1. 62.
    0
    usb alıcam bu binten
    ···
  2. 61.
    0
    13 2 3 2
    ···
  3. 60.
    0
    bu adama ulaşmak isteyen bana ulaşsın
    ···
  4. 59.
    0
    usbyi yolladı da bu adam neden silik yedi beyler
    ···
  5. 58.
    0
    usb gibsin seni
    ···
  6. 57.
    0
    acıma duygusunu yitirmiş insanın timsali olan kadın...

    dün akşam saat 6 suları gibi evimizin yakınındaki migrosun önünde dolmuştan indim. evime gitmeden önce, anne tarafından akrabalar gelmiş, uzaktan gelmişler. onlara bi kaç şey alayım dedim. otomatik açılır kapanır kapıdan içeri girdim. votka, bira, şampanya, şarap şişelerinin sergilendiği reyonun önünden geçtim, şarküteri kısmına geldim. ayıptır söylemesi az bir şey kıyma aldım, birkaç parça daha bir şeyler daha; fast food tarzı aburcubur, pepsi falan. şöyle bir çevreme bakındım da, haberlerde millet işsizizlikten, fiyatlardan isyan ederken, herkes alışveriş sepetlerini boy boy doldurmuş kasaya gidiyor. hem de hafta içi. bayram değil seyran değil. hey maşallah. kimileri yüzlerinden belli taze evli, kimi ise hayattan bezmiş bir halde; kravatı ve feleği kaymış eve karısının telefonda gelirken ekmek al dediği ekmeği zütüren orta yaş adamcıkları. orta tabakanın biraz üstü bu çevremde gördüğüm yansımalar. yani kendilerince elit insanlar. baksana şu bol makyajlı kadının yüzüne, suratından asalet akıyor. görsen kral richard'ın torununun sıçtığı taku altından alan sarayın hizmetçisi zannedersin. bu yazdıklarımı anayasa yüzlü bu kadına söylesem kemiklerimi kırar sonra da mahkemeye verir alimalah.

    dediğim gibi alışverişi yaptım kasaların önüne geldim. en boş gözüken kasanın önüne vardım. kasiyer kız otomatiğe bağlamış bir şekilde hoşgeldin, migros kart, money kart diyor sonra iyi günler. korkarım ki yolda yürürken de hoşgeldiniz, migros kart var mı diye mırıldanıyordur. her işin bir yan etkisi var illa ki. misal pgibologlar, pgibiyatristler onca deliyle uğraşa uğraşa kendi şirazelerinde bir sapma oluyordur büyük ihtimal. ara sıra düşününce acırım kendilerine, tüm ruhu çöküntüye uğramış insanların dertlerini dinliyorlar monoton bir şekilde. çağımız hastalığı depresyon ne yazık ki toplumun yarısı bu illetten muzdarip. internet kullananların da büyük kısmı öyle. risk düzeyini arttırıyor. bu küçük anektodu da sıkıştırdıktan sonra sıra geldi akabinde gelişen olaylara.

    ne diyordum. 6 numaralı kasada sıraya girdim. hemen önümde bir kadın var, alışveriş sepetindeki içki şişelerini gırla yığdı yürüyen tezgahın üzerine. kırmızı tek parça bir elbise giymişti, dudaklarına da uyumlu olsun diye kırmızı bir ruj sürmüş, çiyan gibi parlıyordu. gözümü aldı. siyah saçlarını esmer ensesinin üzerinden topuz yapmış. öfleye puflaya aldıklarını torbaya doldurmaya başladı. büyük poşetiniz vaa mı dedi cümlenin sonunu uzatarak. kasiyer kız tezgahın altında büyük poşetleri uzatırken, 234 te le 69 kuruş dedi. kırmızı cüzdanından üzerinde kendisinin gülümseyen fotoğrafının yer aldığı ekstra bonus kartını uzatarak "burdan çekiniz lütfaan" dedi yine cümlenin sonunu olabildiğince uzatarak. kırmız ojeli tırnakları o vakit gözüme çarptı. bu kadın resmen kırmızıya bürünmüş bir halde. her tarafı kırmızı. 30 yaş sendormunun semptomları... parmaklarına baktım yüzük falan yok. dış görünümünden anlaşılan kendi yağında yeterince kavrulan hırslı kadınlardan biri.

