-
1.
+4 -2Selam millet. Diyar serisinin son hikayesine hepiniz hoşgeldiniz. Bir seriyi daha sonlandırmış bulunmaktayım. Korona dolayısıyla yazabildiğim kadar sözlüğe hikaye yazacağım ve eğer başarabilirsem ramazana özel yaptığım "Hergün 1 Hikaye" mevzusunu tekrar yapmayı çok istiyorum.
Bunu okumadan önce (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) üzerinden Diyar serisini okumanız gerekiyor. En azından konuyu anlamanız için gerekli. Evet, hazırsanız başlayalım.
---
HALiS
IMDAN DiYARI
Işık tamamen yok edilmedi. Tekrar kurulabilir. Görevden dönen kişilere her şeyi anlattım. Koskoca Işık tapınağının yıkılmasına inanmayanlar, hatta isyan edenler bile oldu. Yeni yönetici seçimi oldu. Artık yeni Işık'ı yönetecek kişi benim. Karşı çıkan olmadı. Zaten arkamda ejderhayı ve limit aşmayı bilmem onlar için kabul etme zorunluluğu hissettirmişti. Benden daha tecrübeliler de vardı elbet. Bana danışmanlık yapacaklarını söylediler. Her ne kadar ışık tapınağından nefret etseler de benim gibi ışığa bağlıydılar. Çünkü öyle yetiştirildik.
Konsey kuruldu. 3 kişi vardı konseyde. Ben, Yun ve Laz. Evet, Laz da yaşıyor. Öğrencilerden saklanmış ve onlara bulması için görev vermiş. Saklandığı yerin tam ucundan alan sıfır gerçekleşmiş ve kılpayı kurtulmuş. Biz gelene kadar da herkesi toparlamış. Ben de biraz hazıra konmuş gibi oldum. Hatta geçici bir yapı bile yapmışlar. Ne de olsa her eğitimi gördük, bizim için geçici bir yapı yapmak adam öldürmekten daha kolay. Geçici olsa da yapı geniş. Toplantı salonu bile var. Biz de toplantı salonundayız. Aramızda küçük bir toplantı gerçekleşiyoruz. Alduin de bu sırada binanın dışında arkamda uyuyordu:
Laz-"Bir sonraki hamlemiz ne olacak? Yaşayan bizim dışımızda 18 kişi var. Khean'ın ölmesi de Işık'a olan inançları sarsmış durumda."
Yun-"inanç dediğin şey tekrar toparlanır. Yeni öğrencilerle bu açığı kapatabiliriz. Sen ne düşünüyorsun Halis?" Dalmıştım. Soru bana yönelince kendimi toparladım.
Halis-"Öğrenci bulmak mantıklı, ama bu sefer Khean'ın yolundan gitmeyeceğiz. Önümüze geleni öğrenci yapmak tamamen saçmalık. Gerçekten ışıkta bulunmayı isteyen, ailelerini kaybetmiş, içinde kişisel arzuları yüksek olan kişileri buraya almalıyız. Yoksa fırıncı olmak isteyen köylü çocuklarını kaçırarak bir yere varamayız." Laz alaycı bir tavırla:
Laz-"Sen de o yolda bulduğumuz köylü çocuklarından biriydin." Laz'ın bana laf çarpıtmasının amacı ırkçı olması. Ben bir insanım. O ise bir imdan. Hatta buradaki herkes imdan. Ve ben liderim. O değil.
Halis-"Evet, öyleydim. Ama benim o sırada dünyamda annem öldürüldü, babamın da ölümsüz olduğunu ve gelecekte tüm diyarları fethedeceğini öğrendim. Bu bana bir amaç sağladı. Amacım da bana bir ejderha ve limitimi aşma becerisini sağladı. Sıradan bir imdanın limitini aşma ihtimalini biliyor musun? Neredeyse sıfır. Ama intikam isteyen ve kendini geliştirmeye uğraşan imdanlarla bunu daha yüksek oranlara çekebiliriz. Laz, sen bile limitini aşamıyorsun. Çünkü içinde yeterince azim yok." Sinirlenmişti ama belli etmiyordu.
Yun-"Çocuk haklı. Ben limit aşabilmek için herkes uyurken bile çalışıyordum. Benim de bir amacım vardı. En güçlü olmak. Çok bilinen bir amaç ama gerçekten istediğim için gerçekleşmişti. Işığın celladı olmuştum. Diğerlerinin de gerçekten bu amacı kabul etmeleri limit aşan öğrenci sayısını artırmamızda yarar sağlayacaktır." Yun'un da burada olması biraz olsun içimi rahatlatıyordu. Ben lider olsam da konsey kararları dışına elimden geldiğince çıkmamaya çalışıyorum.
Halis-"Kara zırhlı konusunda ne yapacağız?"
Yun-"Hiçbir şey. Şu an onunla kapışamayacak kadar güçsüzsün. Ama seni eğitecek kişiyi de ayarladım, merak etme." Beni eğitecek kişi mi?
Halis-"Bu diyarda öyle biri kaldığını sanmıyorum. Sen eğiteceksen o başka tabi."
Yun-"Elbette ki ben eğitmeyeceğim. Sen eğitimdeyken birinin buralarla ilgilenmesi lazım. Tabii bu ejderha ile de."
Halis-"Eğitim yolculuğuna çıkacağımı nereden çıkardın?"
-"Çünkü ben öyle istiyorum." Arkamdan bir kadın sesi geldi. Ne zaman arkama geçti? Hissetmedim bile. Koltuğun arkasından elini omzuma koydu.. Arkamı döndüğümde insana benzeyen fakat insandan farklı birisini gördüm. Kulakları yuvarlaktı. Teni kızıldı. Gözleri mavi renkliydi.
Halis-"Sen de kimsin?"
-"Beni tanımadın mı yani? Çok ayıp. O zamaaaan... Sen, söyle bakalım. Ben kimim?" Laz'ı işaret ederek sordu.
Laz-"Ne bileyim ben."
-"Nasıl tanımazsınız ya? Hani o kadar nefret falan ediliyorum, herhangi bir diyarda gözüksem sopayla kovalarlar... "
Yun-"Bu kadar yeter Kim. Sululuğu bırak. Bu Kim Styla. Seni eğitecek kişi o." Kim Styla mı? O mu? Khean'ın hocası.
Kim-"Evet, sonunda kim olduğumu bilen biri. Espriyi anladınız mı? Kim olduğumu bilen biri." Bu kadar sulu şaka yapan biri olmasını beklemiyordum. Khean daha ciddi biri olarak anlatmıştı bana.
Kim-"Peki Khean nerede? Onu göremiyorum."
Halis-"Khean öldü." Direk söyledim.
Kim-"Şakanın sırası değil. Onu öyle bir eğittim ki değil ölmek bu diyarın en güçlüsü olmuştur bile."
Halis-"Sana yalan söylemiyorum. Khean kara zırhlı tarafından öldürüldü." Kim bir süre durdu. Birden ciddileşti:
Kim-"O buraya da mı geldi? Durum ciddi. Bir zamanlar onu durdurmayı başarmıştım, ama bunu tekrar yapabilir miyim bilmiyorum."
Halis-"Ne demek istiyorsun? Onunla savaştın mı yani?"
Kim-"O zamanlar lanetteydim. Ablam beni lanete gönderdikten hemen sonra onunla tanıştım... "
-
2.
+1rezzakk
-
3.
+2GEÇMiŞTümünü Göster
KiM STYLA
Kim-"NEDEN BANA SÖYLEMEDiN? Neden bana ihanet ettin." Diye ağlamaya başladım.
Miras-"Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim."
Kim-"Sana her gün anlattım. Bir diyardan başka diyara geçmeye çalıştığımı. HER GÜN."
Miras-"Özür dilerim." Dedi ve bana dokundu. Dokunduktan sonra hiçbir şey hissedememeye başladım. Ablamın yakasına yapışmak istedim ama yapışamadım. içinden geçtim. Korkuyorum. Çok korkuyorum.
Kim-"ABLA! ÇIKAR BENi BURADAN! ABLAA! DUYMUYOR MUSUN?" hala önümde ağlıyor. Ona sesim gitmiyor, ona dokunamıyorum... Cehennemde gibiyim. Hepsi onun suçu. Hepsi ablamın suçu...
Kara-"Çok ses çıkarıyorsun. Demek ndıbını duyduğum, ejderha diyarını bulan Kim Styla sensin. Ejderha diyarını bulur bulmaz hapsedilmen henüz toy olduğunu gösteriyor."
Kim-"Sen de kimsin?"
Kara-"Ben Grymin Shoum'un oğlu, boşluğun tek sahibi olan kişiyim. Ponarmin Shoum diyebilirsin. Ejderha diyarına girişi arıyordum ve sen o girişi biliyorsun. Bana nasıl girileceğini söyle, ben de seni ödüllendireyim." Onda iyi şeyler hissetmiyorum.
Kim-"Neden ejderha diyarına gitmek istiyorsun? Orası daha oluşalı fazla olmamış bir gezegen. Sadece 2 kişi yaşıyor."
