar... "

    Yun-"Bu kadar yeter Kim. Sululuğu bırak. Bu Kim Styla. Seni eğitecek kişi o." Kim Styla mı? O mu? Khean'ın hocası.

    Kim-"Evet, sonunda kim olduğumu bilen biri. Espriyi anladınız mı? Kim olduğumu bilen biri." Bu kadar sulu şaka yapan biri olmasını beklemiyordum. Khean daha ciddi biri olarak anlatmıştı bana.

    Kim-"Peki Khean nerede? Onu göremiyorum."

    Halis-"Khean öldü." Direk söyledim.

    Kim-"Şakanın sırası değil. Onu öyle bir eğittim ki değil ölmek bu diyarın en güçlüsü olmuştur bile."

    Halis-"Sana yalan söylemiyorum. Khean kara zırhlı tarafından öldürüldü." Kim bir süre durdu. Birden ciddileşti:

    Kim-"O buraya da mı geldi? Durum ciddi. Bir zamanlar onu durdurmayı başarmıştım, ama bunu tekrar yapabilir miyim bilmiyorum."

    Halis-"Ne demek istiyorsun? Onunla savaştın mı yani?"

    Kim-"O zamanlar lanetteydim. Ablam beni lanete gönderdikten hemen sonra onunla tanıştım... "
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +2
    GEÇMiŞ

    KiM STYLA

    Kim-"NEDEN BANA SÖYLEMEDiN? Neden bana ihanet ettin." Diye ağlamaya başladım.

    Miras-"Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim."

    Kim-"Sana her gün anlattım. Bir diyardan başka diyara geçmeye çalıştığımı. HER GÜN."

    Miras-"Özür dilerim." Dedi ve bana dokundu. Dokunduktan sonra hiçbir şey hissedememeye başladım. Ablamın yakasına yapışmak istedim ama yapışamadım. içinden geçtim. Korkuyorum. Çok korkuyorum.

    Kim-"ABLA! ÇIKAR BENi BURADAN! ABLAA! DUYMUYOR MUSUN?" hala önümde ağlıyor. Ona sesim gitmiyor, ona dokunamıyorum... Cehennemde gibiyim. Hepsi onun suçu. Hepsi ablamın suçu...

    Kara-"Çok ses çıkarıyorsun. Demek ndıbını duyduğum, ejderha diyarını bulan Kim Styla sensin. Ejderha diyarını bulur bulmaz hapsedilmen henüz toy olduğunu gösteriyor."

    Kim-"Sen de kimsin?"

    Kara-"Ben Grymin Shoum'un oğlu, boşluğun tek sahibi olan kişiyim. Ponarmin Shoum diyebilirsin. Ejderha diyarına girişi arıyordum ve sen o girişi biliyorsun. Bana nasıl girileceğini söyle, ben de seni ödüllendireyim." Onda iyi şeyler hissetmiyorum.

    Kim-"Neden ejderha diyarına gitmek istiyorsun? Orası daha oluşalı fazla olmamış bir gezegen. Sadece 2 kişi yaşıyor."

    Kara-"Onun çocuklarını biliyorum, büyük ejderhanın öldüğünü de biliyorum. Anlaşma yapıp bir gezegen olmak için toprak olduğunu da. Tek istediğim benden çaldığı enerji. Onu geri istiyorum. Yıldıza aktardığı enerjiyi geri istiyorum."

    Kim-"Öyleyse sana girişi bulurken iyi şanslar. Grymin Shoum'dan nefret ediyorum. Beni buraya hapsedenlerden biri de o. Oğluna yardım edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."

    Kara-"Daha yeni korkup ablana yalvarıyordun. Ama şimdi benim karşıma dikilmiş duruyorsun. Kim, sende büyük bir potansiyel var. Bir gün büyük bir güce kavuşacaksın. Ama seni yenen birileri çıkacak, çünkü sen sadece bir riansın. Sana tanrıça olmanı teklif ediyorum. Ölümsüzler arasında bile en güçlü olacaksın. Ne Uandina, ne de Miras karşında duramayacak... " derken ona saldırmaya başladım. Bunu beklemiyordu. Çok konuşanları sevmem. Orklardan aldığım eğitim ile yumruklarım sağlam. Vurdukça vurmaya başladım. Ama her hareketimi savunuyor. Onu yenmek için daha hızlı olmalıyım

    Kim-"Limit aş." limitimi aştım ve saldırılarım daha da hızlandı. Artık karşılık veremiyor. Zırhına yumruğumla bir delik açtım ve o delikten tutup uzağa sertçe fırlattım. Zırhını deldiğimde içinde hiçbir şey hissetmedim. Vücudu yok gibiydi. Fırlattığımda kaskı düştü. Kafasını görebiliyorum. Ayağa kalktı ve bana sinirli sinirli bakmaya başladı. Bu Miras. Miras değil. Olamaz. Miras bu kadar güçlü değil. Hem benimle yeni tanışıyordu. Zırhını enerjiyle onardı. Şekil değiştirmiş olmalı. Ucuz bir taktik

    Kim-"Ablamın kılığına girerek beni kışkırtmaya falan mı çalışıyorsun? Koskoca Ponarmin Shoum olacaksın bir de."

    Kara-"SENi APTAL VARLIK! SANA BiR ŞANS VERMiŞTiM. TANRIÇA OLABiLMEN iÇiN BiR ŞANS. AMA SEN BUNU HEBA ETTiN. SENi ÖLDÜRMEK iSTiYORUM, AMA SENi BURADA ÖLDÜRMEK ÖDÜL OLUR. BURADA YAŞA VE YAVAŞ YAVAŞ DELiR." dedi ve kayboldu. Ağzının payını iyi verdim. Ondan sonra bir daha gelmedi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +2
    GÜNÜMÜZ

    Halis-"Yani onu istersen yenebilirsin?"

    Kim-"Öyle değil. Tek taraflı bir dövüştü. O bana hiç saldırmadı. Ben ona tüm gücümle saldırmama rağmen zırhına zar zor delik açabildim. O normal biri değil."

    Alduin-"Onun normal biri olmadığı doğru, ama asıl korkmanız gereken kişi Halis'in dedesi. Yani Rıfat(B). Bir Bine tam savaşı kazanıyorken nasıl onu durdurduğunu gördünüz. Onda anormal bir şeyler var."

    Kim-"Ben bunun küçüklüğünü bilirim."

    Alduin-"Seni hatırlıyorum. Ölüm ve Yaşam diyarına Bir Bine ile giden kadınsın."

    Kim-"Bingo! Evet, ölümsüzlüğümü ve kalbimi çalan adam. Ona yenilmeyi beklemiyordum. Eğer sağından solundan ruhların ona yardım edeceğini bilseydim limit aş kullanırdım. Ama onu hafife aldım. Üstelik içgüdü de kullanabiliyor olmama rağmen beni yendi."

    Yun-"Bilerek yenilmiş gibi konuşuyorsun?"

    Kim-"Bilerek yenilmedim, sadece her şeyimi kullanmadan beni yendi. Onu hafife aldım."

    Halis-"Şu an olsa Bir Bine'yi yenebilir misin?"

    Kim-"Sanmıyorum. Ruhları kullanmayı geliştirmiştir. Ruhları kullanınca potansiyeli ne kadar artıyor bilmiyorum. O yüzden tekrar savaşırsam yenilebilirim. Hem, artık ben bir ölümlüyüm. Yani ölürsem benim için sorun olabilir."

    Yun-"Denge seni tekrar diriltir. Ne de olsa artık sen Şimdi'sin."

    Halis-"Sen Geçmiş'tin değil mi?"

    Yun-"Evet, sen de Gelecek olacaksın, ama henüz toysun. Seni yetiştirecek kişi de Kim olacak." Hem ışığım, hem Gelecek olacağım... Halis hariç her şey oluyorum.

    Halis-"Peki nasıl bir eğitimden geçeceğim?"

    Kim-"Öncelikle şuradaki ejderha sana içgüyü öğretecek. Temel olarak değil ama, tam anlamıyla."

    Alduin-"içgüdü öğretilecek bir şey değil."

    Kim-"Ama bir ipucu var, değil mi? Yoksa herkes içgüdü kullanabilirdi."

    Alduin-"Tamam, öğreteceğim... 'Şu an beni tek sen duyuyorsun Halis. Diğerlerine güvenmiyorum. Sana içgüdüyü nasıl kullanman gerektiğini sadece söyleyeceğim. Ondan sonrası sana kalmış. Gözlerini kapat ve hiçbir şey düşünme. Tüm varlığın sustuğunda içgüdünü dinleyebilirsin. Bunu kimseye söyleme.'"

    Halis-"Ne? Bu çok saçma."

    Kim-"Hmm. Zihinden zihine gizlice konuşmak çok ayıp Alduin. Vee evet, ipucunu da aldığına göre sıra benim eğitimime geldi. Merak etme, benim eğitimimde içgüdünde de ustalaşabileceksin. Aynı babanın yaptığı gibi. Ama seni uyarıyorum, eğitimin çok zorlu olacak."

    Halis-"Eğer bu eğitim Bir Bine'yi durdurmama yardım edecekse ben hazırım."

    Kim-"Baba desen ölür müsün?"

    Yun-"Toplantı burada bittiyse dağılabilirsiniz." dedi ve kalkıp gitti. Kim de portal açtı ve:

    Kim-"Hadi, eğitimimizin ilk aşamasına geçelim." dedi ve portalden geçtik.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2
    RiAN DiYARI

    RIFAT

    O yazan nottan Miras'a bahsettim, babama da bahsetmem lazım, lazım ama izin vermiyor ki bahsedeyim! Ankayı bulduğum yerdeyiz. Babam, ben, ve birkaç izleyici. Kimler acaba? Tabii ki Rya ve Tennis izliyor. Babam sokağa çıkamıyor çünkü o çoğu rian askerlerini katletmiş ve krallığı tehlikeye sokmuş cani biri olarak tanınıyor. Gözüm kapalı.

    Rya-"Rıfat, dostum. Babanın Bir Bine olduğunu daha önce söylemeliydin. Baban yeraltında oldukça ünlü biri."

    Rıfat-"Sen ciddi misin? Şu an babamın Bir Bine olduğunu biliyorsun diye seni burada öldürmek istiyorum."

    Rya-"Hahaha. Şaka yapıyorsun değil mi?"

    Anka-"Şaka yapmasını mı isterdin?... Evet, şaka yapıyor."

    b-"Odaklan Rıfat." En sonunda gözlerimi geri açtım.

    Rıfat-"BU ÇOK SAÇMA! Hiçbir şey düşünmeden nasıl bir şey düşünebilirsin ki? Ancak bir gerizekalı bunu kolayca kullanabilir." Babama laf çarpıtmıştım, evet.

    b-"Ben bunu öğrenirken ceza olarak ejderhalar gözlerimi yalıyorlardı." Iyy, bu nasıl fantezi lan.

    Rıfat-"Iyy. Ve sen de izin veriyordun? Babamın 'benden sakladığı' başka böyle fantezileri var mı merak ediyorum." Benden sakladığı kısmını üstüne bastıra bastıra söylemiştim. Tennis araya girdi:

    Tennis-"Siz onun kusuruna bakmayın, kendisi hep böyledir."

    Rıfat-"Söylediğin iyi oldu. Kendisi beni tam tanımadığı için öğrenmesi iyi olur." Evet, yine babama laf çarpıttım. Umurumda değil. Bize onca yıl yalan söyledi. Ejderhaları bizden sakladı ve güya ölmüş dedemin eve gelmesi yüzünden annem öldü. Onu kolay affetmeyeceğim. O da biliyor, o yüzden ses çıkarmıyor. Ejderha diyarında Rüzgar yüzünden bir süre babamı affetme gafletine düştüm. Ama tekrar düşünmeye başlayınca hemen affetmek doğru olmayacak.

    b-"Şimdi bu muhabbeti bırakın. Rıfat, tek yapman gereken gözlerini kapatmak ve hiçbir şey düşünmemek. Bu kadar zor olmamalı."

    Anka-"Senin dediğini ben de anlayabiliyorum ama bu Rıfat için bayağı zor. Aklının boş durduğu bir an bile görmedim."

    b-"Duracak. Durmak zorunda. Her zaman yanında olamam. Ejderha diyarını da korumam lazım. Üstelik dünyada da işlerim var."

    Rıfat-"Sen buraya geldiğinde orada zaman durmuyor mu? Niye bu kadar kafana takıyorsun dünyayı?"

    b-"Zaman durması bir şey değiştirmez. Eğer yıllarca bir yerde kalırsam bu sefer de dünyada ne yapacağımı unuturum."

    Rıfat-"Kağıt kalem diye bir şey icat edildi. Rya dışında herkes kullanabiliyor."

    Rya-"Evet öyl... Hey! Bana niye laf soktun ki şimdi?" Duymamazlıktan gelerek:

    Rıfat-"Eğer şu saçma alıştırma bittiyse seninle bir şey konuşmam lazım artık."

    b-"Alıştırmamız bitmedi ama içgüdüm çok önemli bir şey olduğunu söylüyor."

    Rıfat-"Evet, çok önemli. Bunu bir tek Miras biliyor. Bir de senin bilmen lazım." Rya ve Tennis'e bakış attım.

    Tennis-"Ne? Niye öyle bakıyorsun?"

    Rıfat-"Dışarı mı çıksanız diyorum? Hani, önemli bir konu, sadece Miras biliyor falan." Tennis yanıma geldi ve omzuma yavaşça vurdu

    Tennis-"Hadi ama, biz de her şeyi biliyoruz. Baksana, babanın Bir Bine olduğunu biliyorum. Ve hiç kimseye de söylemedim. Bize güvenebilirsin."

    Rıfat-"Size güvendiğim için söylememem lazım zaten. Hadi dışarı."

    Tennis-"Hiçbir güç beni dışarı çıkaramaz. Bunu dinlemem lazım." Hah... Yine iş bana düştü desene. Soyunmaya başladım.

    b-"Ne yapıyorsun?"

    Tennis-"Aaaaa! SOYUNMAYI BIRAK!"Eliyle gözünü kapattı.