    kadının işlemleri bittikten sonra ben de elimdeki üç beş parça şeyi verdim, ödedim, geçtim. otomatik kapı açıldı yine, tam dışarı çıktım ki, hemen önümde, yerde kırmızı bir cüzdanın düşmüş olduğunu fark ettim. biraz önceki kadına aitti büyük ihtimal. cüzdanı aldım, etrafa kırmızılı bir kadın var mı yok mu şöyle bir bakıverdim. ha işte orda. sağ çaprazımda migrosun küçük otoparkında elinde poşetler ile kırmızı peugot arabasının bagajını açıyordu. pardon bayan diye seslendim. döndü. gözünü kısarak 5 metre ötemden "efandiim" dedi. elimdekini göstererek "-cüzdan sizin galiba." dedim.

    gözlerini devire devire elimdekine bakarak garip birşekilde "-hı?" dedi. poşetleri yere bıraktı. yanıma geldi. gözündeki kırmızı saplı güneş gözlüğünü saçlarının üzerine yerleştirdikten sonra elini uzattı. aldı cüzdanı. "-aa havet beniiim, nerda buldunuz punu" nerde olacak yerde buldum işte... töbe töbe "-yerde buldum" dedim sadece. "-teşkür ederim mersiiii" dedi döndü kaba etini gitti. tabi bir ödül beklemiyorum da insan biraz daha içten teşekkür eder. ne demek teşkür ederim. halla halla garip. neyse ben insanlık vazifemi yaptım takdir beklemeye lüzum yok.

    sağıma dönmüş yavaş yavaş evin yolunu tutmuşken, bir yandan da kadındaydı gözüm. poşetlerinin hemen yanına yavru küçücük, minnacık bir köpek yanaştı. ne tatlı, ne şeker şey idi o öyle. yeni yeni çıkan açık kahverengi sevimli tüyleri vardı. kulakları hafiften siyah idi. kadının poşetlerine kafasını sokmaya çalışıp, bi yandan da acaba bu ne olaki diye kokluyordu malzemeleri, sevimli şey. zavallıcık bir deri bir kemik kalmış, zar zor ayakta duruyor, tir tir titriyordu kuyruğu. herhalinden belli kaç gündür aç bitaptı bu yavru köpek, annesini kaybetmiş diye içimden geçirdim. kadın topuklarını yere basa basa yaklaştı arabasına. köpeği görür görmez "-bu neaa beaa!!" diye afedersiniz ama böğürdü. "-tiksençç iyyyy" deyip, o anda ve tüm şaşkınlığımla sanki slow motion olarak izlediğim bir anda, yavru köpeğin karnına bir tekme attı ki ama öyle böyle değil, sivri burunlu ayakkabısı ile, var gücüyle... köpek acı içinde inledi. genizden gelen garip sesler ile kuyruğunu kıstırdı yandaki arabanın altına seke seke kaçtı. ağzım açık bir şekilde olan biteni baktım öylece. üzerimdeki şaşkınlığı attıktan sonra köpeğin yanına gittim. biçare köpecik hala inliyor, mahsun mahsun bakıyordu. gözlerine bakınca ağladığını gördüm hayvanın. gözlerinden boncuk boncuk yaşlar süzülüyordu. bir hayvanın ağladığına şahit oldum o an. o an dediğim ntv'de oğuz haksever'in sunduğu bir kare değil, hayattan acı bir gerçek... damla damla, boncuk boncuk akan acı taneleri göz bebeklerinden süzüldü, aktı yanaklarından, kurumuş ağzını ıslattı.