Kara-"Onun çocuklarını biliyorum, büyük ejderhanın öldüğünü de biliyorum. Anlaşma yapıp bir gezegen olmak için toprak olduğunu da. Tek istediğim benden çaldığı enerji. Onu geri istiyorum. Yıldıza aktardığı enerjiyi geri istiyorum."
Kim-"Öyleyse sana girişi bulurken iyi şanslar. Grymin Shoum'dan nefret ediyorum. Beni buraya hapsedenlerden biri de o. Oğluna yardım edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."
Kara-"Daha yeni korkup ablana yalvarıyordun. Ama şimdi benim karşıma dikilmiş duruyorsun. Kim, sende büyük bir potansiyel var. Bir gün büyük bir güce kavuşacaksın. Ama seni yenen birileri çıkacak, çünkü sen sadece bir riansın. Sana tanrıça olmanı teklif ediyorum. Ölümsüzler arasında bile en güçlü olacaksın. Ne Uandina, ne de Miras karşında duramayacak... " derken ona saldırmaya başladım. Bunu beklemiyordu. Çok konuşanları sevmem. Orklardan aldığım eğitim ile yumruklarım sağlam. Vurdukça vurmaya başladım. Ama her hareketimi savunuyor. Onu yenmek için daha hızlı olmalıyım
Kim-"Limit aş." limitimi aştım ve saldırılarım daha da hızlandı. Artık karşılık veremiyor. Zırhına yumruğumla bir delik açtım ve o delikten tutup uzağa sertçe fırlattım. Zırhını deldiğimde içinde hiçbir şey hissetmedim. Vücudu yok gibiydi. Fırlattığımda kaskı düştü. Kafasını görebiliyorum. Ayağa kalktı ve bana sinirli sinirli bakmaya başladı. Bu Miras. Miras değil. Olamaz. Miras bu kadar güçlü değil. Hem benimle yeni tanışıyordu. Zırhını enerjiyle onardı. Şekil değiştirmiş olmalı. Ucuz bir taktik
Kim-"Ablamın kılığına girerek beni kışkırtmaya falan mı çalışıyorsun? Koskoca Ponarmin Shoum olacaksın bir de."
Kara-"SENi APTAL VARLIK! SANA BiR ŞANS VERMiŞTiM. TANRIÇA OLABiLMEN iÇiN BiR ŞANS. AMA SEN BUNU HEBA ETTiN. SENi ÖLDÜRMEK iSTiYORUM, AMA SENi BURADA ÖLDÜRMEK ÖDÜL OLUR. BURADA YAŞA VE YAVAŞ YAVAŞ DELiR." dedi ve kayboldu. Ağzının payını iyi verdim. Ondan sonra bir daha gelmedi. -
4.
+1Bende diyar serisi yok ama rezzz
-
5.
+1Cmon mate
-
6.
+2GÜNÜMÜZTümünü Göster
Halis-"Yani onu istersen yenebilirsin?"
Kim-"Öyle değil. Tek taraflı bir dövüştü. O bana hiç saldırmadı. Ben ona tüm gücümle saldırmama rağmen zırhına zar zor delik açabildim. O normal biri değil."
Alduin-"Onun normal biri olmadığı doğru, ama asıl korkmanız gereken kişi Halis'in dedesi. Yani Rıfat(B). Bir Bine tam savaşı kazanıyorken nasıl onu durdurduğunu gördünüz. Onda anormal bir şeyler var."
Kim-"Ben bunun küçüklüğünü bilirim."
Alduin-"Seni hatırlıyorum. Ölüm ve Yaşam diyarına Bir Bine ile giden kadınsın."
Kim-"Bingo! Evet, ölümsüzlüğümü ve kalbimi çalan adam. Ona yenilmeyi beklemiyordum. Eğer sağından solundan ruhların ona yardım edeceğini bilseydim limit aş kullanırdım. Ama onu hafife aldım. Üstelik içgüdü de kullanabiliyor olmama rağmen beni yendi."
Yun-"Bilerek yenilmiş gibi konuşuyorsun?"
Kim-"Bilerek yenilmedim, sadece her şeyimi kullanmadan beni yendi. Onu hafife aldım."
Halis-"Şu an olsa Bir Bine'yi yenebilir misin?"
Kim-"Sanmıyorum. Ruhları kullanmayı geliştirmiştir. Ruhları kullanınca potansiyeli ne kadar artıyor bilmiyorum. O yüzden tekrar savaşırsam yenilebilirim. Hem, artık ben bir ölümlüyüm. Yani ölürsem benim için sorun olabilir."
Yun-"Denge seni tekrar diriltir. Ne de olsa artık sen Şimdi'sin."
Halis-"Sen Geçmiş'tin değil mi?"
Yun-"Evet, sen de Gelecek olacaksın, ama henüz toysun. Seni yetiştirecek kişi de Kim olacak." Hem ışığım, hem Gelecek olacağım... Halis hariç her şey oluyorum.
Halis-"Peki nasıl bir eğitimden geçeceğim?"
Kim-"Öncelikle şuradaki ejderha sana içgüyü öğretecek. Temel olarak değil ama, tam anlamıyla."
Alduin-"içgüdü öğretilecek bir şey değil."
Kim-"Ama bir ipucu var, değil mi? Yoksa herkes içgüdü kullanabilirdi."
Alduin-"Tamam, öğreteceğim... 'Şu an beni tek sen duyuyorsun Halis. Diğerlerine güvenmiyorum. Sana içgüdüyü nasıl kullanman gerektiğini sadece söyleyeceğim. Ondan sonrası sana kalmış. Gözlerini kapat ve hiçbir şey düşünme. Tüm varlığın sustuğunda içgüdünü dinleyebilirsin. Bunu kimseye söyleme.'"
Halis-"Ne? Bu çok saçma."
Kim-"Hmm. Zihinden zihine gizlice konuşmak çok ayıp Alduin. Vee evet, ipucunu da aldığına göre sıra benim eğitimime geldi. Merak etme, benim eğitimimde içgüdünde de ustalaşabileceksin. Aynı babanın yaptığı gibi. Ama seni uyarıyorum, eğitimin çok zorlu olacak."
Halis-"Eğer bu eğitim Bir Bine'yi durdurmama yardım edecekse ben hazırım."
Kim-"Baba desen ölür müsün?"
Yun-"Toplantı burada bittiyse dağılabilirsiniz." dedi ve kalkıp gitti. Kim de portal açtı ve:
Kim-"Hadi, eğitimimizin ilk aşamasına geçelim." dedi ve portalden geçtik. -
7.
+1ŞukuŞukuŞuku
-
8.
+2RiAN DiYARITümünü Göster
RIFAT
O yazan nottan Miras'a bahsettim, babama da bahsetmem lazım, lazım ama izin vermiyor ki bahsedeyim! Ankayı bulduğum yerdeyiz. Babam, ben, ve birkaç izleyici. Kimler acaba? Tabii ki Rya ve Tennis izliyor. Babam sokağa çıkamıyor çünkü o çoğu rian askerlerini katletmiş ve krallığı tehlikeye sokmuş cani biri olarak tanınıyor. Gözüm kapalı.
Rya-"Rıfat, dostum. Babanın Bir Bine olduğunu daha önce söylemeliydin. Baban yeraltında oldukça ünlü biri."
Rıfat-"Sen ciddi misin? Şu an babamın Bir Bine olduğunu biliyorsun diye seni burada öldürmek istiyorum."
Rya-"Hahaha. Şaka yapıyorsun değil mi?"
Anka-"Şaka yapmasını mı isterdin?... Evet, şaka yapıyor."
b-"Odaklan Rıfat." En sonunda gözlerimi geri açtım.
Rıfat-"BU ÇOK SAÇMA! Hiçbir şey düşünmeden nasıl bir şey düşünebilirsin ki? Ancak bir gerizekalı bunu kolayca kullanabilir." Babama laf çarpıtmıştım, evet.
b-"Ben bunu öğrenirken ceza olarak ejderhalar gözlerimi yalıyorlardı." Iyy, bu nasıl fantezi lan.
Rıfat-"Iyy. Ve sen de izin veriyordun? Babamın 'benden sakladığı' başka böyle fantezileri var mı merak ediyorum." Benden sakladığı kısmını üstüne bastıra bastıra söylemiştim. Tennis araya girdi:
Tennis-"Siz onun kusuruna bakmayın, kendisi hep böyledir."
Rıfat-"Söylediğin iyi oldu. Kendisi beni tam tanımadığı için öğrenmesi iyi olur." Evet, yine babama laf çarpıttım. Umurumda değil. Bize onca yıl yalan söyledi. Ejderhaları bizden sakladı ve güya ölmüş dedemin eve gelmesi yüzünden annem öldü. Onu kolay affetmeyeceğim. O da biliyor, o yüzden ses çıkarmıyor. Ejderha diyarında Rüzgar yüzünden bir süre babamı affetme gafletine düştüm. Ama tekrar düşünmeye başlayınca hemen affetmek doğru olmayacak.
b-"Şimdi bu muhabbeti bırakın. Rıfat, tek yapman gereken gözlerini kapatmak ve hiçbir şey düşünmemek. Bu kadar zor olmamalı."