    Rıfat-"Dışarı çıkmazsan her şeyi göreceksin." Arkasını döndü ve:

    Tennis-"Şimdi hiçbir şeyi görmem." Buna da bir çözümüm var. Üstümdeki her şeyi çıkardım. Bir tek donum kaldı ve:

    Rıfat-"Donumu yavaş yavaş sıyırıyorum. Yavaş yavaş aşağı indiriyor... "

    Tennis-"iĞRENÇSiN! TAMAM! ÇIKIYORUM LANET OLASI ÇIKIYORUM!" Tennis soylu olduğu için en fazla lanet olası diyebiliyor. Dışarı doğru koşmaya başladı. Rya hala duruyor. Hah. Baş belasısınız.

    Rıfat-"Al şu atariyi ve dışarıda oynayabilirsin. Ama sadece 1 saat." Atariyi uzattı ve hemen elimden aldı.

    Rya-"Adamın dibisin!" dedi ve dışarı koştu.

    Anka-"Bugün onun 2. saati ama!"

    Rıfat-"Odadan çıksın diye verdim. Ne yapsaydım? Başka türlü çıkmıyorlar odadan."

    Anka-"Ben de 2 saat oynamak istiyorum!"

    Rıfat-"Anladık. Tamam, şu konuşma bitsin 1 saat daha oynarsın."

    Anka-"Oley be!" Babam şaşırmıştı. Bu kadar kısa sürede herkesi kontrolüm altına almıştım. Sözümden çıkıp 1 dakika bile fazla oynamıyorlar. Huylu huyundan vazgeçmiyor işte. Yine burayı da istemsizce yavaş yavaş etkim altına alıyorum.

    b-"Gerçekten sen benim oğlum musun?"

    Rıfat-"Ben senin oğlunum da sen benim babam mısın acaba?" Damarına biraz basmış olabilirim. Abarttığımı kabul ediyorum.

    b-"O ne demek lan!" Aslında sinirlendirmesi kolay biri, hoşuma gitmiyor değil.

    Rıfat-"Abim gibi duruyorsun da ondan söyledim. Neyse, şimdi konumuz bu değil. Atarinin içinden bir kağıt çıktı. Kağıtta Fla-en'in (Anka) nasıl buraya geldiğini ve bundan sonra ne olacağını yazmış. Ama bu not daha çok sana yazılmış."

    b-"Bana mı?"

    Rıfat-"Evet, neyse notta yazanları anlatayım, not bayağı uzundu. Fla-en buraya Kim Styla tarafından getirilmiş. Şoran ve grubu ile savaşında Kim Styla hepsini alt etmiş ve son yaşayan ankayı da buraya saklamış. O da Fla-en oluyor."

    b-"O zaman o notu Kim Styla mı yazmış bana?"

    Rıfat-"Hayır, daha sonra dedem olan Rıfat(B) buraya gelmiş. Bu anka ile senin birleşmeni amaçlamış ve asimile olmuş Kim Styla'yı senin düzeltmeni istemiş."

    b-"Asimile Kim Styla mı?"

    Rıfat-"Bir zamanlar iyi biriymiş. Hatta o kadar iyi biriymiş ki Imdan diyarında Khean adlı öğrencisine diyarını koruması için eğitmiş. Rodan denen diyar susuzluk çekerken su sağlamış ve daha o notta yazamayacağı binlerce iyilik yapmış. Diyar onu kahraman olarak tanıyormuş. Lanete girince yozlaşmış ve o haline gelmiş. Senin onu değiştirebileceğine inanmış."

    b-"Ben de onu öldürdüm. Yapmak zorunda olduğum şeylerden biriydi." Zorundaymış! Yemin ediyorum bu adam beni sinir ediyor. Orada duygularını ortaya koyduğu için öldürdü. Bütün ejderhaları kendi diyarlarına geri göndermişti. Ama sonra onu ejderha diyarında görünce öldürmek için portalden geçmeyi kabul etti. Beni salak sanıyor. Ama şimdi bunu 6 saat tartışamam.

    Rıfat-"Herneyse. Kara zırhlı kişinin ismi de Ponarmin Shoum'muş. Yani kendisi Grymin Shoum'un oğluymuş. Boşlukta yaşıyormuş ve boşluğa dönmesi lazımmış. Rıfat(B) da o yüzden yardım ediyormuş ona." Babamın sinirlendiğini kaşlarını çatmasından anladım:

    b-"Eğer boşluğa dönmek istiyorduysa yardım ederdim, birden evime saldırganca girip Huriye'yi öldürdü. Sizi başka diyarlara gönderdi. Eğer onu gözümde iyi göstermeye falan çalışıyorsa boşa uğraşıyor." Babam gerçekten düz düşünüyor. Zekamı babamdan almadığım için mutluyum.

    Rıfat-"Notun sonunda 'Gözü duygu köreltir, zeka ise aydınlatır.' yazmış. Onun da bir planı var, ve bu planı seni de kapsıyordu. Sen Kim Styla'yı düzeltecektin sonra da Kim Styla ile planını uygulayacaktı. Ama planı neydi?"

    b-"Ne olduğu önemli değil, onu gördüğüm yerde öldüreceğim." Diyorum işte. Düz, ve aptal.

    Rıfat-"He, Kim Styla'yı öldürdün, onu da öldür. ilk önce planını dinlemeliyiz. Acele karar vermemeliyiz."

    b-"KARIMI ÖLDÜRDÜ. SiZE ACILAR ÇEKTiRDi. ONU NASIL ÖLDÜRMEMEYi DÜŞÜNÜRSÜN?" Bana bağırıyor bir de.

    Rıfat-"Acıyı çeken Halis ve bendim, ölen de annem. Senin kin tutmanı gerektirecek bir şey yok." dedim ve bana tokat attı. Canım bayağı yandı. Oysa kendini bayağı tuttuğu belli oluyordu. Orklardan gelen gücü yüzünden bu kadar canım yanmış olmalı.

    b-"Ben de sizin yokluğunuzda çok acı çektim Rıfat. Bana laf değdirmene bir şey demiyorum, ama bu şekilde davranmana izin veremem. Ben senin babanım." Sinirlendim, ama kendimi hızlı soğuttum. Sinirlendiğimde düzgün düşünemiyorum çünkü.

    Rıfat-"Babam olman önemli değil. Mantıksız bir karar veriyorsan gözümde mantıksız bir insansındır. Benim de annem öldü. Kardeşimin yaralarını gördüm. Ben de en az senin kadar onları öldürmek istiyorum. Ama bana söz ver. Rıfat(B)'ı hemen öldürmeyeceksin. ilk önce planını bilmemiz lazım." Babam hala sinirli gibi.

    b-"Elimden geleni yapacağım, ama söz veremem." dedi ve kayboldu. Aptal adam. Uyuz oluyorum ona. Mantığını kullanamayan insanlara uyuz oluyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +2
    Odama geçtim ve yatağıma yattım. içgüdü denen şey tamamen saçmalık. Hiçbir şey düşünmeyen insanlar aptal insanlardır. Bu da aptalları güçlü mü yapıyor yani? Aptal olmaktansa güçsüz olmayı tercih ederim.

    Rıfat-"içgüdüyü kullanabilmem sence önemli mi Fla-en?" Çoktan vücudumun kontrolünü eline almış atari ile oynuyordu. Hah, yeminle çocuk bakmak gibi.

    Anka-"Senin içgüdüye ihtiyacın yok. içinde ben varım. Benimle kullanabileceğin yeteneklerini geliştirmeye... AHHH! KAYBETTiM!"

    Rıfat-"Bedenimdeyken bağırmamanı söylemiştim. 5 dakika düşürüyorum sürenden."

    Anka-"Yaa! Tamam, bir daha yapmam söz, lütfennn!!" Söylemiştim, tam bir çocuk.

    Rıfat-"Tamam, ama bir daha yaparsan 10 dakika kırarım."

    Anka-"Tamam." dedi ve oyuna geri döndü.

    Rıfat-"Peki seninle yeteneklerim derken? Ateş topu falan mı fırlatıyorsun?"

    Anka-"Ateş topu mu? Onlar hiçbir şey. Yaralandığında hızlı iyileşme, kanatlar ile uçabilme, yorulduğunda daha hızlı enerji üretip dinlenebilme vb. şeyler yapabiliyorum."

    Rıfat-"Bunların hepsi savunma. Saldırı olarak ne yapıyorsun?"

    Anka-"Seri ateş topları ve alansal patlamalar yapabilirim."

    Rıfat-"Alansal patlamalar derken?"

    Anka-"Görebildiğim bir yere enerji gönderip orayı patlatabiliyorum." Oha, havalı. Ama yeterli değil.

    Rıfat-"Bir şeyi merak ediyorum. Sen o pilleri nasıl o hale getirebildin?"

    Anka-"Elektrik denen şeyle pillerin şarj olma olayını deden anlatmıştı bana. Ben de pilleri öyle şarj ettim, ama bir süre sonra biri patladı. O an bir daha asla oynayamayacağım diye korkuyordum."

    Rıfat-"Bir dakika. Sen elektrik mi üretebiliyorsun? Telefonum! Şarj edebilirim. Voltajını ayarlarsak telefonumu şarj edebiliriz."

    Anka-"Telefon mu? O da nedir?"

    Rıfat-"Benim dünyamdaki bir iletişim aracı. Ben daha çok not tutmak ve canım sıkıldığında oyun oynamak için kul... " Hasgibtir ya. Nasıl bunu ağzımdan kaçırabildim.

    Anka-"Oyun mu? Atari gibi mi? Daha mı güzel oyunlar var içinde? Hadi şarj edelim!"

    Rıfat-"Telefonumla hayatta oynayamazsın. içinde önemli notlarım var. Unutmamam gereken notlar yazdım."

    Anka-"Oyunlar değişik mi? Nasıl oyunlar var?" Fla-en'i kaybettik. Salaklık edip içinde oyun olan bir kelime kullandım. Ayarları bozuldu tabii.

    Rıfat-"Süren doldu, atariyi masaya bırakabilirsin."

    Anka-"YAA! Lafa daldım!"

    Rıfat-"Hadi masaya koy."

    Anka-"Off, tamam." dedi ve atariyi masaya koydu. Sonunda vücudumun kontrolünü ele aldım. Kendi hareketlerimi kontrol edememek garip hissettiriyor. Ama alışıyorum.

    Rıfat-"Belki de içgüdüye çalışmak yerine senin yeteneklerini geliştirmek daha mantıklıdır."

    Anka-"Benim değil, bizim. Ve evet, o ejderha denen aptal yaratıkların içgüdü dediği şeyi öğrenmene gerek yok. Baban bir daha ne zaman gelir?"

    Rıfat-"Bilmiyorum. Neden sordun?"

    Anka-"Çünkü ne zaman gelse ejderhaların kokusu üzerimize siniyor, bu çok sinir bozucu."

    Rıfat-"Ben bir koku almıyorum."

    Anka-"Koku dediğime bakma, yaydığı enerjiden bahsediyorum. Hoş değil."

    Rıfat-"Nedeni ejderha diyarından çıkmaması olabilir mi? Beni konuşturma, uyumam lazım. Yarına halk ile ilgilenmem lazım."

    Anka-"Halk ile mi? Alıştırmalar ne olacak?"

    Rıfat-"Ne alıştırması?"

    Anka-"En azından enerjilerimizi dengelememiz lazım. ileride bir savaş durumunda kaçmak veya saldırabilmek için."

    Rıfat-"Nasıl yapacağız?"

    Anka-"Sen bana bırak. Bir fikrim var. Yarına kadar dinlenelim. Yarın planımı uygularız." Normalde planını dinlerdim ama bayağı yorgun hissediyorum kendimi. Uykum var. Yarın dinler kararımı veririm.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    Kapımın önünde her zaman kuyruk olurdu, ama bu seferki biraz daha fazla bir kuyruk. Hatta millet odama girmek için kapışıyorlar. Neden biliyor musunuz? Çünkü Fla-en'in planını uyguluyoruz. Evet, halka yardım ederken sırtımda alevden kanatlar var. Ve Miras'ın beni kanatlarla kutsadığını düşünüyorlar. Oysa sadece enerji antremanı yapıyorum. Tüm gün bunu kanatlarla durarak Fla-en ile enerji frekansımızı eşitlemeye çalışıyoruz. Ama harbiden yorucu. Birden kalabalık sakinleşti ve eğilmeye başladılar. Miras geliyor. Yine bir azar dalgası geliyor. Miras içeri girdi ve kanatlarımı görünce ilk önce şaşırdı. Sonra da:

    Miras-"Sevgili halkım. Lütfen hepiniz diğer öğrencilerimden yardım alınız. Öğrencim ile konuşmam gerekli. Yalnız konuşmam önemli." Halk zaten emir tanrıçadan geldiğinden dolayı hiçbir şey demediler. Arada konuşanlar 'Tanrıça Miras'ın kanatları ile Tanrıça Miras ne konuşacak acaba?' gibi argümanlar kullanıyorlar. Tanrıça Miras'ın kanatları mı? Ne? Herkes gitti.

    Miras-"(iç çekme)... Rıfat. Seni o kadar kez azarladım ki tanrıçadan çok çocuğunu azarlayan anne gibi hissediyorum. Neden bu şekilde durup dikkat çekiyorsun?"

    Rıfat-"Senin durumun çocuğunu azarlayan anneden çok damadına laf geçiren kaynana gibi. Neyse, bunu yapmamın amacı Fla-en ile enerji frekanslarımızı eşitlemeye çalışmamız. Hem bu Fla-en'in planıydı. Bunu başarabilirsem bu akşam elektriği kullanıp telefonumu şarj etmeyi ve yarına da uçmayı planlıyorum."

    Miras-"Gerçekten mi? Tapınağımda mucizeler gerçekleştiren bir öğrencim olması bana daha fazla işten başka bir şey getirmez. Sana da şan ve şöhret getirir. Şimdiden sana Tanrıça Miras'ın kanatları diye sesleniyorlar. Bu da planının bir parçası falan mı?"

    Rıfat-"Sadece Fla-en ile enerji eşitlemeye çalışıyorum, başka bir amacım yok."