    kadın hiç istifini bozmadan."- mikrop şeay, git bana da uyuzunu bulaştırma, ıyyy" diyerek poşetlerini bagaja yerleştirdi, sonra da ön koltuğa geçiverdi, arabayı çalıştırdı. dondum kaldım bu nasıl bir hayvan düşmanlığıdır, bu nasıl insanlıktan nasip almadır. sana zararı olmayan şu küçük köpeğe ne yaptığının farkında mısın. mini minnacık yavru daha. efkârlandım, sinüzitimin vermiş olduğu kronik patolojik rahatsızlıkla burnumu çektim, bir sigara yaktım. aldım kucağıma
    Tümünü Göster
    ···
  7. 56.
    0
    adam usb satarak zengin olan ilk kişi olucak
    ···
  8. 55.
    0
    rezerve
    ···
  9. 54.
    0
    güvenilir bir panpamızdır
    usb mi yolladı saol panpa
    ···
  10. 53.
    0
    bu adama güvenebilirsiniz beyler. adam gibi adamdır.
    usb yolladı
    ···
  11. 52.
    0
    bu adama güvenebilirsiniz beyler. adam gibi adamdır.
    not: usb harika
    ···
  12. 51.
    0
    http://www.andreonicards.com/usbbusinesscards.htm
    http://www.flashbay.com/p...cts/custom-usb-cards.html

    kaçarlı sipariş veriyosun panpa
    ···
  13. 50.
    0
    güvenilir insan ! sözünde durdu usb leri yolladı
    ···
  14. 49.
    0
    Ben 29 yasında evli uzun boylu güzel vucutlu bir erkegim. Karımla her gün degigib fantazilerle sevisiriz. 5 yıldır hic bos gectigimiz gün olmadı. Cogunlukla fantaziler kurarız yatakta. Ben sürekli baska bir erkege gibtiririm koca zütlü karımı. Bunları gibisirken anlattıgımda karım da bende deli gibi oluruz. ilk basta fantazilere karım basladı. Bir gece, üzel bi kadın olsa simdi yatagımızda dedi . Sonra bende korka korka gibi büyük bi zenci olsa diye basladık. Artık bizi kimse tutamıyor. Artık komsunun karısı , kapıcı doktor, temzilikcimizle ilgili fantaziler kurup duruyoruz. Neyse sadete gelip hikayeme geceyim. internetten uzun süredir tanıdıgım bir bayan vardı. Adı esra. Cok güzel di bana resimlerini yollamıstı. Bir gün karıma esra yı gibeyim mi diye sordum. Önce bana cok kızdı. Beni gibmek artık zevk vermiyor sana her halde dedi. Bende sen benim her seyim sin seni gibmeye bayılıyorum ama bir de gercekte denesek ne var dedim. Olmaz diye diretti. Bir gün esrayla esimi tanıstırdım bir pastanede. Sonra aramızda cok güzel bir arkadaslık dogdu. Esrayla ben bayagı uzun zamandır gibisiyordum. Fakat karım bunu bilmiyordu. Sonraları ben olmadan da karımla esra görüsmeye basladılar. Bir gün eve geldigimde yatak odasından inlemeler duydum. Önce karımı bir erkekle yakalayacagımı düsündüm. Bu beni bayagıda etkiledi. Acaba seyredim gibimimi oksasam diyebile düsündüm. Karım bagırmaya baslamıstı. Kapıya yanasıp vaziyeti gördügümde deli olacaktım. Karım Esranın agzına dayamaıs dıbını saclarını bastırıp duruyordu. Bende hemen soyunup yanlarına kıvrıldım. Esra ve karım beni görünce gözlerinin ici parladı. Hemen 27 cm lik kalaın yannanıma sarıldılar. ikisi de bi yandan yalıyordu. Biri agzına alıp öbürüne uzuatıyor, öbürü gırtlagına kadar sokup digerine uzatıyordu. Bende bos durmayıp ikisininde zütünü oksuyordum. Elim amlarının sularıyla ıslanmıstı. Ve birbirinin am sularını agızlarına zütürüyordum. gibim öyle kalınlastıkı bir an damarların patlıyacagını düsündüm. Bir yanda koca zütlü karım bir yanda gibip dıbını dagıttıgım internet arkadasım. ikisini birden domaltıp amlarını yalamaya basladım. Sonrada o koca yannanımı amlarına sokmaya. Bi esra nın bi karımın dıbına basıyordum. Bu aradada onlar birbirlerinin gögüs uclarını emmeye calısıyorlardı. Önümde iki koca kıcın durusuna dayanamadım. Birini giberken digerinin zütünü parmaklıyordum. gibimi Esra nın zütüne bastırmaya basladım. Cok güzel almastı yaragı bi cırpıda dasssaklarıma kadar sokmustum. Artık iki züt birden gibiyordum. zütleri okadar sıcaktı ki gibim icinde iyice kalınlasıyordu. Sonra gibimi esranın agzına vermeye basladım. Karım domalmıs vaziyette duruyordu, karımın zütünden cıkardıgım gibi baska biririnin agzına sokmak bana degigib bir haz veriyordu. Karımın zütünden pompalarken esra bos durmuyor benim tassaklarımı ve zütümü yalıyordu. inanılmaz bir duyguydu bu. Öle bir doyuma ulastım ki anlatamam . Yarargımı züt deliginden cıkarır cıkarmaz her yere tazzikli bir sekilde bosaldım . Biraz esranın agzına birazı karımın koca kalcasını. Bu güne kadar ben bu olanları hep ferre filimlerde olur diye düsünürdüm ama demek ki oluyormus. Böyle bir zevk sanırım yok...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 48.
    0
    guldurdu pic herifff hemdeee cookk sevdimmmm bu pici
    ···
  16. 47.
    0
    severim nickin yeter
    ···
  17. 46.
    0
    yaratıcı yazılar çıkartan panpadır.
    ···
  18. 45.
    0
    bu jojuk joq afajannn
    ···
  19. 44.
    0
    pala emmi bozuk para plastiğindeki jetonları avuçlayıp sonra birer ikişer yerlerine bırakıyordu. ortaya çıkan ses farkında olmasa da yeni yetme sivilceli ergenler için çok çekici geliyordu. jeton satma konusunda usta olan pala emmi teknolojiden bihaber olduğu halde 10 makinalık bir atari salonu vardı. bir kere bile jeton atıp oynamadığı halde bozulan kolları müthiş kolaylıkla tamir ederdi. kendisi buğday ambarındaki tavuktu ve biz onun oğlu olmak için canımızı verecek çağdaydık. ben "cetonda dampik, tenesi beşbin, beş tenesi yirmibin" yazısından onun tam bir tüccar olduğunu bu kafayla las vegasta olsa donald trumph'un eline vereceğini adım gibi biliyorum dostlar.