Anka-"Senin dediğini ben de anlayabiliyorum ama bu Rıfat için bayağı zor. Aklının boş durduğu bir an bile görmedim."
b-"Duracak. Durmak zorunda. Her zaman yanında olamam. Ejderha diyarını da korumam lazım. Üstelik dünyada da işlerim var."
Rıfat-"Sen buraya geldiğinde orada zaman durmuyor mu? Niye bu kadar kafana takıyorsun dünyayı?"
b-"Zaman durması bir şey değiştirmez. Eğer yıllarca bir yerde kalırsam bu sefer de dünyada ne yapacağımı unuturum."
Rıfat-"Kağıt kalem diye bir şey icat edildi. Rya dışında herkes kullanabiliyor."
Rya-"Evet öyl... Hey! Bana niye laf soktun ki şimdi?" Duymamazlıktan gelerek:
Rıfat-"Eğer şu saçma alıştırma bittiyse seninle bir şey konuşmam lazım artık."
b-"Alıştırmamız bitmedi ama içgüdüm çok önemli bir şey olduğunu söylüyor."
Rıfat-"Evet, çok önemli. Bunu bir tek Miras biliyor. Bir de senin bilmen lazım." Rya ve Tennis'e bakış attım.
Tennis-"Ne? Niye öyle bakıyorsun?"
Rıfat-"Dışarı mı çıksanız diyorum? Hani, önemli bir konu, sadece Miras biliyor falan." Tennis yanıma geldi ve omzuma yavaşça vurdu
Tennis-"Hadi ama, biz de her şeyi biliyoruz. Baksana, babanın Bir Bine olduğunu biliyorum. Ve hiç kimseye de söylemedim. Bize güvenebilirsin."
Rıfat-"Size güvendiğim için söylememem lazım zaten. Hadi dışarı."
Tennis-"Hiçbir güç beni dışarı çıkaramaz. Bunu dinlemem lazım." Hah... Yine iş bana düştü desene. Soyunmaya başladım.
b-"Ne yapıyorsun?"
Tennis-"Aaaaa! SOYUNMAYI BIRAK!"Eliyle gözünü kapattı.
Rıfat-"Dışarı çıkmazsan her şeyi göreceksin." Arkasını döndü ve:
Tennis-"Şimdi hiçbir şeyi görmem." Buna da bir çözümüm var. Üstümdeki her şeyi çıkardım. Bir tek donum kaldı ve:
Rıfat-"Donumu yavaş yavaş sıyırıyorum. Yavaş yavaş aşağı indiriyor... "
Tennis-"iĞRENÇSiN! TAMAM! ÇIKIYORUM LANET OLASI ÇIKIYORUM!" Tennis soylu olduğu için en fazla lanet olası diyebiliyor. Dışarı doğru koşmaya başladı. Rya hala duruyor. Hah. Baş belasısınız.
Rıfat-"Al şu atariyi ve dışarıda oynayabilirsin. Ama sadece 1 saat." Atariyi uzattı ve hemen elimden aldı.
Rya-"Adamın dibisin!" dedi ve dışarı koştu.
Anka-"Bugün onun 2. saati ama!"
Rıfat-"Odadan çıksın diye verdim. Ne yapsaydım? Başka türlü çıkmıyorlar odadan."
Anka-"Ben de 2 saat oynamak istiyorum!"
Rıfat-"Anladık. Tamam, şu konuşma bitsin 1 saat daha oynarsın."
Anka-"Oley be!" Babam şaşırmıştı. Bu kadar kısa sürede herkesi kontrolüm altına almıştım. Sözümden çıkıp 1 dakika bile fazla oynamıyorlar. Huylu huyundan vazgeçmiyor işte. Yine burayı da istemsizce yavaş yavaş etkim altına alıyorum.
b-"Gerçekten sen benim oğlum musun?"
Rıfat-"Ben senin oğlunum da sen benim babam mısın acaba?" Damarına biraz basmış olabilirim. Abarttığımı kabul ediyorum.
b-"O ne demek lan!" Aslında sinirlendirmesi kolay biri, hoşuma gitmiyor değil.
Rıfat-"Abim gibi duruyorsun da ondan söyledim. Neyse, şimdi konumuz bu değil. Atarinin içinden bir kağıt çıktı. Kağıtta Fla-en'in (Anka) nasıl buraya geldiğini ve bundan sonra ne olacağını yazmış. Ama bu not daha çok sana yazılmış."
b-"Bana mı?"
Rıfat-"Evet, neyse notta yazanları anlatayım, not bayağı uzundu. Fla-en buraya Kim Styla tarafından getirilmiş. Şoran ve grubu ile savaşında Kim Styla hepsini alt etmiş ve son yaşayan ankayı da buraya saklamış. O da Fla-en oluyor."
b-"O zaman o notu Kim Styla mı yazmış bana?"
Rıfat-"Hayır, daha sonra dedem olan Rıfat(B) buraya gelmiş. Bu anka ile senin birleşmeni amaçlamış ve asimile olmuş Kim Styla'yı senin düzeltmeni istemiş."
b-"Asimile Kim Styla mı?"
Rıfat-"Bir zamanlar iyi biriymiş. Hatta o kadar iyi biriymiş ki Imdan diyarında Khean adlı öğrencisine diyarını koruması için eğitmiş. Rodan denen diyar susuzluk çekerken su sağlamış ve daha o notta yazamayacağı binlerce iyilik yapmış. Diyar onu kahraman olarak tanıyormuş. Lanete girince yozlaşmış ve o haline gelmiş. Senin onu değiştirebileceğine inanmış."
b-"Ben de onu öldürdüm. Yapmak zorunda olduğum şeylerden biriydi." Zorundaymış! Yemin ediyorum bu adam beni sinir ediyor. Orada duygularını ortaya koyduğu için öldürdü. Bütün ejderhaları kendi diyarlarına geri göndermişti. Ama sonra onu ejderha diyarında görünce öldürmek için portalden geçmeyi kabul etti. Beni salak sanıyor. Ama şimdi bunu 6 saat tartışamam.
Rıfat-"Herneyse. Kara zırhlı kişinin ismi de Ponarmin Shoum'muş. Yani kendisi Grymin Shoum'un oğluymuş. Boşlukta yaşıyormuş ve boşluğa dönmesi lazımmış. Rıfat(B) da o yüzden yardım ediyormuş ona." Babamın sinirlendiğini kaşlarını çatmasından anladım:
b-"Eğer boşluğa dönmek istiyorduysa yardım ederdim, birden evime saldırganca girip Huriye'yi öldürdü. Sizi başka diyarlara gönderdi. Eğer onu gözümde iyi göstermeye falan çalışıyorsa boşa uğraşıyor." Babam gerçekten düz düşünüyor. Zekamı babamdan almadığım için mutluyum.
Rıfat-"Notun sonunda 'Gözü duygu köreltir, zeka ise aydınlatır.' yazmış. Onun da bir planı var, ve bu planı seni de kapsıyordu. Sen Kim Styla'yı düzeltecektin sonra da Kim Styla ile planını uygulayacaktı. Ama planı neydi?"
b-"Ne olduğu önemli değil, onu gördüğüm yerde öldüreceğim." Diyorum işte. Düz, ve aptal.
Rıfat-"He, Kim Styla'yı öldürdün, onu da öldür. ilk önce planını dinlemeliyiz. Acele karar vermemeliyiz."
b-"KARIMI ÖLDÜRDÜ. SiZE ACILAR ÇEKTiRDi. ONU NASIL ÖLDÜRMEMEYi DÜŞÜNÜRSÜN?" Bana bağırıyor bir de.
Rıfat-"Acıyı çeken Halis ve bendim, ölen de annem. Senin kin tutmanı gerektirecek bir şey yok." dedim ve bana tokat attı. Canım bayağı yandı. Oysa kendini bayağı tuttuğu belli oluyordu. Orklardan gelen gücü yüzünden bu kadar canım yanmış olmalı.
b-"Ben de sizin yokluğunuzda çok acı çektim Rıfat. Bana laf değdirmene bir şey demiyorum, ama bu şekilde davranmana izin veremem. Ben senin babanım." Sinirlendim, ama kendimi hızlı soğuttum. Sinirlendiğimde düzgün düşünemiyorum çünkü.
Rıfat-"Babam olman önemli değil. Mantıksız bir karar veriyorsan gözümde mantıksız bir insansındır. Benim de annem öldü. Kardeşimin yaralarını gördüm. Ben de en az senin kadar onları öldürmek istiyorum. Ama bana söz ver. Rıfat(B)'ı hemen öldürmeyeceksin. ilk önce planını bilmemiz lazım." Babam hala sinirli gibi.
b-"Elimden geleni yapacağım, ama söz veremem." dedi ve kayboldu. Aptal adam. Uyuz oluyorum ona. Mantığını kullanamayan insanlara uyuz oluyorum. -
9.
+1OOOOO Rıfat Baba
-
-
1.