    Miras-"Peki frekansınız bozulursa... sadece bir ihtimal, ne olacak?"

    Rıfat-"Bozulma eğer yüksek orandaysa muhtemelen büyük bir patlama olur. Başkent çöle döner. En azından Fla-en öyle diyor." Miras sessiz kaldı. Bir şey söylemek istemiyor gibiydi.

    Miras-"Eğer bu kanatlarla ilgili bir karışıklık olursa sorunu sen çözeceksin. Benim işlerim var, çıkmam lazım. Kaleye gideceğim. Kraliçeye ileteceğin bir şey var mı?"

    Rıfat-"Vergileri bir süre arttırsın diyeceğim ama yine reddedileceğim. Neyse, bir mesajım yok."

    Miras-"Vergileri artırmak halkı kızdırır."

    Rıfat-"Ama hazineye para gelir ve halk için daha çok hastane, yol vs. yapılabilir. Tabii ilk başlarda kızacaklardır ama geçici olarak yapılmalı. Bu yapılamıyorsa bile en azından halktan bağış falan toplanmalı. Savaşın hasarları hala düzeltilmiş değil. Noz tüm soyluları astırdığında soyluların parasını hazineye koymuştu, ama savaş masrafları hazinedeki tüm parayı bitirdi, özellikle de borazanın parası. En büyük bütçe de ona ayrılmıştı. israf."

    Miras-"O borazan savaşı kazandırdı. israf demeye senin hakkın yok."

    Rıfat-"Savaş stratejisine bir şey demiyorum. Sadece ekonomik açıdan bakıldığında çok pahalı."

    Miras-"Sen borozanın pahalı olduğunu nereden biliyorsun?"

    Rıfat-"Benim yakalattığım demirciden yakalatmadan önce duymuştum."

    Miras-"Daha fazla soru sormak istemiyorum. Seninle konuşurken ölümsüz olmama rağmen yorulduğumu hissediyorum. Ben kaleye gidiyorum." dedi ve odadan çıktı. Ben de sana derdimi anlatırken yoruluyorum Miras. Hislerimiz karşılıklı. Halk tekrar kapımın önüne gelmeye başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +2
    HALiS

    Bu diyara girer girmez savaş naraları duydum. O kadar güçlü ki daha görmediğim savaşın rüzgarını buradan hissedebiliyorum.

    Halis-"Burası da neresi?" Kim Styla bana döndü ve güneş gözüne vurdu. Gözüne vurunca mavi renkli gözleri sıcak bir kırmızı rengini aldı. Şaşırdım. Ama belli etmedim.

    Kim-"Burası Ork Diyarı. Buraya senin eğitimin için gelmedik. Burada benim zamanında orklara verdiğim iki tane topuz vardı. Onları geri almak için geldim." Topuzların hikayesini duymuştum. Ama bir sorun var.

    Halis-"Ama topuzlar seni reddediyordu? Hatta topuzlarının savaşa isteksiz oldukları için kaybettiğini duydum."

    Kim-"Aaa! Öyle miydi? Unutmuştum. Merak etme, onları barıştırmanın yolunu biliyorum. Onları nasıl verdiysem öyle geri almayı planlıyorum."

    Halis-"Nasıl verdin ki?"

    Kim-"Yine mi geçmişe dönelim yani? Pekala, o zamaaaaann GEÇMiŞE DÖNÜYORUUUZZ!!"

    GEÇMiŞ

    KiM STYLA

    Lanetten çıkalı çok oldu. Ama lanetten çıktığım ile şimdiki o arada ne yaptım hatırlamıyorum. Hatırlamama da gerek yok. Lanet bir cehennemdi. Beni o cehenneme atanlardan intikam alacağım. Oradayken gördüğüm tek şey ölümdü. Herkes öldü, tüm sevdiklerim öldü. Kimseye elveda bile diyemedim. Affetmeyeceğim. Asla affetmeyeceğim. Topuzlarımı almalıyım. Topuzlarım benim için değerliler. Onları ellerimle dövdüm, onlarla kaç ork dövüşü kazandım.

    Topuzlarımı gömdüğüm yere gittim. Ellerimle kazdım. Neyse ki hala oradalar. Topuzlarımı aldım ve muhteşemler. Hala ağırlar, dengeleri yerinde. Bu topuza karşı koyabilecek sadece birkaç kişi vardır. Arkamdan bir orkun sesi geldi.

    -"O elindeki topuzlar güzelmiş. Birini bana vermeni istiyorum."

    Kim-"Sen kimsin de sana topuzu vereceğim?"

    -"Ben Kiam Holas. Ork kabilesinin lideriyim. Ve sen de adını bile duymadığım bir kabileden gezginsin. Sen buradan kaybolunca o topuzunu ben alacağım."

    Kim-"Kendine çok güveniyorsun. Öyleyse beni ork düellosunda yen. Ben de sana topuzumu vereyim. Ne dersin?"

    Kiam-"Hahaha! Boyun küçük ama cesaretin dağlar kadar! Kabul ediyorum. ilk pes eden kaybeder." dedi ve baltası ile saldırmaya başladı. Çok yavaş hareket ediyor. Her saldırısından kolayca kaçabiliyorum. Acaba ne zamana pes eder? Veya ona topuzla bir kere vursam mı? Topuzumu ork kanıyla kirletmek istemiyorum. Bana saldırdıkça saldırıyor. En sonunda yoruldu.

    Kim-"Pes ediyor musun?" Ork sinirden kükredi.

    Kiam-"SENiN GiBi TOPUZLARINI KiRLETMEYE KORKAN BiRiNE KAYBEDERSEM BÜTÜN IRKIM KATLOLSUN! DAHA SAVAŞMANIN ANLAMINI BiLE BiLMEYEN BiR ÇOCUĞA KAYBETMEYECEĞiM!" Bir çocuk mu? Ben onun atalarının atasını gördüm, hatta bana bu topuzları dövmeyi bile onlar öğrettiler. Hareketleri hızlandı, ama sinirlenmeden dolayı kazandığı küçük bir hızlanma bu. Hala benim hızıma yetişemiyor. Dikey olarak baltasını salladı, tam eğildiğim anda baltasını yatay olarak çevirdi. Bunu beklemiyordum. Ve kafamı sopayla topa vurur gibi uzağa uçurdu. Bedenim de yere düştü.

    Kiam-"Öğrenecek çok şeyin vardı. Aptallığından kaybettin." dedi ve topuzumu aldı. Tam giderken arkasından:

    Kim-"Henüz ölmedim." Kiam şaşırmış bir biçimde arkasını döndü.

    Kiam-"Sen nesin böyle?"

    Kim-"Ama pes ediyorum. Al, topuz senin olsun. Bu topuzu hak ettin."

    Kiam-"Evet, hak ettim. Ama bu topuz seni hak etmedi. Hakkıyla kullanmadın. Bunu böyle bil." dedi ve gitti. Sinir bozucu. Topuz beni hak etmemiş demek. Aptal konuşan bir orku neden ciddiye alıyorum ki.

    1 SAAT SONRA

    1 saat boyunca o aptal orkun bana söylediği şeye sinirlenerek geçirdiğimi inanamıyorum. Tamam, 2. topuza ihtiyacım yok. Tek topuzumla da başarabilirim.

    Kian-"Elindeki topuz güzelmiş. Bana vermeni istiyorum. Ne istiyorsan verebilirim." Dalga mı geçiyor? Bu yine aynı ork.

    Kim-"Benimle dalga mı geçiyorsun? Daha yeni diğer topuzumu aldın ya!"

    Kian-"Kardeşim Kiam almış olmalı topuzunu. Ben orkların lideri Kian Rolas. Ondan geride kalamam. Ben de senin topuzunu istiyorum. Nasıl aldı?"

    Kim-"Ork düellosu yaptık ve ben pes ettim." Pes ettiğimi duyunca durdu. Daha sonra:

    Kian-"Benimle de dövüş. Diğer topuzunu da ben alacağım." Sizi bana sayıyla mı veriyorlar lan!

    Kim-"Tamam, gel. Ama bu sefer sana acımayacağım." dedim ve ona saldırmaya başladım. O da aynı, savunmasız. Yavaş. Bana hızının yetişmesine imkan yok. Ona topuzla vuruyorum ama ciddi yaralar açmamaya çalışıyorum. Acı çekişini görmek istiyorum. Onun canını yakarak diğer orktan intikam alıyormuş gibi hissediyorum. Tabii o da bana balyozunu sallamaya çalışıyor ama nafile. Bir süre sonra saldırmayı bıraktım.

    Kim-"Pes ediyor musun?" O da diğeri ile aynı şekilde sinirli sinirli kükredi:

    Kian-"SENiN GiBi TOPUZU OLUP KARŞIDAKiNi ÖLDÜRMEYE KORKAN BiRiNE KAYBEDERSEM BÜTÜN IRKIM KATLOLSUN! DAHA SAVAŞMANIN ANLAMINI BiLE BiLMEYEN BiR ÇOCUĞA KAYBETMEYECEĞiM!" Ha! Aynı konuşma tarzı. Aynı kişi mi? Beni mi kandırıyor? Biraz daha kanatırsam tahminen kanamadan ayağa kalkamaz. Biraz daha onunla eğleneyim de pes etmek zorunda kalsın. Onun ork onurunu zedeleyerek yeneceğim! Topuzu yavaş salladım ama kendisi hızlıca topuzumun üzerine atladı. Topuzdaki dikenler orkun vücuduna saplandı ve ben daha olayı yeni kavrıyorken sert yumruğunu yedim ve bedenim paramparça oldu. işte bunu beklemiyordum. Topuzu aldı ve benim öldüğümü düşünerek:

    Kian-"Öğrenecek çok şeyin vardı. Aptallığından kaybettin." dedi ve topuzumu alıp oradan ayrıldı. Öfkeliyim. Kaybettim. ikisine de. Neler oluyor? Neden kaybediyorum! içimdeki öfkenin bu kadar büyük olacağını düşünmemiştim. Onları öldürmek istiyorum. Hayır hayır, onlar için ölüm onur olur. Onların arasında öyle bir savaş çıkaracağım ki nesiller boyunca sürecek. Böylece ork savaşının temelleri atılmış oldu.

    GÜNÜMÜZ

    HALiS

    Halis-"ikisini de hafife aldığın için kaybetmişsin. Bir Bine'nin bitirdiği orklar arasındaki savaşın nedeni sen miydin?"

    Kim-"Elbette ki bendim. O zamanlar biraz... toydum. Sinirliydim. Verdiğim her karar doğru değildi, biliyorum. Sana benim yaptığım hataları anlatmam da eğitiminin bir parçası. Sen aynı hataları yapma diye anlatıyorum. Şimdi, topuzumu nasıl geri verdiysem öyle almaya gidiyorum. Yani orklarla dövüşeceğim. Ork kurallarına göre. Senin de dövüşümü izleyip ders almanı istiyorum."

    Halis-"Nasıl bir ders?"

    Kim-"Topuz nasıl alınır? Hahahaha. izleyince anlarsın. Hadi beni takip et." dedi ve takip etmeye başladım. Şehre girdik.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +2
    Şehir tak gibi kokuyor. Orkların temizlik huyu olmadığını tahmin ediyordum izlediğim filmlerden vs. ama gerçekten çok pis bir koku.

    Kim-"Daha buradaki kokudan rahatsız olduysan tuvaletlerini yaptıkları bir bina var ve ağaçları oradaki taktan alıp gübreliyorlar, sen orada dayanamazsın bile. Baban bu taktan sınavı da geçti, kare tekerlekli bir el arabasına takları koyup çıplak eliyle ağaçlara... " Midem daha fazlasını kaldırmayacak:

    Halis-"Tek kelime daha etme." Cidden, öyle eğitimlerden geçtim ki. Bazı eğitimlerde kan akmayan yerim bile kalmadı. Anatomi öğretirlerken tüm bağırsakları vs bile gördüm. Ama böyle bir koku hayatımda almadım. Üstelik bu kokunun yoğun olduğu bir binaya gitmek... iyi ki ork doğmamışım.

    Sonunda şehrin merkezi olduğunu tahmin ettiğim bir yere geldik. iki tane ork elinde tahta topuzlarla birbirine saldırıyorlar. Topuzlarında demir dikenler var. Evet, Kim'in bahsettiği topuzlar bunlar olmalı. Topuzlarını birbirlerine çarpıştırdıklarında inanılmaz bir rüzgar esti. Ben bu kadar şiddetlisini beklemiyordum. Kim tutmasa uçar giderdim.

    Kim-"Eee? Topuzlarımla ne yapıyorsunuz?" ikisi birden bizi duymuyorlar. Hala savaşmaya devam ediyorlar.

    Kim-"HEYY! BURADAYIM!" diye bağırdı. Savaşmayı durdurdular ve ikisi de bize doğru bakmaya başladılar. Bu orklar 3 metreden fazla lan! Dağ gibiler.

    Kim-"Dur tahmin edeyim, sen Holas sen de Rolas'sın değil mi?"

    Holas-"Evet, ben Holas soyundan Tamni Holas."

    Rolas-"Ben de Rolas soyundan Tamin Rolas. Neden buradasınız?"

    Kim-"Belli değil mi? Topuzlarımı almaya geldim. Uzun süredir sizdeydi, geri almak istiyorum." iki ork da şaşkın biraz da kızgın bir şekilde:

    Holas-"SEN KiM STYLA MISIN?!"

    Kim-"Evet evet, bu kısmı geçelim. Öncelikle ikinize de ork düellosu teklif ediyorum. Ben kazanırsam, yani bu ölürseniz anldıbına geliyor topuzlarımı alırım."

    Rolas-"Peki biz kazanırsak?"

    Kim-"Siz mi? Hahahah. O ihtimal de vardı değil mi? Kusura bakmayın. Siz kazanırsanız şu yanımda duran Bir Bine'nin öz oğlunu size vereceğim. Hem Bir Bine sizin diğer oğlunu bulduğunuzu duyunca çok sevinir değil mi?"

    Halis-"Ne halt... "

    Holas-"BiR BiNE'NiN OĞLUNU REHiN Mi TUTUYORSUN?" Orklar toplanmaya başladı. Beni herkes tanıyor galiba. Daha doğrusu beni değil, babamı.