    las vegas demişken, o günlerde o izbe bodrumdaki atari salonu gerek yaydığı ışık, gerekse dışardan dahi duyulabilen ses cümbüşüyle evde hala siyah beyaz televizyon izleyen bizler için değme casinolara taş çıkarcak vaziyette idi. bir okul, bir eğlence aracıydı atari salonları. kızların nazından uzak, balicilerin, çetelerin mekanıydı. devamsızlık sebebi bu yerler ikinci adresimizdi.

    hayalle gerçeğin birbirine girdiği bu mekanda, kıçımı yırtarsam tek jetonda bitirebildiğim efsanevi street fighter oyununun başında ilk adamı geçmek için uğraşırken rıfkı elindeki yarı paslı teneke parçasını deliğe sokmaya çalışıyordu. "dursana oolum, bir iki adam geçeyim ölürsem sen gir" dedim. "gibtir lan" diyip attı jetonu. sağ üstteki insert coin yazısı bir anda press starta belendi.

    hemen ken'in üstüne gelip adamı kitledim. o da zati ryucuymuş.

    raunnd van fayt...

    geri zıplayıp iki aduket attım hızlısından. zıplayarak kaçtı. en iyi savunma saldırıdır şiarını benimseyen ben yavaş aduket atıp üstten büyük tekme ile saldırdım. o oryukeni yerleştirdi. ben yerden kalkmadan alttan küçük tekmeleri sıralayıp bir de süpürmeyi yediğimde enerjim cücük gibi kalmıştı. buradan raundu alamayacağım için moralini bozuğ diğer ikisini almaya karar verdim. ördek gibi bir ileri bir geri zıplayarak onu sinir etmiştim. hatta bu hareketi sağ elimi tuşlardan çekip sol elimdeki kolla yaptığım için iyice gerilmişti. dayağımı yiyip oturmalıydım ama öyle yapmadım.

    raunnd tuu fayt...

    her ne olursa olsun ryu seni köşeye sıkıştırmamalı der bir çin atasözü. ama bu atasözünü bir anlık unutma gafletine düşüp korunmaya çalıştığımda kendimi kapılıp yerde bir kaç takla attıktan sonra köşeye fırlatılmış olarak buldum. küçük yumrukları yememek için korunduğumda gelip kapıyordu. yerden korundumda oryukeni yiyordum. ne savunma ne saldırı bu kalemden çok atari kolu tutmuş rıfkıyı gıdıklamıyordu bile. pörfek vermemek, şerefi kaybetmemek için elimden gelen tüm çabalar boşa gitti. perfect yazısı ekranda belirdi. ryu kolların bağlayıp kafayı yana çevirip bandanasını rüzgarda dalgandırıyordu artık.