+1Bakalım roketi çıkaracak mı sjsjsh
-
-
1.
+1Sen taktın roketime kıskanma karakterimi xd
-
1.
-
1.
-
10.
+1Selam bir bine abi önlerden rez
-
-
1.
0hoşgeldin yeğenim :D
-
1.
-
11.
+2Odama geçtim ve yatağıma yattım. içgüdü denen şey tamamen saçmalık. Hiçbir şey düşünmeyen insanlar aptal insanlardır. Bu da aptalları güçlü mü yapıyor yani? Aptal olmaktansa güçsüz olmayı tercih ederim.Tümünü Göster
Rıfat-"içgüdüyü kullanabilmem sence önemli mi Fla-en?" Çoktan vücudumun kontrolünü eline almış atari ile oynuyordu. Hah, yeminle çocuk bakmak gibi.
Anka-"Senin içgüdüye ihtiyacın yok. içinde ben varım. Benimle kullanabileceğin yeteneklerini geliştirmeye... AHHH! KAYBETTiM!"
Rıfat-"Bedenimdeyken bağırmamanı söylemiştim. 5 dakika düşürüyorum sürenden."
Anka-"Yaa! Tamam, bir daha yapmam söz, lütfennn!!" Söylemiştim, tam bir çocuk.
Rıfat-"Tamam, ama bir daha yaparsan 10 dakika kırarım."
Anka-"Tamam." dedi ve oyuna geri döndü.
Rıfat-"Peki seninle yeteneklerim derken? Ateş topu falan mı fırlatıyorsun?"
Anka-"Ateş topu mu? Onlar hiçbir şey. Yaralandığında hızlı iyileşme, kanatlar ile uçabilme, yorulduğunda daha hızlı enerji üretip dinlenebilme vb. şeyler yapabiliyorum."
Rıfat-"Bunların hepsi savunma. Saldırı olarak ne yapıyorsun?"
Anka-"Seri ateş topları ve alansal patlamalar yapabilirim."
Rıfat-"Alansal patlamalar derken?"
Anka-"Görebildiğim bir yere enerji gönderip orayı patlatabiliyorum." Oha, havalı. Ama yeterli değil.
Rıfat-"Bir şeyi merak ediyorum. Sen o pilleri nasıl o hale getirebildin?"
Anka-"Elektrik denen şeyle pillerin şarj olma olayını deden anlatmıştı bana. Ben de pilleri öyle şarj ettim, ama bir süre sonra biri patladı. O an bir daha asla oynayamayacağım diye korkuyordum."
Rıfat-"Bir dakika. Sen elektrik mi üretebiliyorsun? Telefonum! Şarj edebilirim. Voltajını ayarlarsak telefonumu şarj edebiliriz."
Anka-"Telefon mu? O da nedir?"
Rıfat-"Benim dünyamdaki bir iletişim aracı. Ben daha çok not tutmak ve canım sıkıldığında oyun oynamak için kul... " Hasgibtir ya. Nasıl bunu ağzımdan kaçırabildim.
Anka-"Oyun mu? Atari gibi mi? Daha mı güzel oyunlar var içinde? Hadi şarj edelim!"
Rıfat-"Telefonumla hayatta oynayamazsın. içinde önemli notlarım var. Unutmamam gereken notlar yazdım."
Anka-"Oyunlar değişik mi? Nasıl oyunlar var?" Fla-en'i kaybettik. Salaklık edip içinde oyun olan bir kelime kullandım. Ayarları bozuldu tabii.
Rıfat-"Süren doldu, atariyi masaya bırakabilirsin."
Anka-"YAA! Lafa daldım!"
Rıfat-"Hadi masaya koy."
Anka-"Off, tamam." dedi ve atariyi masaya koydu. Sonunda vücudumun kontrolünü ele aldım. Kendi hareketlerimi kontrol edememek garip hissettiriyor. Ama alışıyorum.
Rıfat-"Belki de içgüdüye çalışmak yerine senin yeteneklerini geliştirmek daha mantıklıdır."
Anka-"Benim değil, bizim. Ve evet, o ejderha denen aptal yaratıkların içgüdü dediği şeyi öğrenmene gerek yok. Baban bir daha ne zaman gelir?"
Rıfat-"Bilmiyorum. Neden sordun?"
Anka-"Çünkü ne zaman gelse ejderhaların kokusu üzerimize siniyor, bu çok sinir bozucu."
Rıfat-"Ben bir koku almıyorum."
Anka-"Koku dediğime bakma, yaydığı enerjiden bahsediyorum. Hoş değil."
Rıfat-"Nedeni ejderha diyarından çıkmaması olabilir mi? Beni konuşturma, uyumam lazım. Yarına halk ile ilgilenmem lazım."
Anka-"Halk ile mi? Alıştırmalar ne olacak?"
Rıfat-"Ne alıştırması?"
Anka-"En azından enerjilerimizi dengelememiz lazım. ileride bir savaş durumunda kaçmak veya saldırabilmek için."
Rıfat-"Nasıl yapacağız?"
Anka-"Sen bana bırak. Bir fikrim var. Yarına kadar dinlenelim. Yarın planımı uygularız." Normalde planını dinlerdim ama bayağı yorgun hissediyorum kendimi. Uykum var. Yarın dinler kararımı veririm. -
12.
+1Rezerved
-
13.
+1Kapımın önünde her zaman kuyruk olurdu, ama bu seferki biraz daha fazla bir kuyruk. Hatta millet odama girmek için kapışıyorlar. Neden biliyor musunuz? Çünkü Fla-en'in planını uyguluyoruz. Evet, halka yardım ederken sırtımda alevden kanatlar var. Ve Miras'ın beni kanatlarla kutsadığını düşünüyorlar. Oysa sadece enerji antremanı yapıyorum. Tüm gün bunu kanatlarla durarak Fla-en ile enerji frekansımızı eşitlemeye çalışıyoruz. Ama harbiden yorucu. Birden kalabalık sakinleşti ve eğilmeye başladılar. Miras geliyor. Yine bir azar dalgası geliyor. Miras içeri girdi ve kanatlarımı görünce ilk önce şaşırdı. Sonra da:Tümünü Göster
Miras-"Sevgili halkım. Lütfen hepiniz diğer öğrencilerimden yardım alınız. Öğrencim ile konuşmam gerekli. Yalnız konuşmam önemli." Halk zaten emir tanrıçadan geldiğinden dolayı hiçbir şey demediler. Arada konuşanlar 'Tanrıça Miras'ın kanatları ile Tanrıça Miras ne konuşacak acaba?' gibi argümanlar kullanıyorlar. Tanrıça Miras'ın kanatları mı? Ne? Herkes gitti.
Miras-"(iç çekme)... Rıfat. Seni o kadar kez azarladım ki tanrıçadan çok çocuğunu azarlayan anne gibi hissediyorum. Neden bu şekilde durup dikkat çekiyorsun?"
Rıfat-"Senin durumun çocuğunu azarlayan anneden çok damadına laf geçiren kaynana gibi. Neyse, bunu yapmamın amacı Fla-en ile enerji frekanslarımızı eşitlemeye çalışmamız. Hem bu Fla-en'in planıydı. Bunu başarabilirsem bu akşam elektriği kullanıp telefonumu şarj etmeyi ve yarına da uçmayı planlıyorum."
Miras-"Gerçekten mi? Tapınağımda mucizeler gerçekleştiren bir öğrencim olması bana daha fazla işten başka bir şey getirmez. Sana da şan ve şöhret getirir. Şimdiden sana Tanrıça Miras'ın kanatları diye sesleniyorlar. Bu da planının bir parçası falan mı?"
Rıfat-"Sadece Fla-en ile enerji eşitlemeye çalışıyorum, başka bir amacım yok."
Miras-"Peki frekansınız bozulursa... sadece bir ihtimal, ne olacak?"
Rıfat-"Bozulma eğer yüksek orandaysa muhtemelen büyük bir patlama olur. Başkent çöle döner. En azından Fla-en öyle diyor." Miras sessiz kaldı. Bir şey söylemek istemiyor gibiydi.
Miras-"Eğer bu kanatlarla ilgili bir karışıklık olursa sorunu sen çözeceksin. Benim işlerim var, çıkmam lazım. Kaleye gideceğim. Kraliçeye ileteceğin bir şey var mı?"
Rıfat-"Vergileri bir süre arttırsın diyeceğim ama yine reddedileceğim. Neyse, bir mesajım yok."
Miras-"Vergileri artırmak halkı kızdırır."
Rıfat-"Ama hazineye para gelir ve halk için daha çok hastane, yol vs. yapılabilir. Tabii ilk başlarda kızacaklardır ama geçici olarak yapılmalı. Bu yapılamıyorsa bile en azından halktan bağış falan toplanmalı. Savaşın hasarları hala düzeltilmiş değil. Noz tüm soyluları astırdığında soyluların parasını hazineye koymuştu, ama savaş masrafları hazinedeki tüm parayı bitirdi, özellikle de borazanın parası. En büyük bütçe de ona ayrılmıştı. israf."