    Kim-"Evet? Onu kurtarmak istiyorsanız ork düellomu kabul edin."

    Holas-"Hiçbir düellodan kaçmam. Kabul ediyorum."

    Rolas-"Ben de kaçmam, ben de kabul ediyorum. ilk hangimizle dövüşeceksin?"

    Kim-"Tabii ki de ikinizle birden dövüşeceğim. Bu saçma soruyu sormanıza gerek yoktu. Neyse, bana silah verin." Bir ork baltasını fırlattı. Kim de havada yakaladı.

    Kim-"Şunu bir tutar mısın Halis? Ayağıma diken battı da onu çıkaracağım." dedi ve baltayı bana attı. Havada yakalayacaktım lakin yere düştüm. Çok ağır, aşırı ağır. Kaldıramıyorum. Üzerimde duruyor ama kıpırdatamıyorum. Ayağındaki dikeni çıkarıp kenara attı ve yanıma geldi:

    Kim-"Aaa sen bu baltayı kaldıramıyordun değil mi? Kusura bakma unutmuşum." dedi ve baltayı üzerimden aldı. Bu... imkansız. Babam daha büyük bir balta kullanıyordu ve baltayı ork diyarından çağırıyordu. Ben bu baltanın altına eziliyorken nasıl babamı yeneceğim? Bir ork kadar güçlü, ruhlar sayesinde limit aş kadar hızlı ve ölümsüz. Ben ona nasıl yaklaşacağım?

    Kim-"Baltayı kaldıramadığından dolayı biraz hayal kırıklığına uğradığını görüyorum. Muhtemelen babanla arandaki farkı sorguladın. Babanla arandaki farkı şu orklar kadar görüyorsun, ama bence fark şu yerdeki taş kadar." dedi ve yerdeki taşı aldı. Bunu Khean bana anlatmıştı. Khean'ı da böyle eğitmişti.

    Kim-"Sadece doğru bir eğitim alman lazım. Ve ben de sana onu sağlamak için buradayım. Şimdi, dövüşümüze başlayalım." dedi ve

    Kim-"Limit aş." dedi. Ondan sonra baltasını elinden kenara fırlattı.

    Halis-"Ne oldu? Neden baltanı kenara fırlattın?"

    Kim-"Dövüş bitti. Baltaya ihtiyacım kalmadı. Topuzlarımı gidip alayım." dedi ve ayakta duran orklara ilerlemeye başladı.

    Holas-"DÖVÜŞ DAHA BiT... " Kellesi yere düştü.

    Rolas-"KARDEŞi... " derken onun da kellesi yere düştü. Bir anda bitti. Hızlıca. ne olduğunu bile göremedim. Benim gibi herkesin gözleri açık kaldı. Kim topuzları aldı ve:

    Kim-"Artık hissediyorum. Beni kabulleniyorsunuz değil mi? Dediğinizi artık anlıyorum. Sizi her kullandığımda rakibimi küçümsedim, siz de bana küstünüz. Beni affettiniz değil mi?" Bunları söylerken topuzlarına yanaklarını değdiriyordu. Anlattığı hikayede rakiplerini küçümsemiş ve topuzlarını kaybetmişti. Şimdi ise onları küçümsemedi, hatta tüm gücünü kullandığına eminim. Bu sayede topuzlarını geri aldı. Dövüşü izle ve ders al dediği şey buymuş demek ki. Ders 1: Rakibini asla küçümseme. Kim etrafa şöyle bir göz gezdirdi ve küçük bir orkun (Boyu benden bayağı uzun) yanına gitti.

    Kim-"Sen orkların gezgini olmalısın. Bir Bine'ye bir haber vermeni istiyorum. Onunla... tekrar buluşmak için... sabırsızlandığımı söyle." dedi. Onu sevdiğini duymuştum ama ölmek için seviyordu diye biliyordum. Onunla bir ilişki yaşamış mıydı acaba? Kendini toparladı ve:

    Kim-"Hadi Halis, gidiyoruz. Sonunda topuzlarıma kavuştum." Sonunda gerçek eğitimim başlıyor.

    Halis-"Nereye gidiyoruz?"

    Kim-"Fiziksel olarak en güçlü olan varlıkların diyarına gidiyoruz. Devler diyarına."
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +2
    BiR BiNE

    Ahhh!! Huriye'nin şirketindeki işler ağzıma sıçıyor resmen. Kadir Bey ve Süleyman'dan kalan kumarhane zinciri de ağzıma sıçılmasına yardım ediyor. Normal bir insan kesin ölürdü bu kadar iş ile. Sonunda kendime ait hissettiğim ve eskiden çalıştığım kumarhanedeyim. Resmen dinlenme yerim oldu burası. Fiziksel olarak yorulmasam da zihinsel olarak tecavüze uğruyorum. Rıfat bana soğuk davranıyor, Halis desen ortada yok. Kara zırhlı ve Rıfat(B) nerede bilmiyorum ve oğlum bana karımı öldüren ve onlara acı çektiren adamı öldürmememi söylüyor. Ne yapmalıyım? Ejderha diyarına da sık gitmek istemiyorum. Zaten bir kere gitsem günlerce orada kalıyorum. Bir şey olduğunda haber verecekler. Yeni diyarlar bulmalıyım belkide. Aç veya yorgun hissedince (zihinsel de olsa) ejderha diyarına, öfkeli olunca ork diyarına, yalnız hissedince rian diyarına gidebiliyorum. Daha milyarlarca diyar var. Belki kara zırhlı ve Rıfat(B)'ı yenebileceğim bir şey öğretirler. Hatta belki Halis'i bulurum.

    -"BiR BiNE! BiR BiNE!" Yerimden sıçradım. Karşımda birden belirdi. Bu Koan. Ork diyarının gezgini olan çocuk ork. Ama bayağı büyümüş. Orklar hızlı büyüyorlar.

    b-"Niye bağırıyorsun? Sakin ol. Bir şey mi oldu?"

    Koan-"Kim Styla... Halis... Ork diyarına geldiler."

    b-"NE? ORK DiYARINA GELiYORUM." dedim ve hızlıca öfkemi kullanıp ork diyarına gittim. Kim Styla ve Halis mi? Olamaz. Kim Styla öldü. imkansız. ismini taklit eden birisi mi? Hem neden Halis Kim Styla ile dolaşsın? Çok saçma. Ork diyarına geldim. Korkuyorum. Ya Halis'in aklı çelindiyse? Böyle şeyler düşünme Bir Bine. Koan yanıma geldi.

    Koan-"Gittiler."

    b-"Detayları anlat. Gerçekten Kim Styla ve Halis olduklarına emin misin?"

    Koan-"Emin değilim. Ama geldiler ve Kim Styla eğer dövüşü kazanırlarsa Halis'i bize vereceğini ama kaybederlerse topuzlarını alacaklarını söyledi. Holas ve Rolas da kabul ettiler. Ne olduğunu bile anlamadık. ikisinin de kellesi önlerine düştü. Yenildiler. Çok hızlıydı." Kesinlikle bu Kim Styla. Kara zırhlı bile o kadar hızlı değildi. Tanıdığım en hızlı dövüşçü Kim Styla. Ve iki topuzunun peşine düşmesi de aklıma ondan başkasını getirmiyor. Ama imkansız. Grymin Shoum onu bırakmış olamaz. Düşün düşün düşün... Çok saçma. Cesetlerin taşındığını gördüm. Yeni Holas ve Rolas gerçekten de öldürülmüş.

    b-"Halis Kim Styla'nın esiri mi o zaman?"

    Koan-"Pek öyle durmuyor. Halis daha çok kendi isteğiyle onun peşinden gidiyor gibiydi. Sürekli ona izle öğren falan diyordu. Onu eğitiyor olmalı." Kim Styla onu mu eğitiyor? Yumruğumu sıkmaya başladım. Sinirden dişlerimi öyle sıkıyorum ki kırılacak gibi hissediyorum.

    b-"Nereye gittiklerini biliyor musun?"

    Koan-"Devler diyarına gideceklerini söylediler. Orada ne yapacaklarını bilmiyorum."

    b-"Tamam, devler diyarına nasıl gidebilirim biliyor musun?"

    Koan-"Ben sadece 4 diyar biliyorum. Onlar dışında bir diyara daha önce gitmedim." Doğru. Deneyimsiz bir gezgin daha. Ona sormak saçma oldu. Ama kime soracağımı biliyorum.

    b-"Ben gidiyorum." dedim ve kayboldum. Dünyaya geldim. Oradan da hemen Rian Diyarı'na gittim. Bilse bilse Miras bilir. Kilisenin bodrumundayım. Geldiğimi hissetmiştir. Sadece beklemem lazım. içgüdüm ile hissediyorum. Rıfat geliyor. Miras'ı yakınlarda hissetmiyorum. Rıfat da geldiğimi hissetmiş olmalı. Ankası sayesinde. Kapıyı açtı ve:

    Rıfat-"Çok sık uğruyorsun buraya. Yine içgüdü dersi vermek için gelmedin umarım?" Kanatları var? Sorgulamayacağım.

    b-"Halis'in yerini buldum." Sakin Rıfat birden:

    Rıfat-"NEREDE? NASILMIŞ? iYi MiYMiŞ?" Kanatları birden kayboldu.

    Anka-"SAKiN OL! FREKANSI BOZDUN!"

    b-"Devler diyarında. Kim Styla ile berabermiş." Derin bir nefes aldı. Kanatları tekrar ortaya çıktı. Kendini hızlı sakinleştirmiş olmalı.

    Rıfat-"Kim Styla ölü olması lazım. Onunla ölümün kıyısındayken konuşmuştum. Durumu iyi değildi."

    b-"Ork diyarına gitmişler. Kim Styla, Holas ve Rolas'ı çok hızlı bir şekilde öldürmüş. Aklıma ondan başkası gelmiyor."

    Rıfat-"Peki buraya neden geldin? Devler diyarına gitsene... Girişi bilmiyorsun değil mi?" Miras geliyor. Buraya habersiz geldiğim için muhtemelen geliyor. Kapı açıldı ve:

    Miras-"Buluşmanız için erken değil mi?" içeri girdi ve ayakta beklemeye başladı.

    b-"Miras, devler diyarına nasıl gidebilirim?" Miras şaşırmıştı. Birden sorduğum için olsa gerek.

    Miras-"Devler diyarı mı? Ne yapacaksın o barbar yerde?"

    b-"Halis oradaymış. Ork diyarına gelmiş."

    Rıfat-"Ve Kim Styla da oradaymış." Miras'ın gözleri faltaşı gibi açıldı.

    Miras-"Kim mi?"

    b-"Şimdi boşver düşünmeyi. Nasıl giderim oraya?"

    Miras-"Imdan diyarında bir gözcü var, o sana yerini söyler derdim ama... "

    b-"Ama ne? Hem Imdan diyarına gitmesini de bilmiyorum. Bildiğim bir diyarda gözcü yok mu?"

    Miras-"Gözcü sadece Imdan diyarında vardır. Ama oradaki gözcü öldürüldü. Bir sonraki gözcü ne zaman gelir bilmiyorum."

    b-"Ne demek öldürüldü? Saçmalama... "

    Miras-"Yalan söylemiyorum. Üstelik gezgin Outanis de öldürüldü. Ben devler diyarına gideceğim. Ve oğlunu kurtarmaya çalışacağım." Hem Outanis de mi öldürüldü?

    b-"Kargadan mı bahsediyorsun? Nasıl öldürüldü? Kim öldürdü?"

    Miras-"Bilmiyorum. Ama biri sahte bir gaga takmış ve Outanis'e saplamış. Gözcü de kulübesinin önünde ölü bulunmuş. Ben gidiyorum, sana haber vereceğim." Ona güvenmekten başka şansım yok. Lanet olsun.

    b-"Tamam git, oğlumu kurtar."

    Miras-"Kurtaracağım." dedi ve gitti.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +2
    HALiS

    DEVLER DiYARI

    Geldiğimide kocaman kocaman ağaçlar karşıladı bizi. Tepesini zar zor görüyorum.

    Halis-"Devler diyarı derken herkesin dev gibi bizim de karınca gibi olduğumuz bir yer mi burası?" Ağaçlardan kendimi karınca gibi hissediyorum.

    Kim-"Karıncanın sırtına seyahat falan etmeyi hayal ediyorsun unut onları. Böceklerden nefret ederim. Ve hayır, o kadar da büyük değiller. Dev çocukları en büyük orkun 3 katı falanlar. Ama boyları değil, güçleriyle bilinirler."

    Halis-"Aynı mantık işte. Boyları büyüdükçe güçleri de artıyor."

    Kim-"Yok bee. Mesela Rten Diyarı var, oraya gitsek orada yaşayan varlıkların serçe parmaklarının çeyreği kadar boyumuz var. Böcekleri sen düşün... " Birden yüzünü ekşitti. Aklına kötü anısı gelmiş olmalı.

    Halis-"O zaman onlar daha güçlüler."

    Kim-"Hayır değiller. Onların parmağına yumruk atarsan, hatta şaka niyetine vursan bile parmak kemikleri paramparça olur. Yani önemli olan boy değil." Bu boş muhabbetmek çıkmak adına konuyu değiştirdim:

    Halis-"Peki burada ne yapacağız?"

    Kim-"Bekle biraz." Islık çaldı.

    Kim-"Gel oğlum, Mir, gel oğlum." Mir mi? Karşıdan kocaman bir şey üzerimize koşmaya başladı. Bu köpek mi? Tam Kim Styla'nın önünde durdu. Onun anca ayağının yarısı boyundayız. Kocaman lan. Shishileri tek lokmada yer bu. Kim'i yalamaya başladı. Kim de onu sevmeye başladı. Anlamıyorum. Nasıl kötü biri olabilir ki? Tamam, ork diyarına yaptığı şeyi övmüyorum ama onun dışında kötü biri gibi durmuyor. Kafası atmadıkça.

    Kim-"Evet, eğitimini Mir ile yapacaksın. Hem seni öldürmeyecek 'ama tabii ki yaralayacak hatta kan kaybından da ölebilirsin' hem de iyi bir hız alıştırması yapmış olacaksın."

