0
Gündelik şeylere sevinip gündelik şeylere üzülürler. Bu nedenle sevinçleri de üzüntüleri de düzdür. Sorgulamazlar. Düşünmezler. Kendilerine hazırda verilmiş olanı alır ve kullanırlar. Onlara verilen sevinçler de hazırdır üzüntüler de.
Belli kurallara göre yaşarlar.. Kendilerine verilen belli kavramları olduğu gibi kabullenir ve belirlenen kurallara göre davranırlar insanlara. Mesela aşk.. insanlar aşkın en güçlü duygu olduğuna, "gözünün kör olduğu"na, "çiş gibi olduğuna ve gelince tutulamadığı"na, "su gibi olduğu ve içip içip kudurulması" gerektiğine inanırlar ama bunu kendileri keşfetmezler. Popüler dünyadaki araçlar ki mesela medya, edebiyat, müzik vs dünyası onlara bunu hazır verirler. Hiç aşık olmamış bir insan bile aşk hakkında belli yargılara gözü kapalı inanır.
Bazı insanlar vardır. Doğuştan muhalefetlerdir herşeye. Hayatın kendisine bile. Neden doğduklarını bile sorgularlar. Hayattaki herşey kesinlikle ilk etapta doğru değildir onlar için. Elbette ki modern dünyada da onlar için sorgulanacak çok şey vardır. Çünkü modern dünyada çoğu şey yalandır ve bu yalanlar doğruymuşçasına insanlara çaktırılmadan empoze edilmiştir.
Sorgulayan insanlar ki sorgulayacak bir bilince varana kadar bu yalanlar ile kuşatılarak büyümüşlerdir şaşırırlar. Şaşırırlar çünkü bu kadar yalan ve çiğliğin içinde dünyanın düşünebilen tek canlısının milyarca örneğinin nasıl olup da bunları kabullendiğini anlayamazlar.
Yalanlar duyarlar. Aslında doğrulardır ama yalan gibi gelir. Tıpkı kadınların "iç güzelliğe bakması" gibi. Bu aslında etik olarak doğrudur ama modern dünyada aslında dillendirilmeyen bir yalandır. Alacakaranlık filminde bir kızın bir vampire aşık olması teması işlenmektedir ama burada bile gayet de yakışıklı bir abimiz seçilmiştir. Yani burada bile aslında yalan dünyanın gerçeklerinden kaçılamamıştır.
Ve bu sorgulayan insanlar önce fazlasıyla objektif olduklarından kendilerini sorgularlar. insanın kendi kendisini eleştirebilmesi bir erdemdir. Çok az insan bunu yapabilir. Bunu yapamayanların en önemli kaçış yolu da ad hominemdir.Ad hominem yerine kendini eleştirmeyi seçen insanlar kendi ufak kusurlarını görüp bu dünyada "yanlış"ın kendileri olduğunu düşünürler. Çevreye suç bulmazlar.
Bir zaman geçer. Hayal kırıklıkları ve acılarla dolu akrep yelkovanı defalarca sokmaya başlar iğnesiyle. Yelkovanın zehri insanın yüreğine akıp acıtmaya başlar periyodik olarak. Bunun sonucunda bu sorgulayan insan artık yaralarla da dolu olsa, acılar da çekmiş olsa artık öğrenmiştir.
Dünya yalandır.
insanlar ise dünyanın yalan topluluğudur.
Yaşamak ise yalanların çiftler halinde dansettiği bir baloya yalnız gelen insanın geçirdiği bir gecedir.
Yani yalnızlıktır. Kalabalıklar içinde yalnızlıktır. Yüreğin daralmasıdır. Amaçsızlıktır. Amaçların gerçekleştiğinde dahi anlam taşımayacağını bilmesidir.
Hayattan zevk almamak, acılarla dolu bir sırt çantasını taşıyan fazla düşünen bir gencin hayat dağını tırmanırken hissettiği yorgunluktur.