Miras-"O borazan savaşı kazandırdı. israf demeye senin hakkın yok."
Rıfat-"Savaş stratejisine bir şey demiyorum. Sadece ekonomik açıdan bakıldığında çok pahalı."
Miras-"Sen borozanın pahalı olduğunu nereden biliyorsun?"
Rıfat-"Benim yakalattığım demirciden yakalatmadan önce duymuştum."
Miras-"Daha fazla soru sormak istemiyorum. Seninle konuşurken ölümsüz olmama rağmen yorulduğumu hissediyorum. Ben kaleye gidiyorum." dedi ve odadan çıktı. Ben de sana derdimi anlatırken yoruluyorum Miras. Hislerimiz karşılıklı. Halk tekrar kapımın önüne gelmeye başladı. -
14.
+1REZ ULAN
-
15.
+2HALiSTümünü Göster
Bu diyara girer girmez savaş naraları duydum. O kadar güçlü ki daha görmediğim savaşın rüzgarını buradan hissedebiliyorum.
Halis-"Burası da neresi?" Kim Styla bana döndü ve güneş gözüne vurdu. Gözüne vurunca mavi renkli gözleri sıcak bir kırmızı rengini aldı. Şaşırdım. Ama belli etmedim.
Kim-"Burası Ork Diyarı. Buraya senin eğitimin için gelmedik. Burada benim zamanında orklara verdiğim iki tane topuz vardı. Onları geri almak için geldim." Topuzların hikayesini duymuştum. Ama bir sorun var.
Halis-"Ama topuzlar seni reddediyordu? Hatta topuzlarının savaşa isteksiz oldukları için kaybettiğini duydum."
Kim-"Aaa! Öyle miydi? Unutmuştum. Merak etme, onları barıştırmanın yolunu biliyorum. Onları nasıl verdiysem öyle geri almayı planlıyorum."
Halis-"Nasıl verdin ki?"
Kim-"Yine mi geçmişe dönelim yani? Pekala, o zamaaaaann GEÇMiŞE DÖNÜYORUUUZZ!!"
GEÇMiŞ
KiM STYLA
Lanetten çıkalı çok oldu. Ama lanetten çıktığım ile şimdiki o arada ne yaptım hatırlamıyorum. Hatırlamama da gerek yok. Lanet bir cehennemdi. Beni o cehenneme atanlardan intikam alacağım. Oradayken gördüğüm tek şey ölümdü. Herkes öldü, tüm sevdiklerim öldü. Kimseye elveda bile diyemedim. Affetmeyeceğim. Asla affetmeyeceğim. Topuzlarımı almalıyım. Topuzlarım benim için değerliler. Onları ellerimle dövdüm, onlarla kaç ork dövüşü kazandım.
Topuzlarımı gömdüğüm yere gittim. Ellerimle kazdım. Neyse ki hala oradalar. Topuzlarımı aldım ve muhteşemler. Hala ağırlar, dengeleri yerinde. Bu topuza karşı koyabilecek sadece birkaç kişi vardır. Arkamdan bir orkun sesi geldi.
-"O elindeki topuzlar güzelmiş. Birini bana vermeni istiyorum."
Kim-"Sen kimsin de sana topuzu vereceğim?"
-"Ben Kiam Holas. Ork kabilesinin lideriyim. Ve sen de adını bile duymadığım bir kabileden gezginsin. Sen buradan kaybolunca o topuzunu ben alacağım."
Kim-"Kendine çok güveniyorsun. Öyleyse beni ork düellosunda yen. Ben de sana topuzumu vereyim. Ne dersin?"
Kiam-"Hahaha! Boyun küçük ama cesaretin dağlar kadar! Kabul ediyorum. ilk pes eden kaybeder." dedi ve baltası ile saldırmaya başladı. Çok yavaş hareket ediyor. Her saldırısından kolayca kaçabiliyorum. Acaba ne zamana pes eder? Veya ona topuzla bir kere vursam mı? Topuzumu ork kanıyla kirletmek istemiyorum. Bana saldırdıkça saldırıyor. En sonunda yoruldu.
Kim-"Pes ediyor musun?" Ork sinirden kükredi.
Kiam-"SENiN GiBi TOPUZLARINI KiRLETMEYE KORKAN BiRiNE KAYBEDERSEM BÜTÜN IRKIM KATLOLSUN! DAHA SAVAŞMANIN ANLAMINI BiLE BiLMEYEN BiR ÇOCUĞA KAYBETMEYECEĞiM!" Bir çocuk mu? Ben onun atalarının atasını gördüm, hatta bana bu topuzları dövmeyi bile onlar öğrettiler. Hareketleri hızlandı, ama sinirlenmeden dolayı kazandığı küçük bir hızlanma bu. Hala benim hızıma yetişemiyor. Dikey olarak baltasını salladı, tam eğildiğim anda baltasını yatay olarak çevirdi. Bunu beklemiyordum. Ve kafamı sopayla topa vurur gibi uzağa uçurdu. Bedenim de yere düştü.
Kiam-"Öğrenecek çok şeyin vardı. Aptallığından kaybettin." dedi ve topuzumu aldı. Tam giderken arkasından:
Kim-"Henüz ölmedim." Kiam şaşırmış bir biçimde arkasını döndü.
Kiam-"Sen nesin böyle?"
Kim-"Ama pes ediyorum. Al, topuz senin olsun. Bu topuzu hak ettin."
Kiam-"Evet, hak ettim. Ama bu topuz seni hak etmedi. Hakkıyla kullanmadın. Bunu böyle bil." dedi ve gitti. Sinir bozucu. Topuz beni hak etmemiş demek. Aptal konuşan bir orku neden ciddiye alıyorum ki.
1 SAAT SONRA
1 saat boyunca o aptal orkun bana söylediği şeye sinirlenerek geçirdiğimi inanamıyorum. Tamam, 2. topuza ihtiyacım yok. Tek topuzumla da başarabilirim.
Kian-"Elindeki topuz güzelmiş. Bana vermeni istiyorum. Ne istiyorsan verebilirim." Dalga mı geçiyor? Bu yine aynı ork.
Kim-"Benimle dalga mı geçiyorsun? Daha yeni diğer topuzumu aldın ya!"
Kian-"Kardeşim Kiam almış olmalı topuzunu. Ben orkların lideri Kian Rolas. Ondan geride kalamam. Ben de senin topuzunu istiyorum. Nasıl aldı?"
Kim-"Ork düellosu yaptık ve ben pes ettim." Pes ettiğimi duyunca durdu. Daha sonra:
Kian-"Benimle de dövüş. Diğer topuzunu da ben alacağım." Sizi bana sayıyla mı veriyorlar lan!
Kim-"Tamam, gel. Ama bu sefer sana acımayacağım." dedim ve ona saldırmaya başladım. O da aynı, savunmasız. Yavaş. Bana hızının yetişmesine imkan yok. Ona topuzla vuruyorum ama ciddi yaralar açmamaya çalışıyorum. Acı çekişini görmek istiyorum. Onun canını yakarak diğer orktan intikam alıyormuş gibi hissediyorum. Tabii o da bana balyozunu sallamaya çalışıyor ama nafile. Bir süre sonra saldırmayı bıraktım.
Kim-"Pes ediyor musun?" O da diğeri ile aynı şekilde sinirli sinirli kükredi:
Kian-"SENiN GiBi TOPUZU OLUP KARŞIDAKiNi ÖLDÜRMEYE KORKAN BiRiNE KAYBEDERSEM BÜTÜN IRKIM KATLOLSUN! DAHA SAVAŞMANIN ANLAMINI BiLE BiLMEYEN BiR ÇOCUĞA KAYBETMEYECEĞiM!" Ha! Aynı konuşma tarzı. Aynı kişi mi? Beni mi kandırıyor? Biraz daha kanatırsam tahminen kanamadan ayağa kalkamaz. Biraz daha onunla eğleneyim de pes etmek zorunda kalsın. Onun ork onurunu zedeleyerek yeneceğim! Topuzu yavaş salladım ama kendisi hızlıca topuzumun üzerine atladı. Topuzdaki dikenler orkun vücuduna saplandı ve ben daha olayı yeni kavrıyorken sert yumruğunu yedim ve bedenim paramparça oldu. işte bunu beklemiyordum. Topuzu aldı ve benim öldüğümü düşünerek:
Kian-"Öğrenecek çok şeyin vardı. Aptallığından kaybettin." dedi ve topuzumu alıp oradan ayrıldı. Öfkeliyim. Kaybettim. ikisine de. Neler oluyor? Neden kaybediyorum! içimdeki öfkenin bu kadar büyük olacağını düşünmemiştim. Onları öldürmek istiyorum. Hayır hayır, onlar için ölüm onur olur. Onların arasında öyle bir savaş çıkaracağım ki nesiller boyunca sürecek. Böylece ork savaşının temelleri atılmış oldu.
GÜNÜMÜZ
HALiS
Halis-"ikisini de hafife aldığın için kaybetmişsin. Bir Bine'nin bitirdiği orklar arasındaki savaşın nedeni sen miydin?"