    Halis-"Az önce önemli bir kısmı hızlıca söyledin. Tekrar eder misin?" Ölüm tehlikesi olan bir eğitimden geçeceğim ve normal bir şeymiş gibi davranıyor.

    Kim-"Köpeğimin ismini beğendin mi?"

    Halis-"Kelime oyunu yapmışsın. Miras'a laf sokmak için Mir adını vermişsin. Bu kadar mı nefret ediyorsun ondan?" Gözü seyirdi. Demek senin de zayıf noktan ablan.

    Kim-"Yoo, kendisine hayrandım, bayılıyordum. O da beni lanete hapsetmeyi uygun gördü. Kitaptaki kuralı benden sakladı. Neyse, eğitime dönelim. Mir ile dövüşeceksin. Hanginiz ayağa kalkamayacak duruma gelirse o kaybeder. Sen o duruma gelirsen 10 dakika dinlenirsin ve eğitim tekrar başlar."

    Halis-"Bu kocaman şeyi öldürmemi mi istiyorsun?"

    Kim-"SAKIN! ÖLDÜRME BENiM KÖPEĞiMi! Sadece ayakta kalmayacak duruma gelene kadar dövüşeceksiniz."

    Halis-"Yani yormaya çalışacağım."

    Kim-"Onu da kendin çöz. Hadi, başlatıyorum... "

    Miras-"Kim? Gerçekten de sen misin?" Kim'in arkasında belirdi. Kim birden donakaldı. O kadın da kim? Devler diyarından değil. Hatta riana benziyor. Onun da gözü mavi. Güneş vurunca gözü pembe rengini aldı. Yoksa...

    Kim-"Mir, ye onu." dedi ve Mir birden hızlı bir hareketle kadını yerden alıp ağzına attı. Kim hala bana dönük. Arkasına bakmıyor bile. Mir tek lokmada kadını yuttu.

    Halis-" O düşündüğüm kişi miydi?"

    Kim-"Kim düşündüğün kişi miydi?" Bilmemezliğe mi vuruyor?

    Halis-"Oradaki kadın."

    Kim-"Hangi kadın?" arkasını döndü ve sağına soluna bakmaya başladı.

    Halis-"Bilmemezliğe yatma işte. Oradaki kadın. Miras mıydı? Sen mi çağırdın?" Son soru saçma oldu. Çağırdığı kişiyi neden yedirsin?

    Kim-"Neyse antremana başlayalım."

    Miras-"Bunu yapmak zorunda mıydın?" Bu sefer tam karşısında belirdi. Kıyafeti hep salya ve safra kaplı. iğrenç kokuyor.

    Kim-"Aaaaa! Ablam gelmiş. Bana ihanet edip beni lanet konusunda uyarmayan, ben tanrıça olacağım deyince tanrıçalık saçma deyip kendi dinini kuran ve beni kurduğu dinin şeytanı ilan eden ablam. Çok özlemişim seni. Öyle ki seni ne zamandır nasıl karşılasam diye düşünüyordum. Aklımda birkaç tanesi var. Halis, limitini aş. Sana bir şey göstereceğim. Limit aş." dedi ve ben de:

    Halis-"Limit aş." dedim Miras'ın hareketleri bayağı yavaşladı. Kim ise limit aşmama rağmen gözlerimle zar zor takip ediyorum. Kesiyor, durmadan parçalıyor, ama vücut yapısını da bozmamaya dikkat ediyor. Orklara yaptığı şeyi yapıyor. Bedeni unufak olacak ama Miras hiçbir şey anlamayacak. En son yanıma geldi ve:

    Kim-"Şimdi limit aş kapatabilirsin." kapattım ve muhtemelen Kim de kapattı.

    Miras-"Sen Halis... " derken bedeni paramparça oldu. Normal biri bu halini görse kesin kusardı. Ama ben alışığım bu durumlara. Az otopsi görmedim, az vücut parçalamadım.

    Kim-"Şimdi ne diyordum. Ha, şu Mir ile dövüşeceksin ve hayatta kalmaya çalışacaksın. Bu senin 4 şeyini geliştirecek. ilk olarak biri ile ciddi ciddi uzun süre dövüşerek savaştaki toyluğunu üzerinden atacaksın, ikinci olarak limit aşını hızlandıracaksın ve üçüncü olarak kendinden güçlü bir kişiyle dövüşerek bir süre sonra onun vücudun onun gücüne alışmaya, hatta onun gücünü geçmeye çalışacak. Son olarak da içgüdünü geliştireceksin. Zamanımız kısıtlı olduğu için fiziksel gelişimini bu antremanla yapmak zorunda kaldım. Ponarmin Shoum geldiğinde savaşa hazır olman lazım. Ve tabii ki... "

    Miras-"Halis, baban seni arıyor. Onun yanına gitmelisin." Kim umursamaz bir tavırla:

    Kim-"Cevabını sen ver Halis, babanın yanına dönmek istiyor musun?" Miras'ın görüden haberi yok. Ona da söylemeliyim.

    Halis-"Miras, senin de ondan uzak durman lazım. Seni de öldürecek."

    Miras-"Kimden uzak durmam lazım? Hem ben ölümsüzüm."

    Halis-"Bir Bine'den bahsediyorum. Gözcü bana bir görü gösterdi. Bir Bine tüm diyarları katletmiş, seni ve ağaçtan birini öldürmüştü. Ejderha diyarında o yıldız benim hakkım diyordu. O diyarları katledecek. Onu durdurmam lazım."

    Miras-"Gözcü mü? O öldürüldü. Kim senin zihnini karıştırmış olmalı. Gözcünün sana bir şey gösterebilmesine imkan yok. Baban seni çok merak ediyor. Benimle... " istemsizce gülmeye başladım. Gülmem kahkahaya dönüştü. Kendimi anlamsız bir şekilde rahat hissediyorum.

    Halis-"HAHAHAHA! Miras. Gözcünün bana onu gösterdiğine eminim. Çünkü onu öldüren iğneyi attığımda ve son nefesini verirken yanındaydım."

    Miras-"Sen... Gözcüyü mü öldürdün? Neden?"

    Halis-"Hayır hayır hayır. Öldürmedim. Işığa kavuştu. Onu ışığa kavuşturdum. Gezgin Outanis de onunla beraber ışığa kavuştu. Imdan diyarında denge bu şekilde sağlandı. Ne gariptir ki listede sen de varsın. Ama öncelikle Bir Bine'yi öldüreceğim. Seni Kim halleder."

    Miras-"Işık mı? Sen ışık tapınağında mıydın bunca zamandır? Halis, hala yanlıştan dönebilirsin. Hala affedilebilirsin. Kim gibi olmana gerek yok... " Kim birden Miras'ın boğazına yapıştı.

    Kim-"HALA BENi ŞEYTAN OLARAK GÖSTERiYORSUN. HiÇ DEĞiŞMEMiŞSiN. SENi NE ZAMAN iÇiMDEN AFFETMEK iSTESEM HER SEFERiNDE BENi HAKSIZ ÇIKARIYORSUN. SENDEN NEFRET EDiYORUM."

    Miras-"Kim, sana yaptıklarım için... " boğazını daha da sıktı ve konuşamamaya başladı:

    Kim-"Bunu gerçekten içten söylediğine inanmıyorum. Sana verecek bir şeyim var." dedi ve cebinden çıkardığı beyaz tozu Miras'ın ağzının içine attı. Miras birden kayboldu.

    Halis-"O toz da neydi?" Kim derin bir nefes aldı. Kendini toparladı.

    Kim-"O toz genelde beyaz bir taş olarak bulunuyor. Bir diyardan başka bir diyara geçmeni engelliyor. Ama Denge o taşla biraz oynamış, toz haline getirmiş ve o tozu bir gezgin hangi diyardan alırsa o diyara bir süre giremiyor. Ve senin eğitim süren de Miras gelene kadar. Oradaki kahkahandan iyiydi. Kötü adam gülüşün müydü bu?"

    Halis-"Hayır, değildi. Neden bilmiyorum, sadece onları ışığa kavuşturduğum aklıma gelince nedensizce gülesim geldi." Kim bana ne olduğunu anlamıştı. Elimi omzuma koydu ve:

    Kim-"Miras gözcüden bahsedince korktun ve vücudun da bu kadar korkuyu kaldıramayınca kendini korumak için tepkisel olarak kahkaha attı . Hala öldürmeye alışman lazım. Onu da diğer antremanla çözeceğimize eminim. Şimdi, dövüşe başlayalım mı artık?" dedi ve elini omzumdan çekip geri çekildi. Mir'e işaret verdi. Mir bana saldırmaya başladı. Ben de limitimi aştım ve saldırılarından kaçmaya ve geri saldırmaya başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +2
    RiAN DiYARI

    RIFAT

    Miras daha bir saniye bile geçmeden geri geldi. Ama üstü başı hep yırtık. Ve ağır derecede kokuyor.

    Miras-"Geri... dönemiyorum. LANET OLSUN!" dedi ve duvara yumruk attı. Miras'ı ilk kez sinirli görüyordum. Ve çaresiz.

    b-"Ne oldu? Orada ne oldu?" Miras bize baktı. Babamın yanına yürüdü ve ona bir yumruk attı. Babamın canı yanmamıştı, ama nedenini de anladığını sanmıyorum.

    Miras-"Kusura bakma, sadece sinirimi çıkarmam lazımdı." Babam umursamadı bile. Sorusunu yineledi.

    b-"Ne oldu?"

    Miras-"Kim yaşıyor. Halis de yanında." Gerçekten de doğruymuş.

    Rıfat-"Peki Halis nasıl?"

    Miras-"Bilmiyorum. Halis fiziksel olarak iyi durumda. Ama zihinsel olarak iyi durumda olduğunu sanmıyorum. Gözcüden bir görü görmüş. Senin beni ve Uandina'yı öldürüp tüm diyarlara hükmetmeye çalıştığın bir gelecek görmüş." Babam ilk baş şaşırdı. Ama sonra:

    b-"Başka bir şey daha var değil mi?" Konuyu mu değiştirmeye çalışıyor? Hayır. Gerçekten başka bir şey var.

    Miras-"Halis imdandaki gözcüyü ve gezgini öldürmüş. Bunu kahkaha atarak bana anlattı." Halis mi? Katil mi? Birini mi öldürdü? inanmam. inanmıyorum. Ama babam inanıyor gibi. Hiçbir tepki vermiyor. Miras ise... Dayanamıyorum.

    Anka-"Frekans bozulu... " Miras'ın yanına gittim ve yakasından tutup duvara yapıştırdım:

    Rıfat-"YALAN SÖYLÜYORSUN. HALiS ÖYLE BiRi DEĞiL. HALiS BiR TEK UYUMAYI SEVER. KiMSEYE ZARAR VERMEK iSTEMEZ. O... O... o kadar iyi bir kardeş ki... kimseyi... incitemez... " yakasını bıraktım ve diz çöktüm. Ağlamıyorum. Gururum burada bile ağlamama izin vermiyor. Ağlayamamak acı veriyor.

    b-"Gözcünün gördüğü şeyin doğruluğu ne kadar tutuyor?" Nasıl bu kadar sakin kalabilir? Sakin ol, sakin ol...

    Miras-"Kader durmadan değişen bir olaydır. Senin o zamanki depresyonun zamanı o geleceğe yöneltmiş olabilir. Rıfat(B)'ın gelmesi geleceğini değiştirmiş olabilir. Çocukların kayıp olduğunda ve karın öldüğünde bunu düşünmüş olmalısın." Kendimi tutamıyorum.

    b-"Evet, o zamanlar zihnim karışıktı. Eğer Rıfat(B) Derya'yı tehdit etmese kesinlikle aklımı kaybedebilirdim. Diyarları fethetmeyi bile düşünmeye başlamıştım." iğrenç bir insansın.

    Rıfat-"Yani hepsi yine senin suçun. Ve kardeşimin katil olduğunu da hemen kabul ettin. Senden öyle nefret... Baba olabilirsin demiştim, zayıflık göstermiştim. Yine başımıza bela oldun. Bir daha buraya gelme. Artık babam değilsin." dedim ve depodan koşarak çıktım. Kardeşim katil olmuş ve hepsi babam yüzünden. Ondan nefret ediyorum. Onun gezgin olmasından nefret ediyorum. Gezginlerden nefret ediyorum. Odamın önünde sırada olan kişiler vardı. Beni bekliyorlardı. Kapımın önüne geldim, kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve:

    Rıfat-"Bugün bu odada tavsiye verilmeyecek. Lütfen başka odalara geçin veya yarın gelin." dedim ve odama girdim, kapıyı kitledim ve kendimi yatağa attım. Dayanamıyorum. Her sonucun babamın yaptığı bir şeyden dolayı olmasına dayanamıyorum. Neden benim normal bir babam yok? Neden onun yaptığı her şeyin sonucunu biz çekiyoruz? Halis'in katil olduğunu nasıl hemen kabul eder? Nasıl öfkelenmez? Anlayamıyorum. Anlayamayacağım da.

    Anka-"Bunu sormamın zamanı değil ama frekans antremanına devam edecek miyiz?"

    Rıfat-"Evet, gerçekten de zamanı değil. Ben... Artık dayanamıyorum. Halis'e yaklaşmaya çalıştıkca benden uzaklaşıyor. Çok yol kat ettim sanıyorum sonra arkama bir bakıyorum bir arpa boyu yol almamışım. Artık normal bir hayat istiyorum. Ne Rian olsun, ne diyarlar. Sadece derdimin okul olduğu günlere geri dönmek istiyorum."

    Anka-"Ben de tüm ailemin geri dirilmesini istiyorum. Dirilemeyeceklerini biliyorum ama yine de istiyorum. Ben bununla yaşamayı öğrendim. Sen de öğreneceksin."