    "böyle gibelller adamı" dedi rıfkı. "benim kol çalışmıyo oolum" diye karşılık verince. "yarraamı çalışmıyo" dedi. artık bu seviyesiz ortam beni germeye başlamıştı son karizmatik lafımı bu edepsiz gence söyleyip ortamı terketmeliydim. "hani bayılınca vurmak yoktu lan. hem sağlam kolu al. hem bayılınca vur. korkaksın oolum sen. korkaksın işte." diye bağırdım. o anda tüm atari salonundaki gözler üzerime çevrilince aslında çok bağırdığımı, korkak kelimesinin o devirlerde ana avrat dümdüz gitmekten ağır bir küfür olduğunu anladım. rıfkı'nın oyunu bırakıp bana girişmemesi için içimden dua etmeye çalışırken bunun için çok geç olduğunu da anladım.

    yeni bir dövüş başlıyordu. hem de sokak dövüşü. guile'ın arka plandaki mini etekli sarışın asker kız değildi seyircilerimiz ama atari oynamayan herkes çevremize toplanmıştı bile. oyunda gördüğüm tüm hareketleri rıfkı'nın üzerinde denemeye karar verdim.

    alttan süpürme yapacaktım. birden yere çömelip sağ ayağımı hızlıca ayak bileklerine savurttum. normalde bu hareketi yapınca onun alttan korunmazsa kıç üstü yere oturması gerekirdi. ama sadece sağ ayağını kaldırınca benim süpürtme boşa gitmiş oldu. onun yerine ben kıç üstü oturmuş oldum. gülüşmeler eşliğinde ayağa kalkıp bu durumu unutmaya çalıştım.

    taktik değiştirip aduket atacaktım ama antreman ekgibliğimden dolayı daha aduket çıkartamıyordum. ben de oryuken atmaya karar verip gardımı alıp üzerine doğru yürüdüm. önce dep dep ile gardını indirip sonra oryukeni indirecektim. döne döne aradada tekme savurarak rakibim rıfkı'ya yaklaşıyordum. o tekmelerden biri rıfkı'nın suratına gelirse ne ala. ama baldırına geldi.

    ben tavuk döner gibi kendi etrafımda dönerek giderken rıfkı'nın bacağına geçirdiğim tekme hiç enerjisini zütürmemişti. aksine onu kızdırmıştı. elleriyle yakama yapıştı. kurtulmaya çalıştım ama başaramadım. tam oryuken'in zamanıydı. sağ yumruğumu diz hizasında sıkıp "oooorrrryuuukkeeeeeenn" diye bağıraraktan aparkatı çıkarttım. çıkartmaz olaydım. kafasını geri çekip kurtuldu. o an hızlı düşünüp hızlı karar vermeliydim. artık geriye sadece kapma hareketim kalmıştı. bunu uygulamaya karar verdim.

    onun yakasından tutacak, geriye doğru kendimi hızlıca bırakacak, onla beraber bir iki takla atacak ve sağ ayağımla onu havaya fırlatacaktım. son hamlemi hızlıca yaptım yakasını bırakmadan kendimi geriye attım. ama o beni bırakınca geriye tek başıma yuvarlandım. bir iki takla sonra iki duvarın köşesinde kalmıştım. yerden kalkacak dermanım kalmamıştı. o yıldız ve civcivler benim başımda dönüyordu işte. rıfkı koşarak geldi, beni tekmelemeye başladı. enerjim bitmişti.

    işte o an aklıma bir çin atasözü geldi. "her ne olursa olsun ryu seni köşeye sıkıştırmamalı"
    Tümünü Göster
    ···
  20. 43.
    0
    sağlam panpadır
    ···