Kim-"Elbette ki bendim. O zamanlar biraz... toydum. Sinirliydim. Verdiğim her karar doğru değildi, biliyorum. Sana benim yaptığım hataları anlatmam da eğitiminin bir parçası. Sen aynı hataları yapma diye anlatıyorum. Şimdi, topuzumu nasıl geri verdiysem öyle almaya gidiyorum. Yani orklarla dövüşeceğim. Ork kurallarına göre. Senin de dövüşümü izleyip ders almanı istiyorum."
Halis-"Nasıl bir ders?"
Kim-"Topuz nasıl alınır? Hahahaha. izleyince anlarsın. Hadi beni takip et." dedi ve takip etmeye başladım. Şehre girdik. -
16.
+2Şehir tak gibi kokuyor. Orkların temizlik huyu olmadığını tahmin ediyordum izlediğim filmlerden vs. ama gerçekten çok pis bir koku.Tümünü Göster
Kim-"Daha buradaki kokudan rahatsız olduysan tuvaletlerini yaptıkları bir bina var ve ağaçları oradaki taktan alıp gübreliyorlar, sen orada dayanamazsın bile. Baban bu taktan sınavı da geçti, kare tekerlekli bir el arabasına takları koyup çıplak eliyle ağaçlara... " Midem daha fazlasını kaldırmayacak:
Halis-"Tek kelime daha etme." Cidden, öyle eğitimlerden geçtim ki. Bazı eğitimlerde kan akmayan yerim bile kalmadı. Anatomi öğretirlerken tüm bağırsakları vs bile gördüm. Ama böyle bir koku hayatımda almadım. Üstelik bu kokunun yoğun olduğu bir binaya gitmek... iyi ki ork doğmamışım.
Sonunda şehrin merkezi olduğunu tahmin ettiğim bir yere geldik. iki tane ork elinde tahta topuzlarla birbirine saldırıyorlar. Topuzlarında demir dikenler var. Evet, Kim'in bahsettiği topuzlar bunlar olmalı. Topuzlarını birbirlerine çarpıştırdıklarında inanılmaz bir rüzgar esti. Ben bu kadar şiddetlisini beklemiyordum. Kim tutmasa uçar giderdim.
Kim-"Eee? Topuzlarımla ne yapıyorsunuz?" ikisi birden bizi duymuyorlar. Hala savaşmaya devam ediyorlar.
Kim-"HEYY! BURADAYIM!" diye bağırdı. Savaşmayı durdurdular ve ikisi de bize doğru bakmaya başladılar. Bu orklar 3 metreden fazla lan! Dağ gibiler.
Kim-"Dur tahmin edeyim, sen Holas sen de Rolas'sın değil mi?"
Holas-"Evet, ben Holas soyundan Tamni Holas."
Rolas-"Ben de Rolas soyundan Tamin Rolas. Neden buradasınız?"
Kim-"Belli değil mi? Topuzlarımı almaya geldim. Uzun süredir sizdeydi, geri almak istiyorum." iki ork da şaşkın biraz da kızgın bir şekilde:
Holas-"SEN KiM STYLA MISIN?!"
Kim-"Evet evet, bu kısmı geçelim. Öncelikle ikinize de ork düellosu teklif ediyorum. Ben kazanırsam, yani bu ölürseniz anldıbına geliyor topuzlarımı alırım."
Rolas-"Peki biz kazanırsak?"
Kim-"Siz mi? Hahahah. O ihtimal de vardı değil mi? Kusura bakmayın. Siz kazanırsanız şu yanımda duran Bir Bine'nin öz oğlunu size vereceğim. Hem Bir Bine sizin diğer oğlunu bulduğunuzu duyunca çok sevinir değil mi?"
Halis-"Ne halt... "
Holas-"BiR BiNE'NiN OĞLUNU REHiN Mi TUTUYORSUN?" Orklar toplanmaya başladı. Beni herkes tanıyor galiba. Daha doğrusu beni değil, babamı.
Kim-"Evet? Onu kurtarmak istiyorsanız ork düellomu kabul edin."
Holas-"Hiçbir düellodan kaçmam. Kabul ediyorum."
Rolas-"Ben de kaçmam, ben de kabul ediyorum. ilk hangimizle dövüşeceksin?"
Kim-"Tabii ki de ikinizle birden dövüşeceğim. Bu saçma soruyu sormanıza gerek yoktu. Neyse, bana silah verin." Bir ork baltasını fırlattı. Kim de havada yakaladı.
Kim-"Şunu bir tutar mısın Halis? Ayağıma diken battı da onu çıkaracağım." dedi ve baltayı bana attı. Havada yakalayacaktım lakin yere düştüm. Çok ağır, aşırı ağır. Kaldıramıyorum. Üzerimde duruyor ama kıpırdatamıyorum. Ayağındaki dikeni çıkarıp kenara attı ve yanıma geldi:
Kim-"Aaa sen bu baltayı kaldıramıyordun değil mi? Kusura bakma unutmuşum." dedi ve baltayı üzerimden aldı. Bu... imkansız. Babam daha büyük bir balta kullanıyordu ve baltayı ork diyarından çağırıyordu. Ben bu baltanın altına eziliyorken nasıl babamı yeneceğim? Bir ork kadar güçlü, ruhlar sayesinde limit aş kadar hızlı ve ölümsüz. Ben ona nasıl yaklaşacağım?
Kim-"Baltayı kaldıramadığından dolayı biraz hayal kırıklığına uğradığını görüyorum. Muhtemelen babanla arandaki farkı sorguladın. Babanla arandaki farkı şu orklar kadar görüyorsun, ama bence fark şu yerdeki taş kadar." dedi ve yerdeki taşı aldı. Bunu Khean bana anlatmıştı. Khean'ı da böyle eğitmişti.
Kim-"Sadece doğru bir eğitim alman lazım. Ve ben de sana onu sağlamak için buradayım. Şimdi, dövüşümüze başlayalım." dedi ve
Kim-"Limit aş." dedi. Ondan sonra baltasını elinden kenara fırlattı.
Halis-"Ne oldu? Neden baltanı kenara fırlattın?"
Kim-"Dövüş bitti. Baltaya ihtiyacım kalmadı. Topuzlarımı gidip alayım." dedi ve ayakta duran orklara ilerlemeye başladı.
Holas-"DÖVÜŞ DAHA BiT... " Kellesi yere düştü.
Rolas-"KARDEŞi... " derken onun da kellesi yere düştü. Bir anda bitti. Hızlıca. ne olduğunu bile göremedim. Benim gibi herkesin gözleri açık kaldı. Kim topuzları aldı ve:
Kim-"Artık hissediyorum. Beni kabulleniyorsunuz değil mi? Dediğinizi artık anlıyorum. Sizi her kullandığımda rakibimi küçümsedim, siz de bana küstünüz. Beni affettiniz değil mi?" Bunları söylerken topuzlarına yanaklarını değdiriyordu. Anlattığı hikayede rakiplerini küçümsemiş ve topuzlarını kaybetmişti. Şimdi ise onları küçümsemedi, hatta tüm gücünü kullandığına eminim. Bu sayede topuzlarını geri aldı. Dövüşü izle ve ders al dediği şey buymuş demek ki. Ders 1: Rakibini asla küçümseme. Kim etrafa şöyle bir göz gezdirdi ve küçük bir orkun (Boyu benden bayağı uzun) yanına gitti.
Kim-"Sen orkların gezgini olmalısın. Bir Bine'ye bir haber vermeni istiyorum. Onunla... tekrar buluşmak için... sabırsızlandığımı söyle." dedi. Onu sevdiğini duymuştum ama ölmek için seviyordu diye biliyordum. Onunla bir ilişki yaşamış mıydı acaba? Kendini toparladı ve:
Kim-"Hadi Halis, gidiyoruz. Sonunda topuzlarıma kavuştum." Sonunda gerçek eğitimim başlıyor.
Halis-"Nereye gidiyoruz?"
Kim-"Fiziksel olarak en güçlü olan varlıkların diyarına gidiyoruz. Devler diyarına." -
17.
+1Styla kim hacı? Asi Styla gibim bişi mi
-
-
1.
+1Evet iki rapçi kardeşler sjsjsh
Miras Styla ve Kim Styla kardeşler kanka. Verdiğim soyad Styla'ydı zamanında. Random soyad verince böyle şeyler çıkıyor. -
-
1.
+1Styla diye random mu olur aq xd
-
1.
-
2.
0randomdan kastım aklıma gelen ilk şey sjsjsh (aklımı... )
-
1.
-
18.