    Rıfat-"Öğrenmek istemiyorum." dedim ve yorganı üzerime çektim. Ben bu kadar zayıf değildim. Konu Halis olunca sadece zayıflık gösteriyorum. Demek geride kalıyorum öyle mi? O zaman onlardan öne geçerim ben de. Yeteneklerim hakkında her şeyi öğrenmem lazım. Bu zayıflık bana bir şeyi hatırlattı. Bilgi güçtür. Bu diyarda bile kraliçenin karşısına dikilip ona ülke yönetme tavsiyesi verecek kadar güce ulaştıysam bilgi sayesinde. Hayır, sadece bilgi sayesinde değil. Cesaret ve uygulama da beni başarıya zütürdü. Tek yapmam gereken bunu nasıl şu ana uyarlayacağımı bulmak.

    Rıfat-"Fla-en. Bugün seninle frekans antremanı yerine senin tüm yapabileceklerin ve yapamayacakların hakkında sorular soracağım."

    Anka-"Çok saçma. işte enerji üretirim sağa sola ateş topu atabilirim iyileştirebilirim daha ne yapmamı istiyorsun?"

    Rıfat-"Bunlar yetmez. Daha mantıklı yetenekler lazım. Ateştopu atabilsem bile isabet ettiremedikten sonra işe yaramaz. Kendimi iyileştirebilsem bile bu sadece daha fazla yaralayabilirim anldıbına gelir."

    Anka-"Peki ne işimize yarayacak? Güç desen bende öyle kocaman baltaları kaldıracak güç yok. Hız desen sadece görebilirim, o kadar hızlanamam. Onları yenmek için şansımız yok."

    Rıfat-"Bir savaş sadece hızla ve güçle kazanılmaz. Hız ve güç sadece faktördür. Savaş zeka ile kazanılır. Zeka ile... TABi YA!"

    Anka-"Ne oldu? Bir şey mi buldun?"

    Rıfat-"Rıfat(B)'ın mektubundaki son söz. Gözü duygu köreltir zeka ise aydınlatır. Bu savaşta savaşanları düşünelim. Kara zırhlının hedefi ne? Boşluğa ulaşmak. Hem de karşısına çıkanları ezecek bir öfkeyle bunu istiyor. Babamın amacı ne? Ejderha diyarını korumak gibi gözükse de intikam almayı daha çok istiyor. Miras Kim Styla için üzülüyor, Kim Styla Miras'tan nefret ediyor. Halis... Halis ise babamı öldürmek istiyor çünkü diyarları yok edeceğini düşünüyor. Burada ortak nokta hepsi duygusal düşünüyor. Ama Rıfat(B) hiç duygusuyla hareket etmedi. Hatta silahı babamın kumarhanesinde çalışan Derya adlı kıza doğrultmuşken bile babamın gözünün içine baka baka onu tehdit etmiş. Hiçbir zayıflık göstermemiş... Artık anlıyorum."

    Anka-"Ne anladın?"

    Rıfat-"Henüz kafama tam oturtmadım. Şimdilik enerji antremanımıza devam edelim." dedim ve kanatlar yine çıktı. Fla-en'e anlatamam. Kişiliğinin çocuk gibi olduğunu düşünürsek kesinlikle ağzından kaçıracaktır. Bu sefer ince eleyip sık dokuyarak gideceğim. Ve tüm duygularımı bir kenara bırakacağım. Kardeşim için olan duygularım da dahil.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +2
    TERK EDiLMiŞ DiYAR

    PONARMiN (KARA ZIRHLI)

    Rıfat(B)-"Hala canın yanıyor mu?"

    Kara-"Artık acımıyor. Benim canımı bir tek yenilgi yakıyor."

    Rıfat(B)-"Ne de olsa sen savaşmak için var olmadın. Senin yerin boşluk. Oraya ulaşınca amacına ulaşmış olacaksın."

    Kara-"Ama nasıl? Bir Bine orayı koruyorken yıldızının enerjisini alamam. Hem oradaki ejderhalar da artık tetiktedir. Onlar savaşan bir ırk olmasalar bile gezegenleri için savaşacaklardır. Bir planın var mı Rıfat(B)?"

    Rıfat(B)-"Maalesef. Benim de elim kolum bağlı. Beklememiz gerektiğini düşünüyorum. En azından siz kendinizi toparlayana kadar."

    Kara-"Çok zaman kaybettik. Beklemekten daha fazlasını yapmamız lazım. Zaman benim için akıyor. Yaşlanıyorum git gide. Şu yaralarım geçinceye kadar bekleyeceğiz. Daha fazla bekleyemeyiz."

    Rıfat(B)-"Nasıl isterseniz." dedi . Bana gereksiz derecede fazla bir bağlılığı var. Rol yapmıyor, gerçekten bağlı. Ama bu kadar bağlılığın bile bir nedeni vardır. Bunu zaman gösterecek. Bana tekrar döndü:

    Rıfat(B)-"Sormak istediğim bir soru var. Boşluktan neden ayrıldınız?"

    Kara-"ilk kez bana hikayemi soruyorsun. Ama sana anlatacağım, bunca zaman yanımda olduğun için. Onun için ayrıldım. Ejderhaların atası olarak bilinen boşlukta benimle yaşayan dostum Pronasit için ayrıldım. Onunla aramız eskiden çok iyiydi. ikimiz de boşlukta yaşayıp evrenin dengesini sağlıyorduk. Daha sonra birden çocuklarının olmasını istedi. Ben de buna karşı çıktım ve o da herhangi bir evrenin dengesini bozabilecek büyük bir enerjiyi alıp boşluğu terk etti. Ben de onu takip ettim ama geri boşluğa dönemedim. Bana ihanetini asla unutmayacağım."

    Rıfat(B)-"Anlıyorum. O zaman size önemli bir şey göstereceğim. Lütfen beni takip edin." dedi ve gitti. Ne göstereceğini merak ediyorum. Onu ilk kez bu kadar farklı davranırken görüyorum.
    ···
  13. 13.
    +2
    DEVLER DiYARI

    HALiS

    Onu değil pes ettirmek zarar bile veremiyorum. Bıçağım derisini kesmiyor, kılını bile kesmiyor. Hız konusunda da neredeyse benim limit aşımla yarışıyor. Boy üstünlüğü ve hayvan olmasından dolayı hareketlerime hızlı tepki verebiliyor. Babam aklıma geldi. O nasıl yapıyor? Savaşırken gözü kapalı duruyor ve savaşa da odaklanabiliyor. Hile gibi bir yetenek. Zihnimi boşaltmam lazım. Ama fırsat bile vermiyor.

    Kim-"Mir, dur." dedi ve Mir durdu. Dilini çıkarıp nefes alıp vermeye başladı. Kuyruğu benimle savaşırken dimdik duruyordu, şimdi ise sallanıyor.

    Kim-"Böyle bir yere varamayız. Hala çok yavaşsın. Çoktan Mir'in hızını ikiye, hatta üçe katlaman lazımdı." Nefes nefeseydim.

    Halis-"Çok zor. Nasıl kazanabilirim ki? içgüdü kullanayım diyorum zihnimi boşaltmak için yeterince sürem yok. Limit aş hızıma da yetişebiliyor. Nasıl onu yenebilirim?"

    Kim-"Zaten içgüdüyü hemen kullanamazsın, içgüdüyü kullanmak diye bir şey yok çünkü. içgüdü denen şey zaten içinde var olan bir şey. Sadece onunla konuşamıyorsun. Şimdi gözlerini kapat ve zihnini boşaltmayı dene. Ve ne gördüğünü söyle." gözlerimi kapattım ve zihnimi boşaltmaya çalıştım. Yanımdan bir esinti geçti. Gözümü geri açtım.

    Kim-"Gözünü aç dedim mi ben sana?"

    Halis-"Yanağımdan bir esinti geçti de rahatsız etti."

    Kim-"En azından yanından bir şeyin geçtiğini anladın. Bu da bir şeydir. Hmm. Limit aş hızını artırmak yerine önce içgüdüyü mü öğretsem? Ama zaman daralıyor. YAAAA! NEDEN BU KADAR AZ ZAMAN VAR!" Zamanımızı neden kısıtladığını anlamıyorum.

    Halis-"Zamanımız neden az? Bir Bine zaten ölümsüz. Onu öldürmek için yıllar geçse de beklerim."

    Kim-"Zamanımız az çünkü bu serinin son hikayesi. Sen ne kadar geç öğrenirsen okurlar da o kadar geç okuyacaklar... Şaka bir yana Ponarmin veya Bir Bine'nin seni bulup zütürme ihtimalleri var."

    Halis-"Ponarmin'i bir kere yenmiştin. Bir daha yenersin."

    Kim-"Ama senin yenmen gerekiyor. Varlıklar arası en güçlü kişi sen olman lazım. Sen Denge'nin Geleceği olacaksın. Gelecek sana emanet olacak. O yüzden üçümüzün tüm bilgisini bilmen gerekiyor. Ne de olsa Geçmiş ve Şimdi Geleceği oluşturur." Bana bu kadar sorumluluğun fazla olduğunu düşünüyorum. Tecrübesizim.

    Halis-"Ben bu kadar sorumluluk için uygun muyum? Khean daha uygundu. Hatta Mir bile benden daha uygundur. Neden ben?"

    Kim-"Herkes bu soruyu sormuyor mu zaten? Neden ben? Şöyle düşün. Neden sen olmayasın?"

    Halis-"Güçsüzüm, tecrübesizim... "

    Kim-"Ben de güçsüzdüm, ben de tecrübesizdim. Burada güç kazanacaksın, ikinci antremanında da tecrübe. Şimdi, devam edelim. Mir, saldır." dedi. Hiç beklemediğim anda saldırmaya başlayınca limit aş bile kullanamadım. Patisini ağzımın ortasına vurdu. Birkaç metre savruldum ama neyse ki hala ayaktayım. Bana doğru koşuyor.

    Halis-"Limit aş!" Bu halimle bile hızıma yetişebiliyor. Sinir bozucu. Zihnime bir esneme sesi geldi.

    Alduin-"Hala eğitimden geçiyor gibisin." Keşke ben de uyuyabilsem. Hiçbir derdi tasası olmayan bir ejderha olmayı çok isterdim.

    Halis-"Geçiyorum. Kafamı karıştırma şimdi. Savunmam lazım."

    Alduin-"Savunma, hasarı kabullen." Ne saçmalıyor lan bu?

    Halis-"Saçmalama. Neden hasar yiyeyim?"

    Alduin-"Bir Bine nasıl içgüdüyü hızlıca öğrenmiş biliyor musun? Hiçbir şey düşünmemeyi düşünüp gözleri kapalı bir şekilde koşup uçurumdan düşecek kadar cesurmuş. Senin de o uçurumdan düşmen lazım." O anda limit aşımı kapattım, gözlerimi kapattım ve saldırıyı direk kabullendim. Mir üzerime doğru koştu ve kafasıyla bana sertçe vurdu. Ben de ileri uçtum ve ağaca sertçe çarpıp yere düştüm. Kim yanıma geldi.

    Kim-"Sonunda bir şeyleri anlamaya başlamışsın." Her tarafım ağrıyor. O an gözlerimi kapattığımda hiçbir şey düşünmedim, ama içgüdüm de benimle konuşmadı.

    Halis-"Hani her şey sustuğunda içgüdüm benimle konuşurdu?"

    Kim-"Ee, duymasını da bilmen lazım. Zaten seninle konuştu, ama sen duymadın. En azından artık hissi hatırlıyorsun. Kalk ayağa. Ve bu sefer içgüdünü de kullanarak dövüş." Ayağa kalkabildim. Ben bu kadar dayanaklı değildim normalde. Bu eğitimden sonra mı oldu?

    Halis-"Hazırım, devam edelim." dedim Kim Mir'e işaret vardı. Tekrar saldırmaya başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +2
    DÜNYA

    BiR BiNE

    Devler diyarına girişi bulmam lazım. Ama oraya gidemeyeceğimi biliyorum. Rıfat gittikten sonra Miras bana daha mantıklı bir çözüm olan "Halis senin peşindeyse elbette sana gelecektir. Sadece beklemen gerekiyor." dedi. Devler diyarını aramak yerine ejderha diyarını korumak daha mantıklıymış. Onun çocuğu değil tabii. Kim Styla da hamam böceği gibi her yerden çıkıyor. Öldürüyorum nasıl geri geliyor çıldıracağım. Benden intikam almaya mı çalışıyor?

    Gamze-"Bir Bine, orda mısın?" Bu düşüncelerden beni kurtardı. Evet, uzun süredir görüşemiyorduk. Gamze bu şehre gelmiş ve bir nostalji yapıp kumarhaneye uğramak istemiş.

    b-"Buradayım. Dalgındım kusura bakma." Gamze de yaşlanmış, saçlarına aklar düşmüş, yüzü gözü hep buruşmuş. Tonton bir teyzeye dönmüş. Dışımdan söylersem beni öldürür.

    Gamze-"Şimdi senin yerinde olmak vardı. Gençsin, önünde daha uzun yıllar var."

    b-"Abartma Gamze. Senden birkaç yaş küçüğüm sadece. Ben de seninle yakın tecrübeye sahibimdir."

    Gamze-"Hayır, benimle aynı tecrübelere sahip değilsin. Yaşın büyüdükçe, vücudunu tanıyamadıkça, aynaya baktığında kırışıklıklarınla başbaşa kaldıkça, insanlar sana ismin yerine abla, abla yerine teyze demeye başladıkça daha çok şeyi anlıyorsun. Zamanın aktığını, bunca zaman ne yaptığını düşünmeye başlıyorsun. Ben çok eğlenceli bir hayat yaşadım Bir Bine. Daha fazla eğlenmek ister miydim? Belki. Ama şu an değil eğlenmek hızlı müzikleri bile kafam kaldırmıyor. Eskiden burada az eğlenmedik. Sen, ben, rahmetli Huriye. Huriye fazla kalmadı ama biz burada uzuuun bir süre kaldık. En sonunda ben de bıraktım. Ama çok eğlendim, burada da, bıraktığım zamanda da."

    b-"Neden veda ediyormuş gibi konuşuyorsun?"

    Gamze-"Şimdiden veda edeyim de bir dahakine anca mezarıma gelirsin. Hayırsız. Hiç Gamze ablamın halini hatrını sorayım demiyorsun. Varsa yoksa gezgin. Gezgini arayacaksın diye yıllarını heba ettin."

    b-"Bunu söylemeyen bir sen kalmıştın ha."