+2BiR BiNETümünü Göster
Ahhh!! Huriye'nin şirketindeki işler ağzıma sıçıyor resmen. Kadir Bey ve Süleyman'dan kalan kumarhane zinciri de ağzıma sıçılmasına yardım ediyor. Normal bir insan kesin ölürdü bu kadar iş ile. Sonunda kendime ait hissettiğim ve eskiden çalıştığım kumarhanedeyim. Resmen dinlenme yerim oldu burası. Fiziksel olarak yorulmasam da zihinsel olarak tecavüze uğruyorum. Rıfat bana soğuk davranıyor, Halis desen ortada yok. Kara zırhlı ve Rıfat(B) nerede bilmiyorum ve oğlum bana karımı öldüren ve onlara acı çektiren adamı öldürmememi söylüyor. Ne yapmalıyım? Ejderha diyarına da sık gitmek istemiyorum. Zaten bir kere gitsem günlerce orada kalıyorum. Bir şey olduğunda haber verecekler. Yeni diyarlar bulmalıyım belkide. Aç veya yorgun hissedince (zihinsel de olsa) ejderha diyarına, öfkeli olunca ork diyarına, yalnız hissedince rian diyarına gidebiliyorum. Daha milyarlarca diyar var. Belki kara zırhlı ve Rıfat(B)'ı yenebileceğim bir şey öğretirler. Hatta belki Halis'i bulurum.
-"BiR BiNE! BiR BiNE!" Yerimden sıçradım. Karşımda birden belirdi. Bu Koan. Ork diyarının gezgini olan çocuk ork. Ama bayağı büyümüş. Orklar hızlı büyüyorlar.
b-"Niye bağırıyorsun? Sakin ol. Bir şey mi oldu?"
Koan-"Kim Styla... Halis... Ork diyarına geldiler."
b-"NE? ORK DiYARINA GELiYORUM." dedim ve hızlıca öfkemi kullanıp ork diyarına gittim. Kim Styla ve Halis mi? Olamaz. Kim Styla öldü. imkansız. ismini taklit eden birisi mi? Hem neden Halis Kim Styla ile dolaşsın? Çok saçma. Ork diyarına geldim. Korkuyorum. Ya Halis'in aklı çelindiyse? Böyle şeyler düşünme Bir Bine. Koan yanıma geldi.
Koan-"Gittiler."
b-"Detayları anlat. Gerçekten Kim Styla ve Halis olduklarına emin misin?"
Koan-"Emin değilim. Ama geldiler ve Kim Styla eğer dövüşü kazanırlarsa Halis'i bize vereceğini ama kaybederlerse topuzlarını alacaklarını söyledi. Holas ve Rolas da kabul ettiler. Ne olduğunu bile anlamadık. ikisinin de kellesi önlerine düştü. Yenildiler. Çok hızlıydı." Kesinlikle bu Kim Styla. Kara zırhlı bile o kadar hızlı değildi. Tanıdığım en hızlı dövüşçü Kim Styla. Ve iki topuzunun peşine düşmesi de aklıma ondan başkasını getirmiyor. Ama imkansız. Grymin Shoum onu bırakmış olamaz. Düşün düşün düşün... Çok saçma. Cesetlerin taşındığını gördüm. Yeni Holas ve Rolas gerçekten de öldürülmüş.
b-"Halis Kim Styla'nın esiri mi o zaman?"
Koan-"Pek öyle durmuyor. Halis daha çok kendi isteğiyle onun peşinden gidiyor gibiydi. Sürekli ona izle öğren falan diyordu. Onu eğitiyor olmalı." Kim Styla onu mu eğitiyor? Yumruğumu sıkmaya başladım. Sinirden dişlerimi öyle sıkıyorum ki kırılacak gibi hissediyorum.
b-"Nereye gittiklerini biliyor musun?"
Koan-"Devler diyarına gideceklerini söylediler. Orada ne yapacaklarını bilmiyorum."
b-"Tamam, devler diyarına nasıl gidebilirim biliyor musun?"
Koan-"Ben sadece 4 diyar biliyorum. Onlar dışında bir diyara daha önce gitmedim." Doğru. Deneyimsiz bir gezgin daha. Ona sormak saçma oldu. Ama kime soracağımı biliyorum.
b-"Ben gidiyorum." dedim ve kayboldum. Dünyaya geldim. Oradan da hemen Rian Diyarı'na gittim. Bilse bilse Miras bilir. Kilisenin bodrumundayım. Geldiğimi hissetmiştir. Sadece beklemem lazım. içgüdüm ile hissediyorum. Rıfat geliyor. Miras'ı yakınlarda hissetmiyorum. Rıfat da geldiğimi hissetmiş olmalı. Ankası sayesinde. Kapıyı açtı ve:
Rıfat-"Çok sık uğruyorsun buraya. Yine içgüdü dersi vermek için gelmedin umarım?" Kanatları var? Sorgulamayacağım.
b-"Halis'in yerini buldum." Sakin Rıfat birden:
Rıfat-"NEREDE? NASILMIŞ? iYi MiYMiŞ?" Kanatları birden kayboldu.
Anka-"SAKiN OL! FREKANSI BOZDUN!"
b-"Devler diyarında. Kim Styla ile berabermiş." Derin bir nefes aldı. Kanatları tekrar ortaya çıktı. Kendini hızlı sakinleştirmiş olmalı.
Rıfat-"Kim Styla ölü olması lazım. Onunla ölümün kıyısındayken konuşmuştum. Durumu iyi değildi."
b-"Ork diyarına gitmişler. Kim Styla, Holas ve Rolas'ı çok hızlı bir şekilde öldürmüş. Aklıma ondan başkası gelmiyor."
Rıfat-"Peki buraya neden geldin? Devler diyarına gitsene... Girişi bilmiyorsun değil mi?" Miras geliyor. Buraya habersiz geldiğim için muhtemelen geliyor. Kapı açıldı ve:
Miras-"Buluşmanız için erken değil mi?" içeri girdi ve ayakta beklemeye başladı.
b-"Miras, devler diyarına nasıl gidebilirim?" Miras şaşırmıştı. Birden sorduğum için olsa gerek.
Miras-"Devler diyarı mı? Ne yapacaksın o barbar yerde?"
b-"Halis oradaymış. Ork diyarına gelmiş."
Rıfat-"Ve Kim Styla da oradaymış." Miras'ın gözleri faltaşı gibi açıldı.
Miras-"Kim mi?"
b-"Şimdi boşver düşünmeyi. Nasıl giderim oraya?"
Miras-"Imdan diyarında bir gözcü var, o sana yerini söyler derdim ama... "
b-"Ama ne? Hem Imdan diyarına gitmesini de bilmiyorum. Bildiğim bir diyarda gözcü yok mu?"
Miras-"Gözcü sadece Imdan diyarında vardır. Ama oradaki gözcü öldürüldü. Bir sonraki gözcü ne zaman gelir bilmiyorum."
b-"Ne demek öldürüldü? Saçmalama... "
Miras-"Yalan söylemiyorum. Üstelik gezgin Outanis de öldürüldü. Ben devler diyarına gideceğim. Ve oğlunu kurtarmaya çalışacağım." Hem Outanis de mi öldürüldü?
b-"Kargadan mı bahsediyorsun? Nasıl öldürüldü? Kim öldürdü?"
Miras-"Bilmiyorum. Ama biri sahte bir gaga takmış ve Outanis'e saplamış. Gözcü de kulübesinin önünde ölü bulunmuş. Ben gidiyorum, sana haber vereceğim." Ona güvenmekten başka şansım yok. Lanet olsun.
b-"Tamam git, oğlumu kurtar."
Miras-"Kurtaracağım." dedi ve gitti. -
19.
+1zihinsel olarak tecavüze uğruyorum.
Anlyorum -
20.
+2HALiSTümünü Göster
DEVLER DiYARI
Geldiğimide kocaman kocaman ağaçlar karşıladı bizi. Tepesini zar zor görüyorum.
Halis-"Devler diyarı derken herkesin dev gibi bizim de karınca gibi olduğumuz bir yer mi burası?" Ağaçlardan kendimi karınca gibi hissediyorum.
Kim-"Karıncanın sırtına seyahat falan etmeyi hayal ediyorsun unut onları. Böceklerden nefret ederim. Ve hayır, o kadar da büyük değiller. Dev çocukları en büyük orkun 3 katı falanlar. Ama boyları değil, güçleriyle bilinirler."
Halis-"Aynı mantık işte. Boyları büyüdükçe güçleri de artıyor."
Kim-"Yok bee. Mesela Rten Diyarı var, oraya gitsek orada yaşayan varlıkların serçe parmaklarının çeyreği kadar boyumuz var. Böcekleri sen düşün... " Birden yüzünü ekşitti. Aklına kötü anısı gelmiş olmalı.
Halis-"O zaman onlar daha güçlüler."
Kim-"Hayır değiller. Onların parmağına yumruk atarsan, hatta şaka niyetine vursan bile parmak kemikleri paramparça olur. Yani önemli olan boy değil." Bu boş muhabbetmek çıkmak adına konuyu değiştirdim:
Halis-"Peki burada ne yapacağız?"
Kim-"Bekle biraz." Islık çaldı.
Kim-"Gel oğlum, Mir, gel oğlum." Mir mi? Karşıdan kocaman bir şey üzerimize koşmaya başladı. Bu köpek mi? Tam Kim Styla'nın önünde durdu. Onun anca ayağının yarısı boyundayız. Kocaman lan. Shishileri tek lokmada yer bu. Kim'i yalamaya başladı. Kim de onu sevmeye başladı. Anlamıyorum. Nasıl kötü biri olabilir ki? Tamam, ork diyarına yaptığı şeyi övmüyorum ama onun dışında kötü biri gibi durmuyor. Kafası atmadıkça.