    Gamze-"Sana söylüyorum çünkü bir daha yapma diye. Önünde bir sonsuzluk var Bir Bine. Elbet birgün yeni bir hayat kuracaksın. Şu an aklından geçenlere gülüp geçtiğin zamanlar olacak. Seni ne zaman görsem kafanda tilkiler dolanıyor. Biraz hayatı akışına bırak."

    b-"Gamze, çocuklarımdan biri beni öldürmeye çalışıyor, diğeri de benden nefret ediyor. Elim kolum yine bağlı bir şekilde beklemem lazım. Beklemek zoruma gidiyor. Keşke her şey bir anda olsa da bitse."

    Gamze-"Bitince de üzülürsün, ama bu zamanlar geri gelmez. Senin şuan yapman gereken şey hatalarından ders çıkarmak. Çocuklarımı nasıl geri kazanırım diye düşünmek. Benden bu kadar. Yolcu yolunda gerek." dedi ve ayağa kalktı. Dışarı doğru yürümeye başladı. Gamze'nin bu şekilde bilgece konuşmasını beklemiyordum. Hep aklı havada bir kızdı.

    b-"Hemen gidiyor musun?"

    Gamze-"Hayat kısa. Hala gezmem gereken yerler var." dedi ve cebinden biletini çıkardı. Fransa'ya gidiyor. Gençken çalıştı, yaşlıyken de dolaşıyor. Mantıklı hareket. Gamze arkasını döndü ve alaycı bir tavırla:

    Gamze-"Hiç demiyorsun bu kız neyle gidecek havaalanına. Beni havaalnına zütürüver. Sonra düşünürsün ne yaptığını."

    b-"Pardon pardon, geldim." dedim ve ona eşlik ettim. Aklı havada bir kızdan akıllı bir kadına evrildiğini görememek benim aptallığım. Bunlar bir daha yapmayacağım hatalar.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +2
    RiAN DiYARI

    RIFAT

    Artık uçabiliyorum. Ama dengeyi sağlamak bayağı zor. Öyle filmlerde gözüktüğü gibi yerini ayarla ve uç mantığı yok. Vücudumun duruşu, ağırlık gövdemin üstünde mi altında mı gibi etkenler de var. Hem daha acemi olduğum için çok enerji yiyor. Yarım saat bile uçamadım, hemen yoruldum.

    Anka-"Hala enerji var aslında, frekansı tamamlayabilsek bu kadar yorulmazsın." Nefes nefese kaldım. Konuşacak kadar bile enerjim yok. Neyse ki erken uyandım da halk gelmeden antreman yapabilmiş oldum. Halkın önünde uçsam bu sefer Miras'ın dilinden kurtulamazdım. Biraz kendime geldim. Kanatlar geri çıktı.

    Rya-"Bu şeklini sakın bozma. Sayende bayağı az iş yapıyoruz." Rya da kapının önüne gelmiş. Fark etmemiştim bile.

    Rıfat-"Erkencisin."

    Rya-"Dün kendini odaya kilitleyince seni merak ettim. Ama merak etme, sormayacağım. Tanrıça Miras seni çağırıyordu. Onu söylemeye geldim."

    Rıfat-"Miras beni ne yapacakmış ki?"

    Rya-"Ona sor." dedi ve atariyi aldı.

    Rıfat-"Saatini başlatıyorum."

    Rya-"Hala mı saate dayalı oynuyoruz?" Salak galiba. Ben ne zaman istediğiniz kadar oynayabilirsiniz dedim?

    Rıfat-"Elbette ki. Yoksa başından kalkmazsın. Sonra Miras bana kızıyor. Neyse, Miras odasında mı?"

    Rya-"Evet odasında." dedi ve odadan çıktı. Ben de odamdan çıktım ve Miras'ın odasına yöneldim.

    Kapıyı çalmadan içeri girdim, dalgınlık işte. Miras gözleri kapalı sağa sola çarpa çarpa yürüyor. Hemen telefonumu çıkardım ve dün şarj ettiğim (Fla-en ile uzun bir gece sonucunda voltajı ayarlayıp şarj edebildiğim) telefonumla videosunu çekmeye başladım. Hahaha. Bunu kesinlikle izleyip izleyip güleceğim. Telefonu kapattım ve cebime koydum. Kapıyı yavaşça çektim ve tekrar kapıyı tıklattım.

    Miras-"Gir." dedi. Kapıyı tekrar açtığımda Miras masasında oturuyordu. Sanki daha yeni olan olaylar hiç yaşanmamış gibi. Ama kanıtı telefonumda.

    Rıfat-"Beni çağırmışsın."

    Miras-"Evet Rıfat. Şöyle otur." dedi ve genelde halka yardım ettiği koltuğu gösterdi. Ben de oraya oturdum.

    Miras-"Ne yapmayı planlıyorsun?"

    Rıfat-"Ne konuda?"

    Miras-"Hayatın konusunda. Burada kalmana bir şey diyemem, hem halk da seni seviyor zaten. Ama hayatını burada mı geçireceksin?"

    Rıfat-"Zaten sana planımı söylemiştim. Fla-en ile frekans alıştırması yapacağız, belki bu şekilde hangi diyara nasıl gideceğimi de çözerim."

    Miras-"Peki neden geri döndün? Ejderha diyarında da kalabilirdin. Hem orada bu güçlerini öğrenmen çok daha kolay olurdu. Ejderhalar akıllı varlıklardır." Fla-en göğsümden kafasını çıkardı.

    Anka-"Saçmalık! Ejderhalar benim gücümden ne anlarlar? Daha o çok övündükleri içgüdüleri ile beni hissedemiyorlar. Oraya giderse Rıfat'ın anca pgibolojisi bozulur." Gözünü benden Fla-en'e çevirdi.

    Miras-"Senin ismin Fla-en'di değil mi?"

    Anka-"Evet."

    Miras-"Peki söyle bana Fla-en. Burada nasıl eğitimine devam edecek? Küçücük bir odada kendini senin istediğin gibi geliştirebilecek mi?"

    Rıfat-"Yani gitmem gerektiğini söylüyorsun. Anlıyorum. Zaten aklımda gitmek vardı ama tam tarih belirlememiştim."

    Miras-"Evet, kardeşini anlattım. Kendini geliştirmek için elinden geleni yapıyor. Senin de ondan geri kalmaman lazım. Sen de elinden geleni yapmalısın." Dediği şeyler mantıklı. Halis kendini zorluyor. Ben de kendimi zorlamalıyım.

    Rıfat-"Tamamdır, gidiyorum."

    Anka-"CiDDi OLAMAZSIN!"

    Miras-"En doğrusunu yapıyorsun Rıfat. istediğin zaman buraya geri dönebilirsin." Bundan sonra geri dönebilir miyim bilmiyorum.

    Rıfat-"Bundan sonrasında dünyama dönmeyi planlıyorum. Muhtemelen hızlandırılmış lise ve ayrıca üniversite okurum. Babam batırmadan önce şirketi devralır ve yönetmeye başlarım. Yani, buradakilere veda etmem gerekiyor." Miras şaşırmıştı. Dünyaya geri döneceğimi beklemiyordu. Ama geri döneceğim günün geleceğini ben biliyordum. Başından beridir hazırlıklıydım.

    Miras-"Pekala. O zaman vedalaşalım... "

    Rıfat-"Seninle neden vedalaşalım? Sen Kim ile karşılaşmak için kendini hazırlamıyor musun? O zaman ejderha diyarında seninle son kez görüşeceğiz. Hem sen gezginsin. istediğin zaman dünyaya gelebilirsin. Ben vedalaşmaya gidiyorum." dedim ve odadan çıktım. Nedense kendimi üzgün hissediyorum. Oysa kendimi bugüne hazırım sanıyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +2
    Tennis ve Rya ile demircinin önündeyim. Ejderha diyarına gittiğim noktada durdum. Aslında bir tek onlarla vedalaşabilirim. Diğerleri ile o kadar da samimi değildim.

    Tennis-"Geri Rian'a dönsen olmaz mı?"

    Rıfat-"Burada çok bile kaldım. Orada hayatımı yarıda bırakıp geldim. Hatta bir ara geri dönemezsem hayatımı burada kurmayı bile düşündüm. Ama yapamam. Bu dünyaya ait değilim."

    Rya-"Neden ait değilmişsin. Burada tüm rian seni seviyor, ayrıca kraliçe bile sana saygı duyuyor. Bence sen buraya aitsin."

    Rıfat-"Yapamam. Ben bir insanım. Siz de riansınız. Bu şekilde olması size mantıklı geliyor mu? Evet, beni sevdiler çünkü ben farklıyım. Kraliçe bana saygı duyuyor çünkü Kral Noz gibi düşündüğümü düşünüyor. Peki siz olsaydınız ne yapardınız?"

    Tennis-"Ben eskiden soyluydum ve buraya da yeni bir hayata başlamak için geldim. Eğer bu sizin dünyanızda olsaydı yine de orada kalırdım. Geri dönmezdim."

    Rya-"Ben de hırsızdım, zaten kaçaktım. Buraya gelerek tövbe ettim. Hayatıma sıfırdan başladım. Ben de ayrılmazdım." Vicdanım her ne kadar gitmemi istemese de kararı duygularıma bırakamam.

    Rıfat-"Ama siz mecburiyetten yeni hayata başladınız, benim ise daha farklı diyarların varlığından bile haberim yoktu. Annem öldü mezarına bile gidemedim. Kardeşimi de kurtarırsam tekrar yoldan sapmasın diye yanında kalmam lazım."

    Rya-"O zaman ikiniz de buraya gelin. Burada yaşayın."

    Tennis-"Evet, Miras size yardım eder. Hem burada kalmak zorunda da değilsiniz. Kendi işinizi kurarsınız. Hem seni tanıyorlar. Herkes senden alışveriş yapar... "

    Rıfat-"Lütfen benim için daha fazla zorlaştırmayın. Diyelim ki dediğinizi yaptım ve bu diyara yerleştim. Kendi işimi kurdum ama nasıl buradan birini seveceğim? Diyelim ki sevdim ve evlendim ondan nasıl çocuğum olacak? Sizi de anlıyorum, inanın ben de gitmek istemiyorum ama benim de yapabileceğim bu kadardı. Elimden geldiğince kendimi susturdum, burada yaşayabilirim dedim. Ama yaşayamam. Onun için sadece vedalaşalım. Hem artık anka benimle. Olur da şu frekans olayında ustalaşırsam istediğim zaman buraya gelebilirim. Ama söz vermiyorum. Siz beni bir daha görmeyecekmiş gibi vedalaşın."

    Rya-"Sanki vedalaşabiliriz. Ben vedaları sevmem. Ama geri dönmeni çok istiyorum."

    Tennis-"Seni burada kalmaya daha fazla zorlayamayız. Sen kararını çoktan vermişsin. Ama ne zaman istersen gelebilirsin. Geldiğinde seni büyük bir hoşgeldin ile karşılayacağım." dedi ve sarıldı.

    Tennis-"En azından diğer diyardan babanla haber gönder. iyi olduğunu bilelim." Gülümsedim. Ben de sarılmasına eşlik ettim. Hiç benlik bir hareket değil. Ama... Neden bu kadar içim acıyor? Babam da ejderha diyarından ayrılırken böyle mi hissediyordu? Tennis ayrıldı ve gözyaşlarını sildi.

    Rıfat-"Neden ağlıyorsun ki. Hem ben gidiyorum ama ikinize de önemli bir görev vereceğim. Bu görevi yapmanızın ne kadar önemli olduğunu şöyle söyleyeyim, biriniz ülkeyi, diğeriniz de diyarları kurtarabilir."

    Rya-"O nasıl bir görev? Ne gibi bir görev vereceksin?"

    Rıfat-"Rya, sen bir zamanlar Kim Styla'nın ejderhalar ile saklandığı ine gideceksin. Orada Kim Styla bir kağıt saklamış. Burada sizin dilinizde konumunu yazdım. O kağıdı bulduğunda direk Miras'a zütürmeni istiyorum. Çok önemli."

    Rya-"Sen orada kağıt olduğunu nereden biliyorsun?"

    Rıfat-"Yakın zamanda birinden aldım. Kimseye söylemedim, bir tek size güvenebilirim. Ne kadar uzaklıkta bilmiyorum ama bunu bir tek sen yapabilirsin. Bunu başarırsan diyarların kurtulmasında büyük bir payın olur."

    Rya-"Ama bunu yaparsam Miras'ın izniyle yapmam lazım. Eğer ondan izinsiz yaparsam onun tapınağından atılırım ve yine bir suçlu olurum."

    Rıfat-"Miras'a bir şey söylemeden izin almaya çalış. Yapman için seni zorlamayacağım."

    Rya-"Saçmalama. Elbette ki yapacağım. Bunu görev olarak verdiğin için değil, arkadaş olduğumuz için yapacağım." Tennis'e döndüm.

    Rıfat-"Senin de görevin bu hesaplamaları kraliçeye vermek. Üstelik vergiyi artırması konusunda da ısrar edeceksin. Vergi artırmazsa elinde ülkenin kalmayacağını da belirt. Ülkeyi kurtarmak sana bağlı." Tennis şaşkındı.

    Tennis-"Ve bu kadar şeyi kraliçeye söyledikten sonra beni rahat bırakacak öyle mi?" Normalde korkmasına kızardım, ama sadece gülümsedim.

    Rıfat-"Evet, seni rahat bırakmayacak. Bu hesaplamaları Rıfat size gönderdi dersin. Böylece senin başının etini yemez. Gitme zamanım geldi. Elveda."

    Tennis-"Elveda değil. Tekrar görüşeceğiz." dedi ve ben yanmaya başladım. Canım ilk seferki gibi yanmadı, ama acımadı da diyemeyeceğim.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +2
    DEVLER DiYARI

    HALiS

    Gözüm kapalı dövüşmeye alıştım, artık hareketleri tek tük görebiliyorum. içgüdüyü tam olarak kullanamıyorum. Şöyle bir sıkıntı var. içgüdü kullanırken limit aşamıyorum, limit aşarken içgüdü kullanamıyorum. Onun için limit aş kullanmak yerine içgüdüme odaklı bir dövüş sergiliyorum. Ataklarının çoğundan sıyrılabiliyorum. Bayağı işe yarar bir şey. Üstelik limit aş ile kullanılırsa bayağı güçlü bir kombo olacağını düşünüyorum. Babamı yenebilme şansım var. Tek sorunum ölümsüzlüğü. Onu nasıl aşacağım? Kim de ölümsüzdü ve babam onu yendi. Ben de babamı yenebilirim. Yenmeliyim.

    Kim-"Normal hızın eski limit aş hızınla eşitlendi. Artık limit aş kullanman seni daha da hızlı yapacak. Ama hala bir ekgib var." Savaşırken arada:

    Halis-"Limit aş ile içgüdüyü bir arada kullanamıyorum... " son anda patisini durdurdum. Kesin o darbeyi yeseydim bayağı savrulurdum. O atağı durdurabilmem bile bir mucize.

    Kim-"Gücün de oturdu ama bir ekgib var sanki."

    Halis-"Ben ne konuşuyorum burada?" Tam ısıracağı sırada eğildim, ucu ucuna kurtuldum. Aslında tam anlamıyla ısırmıyor, ama ağzına alırsa kaçamam. Beni sertçe fırlatır. Bir kere yaptı. Bir daha yapmasına izin vermem.

    Kim-"Hmm. Haaa! Buldum! içgüdün ile limit aşmayı beraber kullanamıyorsun." Valla mı lan? Nerde Khean'ın anlattığı Kim Styla, nerede bu Kim Styla.

    Kim-"Evet bu eğitim bitti. Mir, durabilirsin." dedi ve Mir durdu.

    Halis-"Neden? Daha hazır değilim. Mir'e çizik bile atamadım."

    Kim-"O elindeki bıçakla atamazsın da. Hem Mir zaten yoruldu. Biraz daha zorlasam bayılırdı." Mir'e baktığımda yatıyordu ve hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.

    Halis-"Savaşırken hiç öyle gelmiyordu."

    Kim-"Onu da ben eğittim. Ama hayvan olduğu için en çok bu kadar eğitiliyor. Farkettin mi peki? Sana hiç arkasını dönmedi veya seni arkasına fırlatmadı. Hep karşındaydı. Bu da hayvanların doğal içgüdüsü. Eğer arkasını sana dönerse en zayıf noktası kuyruğunu sana gösterir. Sen de kuyruğuna saldırırsın ve onu kolayca yenersin. Bu gördüğün bir sokak köpeği. Temiz olduğuna bakma senin yanına gelmeden önce buraya gelip onu ben temizledim. Gelir gelmez beni yalamaya başladı. ilk baş beni unuttu da yiyecek sandım. Akıllı bir köpek." dedi ve yanağını sevmeye başladı. Mir gerçekten yorulmuş. ilk geldiğindeki enerjisi yok.

    Kim-"Bu işimiz de bittiğine göre geriye kalıyor aklını temizlemek."

    Halis-"Aklımı mı? Zaten aklım başında. Limit aş ve içgüdüyü beraber kullanma çalışması yapmam daha mantıklı olur."

    Kim-"Ne zamandır beri eğitmen sensin? içgüdün ile limit aşı şu an beraber kullanmanın imkanı yok. Çünkü onların ikisini zihnin ayrı ayrı düşünüyor. Kendini birini kullanırsan diğerini kullanamazın diye şartlamışsın. Onun için zihnini bir temizlememiz gerekiyor." Portal açtı. Yine başka bir diyara gidiyoruz.

    Kim-"Dikkatli ol. Çok garip bir diyara gidiyoruz." dedi ve girdi. Çok garip bir diyar derken? Zaten aydınlık diyarlara gözüm yeni yeni alıştı, parlak bir diyara gitmediğimiz sürece bir sıkıntı yok. Ben de arkasından girdim.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    Diyar durmadan şekil değiştiriyor. Midemi bulandırmaya başladı. Baş dönmesi gibi.

    Kim-"Demiştim, garip bir diyar. Gözlerini kapat ve içgüdünle yürümeye çalış. işini daha kolaylaştırır." dediği gibi gözlerimi kapattım ve içgüdüye odaklandım. Hala içgüdü ile tam anlamıyla göremiyorum.

    Halis-"Burası neresi?"

    Kim-"Buraya Hiran Ay Solosu derler. Burada beden gücünün bir önemi yoktur. Zihin gücü burada savaşları kazandırır. Zaten görüyorsun, Çevrenin böyle olmasının nedeni bile zihinlerini güçlendirmek istemeleri. Ama senin zihninin olimpiyatta yarışmasına gerek yok. Sadece temizleyip, biraz da güçlendirip gidece... " derken birden yere çakıldık. Üzerimizde bir şey mi var? içgüdüm ile hissetmiyorum.

    Halis-"Üzerimizdeki ne? içgüdüm ile hissedemiyorum."

    Kim-"Üzerimizde bir şey yok çünkü. Yerçekimi ile bizi yere çaktı."

    -"Siz ilkel varlıklar, buraya izinsiz girdiniz."

    Kim-"Merhaba, ben Kim Styla. Randevu almıştım... AHH!" Şakalardan hoşlanmadığı belli.

    -"Seni tanıyoruz Kim Styla. Eskiden iyi kalpli biriydin, ama ablanın ihaneti ile kalbini kararttın. Hmm. Belki de ablanın ihaneti ile alakası yoktur. Bir Bine tarafından öldürüldün ve Denge tarafından geri getirildin. Ama şu an kalbin kararsız"

    Kim-"Bildiğim şeyleri tekrar söylediğin için teşekkürler. Hatıralık eşya nereden alabilir... AHH! Şunu keser misin?" yerçekimini artırıyor ve Kim'i susturmayı başarıyor.

    -"Seninle boşa konuşmuş oluruz. Sen Halis. Buraya babanı öldürecek gücü kazanmak için geldin. Khean'dan miras kalan kağıdı hala taşıyorsun. Işık, dengenin kuklası. Kim de dengenin kuklası. Yun da öyle. Sen de mi öyle olmak istiyorsun?" Kukla olmak önemli değil.

    Halis-"Ben sadece güçlenmek istiyorum."

    -"Bu aptallık. Denge dediğin şey yalnızca bir işgalci. Kuklalarına bile planlarını söylemekten korkuyor. Ponarmin... "

    Kim-"Saçma sapan şeylerden bahsedip başımızı şişirmeyelim. Buraya Halis'in zihnini güçlendirmek için geldim. Ve sen de onu zihin hapsine alabileceğine inanıyorum." Lafını yarıda kesti ve ciddileşti. Garip.

    -"Denge'nin planlarını bilmiyorsun. Merak etmiyor musun?"

    Kim-"Etmiyorum. Şimdi, zihin hapsini kullanacak mısın artık?"

    -"insan için ağır gelebilir. Oradan yıllarca ayrılamayabilir. Yine de zihin hapsine girmesini istiyor musun?"

    Kim-"Evet evet okudum ve onaylıyorum. Nereyi imzalıyoruz?"

    -"Halis, bunu istiyor musun?" Biraz korkmuyor değilim. Yalan yok.

    Halis-"Eğer güçleneceksem evet, istiyorum." dedim ve birden uyandım. Uyandığımda evimdeydim. Yatağımdaydım. Rıfat da yan yatakta uyuyordu. Hepsi... Rüya mıydı?
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +2
    Rıfat gözlerini açtı ve beni görünce şaşırdı.

    Rıfat-"Sen, uyanık, bu saatte... Başımıza taşlar yağacak." dedi ve yataktan kalkıp odadan çıktı. Su içmeye gidiyor galiba. Çok garip bir rüyaydı, ve çok da saçma. Rıfat'a anlatırsam kesin benimle dalga geçer. En iyisi bunu kendime saklamak. Çok gerçekçiydi. Vücuduma baktım. Yaralarım yok. Gerçekten rüya görmüşüm demekki. O kadar rahatladım ki. Susadım. Ben de yataktan kalkıp aşağı indim. Mutfağa yöneldim. Kapıyı açtım ve:

    Huriye-"Bu hafta okul yokmuş. istersen yat uyu... Halis, sen de mi uyanıksın?" Annem ölmedi, annem ölmedi, hepsi rüyaydı. Ama kendimi ona koşup sarılırken buldum. Ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra.

    Rıfat-"Ne oldu buna şimdi?"

    Huriye-"Kabus mu gördün oğlum?" dedi ve başımı okşadı. Sanki bu anı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki... Hepsinin rüya olmasına o kadar mutluyum ki... Yaklaşık 5 dakika sonra ayrıldım.

    Rıfat-"Bugün erkenden de uyandın, iyi misin?"

    Halis-"Evet, iyiyim. Kabus görmüştüm de."

    Rıfat-"Her kabus gördüğünde anneme ağlamayacaksın herhalde?"

    Huriye-"Yoksa sen erkekler ağlamaz falan mı diyeceksin? Haberin olsun bebekken sen de az ağlamazdın. Ama Halis senin ağlamana rağmen uyurdu. Baban kaç gece uykusuz işe gitti." Babam... Babamı duyunca istemsizce sinirlendim. Sadece rüyaydı. Kendini kaptırma. Babam diyarları falan işgal etmeyecek. Zaten diyarlar da yok, ışık diye bir şey de yok. Ama yine de emin olmak istiyorum. Annem ile Rıfat tartışırken laflarını kestim ve:

    Halis-"Anne, gezgin nedir?" Bu soruyu sorarken almaktan korkutuğum cevaplardan biri babanıza sorun, diğeri de her şeyi anlatması.

    Huriye-"Gezgin gezen kişilere denmiyor mu? Hani dünyayı gezen ve gezi yazısı yazan kişilere? Öyle bir şeydi." Büyük bir rahatlama hissettim. Her şey rüyaymış. Hem de her şey. Ben katil değilim. Ben o kadar eğitimden geçmedim, sevdiğim kimse ölmedi. Alduin... Yok... Neden kendimi yalnız hissediyorum.
    ···
  20. 20.
    +2
    Rıfat ile odadayız. Rıfat her zamanki gibi eline kağıdı almış, telefonuna yazı yazıyor. Yine kendince önemli bir konuda not alıyor olmalı. Kafasını kağıttan kaldırmadan:

    Rıfat-"Tatil günü ve yatağa yatmana rağmen gözün açık. Garip. Sanki kardeşimin içine başka biri girmiş gibi."

    Halis-"Kim bilir. Belki de öyledir." Hiç uykum yok. Rüyamda uyumamak için kendimi bir süre zorluyordum, daha sonra Alduin'in yavru uykusu ile uykusuzluğum geçmişti. Alduin'in geri uyandığında ise uykusuzluk hissimi bastırıyordum. Şimdi ise hiç uykum yok. Acaba iyileşiyor muyum? Bu rüya sayesinde galiba. Bilmiyorum.

    Rıfat-"Bana cevap da verebiliyorsun artık. Sonunda, argüman yarıştıracağım birinin olması dünyada tek zeki insanın kendim olduğunu düşünmeme mani oluyor."

    Halis-"Orada ne yazıyorsun?"

    Rıfat-"Öğretmenler için bir hiyerarşi tablosu. En salağından en zekisine göre mi sıralamalıyım yoksa en azimlisinden en tembeline doğru mu bilemedim. iki etkeni de üst üste koyup sıraladığımda karışıklık çıkıyor. Onu düzeltecek bir yol bulursam çalışkan ve aptal ama azimli öğrenciler için iyi öğretmenler, tembel ve ders çalışmayan zeki öğrenciler için de alt tabakadaki öğretmenleri ayarlayabilirim. Bu kadar konuştum ve hala uyumuyorsun. Öğretmenleri izleyip analiz yapmak yerine seni izleyip analiz yapsaydım."

    Halis-"istesen de yapamazdın. Ayrı sınıflardayız."

    Rıfat-"Ama aynı evdeyiz, ve yapmaya başladım bile. Bence şu an senin alter egon devreye girdi."

    Halis-"Alter egosu mu?"

    Rıfat-"Evet, yani tam tersi kişiliğin. Uyku ve düşük özgüven senin normal halindi. Uykusuzluk ve yüksek özgüven ise senin alter egon. Bunu tetikleyen şey muhtemelen rüyan. O kadar mı etkileyiciydi?"Etkileyici mi? Kelimelerle tarif edilemez.

    Halis-"Annemin öldüğünü gördüm. Rüyamda annemin öldüğünü öğrenmek yaşadığım en hafif olaylardan biriydi. Sen düşün."

    Rıfat-"Rüyanda fiziksel acı mı çektin? Yoksa pgibolojik mi?" parmağımdan çivilendiğim aklıma geldi ve bir an titredim.

    Rıfat-"O kadar mı etkilendin rüyadan?"

    Halis-"Aklıma rüyada yaşadıklarım geldikçe bir garip oluyorum. Gerçekten yaşamış olsam kafayı yerdim herhalde. Rüyamda akıl sağlığım yerindeydi... babamı öldürmek istemem dışında."

    Rıfat-"Babamı öldürmek mi? Neden öldürmek istiyordun? Annemi o mu öldürmüştü?" O öldürmedi ama bir nevi suçlusu da o.

    Halis-"Öldürmedi, ama birçok kişiyi öldürecekti. Ben de onu durduracaktım. Ama rüya işte."

    Rıfat-"Sakın babamı öldürmeye kalkmada. Hadi aşağı inelim, kahvaltı hazır."

    Halis-"Nereden biliyor... " Aşağıdan annemin sesi geldi.

    Huriye-"BiR BiNE! RIFAT! HALiS! KAHVALTI HAZIR!"

    Halis-"Nereden bildiğini sormayacağım. Şanslı tahmin de değil. Analiz."

    Rıfat-"Bak bu doğru tahmin işte. Genelde tam bu saatte çağırır." Tanıdığım en zeki insan. Okulda, hatta çevremde Rıfat kadar zeki birini tanımıyorum. Sadece boş zekadan ibaret değil. Azimli. O hep olmak istediğim kişiydi. Şu an bile öyle.
    Tümünü Göster
    ···