Kim-"Evet, eğitimini Mir ile yapacaksın. Hem seni öldürmeyecek 'ama tabii ki yaralayacak hatta kan kaybından da ölebilirsin' hem de iyi bir hız alıştırması yapmış olacaksın."
Halis-"Az önce önemli bir kısmı hızlıca söyledin. Tekrar eder misin?" Ölüm tehlikesi olan bir eğitimden geçeceğim ve normal bir şeymiş gibi davranıyor.
Kim-"Köpeğimin ismini beğendin mi?"
Halis-"Kelime oyunu yapmışsın. Miras'a laf sokmak için Mir adını vermişsin. Bu kadar mı nefret ediyorsun ondan?" Gözü seyirdi. Demek senin de zayıf noktan ablan.
Kim-"Yoo, kendisine hayrandım, bayılıyordum. O da beni lanete hapsetmeyi uygun gördü. Kitaptaki kuralı benden sakladı. Neyse, eğitime dönelim. Mir ile dövüşeceksin. Hanginiz ayağa kalkamayacak duruma gelirse o kaybeder. Sen o duruma gelirsen 10 dakika dinlenirsin ve eğitim tekrar başlar."
Halis-"Bu kocaman şeyi öldürmemi mi istiyorsun?"
Kim-"SAKIN! ÖLDÜRME BENiM KÖPEĞiMi! Sadece ayakta kalmayacak duruma gelene kadar dövüşeceksiniz."
Halis-"Yani yormaya çalışacağım."
Kim-"Onu da kendin çöz. Hadi, başlatıyorum... "
Miras-"Kim? Gerçekten de sen misin?" Kim'in arkasında belirdi. Kim birden donakaldı. O kadın da kim? Devler diyarından değil. Hatta riana benziyor. Onun da gözü mavi. Güneş vurunca gözü pembe rengini aldı. Yoksa...
Kim-"Mir, ye onu." dedi ve Mir birden hızlı bir hareketle kadını yerden alıp ağzına attı. Kim hala bana dönük. Arkasına bakmıyor bile. Mir tek lokmada kadını yuttu.
Halis-" O düşündüğüm kişi miydi?"
Kim-"Kim düşündüğün kişi miydi?" Bilmemezliğe mi vuruyor?
Halis-"Oradaki kadın."
Kim-"Hangi kadın?" arkasını döndü ve sağına soluna bakmaya başladı.
Halis-"Bilmemezliğe yatma işte. Oradaki kadın. Miras mıydı? Sen mi çağırdın?" Son soru saçma oldu. Çağırdığı kişiyi neden yedirsin?
Kim-"Neyse antremana başlayalım."
Miras-"Bunu yapmak zorunda mıydın?" Bu sefer tam karşısında belirdi. Kıyafeti hep salya ve safra kaplı. iğrenç kokuyor.
Kim-"Aaaaa! Ablam gelmiş. Bana ihanet edip beni lanet konusunda uyarmayan, ben tanrıça olacağım deyince tanrıçalık saçma deyip kendi dinini kuran ve beni kurduğu dinin şeytanı ilan eden ablam. Çok özlemişim seni. Öyle ki seni ne zamandır nasıl karşılasam diye düşünüyordum. Aklımda birkaç tanesi var. Halis, limitini aş. Sana bir şey göstereceğim. Limit aş." dedi ve ben de:
Halis-"Limit aş." dedim Miras'ın hareketleri bayağı yavaşladı. Kim ise limit aşmama rağmen gözlerimle zar zor takip ediyorum. Kesiyor, durmadan parçalıyor, ama vücut yapısını da bozmamaya dikkat ediyor. Orklara yaptığı şeyi yapıyor. Bedeni unufak olacak ama Miras hiçbir şey anlamayacak. En son yanıma geldi ve:
Kim-"Şimdi limit aş kapatabilirsin." kapattım ve muhtemelen Kim de kapattı.
Miras-"Sen Halis... " derken bedeni paramparça oldu. Normal biri bu halini görse kesin kusardı. Ama ben alışığım bu durumlara. Az otopsi görmedim, az vücut parçalamadım.
Kim-"Şimdi ne diyordum. Ha, şu Mir ile dövüşeceksin ve hayatta kalmaya çalışacaksın. Bu senin 4 şeyini geliştirecek. ilk olarak biri ile ciddi ciddi uzun süre dövüşerek savaştaki toyluğunu üzerinden atacaksın, ikinci olarak limit aşını hızlandıracaksın ve üçüncü olarak kendinden güçlü bir kişiyle dövüşerek bir süre sonra onun vücudun onun gücüne alışmaya, hatta onun gücünü geçmeye çalışacak. Son olarak da içgüdünü geliştireceksin. Zamanımız kısıtlı olduğu için fiziksel gelişimini bu antremanla yapmak zorunda kaldım. Ponarmin Shoum geldiğinde savaşa hazır olman lazım. Ve tabii ki... "
Miras-"Halis, baban seni arıyor. Onun yanına gitmelisin." Kim umursamaz bir tavırla:
Kim-"Cevabını sen ver Halis, babanın yanına dönmek istiyor musun?" Miras'ın görüden haberi yok. Ona da söylemeliyim.
Halis-"Miras, senin de ondan uzak durman lazım. Seni de öldürecek."
Miras-"Kimden uzak durmam lazım? Hem ben ölümsüzüm."
Halis-"Bir Bine'den bahsediyorum. Gözcü bana bir görü gösterdi. Bir Bine tüm diyarları katletmiş, seni ve ağaçtan birini öldürmüştü. Ejderha diyarında o yıldız benim hakkım diyordu. O diyarları katledecek. Onu durdurmam lazım."
Miras-"Gözcü mü? O öldürüldü. Kim senin zihnini karıştırmış olmalı. Gözcünün sana bir şey gösterebilmesine imkan yok. Baban seni çok merak ediyor. Benimle... " istemsizce gülmeye başladım. Gülmem kahkahaya dönüştü. Kendimi anlamsız bir şekilde rahat hissediyorum.
Halis-"HAHAHAHA! Miras. Gözcünün bana onu gösterdiğine eminim. Çünkü onu öldüren iğneyi attığımda ve son nefesini verirken yanındaydım."
Miras-"Sen... Gözcüyü mü öldürdün? Neden?"
Halis-"Hayır hayır hayır. Öldürmedim. Işığa kavuştu. Onu ışığa kavuşturdum. Gezgin Outanis de onunla beraber ışığa kavuştu. Imdan diyarında denge bu şekilde sağlandı. Ne gariptir ki listede sen de varsın. Ama öncelikle Bir Bine'yi öldüreceğim. Seni Kim halleder."
Miras-"Işık mı? Sen ışık tapınağında mıydın bunca zamandır? Halis, hala yanlıştan dönebilirsin. Hala affedilebilirsin. Kim gibi olmana gerek yok... " Kim birden Miras'ın boğazına yapıştı.
Kim-"HALA BENi ŞEYTAN OLARAK GÖSTERiYORSUN. HiÇ DEĞiŞMEMiŞSiN. SENi NE ZAMAN iÇiMDEN AFFETMEK iSTESEM HER SEFERiNDE BENi HAKSIZ ÇIKARIYORSUN. SENDEN NEFRET EDiYORUM."
Miras-"Kim, sana yaptıklarım için... " boğazını daha da sıktı ve konuşamamaya başladı:
Kim-"Bunu gerçekten içten söylediğine inanmıyorum. Sana verecek bir şeyim var." dedi ve cebinden çıkardığı beyaz tozu Miras'ın ağzının içine attı. Miras birden kayboldu.
Halis-"O toz da neydi?" Kim derin bir nefes aldı. Kendini toparladı.
Kim-"O toz genelde beyaz bir taş olarak bulunuyor. Bir diyardan başka bir diyara geçmeni engelliyor. Ama Denge o taşla biraz oynamış, toz haline getirmiş ve o tozu bir gezgin hangi diyardan alırsa o diyara bir süre giremiyor. Ve senin eğitim süren de Miras gelene kadar. Oradaki kahkahandan iyiydi. Kötü adam gülüşün müydü bu?"
Halis-"Hayır, değildi. Neden bilmiyorum, sadece onları ışığa kavuşturduğum aklıma gelince nedensizce gülesim geldi." Kim bana ne olduğunu anlamıştı. Elimi omzuma koydu ve:
Kim-"Miras gözcüden bahsedince korktun ve vücudun da bu kadar korkuyu kaldıramayınca kendini korumak için tepkisel olarak kahkaha attı . Hala öldürmeye alışman lazım. Onu da diğer antremanla çözeceğimize eminim. Şimdi, dövüşe başlayalım mı artık?" dedi ve elini omzumdan çekip geri çekildi. Mir'e işaret verdi. Mir bana saldırmaya başladı. Ben de limitimi aştım ve saldırılarından kaçmaya ve geri saldırmaya başladım.